Unnamed: 0
int64
0
7.98k
Baslik
stringlengths
13
171
Ozet
stringlengths
18
904
Kategori
stringclasses
1 value
Link
stringlengths
44
201
Icerik
stringlengths
1
25.9k
3,769
Türkiye’de koronavirüste son durum: 27.515 yeni vaka, 243 can kaybı
Türkiye’de son 24 saatte 27.515 yeni vaka tespit edildi, 243 kişi hayatını kaybetti
Sağlık
https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/turkiyede-koronaviruste-son-durum-27515-yeni-vaka-243-can-kaybi-2759389
Türkiye'de son 24 saatte 206 bin 102 Kovid-19 testi yapıldı, 27 bin 515 kişinin testi pozitif çıktı, 243 kişi hayatını kaybetti. Ağır hasta 5 bin 803 oldu, 30 bin 494 kişinin Kovid-19 tedavisinin/karantinasının sona ermesiyle iyileşen sayısı 1 milyon 721 bin 607'ye yükseldi. Sağlık Baknaı Fahrettin Koca: Bugün tespit edilen 4.209 hastamız var. Ağır hasta sayımız uzun bir aradan sonra düştü. Aktif hasta sayısı da azalmaya devam ediyor. Tedbir ve kısıtlamalar netice vermeye başladı. Bunu sürekli hale getirecek olan bizleriz. Sonuç alana kadar mücadele edelim. açıklamasında bulundu.
999
'Grip vakaları arttı'
Dr. Öğr. Üyesi Özcan Sönmez, mevsimsel grip vakalarının artışta olduğunu ve Kasım-Aralık aylarında katlanarak artabileceğini söyledi. Sönmez, maske kullanımının bireysel olarak düşünülmesi gerektiğini ifade etti.
Sağlık
https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/grip-vakalari-artti-2855521
Havaların soğumasıyla grip vakalarında artış hızlandı. Medicine Hospital İç Hastalıkları Uzmanı Dr. Öğr. Üyesi Özcan Sönmez, son dönemde artan mevsimsel grip vakaları hakkında bilgiler verdi. Sönmez, “Sonbahar ve kışın gelmesi ile insanların kapalı alanlarda geçirdiği süre artınca bütün solunum yolu enfeksiyonlarında artış gözükür. Bu artış özellikle mevsim geçişlerinde havaların ani değişmesi ve okulların açılması ile kapalı ortamda bulunan çocukların birbiriyle temasına bağlı artışı olur. Çocukların enfeksiyonu eve getirmesiyle birlikte, aile bireylerinin de soğuk algınlığı, üst solunum yolu enfeksiyonlarında artış olur. Ayrıca covid vakalarında da artışa rastlanıyor dedi. Sözlerine maske kullanımını tavsiye ederek ve riskli bireyleri korumanın önemine değinerek devam eden Sönmez, Mevsimsel grip vakalarında son 2 haftadır giderek artan bir yoğunluk görüyoruz ve bu önümüzdeki Kasım-Aralık aylarında katlanarak artacağını göstermektedir. Mevsimsel üst solunum yolu hastalıklarının artması da beraberinde covid-19 vakalarını da arttıracağını öngörmekteyiz. Bunun için özellikle kalabalık ve kapalı alanlarda maske kullanımının bireysel olarak tekrar düşünülmesini ve hasta olanların toplum sağlığını düşünerek maske takmasını, hasta iken işe gitmemesi gerektiğini vurgulamak isterim. Kış aylarında tüm mevsimsel soğuk algınlığı, zatürre ve covid-19 gibi solunum yolu hastalıkları mutlaka artacaktır ama alacağımız önlemlerle bunu en aza indirmek ve riskli bireyleri korumanın bizim elimizde olduğunu unutmamak gerekir ifadelerini kullandı.
6,536
Avustralya'daki grip salgınında ölü sayısı artıyor
Avustralya’nın Wangaratta kentindeki yaşlılar köyünde kalan 7 yaşlının dün grip salgını nedeniyle öldüğünün açıklamasının ardından, bugün de Tazmanya eyaletindeki bir yaşılar evinde 6 kişinin yaşamını yitirdiği bildirildi.
Sağlık
https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/avustralyadaki-grip-salgininda-olu-sayisi-artiyor-196099
Tazmanya Eyalet Hükümeti Halk Sağlığı Hizmetleri Direktörü Dr. Mark Veitch tarafında yapılan yazılı açıklamada, grip salgını yüzünden eyaletin kuzeybatısındaki Uniting Agewell adlı yaşlılar evinde kalan 6 yaşlının hayatını kaybettiğini belirtti. Sağlık ve İnsan Hizmetleri Departmanı (DHHS) dünkü yaptığı açıklamada, Victoria eyaletinin Wangaratta şehrindeki Anglikan Kilisesi tarafından işletilen St. John's Yaşlılar Köyü'nde 7 kişinin grip yüzünden öldüğünü bildirmişti. Bugünkü açıklama ile birlikte söz konusu her iki yaşlılar evinde grip yüzünden ölenlerin sayısı 13’e yükseldi. Yaşanan ölüm olaylarının üzücü olduğunu aktaran Dr. Mark Veitch, ‘‘Yaşlı insanlar grip salgının karşı duyarlıdır, özelliklede kronik sağlık sorunları varsa. Bu nedenle Halk Sağlığı Hizmetleri Tazmanya’daki tüm huzurevlerine bu yılın başında yazdık ve grip salgını sezonuna hazırlanmalarını, sakinleri ve personeli aşılamalarını, ayrıca ulusal grip salgını kurallarını ihmal etmemelerini hatırlattık.’’ dedi. Dr. Veitch, eyalette yıl boyunca bin 500’den fazla grip vakası tespit edildiğini hatırlatarak , Tazmanya’da grip mevsiminin şiddetli geçtiğini ifade etti. DHHS tarafından dün yapılan açıklamada, Victoria eyaletinin Wangaratta şehrindeki Anglikan Kilisesi tarafından işletilen 200 personel ve 146 yaşlının bulunduğu St. John's Yaşlılar Köyünde yaşları 70-94 arasında değişen 7 kişinin grip yüzünden öldüğü bildirilmişti. Gripten etkilenen 13 yaşlının hala hasta olduğunu vurgulayan yetkililer, bir hafta boyunca merkeze dışarıdan kimsenin alınmayacağını ve salgının bitmesinin hemen ardından tesisin genel denetimden geçirileceğini kaydetmişti.
7,227
Ünlü doktor hayatını kaybetti
Prof. Dr. Sedat Katırcıoğlu, 85 yaşında hayatını kaybetti.
Sağlık
https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/unlu-doktor-hayatini-kaybetti-80198
Türkiye'de 1972'de, kadavradan canlıya kulak nakli yapan ilk doktor ve hocaların hocası olarak bilinen Prof. Dr. Katırcıoğlu, İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi eski dekanlarındandı.Hayatı Ali Ekber Ataş tarafından Bilime Adanmış Bir Hayat adıyla kitaplaştırılan Katırcıoğlu'nun cenazesi, 18 Temmuz Cumartesi günü Ataköy 5. Kısım Camisi'nde kılınacak cenaze namazının ardından Zincirlikuyu Mezarlığı'nda son yolculuğuna uğurlanacak. Tanınmış isimlerin doktorluğunu yaptı Muğla'da, 1930'da dünyaya gelen Prof. Dr. Katırcıoğlu, Cildiye Uzmanı Asuman Katırcıoğlu ile evliydi.Kendisi gibi doktor olan bir kızı ve oğlu bulunan Katırcıoğlu, 9. Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel, KKTC'nin Kurucu Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş, Sabancı ve Koç ailesi gibi pek çok tanınmış simanın ve ailenin de doktorluğunu yapmıştı.
3,687
İtalya’da 6 gün önce aşı olan doktor Kovid-19'a yakalandı
İtalya'da 6 gün önce Pfizer-BioNTech’in geliştirdiği Kovid-19 aşısını olan Umberto I Hastanesi Enfeksiyon Hastalıkları Departmanı Direktörü Dr. Antonella Franco, korona virüs testinin pozitif çıktığı açıkladı.
Sağlık
https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/italyada-6-gun-once-asi-olan-doktor-kovid-19a-yakalandi-2762231
İtalya’da Covid-19’a karşı aşılamaların başlamasının ardından kötü haber geldi. Siracusa kentindeki Umberto I Hastanesi Enfeksiyon Hastalıkları Departmanı Direktörü Dr. Antonella Franco’nun 6 gün önce Pfizer-BioNTech’in geliştirdiği Kovid-19 aşısını yaptırmasına rağmen korona virüs testi pozitif çıktı. Dr. Franco test sonucunun ardından yaptığı açıklamada, “Pozitif çıktım ama tekrar aşı olurum. Belki aşı olmasaydım virüs bende geri dönülemez hasarlar meydana getirebilirdi” dedi. Sicilya Bölgesi Sağlık Departmanı tarafından yapılan açıklamada, Dr. Franco'nun 6 gün önce Palermo'da ilk aşı olan kişilerden biri olduğu belirtildi. Doktorun, aşı olmadan önce virüse yakalanıp yakalanmadığı araştırılırken, Dr. Franco ile Palermo'ya aşı olmaya giden ekipteki sağlık çalışanları da inceleniyor. Sağlık Yüksek Kurulu Başkanı Locatelli: “Ancak 2. dozdan sonra tam koruma sağlanıyor” İtalya Sağlık Yüksek Kurulu Başkanı Franca Locatelli yaptığı açıklamada, Kovid-19 aşısının sadece 2. dozunun uygulanmasının ardından tam koruma sağladığına dikkat çekti. Locatelli, Bilimsel araştırmalar 1’inci dozun tam koruma sağlamadığını ve ilk dozun ardından enfekte olan kişiler görüldüğünü açıkça belirtiyor. İkinci doz aşıdan sonra tam bir korumadan bahsetmek mümkün. Bu nedenle aşı olanların da sorumlu davranışları bırakmamaları gerekiyor” dedi. İtalya'da 3 Ocak itibariyle 75 bin 327'si sağlık çalışanı olmak üzere 84 bin 730 kişiye Covid-19 aşısı yapıldı. İtalya’da toplam vak'a sayısı 2 milyon 141 bin 201’e, ölenlerin ise 74 bin 985’e yükseldi.
623
Klasik cevizlerden çok farklıymış.. Antioksidan deposu çıktı
Her yerde bulabileceğimiz cevize benzerliği ile dikkat çeken pikan cevizi, faydaları ve kullanım biçimleri açısından farklılık gösterir. Çoğunlukla Amerika kıtasında yetişen pikan cevizi, ülkemizde ise Ege ve Akdeniz bölgesinde yetişir. Faydaları saymakla bitmez pikan cevizi farklı yetişme koşullarıyla da merak edilir.
Sağlık
https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/klasik-cevizlerden-cok-farkliymis-antioksidan-deposu-cikti-2884645
Güçlü bir antioksidan, protein ve yağ kaynağı olan pikan cevizi, zor yetişme koşulları ile bilinir. Normal ceviz ile benzerliği ile dikkat çeken pikan cevizi, sert kabukludur. PİKAN CEVİZİ FAYDALARI! Yüksek antioksidan içeren pikan cevizi, bağışıklık sisteminin güçlenmesine yardımcı olur. Prostat rahatsızlığının tedavisinde etkilidir. Kan basıncının dengelenmesine yardımcı olur. Kolesterol düşürücü etkisiyle kalp ve damar sağlığını destekler. Şeker hastalığının kontrolünü sağlar. Beyin gelişimini destekleyerek beyin hücrelerinin korunmasına yardımcı olur. Hafızayı güçlendirir. Kilo vermeye yardımcı olur. PİKAN CEVİZİ VE CEVİZİN FARKLARI NELER? Yemek.com'da yer alan habere göre; yaygın olarak tüketilen ceviz ile ayırt edilemeyecek derecede benzer olsada pikan cevizi birçok açıdan normal cevizden farklılık gösterir. Pikan cevizinin dış kabuğu normal cevize göre daha düzgün bir yapıya sahiptir ve daha incedir. Pikan cevizinin tadı daha çok tatlıdır. Pikan cevizi çeşitleri normal cevizin yetişmediği ılıman iklim bölgelerinde ve nispeten düşük masraflarla yetiştirilebilir ve pikan cevizi ağacı meyvesi daha uzun süreler saklanabilir. PİKAN CEVİZİ NASIL YETİŞİR? Tropikal iklim bölgelerinde yetişen pikan cevizi oldukça hızlı büyüyen ve uzun boylu bir ağaç türüdür. Pikan bitkisini yetiştirmek için en elverişli ortam gece-gündüz sıcaklık farkının az olduğu bölgelerde ortaya çıkar. Pikan fidanı için toprak 1 metre derinliğe kadar gevşetilmelidir. Az sulanması gereken pikan fidanı, büyüdükten sonra güneşten zarar görmemesi için ağaç gövdeleri beyaza boyanabilir. Ekim yapılan alanın etrafı bitkiye zarar verebilecek böcek türlerinden temizlenmelidir.
3,239
Sinovac mutasyona karşı %74 etkili
Dünyada bir yandan yaygın aşılama sürerken, diğer yandan da mevcut aşıların ortaya çıkan farklı mutasyonlara karşı etkileri araştırılıyor. Bu kapsamda Türkiye’nin 14 Ocak’ta uygulamaya başladığı Sinovac’ın Coronavac aşısı bir sınavı daha başarıyla geçti.
Sağlık
https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/sinovac-mutasyona-karsi-74-etkili-2777732
Brezilya’nın Sao Paulo kentinin en büyük hastanesinde Coronovac aşısının etkinliğine dair yeni bir çalışma yapıldı. 20 binden fazla sağlık çalışanını kapsayan çalışmada, ikinci dozdan 2 hafta sonra aşının virüse karşı etkinliğinin yüzde 50. 7 ve 5 hafta sonra ise yüzde 73. 8 olduğu tespit edildi. Brezilya varyantı bu bölgedeki koronavirüs vakalarının yüzde 80’ini oluşturuyor. Çalışmada, belirti gösteren vakalar dikkate alındı. Sonuçlar, kentte aşılamayla aynı dönemde kaydedilen vaka sayıları ve hastaneye gelenlerin sayılarıyla karşılaştırıldı. Aşılamanın başladığı ayın 3’üncü haftasında şehirde 16 bin 200 vaka görülürken, hastanede Covid-19 tedavisi alan 51 kişi olduğu tespit edildi. Yaklaşık 1 ay sonra ise şehirde 23 bin 900 yeni vaka açıklanırken, hastaneye 46 kişi geldi. Bu sonuçlar, aşının Brezilya varyantının oluşturduğu enfeksiyona karşı etkili olduğunu ortaya koydu. Uzmanlar tarafından varyant da göz önüne alındığında açıklanan oranın iyi olduğu ifade ediliyor.
1,909
'Her burun estetiğinde düşük de olsa revizyon ihtimali vardır'
Doç. Dr. Erkan Soylu, “Her burun estetiğinde düşük de olsa revizyon ihtimali vardır. Rinoplastinin başarısı burun ve cilt yapısı, cerrahi deneyim ve hastanın iyileşme performansı gibi faktörlere bağlıdır” dedi.
Sağlık
https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/her-burun-estetiginde-dusuk-de-olsa-revizyon-ihtimali-vardir-2806174
Medipol Mega Üniversite Hastanesi Kulak Burun Boğaz Hastalıkları Bölümü'nden Doç. Dr. Erkan Soylu, revizyon burun ameliyatlarına ilişkin merak edilenleri açıkladı. Doç. Dr. Soylu, revizyon ameliyatlarının düzeltme veya işlemi tamamlama için yapıldığını belirterek, “Bir burun ameliyatında hedeflenen sonuçlara ulaşılamaması veya uzaklaşılması sonucunda düzeltme için gerekli olan ikinci, üçüncü veya daha fazla yapılan ameliyatlardır. Burun ameliyatlarında hedeflenen sonuçlar hekim ve hasta tarafından ameliyat öncesinde belirlenir. Çünkü hareket noktası hastanın ilk burnudur. Dolayısıyla her burnun ulaşabileceği sonuç birbirinden farklıdır. Burun ameliyatlarında başarının ölçütü fonksiyonel ve estetik olarak kayda değer değişimin, gelişimin elde edilmesidir. Bu değişim ve ilerlemenin ulaşacağı son nokta her burunda farklıdır” dedi. Hasta ve hekim arasındaki iletişimin ameliyatın sonucunu etkilediğine dikkati çeken Doç. Dr. Soylu, şöyle devam etti: “Yapı gereği burnu kusursuz olamayacak olan hastaların ameliyat öncesinde bu durumu bilmeleri ve hekimlerin de bu gerçeği hastalarına söylemesi gerekir. Böylece hasta beklentisi ile ameliyat sonucu arasında uyumsuzluk olmaz. Ameliyattan hiç fayda göremeyecek ve ilerleme sağlanamayacak olan nadir de olsa hastalar vardır. Bu hastaların ameliyat edilmesi uygun değildir. Eğer ameliyat öncesinde hekim ve hasta arasında beklenen sonuçlar konusunda bir konsensüs oluşmamışsa ameliyat sonrasında hayal kırıklıkları, mutsuzluklar beklenebilir. Sonuç olarak her hasta ameliyat öncesi burnunun ulaşabileceği muhtemel seviyeyi bilmelidir.” “BURNUM NE KADAR GÜZELLEŞEBİLİR” Doç. Dr. Erkan Soylu, burun ameliyatlarında 2 hedef olduğuna işaret ederek, “Burun yüzün merkezinde yer alır ve yüzümüzün görüntüsünü ciddi manada etkiler. Dolayısıyla herkes yüzüyle uyumlu kusursuz bir görünüm ister. Bir diğer önemi de yaşamın birinci ilkesi olan nefes almanın ilk ve en önemli organı olmasıdır. Burun ameliyatlarındaki hedefimiz daha iyi bir görünüm ve daha rahat bir nefestir. Ameliyat sonrası nefes almada yeterince düzelme olmaması mutlak revizyon gerekçesidir. Görünüm konusu biraz daha karışıktır. Örneğin çok kalın ciltli bir hastada incecik, sivri ve keskin hatlara sahip bir burun elde edilemez. Ya da ciddi yüz asimetrisi olan bir hastada tamamen düzgün bir burun elde edilemez. Dolayısıyla her hasta burnunun sahip olduğu problemleri ve kısıtlılıkları bilerek ameliyata girmeli ve ameliyattan beklentisinin ne olması gerektiği konusunda bilgilendirilmelidir” açıklamasında bulundu. “TEKRARLAMA İHTİMALİ YÜZDE 5 İLA 10 ARASINDA” Her burun ameliyatında düşük de olsa revizyon ihtimalinin bulunabileceğini ifade eden Doç. Dr. Soylu, “Burun ameliyatlarında revizyon oranı burun yapısı, hastanın iyileşme performansı ve cerrahın tecrübesi ile ilişkili olmakla beraber genel olarak yüzde 5 ila 10 arasında değişir. Çok tecrübeli ellerde bu oran daha düşük olmakla beraber kesinlikle yüzde sıfır değildir. Ameliyat edilen burun ne kadar az soruna sahip olursa olsun revizyon oranı sıfır olmaz. Hastaların ameliyat öncesinde bunu bilmeleri çok önemlidir. İyileşme süreci devam ederken başka doktorlara danışılması veya internetten alternatif yaklaşımlara ilgi duyulması gereksiz kafa karışıklığına yol açacaktır. Dolayısıyla hastaların ameliyat oldukları doktorla yakın irtibatta olmalarını tavsiye ediyoruz” şeklinde konuştu. “PROBLEMİN KAYNAĞINDA ESTETİK KUSUR MU YOKSA PSİKOLOJİK SORUN MU VAR” Doç. Dr. Erkan Soylu, revizyon nedenlerini de şu şekilde açıkladı: “Ameliyattan sonra yeterince süre geçmesine karşın burundan nefes almanın rahatlamaması mutlak revizyon gerekçesidir. Ameliyattan önce hedeflenen tüm sonuçların bir seansta elde edilememesi veya ameliyattan sonra beklenmedik bir kanama, enfeksiyon gibi komplikasyon gelişmesi de revizyon gerektirebilir. Sonucun hastanın beklediği tarza uygun olmaması, örneğin doğal sonuç isteyen hasta için çok kalkık olması veya kalkık sonuç isteyen hasta için çok doğal olması da bir başka nedendir. Bir diğer neden de yüz asimetrisi, kalın cilt gibi kısıtlılıklara bağlı veya yetersiz düzeltmeye bağlı olarak iyileşme sürecinde çeşitli sorunlar çıkmasıdır. Bazı psikolojik hastalıklara bağlı olarak, normalde problemsiz olan burnunda hastanın sürekli sorun varmış gibi hissetmesi de önemli bir nedendir. Bu hastaların aslında ameliyat öncesinde hekim tarafından tespit edilmesi ve bu psikolojik rahatsızlığı ilgili hekimlere gönderilip kontrol altına alınana kadar ameliyatın ertelenmesi daha uygundur. Ancak bu problemi ameliyat öncesi görüşmede her zaman tespit etmek maalesef mümkün olmayabilir.” REVİZYON KARARINI KİM VERMELİ? Bir burun ameliyatında revizyon gerekip gerekmediğine hasta ve doktorun birlikte karar vermesinin uygun olduğunu belirten Doç. Dr. Soylu, “Bazı hastalar fotoğraflarıyla bize revizyon ameliyatı için başvurduklarında ‘Sizin burnunuzda bundan daha ileri bir sonuç elde edilemez' deyip revizyonu reddedebiliyoruz. Yani revizyon kararı hastanın tek başına karar verebileceği bir durum değildir. Aynı şekilde bir hekim burnunuzda şu sorun var bir revizyon planlayıp düzeltelim dediğinde hasta elde ettiği sonuçla mutlu olabilir ve revizyon ameliyatını reddedebilir. Dolayısıyla revizyon kararı hasta ve hekimin iyileşme tamamlandıktan sonra oturup birlikte karar vermeleri gereken bir süreçtir” değerlendirmesinde bulundu. “REVİZYON İLK AMELİYATTAN NE KADAR SONRA YAPILMALI” Doç. Dr. Erkan Soylu, ilk ameliyattan sonra revizyon için en uygun zamanı ise şöyle anlattı: “Deneyimlerimize göre normal ve ince ciltli hastalarda iyileşme süresi en az bir yıl, kalın ciltli hastalarda ise en az iki yıldır. Bu iyileşme süreleri dolmadan revizyon ameliyatı planlanması sakıncalıdır. Çünkü bazı sorunlar iyileşme tamamlandıkça ortadan kalkabilir veya ortaya çıkabilir. Bu nedenle yeterince bekleyip tüm sonuçları görmek ve ondan sonra gerekliyse ameliyat planlamak en akılcı yaklaşımdır. Genel olarak revizyon ameliyatları ilk ameliyatlardan daha zor ve özelliklidir. Çünkü ilk kez ameliyat olacak olan bir hastada eğer doğumsal bir anomali yoksa burun yapısı ve anatomisi belli, cerrahı bekleyen problemler daha öngörülebilirdir. Revizyon ameliyatlarında ise bu durum farklıdır. Ameliyat sırasında bazı yapıların şekli, anatomisi değişmiş ve kıkırdak yapı azalmış olabilir. Bu durumda vücudun başka yerlerinden örneğin en sık kulak ve kaburgadan kıkırdak almak gerekebilir.”
1,843
TURKOVAC’tan tam koruma! Delta Varyantı'nda yüzde 100 etkili
Türkiye’nin geliştirdiği yerli ve milli aşısı TURKOVAC, Koronavirüs’ün Delta varyantına karşı yüzde 100 etkili olduğu ortaya çıktı.
Sağlık
https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/turkovac-asisi-deltaya-karsi-tam-koruma-2807314
Erciyes Üniversitesi tarafından geliştirilen ve geçtiğimiz günlerde Acil Kullanım Onayı alan Türkiye’niny yerli ve milli Covid-19 aşısı TURKOVAC'ın Delta Varyantı'na karşı yüzde 100 etkili olduğu açıklandı. Erciyes Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Mustafa Çalış, TURKOVAC'ın Alfa varyantında olduğu gibi Delta varyantına karşı da yüzde 100 etkili olduğunun tespit edildiğini belirterek TURKOVAC aşımızın Erciyes Üniversitesinde transgenik fareler üzerinde yapılan çalışmalar sonucunda aynen Alfa varyantında olduğu gibi Delta varyantında da yüzde 100 koruyucu olduğu tespit edilmiştir ifadelerini kullandı. İlgili Haberler Turkovac hangi varyantlara karşı koruyor? Aşıyı geliştiren profesör açıkladı TURKOVAC'tan sonra bir müjde daha! Yerli ve milli tanı kiti kapıda
7,189
Uzmanlar uyarıyor! Güne zinde başlamak için bunu yapın
Gece uykunuza, uyku saatlerinize ve karanlıkta uyumaya dikkat edin.
Sağlık
https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/uzmanlar-uyariyor-gune-zinde-baslamak-icin-bunu-yapin-91085
Akdeniz Üniversitesi Tıp Fakültesi kalp damar cerrahisi Öğretim Üyesi Prof. Dr. İlhan Gölbaşı, sağlıklı ve mutlu toplum oluşturmanın en önemli koşulunun karanlık düşüncelerden uzak, karanlık odalarda uyumaktan geçtiğini söyledi. Vücudumuzda yer alan hücrelerin her birinde bir fabrikada yer alan sistemlerin hepsinin bulunduğunu, gündüz ve gece iki vardiya halinde sürekli çalıştığını aktaran Prof. Dr. Gölbaşı, Gündüz vardiyasında tam kapasite ile çalışırken, gece vardiyasında daha düşük kapasite ile çalışılmakta. Esas olarak gündüz vardiyası için hazırlık yapılmaktadır. Gece vardiyasında üretimin yanı sıra, gündüz ortamda biriken atıkların fabrikadan uzaklaştırılması ve bütün makinelerin gündüz tam kapasite ile çalışabilecek bakımlarının yapılması sağlanmaktadır. Bu işlemler yapılmadığı takdirde fabrika gündüz tam kapasite ile çalışamaz ve üretim düşmektedir diye konuştu. AYDINLIK ORTAMDA UYUYAN YORGUN, BİTKİN, SİNİRLİ UYANIR Prof. Dr. Gölbaşı, Bizim fabrikada gece vardiyası genellikle saat 23.00’te başlamakta, gün ağarırken 05.00’te son bulmaktadır. Ancak yine de mesainin başlama ve bitişini belirleyen en önemli unsur, gecenin karanlığıdır. Karanlığa hassas sokak lambaları misali, ortam yeterince karanlık olduğunda gece mesaisi başlamaktadır. Eğer gecenin geç saatlerinde dahi ortam aydınlıksa mesai başlamamaktadır. Aydınlık ortamda uyuyan bir kişi için ertesi güne gerekli hazırlıklar yapılmamıştır. Yorgunluk, bitkinlik, sinirlilik durumları gelişecektir diye konuştu. VÜCUDUN GECE MÜDÜRÜ MELATONİN Her fabrikada olduğu gibi vücutta da vardiyadaki temizlikten ertesi günkü hazırlığa kadar her türlü durumu koordine eden gece müdürü bulunduğunu söyleyen Prof. Dr. Gölbaşı, Bunlar karanlıkta ortaya çıkan yıldızlar misali, saat geç olsa da hava kararmadıkça gece mesaisine başlamazlar ve çalışanlara başlatmazlar. Hava kararınca gece boyunca ortamın temizlik ve ertesi güne hazırlık işlemlerini sabahın erken saatlerine kadar devam ettirirler. Sabaha doğru ise sporcuların ısınma hareketlerine benzer etki oluşturmak amacıyla, kan şekerimiz, kan basıncımız ve vücut ısımızın yükselmesini koordine ederek bizi güne hazır hale getirirler. Bütün geceyi koordine eden bu çalışkan müdür melatonin olarak bilinmektedir diye konuştu. MELATONİN KARANLIKTA BEYİNDE DOĞAR Yıldızların gecenin en karanlık anında en parlak hallerini almaları gibi, melatoninin de gecenin en karanlık anında beynimizde doğduğunu ve bedene ışık gibi yayıldığını kaydeden Prof. Dr. Gölbaşı, Bunun için saat 24.00’ten önce karanlık odada uyumaya başlamamız gerekmektedir. Melatoninin en önemli görevi hücrelerdeki zararlı atık kimyasal maddeleri etkisiz hale getirerek ortamdan uzaklaştırılmasını organize etmektir. Vücudun savunma sistemlerini güçlendirmekte, kontrolden çıkarak bireysel hareket etmeye çalışan kanser hücrelerine izin vermemektedir. Yapılan çalışmalarda kanser gelişen kimselerde, özellikle meme kanserlerinde melatonin salınımının düşük düzeylerde olduğu gösterilmiştir diye konuştu. KARANLIK ODADA UYUYUN Prof. Dr. Gölbaşı, sabah dinlenmiş, zinde ve mutlu olarak güne başlamanın koşulunun, gece karanlık odada yatarak melatonin etkisinden faydalanmaya bağlı olduğunu aktardı. Eğer geç saatlere kadar televizyon, bilgisayar karşısında vakit geçirmişsek veya ışıklı ortamda uyumuşsak melatoninin bu olumlu etkilerinden yeterli fayda sağlayamayız. Bu ışıklı ortamlardan en olumsuz etkilisi mavi ışık yayan bilgisayar, tablet, telefon ve floresan lambalardır. Bu da bizi yorgun, sinirli ve depresif hale sokacaktır. Eğer ortamda ışık kaynağı kullanmamız gerekirse, kırmızı veya yeşil ışık tercih edilmelidir. Melatoninin olumlu etkilerinden yararlanmak için başta çocuklarımız olmak üzere karanlık ortamda uyumak faydalı olacaktır. Böylece enfeksiyona, kansere, stresli ortamlara ve obeziteye daha dirençli, daha mutlu bireyler haline gelinecektir. Sonuç olarak, sağlıklı ve mutlu toplum oluşturmanın en önemli koşulu karanlık düşüncelerden uzak, karanlık odalarda uyumaktan geçmektedir.
4,308
'Pirinç, kontrollü bir şekilde tüketildiğinde, sağlıklı ve besleyici bir besindir'
Uzman Diyetisyen İpek Ağaca Özger, ''Pirinç, sanılanın aksine kontrollü bir şekilde tüketildiğinde, sağlıklı ve besleyici bir besindir. Özellikle içerdiği kalsiyum, demir, niasin, fosfor, potasyum gibi mineraller bakımından oldukça değerli olan pirinç, enerji oluşumunda görevli olan B grubu vitaminlerden de oldukça zengindir’’ dedi.
Sağlık
https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/pirinc-kontrollu-bir-sekilde-tuketildiginde-saglikli-ve-besleyici-bir-besindir-2735220
Pirinç, Türk ve dünya sofralarında çokça tüketilen besin maddeleri arasında yer alıyor. Besleyici olan pirinci sağlıklı tüketmek önemli. Uzman Diyetisyen İpek Ağaca Özger, pirincin sanılanın aksine kontrollü bir şekilde tüketildiğinde, sağlıklı ve besleyici bir besin olduğunu belirtti. Dyt. Özger, pirincin faydaları hakkında bilgiler verdi. ''Pirinç, sanılanın aksine kontrollü bir şekilde tüketildiğinde, sağlıklı ve besleyici bir besindir'' Pirinci sanılanın aksine kontrollü tüketildiğinde faydalı olduğunu aktaran Dyt. İpek Ağaca Özger, ''Pirinç, sanılanın aksine kontrollü bir şekilde tüketildiğinde, sağlıklı ve besleyici bir besindir. Hepimizin tüketmekten keyif aldığı pirinci küçükten büyüğe her yaş grubu keyifle tüketebilir. Özellikle içerdiği kalsiyum, demir, niasin, fosfor, potasyum gibi mineraller bakımından oldukça değerli olan pirinç, enerji oluşumunda görevli olan B grubu vitaminlerden de oldukça zengindir. Pirinç aynı zamanda iyi bir karbonhidrat kaynağıdır. Günlük enerjimizin yüzde 50'sinin karbonhidratlardan alınması gerektiği düşünülürse pirinç bu açıdan oldukça iyi bir kaynaktır. Pirinç, gluten içermemesi bakımından çölyak hastalarının ve glutenin toleransı olanların rahatlıkla tüketebileceği bir besindir. Glisemik indeksinin yüksek olduğu bilinse de; şekere göre daha düşük olduğunu belirtmek isterim. Sebze yemeği ve salatalarla birlikte tüketildiğinde kan şekerini çok yormaz, daha yavaş yükseltir. Uygun miktarda tüketilirse zayıflama diyetlerinde de tüketilebilir. 3 yemek kaşığı pişmiş pirinç 1 dilim ekmeğe eşdeğerdir. California Rice Commission verilerine göre pirincin dünya çapında kırk binden fazla çeşidine rastlanabiliyor'' dedi. Dyt. Özger, Türk mutfağının vazgeçilmezlerinden olan pirincin 5 önemli faydası şu şekilde açıkladı: Enerji Kaynağı ''Pirinç zengin bir karbohidrat kaynağıdır ve çözünmesi zaman alan uzun karbohidrat zincirlerinden oluşur. Bu sayede, pirincin içindeki karbohidratlar sürekli bir enerji sağlayabilir. Yabani (kahverengi) pirinç, diyetisyen kontrolünde uygun miktarlarda tüketildiğinde diyabet hastaları içinde bile fayda sağlayabilir. Yüksek Besin Değeri Hem beyaz; hem de kahverengi pirincin kendine özgü besin değeri bulunmaktadır. Beyaz pirinç kalsiyum ve demir gibi yüksek mineraller içerir, ayrıca niyasin, D vitamini, tiamin ve riboflavin gibi vitaminler açısından da zengindir. Kahverengi pirinç ise lif açısından zengindir, bu nedenle sindirimi iyileştirmeye yardımcı olabilir. Hastalık oluşumunu kontrol ediyor Pirincin çeşitli hastalıkları kontrol ettiği biliniyor. Esmer pirinç, alzheimer hastalığının oluşumunu engelleyen yüksek miktarda nöroiletkenler içerir. Ayrıca ister beyaz olsun, ister kahverengi olsun pirinç, kalp hastalıkları ve kalp krizi oluşumunu engelleyebilen ve kalbi koruyabilen antioksidan içeriyor. Kabızlığı önlemeye yardımcı oluyor Pirinçte çok düşük miktarda sodyum bulunuyor, bu sayede yüksek kan basıncını kontrol etmeye yardımcı olabiliyor.Yabani pirinç mükemmel bir sağlıklı lif kaynağıdır. Bunlar, sindirimi iyileştiren ve bağırsak hareketlerini düzenlemeye yardımcı yararlı bakterilerin gelişmesine yardımcı olabiliyor. Glütensiz gıda Pirinçte glüten bulunmamaktadır, bu nedenle çölyak hastalığından muzdarip olanların ve buğday, arpa, çavdar ve yulafta bulunan proteinlere allerjisi olanların diyetine kolaylıkla dahil edilebiliyor''.
4,351
'Ozon terapinin birçok yararı var'
Dr. Mesut Ayyıldız, "Ozon terapi ile amaç hastalıklı yada zarar görmüş olan bölgelere oksijen girişinin arttırılarak bölgenin sağlıklı dolaşım seviyesine ulaşmasıdır" dedi.
Sağlık
https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/ozon-terapinin-bircok-yarari-var-2733067
Ozon terapi hakkında bilgiler veren Dr. Mesut Ayyıldız, insan sağlığı için en önemli elementlerden biri olan ozon gazının vücut için en yararlı şekilde kullanılması sonucu ortaya çıkan tedaviler bütünü olduğunu ifade etti. Dr. Ayyıldız, Latince ozon kelimesi koku ve koklamaktan gelmektedir. Bağışıklık sistemini güçlendiren ve insan bünyesine direnç veren bir yapıda olması sebebiyle ozon terapi en etkili tedavi yöntemlerinden biridir. Bilinenin aksine ozon terapi sadece yaşlanmayı geciktirmekle kalmayıp birçok hastalığın tedavisinde de kullanılmakta ve acısız ağrısız olması sayesinde tedavi yöntemleri arasında üstün başarı sağlamaktadır. Ozon terapi ile amaç hastalıklı yada zarar görmüş olan bölgelere oksijen girişinin arttırılarak bölgenin sağlıklı dolaşım seviyesine ulaşmasıdır dedi. Dr. Ayyıldız, ozon tedavisinin yararlarını ise şöyle sıraladı: Daha temiz, yumuşak ve daha gençleşmiş bir cilt, hücre ve dokulara giden kan dolaşımını hızlandırır. Bağışıklık sistemini güçlendirir, enfeksiyona karşı direnci arttırır. Damarları yeniler, tansiyonun düzelmesini sağlar. Kan ve lenf sistemini temizler. Kaslarda biriken toksini gidererek kasları gevşetir ve yumuşatır, esnekliğini arttırır. Eklem ağrılarını ve kas rahatsızlıklarını iyileştirir. Hormon ve enzim üretimini normale döndürür. Beyin fonksiyonlarını ve hafızayı kuvvetlendirir. Stres hormonu olarak bilinen adrenalini okside ederek genel bir sakinlik sağlayarak depresyon kaynaklı gerginliği gidermeye yardımcı olur. Dr. Ayyıldız yönetimleri de şöyle sıraladı: Majör yöntem: En yaygın kullanım metottur. Bu metotla kişiden 50- 200 ml. arasında alınan kan dozu belirlenmiş ozonla karıştırıldıktan sonra tekrar aynı kişiye damardan geri verilir. Minör yöntem: Kişiden alınan 2-5 cc arası kan dozu belirlenmiş ozonla karıştırılarak kişiye kastan enjekte edilir. Vücut boşluklarına ozon verilmesi: Rektal-makat yoluyla, vajinal ve kulak yoluna püskürtme yöntemi ile kişiye ozon verilir. Eklem içine ozon verilmesi: Kas iskelet sistemi rahatsızlıklarında uygun bir iğne ile belirli dozda ozon gazı kişinin eklemine enjekte edilir. Ozon terapinin kullanıldığı hastalıklar bilgi veren Dr. Ayyıldız, şunları söyledi: Dolaşım bozuklukları, kronik yorgunluk sendromu, nörolojik hastalıklar kadın hastalıkları ve cinsel sorunlar, bakteri, virüs ve mantar enfeksiyonları kas-eklem ve romatizmal hastalıklar, diyabet (şeker hastalığı), mide ve bağırsak hastalıkları (gastrit, reflü ve ülser) zayıflama , selülit , diş ve dişeti hastalıkları, anti-aging, yaşlı kişilerde önlem ve tedavi, göz hastalıklarında, kanser tedavisinde cilt mantarları ve enfekte cilt lezyonları, zona, sedef hastalığı, uçuklar ve egzema enfekte yaralar, açık yatak yaraları, alt bacağın ülserleri.
7,230
Türkiye sağlık turizminde ilk 10'da
Türkiye, şifa bulmak için yurt dışından gelen hasta sayısının 5 yılda 5 kat artarak 583 bine ulaşmasıyla dünya sıralamasında ilk 10'a girmeyi başardı.
Sağlık
https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/turkiye-saglik-turizminde-ilk-10da-79707
AA muhabirinin TÜRSAB Sağlık Turizmi Raporu, Sağlık Bakanlığı ve özel hastanelerden derlediği bilgilere göre 2010 yılında 109 bin hastanın geldiği Türkiye, 2014 yılında Libya, Irak ve Almanya başta olmak üzere çevre coğrafyadan 583 bin hastanın tercihi oldu. Savaş coğrafyasından gelen hastaların çoğunlukla ortopedi ve travma tedavisi, diğer ülkelerden ise başta göz operasyonları için tercih ettiği hastanelere saç ekimi, diş ve estetik operasyon yapan sağlık kurumları da eklendiğinde toplam rakamın 700 bine yaklaştığı tahmin ediliyor. Devlet teşvikleriyle dış tanıtımı artıran sektörün 2017 hedefi, sağlık turisti sayısını 700 bine, elde edilen geliri ise 2. 5 milyar dolardan 8 milyar dolara çıkarmak. Sektörle ilgili değerlendirmede bulunan Ege Sağlık Turizmi Derneği Başkan Yardımcısı Zeki Hozer, yetişmiş sağlık ekibi, modern tesisler ve cazip fiyatlar sunan Türkiye'nin tanındıkça medikal sektörün yıldızı haline gelebileceğine işaret etti. Dünyada yıllık 30 milyon kişinin şifa bulmak için başka ülkelere gittiğini, toplam cironun 150 milyar doları bulduğunu, normal turizme göre 5-6 kat daha yüksek katma değerlerin konuşulduğunu anlatan Hozer, şu bilgileri verdi: Dünya Sağlık Örgütü verileriyle karşılaştırıldığında Türkiye, 5 yıl önce 17'inci sırada olduğu sağlık turizmi sıralamasında geçen yılki performansıyla ilk 10'a girmeyi başardı. 2011'de 272 bin hastanın tedavi için geldiği Türkiye, geçen yıl 583 bine ulaştı. Bu rakam tüm hastanelerin Sağlık Bakanlığı'na bildirdiği verilerden oluşuyor. Ancak kayıtları sağlıklı tutulamayan saç ekimi, diş ve estetik operasyonlar da eklendiğinde turist sayısının 1 milyonu bulduğunu düşünüyoruz. Hastaneler cirolarının yarısını yabancılardan karşılıyor Türkiye Sağlık Turizmini Geliştirme Konseyi Başkan Yardımcısı Levent Baş ise 2011 yılında başlayan teşviklerle pazarlama ve tanıtım çalışmalarına yüzde 50- 70 arası destek verildiğini, hastaların uçak biletlerinin de yarısının ödendiğini belirterek bu teşviklerin hastaneleri yurt dışına açtığını dile getirdi. Türkiye'nin ABD ve Almanya'dan sonra kalite anlamında en iyi destinasyon olduğunu savunan Baş, İstanbul'daki bir çok sağlık tesisi, cirolarının yarısını yabancı hastalardan karşılar hale geldi dedi.
4,683
Mide bulantısı ‘Korona’ belirtisi olabilir
Soru: Koronavirüs belirtisi olarak ateş, kuru öksürük ve bitkinlik üzerinde duruluyor. Ancak bazı hastalar koku ve tat kaybından da söz ediyor. Daha az görülen diğer belirtiler hangileri?
Sağlık
https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/mide-bulantisi-korona-belirtisi-olabilir-2712600
İç Hastalıkları Uzmanı Doç. Dr. Sabahattin Gül CEVAP: Covid-19 enfeksiyonunun belli başlı önde gelen semptomları; ateş yüksekliği, öksürük, boğaz ağrısı ve nefes darlığı olarak bilinmektedir ancak toplumdan topluma değişmek üzere bazı olgularda mide bulantısı, karın ağrısı, iştahsızlık, ishal, koku almada bozukluk, tat almada bozukluk gibi birtakım yan belirtiler de söz konusu olmaktadır. Örneğin sadece mide bulantısı ile müracaat eden bir hastaya, müracaatı sonrası entübasyon dışında yoğun bakım şartları gerekmiştir. SPİNAL ANESTEZİ SIRT AĞRISI YAPAR SORU: Eşim bir hafta önce sezaryenle doğum yaptı. Lokal anestezi uygulandı. O günden bu yana sırt ağrısı yaşıyor. Ara ara o kadar şiddetleniyor ki dayanılmaz bir hâl alıyor. Doktor ağrı kesici vermişti ama çok düzenli kullanmadık. Sırt ağrısı doğum öncesinde de vardı ama bu kadar şiddetli değildi. Sebebi ne olabilir? Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Opr. Dr. Ayşe Meryem Uslu CEVAP: Sezaryen doğum sırasında yapılan spinal anesteziye bağlı bel ve baş ağrısı en sık görülen komplikasyonlardan biridir. 10 gün kadar sürebilir. Bu dönemde ağrı kesiciler düzenli olarak kullanılmalıdır. Çok şiddetli ağrılarda doktorunuzun tavsiye ettiği ağrı kesici dört saatte bir alınabilir. Ayrıca günde en az 3 litre su içilmesi gerekir. Çok hareket etmek ağrıyı artırır. Baş yüksek pozisyonda olacak şekilde yatmak iyi gelir. Buna rağmen geçmezse anestezi doktorunun görmesi gerekir. SAHURDA NABZINIZ HIZLANABİLİR SORU: Dün akşam sahurdan sonra yattığımda uykudan aniden uyandım ve kalbim hızlı atmaya başladı. Bu durum 2-3 dakika devam etti. Sonra biraz daha normale döndü. Bir ara nabzımı hissedemedim, sonrasında bir ara ölçtüm 76-84 arası idi. Nefes darlığı, terleme gibi herhangi bir başka farklı belirtim olmadı. Bu olay beni bayağı telaşlandırıyor. Bu konuda ne yapmalıyım? Kardiyoloji Uzmanı Prof. Dr. Rıfat Eralp Ulusoy CEVAP: Normal nabız aralığı 60-100/dk'dır. Bizi uykuya hazırlayan ve güne hazırlayan 2 sinir sistemi bulunur. Uykuda iken kalp atışları yavaşlar, tansiyon düşer, solunum sayısı azalır. Uyuduğumuzda aktif olan sinir sistemi, sahurla bölündüğü zaman diğer sinir sisteminin aktifleşmesi bir zaman alır. Ani alarm sonucu böbreküstü bezindeki yedek adrenalin kullanılarak bu olağandışı durum (zamansız uyanma ve yemek yeme) tolore edilmeye, tansiyon yükseltilmeye çalışılır. Bunun için kalp hızlandırılır, adrenalinle damarlar kasılır ve çapı daraltılır. Ayrıca alışık olmadığımız bir zamanda yenilen yemeğin mide ve bağırsaklara geçip sindirimin bitmesi için de bağırsaklara kan pompalanmaya başlar. Bütün bunların sonucunda da sizin sorunuzdaki durumlar ortaya çıkar. Orucunuzu Allah kabul etsin. Türkiye Gazetesi
6,345
Vücutta oluşan yağlanmalara dikkat
​Dr. Emrah Çinik, vücutta oluşan yağlanmalara dikkat çekerek, "Liposuction, hastanın vücuduna gelişmiş bir şekil kazandırmak için fazla yağ birikimini sonlandırmak için gerçekleştirilmektedir. Liposuction, yağ aldırma işlemi olarak bilinse de aslında vücuda estetik bir görünüm kazandırmak için şekillendirme için de kullanılabilmektedir" dedi.
Sağlık
https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/vucutta-olusan-yaglanmalara-dikkat-216392
Doktor Emrah Çinik, hem erkekler hem de kadınların, farklı hedeflere ulaşmak için her yıl liposuction işlemini gerçekleştirdiğini ifade ederek, Bazı hastalar mayosu ile daha iyi görünmek isterken, diğerleri bedenlerine daha rahat uyan bir jean bulmak istedikleri için liposuction işlemini tercih ederler. Erkeklerde, liposuction genellikle jinekomasti (meme büyümesi) tedavisinde başarıyla kullanılır. Bunlardan biri veya daha fazlasından muzdaripseniz, liposuction iyi bir seçenektir. Liposuction yağları azaltmak ve vücuda güzel bir doğal kontur oluşturmak için mükemmel bir çözümdür ifadelerini kaydetti. Vücuttaki bazı bölgelerdeki yağ miktarının diğer bölgelere göre çok daha fazla olduğunu ve bunun vücudun orantısız görünmesine neden olduğunu dile getiren Doktor Emrah Çinik, Vücudun bir bölgesinde aşırı miktardaki yağın azaltılması vücudunuzu daha dengeli hale getirebilir. Liposuction, lokalize yağ kalıntılarını azaltmak için en iyisidir. Bununla birlikte, liposuction uygulamasının gerçekleştirebilecekleri konusunda gerçekçi beklentilere sahip olmak önemlidir. Çoğu kişi bun uygulamanın sarkmalar için de kullanılabileceğini zannediyor, ancak liposuction sarkmış bir karnın toparlanmasını sağlamaz. Diğer yandan bu konuyla alakalı en büyük yanılgı liposuction işleminin bir kilo verme uygulaması olduğunun düşünülmesidir. Liposuction ile kilo vermek mümkün değildir. Ancak ideal kiloya ulaşan kişiler diyet veya egzersiz ile kurtulamadığı yağları için liposuctionu tercih edebilirler dedi.Doktor Emrah Çinik, liposuction uygulamasında genel anestezi veya lokal anestezi kullanıldığını, cilt altındaki yağların emilmesi için içi boş bir kanül kullanılarak deri altına girildiğini belirterek, Bu kanül sayesinde yağlar emilmekte ve vücuttan dışarı atılarak hastanın
3,871
Pfizer ve BioNTech'in geliştirdiği Kovid-19 aşısının İngiltere'de uygulanmasına gelecek hafta başlanacak
İngiltere'de yaygın kullanımına izin verilen, Türk bilim insanı Prof. Dr. Şahin'in kurucu ortağı olduğu Alman biyoteknoloji firması BioNTech'in, ilaç şirketi Pfizer ile geliştirdiği Kovid-19 aşısının gelecek hafta uygulanmaya başlanacağı bildirildi.
Sağlık
https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/pfizer-ve-biontechin-gelistirdigi-kovid-19-asisinin-ingilterede-uygulanmasina-gelecek-hafta-baslanacak-2756803
İngiltere'de yaygın kullanımına izin verilen, Türk bilim insanı Prof. Dr. Uğur Şahin'in kurucu ortağı olduğu Alman biyoteknoloji firması BioNTech'in Amerikan ilaç şirketi Pfizer ile geliştirdiği yeni tip koronavirüs (Kovid-19) aşısı gelecek hafta uygulanmaya başlanacak. İngiltere Sağlık Bakanlığından yapılan açıklamada, Aşılama ve Bağışıklama Ortak Komitesinin (JCVI) öncelikli grupların aşı almaları için nihai tavsiyesini kısa bir süre sonra yayımlayacağı belirtildi. Açıklamada, bakımevlerinde kalanlar, sağlık personelleri, yaşlılar ve klinik olarak aşırı derecede savunmasız olanların öncelikli grup içinde bulunduğu bilgisi paylaşıldı. JCVI'dan daha önce yapılan açıklamalarda, aşının ilk uygulanacağı gruplar bakımevlerinde kalanlar ve bakımevi çalışanları, 80 yaşın üzerindekiler ve sağlık personelleri şeklinde sıralanmıştı. Aşının, haftaya uygulanmaya başlayacağı duyurulan açıklamada, Ulusal Sağlık Servisi (NHS), büyük ölçekli aşılama programları sunma konusunda onlarca yıllık deneyime sahiptir. Aşılamaya uygun olan herkese bakım ve destek sağlamak için kapsamlı hazırlıklarını uygulamaya koymaya başlayacaktır. ifadelerine yer verildi. İngiltere Başbakanı Boris Johnson, Twitter'dan yaptığı paylaşımda, aşının gelecek haftadan itibaren İngiltere'de kullanıma sunulacağını kaydetti. Sky News'e konuşan Sağlık Bakanı Matt Hancock ise aşının onaylanmasının harika bir haber olduğunu söyledi. Hancock, İngiltere İlaç ve Sağlık Ürünleri Düzenleme Kurumu (MHRA), aşının kullanıma sunulmasına klinik olarak izin verdi. NHS bunu gerçekleştirmeye hazır. Gelecek haftanın başlarında Kovid-19'a karşı aşılama programına başlayacağız. diye konuştu. Ülke genelinde 50 hastanenin aşıları beklediğini ve bunlar gelir gelmez uygulamaya hazır olduklarını vurgulayan Hancock, ayrıca ülkede büyük aşılama merkezlerinin kurulması çalışmalarının devam ettiğini sözlerine ekledi. Halk aşıyı satın alamayacak BBC'de konuya ilişkin yer alan bir haberde, aşının ücretsiz olarak uygulanacağı ve halkın aşıyı eczanelerden bir ödeme karşılığında elde edemeyeceği aktarıldı. İngilizlerin sağlık ocaklarından veya aşılama merkezlerinden alacakları bir mektupla ne zaman aşı olacaklarını öğrenecekleri kaydedilen haberde, aşının dağıtımı ve uygulanması için 30 bin gönüllünün görevlendirileceği, bunlardan bazılarının aşı yapmak için de eğitileceği belirtildi. MHRA, Pfizer-BioNTech Kovid-19 aşısının yaygın kullanımına onay vermişti. Tescillenen ilk Kovid-19 aşısı Mesajcı Ribo Nükleik Asit (mRNA) temelli aşı adayı, dünyada tescillenen ilk Kovid-19 aşısı olmuştu. Aşı, 10 ay gibi kısa bir sürede klinik öncesi geliştirme çalışmaları ve 3 aşama klinik denemeleri tamamlayarak onay almayı başarmıştı. ABD'de Pfizer, Çin'de Fosun Pharma ilaç firmalarının üretim lisansını aldığı aşı adayı için 1'inci ve 2'nci aşama klinik denemelerinin Almanya’da yürütülmesinin ardından 27 Temmuz’da ABD, Arjantin ve Almanya’nın aralarında olduğu ülkelerde 30 bin sağlıklı gönüllünün katılması hedefiyle 3. aşama klinik denemeler başlatılmıştı. Virüse karşı yüzde 95 etkili Pfizer ve BioNTech, 18 Kasım'da 3'üncü aşama klinik denemelerini tamamladığını, aşı adayının virüse karşı bağışıklık sağlamada yüzde 95 etkili olduğunu bildirmişti. Şirketler, aşı adayının acil kullanımına izin verilmesi için ABD Gıda ve İlaç İdaresi (FDA) ile Avrupa İlaç Ajansına (EMA) başvurularda bulunmuştu. Çok sayıda ülke ön anlaşmalar yaptı Şirketler, aşının tedariki için ABD, Avrupa Birliği (AB), İngiltere, Kanada ve Japonya ile anlaşmalar yaptı. ABD hükümeti, aşı adayının başarılı olması halinde 100 milyon doz aşı satın almak için 1. 95 milyar dolar taahhüt ederken, AB Komisyonu aşıdan 300 milyon doz, İngiltere 40 milyon doz, Kanada 20 milyon doz, Japonya ise 120 milyon doz satın almak üzere ön sözleşme imzalamıştı. Türkiye 25 milyon doz almayı planlıyor Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, 25 Kasım'da, Türkiye'nin aşı adayından, 1 milyonu aralıkta olmak üzere kış aylarında 25 milyon doz satın almak üzere görüşmeler yürüttüğünü açıklamıştı. Şirket, aşıdan 2020 sonuna kadar 100 milyon ve 2021 sonuna kadar ise yaklaşık 1. 3 milyar doz üretmeyi planlıyor.
882
Uzmandan kritik uyarı: Kış mevsimi depresyonu da beraberinde getiriyor, karbonhidrat bağımlısı yapıyor
Soğuk havaların artık kendini iyice hissettirmesiyle birçok insan evlere kapandı. Gün ışığı süresinin azalmasının mevsimsel depresyona sebep olabildiğini söyleyen Uzman Psikolog Dilek Memnun, bu dönemde çok sık yaşanan duygu değişimlerinin geçici mutluluk veren karbonhidrat tüketimini arttırarak, bağımlılığa yol açabileceğini ve obeziteye zemin hazırladığını belirtti.
Sağlık
https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/kis-depresyonu-obeziteye-davetiye-cikariyor-2862315
Mevsimsel depresyonun kişilerde birçok duygu değişimine yol açtığını söyleyen Uzman Klinik Psikolog Dilek Memnun, duygu değişimleriyle başa çıkmak adına önerilerde bulundu. Uzman Klinik Psikolog Memnun, bu dönemde kişide isteksizlik, mutsuzluk, umutsuzluk, yorgunluk, halsizlik, kaygılı düşüncelerde artma, uyku bozuklukları, az ya da çok uyku hali, iştah değişimleri, değersizlik, suçluluk hisleri, yaşama dair isteksizlik, pes etme gibi duygular gözlemlendiğini aktardı. “SOSYALLEŞMEK DEPRESYONA KARŞI GÜÇLÜ BİR SAVAŞÇIDIR” Bu tür zamanlarda karbonhidrat yemenin daha cazip geldiğini ve geçici bir mutluluk verdiğini de belirten Memnun, dikkat edilmezse bu durumun karbonhidrat tüketim bağımlılığına yol açabileceğini söyledi. Belirtilerin hissedilmesi halinde önerilerde bulunan Memnun, “Biraz daha aktif hale gelebilmek açısından gün ışığından faydalanmak amaçlı açık havaya çıkabilirler. Sevdikleri bir şey üzerinden hobi edinebilirler, haftada en az 3 gün olmak üzere 30 dakika mutlaka yürüyüş yapmalılar. Bir diğer şey; sosyalleşmek olabilir. Sosyalleşmek sevdiklerinizle, aileniz, arkadaşlarınızla sizin ruhunuzu besleyecek depresyona karşı güçlü bir savaşçı savılır ve buna karşı destek verir. Nefes egzersizleri yapabilirsiniz” şeklinde konuştu. İlgili Haberler Uzmandan severek içtiğiniz ürünle ilgili hayati uyarı: Adeta canınıza kast ediyor Canan Karatay'ın son formülü: Kirli yaşa, temiz ye! Tadını emiyor, çürütüyor, kurutuyor: Asla buzdolabınıza koymamanız gereken yiyecekler! Kış mevsiminin doğal antibiyotikleri: Bu besinler kışı hastalıksız geçirmenizi sağlıyor!
4,116
Türkiye'de koronavirüste son durum: 1603 yeni hasta, 57 can kaybı
Türkiye'de son 24 saatte 1603 kişiye koronavirüs tanısı konuldu, 57 kişi hayatını kaybetti
Sağlık
https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/turkiyede-koronaviruste-son-durum-1603-yeni-hasta-57-can-kaybi-2745543
Sağlık Bakanlığı son 24 saatte 57 kişinin korona virüsten hayatını kaybettiğini, toplam can kaybının 8 bin 498’e yükseldiğini açıkladı. Sağlık Bakanlığının Covid-19 bilgilendirme sayfasında Türkiye’nin güncel korona virüs tablosu kamuoyuyla paylaşıldı. Tabloya göre son 24 saatte 57 kişi korona virüsten hayatını kaybetti, toplam can kaybı 8 bin 498’e yükseldi. Bugün toplam 115 bin 632 test yapılırken, bin 603 yeni vaka tanısı konuldu. Toplam vaka sayısı 326 bin 46 oldu. Bugün iyileşen bin 320 kişiyle birlikte iyileşen toplam hasta sayısı da 286 bin 370’e yükseldi. Toplam hastalarda zatürre oranının yüzde 6. 2, toplam ağır hasta sayısının ise bin 412 olduğu açıklandı. “AKTİF HASTA SAYIMIZI DÜŞÜRMEK ZORUNDAYIZ” Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, sosyal paylaşım sitesi Twitter hesabından yaptığı paylaşımda, “Ağır hasta sayımız azalma eğiliminde. Yeni tespit edilen 1.603 hastamız var. Aktif hasta sayımızı düşürmek zorundayız. Tedbirde birlik olmaya devam edersek bunu başarabiliriz. Birlikte tedbirlere uyarak gücümüze güç katın” ifadelerine yer verdi.
6,482
Grip olduysanız mutlaka diş fırçanızı değiştirin
Grip olduysanız macunu fırçaya değdirmeyin ve mutlaka diş fırçanızı değiştirin.
Sağlık
https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/grip-olduysaniz-mutlaka-dis-fircanizi-degistirin-203188
Havalar iyice soğumaya, hastalıklar kapıyı çalmaya başladı. Grip görülme oranları da gün geçtikçe artıyor. Gripliyken ellerinizi sık sık sıvı sabun ile yıkamaya özen gösteriyorsunuz, peki ya diş fırçanızın hijyenine aynı önemi veriyor musunuz? Diş Hekimi Pertev Kökdemir, Gripliyken diş macununu fırçaya değdirmeyin. Gripten sonra diş fırçanızı mutlaka değiştirin” diye uyardı. Fırçanın üzerinde virüs birikir Dr. Kökdemir, gripten sonra neden diş fırçasının değiştirilmesi gerektiğini ise şu sözlerle açıkladı: Grip geçiren hastalarda grip süresince kullanılan diş fırçası üzerinde bu hastalığa sebep olan virüsler bol miktarda birikir. Bakterilerden farklı olarak virüsler vücut dışında da çok uzun süre canlılıklarını sürdürebilirler ve tekrar uygun ortam bulduğunda hastalığa sebep olurlar. Bu nedenle grip olduğunuzda kullandığınız diş fırçasını hastalığı atlattıktan sonra yenisi ile değiştirmek; vücudunuzun nekahet döneminde tekrar yoğun şekilde virüslere maruz kalmasını engelleyecektir. Ayrıca grip olduğunuz sürece kullandığınız diş macununu fırçanın üzerine sıkarken tüpün ağzının fırçaya değdirilmemesi de doğru bir davranış olacaktır”
1,556
Maymun çiçeği virüsü neden yayılıyor? En önemli nedenini açıklayan Prof. Bülent Ertuğrul'dan kritik uyarı: Görülmesi mümkün
Dünya, Covid-19’un pençesinden yeni yeni kurtulurken şimdi de maymun çiçeği virüsü telaşında. Virüs 16 ülkede görüldü. Türkiye’de daha rastlanmadı. Peki virüs neden şimdi yayılmaya başladı? TGRT Haber’de Prof. Dr. Bülent Ertuğrul, konuya ilişkin kritik bilgiler verdi.
Sağlık
https://www.tgrthaber.com.tr/saglik-videolari/maymun-cicegi-virusu-neden-yayiliyor-en-onemli-nedenini-aciklayan-prof-bulent-ertugruldan-kritik-uyari-gorulmesi-mumkun
5,565
Sağlık Bakanlığı açıkladı! Kanser aşısı için, Küba'dan heyet geliyor
Sağlık Bakanlığı: Uluslararası işbirliğimizi artırıyoruz. Küba ile aşı, kanser aşısı ve ilaçları konusunda çalışma grubu kurma kararı alındı. Küba’dan bir heyet bu hafta ülkemize geliyor.
Sağlık
https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/saglik-bakanligi-acikladi-kanser-asisi-icin-kubadan-heyet-geliyor-2646648
Bakanlıktan yapılan yazılı açıklamada, Bakan Fahrettin Koca'nın İsviçre'nin Cenevre şehrinde düzenlenen 2'nci Dünya Sağlık Asamblesi'ne katıldığı, burada Küba, Portekiz, Irak, Azerbaycan, İran, Kırgızistan, Endonezya ve Çekya Sağlık Bakanları ile ikili görüşmeler gerçekleştirdiği belirtildi. Bu çerçevede, Endonezya Sağlık Bakanı Nila Moeloe ile iki ülke arasında 'Sağlık Alanında İş Birliği Anlaşması', Kırgızistan Sağlık Bakanı Kosmosbek Çolpanbayev ile '2014 tarihli İş Birliği Anlaşması Ek Protokolü'nün imzalandığı kaydedildi. Bu anlaşmalar çerçevesinde sağlık hizmetleri, bulaşıcı ve bulaşıcı olmayan hastalıkların önlenmesi ve kontrolü, ilaç, aşı ve tıbbi cihazlar, insan kaynağı kapasite gelişimi konularında teknoloji paylaşımı, uzman ziyaretleri, eğitim-seminer ve çalıştayları ile sağlık sektöründeki yatırımların karşılıklı teşvik edilmesi çalışmalarının yürütüleceği bildirildi. 'KÜBA'DAN ÜST DÜZEY HEYET GELECEK' Sağlık Bakanlığı'ndan üst düzey heyetlerin, aşı yerlileştirme ve teknoloji transferi çalışmaları kapsamında son iki ayda Küba, Güney Kore, Bangladeş ve Endonezya'da önemli çalışmalar yürüttüğü kaydedilen açıklamada, şu ifadelere yer verildi: Karşılıklı ziyaretlerle aşı, ilaç, tıbbi sarf ve cihaz konusunda iş birliği imkânları geliştiriliyor. Cenevre'de Sağlık Bakanı Fahrettin Koca’nın Küba Sağlık Bakanı Jose Angel Portal Miranda ile gerçekleştirdiği ikili görüşmede, enfeksiyonlara karşı aşılar, kanser aşısı ve ilaçlarının birlikte üretimi konusunda iki ülke arasında Çalışma Grubu oluşturulması kararı alındı. Özellikle inovatif molekül geliştirme ve onkoloji çalışmalarında önemli tecrübeye sahip olan Küba’dan üst düzey bir heyet bu hafta Türkiye'ye gelecek. Küba ilaç kurumu BioCubaPharma Başkanı ve kurum temsilcileri, Sağlık Bakanlığı yetkilileri ile görüşmeler gerçekleştirecek. Ayrıca ülkemizde biyoteknolojik ürünlerin Ar-Ge’sini yürütecek insan gücünün yetiştirilmesine yönelik araştırma ve eğitim merkezinin TÜSEB bünyesinde kurulması planlanıyor. Sağlık Bakanlığı yetkilileri bu konuda inceleme yapmak üzere, geçen hafta İrlanda Ulusal Biyoproses Araştırma ve Eğitim Enstitüsü’nü ziyaret etti. 'HEDEFİMİZE ULAŞACAĞIZ' Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, söz konusu çalışmalara yönelik yaptığı yazılı açıklamasında, ilaç alanında başlattıkları millileşme çalışmalarını, tüm sağlık ürünlerine yaygınlaştıracaklarını söyledi. Nihai amaçlarının, ilaçta, aşıda, kan ürünlerinde, tıbbi cihazda kendi kendine yetebilen bir ülke olmak olduğunu kaydeden Bakan Koca, açıklamasında şu ifadelere yer verdi: Bir diğer hedefimiz de global pazarlarda rekabet edebilen bir üretim yapısına kavuşmaktır. Kişi başına düşen gelirimizin 10 bin dolar seviyesinin üstüne çıkabilmesi için ülke olarak yüksek teknolojili ürünlerin üretimine ihtiyacımız var. İlaçta yerelleşme çalışmalarımıza başlarken 3 temel hedefimiz vardı. İthalatı azaltarak cari açığı düşürmek, ilaç sanayimizin kapasite kullanım oranını geliştirmek ve buna bağlı olarak nitelikli iş gücü istihdamını arttırmak. Bugün, tükettiğimiz her 100 kutu ilacın 80’ini ülkemizde üretiyor hale geldik. Ancak bu rakam, değer bazında yüzde 46 seviyesinde kalmıştır. Bu da katma değeri daha yüksek ürünleri yerelleştirmemiz gerekliliğinin bir göstergesidir. Sanayimizin kapasite kullanım oranı yüzde 65’lerden yüzde 75’lere çıktı. İstihdamda da 35 binler seviyesini yakaladık. Burada yakaladığımız ivme ile daha fazla sayıda 'yüksek katma değerli ürün üretme' ve 'bu ürünleri dünya pazarlarına ihraç etme' hedefimize ulaşacağız. 'ÇALIŞMALARIM DEVAM EDİYOR' Türkiye'de 13 hastalığa karşı rutin bağışıklama programının yürütüldüğünü kaydeden Bakan Koca, açıklamasında şunları kaydetti: Türkiye, zorunlu aşıların ücretsiz uygulandığı nadir ülkelerden biri. Nüfusun büyüklüğü ve bağışıklama programının genişliği sebebiyle aşılama maliyeti de oldukça yüksek. Bu kapsamda aşı için ayrılan bütçe, 2017 yılında 820 milyon, 2018 yılında ise yaklaşık 930 milyon TL olarak gerçekleşti. 2023 yılına kadar aşıların tamamının yerlileştirilmesini hedefliyoruz. Bu çerçevede difteri-tetanos, Kırım Kongo Kanamalı Ateşi, 5’li karma aşı, hepatit, suçiçeği aşılarının yerli üretimi için çalışmalarımız devam ediyor.
1,675
Bilim insanlarından çarpıcı araştırma! Kemoterapinin yan etkilerini azaltan yöntem
Bilim adamları kanser hastalarına umut ışığı olacak bir çalışmaya imza attı. Çalışmaya göre vücudun içine yerleştirilen boncuklar kanser hastalarının radyoterapiden kaynaklı yan etkilerini azaltıyor.
Sağlık
https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/bilim-insanlarindan-carpici-arastirma-kemoterapinin-yan-etkilerini-azaltan-yontem-2821487
Bilim insanları kanser hastalarında kemoterapinin yan etkilerini azaltan bir çalışmaya imza attı. Araştırma sonucunda küçük cam boncukların kanser hastalarının radyoterapiden kaynaklı yan etkilerini azalttığı ortaya koyuldu. Bir milimetreden daha küçük olan düzinelerce boncuk, bir tüp aracılığıyla tümörün yakınına yerleştiriliyor. Böylece kötü hücrelere verilen radyoterapinin de yeterli olup olmadığı tespit ediliyor. YAN ETKİLERİ AZALTIYOR Boncuklarda depolanan radyasyon planlanandan düşükse ve kanserli hücreleri yok etmek için zayıfsa hastanın bir sonraki radyoterapi dozu arttırılabiliyor. Ancak boncuklar dozun çok yüksek olduğunu ve çevredeki sağlıklı dokuya zarar verme tehlikesi olduğunu gösteriyorsa doz düşürülebiliyor. Böylece boncuklar tümöre ne kadar radyasyonun ulaştığının da tespit edilmesini sağlıyor. İlgili Haberler Rusya-Ukrayna savaşı kanserli çocukları da vurdu Doktora gitti şoke oldu: Kaşıntı şikayetinden hem korona hem kanser çıktı DAHA ETKİLİ VE GÜVENLİ Kraliyet Radyologlar Koleji'nde profesyonel uygulama ve klinik onkoloji tıbbi direktörü Dr. Nicky Thorp konuya ilişkin şunları söyledi: Radyoterapi, kanseri tedavi etmek için sahip olduğumuz en önemli araçlardan biridir. Onu daha güvenli ve daha etkili hale getirme çabalarını görmek cesaret vericidir” ifadelerini kullandı. Kapsül kameralarla kanser teşhis edilecek Bağırsak kanserinde erken teşhis önemli Geliştirilen kapsül kameralarla hastalığın tedavisinin kolaylaştırılacağı düşünülüyor.
6,376
Beyin damar hastalıkları önlenebilir hale geldi
Nöroloji Uzmanı Dr. Ömer Faruk Akkaya, “Son 10-15 yıldır dünyada pıhtı eritici tedavi beyin damar hastalıkları içinde kullanılmaya başlandı. Bu tedavi yöntemlerinin acil pratiklerine girmesi ile de kalıcı hasarlara yol açan bu durum önlenebilir hale geldi” dedi.
Sağlık
https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/beyin-damar-hastaliklari-onlenebilir-hale-geldi-214665
Tıkayıcı beyin damar hastalıklarının yani iskemik beyin damar hastalıklarının genelde hastaların yüzde 85- 90 gibi büyük bir oranını oluşturduğunu belirten VM Medical Park Samsun Hastanesi Nöroloji Kliniğinden Uzm.Dr.Faruk Akkaya, kanayıcı damar hastalıklarının ise yüzde 10-15 gibi bir grubu oluşturduğunu söyledi. Dr. Akkaya, “ ‘Tıkayıcı beyin damar hastalıklarının özellikle neden oluyor?’ sorusunun cevabını bulmak adına, ‘niye insanların beyinlerinde damar tıkanıklığı olur da böyle bir inme gelişir?’ sorusu sorulabilir. Bu durum beyin damarlarına pıhtı atılması ki ya kalp kökenlidir (kalpteki kapaklardaki kalp dokusundaki hasara bağlı olarak veya ritm bozukluğuna bağlı olarak oluşan pıhtıların şah damar yoluyla) ya da büyük damarlardan (aort ya da şah damar gibi) atılan pıhtıların, beyin damarlarını tıkaması ve beyinle ilgili bölgelerde hasarlar oluşturması nedeni ile ortaya çıkabilir. Pıhtı atmasının dışında birde, damar sertliği dediğimiz kolesterol, şeker hastalığı, yüksek tansiyon ile ilintili damarlardaki bozulmanın üstüne gelişen plaklar damarı olabildiğince daraltmakta, bozmakta ve seneler içerisinde ilerleyici beyin kan akımını bozarak ve bu bölgeden atılan pıhtılarla da ya da kendisi bu bölgeyi tıkayarak beyin damar hastalıklarının oluşumuna neden olmaktadır. Ayrıca hızlı tansiyon düşmesi, ani kalp durmaları, solunum durmaları, ya da pıhtılaşmayı sağlayan kandaki sistem bozuklukları, bazen de kanser hastalarımızda da farklı mekanizmalarla da ortaya çıkabilir ve beyinde tıkayıcı beyin damar hastalıklarına neden olabilir. İkinci olarak daha az sıklıkta gördüğümüz kanayıcı beyin damar hastalıklarıdır. Kanayıcı BDH yüksek tansiyon, beyin damarlarındaki anomallikler (anevrizma, AVM), travma, pıhtılaşma bozucu ilaçların kontrolsüz kullanılması beyin kanamalarına neden olabilmektedir” diye konuştu. Tedavi yöntemleri nelerdir? Dr. Ömer Faruk Akkaya şu bilgileri veridi: “Beyin aldığımız nefese, ayakta durmamıza, yaşamsal faaliyetlerin hepsini organize eden ana organdır. İnsanı insan yapan tüm değerlerimiz beyinle ilintilidir. Hangi bölgede etkilenme oluyorsa ona ilişkin olarak ta beyindeki hasarlanan yere bağlı olarak görme, konuşma, yutma, sağ ya da sol taraf güçsüzlükleri, duyu kaybı, denge bozukluğu ve hatta ölüme kadar yol açan bir duruma neden olmaktadır. İnme hastalarına 10-15 yıl öncesine kadar akut tedavisi yani erken dönem tedavisinde daha çok koruyucu standart tedaviler uygulanırken, beyin hücrelerinin hassas ve oksijensizliğe fazla dayanamaması nedeniyle hızlı ve etkili tedaviler geliştirilmesi gerekliliğine neden olmuştur. Son 10-15 yıldır dünyada pıhtı eritici tedavi beyin damar hastalıkları içinde kullanılmaya başlandı. Bu tedavi yöntemlerinin acil pratiklerine girmesi ile de kalıcı hasarlara yol açan bu durum önlenebilir hale geldi. Pıhtı eritici tedavinin yetersiz kaldığı durumlarda kasıktan girilerek yapılan anjiyo ile pıhtının uzaklaştırılması da bir diğer tedavi yoludur. Bu tedavilerin yapılabilmesi için ilk 4-6 saat içinde tedavileri yapabilecek merkezlere ulaşılması gerekmektedir. 6 saatin dışında bu tedaviler ne yazık ki yapılsa bile kısmi ya da hiç sonuç vermemektedir.”
2,865
DSÖ'den Delta varyantı uyarısı: Ölüm riski artıyor
Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) Delta varyantı kabusuyla ilgili açıklamalarda bulundu. DSÖ Genel Direktörü Ghebreyesus, varyantın en çok aşılanmamış ülkeleri tehdit ettiğini ifade etti.
Sağlık
https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/delta-asilanmamis-ulkelerin-kabusu-olacak-2786241
Dünya Sağlık Örgütü Delta varyantı ile ilgili önemli bir uyarıda bulunarak varyantın aşılanmamış ülkeleri ele geçirebileceğini söyledi DSÖ Genel Direktörü Tedros Ghebreyesus, basın toplantısında delta varyantına ilişkin önemli açıklamalarda bulundu. 85 ÜLKEDE GÖRÜLDÜ Genel Direktör Ghebreyesus birçok ülkede gevşetilen salgın önlemlerinin Delta varyantında keskin bir artışa neden olduğunu söyledi. Delta varyantının şimdiye kadar tanımlanan en bulaşıcı varyant olduğuna dikkat çeken DSÖ Direktörü Ghebreyesus, varyantın en az 85 ülkede görüldüğünü söyledi. ÖLÜM RİSKİ ARTIYOR Ghebreyesus, varyantın özellikle aşılanmamış popülayonlar arasında hızla yayıldığını vurguladı. Bazı ülkelerde gevşetilen pandemi önlemlerinden sonra dünya genelinde bulaşlarda artışın yaşandığını belirten DSÖ Direktörü Ghebreyesus, “Vakaların artması ve hastaneye yatışlarda görülen yükselme sağlıkçıların ve sağlık sisteminin gerilmesi neden oluyor. Bu da ölüm riskini artırıyor. dedi. İlgili Haberler Bilim insanları uyardı: Çocuklar delta varyantına karşı daha savunmasız 2 doz aşı Delta varyantına karşı yüzde 95 koruyor
28
Kanser hastalığı kroniğe döndü
Hastalıkların korkulu rüyası kanserde son gelişmeler Dünya Aferez Birliği tarafından açıklandı. Kanser tedavisinde başarı oranı yükselirken, kanserin artık kronik hale dönüştüğü değerlendirmesi yapıldı.
Sağlık
https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/kanser-hastaligi-kronige-dondu-2942328
Kanser hastalığında başarı oranları yüzde 80'lere çıktı. Dünya Aferez Birliği Başkanı Prof. Dr. Fevzi Altuntaş, korkulan hastalıkla ilgili son gelişmeleri açıkladı. Dünya Aferez Birliği tarafından, 1-7 Nisan Ulusal Kanser Haftası dolayısıyla basın toplantısı düzenlendi. Burada konuşan Dünya Aferez Birliği Başkanı Prof. Dr. Fevzi Altuntaş, kanserin önlenebilir bir hastalık olduğunu dile getirerek, “Aslında bir sihirli bir formül yok. Formül; en önemli risk faktörlerinden alkol ile sigara ve tütün mamullerini kullanmamak. Sigara, en az yirminin üzerinde kanserin ana faktörüdür ama akciğer kanserinde en önemli risk faktörüdür. Bir diğer risk faktörü ise obezitedir. Bakıldığı zaman obezitenin toplumda önemli bir problem olduğunu görmekteyiz. Bu nedenle kanseri önlemek için obeziteyi önlememiz lazım. Bunun dışında ise hareket etmek ve beslenmeye dikkat etmek gerekir” diye konuştu. Altuntaş, erken teşhisin hayat kurtardığına dikkati çekerek, Sağlık Bakanlığı Ulusal Kanser Tarama Programı ve ücretsiz Kanser Erken Teşhis, Tarama ve Eğitim Merkezlerine başvurulması gerektiği uyarısında bulundu. KANSER HASTALIĞI KRONİK HALE EVRİLDİ Kanser tedavisinde başarı oranının yüzde 80’lere çıktığını ifade eden Altuntaş, “Bu büyük bir rakamdır ve her geçen gün bu rakamlar iyileşmektedir. Bu nedenle hastaları umutsuzluğa sevk etmemek lazım. Kanser merkezleri, hastaneler ve özel tıp merkezlerimiz dahil olmak üzere ülkemizin kanser altyapısı son derece güçlüdür” dedi. Altuntaş, sağlık teknolojisinin gelişmesiyle birlikte son dönemde yapılan ilaç çalışmaları sonucu ortaya çıkan bazı ilaçlar sayesinde artık kanser hastalığının kronik hale evrildiğini kaydetti. Türkiye’nin kanser yönetiminde dünyanın en iyi ülkelerinden bir tanesi olduğunu belirten Altuntaş, “Kişi başı geliri 20 bin dolar ve üzerinde olan ülkelere bakıldığı zaman rakamlar milyonda 60’ın üzerinde. Kendi nüfusumuza baktığımız zaman geçen yıl biz de 6 bin civarında kök hücre nakli var. Kök hücre kategorisinde gelişmiş ülkelerin standartlarını yakalamışız. Bizim gelişmişlik düzeyimize bakıldığı zaman ise çok öndeyiz” açıklamasında bulundu.
320
Adı bile belli oldu! Yeni aşı akciğer kanserine karşı umut oldu
Fransa'da akciğer kanseri hastalarına uygulanan bir aşının piyasaya sürülmesinden önceki son adımı olan üçüncü faz sonuçları yayınlandı. Tedopi adlı aşının akciğer kanserine yakalanan hastalarda ölüm riskini yüzde 41 oranında düşürdüğü açıklandı.
Sağlık
https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/adi-bile-belli-oldu-yeni-asi-akciger-kanserine-karsi-umut-oldu-2905998
Fransa'dan kanser hastalarına umut olacak bir haber geldi. Akciğer kanseri hastalarına uygulanan bir aşının piyasaya sürülmesinden önceki son adımı olan üçüncü faz sonuçları yayımlandı. Çalışmaya dokuz Avrupa ülkesi ve Amerika Birleşik Devletleri'nden, diğer tedavilere direnç göstermiş toplam 219 hasta katıldı. ÖLÜM ORANINI YÜZDE 41 ORANINDA DÜŞÜRÜYOR Tedopi adlı aşının akciğer kanserine yakalanan hastalardaki ölüm riskini yüzde 41 oranında düşürdüğü açıklandı. Bu hastalardan 139'una Tedopi aşısı yapılırken geri kalan 80'ine ise kemoterapi uygulandı. HAYATTA KALMA ORANLARI ARTTI Tedopi alan hastaların kemoterapi alanlara kıyasla yaşam kalitelerinin ve hayatta kalma oranlarının arttığı gözlemlendi. İlgili Haberler Kanserden enfeksiyona her derde deva! Dağlardan gelen lezzet geçim kaynağı oldu Şeker hastalığından karaciğer yetmezliğine kadar birçok derde deva! Kara elmasın fiyatı belli oldu
7,862
Göz tansiyonu belirtileri nelerdir
'Göz tansiyonu' olarak bilinen glokomun, 50 yaş üzerindeki kişilerde gelişme riskinin arttığı açıklandı.
Sağlık
https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/goz-tansiyonu-belirtileri-nelerdir-12702
Halk arasında göz tansiyonu'' olarak bilinen glokomun, 50 yaş üzerindeki kişilerde gelişme riskinin arttığı bildirildi. Gazi Üniversitesi Göz Hastalıkları Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. İbrahim Hepsen, Dünya Glokom Haftası nedeniyle yaptığı değerlendirmede, glokomungöz tansiyonunun yükselmesi ve buna bağlı gelişen görme kaybı olduğunu belirtirken, bu hastalığın göz sinirinde hasar yaparak kalıcı görme kaybına da neden olabileceğini söyledi. Glokomun, Dünya Sağlık Örgütü körlük sıralamasında ikinci sırada gelen körlük nedeni olduğuna işaret eden Hepsen, glokomun yol açabileceği körlükten korunmanın en iyi yolunun erken tanı ve tedavi olduğunu vurguladı. Glokomun, ''sessiz ve sinsi'' bir hastalık olduğunu ifade eden Hepsen, ''Farkedebileceğimiz belirtileri olmadığından ya da çok geç dönemde anlaşılabildiğinden erken tanı problemi olan bir hastalıktır. Hem Türkiye'de hem de gelişmiş ülkelerde bilinen glokom hastalarının yaklaşık üçte ikisinin tanı konmamış hasta olduğu tahmin ediliyor'' şeklinde konuştu. 50 YAŞ ÜSTÜ RİSK ALTINDA Göz tansiyonu normalden yüksek olanların glokom hastalığı için risk altında olduğunu bildiren Hepsen, 50 yaşını geçen herkeste glokom gelişme riskinin de arttığını söyledi. Ailesinde ve yakın akrabalarında glokom olanlar, yüksek miyop veya hipermetrop kusuru olanlar, göz yaralanması ya da ameliyatı geçirenler, migren başağrısı olanlar ve kortizonlu ilaç alanların da risk grubunda olduğunu anlatan Hepsen, şunları kaydetti: ''Sayılan tüm bu risk faktörlerinden bir ya da daha fazlası sizde varsa, glokom geliştirme riskinizin diğer insanlardan yüksek olduğu ve erken bulguların saptanması için düzenli aralıklarla muayeneye ihtiyacınız olduğu anlamına gelmektedir. Risk grubunda olanlar için check-up programları göz taramasını da içermelidir. Göz hekimleri ve özellikle glokom uzmanları, tüm bu risk faktörlerini gözden geçirerek tedavi gerekip gerekmediğine veya yakın takibe ihtiyaç olup olmadığına karar verir.'' Hepsen, Dünya Glokom Haftası kapsamında da ''40 yaşı geçenler ve ailesinde glokom olanlar hiç olmazsa, kullandıkları motorlu araçlarını servise ve muayeneye götürdükleri sıklıkta göz tansiyonlarını ölçtürsünler'' uyarısında bulundu.
3,529
Sağlık Bakanı Koca: 2 kişide G. Afrika, bir kişide Brezilya varyantı tespit edildi
Bilim Kurulu toplantısından sonra yazılı açıklama yapan Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, "Ülkemizde İngiltere mutasyonları dışında, 2 vatandaşımızda Güney Afrika varyantı, bir vatandaşımızda da Brezilya varyantı ile karşılaşıldı" dedi.
Sağlık
https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/saglik-bakani-koca-2-kiside-g-afrika-bir-kiside-brezilya-varyanti-tespit-edildi-2767209
Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, Bilim Kurulu'nun haftalık toplantısı sonrası şu açıklamada bulundu: Rehavete kapılmadan, tedbirlerden taviz vermeden ulusal boyutta mücadelemizi sürdüreceğiz. Tedbirlerle elde ettiğimiz kontrol, başarılı bir aşılama takvimi yürütmemize de fırsat vermektedir. Uzayan kısıtlama sürelerinin toplum hayatında yol açtığı güçlüklere rağmen, elde ettiğimiz bu fırsatı yitirmeye tahammülümüz yoktur. Eski normallerimize dönebilmemiz, bu tedbirlere daha sıkı uyabilmemizle mümkündür. COVID 19 salgını tüm dünyada tehdit olmaya devam etmektedir. Bu tehdidi her boyutuyla takip eden ve ülkemizin en az zararla çıkmasını gözeten bilim kurulumuz bugün haftalık toplantısını yaparak dünyadaki ve ülkemizdeki gelişmeleri görüşmüş, virüs ve sebep olduğu hastalık hakkındaki son bilimsel çalışmalarla ilgili fikir alışverişinde bulunmuşlardır. 65 YAŞ ÜSTÜNÜN AŞILAMA TAKVİMİ Sağlık personelimizin ilk doz aşılamalarını takiben 75 yaş üstündeki tüm büyüklerimizin aşılarının yapılmasına devam edilmektedir. Bugün itibarıyla yaklaşık 2.400.000 kişinin ilk doz aşıları tamamlandı. İkinci parti aşıların güvenlik testleri tamamlandıktan sonra 65 yaş üstü büyüklerimizin ve aşama aşama 2’inci gruba dahil vatandaşlarımızın aşılanmasına geçilecektir. Tedarik planlaması ve aşı programımız planlandığı şekliyle sürmektedir. GÜNEY AFRİKA MUTASYONU TÜRKİYE'DE Geçtiğimiz günlerde ülkemizde görülen mutasyonlu virüs hakkında açıklamalarda bulunmuştuk. Bu hususu dikkatle takip ediyoruz. Belli mutasyonlarda bulaşıcılığının daha yüksek olduğu yönünde bulgular var. Böyle durumlarda tedbirlerde gevşeme, riskin daha fazla artmasına yol açabilecektir. Ülkemizde mevcut İngiltere mutasyonları dışında iki vatandaşımızda Güney Afrika varyantı, bir vatandaşımızda da Brezilya varyantı ile karşılaşıldı. Bu vatandaşlarımız tedbir kapsamında hastanede izole edilmektedir. Temaslıları da benzer şekilde izole edilmiş durumdadır. Kısıtlayıcı tedbirlerin hayatımızı ne denli zorlaştırdığının farkındayız. Bu yüzden kontrolü elden bırakmadan bazı düzenlemeler yapılmaktadır. YÜZ YÜZE EĞİTİMDE YOL HARİTASI Okullarımızda sınırlı bir şekilde yüz yüze eğitime tekrar başlanması yönünde karar alındı. Hareketliliğin daha az olduğu köy okullarında 15 Şubat’tan itibaren yüz yüze eğitime başlanacak. Mart ayında ise ilkokullarımız, 8 ve 12’inci sınıflar ve özel eğitim okullarında salgının seyrine göre kontrollü ve seyreltilmiş şekilde eğitimin başlaması hedeflenmektedir. Sınırlı da olsa artan hareketlilikle beraber doğacak muhtemel risklere karşı sıkı bir takip yapılacaktır. Elde edilecek bulgular sonraki adımlarımızın belirleyicisi olacaktır. Biliyoruz, öğrencilerimiz okullarını, öğretmenlerimiz öğrencilerini özledi. Ailelerimizin bu husustaki endişelerinin farkındayız. Ancak salgının hızının artması ile kaybolabilecek hayatların telafisi mümkün değildir. Bunu gözeterek çok hassas bir denge içinde hareket etmemiz gerekmektedir. ÜNİVERSİTELERDE YÜZ YÜZE EĞİTİM İÇİN UYARI Son günlerde ülkemizde vaka sayısının yeniden artışa geçmesi daha fazla dikkatli davranmamızı gerektirmektedir. Yurt içinde kitlesel harekete yol açacak, bir araya gelmeleri, toplanmaları sağlayacak her türlü düzenlemeden kaçınmak zorundayız. Yükseköğretim kurumlarımızda yüz yüze eğitimin mevcut şartları dışında önemli bir hareketliliğe de sebep olabileceği unutulmamalıdır. Bu konuda yapılan değerlendirmelerde gerek vaka sayılarının artış eğilimini gerekse hareketliliğin sebep olabileceği riskler dikkate alınarak karar alınmalıdır. MÜCADELEMİZİ ULUSAL BOYUTTA SÜRDÜRECEĞİZ Tedbirlerle elde ettiğimiz kontrol, başarılı bir aşılama takvimi yürütmemize de fırsat vermektedir. Uzayan kısıtlama sürelerinin toplum hayatında yol açtığı güçlüklere rağmen, elde ettiğimiz bu fırsatı yitirmeye tahammülümüz yoktur. Eski normallerimize dönebilmemiz, bu tedbirlere daha sıkı uyabilmemizle mümkündür. Mevcut tedbirlerle birlikte kapalı ve kalabalık yerlerden özellikle kaçınmalıyız. Hiç gevşemeden, rehavete kapılmadan, tedbirlerden taviz vermeden mücadelemizi ulusal boyutta sürdürme kararlılığındayız. Ancak birlikte başarırız. RİSKLİ MUTASYONLAR SINIR TANIMADAN YAYILIYOR Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, Twitter adresinden yaptığı açıklamada Riskli mutasyonlar sınır tanımadan yayılıyor. Ülkemizdeki İngiltere mutasyonu 196 oldu. İki Güney Afrika, bir de Brezilya varyantı ile karşılaşıldı. Yeni mutasyonların görüldüğü ve vakaların yeniden artışa geçtiği bugünlerde tedbirlerden taviz vermeden mücadelemizi sürdüreceğiz. dedi.
1,684
Uzmanlar uyarıyor: Lütfen hekim olmayan kişilere derimizi emanet etmeyelim
Son yıllarda gerçekleştirilen estetik operasyonların sayısı giderek artarken, uzmanlar uygunsuz koşullara karşı vatandaşları uyarıyor. Doç. Dr. Ayşe Esra Koku Aksu, “Kozmetik uygulamalar gerçekten son dönemde giderek artan sıklıkta, uygun olmayan koşullarda yapıldığında maalesef üzülerek komplikasyonlarına rastlıyoruz. Lütfen hekim olmayan kişilere derimizi emanet etmeyelim, merdivenaltı yerleri tercih etmeyelim” dedi.
Sağlık
https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/uzmanlar-uyariyor-lutfen-hekim-olmayan-kisilere-derimizi-emanet-etmeyelim-2819833
Son yıllarda gerçekleştirilen estetik operasyonların sayısı giderek artarken, işlemlerin uygunsuz koşullarda yapılması vatandaşların hayatına mal olabiliyor. İstanbul Eğitim ve Araştırma Hastanesi'nde Dermatoloji Kliniği bünyesinde görev yapan Doç. Dr. Ayşe Esra Koku Aksu ile Dermatoloji Uzmanı Dr. Duygu Erdil de donanımsız alanlara karşı klinikte gerçekleştirilen operasyonlara ilişkin bilgi verdi. Alanda 18 yaş üzerindeki vatandaşlara yönelik cilt ve saç değerlendirilmesi, saç, gözaltı ve yüz mezoterapisi, PRP (platelet rich plasma), botoks, dolgu uygulamaları gibi birçok işlemin gerçekleştirildiği ifade edildi. Uzmanlar, vatandaşları tıbbi olarak yetersiz işletmelere gidilmemesi noktasında uyarırken Sağlık Bakanlığı tarafından denetlenen, malzeme ve hekim anlamında yeterliliği ortaya konan alanlarda işlemler yaptırmalarını tavsiye etti. “Lütfen hekim olmayan kişilere derimizi emanet etmeyelim” Estetik işlemlerin doğru mekanlarda alanında gerekli bilgisini bulunan isimler tarafından yapılmaması halinde vatandaşlar için sıkıntılı süreçler oluştuğunu anlatan Doç. Dr. Ayşe Esra Koku Aksu, “Kozmetik uygulamalar gerçekten son dönemde giderek artan sıklıkta, biz de kliniğimizde uyguluyoruz ama dışarıda uygun olmayan koşullarda, hekim olmayan kişiler tarafından yapıldığında maalesef biz de üzülerek komplikasyonlarına rastlıyoruz. Polikliniğe geliyorlar, PRP, dolgu, mezoterapi gibi uygulamaları yapıyoruz, hangi endikasyonlarda uyguluyoruz bunları; leke, kırışıklık tedavisinde yine saç dökülmesinde etkili, güzel sonuçlar aldığımız uygulamalar. Bir işi yaptığımız zaman gerçekten bu işin uzmanı olmamız lazım, komplikasyonlarıyla baş edebilmemiz lazım, değilse de bu işi hiç yapmamamız lazım. Kozmetik uygulamalarda gerçekten artan oranda bizden de bir beklenti var. Bir artış olduğunu biz de gözlemliyoruz hem hastalık hem yaş alma hem kırışıkla ilgili bir talep var. En sık gördüğümüz kırışıklık, saç dökülmesi ve leke tedavisi, lütfen hekim olmayan kişilere derimizi emanet etmeyelim. Derimizi uzmanına emanet edelim, bu tür işlemleri yaptıracağımız zaman klinikleri tercih edelim, merdivenaltı, uygun olmayan, steril koşullarda olmayan yerleri tercih etmeyelim” dedi. “İşlemlerin olumsuz yan etkileri, komplikasyonları nedeniyle başvurular oluyor” Gerçekleştirdikleri işlemlere ilişkin bilgi veren Dermatoloji Uzmanı Dr. Duygu Erdil, “Hastanemiz kozmetik bölümünde botoks, dolgu uygulamaları, PRP, mezoterapi uygulanmaktadır. Bizim kliniğimize de özellikle bu tip kozmetik işlemlerin olumsuz yan etkileri ya da komplikasyonları nedeniyle başvurular oluyor. Başvuruları yönetmek bu hastalara tedavi sunmak aslında daha zor oluyor. Bizim hastalarımıza, danışanlarımıza önerilerimiz bu işlemlerin muhakkak uzman dermotog ya da plastik cerrahlarla yapılması. Kendilerine uzman doktorlar seçerek uygun klinik şartlarında sterilite önlemlerine de dikkat edilecek şekilde bu işlemleri yaptıracak bir merkez seçmelerini öneriyoruz” şeklinde konuştu. “Kozmetik işlemlere, dermokozmetik ürünlere talepte artış var” Kimi zaman estetik işlemler sonrası kişilerin yaşadığı büyük sıkıntıları medyada gördüğünü anlatan Dr. Erdil, “Büyük bir üzüntüyle izliyoruz bu haberleri, hastalarımız mevcut hallerinden daha güzel bir hale gelmek için aslında bu işlemlere başvuruyorlar ama önce sağlık denilerek daha güvenilir ortamlarda, daha güvenilir şartlarda yapılmasını öneriyoruz. Pandemi sonrası kozmetik işlemlere, dermokozmetik ürünlere, cilt bakımına talepte bir artış var” dedi. “Merdivenaltı işlemlerden korktuğum için burayı tercih ettim” Klinikte botoks işlemi yaptıran vatandaşlardan Selda Kayalı, “Bugün buraya göz çevremdeki kırışıklıklardan rahatsız olmam nedeniyle botoks işlemi için başvurdum. Neden burayı seçtim çünkü sosyal medyaya ve haberlere yansıyan birçok estetik operasyon işlemlerinden sonra artık merdivenaltı işlemlerden korktuğum için bu yüzden daha Bakanlık çatısı altında uzman hekimlere güvenerek burayı tercih ettim” ifadelerini kullandı.
1,903
Omicron baskın varyant oldu: Yeni tedbirler gelecek mi?
Dünyayı etkisi altına alan Omicron baskın varyant haline gelirken Türkiye’de salgının seyri beş ay önceye döndü. Vaka sayısı temmuzdan bu yana ilk defa 300 binin altına indi. Uzmanlar günlük vakaların 30-35 bine gelmeden yeni tedbirlerin konuşulmayacağını söyledi.
Sağlık
https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/uzmanlardan-vaka-uyarisi-ocakta-vakalar-artabilir-2806232
Güney Afrika’da ortaya çıkan Omicron, ABD ve Avrupa ülkelerinde baskın varyant hâle geldi. Buralarda vakalar patlarken Türkiye ise beş ay önceki günlerine döndü. Aktif vaka sayısı temmuzdan bu yana ilk defa 300 binin altına inerken Sağlık Bakanlığının verilerine göre, testlerin pozitif çıkma oranı da yüzde 5’ler seviyelerine düştü.Aşılama çalışmaları ise üçüncü doz bekleme süresi altı aydan üç aya indirilince tekrar hız kazandı. Günlük aşılama sayısı son bir haftada yeniden bir milyona yaklaşırken 18 yaş üstü nüfusta beş milyondan fazla kişi hâlâ hiç aşı olmadı. OMICRON BASKIN HALE GELECEK Bu arada Omicron varyantının Delta’yı geride bırakarak ocak ortasından itibaren baskın hâle geleceğini düşünen sağlık uzmanlarının tahminlerine göre, bu durumun Türkiye’de de yaşanabileceğini belirterek “Avrupa’daki vaka patlamasının bizi etkilemesi an meselesi. Önümüzde 3-4 haftalık bir periyot var. Ocak sonu gibi vaka sayıları artabilir” dedi. YENİ TEDBİRLER GELECEK Mİ? Günlük vakaların 30-35 bine gelmeden yeni tedbirlerin konuşulmayacağını da sözlerine ekleyen uzmanlar, Omicron’un görüldüğü ülkelerde vakalar hızla artsa da hastaneye yatışların aynı hızda gitmediği belirtildi. Danimarka’dan gelen verilere göre Delta dalgasında yüzde 1. 5 olan hastaneye yatış oranı, Omicron dalgasında binde 6’ya düştü. Uzmanlar “Pandemiden beri ilk defa böyle bir durumla karşılaşıyoruz. Omicron dalgasının daha hafif olacağına dair umudumuz artıyor” değerlendirmesinde bulundu.
480
Gaz ve şişkinlikten 1 haftada kurtaran çay! Günde 1 fincan içmek göbeği mum gibi eritiyor
Gaz, şişkinlik ve sindirim sorunu yaşıyor, ancak çözüm bulamıyorsanız Uzak Doğu kültüründe yüzyıllardır tüketilen farklı bir bitki çayından söz edeceğiz. Mistik çayı, hoş kokusu ve zengin içeriğiyle sindirim problemlerine ve şişkinliğe karşı önemli ölçüde etki sağlıyor.
Sağlık
https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/gunde-1-fincan-icmek-gobegi-mum-gibi-eritiyor-2893381
Mistik adını taşıyan çayın aroması da baharatların harmanlanmasıyla ortaya çıkar. Çayın yoğun tadının yanı sıra baharatlar sayesinde yakaladığı bir lezzet de mevcuttur. Mistik tek bir malzemeden oluşan bir çay değildir. Bu yüzden bu onu papatya ya da lavanta çayı gibi bir bitki çayı yapmaz. Fakat yine tüketim için seçilen çaylardan biridir. İşte mistik çayının muhteşem etkileri… MİSTİK ÇAYI NEDİR? Bitkiler insan hayatında geniş bir yer kapsar. Bu yerin bir kısmı çaylara aittir. Çeşitli bitkilerden elde edilen çaylar farklı yararlar sağladığı için tüketildiği gibi lezzetleri nedeniyle de içilir. Mistik çayı yoğun bir aromaya sahip bir çaydır. Baharatların şekillendirdiği bu aromanın kökenine dair kesin bir bilgi yoktur. Ancak Hindistan ve Uzak Doğu ülkelerinde yapılan çaylarda kullanılan yoğun karışımın bu çayda da olması mistiği o bölgelere ait hale getirmiştir. Çayın lezzetini değiştirmek, başkalaştırmak için başka bitki ve baharatların çaya katılması eskiden gelen bir alışkanlıktır. Özellikle Uzak Doğu kültürlerinde çiçek ya da meyveler çayları lezzetlendirmek için kullanılırdır. Şimdi ise zamanla gelişen bu karışımlar sağlamlaşarak çayların içinde yer almaya başlamıştır. Dünyanın birçok yerinde tüketilen mistik kreme yakın bir renge sahiptir. Bu renk onun baharat dolu aromasının verdiği bir niteliktir. Hoş bir görünüm ve kokuya sahip olan bu çayı hazır paketlerle almak mümkündür. Fakat bizzat kendi demlemek isteyen kişilerin bu çayı bir aktardan da alma şansı vardır. Bu kremsi dokulu çayın içinde neler olduğunu öğrenerek baharatların lezzet şölenine bir kulak verelim. MİSTİK ÇAYININ İÇİNDE NELER VAR? Lezzet çayda aranan önemli unsurlardan biridir. Mistik çayı lezzetini kazanırken birçok baharat ve malzemeden faydalanır. Bu malzemelerin bir araya gelmesiyle çay yoğun aromalı kokusuna ulaşır. Çaya kremsi rengini ve lezzetini veren ürünler; Siyah çay Böğürtlen Tarçın Zencefil Hindiba kökü Karanfil Meyan kökü Kakule meyvesi Vanilya Karabiber Bu birbirinden farklı ürünlerin harmanlanması ile mistik ortaya çıkar. Meyvelerin verdiği tatlı his baharatların yoğunluğu ile dengelenir. Tarçın ve zencefil başta olmak üzere bu karışım kremsi bir rengi doğurur. Çaya hoş kokusunu veren şey ise tarçın, karanfil ve vanilyadır. Hepsi bir araya gelen malzemeler lezzetli ve dinlendirici bir çay oluşturur. MİSTİK ÇAYI NE İŞE YARAR? Yorgunluk çayın geçirdiği bir problemdir. Kişinin vücudunun daha dingin olması sağlayan çayların birçoğu genellikle stres aldığı için yorgunluğun bir pelerinmiş gibi insanın üzerinden atılmasını sağlar. Mistik çayı da stres ve yorgunluğa iyi gelir, vücudun daha dinç olmasını sağlar. Ama tek yararı bu değildir. Sindirim sisteminde yaşanan bazı problemler için mistik çözüm olur. Şişkinlik ve gaz sorunlarını ortadan kaldırarak bağırsakların rahatlamasını sağlar. Bağışık sisteminin güçlenmesini de sağlayan bu çay kişiyi soğuk havalarda grip olmaktan korur. İçinde olan malzemelerin antibakteriyel özelliği sayesinde de iltihaplanmayı önler. Birçok farklı faydası olan bu çayı içen kişi kendisini daha enerjik hisseder. MİSTİK ÇAYI NE ZAMAN İÇİLİR? Normal şartlarda çay tüketmenin bir saati yoktur. Kişi canı ne zaman isterse o zaman çay içmekte özgürdür. Fakat konu bitki ve bitki temelli çaylara geldiğinde zaman ve miktar önem kazanan bir unsur oluyor. Bu yüzden mistik çayı tüketirken kişi doğru zamanı ayarlamalıdır. Bitki çayları gibi mistik de günde bir ya da en fazla iki bardak tüketilmelidir. Bu bir ya da iki bardağı ise akşamüzeri, çay saatlerinde içmek uygundur. Çünkü bu çayın enerji verme özelliği geç saatlerde tüketildiği takdirde kişinin uykusunu kaçırır. Bu yüzden çay çok geç olmadan içildiğinde tadını çıkarmak mümkün olur. Baharatlarla harmanlanmış olan bu lezzetli kremsi çay barındırdığı malzemelerle bardağın içini zengince doldurur. Faydalı ve yoğun bir tadı olan mistik çayı, çay saatlerinde misafiriniz olmaya hazır.
521
Bunaltıcı sıcaklara aldanmayın! Klima kullananları bekleyen büyük tehlike...
Sıcak hava dayanılmaz bir hal aldı ve insanlar klima kumandalarını arayış içine girdi. Uzmanlar, klima kullanımının insan sağlığı üzerindeki potansiyel tehditlerine dikkat çekerek önemli uyarılarda bulundu.
Sağlık
https://www.tgrthaber.com.tr/fotogaleri/bunaltici-sicaklara-aldanmayin-klima-kullananlari-bekleyen-buyuk-tehlike-32737
3,939
Yerli solunum cihazları hem hastalara hem de ekonomiye nefes verecek
Türkiye’de üretilen yerli mekanik solunum cihazları (ventilatör) Adana Şehir Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde de kullanılmaya başlandı. Anestezi Uzmanı Dr. Göksel Kütük, “Bu solunum cihazları sayesinde özellikle üçüncü basamak yoğun bakımlarda kapasitemizi yüzde 300 hatta, yeni gelen cihazlarımızla yüzde 600 oranında arttırma fırsatı bulacağız. Cihazımız hastalara nefes olurken ekonomimize de bir miktar nefes verecek" dedi.
Sağlık
https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/yerli-solunum-cihazlari-hem-hastalara-hem-de-ekonomiye-nefes-verecek-2754305
Etkisini günden güne arttıran korona virüs salgınına karşı Türk Mühendisler tarafından Biosys, Arçelik, Aselsan, Baykar ve Sağlık Bakanlığı ortak çalışmasıyla yapımı gerçekleşen yüzde yüz yerli mekanik solunum cihazları birçok ilde olduğu gibi Adana’da da kullanılmaya başlandı. Adana Şehir Eğitim ve Araştırma Hastanesi’ne gelen 35 yerli mekanik ventilatör yoğun bakım ünitelerinde hastaların hizmetine sunuldu. Adana Şehir Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde görevli Anestezi Uzmanı Dr. Göksel Kütük, cihazların önemine ilişkin İHA muhabirine açıklamalarda bulundu. Dr. Kütük, “Bu hastanemizde sağlık alanında büyük bir misyonu karşılamaktayız. Gerek ilimizin, gerek çevremizin gerekse Ortadoğu ülkelerinin sağlık üssü olarak görev yapmaktayız. Pandemi döneminde özellikle 100 üzerinde yoğun bakım, 320 üzerinde de izole servis yataklarıyla hizmet verdik. Birçok hastanede normal ameliyatlar yapılamazken biz burada 500’ün üzerinde nitelikli cerrahi girişimlerde bulunduk. Hastanemiz büyük bir misyonu üstlenmekte. Bu solunum cihazları sayesinde özellikle üçüncü basamak yoğun bakımlarda kapasitemizi yüzde 300 hatta, yeni gelen cihazlarımızla yüzde 600 oranında arttırma fırsatı bulacağız. Bu da bölgemiz için güç veriyor. 20 yıllık meslek hayatımda ilk defa yerli bir yoğun bakım ventilatörü cihazı kullanmakta bize nasip oldu” diye konuştu. “Hem hastalara, hem de ekonomiye nefes verecek” Ventilatörün ihraç edilebilecek olmasının da ülkeye önemli bir gelir kaynağı sağlayacağını belirten Dr. Göksel Kütük, “Birçok gelişmiş ülke havaalanlarında birbirlerinin tıbbi malzemelerine, solunum cihazlarına el koyarken biz 24 ülkeye birçok tıbbi malzeme ve solunum cihazı hediye eden bir ülke olduk. Hakikaten insan zengin olabilir ama cömertlik ayrı bir şey. Ülkemle gurur duydum. Çok kısa sürede 29 gün içerisinde bin 770 adet cihazın Brezilya’ya satışı oldu. Litvanya’ya 20 adet cihazımız satılmıştı. Buradan müthiş bir gelir beklentisi de var. Ülkemiz bu üst düzey ventilatörden yaklaşık 60 bin adet sipariş almış bulunmakta. Cihazımız hastalara nefes olurken ekonomimize de bir miktar nefes verecek” dedi. “Şuanda elimiz daha da güçlenmiş oldu” Nitelikli yoğun bakımların ventilatör cihazı olmadan bir anlam ifade etmediğini de vurgulayan Dr. Kütük, daha sonra şunları söyledi: “Özellikle korona virüs döneminde bunu çok gördük. Yoğun bakıma hastalar solunum yetmezliğiyle geliyor. Bu cihazlar olmadan o aşamada üst düzey yoğun bakım kurulumu olmuyor. Şuanda elimiz daha da güçlenmiş oldu. Sadece bu pandemi süresince değil, KOAH, astım, kalp yetmezliği gibi rahatsızlıkları olup bu cihaza ihtiyaç duyan hastalarımız pandemi döneminden sonrada bu cihazlardan faydalanacaklar. O yüzden ayrıca gururluyuz. “Uzaktan doktorlar cihaza müdahale edebilecek” Cihazın teknik özelliklerini de anlatan Anestezi Uzmanı Dr. Göksel Kütük, “Bu cihazın prematüre bir bebekten yetişkin bir insana kadar kullanım avantajı var. Yerli üretim olması, yazılımının kolay kullanılabilir olması büyük bir avantaj. Belki bizler uzaktan takip sistemlerine geçeceğiz yoğun bakımda. Belki evden ventilatör ayarlarına müdahale edebileceğiz. Diğer ventilatörlerde olmayan bazı modlar var. Biz olmadan bile hemşireler ilk müdahale olarak hastaya solunum cihazını bağlayacak ve cihaz hastanın durumuna göre ona en uygun olacak şekilde nefesi verecek. Bu özellik üst düzey çoğu ventilatörde yok. Ne mutlu ki bizim yerli üretimimizde bu var. Arkadaşlarımız ön yargılı davranmasınlar, müthiş bir cihazımız var” şeklinde konuştu.
6,062
Uykuya dalma süreniz 15 dakikayı geçiyorsa dikkat!
Psikiyatrist Yrd.Doç.Dr. Onur Okan Demirci, uyku bozukluğunun psikolojiyi bozduğunu söyledi.
Sağlık
https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/uykuya-dalma-sureniz-15-dakikayi-geciyorsa-dikkat-238447
Yrd.Doç.Dr. Onur Okan Demirci, Uyku ritminizi ayarlayın; yatış ve kalkış saatlerinizi olabildiğince benzer tutmaya çalışmak uyku ritminizi tutturmak açısından önemlidir. En azından beynimizin uyku süresini ayarlayabilmesi için hafta içi, hafta sonu ya da tatil günleri fark etmeksizin hep aynı saatte kalkılmalıdır. Uykudan önce egzersiz yapmayın; uykuya dalma aşamasında zihninizin dingin olması gereklidir. Aktif davranan ya da düşünen birinin uykuya dalması beklenemez. Bu yüzden gece uyumadan hemen önce sıkı egzersiz yaptıysanız, işleriniz bitmeden ya da aklınızda sorunlarla ve düşüncelerle yatağa girdiyseniz eğer uykuya dalma süreniz artacaktır. Egzersizinizi sabah ya da gün içinde yapmak faydalı olabilir. Zihin doluluğu içinse; işlerinizi yapma konusunu uyku düzeninize göre organize edebilirsiniz. Sorunlar, gündelik işler ve yapılacaklar aklınızda dönüp duruyorsa bunları bir kağıda yazıp, yatağa girebilirsiniz. Eğer sorunlar kişiler arası, gelecek veya geçmişle ilgiliyse uykunuzdan çalarak o sorunu hemen halledemeyeceğinizi kendinize söyleyebilirsiniz. Sağlıklı ve yeterli uykuyla belki de çözüm bulma şansınız artacaktır dedi. UYUDUĞUNUZ ODADA KENDİNİZİ RAHAT HİSSEDİN Uyumak için kullanılan odanın ve şartların uyumaya uygun olması gerektiğini ifade eden Dr. Demirci, Gürültüsü sizi rahatsız etmeyecek kadar, sıcaklığı ve nem oranı size uygun, yattığınız yerin rahatlığı, hatta yastığın kalitesi bile uyku düzeninizi etkileyebilir. Size uygununu ayarlamaya çalışın. Uyandıktan sonra daha fazla yatakta kalmayın; hepimizin kendini dinlenmiş hissettiği bir uyku süresi vardır. Genelde bu uyku süresi erişkinlerde 6-9 saat arası olarak bilinse de kişisel farklılıklar görülebilir. Uykumuzu aldığımızda gözlerimiz açılır ve o an kendimizi gayet dinç hissederiz. Sonrasında 'Daha erken', 'Biraz daha uyusam ne olur ki?', 'Dün az uyumuştum, telafi edeyim' gibi cümlelerle uyumaya devam etmek, amaçladığımız gibi bizi daha dinç ve dinlenmiş hale getirmeyecektir. Yatakta bilgisayar ve cep telefonu gibi teknolojik aletler kullanmayın; uyuduğumuz yerde uyumak ve cinsel hayat dışında aktivitede bulunmamak önemlidir. Yani; yatakta televizyon izlemek, yemek yemek, kitap okumak, bilgisayar ve cep telefonu kullanmak gibi davranışları başka yerde yapıp, yatağa olabildiğince nötr gelmelisiniz. Çünkü bu aktiviteler zihnin canlanmasını ve beynin aktifleşmesini sağlayarak uykuya dalma sürenizi uzatacaktır diye konuştu. UYKUYA DALMA SÜRESİNİN 15 DAKİKAYI GEÇİYORSA Uykuya dalma süresinin 15 dakikayı geçiyorsa kişinin kendini zorlaması gerektiğini kaydeden Dr. Demirci, Eğer 15 dakikadır uyuyamıyorsanız yatakta daha fazla vakit geçirerek huzurla uyuduğunuz o ortamı kendinize bir eziyet alanı haline getirmeyin. Bunun yerine yataktan kalkıp sizi çok hareketlendirmeyecek ve daha uyanık hale getirmeyecek aktivitelerle uğraşabilirsiniz. Örnek olarak; ılık bir duş alabilir, fazlaca değerlendirme yapmanızı gerektirmeyecek bir şey izleyebilir, kitap okuyabilir ya da dinlendirici müzikler dinleyebilirsiniz. Uykunuz geldiğinde tekrar yatağa geçip, gözlerinizi kapatıp sakin ve huzurlu bir resmi ya da durumu hayal etmek sizi rahatlatacaktır. Eğer en az 15 dakika kadar yine uyuyamadıysanız tekrar kalkın. Gece yatmadan önce kafeinli içecekler tüketmeyin; kafein, nikotin, tein vb. gibi uyarıcı maddeler içeren; kahve, çay, enerji içecekleri, sigara kullanımı, alkol, bazı ağrı kesiciler ve asitli içecekleri özellikle uykusuzluk durumu olan kişiler olabildiğince tüketmemeye özen göstermelidir. Eğer kullanılıyorsa da gündüz saatlerinde tüketilmelidir. Çünkü beyin ne kadar aktif çalışırsa uyumak o kadar zorlaşır ifadelerini kullandı. Gündüzleri şekerleme yapılmaması gerektiğini belirten Dr. Demirci, Gün içinde uyumamak, azıcık göz dinlendirmemek, kısacık bir güzellik uykusuna yatmamak uyku düzenini kurmak için önemlidir. Kısa uykular ne yazık ki gece uykunuzdan uzun saatler çalabilmektedir. Bitki çaylarıyla uyumaya çalışmayın; uyku vermesi için sık kullanılan çaylar, bitkiler, kökler sanıldığı kadar fazla etkin değildir. Bu tarz çay ve bitiklerin rahatlatma etkisi olsa da sağlıklı bir uyku için öncelikli olarak bu önerilerin uygulanması gerekir. Tüm bunlara rağmen uyuyamıyorsanız uzman desteği alın; eğer bu önerilere rağmen uyku durumunuz kötüleşiyorsa, ek şikayetleriniz varsa bir psikiyatriste başvurmanız iyi olacaktır. Çünkü uyku düzensizlikleri çoğu zaman tek başına olmayıp farklı bir psikiyatrik ya da diğer bir tıbbi durumun parçası, habercisi olabilir açıklamalarında bulundu.
2,504
Son dakika: 3 Eylül koronavirüs tablosu açıklandı
Son dakika haberi: Sağlık Bakanlığı, 3 Eylül 2021 koronavirüs tablosunu paylaştı. 24 saatlik verilere göre 22.857 vaka tespit edildi. Virüs nedeniyle hayatını kaybedenlerin sayısı 276 oldu.
Sağlık
https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/son-dakika-3-eylul-koronavirus-tablosu-aciklandi-2793866
Son dakika haberi: Sağlık Bakanlığı, 3 Eylül 2021 koronavirüs tablosunu paylaştı. 24 saatlik verilere göre 22.857 vaka tespit edildi. Virüs nedeniyle hayatını kaybedenlerin sayısı 276 oldu. Sağlık Bakanlığı tarafından açıklanan tabloda, aşılama verilerine de yer verildi. En az 1 doz aşı olmuş 18 yaş üzeri nüfusu kapsayan verilere göre Türkiye'de 1. doz aşılama ortalama yüzde 79. 26 oldu. 2. doz ortalaması yüzde 61. 18 olurken, 1., 2. ve 3. doz aşısını olan vatandaş sayısı toplam 96 milyon 378 bin 383’e yükseldi. AŞILAMADA İLK SIRADA MUĞLA VARDI Verilerde, aşılamada önde giden illere de yer verildi. Bakanlığın tablosuna göre yüzde 94. 2 ile Türkiye'de en çok aşılamanın gerçekleştirildiği Muğla'yı Edirne, Çanakkale, Kırklareli, Balıkesir, Tekirdağ, Amasya, Aydın, Yalova ve Antalya takip etti. Tabloya göre yüzde 59. 9 ile Türkiye'de en az aşılamanın gerçekleştirildiği Şanlıurfa’yı sırasıyla Gümüşhane, Diyarbakır, Mardin, Muş, Bingöl, Batman, Bitlis, Bayburt ve Siirt takip etti. Sağlık Bakanı Koca, sosyal paylaşım sitesi Twitter hesabından yaptığı paylaşımda, Pazartesi okullar açılıyor. Yüz yüze ve kesintisiz sürecek bir eğitim yılı için kararlıyız. Şimdi bizlerle birlikte çocuklarımızın, gençlerimizin de gözü bu tabloda: 22.867 yeni vaka, 276 can kaybı! Henüz aşı olmamışsanız, dışarıda maskesizseniz haklı bazı soruları var dedi. 2 EYLÜL KORONAVİRÜS TABLOSU Sağlık Bakanlığı tarafından dün açıklanan 2 Eylül koronavirüs tablosuna göre 23 bin 496 vaka tespit edildi. Virüs nedeniyle hayatını kaybedenlerin sayısı 283 oldu. Bir günde toplam 305 bin 47 test yapılırken, iyileşen hasta sayısı 20 bin 4 olarak kaydedildi. HASTALARIN YÜZDE 90'I AŞISI TAM OLMAYANLAR Dün açıklanan koronavirüs tablosundan sonra sosyal medya hesabından paylaşım yapan Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, Yüzde 78’imiz tek, yüzde 60’ımız 2 doz aşı olmuş durumdayız. Son 4 haftada vaka artışları özellikle aşı olmamış kişilerden kaynaklanıyor. Aktif vakaların yüzde 81’i, hastaneye yatanlarınsa yaklaşık yüzde 90’ı aşısı tam olmayan kişiler. Kayıpların sadece yüzde 10’a yakını tam aşılı ifadelerini kullandı. 1 EYLÜL KORONAVİRÜS TABLOSU Sağlık Bakanlığınca iki gün önce açıklanan verilere göre, 23 bin 946 yeni vaka tespit edilirken, 290 kişi hayatını kaybetti. 302 bin 869 test yapılırken, iyileşen sayısı 15 bin 164 olarak açıklandı. İlgili Haberler Koronavirüs hastası hayatını kaybetti: Son mesajı aşı çağrısı oldu Son dakika! Bilim Kurulu sonrası bakanlardan açıklama: Yüz yüze eğitim tercih değil zorunluluk Son dakika! 2 Eylül koronavirüs tablosu açıklandı Son araştırmadan çarpıcı sonu: Yılan zehri Covid-19'a çare olabilir Son dakika Aşı olmayan işçilere PCR zorunluluğu Aşı olmayanlara yeni dönem: İşçiler kaç günde bir PCR testi olacak? PCR testi ücretli mi?
2,581
Bilim Kurulu Üyesi Prof. Dr. İlhan'dan velilere aşı uyarısı
Koronavirüs Bilim Kurulu üyesi Prof. Dr. Mustafa Necmi İlhan’dan velilere aşı uyarısı geldi. İlhan, yüz yüze eğitimin devamlılığı için velilere "aşılarınızı tamamlayın" çağrısında bulundu.
Sağlık
https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/bilim-kurulu-uyesi-prof-dr-ilhandan-velilere-asi-uyarisi-2792134
Sağlık Bakanlığı Toplum Bilimleri Kurulu Üyesi Prof. Dr. Mustafa Necmi İlhan, eğitim sürecinin devamı açısından öğretmenler ve okul çalışanlarıyla birlikte velilerin de aşı olmaya çok özen göstermesi gerektiğini dile getirerek, Kendilerini, evlatlarını, başka çocukları, ailelerini ve toplumu korumak için bir an önce aşılarını tamamlamalılar. dedi. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, dün düzenlenen Kabine Toplantısı'nın ardından yaptığı açıklamada, okullarda 6 Eylül'de yüz yüze eğitimin başlamasıyla aşı olmamış öğretmen ve personelden haftada en az 2 defa PCR testi yaptırmasının isteneceğini, aynı şekilde aşı olmayan üniversite öğrencileri ve üniversite çalışanlarından da düzenli PCR testi yaptırmalarının talep edileceğini bildirdi. AŞISIZLARA KISITLAMA Uçak ve şehirlerarası otobüs yolculuğu, konser, tiyatro ve sinema gibi insanların toplu olarak bulunduğu faaliyetler için de zorunlu PCR testi uygulamalarının devreye alınacağını aktaran Erdoğan, iş yerlerinden eğitim kurumlarına, sosyal faaliyetlerden dış seyahatlere kadar her alanda huzurla hayatın sürdürebilmesinin herkesin aşı olmasına ve aşılarını tamamlamasına bağlı olduğuna işaret etti. Sağlık Bakanlığı Toplum Bilimleri Kurulu Üyesi Prof. Dr. Mustafa Necmi İlhan, yeni uygulamalarla ilgili yaptığı açıklamada, halihazırda öğretmenlerin 3'te 2'sinin çift doz aşısını yaptırdığına ve bunun Kovid-19'la mücadele açısından çok iyi bir oran olduğuna dikkati çekti. EN DOĞRU YAKLAŞIM: AŞIYA YÖNELMEK Sonbaharın yaklaşmasıyla tatil bölgelerinden dönüşlerin başlayacağını ve kapalı alanlardaki sosyal, kültürel aktivitelerin de artacağını anlatan İlhan, bu açıdan söz konusu alanlarda aşı olmamış kişiler için zorunlu PCR testi uygulamalarının devreye alınmasının da önemli olduğunu vurguladı. Prof. Dr. İlhan, PCR testi vermenin zorlu ve meşakkatli bir süreç olduğuna işaret ederek, Tüm vatandaşlar açısından özellikle iki dozla Kovid-19'dan kaynaklı hastaneye yatışları, ölümleri azalttığı ispatlanan aşıya yönelmek hem kendi sağlıkları hem de toplum sağlığı açısından en doğru yaklaşım olacaktır. değerlendirmesinde bulundu. YÜZ YÜZE EĞİTİM İÇİN EN GÜÇLÜ SİLAH AŞI Çocukların ve gençlerin 1. 5 yıldır yüz yüze eğitimden uzak kaldığına dikkati çeken İlhan, Artık bir an önce yüz yüze eğitime geçilmesi gerekiyor. Bilim Kurulu üyeleri de yüz yüze eğitimin bir an önce başlaması konusunda hemfikir. Kabinenin de bu yönde karar alarak, okulların açılış tarihini belirlemesi çok önemli. Salgının kontrol altında tutulması, yüz yüze eğitimin devamı için şu an elimizdeki en güçlü silah aşı. diye konuştu. “ÇİFT DOZ AŞILILARA BORÇLUYUZ” Sağlık Bakanlığı Toplum Bilimleri Kurulu Üyesi İlhan, aşıların varyantlara karşı etkinliğini halen koruduğunu vurgulayarak, nüfusunun yarısından fazlasına aşı uygulayan İngiltere, Hollanda gibi ülkelerle Hindistan, Nepal gibi aşıya çok az erişebilen ülkeler kıyaslandığında, buralarda varyantlar sebebiyle ölümlerin 7-8 kat daha fazla olduğunu söyledi. Türkiye gibi salgının kontrol altında tutulmasında iyiye doğru giden ülkelerde aşılamanın çok önemli bir etkisi olduğunu belirten İlhan, Türkiye gibi salgının kontrol altında tutulmasında iyiye doğru giden ülkelerde aşılamanın çok önemli bir etkisi var. Türkiye'de vaka sayıları son dönemde 20-25 bin bandında sabitlendi. Vaka sayılarında artış olmamasını çift doz aşısını tamamlamış yüzde 55'lik nüfusumuza borçluyuz. Eğer bu vatandaşlarımız aşı olmasaydı rakamlar çok daha yukarı çıkardı. ifadesini kullandı. VELİLERİMİZİN DE AŞI OLMAYA ÖZEN GÖSTERMESİ GEREKİYOR Toplumun hiçbir ferdinin artık kısıtlama, kapanma istemediğini dile getiren ve zamanı gelenlerin dozlarını aksatmadan aşı olması yönünde çağrıda bulunan İlhan, şunları söyledi: Güz dönemine hazırlıklı girelim. Kapalı alanlara yönelimin arttığı sonbahara ne kadar çok aşılı vatandaşla girebilirsek salgınla mücadelede de o kadar başarılı olabiliriz. Eğitim sürecinin devamı açısından öğretmenlerimiz ve okul çalışanlarıyla birlikte velilerimizin de aşı olmaya çok özen göstermesi gerekiyor. Kendilerini, evlatlarını, başka çocukları, ailelerini ve toplumu korumak için bir an önce aşılarını tamamlamalılar. Toplumun büyük kesiminin aşı olması hem Kovid-19'la mücadelemizi güçlendirecek hem de tam zamanlı yüz yüze eğitimin devamını sağlayabilecek. Prof. Dr. İlhan, aşı ile maske, mesafe ve hijyen kurallarının da taviz vermeden devam ettirilmesi gerektiğinin altını çizdi. İlgili Haberler Cumhurbaşkanı Erdoğan: Aşı olmayan öğretmenler haftada iki kez PCR testi yaptıracak
6,660
Yumurtalık kanserinin sinsi belirtilerine dikkat
Acıbadem Eskişehir Hastanesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Doç. Dr. Tufan Öge, yumurtalık kanserinin sinsi belirtilerine dikkat çekti.
Sağlık
https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/yumurtalik-kanserinin-sinsi-belirtilerine-dikkat-185374
Jinekoloji kanserlerinin yaklaşık yüzde 27’sini oluşturan yumurtalık (over) kanseri, aynı zamanda jinekolojik kanserlere bağlı ölümlerin de yaklaşık yüzde 53’ünden sorumlu tutuluyor. Yumurtalık kanserinin erken evrede hiçbir belirti vermeden sinsice ilerlediğine dikkat çeken Acıbadem Eskişehir Hastanesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Doç. Dr. Tufan Öge, karın ağrısı, şişkinlik ve bel ağrısı gibi ortaya çıkan ilk belirtilerin de başka hastalıklarla karıştırıldığı için hekime geç başvurulduğunu söylüyor. Doç. Dr. Tufan Öge, bu nedenle özellikle menopoz döneminden sonra sinsi belirtilere çok daha fazla önem vermek ve erken tanı için zaman kaybetmeden bir hekime başvurmak gerektiği uyarısında bulunuyor. Erken teşhiste yüzde 90 başarılı sonuçlara ulaşılıyor Kadınlarda en sık görülen kanserler arasında üçüncü sırada yer alan yumurtalık kanseri, ağırlıklı olarak menopoz sonrasında ortaya çıkmasına karşın genç yaştaki kadınları da etkileyebilen önemli bir kanser türü olarak dikkat çekiyor. İstatistiklere göre, bir kadının yaşam boyu yumurtalık kanseri geliştirme riski yüzde 1.4 olarak gösteriliyor. Tanının erken evrede konulabilmesinin kadının yaşam şansı açısından son derece önemli olduğunu belirten Acıbadem Eskişehir Hastanesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Doç. Dr. Tufan Öge, yumurtalık kanserinde erken teşhis ve tedaviyle yüzde 90’lara varan oranlarda başarılı sonuçlara ulaşılabildiğini ifade etti. Ancak hastalığın kendine has belirtilerinin olmaması nedeniyle hastaların üçte ikisi ortaya çıkan işaretlerin dikkate alınmadığını ve dolayısıyla da tanının geciktiği anlatan Öge, hastalığın evresi ilerledikçe tedavinin de zorlaştığını belirtti. İlk belirtilere dikkat Çok sinsi bir hastalık olan yumurtalık kanseri genellikle belirti vermeden ilerliyor ve özellikle erken evrelerinde hastanın neredeyse hiçbir şikayeti olmuyor. Doç. Dr. Tufan Öge, hastalığa bağlı ortaya çıkabilen ilk belirtilerin ise karında şişkinlik hissi, hazımsızlık, kasık bölgesine basınç hissi gibi günlük yaşamda sık karşılaşılabilen sorunlar olduğundan çoğunlukla önemsenmediğine işaret ederek, “Genellikle de kadınlarda sık görülen ve aynı şikayetlerle kendini gösteren irritabl bağırsak sendromu (IBS) ile karıştırılabiliyor. Ancak bu şikayetler nedeniyle kadın doğum uzmanına başvurmak birçok hastanın aklına bile gelmiyor” dedi. Yıllık düzenli muayenelerini yaptırmaları hayati önem taşıyor Bu konuda hastaların uyanık olmaları gerektiğini belirten Doç. Dr. Tufan Öge, sözlerine şöyle devam etti; Belirtilen şikayetler uygulanan tedaviye rağmen devam ediyorsa, mutlaka yumurtalık kanserinden şüphe edilerek kadın hastalıkları doğum uzmanına başvurulması çok büyük önem taşıyor. Kasık ultrasonu ve bilgisayarlı tomografi yardımıyla tanı koymak mümkün olabiliyor. Özellikle menopoz döneminde bu şikayetleri olan kadınların dikkatli olmaları, yıllık düzenli muayenelerini yaptırmaları hayati önem taşıyor. Ailede varsa risk artıyor Yumurtalık kanserinin neden ortaya çıktığı kesin olarak bilinememekle birlikte bazı faktörlerin etkili olduğuna dair çeşitli görüşlerin bulunduğunu söyleyen Doç. Dr. Tufan Öge, bunlardan en bilinenin ‘kesintisiz yumurtlama’ olduğunu belirterek, Hamilelik veya doğum kontrol hapı nedeniyle yumurtlama kesilebiliyor. Her yumurtlama sırasında yumurtalık zarında doğal olarak hasar oluşuyor ve tamir ediliyor. Ancak yıllar içinde bu mekanizma sürekli tekrarlanırken, bazen bilinmeyen bir uyaran ile kanserin başlangıcını oluşturabiliyor diye konuştu. Temel tedavi cerrahi Ayrıca ailesel geçiş gösteren yumurtalık kanserlerinin de olduğunu hatırlatan Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Doç. Dr. Tufan Yavuz, birinci derece yakınlarında meme, bağırsak ve yumurtalık kanseri olan kişilerin düzenli olarak kontrollerini ihmal etmemelerinde yarar görüldüğüne işaret ediyor. Yumurtalık kanserinde temel tedavi yaklaşımı olan cerrahi sonrasında hastalığın yaygınlığı, yani evresinin de belirlendiğini belirten Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Doç. Dr. Tufan Öge, “Çoğu zaman cerrahiye kemoterapi de ekleniyor. Cerrahinin riskli olduğu veya hastalığın çok yaygın olduğu durumlarda önce kemoterapi ardından cerrahi tedavi de uygulanabiliyor” şeklinde konuştu.
2,358
Son dakika! 1 Ekim koronavirüs tablosu: Kritik eşiğin üzerindeyiz
Son dakika haberi: Sağlık Bakanlığı 1 Ekim 2021 koronavirüs tablosunu açıkladı. Tabloda dün açıklanan verilere göre vaka ve vefat sayısında düşüş gerçekleşti. Tabloyu sosyal medya hesabından paylaşan Bakan Koca, "Yer yer küçük düşüşler oluyor ama bu düşüşler istikrar göstermiyor. Sonbahar şartlarında daha dikkatli olmalı, aşılarımızı yaptırmalıyız" diyerek uyarılarını yineledi.
Sağlık
https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/son-dakika-1-ekim-koronavirus-tablosu-kritik-esigin-uzerindeyiz-2796837
Sağlık Bakanlığı tarafından 1 Ekim koronavirüs tablosu açıklandı. Tablodaki verilere göre 28 bin 873 vaka tespit edildi. Virüs nedeniyle hayatını kaybedenlerin sayısı 210 oldu. Bir günde toplam 356 bin 352 test yapılırken, iyileşen hasta sayısı 26 bin 224 olarak kaydedildi. Sağlık Bakanlığı tarafından açıklanan tabloda, aşılama verilerine de yer verildi. En az 2 doz aşısını olmuş 18 yaş üzeri nüfusu kapsayan verilere göre Türkiye'de 2. doz aşılama ortalama yüzde 72. 11 oldu. 1. doz ortalaması yüzde 86. 90 olurken, 1., 2. ve 3. doz aşısını olan vatandaş sayısı toplamda 109 milyon 925 bin 744’e yükseldi. AŞILAMADA ZİRVENİN ADI KIRKLARELİ Verilerde, aşılamada önde giden illere de yer verildi. Bakanlığın tablosuna göre yüzde 78. 8 ile Türkiye'de en çok aşılamanın gerçekleştirildiği Kırklareli’ni Muğla, Amasya, Ordu, Eskişehir, Çanakkale, Edirne, Balıkesir, Burdur ve Osmaniye takip etti. DÜŞÜŞLER İSTİKRAR GÖSTERMİYOR Sağlık Bakanı Koca, sosyal paylaşım sitesi Twitter hesabından yaptığı paylaşımda, “Yeni vaka sayımız 28.873. Can kaybımız 210. Tedbirleri toplum olarak birlikte ve düzenli şekilde uygulamadığımız gerçeğiyle karşı karşıyayız. Yer yer küçük düşüşler oluyor ama bu düşüşler istikrar göstermiyor. Sonbahar şartlarında daha dikkatli olmalı, aşılarımızı yaptırmalıyız” dedi. 30 EYLÜL KORONAVİRÜS TABLOSU Sağlık Bakanlığınca dün açıklanan verilere göre, 29 bin 104 yeni vaka tespit edilirken, 216 kişi hayatını kaybetmişti .Toplam test sayısı 357 bin 853, iyileşen sayısı ise 32 bin 119 olarak açıklanmıştı. 29 EYLÜL 2021 KORONAVİRÜS TABLOSU İki gün önce açıklanan koronavirüs tablosuna göre; 29 bin 386 yeni vaka tespit edilmiş, 227 kişi ise yaşamını yitirmişti. Toplam test sayısı 355 bin 442, iyileşen sayısı 31 bin 18 olarak açıklanmıştı. İlgili Haberler Kovid-19 hakkında 100 milyonun üzerinde haber yapıldı Son dakika! 30 Eylül 2021 koronavirüs tablosu: Vaka sayısı 30 bin sınırında ABD'de Covid-19 testine astronomik fatura Finlandiya'da vizonlara Covid-19 aşısı yapılacak Son araştırmadan olumlu sonuç: Aynı anda grip ve Covid-19 aşısı olmak güvenli
647
Uzman isim iftar öncesi önerdi! İşte orucu tuz ile açmanın faydaları
Natüropat ve beslenme uzmanı Ertekin Aykaç, orucu tuz ile açmanın faydalarından bahsetti. Aykaç, ''Yemeğe başlamadan önce tadılan tuz, mide enzimlerini harekete geçirir'' dedi. Uzman isim ayrıca ağza hava yoluyla giren mikropların sodyum klor sayesinde temizleneceğini belirtti.
Sağlık
https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/uzman-isim-iftar-oncesi-onerdi-iste-orucu-tuz-ile-acmanin-faydalari-2883141
Uzmanlar, Ramazan ayında iftar sofralarında vazgeçilmezler arasında yer alan tuzun birçok faydasının olduğunu belirtiyor. Natüropat ve beslenme uzmanı Ertekin Aykaç, Hurma, su, zeytin ya da tuz ile oruç açmak sağlıklı mı? sorusuna ilişkin bilgilendirmelerde bulundu. Hurmanın vücudu temizlediğini ve kalp sağlığını koruduğunu söyleyen Aykaç, şu ifadelere yer verdi: Hurmanın içerinde bulunan besin değerleri ve lifli yapı vücudun gün boyu ihtiyaç duyduğu vitaminlerin neredeyse birçoğunun karşılanmasını sağlar. Hurma vücudu temizler ve kalp sağlığını korur. Kalp sağlığını koruması nedeniyle de şeker ve insülin değerlerinin korunmasında oldukça etkilidir. Çoğunlukla oruç açarken su tercih edilir. Gün boyu susuz kalmış kişiler su ihtiyacını gidermek için suya sarılır. Ayrıca gün içerisinde su da tüketmiyor olmasıyla oruçlu insanların su ihtiyaçları neticesinde suyla oruç açmak oldukça yaygındır. Oruçlu geçen gün sonunda çok fazla yemek tüketimini önlemek için de önden su içmek faydalı olacaktır. İlgili Haberler İftardan sonra çay, kahve ve sigara tüketenler dikkat: Uykuya dalmayı zorlaştırıyor HAVA YOLUYLA GİREN MİKROPLAR TEMİZLENİR Orucu doğru bir şekilde açmanın sağlık açısından önemli olduğunu ifade eden Aykaç, şunları söyledi: Vücudu ve sindirim sistemini dinlendiren oruç ibadeti, İslam’ın şartları arasında yer alır. Orucu doğru tutmak kadar, orucu doğru bir şekilde açmak da sağlık açısından önemlidir. Oruç açarken ilk yediğimiz şey bazen hurma bazen zeytin bazen de tuz olur. Orucu tuz ile açmanın birçok faydası vardır ancak böbrek ve yüksek tansiyonu olan kişileri bu genellemenin dışında tutmak gerekiyor. Yemeğe başlamadan önce tadılan tuz, mide enzimlerini harekete geçirir, hazmı kolaylaştırır. Tuz sayesinde tükürük salgısı artar ve özellikle karbonhidratların sindirimi hemen başlar. Ağza hava yoluyla giren mikroplar, sodyum klor sayesinde temizlenir. Tuzda bulunan sodyum iyonu, hücreleri besler, maddenin hücre içine giriş çıkışına yardımcı olur. Tuzla başlanırsa, tükürük guddeleri daha fazla salgı yapar. Ağızda sindirimde, karbonhidrat parçalanması daha kolay olur. Kronik rahatsızlığı olanlar yemeğe tuz ile başlamamalıdır.
7,087
'Günde en az 2 kivi tüketilmeli'
Kış mevsiminde artan soğuk algınlığı ve gribe yakalanmamak için, C vitamini yönünden zengin olan kivinin günde 2 adet tüketilmesi öneriliyor.
Sağlık
https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/gunde-en-az-2-kivi-tuketilmeli-156655
Özellikle kış mevsiminde artan soğuk algınlığı ve gribe yakalanmamak için C vitamini yönünden zengin olan kivinin bolca tüketilmesi öneriliyor. Ordu Üniversitesi (ODÜ) Tıp Fakültesi Aile Hekimliği Anabilim Dalı Başkanı Doç. Dr. Özgür Enginyurt, son dönemde mevsimsel soğuk algınlığı ve grip vakalarında artış gözlemlendiğini belirterek, bu hastaların çoğuna vitamin yönünden zengin olduğu bilinen kivi tüketmelerini önerdiklerini söyledi. Soğuk algınlığı ve gribe yakalanmamak için bir dizi önlem alınabileceğini dile getiren Enginyurt, bunların arasında bol vitaminli meyvelerin de tüketilmesi olduğunu belirtti. Bu meyvelerin başında C vitamini yönünden oldukça zengin ve birçok hastalığa iyi geldiği bilinen kivinin bulunduğuna işaret eden Enginyurt, Yapılan bilimsel çalışmalar sonucu kivinin gribal enfeksiyonlara ve soğuk algınlığına iyi geldiği biliniyor. Bu meyveyi tüketen vatandaşlarımızın uzun süre hasta olmadığını görüyoruz. dedi. Enginyurt, 7'den 70'e herkese günde en az 2 kivi tüketmesini önererek, Özellikle gelişim çağındaki çocuklarımızın kivi yemesinde oldukça fazla fayda bulunuyor. Hatta bizim önerimiz, kahvaltıda dahi kivinin tüketilmesi yönünde. Çünkü sabah tüketilen bir kivi, çocukların günlük vitamin ihtiyacını rahatlıkla karşılayacaktır. açıklamasında bulundu. Enginyurt, kivinin bilinen faydalarını şöyle sıraladı: C vitaminin yanı sıra A ve E vitaminin de bulunduğu kivinin çok fazla faydası var ama en bariz faydası, kanser türlerinin geciktirilmesi ve kansere yakalanma riskinin azaltılması. Antioksidan özelliğiyle kansere karşı koruyucu etkisi var. Kivinin yapısında bulunan lif oranı kabızlığı önlüyor. Tansiyon ve kolesterol düşürücü etkileri olduğu biliniyor. Grip, nezle, hatta astım hastalığına faydalı. Özellikle gribal enfeksiyonların sık görüldüğü günümüzde bol miktarda tüketilebilir.
6,597
Çölyak hastalarına özel beslenme eğitimi verilecek
Zafer Kalkınma Ajansı tarafından 15 bin TL hibe ile desteklenen proje kapsamında çölyak hastalarına Türkiye’nin ilk glutensiz yemek şefi tarafından uygulamalı eğitim verilecek
Sağlık
https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/colyak-hastalarina-ozel-beslenme-egitimi-verilecek-190977
Türkiye’de ilk defa çölyak hastalarına yönelik hazırlanan Glutensiz Beslenme Eğitimi Projesi, Zafer Kalkınma Ajansı tarafından kabul edilerek 15 bin TL hibe desteğiyle 7 Ağustos tarihinde hayata geçecek. Glutensiz yemek şefi tarafından uygulamalı olarak verilecek eğitim sayesinde çölyak hastaları kendi yemeklerini kendileri hazırlayabilecek. Manisa Çölyak ve Organik Beslenme Derneği tarafından hazırlanarak Zafer Kalkınma Ajansına sunulan Glutensiz Beslenme Eğitimi Projesi hibe desteği almaya hak kazandı. Çölyaklılara yönelik düzenlenecek bir günü teorik, 7 günü uygulamalı glutensiz beslenme eğitimiyle çölyak hastaları artık kendi yemeklerini kendileri yapabilecek hale gelecek. Manisa Çölyak ve Organik Beslenme Derneği Başkanı Halim Şivecan, “Türkiye’de ilk olacak olan bir proje. Glutensiz beslenme ve glutensiz mutfak eğitimi alacağız. 8 gün sürecek bir eğitim olacak. 8 günlük eğitimin içinde bir gün teorik eğitim olacak. Glutensiz bir şef eşliğinde sürecek olan projede 7 gün boyunca mutfakta 25 tane dernek üyemiz Manisa İsmet İnönü Kız Meslek Lisesinin mutfağında glutensiz şeften birebir glutensiz yemek, glutensiz ürünlerin yapılmasıyla ilgili eğitim alacağız. Çölyaklıların ömür boyu glutensiz beslenme zorunluluğu olduğu için ve glutensiz beslenme kolay bir beslenme diyeti değil, çünkü gluteni alınan undan bir şeyler yapmak çok zor. Nişasta ağırlıklı oluyor. Bununla ilgili bir proje yazmıştık. Bu Zafer Kalkınma Ajansı ve Türkiye’de ilk defa uygulamalı bir eğitim olacak. Bizim için de bu önemli. Bunun Türkiye’de yayılmasını istiyoruz. Çünkü çölyaklıların en büyük ihtiyaç duyduğu şey evde beslenme, kendi ürünlerini kendilerinin yapmaları. Bununla ilgili yaşadığımız büyük sıkıntıları da böylelikle aşmayı planlıyoruz. Buradaki kursiyerlerin sürdürülebilirliği de olacak. 20-25 kişi eğitim alacak. Bu eğitim alacak kişiler, bundan sonraki çölyaklılara ya da glutensiz beslenmek isteyen kişilere de eğitim vererek hizmet verecek. Diğer dernek üyelerimiz de bu şekilde faydalanacak” dedi. “Manisa’da çölyaklı bir turistin yiyebileceği bir şey yok” Eğitimle ikinci bir amaçları olduğunu da dile getiren Şivecan, “Manisa’da gastronomi turizmini canlandırmak istiyoruz. Dernek olarak Manisa Çölyak ve Organik Beslenme Derneğiyiz. Hem çölyak hem organik beslenme misyonumuz var. Bununla ilgili adımları da atacağız. Manisa’da gastronomi turizmi ile ilgili eksikliğin olduğunu düşünüyoruz, inşallah bunu da dernek olarak üstlenmeyi istiyoruz. Manisa’da çölyaklı bir turistin yiyebileceği bir şey yok. Biz bunu sağlayalım istiyoruz. Manisa’da coğrafi işaretlenmiş çok sayıda yiyeceğimiz var Akhisar köftesi, Manisa kebabı, Salihli odun köfte, Alaşehir kapaması gibi. Bunların yapımıyla ilgili, bunların öğretileriyle ilgili bir misyon üstlenmeye çalışıyoruz” şeklinde konuştu. Mutfak eğitimlerini Türkiye’nin ilk glutensiz yemek şefi verecek Proje kapsamında verilecek eğitimlerin İsmet İnönü Kız Meslek Lisesinde gerçekleştirileceğini kaydeden Şivecan, şunları söyledi: “Bir gün Halk Eğitim Merkezinden 8 saatlik beslenme eğitimi alacağız. Arkasından 7 gün boyunca da birebir mutfak eğitimi alacağız. Mutfak eğitimi Türkiye’nin ilk glutensiz şefi olan Süleyman Engin tarafından verilecek. Beslenme eğitiminin lansmanını ve taçlandırmak için 12 Ağustos tarihinde bir açık büfe etkinliği yapacağız. Kursiyerlerimizin öğrenmiş olduğu ürünleri, glutensiz beslenme ürünlerinin sergilendiği, yenilip içilebilecek bir açık büfe etkinliği olacak. Mecliste kurulan Çölyak Araştırma Komisyonundaki milletvekillerimizi, vali beyi, belediye başkanlarımızı çağıracağız. Buradaki amacımız Manisa’da bunun en üst seviyede duyurulması bizler için çok önemli. Çölyaklıların bize ulaşması gerekiyor, hala Manisa’da ulaşamadığımız insanlar var.”
6,465
Kalp sağı için ceviz yiyin
Kabuklu yemişlerin, vücut sağlığı için en yararlılarından birinin ceviz olduğunu belirten uzmanlar, doymamış yağ asitlerinden oluşan yapısı ve zengin lif içeriği ile vücut için oldukça faydalı olduğunu söyledi.
Sağlık
https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/kalp-sagi-icin-ceviz-yiyin-204536
Beyin dostu olarak da bilinen cevizin; kalp damar hastalıklarından uyku sorunlarına, kolesterolden diyabete kadar her derde deva olduğunu ifade eden Memorial Diyarbakır Hastanesi Beslenme ve Diyet Bölümü’nden Uzman Diyetisyen Özlem Tay, cevizin yararları hakkında bilgi verdi. Lifli yapısı ile kabızlığa iyi gelir Cevizin, yağlı tohumlar olarak bilinen fındık, badem, fıstık, susam gibi kuruyemişlere oranla en yararlı besin olduğunu belirten Diyetisyen Özlem Tay, Doymamış yağ asitlerinden oluşan ceviz, besin maddeleri ile dolu olması nedeniyle enerji deposudur. 100 gram cevizde 15 gram protein ve 7 gram lif bulunmaktadır. Bu da cevizi lif içeriği yüksek bir besin haline getirmektedir. Düzenli tüketildiğinde bağırsak hareketlerini hızlandırır ve kabızlık sorununa da çözmektedir dedi. Kalbi ve damar yapısını korur Cevizin, içeriğindeki omega 3 yağ asitleri sayesinde kalp hastalıklarına karşı koruyucu ve damar yapısını iyileştirici bir besin olduğunu dile getiren Tay, kalp ve damar yapısının korunmasında önemli bir rol oynadığını söyledi. Tay, Antioksidan içeriği de yüksek olduğu için kalp hastalıklarına neden olan zararlı maddeleri ortadan kaldırır, kalbin hastalıklara yakalanmasını önler ve damar yapısının esnekliğini korumasına yardımcı olur. Günde ortalama 4-5 ceviz yiyen kişi vücudun gereksinimi olan omega 3 yağının yüzde 85’ini almış olur. Omega 3 yağı, antioksidan içeriği ile kalp sağlığına faydalıdır diye konuştu. Kötü huylu kolesterolün panzehridir Cevizin kötü huylu kolesterolün panzehri olduğunu belirten Özlem Toy, açıklamalarını şöyle sürdürdü: Yapılan araştırmalarda, ceviz düzenli ve yeterli miktarda tüketildiğinde; lipoprotein özelliği ile iyi huylu kolesterol olan HDL’yi yükseltir, kötü huylu kolesterol olan LDL’yi düşürür. Kalp krizlerine neden olan kan pıhtılaşması riskini azaltır ve kan dolaşımını düzenler. Omega 3 yağ asitleri açısından zengin olduğu için tehlikeli kalp ritimlerini dengeler, kalp krizi riskini azaltmaktadır. Diyabet hastaları için şeker düzeyinin uygun seviyelerde kalmasına ve bu hastaların, kalp sorunlarından korunmasına yardımcı olmaktadır. Besin içeriği yüksek olması nedeniyle tok tutmaktadır. İçeriğindeki E vitamini, damarlarda plak oluşumlarını ve kalp tıkanıklığının oluşmasını engeller. Bununla birlikte damarların çevresini temizler ve genişlemelerini sağlar, böylece kalp hastalıklarına yakalanma riskini de azaltmaktadır. Cevizin her gün düzenli olarak uyumadan 2 saat önce tüketimi de içerdiği triptopan nedeniyle uyku problemlerini çözdüğü belirlenmiştir. Beyin ve sinirler için vazgeçilmez bir besindir Cevizin linoleik, alfa linoleik ile birlikte vitamin E ve B6 vitaminlerini içerdiğinden dolayı sinir sitemlerine olumlu yönde etki yaptığını belirten Özlem Tay, Özellikle stres ile mücadelede antidepresan görevini üstlenir, uyku sorunu olanlar için de şifadır. Yatmadan 2 saat önce yenilen ceviz, içerdiği triptofan yardımı ile uyku sorunlarının çözümüne yardımcı olur. Günde 4-5 adet ceviz tüketmek, triptofanın yüzde 17’sini karşılamaya yardımcı olur. Ceviz, içerdiği kalori miktarı ile kemik sağlığı üzerinde de olumlu etkiye sahiptir. Kalsiyum emilimi, kemik ve bağ doku sağlığı için gerekli olan manganezin yüzde 43’ü, günde 4-5 ceviz tüketimi ile vücuda alınabilir. Omega 3 yağı ve zengin bakırı da yapısında bulunduran ceviz, cilt için de yararlıdır. Her gün 2-3 ceviz tüketimi, cildin elastikliğini arttırır ve ciltteki hücrelerin canlı kalmalarına yardımcı olur dedi.
1,278
Ünlülerin tercihi badem göz estetiğine ilgi artıyor! Etkili bakışlar, badem göz ameliyatıyla artık mümkün
Son yıllarda kadınlar arasında moda olan estetik operasyonlarına bir yenisi daha eklendi. Badem göz estetiğiyle kadınlar istedikleri gibi etkili göz modeline kavuşuyor. Özellikle ünlüler arasında popüler hale gelen badem göz estetiğine talep gittikçe artıyor. Plastik Rekonstrüktif ve Estetik Cerrahi Uzmanı Op. Dr. Yavuz Özsular, son dönemin modası badem göz estetiği hakkında bilgi veriyor.
Sağlık
https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/unlulerin-tercihi-badem-goz-estetigine-ilgi-artiyor-2843227
Bazı ünlü modeller sayesinde moda olan badem şeklinde kalkık gözler, günümüzde yalnızca ünlüler tarafından değil, görüntüsüne önem veren tüm kadınlar ve erkekler tarafından tercih ediliyor. Peki badem gözlere sahip olmak için nasıl bir prosedür uygulanıyor? Plastik Rekonstrüktif ve Estetik Cerrahi Uzmanı Op. Dr. Yavuz Özsular konuyla ilgili detaylı bilgi veriyor. BADEM GÖZ ESTETİĞİYLE DAHA ETKİLİ BAKIŞLAR MÜMKÜN Op. Dr. Yavuz Özsular, badem göz ameliyatında göz kapakları ve çevresinde oluşan sarkmaların giderildiğini ayrıca gözlere daha çekik bir görünüm kazandırıldığını belirtiyor. Bu sayede bakışların daha etkili hale geldiğini ve gözlerin daha güzel göründüğünü söyleyen Özsular, hastanın durumuna göre ameliyatın genel ya da lokal anestezi olarak yapılabildiğini bildiriyor. GÖZ KENARLARI YUKARI TAŞINARAK DAHA GÜZEL İFADE OLUŞTURULUYOR Op. Dr. Yavuz Özsular, badem göz ameliyatıyla ilgili şu ifadelere yer veriyor: “Badem göz estetiğinde dış göz kenarları daha yukarı taşınması için gözün lateral kantal tendonu ya yukarıya doğru dikişlerle alınır ya da kesilip yukarıda yeni yerine adapte edilir. Yapılan bu uygulamalarla gözler daha yatay düzlemde ve çekici görünür. Ameliyat göz laterali kesişim noktasında 1 cm’lik kesi ile açık olarak yapılabileceği gibi alt veya üst göz kapak blefaroplastisi ile kombine olarak da yapılabilir. Ayrıca endoskopik yöntem de tercih edilebilir” İlgili Haberler Kilo vermenin yeni formülü açıklandı! Yağ yakmak ve kalp sağlığınız için zamanlamaya dikkat edin Bağırsakları hızla çalıştırıyor, bağışıklığı güçlendiriyor! Yaz sonu meyvesinin bitmeyen faydaları OPERASYON ORTALAMA 1 SAAT SÜRÜYOR Dr. Özsular, badem göz estetiğinin yüze daha genç bir ifade kazandırdığını, operasyonun ortalama 1 saat sürdüğünü ve aynı gün taburcu olunabildiğini belirtiyor. Ameliyatlı bölgede 1-2 gün ağrılar olabileceğini söyleyen Özsular, 1 hafta içinde tam iyileşmenin sağlandığını belirtiyor.
1,581
Haşlanmış Yumurtanın Suyunu Lavaboya Dökmeyin! İşte Vitamini Kabuğunda Klişesini Kanıtlayan Faydaları
Kahvaltının vazgeçilmezi haşlanmış yumurta protein deposu olması nedeniyle sıklıkla tüketilen besinlerin başında gelir. Diyet listelerinin ilk maddesi, sporcuların ana besinlerinden olan haşlanmış yumurta; kalsiyum, omega-3, D vitaminiyle öne çıkar. Minerallerin ve vitaminlerin kabuğunda olmasından dolayı haşlanmış yumurta suyu faydaları saymakla bitmiyor. İşte duyduktan sonra bir daha asla dökmeyeceğiniz haşlanmış yumurta suyu faydaları
Sağlık
https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/haslanmis-yumurta-suyunun-faydalari-2827790
Haşlanmış yumurta, dünyanın her yerinde günlük olarak tüketilen bir besindir. Yumurta kabukları bol miktarda kalsiyum, protein ve stronsiyum, florür, magnezyum ve selenyum içerir. Yumurta kaynattığınızda, bu yumurta kabuklarından gelen kalsiyum aslında suya sızar. İşte ''Kalsiyum yüklü haşlanmış yumurta suyunu nasıl değerlendiririm?'' sorusunun cevabı: BİTKİLERİ BESLER Bitkiler toprağı düzenlemeye yardımcı olmasından dolayı kalsiyumu severler. Kalsiyum besinleri verimli bir şekilde emmelerine yardımcı olmak için mükemmel toprak koşulları sağlar. Kalsiyum açısından zengin haşlanmış yumurta suyunu toprağınıza uygulayarak çiçeklerinizin besleyebilir, hızlı ve sağlıklı büyümelerine yardımcı olabilirsiniz. Peki haşlanmış yumurta suyu çiçeklere nasıl dökülür? Yumurtaları kaynatmak için kullandığınız suyu biriktirin. Suyun oda sıcaklığına soğumasını bekleyin ve ardından bitkilerinizin toprağına dökün. PARLAK VE CANLI SAÇLAR İÇİN 'HAŞLANMIŞ YUMURTA' Daha sağlıklı, daha parlak saçlar istiyorsanız haşlanmış yumurta suyunu dökmeyin. Her gün şekillendirmekten ve yıkanmaktan yıpranan saçları canlı ve sağlıklı hale getirmek için yumurtanın gücünden faydalanabilirsiniz. Saçın %80'i protein olduğu için, protein açısından zengin yumurta suyunu saça uygulamak, şekillendirme sırasında kaybedilen proteinin yenilenmesine yardımcı olur. Saçı daha güçlü ve ısıya daha dayanıklı hale getirir. Haşlanmış yumurta suyu A ve E vitaminleri, biotin ile saçı kalın ve sağlıklı tutmaya yardımcı olur. KİREÇ TUTAN TENCERE VE ÇAYDANLIKLARI TEMİZLEYİN Haşlanmış yumurta suyunun bir diğer faydası ise kireç tutmuş tencere, tava ve çaydanlık temizliğinde kullanılmasıdır. Kireçlenmiş tencerenize haşlanmış yumurta suyunu ekleyin. Sirke veya sitrik asit ekleyin. 1 dakika kadar kaynatın. Tencerenizi duruladıktan sonra parladığını görebilirsiniz. HAŞLANMIŞ YUMURTA SUYU İÇİLİR Mİ? Yumurta suyunun faydalarını duyanlar ''Haşlanmış yumurta suyu içilir mi?'' sorusunun cevabını merak ediyor. Yumurta kabukları ve zarları kalsiyum ve mineraller açısından zengindir. Onları suda bekletmek, mineralleri ve kalsiyumu kabuklardan dışarı ve suya bırakır. Bu su güçlü kemiklerin oluşmasına yardımcı olur. Bunun yanında kemik ağrısı, eklem ağrısı ve iltihabın giderilmesine yardımcı olur. Peki nasıl tüketilir? İlgili Haberler Tansiyon ve kabızlığa son veren doğa harikası arı ekmeğinin öyle faydaları var ki! Günde 5 adet yemeniz yeterli Gün boyu içtiğiniz bir bardak suya bir çorba kaşığı yumurta suyu yeterli olacaktır. Su ile tüketmek istemeyenler, çorba ya da hazrıladığı meyveli içeceklerin içerisine yine bir kaşık ekleyebilir. Tüm kalsiyum takviyelerinde olduğu gibi, bir kerede çok fazla almamak önemlidir. YUMURTA KABUĞU YENİR Mİ? Yumurta kabuğu içerdiği kalsiyum ve zengin mineraller nedeniyle sık sık yenilip yenmediği ile gündeme geliyor. Uzmanlar nefes borusuna kaçmayı ve boğaza zarar vermeyi önleyecek kadar iyi öğütüldüğünde yumurta kabuğu tüketmenin faydalı olabileceğini ifade ediyor. Norveç'te insanların yumurta kabuklarını kahve çekirdekleriyle öğütmesinin ve sabah kahvelerinde fazladan kalsiyum takviyesi için ikisini birlikte tüketmesi hala yaygın olarak kullanılıyor. Ayrıca, yumurta kabukları kahvedeki asidin bir kısmını alıp daha lezzetli hale getirebiliyor. Foto Galeri Yumurta kabuğu tüketirken dikkat etmeniz gereken bir diğer önemli unsur ise zararlı bakterilerden kurtulmak için kaynatıp tüketmek. Günlük 2. 5 gram yumurta kabuğu tozu gereksinimlerinizi karşılamak için yeterlidir. Fazla tüketim böbrek taşı ve kalp krizi riskini artırabilir.
4,529
Türkiye'nin sağlıktaki başarısı Hollandalı turisti ağlattı
Antalya’nın Demre ilçesinde tatil yaptığı sırada kalp krizi geçiren Hollandalı emekli asker Petrus Brouwer (63), doktorun zamanında müdahalesiyle hayata döndü. Geçirdiği Bypass ameliyatıyla 4 damarı değişen Brouwer, hastanede gözyaşlarını tutamadı.
Sağlık
https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/turkiyenin-sagliktaki-basarisi-hollandali-turisti-aglatti-2721583
Hollanda’da üst düzey emekli asker olan Petrus Brouwer, Demre’de tatil yaptığı sırada kalp krizi geçirdi. Brouwer, vakit kaybetmeden OFM Antalya Hastanesi’ne getirildi. Kalp ve Damar Cerrahisi Uzmanı Op. Dr. Mustafa Kar tarafından ameliyata alınan Brouwer’un, kalpteki 3 büyük ana damardan bir tanesi tıkalı olduğu anlaşıldı. Acilen koroner anjiyografiye alınan hastanın 4 damarı bypass ameliyatı ile değiştirildi. Yaklaşık 1 hafta hastanede tedavisi devam eden Brouwer, taburcu edildiği sırada oldukça duygulu anlar yaşadı. “Kendimizi ülkemizde gibi hissettik” Gözyaşlarını tutamayan Brouwer “Yaklaşık 8 yıldır tatil için Demre’ye geliyordum. Bu yıl da Demre’yi tercih ettik. Bulunduğum yerde göğsümde güçlü bir ağrı hissetim. Beni bu hastaneye getirdiler. 3 gün yoğun bakımda kaldım, 4’ncü günü normal odaya geçtim. Yoğun bakıma götürüldüğümde çok korktum ancak sağlık personelinin ilgisi ve alakası beni çok rahatlattı. Yurt dışından geldiğimiz için, burasının dilini bilmiyorduk, bu bizim için sorun olmadı. Kendimizi ülkemizde gibi hissettik. Türk doktorumuzun başarısına, ilgisine ve alakasına hayran kaldım. Ülkeme döndüğümde bu tecrübeyi herkese anlatacağım. Doktorumun söylediğine göre, 2 ay sonra dağa tırmanabilirim, fiziksel tüm aktivitelerimi yapabilirim. Hastanede iken en çok mangalda tavuk yapmayı özledim. Buradan çıkınca ilk işim mangalda tavuk yapmak olacak” diye konuştu. “Tatile çıkmadan önce kalbinizi kontrol ettirin” Ameliyatı gerçekleştiren Kalp ve Damar Cerrahisi Uzmanı Op. Dr. Mustafa Kar, tatile çıkacak vatandaşlara uyarılarda bulundu. Kar, özellikle yurt dışına çıkacak belli bir yaşın üstündeki vatandaşların, tatile çıkmadan önce mutlaka kalp kontrollerini yaptırması gerektiğini söyledi. Tüm dünyada Covid-19 pandemisinin devam ettiğini, ülkemizde bu sürecin kontrol altına alındığını söyleyen Op. Dr. Mustafa Kar, “Belli bir yaşın üzerindeysek, bazı koroner arter hastalığı riski taşıyor isek her büyük olaydan önce kalbimizi kontrol etmemizde fayda var. Şeker hastasıyız, KOAH hastalığımız var, sigara içiyor ve ailede kalp krizi hikâyemiz var ise; şehir ve ülke değiştirmeden önce, uzun seyahatlerden önce doktorunuza başvurup kardiyak check-up'ınızı yaptırmalısınız” ifadelerini kullandı. “Kalp hastalıkları Covid'den öldürücüdür” Covid-19 salgınıyla birlikte yaşamın devam ettiğine dikkat çeken Mustafa Kar, “Covid salgını tüm dünyada sürüyor fakat yaşam da sürüyor. Koroner arter ve kronik hastalıklar azalmadı. Onların da sıklığı hali hazırda devam ve güncel. Elbette salgına karşı gerekli tedbirleri alacağız, sosyal mesafemizi koruyacağız. Kişisel hijyen kurallarına uyacağız. Ancak kalp kontrollerimizi de asla aksatmamalıyız. Hastanelerimiz bu kurala sonuna kadar uyuyor. Hastanelere gidip kardiyak kontrollerimizi yaptırmamak gibi bir hataya düşmeyin. Kalp hastalıkları Covid-19’dan öldürücüdür” uyarısında bulundu.
3,427
Karadeniz’i zirveye mutant virüs taşıdı
“Önceden bir aileden bir veya iki kişi hastalanırdı. Ancak mutasyonlu virüs sonrası bütün aile fertleri koronaya yakalanır oldu”
Sağlık
https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/karadenizi-zirveye-mutant-virus-tasidi-2770460
Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, haftalık her 100 bin kişideki Covid-19 vaka sayısını açıkladı. 15-21 Şubat arasındaki verilerin yer aldığı tabloda en yüksek oranlar yine Karadeniz’de görüldü. Ordu, Giresun, Trabzon, Samsun ve Rize, 100 binde en çok vakanın yaşandığı beş il oldu. Bugüne kadar 8 binin üzerinde korona hastasına bakan, kendi de virüse yakalanıp kurtulmayı başaran VM Medical Park Samsun Hastanesi Göğüs Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Şevket Özkaya, bu tabloyu yorumladı. Artık çok sayıda ağır hasta geldiğini belirten Özkaya “Karadenizliler genelde bir arada yaşar. Karadeniz insanı tez canlıdır, heyecanlıdır, hızlı düşünür, hızlı karar verir, hızlı hareket eder ve çok fevridir. Üzüntüleri de sevinçleri de birliktedir. ‘Virüs bana da bulaşır’ diye düşünmeden yardıma koşarlar. Bunun getirdiği olumsuzluklar da hastalığın hızla yayılmasına sebep oluyor. Ayrıca ‘mutasyon’ etkisi var mı diye düşünüyoruz. Çünkü eskiden bir aileden bir iki kişi enfekte oluyordu, diğerlerini izolasyon ile koruyorduk, şimdi ise hepsi birden hastalanıyor” dedi. Şu anki durumun geçen yılki gibi olmadığını belirten Özkaya “Herkes ‘normalleşmek’ istiyor. Bunu biz de istiyoruz. Bunun tek çaresi: Aşı” ifadelerini kullandı. Özkaya, şimdiye kadar akciğeri böyle etkileyen bir virüs ile hiç karşılaşmadıklarını da sözlerine ekledi.
1,421
Dünyada yapay kalp nakli yapılan ilk hasta öldü
Dünyada yapay kalp nakledilen ilk hasta, ameliyattan 8 ay sonra öldü.  Hastalar ameliyattan sonra ortalama 164 gün yaşarken bu süre ortalama 216 güne çıktı. 
Sağlık
https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/yapay-kalp-nakli-yapilan-ilk-hasta-oldu-2837207
Utrecht Üniversitesi Hastanesinden yapılan açıklamada ismi belirtilmeyen 54 yaşındaki erkek hastanın, Haziran 2022'de hayatını kaybettiği bildirildi. Kasım 2021'deki ameliyatla yapay kalp sahibi olan ilk hastanın ölümünün şoke edici olduğu kaydedilen açıklamada, ölüm sebebinin araştırıldığı aktarıldı. Yapay kalp çalışmalarına sunduğu katkı sebebiyle hayatını kaybeden hastaya minnet duyulduğu ifade edildi, yakınlarına başsağlığı dilendi. Hollanda kamu yayın kurumu NOS'un aktardığına göre yapay kalp üreticisi Carmat firması, ölümün araştırılması için Hollanda Sağlık Bakımı ve Gençlik Müfettişliğine başvurdu. Fransız firmanın, 2013'ten bu yana, tedavi şansı kalmayan hastalar için yapay kalp ürettiği belirtildi. İlgili Haberler Bir yılda üç kez kalbi durdu, yapay kalp nakli ile yaşama tutundu Çin'de 'yapay kalp' geliştirildi BEKLENMEYEN BİR DURUM DEĞİL Dünyada yapay kalp nakledilen ilk dört hastanın, ameliyattan sonra ortalama 164 gün yaşadığına değinilen haberde, bu sürenin daha sonra ortalama 216 güne çıktığı bildirildi. Haberde, Hollandalı hastanın yapay kalp nakli ameliyatından 240 gün sonra ölmesinin beklenmeyen bir şey olmadığına dikkat çekildi. Hollanda'nın yanı sıra ABD, Fransa, Çek Cumhuriyeti, Danimarka ve Kazakistan'da da yapay kalp nakli ameliyatları yapıldığı belirtildi.
5,984
Beyni öldüren gıdaların listesi yayınlandı!
Beyni öldüren gıdaların listesi yayınlandı!
Sağlık
https://www.tgrthaber.com.tr/fotogaleri/beyni-olduren-gidalarin-listesi-yayinlandi-16294
7,525
Rizeli balı kapsüle soktu, patentini de kaptı
Rizeli girişimci Habib Koçal, dünyada bir ilke imza atarak balı kapsüle sokup patentini almayı başardı.
Sağlık
https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/rizeli-bali-kapsule-soktu-patentini-de-kapti-47203
Rizeli Habib Koçal (42), 4 yıldır sürdürdüğü AR-GE çalışmaları neticesinde geliştirdiği dört farklı bal çeşidini kapsüllere yerleştirirken, çalışmasıyla ilgili hem uluslararası hem de Türk Patent Enstitüsü'nden patent aldı. Koçal, dünyada bu güne kadar düşünülmemiş ve uygulanmamış kapsül bal projesi ile kıtlık dönemlerinde açlıkların ve açlıklardan kaynaklanan ölümlerin önlenebileceğini de söyledi. Koçal Tarihe baktığımızda, özellikle savaş dönemlerinde ciddi kıtlıkların ve açlıktan kaynaklanan ölümlerin yaşandığını görüyoruz. Bu fikri geliştirmemde bu düşünce etkili oldu. Kıtlıkların ve kıtlık zamanlarında ölümlerin nasıl engellenebileceğini düşünürken tükenmeyen gıdalar arasında balın ayrı bir yeri ve önemi olduğunu fark ettim. Özellikle bölgemizde üretilen ballar 3 bin yıl bozulmadan kendisini koruyabiliyor. Plorin değeri yüksek 0. 75 mg bir bal kapsülü tüketen bir insan 3-4 saat kendini tok hissedebiliyor. Sabah, öğle ve akşam üç adet bal kapsülünün alınması halinde bir kişi çok sağlıklı olmasa da hayatta kalabileceği kadar besini almış oluyor dedi. ANTİBİYOTİĞE ALTERNATİF Koçal, plorin değeri yüksek kestane balı ile organik limon suyu ve nane tozu karışımı ile elde ettikleri ürünün kapsüllere doldurulması ile doğal bir antibiyotik elde ettiklerini kaydederek Uzmanlar artık antibiyotikte sona gelindiğini açıklıyor. Antibiyotiklerin zararları ortada. Bu ürün çok güçlü bir antibiyotik etkisi oluşturmaktadır diye konuştu. OBEZLERE ÇARE Koçal, kapsül balların güçsüz ve zayıf kişilere güç verdiği gibi obezlerin de kilo vermesinde fayda sağladığını iddia ederek Sabah kahvaltısını yapan kilolu bir kişi gün içerisinde acıktığında alacağı 1 mg'lik bir kapsül ile açlık hissini bastıracaktır. Acıkınca yeniden bir kapsül alarak yemek yemeden rahatlıkla akşam yemeğine kadar zaman geçirebilir. Bu süre içerisinde kişi açlık hissetmeyecek aynı zamanda vücudun ihtiyaç duyduğu kalori mevcut yağlardan karşılanarak kilo kaybı sağlanacaktır şeklinde konuştu. KAPSÜL BAL İÇİN 4 YILDA 400 BİN TL HARCADI Koçal, projeyi dünya çapında çalışan bir çok büyük gıda ve ilaç firması ile paylaştıklarını belirterek şunları söyledi: Almanya ve Rusya'daki firmalar ile görüşmelerimiz sürüyor. Dünyaca bilinen çok uluslu ilaç ve gıda şirketleri bizimle temas kurdu. Bazıları ile görüşüyoruz. Patenti bizde kalmak ve üretimlerde bölgemizde üretilen balların kullanılması kaydı ile kapsül balın kullanıma izin vereceğiz. Yaklaşık 4 yıl süren araştırma ve geliştirme çalışmaları sırasında yaklaşık 400 bin TL harcadım. Projenin tam anlamı ile hayata geçmesi ile bal tüketimi ve bal üretimi artacaktır. Yaptığımız hesaplara göre sadece bölgemize olacak ekonomik girdisi 2.7 milyar TL civarında olacaktır. Ülkemizde yarın bir gün oluşabilecek olası bir kıtlık durumunda, Tarım ve Köy İşleri Bakanlığı tarafından ticari amaç güdülmeden devletimiz tarafından bu kapsüllerin üretilip ücretsiz olarak dağıtılabileceği hususunda gerekli resmi çalışmalarımızı da tamamladık. Henüz satışına başlanılmayan ürünün 0. 75 mg'lik 30 adet kapsülden oluşan kutularının 29.90 TL'den satılması ön görülüyor. Balın kapsüllenmesi sırasında ise sadece sığır jelatini kullanılıyor. Kullanılan jelatinlerin helal gıda sertifikası bulunuyor
7,789
Türkiye'de antibiyotik alarmı
Dünya Sağlık Örgütü'nün araştırmasına göre Türkiye antibiyotiğin etkisiz kaldığı 3 ülkeden biri oldu.
Sağlık
https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/turkiyede-antibiyotik-alarmi-20364
Dünya çapındaki antibiyotik araştırmasında zirveye çıktık. Türkiye, antibiyotiklerin basit hastalıklara karşı etkisiz kaldığı ülkeler arasında dünyada ilk 3'te yer aldı. Dünya Sağlık Örgütü (WHO), şimdiye dek antibiyotiklerle ilgili en geniş çalışmayı yaptı. 114 ülkenin verileri baz alınarak yapılan incelemede antibiyotiklere karşı bakterilerin direncinin artmasının AIDS'ten bile tehlikeli büyük bir küresel tehdit oluşturduğu uyarısında bulundu. WHO'ya göre bu artış dünyanın her bölgesinde sürüyor ve insanlık artık antibiyotik sonrası döneme geçiş yaptı. Yani basit hastalıklardan ölümler antibiyotik direnci nedeniyle giderek artacak. Acilen önlem alınmamasının yıkıcı sonuçları olacağını vurgulayan örgüt, yeni antibiyotikler geliştirilmesi gerektiği uyarısında bulunuyor. İlaç şirketleri ise çok fazla kârlı olmadığı gerekçesiyle yeni antibiyotiklerin araştırmasına yeterli kaynak ayırmıyor ve bu nedenle son yıllarda piyasaya yeni ve kapsamlı bir antibiyotik çıkmadı. TÜRKİYE'DE ALARM ZİLİ WHO'nun son raporu için zatürre, ishal ve kan yoluyla bulaşan enfeksiyonlar gibi en sık görülen hastalıklara yol açan yedi farklı bakteriyi inceledi. Yapılan araştırmalarda bazı ülkelerde hastalıkların yarısından fazlasının tedavisinde kullanılan iki temel antibiyotiğin artık işe yaramadığı belirlendi. Araştırmaya konu olan 114 ülke içinde Türkiye, bakterilerin antibiyotik direncinin en yüksek olduğu ülkeler arasında hemen hemen tüm bakteri türlerinde ilk 3'te yer aldı. Basit soğuk algınlığı için bile reçetesiz antibiyotik kullanımının çok yüksek olduğu ülkemizde çıkan bu sonuç, alarm zilleri çalmasına sebep olacak. İŞTE TÜRKİYE İÇİN VAHİM SONUÇLAR - Türkiye'de bağırsak hastalıklarına sebep olan ve koli basili olarak da bilinen 'Escherichia coli' bakterisinin etken maddesi cephalosporin olan antibiyotiklere karşı direnç oranı yüzde 43.3. Türkiye dünyada bu alanda Makedonya'dan sonra ikinci. Aynı bakterinin etken maddesi fluoroquinolone olan antibiyotiklere direnç oranı yüzde 46.3. Türkiye bu alanda dünya birincisi. - Akciğerlerde rahatsızlığa sebep olan Klebsiella pneumoniae bakterisinin Türkiye'de etken maddesi cephalosporin olan antibiyotik ilaçlara direnç oranı yüzde 52.4. Türkiye bu alanda Sırbistan, Makedonya, Litvanya gibi ülkelerle en üst sıralarda yer alıyor. - Hastane bakterisi (MRSA) olarak da bilinen staphylococcus aureus'un Methilicillin antibiyotiklerine direnç oranı yüzde 31.5. Bu Avrupa ülkelerine göre yüksek bir oran. - Türkiye'de zatürre, menenjit, kulak iltihabı ve sinüzite en çok sebep olan bakteri olarak nitelendirilen Streptococcus Pneumoniae'nin tedavisinde uzun süredir penicilin içeren ilaçlar kullanılamıyor. Çünkü WHO'nun raporuna göre bu bakterinin Türkiye'de penicilin direnci yüzde 44.8.
5,814
Mukus salgısından kurtaracak doğal yöntemler
Mukus salgısından kurtaracak doğal yöntemler
Sağlık
https://www.tgrthaber.com.tr/fotogaleri/mukus-salgisindan-kurtaracak-dogal-yontemler-21770
4,215
Salgın döneminde zatürre ve grip aşısının etkileri
Pandemi döneminde hastalıktan korunmak umuduyla grip ve zatürre aşısına yoğun bir talep oluştu. Uzmanlar, koronavirüsle birlikte maruz kalınacak grip ve zatürrenin hayati etki oluşturabileceğine dikkat çekiyor.
Sağlık
https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/salgin-doneminde-zaturre-ve-grip-asisinin-etkileri-2740427
Maltepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Aile Hekimliği Anabilim Dalı Dr. Öğretim Üyesi Şevin Demir grip ve zatürre aşısıyla ilgili merak edilen bu soruları yanıtladı. Aşılanmadaki temel amacın “birey ve toplumun bağışıklığının sağlanarak salgınların önlenmesi, hastalıkların kişilerde bırakabileceği sekellerin ve ölümlerin azaltılması” olduğunu belirten Dr. Demir, pandemi sürecinde Covid-19 dışındaki virüslerin yayılmasını azaltmak ve birliktelik göstermeleri halinde oluşabilecek problemleri ortadan kaldırabilmek için bağışıklık kazanmaya ekstra önem verilmesi gerektiğini söyledi. Dr. Demir, bu kapsamda en çok grip ve zatürre aşısına dikkat çekti. Grip aşısını kimler olmalı? Grip hastalığının genellikle bir- iki hafta içinde tedavisiz iyileşmekle beraber, çok küçük yaştakiler, yaşlılar ve kronik hastalığı olan gruplarda hastane yatışlarına ve hatta ölüme neden olabildiğini anlatan Demir, şunları söyledi: “65 yaş ve üzerindeki kişiler, gebe kadınlar, bakımevlerinde kalanlar, astım, KOAH, kalp hastalıkları, diyabet, kanser, obezite gibi kronik hastalığı olanlar, bağışıklık sistemini baskılayan ilaç kullanan hastalar grip oldukları taktirde hastalığı daha ağır geçirebilirler. Hastalığı ağır geçirme ihtimali olan tüm bu gruplara ve sağlık çalışanlarına grip aşısı olmalarını öneriyoruz. Ancak diğer bireylerin de vurulmalarında bir sakınca yoktur” Demir, aşının koruyucu etkisi uygulamadan 1-2 hafta sonra başladığı için vurulmak için en uygun zamanın, gribin en sık görüldüğü ayların hemen öncesi, yani ekim ve kasım ayları olduğunu, coğrafi bölgeye göre önerilen aşılanma zamanının değişebildiğine dikkat çekti. “Zatürre aşısının mevsimi yok” Akciğer enfeksiyonlarının en sık nedeninin “Streptococcus pneumoniae” adındaki bakteriler olduğunu belirten Dr. Demir, zatürrenin öksürük, balgam, nefes darlığı, ateş gibi semptomlarla kendini gösterirken yaşlılarda ve bağışıklık sistemi zayıf olanlarda genel durum bozukluğu, bilinç değişikliği hatta ölüme sebep olabildiğine dikkat çekti. Tıpkı gripte olduğu gibi zatürrede de hastalığın ağır geçebilme ihtimali olan tüm gruplarda zatürre aşısının yapılmasını önerdiklerini vurgulayan Demir, şöyle devam etti: “Biri polisakkarit (Pneumovax 23), diğeri konjuge (Prevnar 13) olmak üzere iki tip zatürre aşısı var. Bağışıklık yanıtının daha geniş olmasını sağlamak amacı ile konjuge aşıyı takiben polisakkarit aşı kullanılması en etkin yöntemdir. İki aşı arasında olması gereken süre mevcut sağlık durumumuzdan etkilenebileceği için, aşılama öncesi hekime danışmakta fayda vardır. Grip aşısından farklı olarak özel bir vurulma mevsimi yoktur” Aşının faydası nedir? Covid-19, zatürre ya da gripten herhangi birini geçirirken vücut direncinin düşeceğini ve diğerlerine karşı daha duyarlı hale geleceğine dikkat çeken Demir, zatürre ya da grip aşısı olmanın bu hastalıkları daha rahat atlatılmasını sağlayarak Covid-19'la mücadele sırasında daha güçlü olmamıza olanak sağlayacağını söyledi. Demir, hava yoluyla bulaşan hastalıklar olan grip ve zatürreden korunmak için -tıpkı Covid-19 gibi- maske takmak, sosyal mesafeye dikkat etmek gibi önlemlerin hayati değerde olduğunu sözlerine ekledi.
3,029
Türkiye'de 28 milyon 825 bin 678 doz Kovid-19 aşısı yapıldı
Sağlık Bakanlığı verilerine göre, Türkiye'de son bir hafta içerisinde 1 milyon doza yakın Kovid-19 aşısı yapıldı.
Sağlık
https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/turkiyede-28-milyon-825-bin-678-doz-kovid-19-asisi-yapildi-2784074
Türkiye'nin korona virüs aşı tablosu güncellendi. Son 1 haftalık süreçte yapılan birinci ve ikinci doz aşı miktarı 965 bin 376 artış gösterdi. Sağlık Bakanlığı tarafından paylaşılan verilere göre, korona virüsle mücadele kapsamında uygulanan birinci ve ikinci doz toplam aşı miktarı 28 milyon 825 bin 678 oldu. 30 Mayıs saat 19.45 itibarıyla 16 milyon 512 bin 462 kişiye tek doz, 12 milyon 313 bin 216 kişiye ise iki doz aşı yapıldı. 5 ŞEHİRDE 1 MİLYON BARAJI AŞILDI Türkiye genelinde en çok aşı yapılan iller sıralamasında ilk sırada İstanbul var. Kentte 4 milyon 725 bin 242 doz aşı yapıldı. İkinci sırada 2 milyon 392 bin 419 doz aşıyla Ankara, üçüncü sırada 1 milyon 965 bin 791 doz aşıyla İzmir var. Bursa 1 milyon 73 bin 280 doz aşı ile dördüncü, Antalya ise 1 milyon 23 bin 55 doz aşı ile beşinci sırada yer aldı. İlgili Haberler Türkiye'de 28 milyon 761 bin 447 doz Kovid-19 aşısı yapıldı
1,658
İbn-i Sina’dan bin yıllık tavsiye: Vücudu temizleyen, zehri atan 10 şifalı bitki!
Tıbbın babası olarak bilinen İbn-i Sina, bin yıl önce kaleme almış olduğu Tıp Kanunu kitabında insan vücudunu tertemiz yapan 10 şifalı bitkiye yer verdi. Geçerliliğini günümüze kadar korumuş olan önerileriyle her döneme damga vuran İbn-i Sina’nın çok sayıda rahatsızlık için yapmış olduğu çalışmaların sonucunda hangi bitkilere dikkat çektiği vatandaşlar tarafından merak ediliyor. İnternet üzerinden yapılan araştırmalarda, “İbn-i Sina’nın önerdiği 10 şifalı bitki hangileri?”, “Vücudu hangi bitkiler temizler?” sorularına cevap aranıyor.
Sağlık
https://www.tgrthaber.com.tr/fotogaleri/ibn-i-sinadan-bin-yillik-tavsiye-vucudu-temizleyen-zehri-atan-10-sifali-bitki-26618
7,509
YDUS sonuçları açıklandı
Tıpta Yan Dal Uzmanlık Eğitimi Giriş Sınavı (2014-YDUS) sonuçları açıklandı.
Sağlık
https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/ydus-sonuclari-aciklandi-48738
ÖSYM'nin internet sitesinde yer alan açklamaya göre, 14 Aralık 2014'de yapılan YDUS değerlendirme işlemleri tamamlandı. Sonuçlar, ÖSYM'nin https://sonuc.osym.gov.tr internet adresinden açıklandı. Adaylar, sınav sonuçlarını belirtilen internet adresinden T.C. kimlik numaraları ve şifreleri ile öğrenebilecek. Sınav Sonuç Belgesi basılmayacak ve adayların adreslerine gönderilmeyecek. Sınav sorularının yüzde 10’undan oluşturulan Temel Soru Kitapçığı’na ÖSYM'nin internet sitesinden ulaşılabilecek.
3,456
Bakan Koca vaka sayısı en çok artan 5 ili açıkladı
Sağlık Bakanı Koca, Kovid-19 salgınında geçen haftaya göre, her 100 bin kişide vaka sayısı en çok artan illerin Bilecik, Erzincan, Kilis, Uşak ve Çanakkale olduğunu bildirdi.
Sağlık
https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/bakan-koca-vaka-sayisi-en-cok-artan-5-ili-acikladi-2769642
Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, Twitter hesabından, yeni tip koronavirüs (Kovid-19) salgınında bir haftada 100 bin nüfusta görülen vaka sayılarında en çok artış ve azalış olan 5 ile ilişkin tabloyu paylaştı. Bakan Koca, paylaşımında şu bilgileri verdi: Geçen haftaya göre, 1 haftada 100 bin nüfusta görülen vaka sayısı en çok artan 5 ilimiz, Bilecik, Erzincan, Kilis, Uşak ve Çanakkale. En çok azalan illerimiz ise Bitlis, Mardin, Kastamonu, Yalova ve Bingöl. Tedbir ve kısıtlamalara uyum, aşıyla birlikte en büyük gücümüz.
1,327
Kefir içmek günah mı? Kefirde alkol var mı?
Son yıllarda diyet amaçlı tüketilen kefirin içerisinde bulunan maddeler acısından haram olup olmadığı tartışma konusuydu. Prof. Dr. Ramazan Ayvallı, kefir hakkındaki kafa karıştırıcı bu konuya açıklık getirdi. Peki Kefir içmek günah mı? Kefirde alkol var mı? İşte detayları...
Sağlık
https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/kefir-icmek-gunah-mi-kefirde-alkol-var-mi-2942368
Kefir konusunda ortaya atılan tartışmalar İlahiyatçı Yazar Prof. Dr. Ramazan Ayvallı tarafından son buldu. Ayvallı, kefirin içinde alkol olduğunu bilimsel olarak açıkladı. Ayrıca açıklamalarında kefirin neden günah olduğunu da Hadis-i Şeriflerden örnek vererek açıkladı. KEFİRDE ALKOL VAR MI? Kefir, Kafkasya, Balkanlar ve Doğu Avrupa'da yaygın bir şekilde üretilen tüketilen bir içecektir. Görüntüsü ayrandan katı olan ve topaklı bir kıvama sahip olan kefir, keçi ve inek sütünden elde edilir. İçeriğinde torula mayaları, Saccharomyces sp, Lactococcus spp, Lactobacillus spp, Leuconostoc spp gibi mikroorganizmalar mevcuttur. Bu mikroorganizmaların bir araya gelmesiyle süt asidi etil alkol ve karbondioksit oluşur. Yüksek oranda fermantasyona maruz kalan süt asidi parçalandığından ortaya çıkan madde saf alkoldür. Kefir bileşimi bazında yer alan maddeler; su yüzde 80, süt asidi yüzde 0, 8, etil alkol yüzde 0, 6 oranında var. Bilimsel olarak netleşen bu oranlar nedeniyle kefirde alkol olduğunu kesinleşti. Ramazan Ayvallı'da aynı açıklama içerisinde kefirin alkollü bir içecek olduğunun altını çizdi. KEFİR İÇMEK GÜNAH MI? Prof. Dr. Ramazan Ayvallı, bir damla bir etil alkolü barındıran kefirin haram olduğunu belirtti. Tüketilmesinin günah olduğunu belirten Ayvallı, hem Kur'an'da hem de Hadis-i Şeriflerde geçen buyrukları açıkladı. Dinimizislam.com'da da aynı bilgiler yer alıyor. Ey iman edenler, içki, kumar, putlar, fal okları şeytanın necis işleridir; bunlardan uzak durun ki kurtuluşa eresiniz. Şeytan, içki ve kumar ile aranıza düşmanlık ve kin sokmak, sizi Allah’ı anmaktan ve namazdan alıkoymak ister. Artık hepiniz vazgeçin! [Maide 90. 91] İçkinin haram olduğuna dair kesin hüküm indi. [Müslim] İhtimar [alkol teşekkül] etmiş her içki haramdır. [Ebu Davud] Çoğu sarhoş eden içkinin, azını da içmek haramdır. [Nesai] İçkide ilaç özelliği yoktur. Hastalık yapar. [Müslim] İçki, bütün kötülüklerin başıdır. [Taberani] İçki kötülük doğurur. [Beyheki, Ruzeyn] İçki her kötülüğün anahtarıdır. [İbni Mace] İlgili Haberler Bilim insanlarından net uyarı! Orucu yanlış tutuyorsunuz Ramazan-ı Şerif ayının en kıymetli gecesi! Kadir Gecesinde ibadetler 80 yıl değerinde
3,359
Hamileyken Kovid-19 aşısı olan anneler bebeklerine antikor aktarıyor
İsrail'de yapılan araştırma, hamileyken Kovid-19 aşısı olan annelerin bebeklerine antikor aktardığını ortaya koydu
Sağlık
https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/hamileyken-kovid-19-asisi-olan-anneler-bebeklerine-antikor-aktariyor-2773572
İsrail'de yapılan bir araştırmada, hamileyken yeni tip koronavirüs (Kovid-19) aşısı yaptıran kadınların bebeklerinde virüse karşı antikor bulunduğu tespit edildi. Times Of Israel gazetesinde yer alan habere göre, Hadassah Sağlık Merkezi, hamileyken Kovid-19 aşısı olan kadınların dünyaya getirdikleri bebeklerle ilgili araştırmasının sonuçlarını kamuoyu ile paylaştı. Araştırma kapsamında, annelerine Kovid-19 aşısının her iki dozu da yapılan 40 bebeğin doğduktan sonra göbek kordonundan kan örnekleri alındı. Testlerde, bebeklerin tamamında Kovid-19'a karşı antikor bulunduğu görüldü. Hadassah Sağlık Merkezi Virüs Departmanı'nda görevli Prof. Dana Wolf, araştırmanın, aşılanan annelerin bebeklerine doğumdan önce Kovid-19'a karşı gerekli antikoru aktardığını gösteren önemli bir bulgu olduğunu bildirdi. Wolf, araştırmanın, hamile kadınların Kovid-19'a karşı aşılanmasının önemine ve faydasına işaret ettiğini belirtti. İsrail Sağlık Bakanlığı, başlangıçta önermezken, daha sonra hamile kadınların da aşılanmasına karar vermişti.
3,273
'Anne sütü kanserden de koruyor'
Anne sütünün enfeksiyonları önlemek dışında kanser hücrelerinin çoğalmasını da engellediğini belirten Prof. Dr. Nalan Karabayır “Özellikle 6 aydan daha uzun süre emzirilen bebeklerin çocukluk çağı lösemi ve lenfoma riskinin azaldığı saptandı. Anne sütü anneyi de kanserden korur. Bir yıldan uzun süre emzirmek kadınlarda meme ve yumurtalık kanseri riskini belirgin oranda azaltır” dedi.
Sağlık
https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/anne-sutu-kanserden-de-koruyor-2776730
Medipol Mega Üniversite Hastanesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Bölümü'nden Prof. Dr. Nalan Karabayır, 1-7 Nisan Ulusal Kanser Haftasına ilişkin yaptığı önemli açıklamalarda anne sütünün faydalarına dikkati çekti. Prof. Dr. Karabayır, “Anne sütü bebeğin yaşamında, doğumundan sonraki belki de en önemli besin kaynağıdır. Ona yaşamındaki en güzel başlangıcı sağlar. Dünyada her yıl 1 milyondan fazla bebek ve çocuk, anne sütü ile beslenemediği için ishal ve solunum yolu başta olmak üzere enfeksiyonlardan dolayı hayatını kaybediyor. Dünya Sağlık Örgütü yaşamın ilk altı ayında bebeklere tek başına anne sütü verilmesini, sonrasında uygun tamamlayıcı gıdalar ile emzirmenin en az iki yaşına kadar sürdürülmesini öneriyor. Emzirme, çocuklara ve annelerine kısa ve uzun vadeli sağlık ve gelişimsel faydalar sunar” dedi. “Lösemi ve Lenfoma riskini azaltıyor” Prof. Dr. Karabayır, anne sütündeki bazı maddelerin kanser hücrelerinin çoğalmasını engellediğine ilişkin bilimsel çalışmaların olduğunu belirterek, şu bilgileri verdi: “Nitekim hiç emzirilmeyenlere göre özellikle 6 aydan daha uzun süre emzirilen bebeklerin çocukluk çağı lösemi ve lenfoma riskini azalttığı saptandı. Anne sütünün içerdiği çok sayıda immünolojik olarak etkin madde ve kök hücreler ile aktif bağışıklığı geliştirerek lösemiden koruduğu düşünülüyor. Anne sütü ile beslenme anneyi de kanserden korur. Bir yıldan uzun süre emzirmek kadınlarda meme ve yumurtalık kanseri riskini belirgin oranda azaltır. Doğum yapan kadınların dahil edildiği bir çalışmada emzirenlerin emzirmeyenlere göre rahim kanserine yakalanma riski yüzde 11 daha az bulunmuş olup, bu etkinin özellikle emzirme süresi 6-9 ayı aştığında belirgin olduğu saptandı. Sonuç olarak anne sütü bebeğin optimal büyümesini sağlarken içerdiği eşsiz maddelerle bağışıklığı güçlendirmekte, hem bebek hem de anneyi enfeksiyon ve kanserden korumaktadır. Bu nedenle bebeklerin en az 2 yaşına kadar anne sütüyle beslenmesi desteklenmelidir.”
3,833
İki doktor korona nedeniyle hayatını kaybetti
İzmir’de, Kulak Burun Boğaz Hastalıkları Uzmanı Dr. Metin İber ve Psikiyatri Uzmanı Dr. Hamdi Kandilcioğlu, korona virüsü nedeniyle hayatını kaybetti.
Sağlık
https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/iki-doktor-korona-nedeniyle-hayatini-kaybetti-2757768
Korona virüsü nedeniyle İzmir’de vaka sayıları artarken, iki acı haber geldi. İzmir Tabip Odası, İzmir Tepecik Eğitim ve Araştırma Hastanesi'nde görev yapan Kulak Burun Boğaz Hastalıkları Uzmanı Dr. Metin İber ve yine kentte özel bir hastanede çalışan Psikiyatri Uzmanı Dr. Hamdi Kandilcioğlu'nun korona virüsü nedeniyle hayatını kaybettiğini duyurdu. Oda, hayatını kaybeden iki doktor için başsağlığı dileklerinde bulundu. Psikiyatri Uzmanı Dr. Hamdi Kandilcioğlu: Kulak Burun Boğaz Hastalıkları Uzmanı Dr. Metin İber:
3,230
Kovid-19'u 48 saat içinde yok edecek ilaç
Türk bilim insanı Dr. Serhat Gümrükçü'nün, ABD'deki bir enstitüde gerçekleştirdiği "yeni tip koronavirüsün (Kovid-19) 48 saat içinde yok edilmesini amaçlayan ilaç çalışması" tıp dünyasına duyuruldu.
Sağlık
https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/kovid-19u-48-saat-icinde-yok-edecek-ilac-2778173
İzmir'de 1982 yılında dünyaya gelen, ilk, orta ve lise eğitiminin ardından Dokuz Eylül Üniversitesi Tıp Fakültesini kazanan Serhat Gümrükçü, Rusya First Moskow State Medical University'deki genetik uzmanlığının ardından immünoloji ve onkoloji alanında doktora yaptı. ABD'de 2013'ten bu yana kanser ve enfeksiyon hastalıkları alanında hücre ile gen tedavisi araştırmalarını sürdüren Gümrükçü, 2018'den itibaren merkezi Güney Kaliforniya'nın Los Angeles şehrindeki Seraph Research Institut'ta kendi adını taşıyan laboratuvarda çalışmalarına devam etti. Gümrükçü, klinik araştırma direktörlüğünü üstlendiği merkezde, ekibiyle birlikte içinde bulunan bileşenleri kullanarak virüsü hücresel düzeyde yok edebilmeyi hedefleyen tedavi yöntemi hazırladı. Serhat Gümrükçü'nün başkanlığında, SARS-CoV-2'lerin kendi ana protein enzimlerini kullanılarak geliştirilen Hijack RNA adlı yöntemin, hayvanlar üzerinde yapılan denemesinde virüsü 48 saat içinde etkisizleştirip yok ettiği sonucuna ulaşıldı. Retroviruses and Opportunistic Infections (Retrovirüs ve Fırsatçı Enfeksiyonlar) adlı uluslararası konferansta klinik sonuçları açıklanan araştırma kapsamında, insanlar üzerinde deneme için FDA onayı başvurusunda bulunuldu. Yöntemin, insanlar üzerinde başarılı olduktan sonra, 9-10 ay gibi aralıklarla ilacın ağza bir kez sıkılmasıyla hem tedavi edici hem de koruyucu olarak kullanılması hedefleniyor. Ayrıca, bu yöntemle SARS-CoV-1, mutasyona uğrayacak SARS virüsleri, koronavirüs kaynaklı salgınların önlemesi hedefleniyor. YÖNTEMİNİ ANLATTI Serhat Gümrükçü, araştırmasının, yeni tip koronavirüsü kendi içinde bulunan bileşenleri kullanarak yok etmeye odaklandığını söyledi. Hijack RNA adını verdiği tedavi yönteminin çalışma mekanizmasını anlatan Gümrükçü, çalışma sürecine ilişkin şu bilgileri verdi: Normalde viral enfeksiyonla savaşırken bilim insanları virüslerin enzimlerini hedef alıp bloke etme amaçlı ilaçlar geliştirmeye çalışırlar. Bundan 3 yıl önce farklı bir etki mekanizması geliştirilebileceğini düşündüm. Bir tedavi modeli geliştirdim. Bu modelde, ilaç enzimle etkileşip hücreye ve virüse 'kendini öldür' sinyali veren bir mekanizmaya sahip. Hepatit B enfeksiyonlarında denemeye başladık. Koronavirüs salgını çıktı. Dünyadaki tüm araştırma laboratuvarları gibi ben de bu virüsü araştırma çalışmalarıma ekledim. Hepatit B için geliştirdiğim mekanizmayı, ilacın genetik şifresini ve protein kodunu değiştirerek koronavirüsü hedef alacak şekilde yeniden tasarladım. İlacın tasarımını bitirip hücre çalışmalarına başladım. Gümrükçü, uluslararası bilim kongrelerinde tanıttığı mekanizmanın çok olumlu tepkiler aldığını ve bu süreçte bazı üniversitelerin, iş birliğiyle hayvanlar üzerinde denemelere başladıklarını kaydetti. Hayvan denemeleri sonrasında tek doz ilaçla koronavirüsü 6 günde ortadan kaldırabildiklerine işaret eden Gümrükçü, Hayvan çalışmalarında enfeksiyon dozajı ve virüs miktarı insanlara göre çok daha yüksek yapılır. Hayvanları koronavirüsle enfekte ettiğimizde bir insana bulaşan virüs miktarının yaklaşık 10 bin katı virüsle enfekte ediyoruz. Hayvandan insana bunun tercümesi daha farklı oluyor. Bu yüksek virüs oranıyla 6 günde hayvanlar iyileşebiliyorsa insanlardaki iyileşme etkisinin 2-3 gün olacağını tahmin ediyoruz. Dr. Gümrükçü, hayvan çalışmalarında fare, sıçan ve tavşanların kullanıldığını, bir ay içinde FDA onayı alıp insan çalışmalarına başlamayı planladıklarını açıkladı. DÜNYA BİLİM İNSANLARIYLA İŞ BİRLİĞİ Çalışmasını mart ayında Retroviruses and Opportunistic Infections (Retrovirüs ve Fırsatçı Enfeksiyonlar) konferansında dünyanın önde gelen bilim insanlarına duyurduğunu anlatan Gümrükçü, ünlü araştırmacılardan ortak çalışma için teklif aldığını aktardı. Teksas Üniversitesi, Fransa Sağlık Enstitüsü, Melbourne Üniversitesi ile çalışmalara başladıklarını belirten Gümrükçü, Bizim geliştirdiğimiz ilaç, virüsün kendi yaşamını devam ettirmesi için çok önemli olan enzimi hedef aldığı için mutasyonların kurtulması mümkün değil. Çünkü enzim mutasyona uğrarsa virüs yaşayamaz. Virüsü tam beyninden vurup mutasyonları ve gelecekteki mutasyonları da engelleyeceğini düşünüyoruz. diye konuştu. SPREY OLARAK KULLANILACAK İlacı sprey olarak formüle ettiklerini, tek doz sıkım ile 9-10 ay etki göstermesini beklediklerini kaydeden Gümrükçü, Bu senenin sonundan önce ilacın piyasaya çıkmasını bekliyoruz. Ciğerler ve solunum sisteminizde ilaç aylarca kalıyor. Bu da sadece tedavi amaçlı değil koruyucu amaçlı da kullanılabileceğini gösteriyor. Bütün varyantlara karşı etkili olacak ve virüs bizden bir adım önde olmayacak, biz virüsten bir adım önde olacağız. ifadelerini kullandı. Gümrükçü, ilaç geliştirme konusunda 4-5 uluslararası şirketten teklif aldıklarını, enstitünün hayır amaçlı çalıştığını, ilacın maddi durumu iyi olan veya olmayan tüm ülkelere eşit şekilde dağıtılmasını hedeflediklerini belirtti. Bir Türk olarak bilim dünyasında adını duyurmaktan büyük gurur duyduğunu da ifade eden Gümrükçü, Belki gelecek senelerde Türkiye'ye dönüp büyük bir araştırma enstitüsü kurup araştırmalarımı ülkemde devam ettiririm. değerlendirmesinde bulundu.
1,001
Ağrıların en büyük sebebi olan hastalık en çok kadınlarda görülüyor: Yorgunluk, migren ya da depresyonla geliyor
Kadınlarda erkeklere oranla daha fazla görülen ve yaşam kalitesini önlemli ölçüde etkileyen bu hastalık Vücutta ağrı, yorgunluk hissi, depresyon ve migren belirtileri gösteriyor. Uzm. Dr. Erhan Özfidan, hastalığın korunma yollarını ve belirtilerini hakkında bilgi veriyor.
Sağlık
https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/agrilarin-en-buyuk-sebebi-olan-hastalik-kadinlarin-kabusu-oluyor-2855458
Uzm. Dr. Erhan Özfidan, en çok kadınlarda görülen ve kişinin yaşam kalitesini etkileyen fibromiyaljiye hakkında, “Vücutta ağrı ve sertlik, yorgunluk hissi, depresyon, uyku problemleri, konsantrasyon, migren gibi belirtiler fibromiyaljiye işaret edebilmektedir” şeklinde açıklamada bulundu. FİBROMİYALJİNİN RİSK FAKTÖRLERİ Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon doktorlarından Uzm. Dr. Erhan Özfidan, hastalığın kadınlarda daha çok görüldüğünden bahsetti. Uzm. Dr. Özfidan, “Fibromiyalji, bazı bölgelerde kronik kas ağrıları olarak tarif edilen yumuşak doku romatizmasıdır. Fibromiyalji, en belirgin özelliği vücutta ağrı olarak bilinse de çoğunlukla uyku sorunu, yorgunluk ve duygusal sıkıntıya sebep olabilmektedir. Çoğunluğu kadınlar olmak üzere birçok kişide görülebilmektedir. Fibromiyaljinin nedeni tam olarak bilinmese de genetik yatkınlık, stres, depresyon, obezite ya da viral enfeksiyonlar risk faktörleri arasındadır dedi. “HER HASTAYA UYGULANAN TEDAVİ YÖNTEMİ HASTANIN ŞİKAYETLERİNE GÖRE DEĞİŞİYOR” Her hastaya özel tedavi uygulandığını belirten Dr. Özfidan, Fibromiyaljinin sıklıkla görülen belirtileri mevcuttur. Vücutta ağrı ve sertlik, yorgunluk hissi, depresyon, uyku problemleri, konsantrasyon, migren gibi belirtiler, fibromiyaljiye işaret edebilmektedir. Kesin tanıyı koyabilmek için hastanın anamnezini dinlemek ve gerekli görülen tetkiklerle birlikte teşhis koymak oldukça önemlidir. Korona virüs geçiren ve şikayetleri uzun süre geçmeyen hastalar fibromiyalji benzeri şikayetler yaşayabilmektedir. Bu yüzden kliniğimize gelen hastaların şikayetlerini dinledikten sonra gerekli tedavi programını başlatıyoruz. Burada hassas olan konu her hastaya uygulanan tedavi yöntemi, hastanın şikayetlerine göre değişmektedir” ifadelerini kullandı. YAŞAM TARZINDA YAPILACAK BAZI DEĞİŞİKLİKLER ÖNEMLİ Hastaların zararlı içecek ve maddelerden uzak durmalarını öneren Uzm. Dr. Özfidan, “Fibromiyalji hastalarının düzenli olarak spor yapmaları, stresten uzak durmaları, beslenme şekillerine ve uyku saatlerine özen göstermeleri, yaşam tarzında yapılabilecek bazı değişiklikler hastalığın tedavi sürecinde fayda sağlayacaktır. Bunların dışında kahve, alkol ve sigara tüketiminin sınırlandırılması semptomların azalmasına yardımcı olabilmektedir şeklinde bilgi verdi. İlgili Haberler Bu araştırma çiğköftecilere kepenk indirtir: Büyük tehlike saçıyor! Bağırsak iltihabına, koleraya, çocuk ölümlerine götürüyor Uzmanından uyarı: Bebekleri öpmeyin, öperek sevmek ağır hastalıklara yol açabilir! Bilim insanlarından devrim niteliğinde buluş: Yaşlanma karşıtı mekanizma keşfettiler!
4,058
Sağlık Bakanı Koca'dan 'Taksim' paylaşımı
Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, bugün Taksim İstiklal Caddesi'nde oluşan kalabalığa isyan etti. Koronavirüs vakalarının yüzde 50 arttığı İstanbul'da oluşan bu görüntüleri sosyal medya hesabından paylaşan Bakan Koca, "Bu kalabalığa giren hasta çıkar" tepkisi gösterdi.
Sağlık
https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/saglik-bakani-kocadan-taksim-paylasimi-2748539
İstanbul'un sembol yerlerinden biri olan Taksim Meydanı'nın koronavirüs öncesi günlerini aratmağı kalabalık görüntüsüne Sağlık Bakanı Koca, tepki gösterdi. BU KALABALIĞA GİREN HASTA ÇIKAR Oluşan kalabalık görüntüyü sosyal medya hesabından paylaşan Koca, Bu kalabalığa giren hasta çıkar. Taksim İstiklal Caddesi, bu Pazar, insanı iyimserlikten uzaklaştıran görüntülere sahne oldu. Maskesini takmış az sayıda kişi olmasa, Pandemi döneminde olduğumuz hiç akla gelmeyebilirdi. Mecburiyet olmadıkça kalabalık ortama girmeyelim. dedi.
5,936
Hangi besinde, kaç küp şeker bulunur?
Söz konusu sağlık olduğunda hedef tahtasına konan besinlerin başında gelen şeker, hangi besinde ne kadar bulunuyor? İşte o sorunun cevabı…
Sağlık
https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/hangi-besinde-kac-kup-seker-bulunur-253471
1 kavanoz bolonez sos = 6 küp şeker 1 adet kremalı bisküvi = 1 küp şeker 1 elma = 4. 5 küp şeker 1 kutu enerji içeceği = 5. 5 küp şeker 1 kutu kola = 7. 5 küp şeker 2 havuç = 1 küp şeker 1 mango = 9 küp şeker 1 muz = 3. 5 küp şeker 1 bardak çikolatalı milkshake = 12 küp şeker
4,417
Kovid-19'a ilişkin 'Erişkin Hasta Tedavi Rehberi' güncellendi
Sağlık Bakanlığınca hazırlanan rehbere göre, bundan böyle yatarak tedavi uygulaması gerekmeyen vaka ve yakın temaslılarına filyasyon ekipleri tarafından uygun görülmesi halinde ilaç tedavisi düzenlenebilecek.
Sağlık
https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/kovid-19a-iliskin-eriskin-hasta-tedavi-rehberi-guncellendi-2729636
Sağlık Bakanlığınca güncellenen Erişkin Hasta Tedavi Rehberine göre, yeni tip koronavirüste (Kovid-19) yatarak tedavi uygulaması gerekmeyen vaka ve yakın temaslılarına filyasyon ekipleri tarafından uygun görülmesi halinde ilaç tedavisi düzenlenebileceği belirtildi. Bakanlığın Kovid-19'a ilişkin bilgilerin yer aldığı internet sayfasında yayımlanan Kovid-19 (SARS-CoV-2 enfeksiyonu) Erişkin Hasta Tedavisi güncellendi. Rehberde, Ayaktan başvuran hastalar için olası Kovid-19 vaka sorgulama kılavuzu, Belirlenen Kovid-19 polikliniğinde erişkin hasta yönetimi, Kovid-19 erişkin hasta tedavisine ilişkin kapsamlı bilgiler yer aldı. Kovid-19 hastalarında tedaviye ilişkin rehberde, Günümüzde Kovid-19 için güvenilirliği ve etkinliği kanıtlanmış spesifik bir tedavi bulunmamaktadır. Bu hastalığa etkili bir tedavi bulabilmek amacıyla şu anda çok sayıda ilaçla 100'den fazla randomize kontrollü (Rastgele seçilen örneklem üzerinden) çalışma yapılmakta, bir kısmının önümüzdeki aylar içinde sonuçlarının açıklanması beklenmektedir. bilgisine dikkat çekildi. Rehberde, tedavi seçeneklerinin, randomize kontrollü çalışmalar çerçevesinde ve diğer bilimsel araştırmalar ile elde edilen bilgilere dayalı kullanımının daha akılcı olduğunun bilindiğinin altı çizilerek, şunlar kaydedildi: İçinde bulunulan durumun aciliyeti ve bilimsel verilerin kısıtlılığı nedeniyle, etkili olabileceği yönünde sınırlı da olsa veri bulunan tedavi seçenekleri, tüm dünyada yaygın bir şekilde bu hastalar için kullanılmaktadır. Viral enfeksiyonların genelinde olduğu gibi, SARS'tan ve influenzadan elde edilen veriler, antiviral tedavinin erken başlanmasının daha yararlı olduğunu düşündürdüğü için de antiviral ilaçların mümkün olduğunca erken başlanması önerilmiştir. Kovid-19 hastalarında olası tedavi seçeneklerinin kombine kullanımı, hasta özelinde ve var olan ilgili literatürün tümü değerlendirilerek düşünülmeli, kullanılan ilaçların etkileşimleri ve istenmeyen etkileri konusunda tedbirli olunmalıdır. Kovid-19'a özgü bir tedavinin bulunması çok zaman alacağı için mevcut pandemi sırasında ülkemizde ve başta Avrupa ve ABD olmak üzere diğer ülkelerde bu hastalığa karşı antiviral olarak, insanlarda daha önce başka hastalıkların tedavisi için ruhsatlandırılmış, bu endikasyonlarda yaygın bir şekilde kullanılmış, güvenli olduğu gösterilmiş ve invitro olarak SARS-CoV'ye etkili olduğu belirlenmiş hidroksiklorokin, favipiravir, remdesivir, lopinavir-ritonavir gibi ilaçlar önerilmiş ve kullanılmıştır. Bu ilaçların Kovid-19'daki etkinliği ve güvenilirliği konusunda çok sayıda çalışma halen devam etmektedir. Çalışmanın sonuçları bekleniyor Rehberde, bu konunun açıklığa kavuşması için halen yapılmakta olan randomize kontrollü çalışmaların sonuçlarının beklendiği vurgulandı. Kovid-19'un tedavisi konusunda yayımlanacak çalışmaların sonuçlarına göre bu önerilerin güncellenmesine devam edileceğine vurgu yapılan rehberde, Mevcut bilimsel veriler asemptomatik olup, Kovid-19 PCR testi pozitif saptanmış bireylere antiviral tedavi başlanmasını güçlü bir şekilde desteklememektedir. Ancak erken başlanan ilaçların daha etkili olduğuna ilişkin genel bilgilere dayanarak, hastayı değerlendiren hekimin uygun bulması halinde ve yan etkiler konusunda dikkatli olmak kaydıyla bu hastalara antiviral tedavi başlanabilir. değerlendirmesinde bulunuldu. Buna göre, yatarak tedavi uygulaması gerekmeyen vaka ve yakın temaslılarına filyasyon ekipleri tarafından uygun görülmesi halinde ilaç tedavisi de düzenlenebilecek.
365
Türkiye'de yeni varyant paniği... Bilim Kurulu üyesin kritik açıklama: Dikkatli olmakta fayda var
İngiltere'de ortaya çıkan koronavirüsün yeni varyantı EG.5 (Eris) Türkiye'de büyük paniğe neden oldu. Bilim Kurulu üyesi Prof. Dr. Tevfik Özlü'den rahatlatan açıklama geldi.
Sağlık
https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/turkiyede-yeni-varyant-panigi-bilim-kurulu-uyesin-kritik-aciklama-2902479
Etkisini uzun süredir yitiren koronavirüsün İngiltere'de ortaya çıkan yeni varyantı EG.5 (Eris) birçok ülkede büyük paniğe neden oldu. Yaz aylarının bitmesiyle vakaların yine artışa geçeceğini belirten uzmanlar, insanları iyice paniğe soktu. Rahatlatan açıklama ise Koranavirüs Bilim Kurulu üyesi Prof. Dr. Tevfik Özlü'den geldi. EYLÜL AYINA DİKKAT! Geçirdiğimiz pandemi süresince koranavirüsün çok sayıda mutasyon geçirdiğine dikkat çeken Özlü, “Bizi ağır hasta etmeden bizi öldürmeden virüs bizimle beraber yaşamayı öğrendi. Biz de virüsle beraber yaşamayı öğrendik. Solunum yolu virüsleri her sene Eylül aylarında yükselmeye başlarlar. Ekim, Kasım, Aralık, Ocak, Şubat gibi artar Mart-Nisan gibi de tekrar azalır. Böyle döngüsel bir süreç var. Covid-19 diğer virüsleri gibi soğuk algınlığı virüsleri gibi bu döngüde devam edecekmiş gibi duruyor” ifadelerini kullandı. VAKA VE ÖLÜM SAYILARI OLDUKÇA DÜŞÜK EG.5 varyantının daha ağır bir hastalık, daha ölümcül bir hastalık yaptığına dair bilgi sahibi olmadıklarını kaydeden Özlü, “Şu an itibariyle dünyada vaka sayıları ve ölüm sayıları oldukça düşük. Son zamanlarda bazı ülkelerde yeni varyanta bağlı olarak vaka sayılarında artışlar ya da hastane yatışlarda artışlar rapor edilmeye başlandı. Ancak henüz biz yeni varyantın da EG.5 varyantının da daha ağır bir hastalık daha ölümcül bir hastalık yaptığına dair bilgi sahibi değiliz dedi. İlgili Haberler Uzun Kovid'in görülmemiş semptomu! Genç adamın bacakları aylarca mora döndü Çok mutasyonlu Covid-19 varyantı BA.2.86 bir ülkeye daha sıçradı DİKKATLİ OLMAKTA FAYDA VAR Özgü açıklamasının devamında şu ifadeleri kullandı: Mevcut Kovid-19 hastaları arasında bu varyantın saptana bilirliği artıyor yani daha sık görülmeye başlandı. Bu da virüsün değişimle birlikte bir avantaj yakaladığını gösteriyor. Belki bir miktar bağışlılıktan kendini kurtarıyor özellikle hücreye yapışma özelliği arttığını görüyoruz. O açıdan şu anda Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) de bu virüsü izleme altında tutuyor, gözetim altında tutuyor. Artık şu anda pek çok ülke DSÖ’ye Covid-19’la ilgili düzenli veri göndermiyor. O bakımdan vaka sayıları ölüm sayıları pandemideki gibi sağlıklı değil. Onun için dikkatli olmakta fayda var” YASAKLAR GERİ GELECEK Mİ? Yeni varyantın 2020-2021 yıllarındaki gibi bir kaosa dönüşme olasılığının bulunmadığını ifade eden Özlü, açıklamalarını şöyle sürdürdü: “Son zamanlarda Avrupa’da da, Amerika’da da vakaların önemli bir kısmını bu yeni varyantın oluşturduğunu görüyoruz. İngiltere’de, İsrail’de yeni bir varyant daha ortaya çıktı yani bunlar hep oluyor olacak ama bunların tekrar eskiden 2020’de 2021’de olduğu gibi bir kaosa dönüşme olasılığı şu an için söz konusu değil. Böyle bir korku böyle bir panik yok onun için eskiden olduğu gibi yasaklar kısıtlamalar, geri dönecek diye bir korkumuz olmasın. Dikkatli olmakta fayda var. KRONİK HASTALAR KENDİLERİNİ DAHA İYİ KORUMALARI LAZIM Özellikle yaşlı kronik hastalığı olanların sadece Covid-19 için değil ama diğer solunum yoluyla bulaşan virüsler için de kendilerini korumaları lazım. Özellikle, güz ve kış aylarında salgınların artacağını dikkate alarak topluma çok karışmamak hijyene dikkat etmek temiz hava solumak kalabalıklara girmemek maskeyi gerekli ortamlarda kullanmak gibi tedbirler her zaman için risk grubu kişilere önerilir. Şu anda yeni varyantla ilgili korkular veya endişeler şu an için yersiz böyle bir durum şu anda gözükmüyor. Ama izlenmesi gereken bir süreç var, zaten sadece bu değil başka varyantlar da var şu anda izlem altında takip ediliyor. Virüsün daha ölümcül daha ağır bir hastalık yapıcı bir forma dönüştüğünü gösteren herhangi bir bilgi bulgu yok.”
224
Dikkat! Çoğu zaman belirti vermiyor... Ölümcül olabilir!
Türkiye'de her 100 kişiden 6-7'sinde görülen safra kesesi taşlarının çoğu hastada belirti vermediğine dikkat çeken Genel Cerrahi Uzmanı Doç. Dr. Ahmet Alyanak, taşın safra kanalına düşmesi sonucu hayatı tehlikeye sokabileceği konusunda uyardı.
Sağlık
https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/dikkat-cogu-zaman-belirti-vermiyor-olumcul-2922146
Safra kesesi taşlarının sık karşılaşılan bir durum olduğunu dile getiren Genel Cerrahi Uzmanı Doç. Dr. Ahmet Alyanak, uyarılarda bulundu. Karaciğerin alt yüzünde, karaciğerle temas edecek biçimde bulunan safra kesesinin karaciğerden salgılanan, günlük yaklaşık 1 litre safranın toplandığı, küçük, kese biçiminde bir organ olduğunu ifade eden Alyanak, “Safra kesesinin görevi safra sıvısını depolamak, konsantre etmek ve yemekler mideden incebağırsağa geçtiğinde kasılarak içinde biriktirdiği safrayı bağırsağa akıtmaktır. Böylece yediklerimizin sindirilmesine yardımcı olur” şeklinde konuştu. TÜRKİYE'DE GÖRÜLME ORANI YÜZDE 6-7 Safra kesesi problemlerinin çoğunun safra taşlarına bağlı olduğunun altını çizen Doç. Dr. Ahmet Alyanak, Batı'da erişkin popülasyonun yüzde 10'unda safra kesesi taşı bulunur. Ülkemizde yapılan çalışmalarda da bu oranın yüzde 6-7'lerde olduğu gösterilmiştir. Yaşla birlikte görülme sıklığı artmaktadır. Amerika Birleşik Devletleri'nde 50-60 yaş arası kadınların yüzde 20'sinde, erkeklerin ise yüzde 5'inde safra kesesinde taş mevcuttur ifadelerini kullandı. YÜKSEK KOLESTEROL, SAFRADA TORTU OLUŞTURUYOR Doç. Dr. Ahmet Alyanak, safra kesesi taşlarının nasıl oluştuğunu şöyle anlattı: Karaciğerden alınan safra, safra kesesi içerisinde birikir. Burada safradaki su, emilerek safranın yoğunluğunu artırır. Safra birleşiminde bulunan lesitin gibi çeşitli maddelerin belirli miktarlardaki karışımı sayesinde alışkanlığını sürdürür fakat çeşitli kan hastalıkları, bu bölgenin enfeksiyonları, safra akımını zorlaştıran mekanik sebepler, yüksek kolesterol düzeyleri gibi safranın içinde yer alan bileşenlerin değişimine ya da safranın akışına etki eden faktörlerin varlığında safranın akışkanlığı bozulur ve safrada tortular gelişir. Bu tortuların çevresindeki birikimin zamanla artmasıyla da safra kesesi taşları gelişir. ÇOĞU ZAMAN HİÇBİR ŞİKAYET OLMAYABİLİR Safra kesesinde taş olan hastaların büyük çoğunluğunda hiçbir şikayet olmadığına dikkat çeken Doç. Dr. Alyanak, Hastaların çoğu başka bir nedenle yapılan karın ultrasongrafisi ile tesadüfen saptanır ancak safra kesesi içinde bulunan ve yer çekiminin etkisiyle hareket eden taşlar, safra kesesinin çıkışını tıkayıp boşalmasını engellediği zaman belirti vermeye başlar. Bu dönemde özellikle karın sağ üst kesimde ağrı, bulantı ve kusma gibi şikayetler görülebilir. Sağ kürek kemiğine ya da her iki kürek kemiği arasına da vurabilen bu ağrı, daha sık olarak yemek sonrasında görülme eğilimindedir dedi. TAŞ SAFRA KANALINA DÜŞERSE HAYATI TEHLİKEYE SOKABİLİR Safra kesesi taşlarının ihmal edilmemesi gerektiğinin altını çizen Doç. Dr. Alyanak, şu bilgileri paylaştı: Safra taşı ana safra kanalına düşerse, o zaman tıkanma sarılığı olarak adlandırılan sarılık veya pankreas kanalını etkileyerek pankreas iltihabı görülebilir. Her iki tabloda da hastalık hayatı ciddi anlamda tehlikeye sokabilir. Safra kesesi taşı tanısı genelde fiziki muayenede şüphe üzerine ultrasonografi ile konulur. Şikâyetlere neden olan safra kesesi taşlarında cerrahi uygulanır. Şikâyetler safra kesesini iltihaplanmasına bağlı ise genellikle ilk 3 gün içerisinde acil ameliyat ağırlık kazanır. Eğer hasta 3 gün içerisinde başvurmamışsa, yatırılarak ilaç tedavisi ve ataktan yaklaşık 6 hafta sonrasında ise cerrahi uygulanması önerilmektedir. TAŞLARIN TÜMÜNE CERRAHİ UYGULANMALI MIDIR? Ameliyat kararının hastanın karın bulguları, yaşı, ek hastalıkları ve safra kesesi iltihabının durumuna göre değişiklik gösterebileceğini belirten Doç. Dr. Alyanak, şikâyeti olmayan hastaların nasıl değerlendirileceği hakkında şunları söyledi: Asıl tartışma, belirti oluşturmamış ve tesadüfi olarak saptanmış olan safra taşlarındadır. Bu taşların tümüne cerrahi uygulanmalı mıdır? Bu konudaki çalışmalarda belirti vermemiş olan taşların 20 yıl içerisinde yüzde 20 oranında safra kesesi iltihabî tıkanma sarılığı, safra yolu iltihabı ya da pankreas iltihabı oluşturulabileceği öngörülmektedir. Bu yüzden pratikte tesadüfi olarak saptanan safra kesesi taşlarında hastanın ek hastalıkları ve yaşı ile birlikte değerlendirilerek takip ya da ameliyat kararı alınmalıdır. Hastada şeker hastalığı veya kan yıkıcı hastalık varsa dahi, yine ameliyat edilmesi gereklidir. Sadece safra taşı 1-2 cm arasında ve şikayeti olmayan ama aynı zamanda yan hastalığı olmayanlar ameliyatsız takip edilebilir. TAŞLAR DEĞİL, SAFRA KESESİ ALINIR Safra kesesinin özellikle yağlı besinlerin sindirimi için gerekli konsantre safrayı barındırdığını ve gerektiğinde bağırsağa saldığını belirten Doç. Dr. Alyanak, Safra kesesi alındığında ana safra yollarının devamı olan kol dok ile bağırsağa devamlı safra akışı olur, bu da operasyon sonrası kısa bir adaptasyon sürecinden sonra hastada herhangi bir hayati bir soruna yol açmayacaktır. Safra kesesi taşları, başta pankreatit olmak üzere safra kesesi kanseri ve bağırsak tıkanmasına dahi sebep olabilir. Ameliyatta taşlar değil, safra kesesi alınır. Çünkü safra kesesinde sorun olduğu için taş oluşmaktadır, dolayısıyla safra kesesi yerinde bırakılırsa, bu yeniden taş oluşacağı anlamına gelmektedir açıklamasında bulundu. HASTA AMELİYATIN ERTESİ GÜNÜ TABURCU OLABİLİR Ameliyatta laparoskopik yöntemin önerildiğini sözlerine ekleyen Doç. Dr. Alyanak, Laparoskopik safra kesesi ameliyatlarında 3 ya da 4 adet yarım ve 1 santimlik küçük keslerden cerrahi gerçekleşmektedir. Laparoskopik safra kesesi ameliyatı olacak hasta genellikle ameliyatın yapılacağı gün hastaneye yatar. Ameliyattan 6 saat sonra hafif gıdalar alabilir ve ayağa kalkabilir. Ameliyatın ertesi günü de taburcu edilir. Hasta ameliyat sonrasında birkaç gün aşırı gaz yapan besinlerden uzak tutulur ve sonrasında normal hayatına devam edebilir dedi. İlgili Haberler Kış aylarının vazgeçilmezi: Zencefil Bir türlü geçmeyen virüsün sebebi: Virüs bombardımanı
1,600
Saksıda yetişiyor, faydaları saymakla bitmiyor
Son yıllarda her evin başköşesinde yer alan Aloe Vera cilt sağlığında mideye birçok alanda fayda sağlar. Kızılderililerin ise ‘cennetin asası’ olarak isimlendirdiği bakımı kolay ve pratik olan saksı bitkisi Aloe Vera 6 faydaları
Sağlık
https://www.tgrthaber.com.tr/fotogaleri/saksida-yetisiyor-faydalari-saymakla-bitmiyor-26854
4,336
28 pozitif vakanın çıktığı ilçede karantina kararları alındı
Karabük'ün Yenice ilçesine bağlı Yortan beldesi merkez mahallelerinde 16, Nodullar köyünde 8, Akmanlar köyünde ise 4 kişide korona virüs (Covid-19) tespit edildi.
Sağlık
https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/28-pozitif-vakanin-ciktigi-ilcede-karantina-kararlari-alindi-2733542
Yenice ilçesine bağlı Nodullar köyünde çıkan pozitif vakalar nedeniyle 14 günlük karantina kararı alındığı açıklandı. Yortan beldesi merkez mahallelerinde ve Akmanlar köyünde çıkan pozitif vakalar nedeniyle de ev karantinası uygulaması başlatıldı. Jandarma ekipleri, köye giriş çıkışları kapatırken, kurallara uymayanlar hakkında Kabahatler Kanunu gereğince adli işlem başlatılacak. Nodullar Köyü Muhtarı İdris Karayil, köyde iki gün önce temaslı bir hastanın hastaneye şikayetler nedeniyle başvuruda bulunduğunu ve yapılan test sonucunun pozitif geldiğini belirterek, “8 tane temaslıya rastlandı. Bunun için köyümüz 14 günlük karantinaya alındı. Şuan jandarmamız bu 15 günlük süreçte giriş çıkışları takip altına almaktadır. Bizler köy muhtarı ve heyeti olarak vatandaşımızın yanındayız. Kaymakamımız olsun, Vefa Destek Grubu olsun her zaman için bizim yanımızda. Hayırlısı inşallah bu virüsü köyümüzden tedbirleri uygulayarak atlatacağız” diye konuştu. Konu ile ilgili Karabük Valiliği tarafından yapılan açıklamada, Yenice ilçesine bağlı Nodullar köyünde birden fazla Covid-19 pozitif vakanın edilmesi ve vakaların temaslı sayısının çok fazla olması nedeniyle 19.08.2020 saat 00.01'den 01.09.2020 saat 24.00'a kadar 14 gün süre ile Nodullar köyünün tamamını kapsayacak şekilde karantina uygulamasına karar verilmiştir. Yenice ilçemiz Yortan beldesi merkez mahallelerinde ve Akmanlar köyünde ikamet edip Covid-19 pozitif vaka olarak tespit edilenlerin ve pozitif vaka temaslısı olarak saptananların tüm hane halkları dahil 14 gün süre ile ev karantinası uygulamasına, Covid-19 enfeksiyonunun yayılmasının engellenmesi ve toplum sağlığının korunması amacıyla ilçemiz Nodullar köyünün tüm giriş ve çıkış noktalarının sınırlandırılmasına, Yortan beldesi merkez mahallelerinde ve Akmanlar köyünde pozitif vaka çıkan hanelerde ve pozitif vaka temaslı olarak tespit edilenlerin hanelerinde yaşayan tüm hane halkının evlerinde kalmalarına karar verilmiştir. İl Sağlık Müdürlüğü tarafından belirlenen ve evlerde tedavisi devam eden Covid-19 hastaları ile temaslılarının sağlık sebeplerin dışında evlerinden ve köyden çıkışına müsaade edilmemesine, karantina altındaki Nodullar köyü ile Yortan beldesi merkez mahallelerinde ve Akmanlar köyünde hane karantinası altındaki kamu ve özel sektör çalışanlarının karantina süresi boyunca idari izinli sayılmalarına, alınan bu kararlara uymayanlara 1593 sayılı Umumi Hıfzıssıhha Kanununun 282. maddesi gereği ve 5326 sayılı Kabahatler Kanununun 32. maddesi gereğince idari para cezası ve konusu suç teşkil eden davranışlara ilişkin Türk Ceza Kanununun 195. maddesi kapsamında gerekli adli işlemlerin uygulanmasına karar verilmiştir ifadelerine yer verildi.
7,508
Soğuk havalar fıtık ediyor
Soğuk havaların fıtığa neden olabileceğini belirten uzmanlar vatandaşları uyardı.
Sağlık
https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/soguk-havalar-fitik-ediyor-48770
Fizik Tedavi ve Manipülasyon Uzmanı Dr. Ali Şahabettinoğlu, soğuk havalarda dikkatli olunması konusunda vatandaşlara uyarılarda bulundu. Soğuk havaların bel ağrılarını hissedilir derecede arttıracağını belirten Şahabettinoğlu, “Soğuk havada belimizdeki kas kasılmalarının artış göstermesi, bel bölgemizde yoğun bir şekilde ağrılara neden olabiliyor. Oluşan bu bel ağrıları ise yaşam kalitemizin düşmesine ve sosyal hayatımızın kısıtlanmasına neden olurken, günlük hayatımızdaki birçok faaliyeti de kısıtlayacak seviyelere ulaşabiliyor. Sıcak havalarda pek hissetmediğimiz ya da önemsemediğimiz bel ağrılarının soğuk havayla birlikte kendini göstermeye başlıyor. Son yıllarda gençler arasında yaygınlaşan, atlet veya fanilasız giyinme tarzı sırt ve bel tutulmalarının görülmesine sebep oluyor. Bel sağlığımızı korumak için belimizi üşütmememizi, soğuk havalardan belimizi korumak için sıkı giyinmemizi tavsiye ediyorum dedi. Bel fıtığından kaynaklı bel ağrıları konusunda da uyarıda bulunan Şahabettinoğlu, Belinizde ağrı şikayetiniz oluyorsa bunu asla göz ardı etmemeniz gerekiyor. Belinizdeki ağrı bacağınıza yayılıyorsa, bacağınızda uyuşma, karıncalanma ve hissizlik gibi şikayetleriniz mevcutsa bel fıtığı ihtimaliniz vardır. Böyle bir durumda derhal bir fizik tedavi doktoruna gidip muayene olmanız gerekiyor. Yapılan tetkik ve iyi bir muayene sonrası bir an önce gerekli görülen tedaviye başlanmasını da önemli. Hastalığın durumuna göre fizik tedavi, ağrı kesici ve kas gevşetici ilaçlar, enjeksiyonlar ve manipülasyon (elle tedavi) yöntemlerinden bir veya birkaçı uygulanabilir diye konuştu. Manipülasyon tedavisinde hastalıklı bölge üzerine bir takım bastırma, döndürme, germe ve esnetme gibi manevraların uygulandığını dile getiren Şahabettinoğlu, Manipülasyonun masajıyla rahatsızlığın derecesine göre belirleniyor. Bu durum hafif vakalarda 2-3, orta vakalarda 4-6, ileri vakalarda ise 8-10 seans sürüyor. Genellikle haftada bir ya da iki kez olmak üzere 3-5 gün aralıklarla uygulanıyor. Elle tedavi yöntemi olan manipülasyonun dünyada Amerika, İngiltere, Kanada, Rusya, Çin, Japonya gibi birçok ülkede binlerce doktor tarafından uygulanmasına karşın Türkiye'de bu tedaviyi uygulayan doktor sayısı yeterli değil. Manipülasyon tedavisinin doktorlar arasında daha çok bilinirliğine ve yayılmasına özellikle ihtiyaç var şeklinde konuştu.
2,778
Aşı olmayanlara yasak yolda! İşte gündemdeki 'aşı' önlemleri
Türkiye’de 13 Ocak tarihinde itibaren aşılama çalışları sıkı bir şekilde devam ediyor. Ancak aşı olmak istemeyenlerin sayısı da oldukça yüksek. Aşı olmayanlara yasaklar ise gündemde. Peki hangi önlemler, yasaklar ihtimal dahilinde. İşte son durum...
Sağlık
https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/asi-olmayanlar-icin-yasak-gelecek-mi-2787892
Aşılama uygulaması kapsamında her gün milyonlarca insan aşı oluyor. 13 Ocak tarihinde sağlık çalışanları ve 65 yaş ve üstü vatandaşlar için başlayan aşı çalışmaları 10 Temmuz itibariyle 16 yaş ve üstüne kadar indi. Sağlık Bakanlığı tarafından her gün aşı olmanın önemi anlatılırken pandeminin sona ermesi için toplumun önemli bir kısmının aşılanması ve toplum bağışıklığının kazanılması gerekiyor. Bunun için aşı olmak istemeyen vatandaşları aşıya teşvik etmek için yeni düzenlemelerin gelmesi bekleniyor. İşte ‘’Aşı olmayanlar için yasak gelecek mi? Aşı olmayanlara hangi kısıtlamalar geliyor?’’ sorularının cevabı. AŞI OLMAYANLAR İÇİN YASAKLAR GELECEK Mİ? Türkiye’de güncel olarak 57 milyon 613 bin 901 kişi aşı oldu. Aşı olmak isteyenler vatandaşlar e-nabız ve MHRS üzerinden hılzıca randevu oluşturup aşı olabilir. Aşı çalışmaları tüm hızıyla devam ederken aşı olmak istemeyenleri sayısı da artıyor. Aşı olmak konusundan tedirginlik yaşayanların aşıya teşvik edilmesi için Sağlık Bakanlığının aşı olmayanlar için yeni tedbirler alması bekleniyor. Ankara Üniversite Tıp Fakültesi Enfeksiyon Hastalıkları Ana Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. İsmail Balık aşı olmayanlar için yasak gelecek mi? Aşı olmayanlara hangi tedbirler uygulanacak sorularını yanıtladı. AŞI OLMAYANLAR FUTBOL MAÇINA VE KONSERE GİDEBİLİR Mİ? Türkiye’de toplum bağışıklığının kazanılması için aşıya teşvik eden kampanyalar devam ediyor. Prof. Dr. İsmail Balık, Covid-10 aşısı olmayanların konser ve futbol maçlarına alınmamasını önerdi. Aşı olmayanlar için yeni uygulamalar başlatılması gerektiğini vurgulayan Balık, özellikle aşıya karşı ilgisiz ve tedirgin olan gençlerin aşıya teşvik edilmesi amacıyla aşı olmayanlar için konser ve futbol maçı gibi sosyal alanlara girişlerde 2 doz aşı şartı getirilmesini önerdi. Özellikle Delta ve Delta Plus varyantının Türkiye’de görülmeye başlamasıyla aşı çalışmaları daha da hızlandı. 2.doz aşı tarihlerinin öne çekilmesi ve aşı yaşının düşürülmesiyle bulaş riski daha yüksek olan varyant tehlikesi önlenmeye çalışılıyor. Bu nedenle aşı olmayanlar için yasak uzmanlar tarafından gündeme getirildi. Aşılanmanın artırılmasıyla ilgili tedbirlere yoğunlaşmak gerektiğinin altını çizen Balık, Covid-19'a karşı elimizde çok önemli bir aşı silahı var. Delta ve Delta Plus varyantları ülkemizde yayılmadan aşılamaların hızlı bir şekilde yapılması gerekiyor. Birçok ülkede aşının, salgının önüne geçilmesinde ne kadar işe yaradığı görüldü. Ülkemizde de çok net gözlemlerimiz var, aşılı olanlar arasında yoğun bakıma girme ve ölüm neredeyse hiç görülmüyor açıklamalarında bulundu. Aşı ile yeni varyantların ortaya çıkmasının önlenebileceğini hatırlatan Prof. Dr. Balık, günümüzde hızlı bulaşıcılık yönüyle bilinen varyantların ölüm riskini d artırdığını vurguladı. Balık, varyantlar yüzünden aşıların etkisini belli bir oranda azabileceğini söyledi. Ortaya çıkabilecek yeni varyantlar aşıların etkisini tamamen sıfırlayabilme ihtimaline de değindi. Böyle bir durumda karşılaşıldığında aşıların içeriğinin değişmesi ve tekrar, tekrar aşılama yapılması gerektiği uyarısında bulundu. Bu nedenle yeni varyantlar oluşmadan aşılama uygulamasının iyileşmesi gerektiğine dikkat çekti. Türkiye'de çift doz aşı oranının hızlı şekilde yüzde 75'e çıkarılması için herkesin tam seferberlik içinde hareket etmesi gerektiğini vurgulayan Balık, sözlerini şöyle sürdürdü: Salgın bitmediği gibi Delta varyantı da girdiği ülkelerde 1 ay içerisinde hakim hale geliyor. Ülkemizde de ağustosun ortalarından itibaren Delta varyantını yüzde 80 oranında görmeye başlayacağız gibi duruyor. Bu yeni bir dalgaya sebebiyet verebilir. Aşılama ve bireysel tedbirlerle önüne geçmek elimizde. Tüm vatandaşlarımızın en kısa sürede randevularını alıp çift doz aşılarını olması çok önemli. Maske, 2 metre mesafe ve hijyen gibi bireysel tedbirlerden asla taviz verilmemeli. AŞI OLMAYANLAR ÜNİVERSİTEYE GİDEBİLECEK Mİ? Aşı çalışmalarının hızlanmasının ardından vaka sayısının düşmesiyle yavaş yavaş normal hayata dönülüyor. Eğitim-öğretim yılının yüz yüze gerçekleşeceğini öngören YÖK, üniversitelerin açılış tarihi ile ilgili açıklama yaptı. İlk defa üniversiteye gidecek olan veya yeni döneme başlayacak olan öğrencilerin ve ailelerinin aşı olmayanların ne olacağı ile ilgili endişeleri başladı. Yüz yüze eğitim için heyecanlanan öğrenciler üniversiteler ne zaman açılacak ve aşı olmayanlar ne olacak sorularını gündeme taşıdı. YÖK tarafından yapılan açıklamaya göre üniversiteler 13 Eylül tarihinde yüz yüze eğitime geçerek açılacak. 2021-2022 eğitim öğretim yılı akademik takvimi 13 Eylül itibariyle başlayacak. Yükseköğretim Kurulu (YÖK) tarafından Sağlık Bakanlığı’na gönderilen yazıda üniversitelerde güvenli ve sağlıklı bir eğitim yapılması için akademik personel idari çalışanlar ve örgün eğitim görecek olan öğrencilerin 13 Eylül tarihine kadar aşılanmaları gerektiği belirtmişti. Prof. Dr. İsmail Balık, bazı üniversitelerin sadece aşılarını olmuş öğrencilerin yüz yüze eğitime katılabileceğine ilişkin açıklamalarının anımsatılması üzerine, ülkelerin aşıya teşvik amaçlı bu ve buna benzer tedbirleri almaya başladığına dikkati çekti. Aşılama konusunda katı uygulamalardan yana olmadığının altını çizen Balık, şunları kaydetti: Özellikle genç jenerasyonumuzda aşı kararsızlığı, aşıya karşı ilgisizlik da lakayıtlığının daha fazla olduğunu görüyoruz. Bu durumu aşmak, gençleri aşıya teşvik etmek amacıyla yasaklamalardan ziyade gençlerin keyfekeder sosyalleştikleri alanları kısıtlamaya dönük uygulamalara gidilebilir. Mesela konserler, tiyatro, sinema, eğlence merkezleri, futbol, basketbol maçları gibi alanlara 2 doz aşısını olmayanlar alınmayabilir. Buralar isteğe bağlı gidilen yerler olduğu için kimse de bir zarar görmez. Örneğin, toplu taşımayı, şehirler arası seyahati yasaklayamazsınız, o zaman kişinin zorunlu günlük yaşantısına dokunan müdahaleler söz konusu olur. Kadir Has Üniversitesi yaptığı çağrıda yüz yüze eğitime geçeceklerini duyurdu. Duyuru metninde öğrencilerine iki doz aşı olmalarının zorunlu olduğunu belirten Kadir Has Üniversitesi, okul girişinde QR kod sistemiyle öğrencilerin 2 doz aşı olup olmadıklarını kontrol edeceklerini vurguladı. Üniversite yönetimi, ‘’İki doz aşısı olmayan hiç kimsenin üniversite kampüsümüze girmesine izin vermeyeceğiz’’ dedi. Marmara Üniversitesi ve Üsküdar Üniversitesi de yüz yüze eğitime geçebilmek için öğrencilerinden aşı olmalarını beklediklerini söyledi. AŞI OLMAYANLAR İÇİN SOSYAL MEDYA FENOMENLERİNDEN ÇAĞRI Aşıya karşı ilgisizlik veya aşı karşıtı olanlar sosyal medyada son derece aktif. Aşı hakkında doğruluğu kanıtlanmamış iddiaları okuyan vatandaşlar aşı olmaktan çekiniyor. Özellikle gençler arasında aşı ilgisizliği veya kararsızlığının daha fazla görüldüğünü belirten Balık, gençlerin haberler yerine daha çok sosyal medyayı takip ettiğine, bu nedenle uzmanların verdiği bilgilerin ve kamu spotlarının onlara ulaşmada yetersiz kaldığına işaret etti. Prof. Dr. İsmail Balık, Türkiye'de yeni yaş gruplarına randevuların açılmasıyla günlük aşı dozunun 1. 5 milyona kadar çıktığına dikkati çekti. Aşı konusunda istekli olanlar hızlıca randevularını alıp aşılarını olurken aşı kararsızlığı yaşayanların randevuya gitmemesi sebebiyle aşılama oranları da geriledi. Bu nedenle aşı olamayanlar ve aşı kararsızlığı yaşayanlar üzerinde yoğunlaşılıyor. Balık aşı olmayanlar için aşıya teşvik çalışmaları hakkında şöyle konuştu: Maalesef aşı karşıtları sosyal medyada çok aktif. Bu nedenle sosyal medya fenomenlerinin, sanatçıların, dizi oyuncularının, sporcuların kendilerini takip eden genç nüfusu düzenli olarak aşılamanın önemi konusunda bilgilendirmesi önem taşıyor. Bu aynı zamanda bir vatandaşlık görevi. Seveni, takipçisi çok olan kişilerin aşılama konusunda sorumluluk alması gerekiyor. Tüm ünlülerimizi sosyal medya platformlarında aşı kampanyasına gönüllü olarak destek vermeye davet ediyorum. Ancak bu yolla genç jenerasyonda aşı hızımızı artırabiliriz. AŞI OLMAYANLARA SEYAHAT KISITLAMASI VAR MI? Türkiye’nin güncel olarak aşı kapasitesi 2 milyon doz olduğu açıklandı. Ancak aşıya karşı ilgisizlik nedeniyle aşılama oranları son haftalarda düşüş gösterdi. Bu nedenle aşıya olan ilgisizliği azaltmak için yeni tedbirler alınması gündeme geldi. Hem Sağlık Bakanlığı hem de bilim insanları tarafından bu konuda farklı öneriler tartışılıyor. Aşı olmayanların sosyal etkinliklere, kamu kuruluşlarına, otobüs ve uçaklara alınmaması önerilecek olan tedbirler arasında. AŞI OLMAYANLARA KISITLAMA GELECEK Mİ? Sağlık Bakanlığı’nın yayınladığı aşı haritasında Doğu ve Güneydoğu'da aşılama oranları yüzde 30'ların altındayken batı bölgelerinde bu oranın yüzde 60'ın üzerine çıktı. Prof. Dr. Balık, Burada ciddi bir uçurum söz konusu. Benzer şekilde İç Anadolu'da da aşılama oranı düşük iller var. Bu nedenle il pandemi kurullarının, aşı oranları düşük bölgelerde toplumun aşıyla ilgili yönelimlerini ve nedenlerini tespit ederek buna dönük tedbirler geliştirmesi gerekiyor. İfadelerini kullandı. Bu kapsamda her siyasi partiden milletvekillerinin, kanaat önderlerinin insanlara aşılamanın önemini anlatması gerektiğini aktaran Balık, Eğer ülkenin bir tarafında aşılama oranı çok düşük kalırsa diğer bölgelerde yüksek olsa bile ülke içinde seyahatler devam edeceğinden enfeksiyon süreklilik kazanmış olur. açıklamasında bulundu. Prof. Dr. İsmail Balık, gezici aşı ekipleri ile tarlalarda, yaylalarda, mezralarda aşılama çalışmalarının devam ettirilmesi ve yoğunlaştırılması gerektiğini de vurguladı. Aşı olmayanlar için yasak gelecek mi? sorusunun cevabını derledik. Siz de aşı olmayanlar için yasak olacak mı konusunda görüşlerinizi yorumlara yazabilirsiniz. İlgili Haberler Biontech yan etkileri neler? Biontech aşısı koruma oranı ve etkisi İki doz Sinovac aşısından sonra hangi aşı olunur? İki doz Sinovac bir doz Biontech yan etkileri Üniversiteler yüz yüze açılacak mı? Aşı olmayan öğrenciler ne olacak? Biontech aşısı kadınlarda yan etkileri neler? Biontech adet düzensizliği yapar mı?
1,671
Türkiye’de de kullanılıyor! Bu ilacı kullanan babaların çocukları tehlikede
Bilim insanları, tip 2 diyabet tedavisinde kullanılan bir ilacın doğum sorunlarına yol açtığını buldu. Türkiye’de de binlerce kişinin kullandığı ilaç, yüzde 40 oranında doğum sorunu oluşturabiliyor.
Sağlık
https://www.tgrthaber.com.tr/fotogaleri/turkiyede-de-kullaniliyor-bu-ilaci-kullanan-babalarin-cocuklari-tehlikede-26510
7,781
Aspirin kullananlar bu habere dikkat
Bayer'in aspirinin üzerine, 'Günlük kullanım kalp krizi riskini azaltır' yazdırmak için Gıda ve İlaç Enstitüsü'ne (FDA) yaptığı başvuru reddedildi.
Sağlık
https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/aspirin-kullananlar-bu-habere-dikkat-21098
FDA, yaptığı çalışmada 1990'lardan bu yana yapılan araştırmaların Aspirin'in günlük kullanımının daha önce kalp krizi geçirmiş olan kişilerde ikinci bir krizi önlemede etkili olduğunu gösterdiğini ancak daha önce kriz geçirmemiş kişilerin kalp krizi riskini azaltmadığının belirlendiğini açıkladıFDA, Aspirin'in kalp hastalığı ya da felci önlemekte etkili bir ilaç olduğuna dair bilimsel kanıt yok. Aksine sık kullanılan Aspirin'in mide ve beyin kanamasına yol açma riski mevcut sonucuna vardı.Uzmanlar ise Eğer günlük Aspirin kullanıyorsanız bırakmadan önce mutlaka doktorunuza danışın mesajını verdi.
7,648
'İlaçta katkı payının 2 katına çıkması söz konusu değil'
Genel Sağlık Sigortası Müdürü Köksal, ilaçta katkı payının 2 katına çıkacağı iddialarıyla ilgili, "2 katına çıkan herhangi bir şey zaten söz konusu değil" dedi.
Sağlık
https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/ilacta-katki-payinin-2-katina-cikmasi-soz-konusu-degil-37475
Genel Sağlık Sigortası (GSS) Genel Müdürü İsmet Köksal, ilaçta katkı payının 2 katına çıkacağı iddialarıyla ilgili Örneğin 10 liralık ve 11 liralık iki ilacı öderken, hekim hastaya 15 liralık bir ilacı da yazmış olabilir. Biz, 11 liraya kadar ödediğimiz için 4 lira vatandaşın cebinden çıkmaktaydı. Şimdi vatandaşımız 10 liralık ilacı ödediği için 5 lira ilave ücret ödemiş olacak. Doğal olarak 2 katına çıkan herhangi bir şey zaten söz konusu değil dedi. Köksal, AA muhabirine yaptığı açıklamada, 1 Ekim'den itibaren uygulanacak Sağlık Uygulama Tebliği'ndeki (SUT) bazı değişikliklerle ilgili bilgi verdi. Katkı payının hastanedeki muayeneden kaynaklanan katkı payı olduğunu belirten Köksal, devlet ve üniversiteler için 5, özel sektör için ise 12 lira olduğunu ve bu rakamlarda herhangi bir değişiklik olmadığını söyledi. Köksal, ilaçtan kaynaklanan katkı payının reçete başına 3 lira olduğunu vurgulayarak, bunun ilaç sayısıyla orantılı olduğunu, fiyatıyla alakasının bulunmadığını dile getirdi. Uygulamanın esasının çok önemli olduğunu belirten Köksal, şunları kaydetti: Önce eş değer ilaç tanımını yapalım: Aynı etkiye sahip, aynı etken maddenin aynı dozda kullanılmasıdır. Aslında 2 ilacın birbiriyle aynı olmasıdır. Dünyadaki uygulamalara bakıldığında eş değer ilaçlara aynı rakam ödeniyor. Fakat şu ana kadar bizdeki uygulamada, bu eş değer ilaçlarda yüzde 10'luk dilim içerisinde ödemekteydik. Örneğin 10 lira en alt grupta ödediğimiz bir ağrı kesici varsa 11 liralık gruba dahil olmak üzere bunlara ödeme yapıyorduk. Yani 10 ile 11 lira arasındaki rakamı ödüyorduk. Bu durumda biz diyoruz ki; 'Bu ilaçlar Sağlık Bakanlığınca eş değer ruhsatı almış, halkımızca kullanılan, aynı etken madde ve aynı etkiyi gösteren, hekimlerimiz tarafından da bu anlamda tercih edilen ilaç gruplarında 2 fiyat ödeme modelini, tek fiyat ödeme modeline dönüştürüyoruz.' Çünkü bizim gözümüzde artık bunlar aynı ilaç. Sağlık Bakanlığı da otorite olarak böyle tanımlıyor. Doğal olarak iki farklı ödediğimiz rakam yine halkımızın cebinden çıkıyor. Sonuç olarak halkımızın cebinden çıkan paranın, yine sağlık sektörüne halka harcanmak üzere aktarılmasıdır. 2 katına çıkan bir şey söz konusu değil Köksal, katkı payının 2 katına çıkacağı iddialarının doğru olmadığına dikkati çekerek, Örneğin 10 liralık ve 11 liralık iki ilacı öderken, hekim hastaya 15 liralık bir ilacı da yazmış olabilir. Biz, 11 liraya kadar ödediğimiz için 4 lira vatandaşın cebinden çıkmaktaydı. Şimdi vatandaşımız 10 liralık ilacı ödediği için 5 lira ilave ücret ödemiş olacak. Doğal olarak 2 katına çıkan herhangi bir şey zaten söz konusu değil diye konuştu. Uygulamadaki amacın tasarruf yapmak olmadığı olduğunun altını çizen Köksal, Artık aynı etken maddeli ilaca aynı parayı ödüyoruz, 'Bu ikisi aynıdır' diyoruz. Bunu da diyen biz değil otorite olarak Sağlık Bakanlığıdır dedi. Köksal, şeker, tansiyon gibi kronik hastalıkları olan kişilerin kullanmaları gereken ilaçlarını artık her defasında hekime reçete ettirmelerine ilişkin uygulamaya da değindi. Uygulamanın tüm kronik hastalıklar için geçerli olmadığını bildiren Köksal, Kronik bir hasta 2 yıllık sağlık kurulu raporu alır. Bu raporla her defasında 3 aylık rapor yazdırabilir ve 3'er aylık ilacını alabilir. Bu uygulamada bir değişiklik yok. Uygulama değişmeden önce örneğin hasta ilacını yazdırdı, 3 ay sonra eczaneden gidip direkt ilacını alabiliyordu. Şimdi o 3'üncü ayda tekrar hekime giderek bunu yazdıracak ifadelerini kullandı. Söz konusu uygulamadaki amacın Hastanın, hekime gitme sıklığını azaltabilir miyiz? şeklinde olduğunu söyleyen İsmet Köksal, Baktık ki hastanın hekime gitme sıklığı azalmıyor, aksine artıyor. Hasta zaten 2 yıllık raporunu alabiliyor, bunda değişiklik yok sadece hasta önceden yılda 2 defa hekime giderken, şimdi 4 defa gitmesi gerekiyor. Biz istiyoruz ki özellikle kronik hastaların aile hekimi ile iç içe yakın takipte olmasıdır değerlendirmesinde bulundu. Aile hekimine gidemeyen hastaların da olduğuna değinen Köksal, bu hastalara evde hizmet verildiğini, vatandaşların da asla mağdur edilmeyeceğini vurguladı. Torba Yasa'daki tüp bebek uygulamasına da değinen Köksal, şunları kaydetti: Uygulamada 23-40 yaş arasındaki, prim gün sayısı 900 güne ulaşmış veya 5 yıllık sigortalı olanlar, 3 yıl tedavi olmasına rağmen bebek sahibi olamayan vatandaşlar bundan faydalanmaktaydı. Biz özellikle gazilerimiz ve harp malullerimiz için 5 yıllık sigortalılığı ve 3 yıl tedavi olmalarını değiştirdik. Gazilerimizin aldığı her hizmeti az kabul eden bir kurumuz. Amaç, örneğin omuriliğinden sakatlanmış bir gazinin 3 yıl beklemesinin bir anlamı yok. Bu anlamda gazilerimizden bize bu yönde başvuru vardı, biz de bunları ivedilikle yerine getirmiş olduk.
329
Burun kaşıntısıyla hastaneye gitti, başına gelenler şoke etti
Kocaeli’de burun kaşıntısı sebebiyle muayeneye giden Osman Nuri Bakıroğlu, gerçeği öğrenince şoke oldu. Tahlil sonuçlarına göre Bakıroğlu’nda tümör çıktı ve ameliyata alındı.
Sağlık
https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/burun-kasintisiyla-hastaneye-gitti-basina-gelenler-soke-etti-2904685
Kocaeli’nde yaşayan 3 çocuk babası Osman Nuri Bakıroğlu, burun kaşıntısını önemsemeyip bir süre hastaneye gitmedi. Zamanla kaşıntısı artan Bakıroğlu, Ankara Atatürk Sanatoryum Eğitim ve Araştırma Hastanesi Kulak Burun Boğaz Kliniği’ne muayeneye gitti. Bakıroğlu, yapılan tetkikler sonucu burnunda tümör olduğunu öğrenince hayatının şokunu yaşadı. Kulak Burun Boğaz Kliniği Eğitim ve İdari Sorumlusu Prof. Dr. Aydın Acar ve ekibi tarafından ameliyat edilen Bakıroğlu sağlığına kavuşturuldu. 1 GÜN SONRA HEMEN AMELİYATA ALDI Bakıroğlu, yaşadığı sürece ilişkin yaptığı açıklamasında “'İzmit Kocaeli'nde yaşıyorum. Orada muayeneye gittim. Yara olduğunu söyledi ve üniversiteye yönlendirdi. Üniversitede bir parça aldılar. İyi huylu kanser tespit ettiler. Ben de bu konuda araştırmaya girdim. Ankara Atatürk Sanatoryum Eğitim ve Araştırma Hastanesinde Prof. Dr. Aydın Acar Bey'i öğrendim ve Ankara'ya geldim. Hoca bizi çok iyi karşıladı. Muayenesi ve yaptıkları tahlil tetkik sonucunda beni hastaneye yatırdı ve 1 gün sonra hemen ameliyata aldı. Çok şükür sağlığıma kavuştum” dedi. TÜMÖRÜ CERRAHİ SINIRLAR İÇERİSİNDE SAĞLIKLI BİR ŞEKİLDE ÇIKARDIK Prof. Dr. Aydın Acar ise Bakıroğlu’nun burun içinde iyileşmeyen burun kaşıntısı olduğunu dile getirerek, “Tümör olabileceğini düşündük. Kocaeli'de zaten tümör teşhisi konmuştu, fakat biz de gerekli tahlil, tetkikleri yaparak emin olmak istedik. Arkadaşlarımızla kesin tanısını koyduktan sonra ameliyat planladık ve 1 gün sonra ameliyata aldık. Tümörü cerrahi sınırlar içerisinde sağlıklı bir şekilde çıkardık. Çeşitli tedaviler eşliğinde hastamızı takibe aldık. Çok şükür hastamız sağlığına kavuştu. Bu gün taburcu ediyoruz, artık Kocaeli'den kontroller için bir müddet hastanemize gelecek.” diye konuştu. İlgili Haberler Karın ağrısıyla doktora gitti, midesinden servet çıktı! Erken ameliyat olsaydı NADİR GÖRÜLEN BİR KANSER TÜRÜ Bu hastada bulunan tümörün çok nadir görülen bir kanser türü olduğunun altını çizen Prof. Dr. Acar, burunda iyileşmeyen yaralar, kaşıntı, kanama olduğunda mutlaka bir hekim kontrolünden geçilmesi gerektiğini belirtti.
5,769
“Gergedan virüsü gribe değil, soğuk algınlığına neden oluyor”
Sağlık Bakanlığı tarafından 21 ilden gelen örneklerin incelenmesinde kasım-aralık aylarında grip dışındaki virüslerin yüzde 41,4’ünün gergedan virüsü olduğu bildirdi. Prof. Dr. Meral Sönmezoğlu, virüsün hastalığın bitiminde farklı hastalıklara da zemin hazırladığını ve bu nedenle özellikle risk grubundakilerin dikkatli olması gerektiğini söyledi.
Sağlık
https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/gergedan-virusu-gribe-degil-soguk-alginligina-neden-oluyor-2621891
Çoğunlukla ilkbahar ve sonbaharda grip benzeri belirtilerle kendini gösteren akut solunum yolu hastalığının en sık nedeni olan gergedan virüsü bu yıl da kendini gösterdi. Kasım-Aralık aylarında hastalıklara grip dışındaki virüslerin neden olduğu görüldü. Havalar soğuduğunda mevsimsel grip virüsünün (influenza) neden olduğu yaygın hastalıktan önce gergedan virüsünün hasta ettiği biliniyor. Gergedan virüsünün, grip benzeri akut solunum yolu hastalığının en sık nedeni olduğunu hatırlatan Yeditepe Üniversitesi Koşuyolu Hastanesi Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Uzmanı Prof. Dr. Meral Sönmezoğlu, belirtilerin gribi andırdığı için karıştırılabileceğini söyledi. SOLUNUM YOLUYLA BULAŞIYOR Hastalığı geçiren kişilerin öksürmesi, hapşırması sırasında ortama yaydıkları görünmeyecek kadar küçük solunum zerreciklerinin içindeki virüsün solunum yoluyla bulaştığını ifade eden Prof. Dr. Sönmezoğlu, “Hastanın yakınındaki kişilerin bu havaya solumasıyla burun ve boğazdan giriyor ve solunum yolu epiteline tutunuyor. 12-72 saat arasındaki kuluçka süresi sonrasında kişide hastalığın belirtileri görülüyor” dedi. Prof. Dr. Meral Sönmezoğlu, akut başlayan belirtileri şöyle sıraladı: “İlk belirtileri burun kuruması ve karıncalanmadır. En sık rastlanan ve rahatsız eden belirti ise boğaz ağrısı ve boğazda karıncalanma; burun akıntısı, burunda dolgunluk, 2-3 gün içinde artarak devam eden tıkanma ve hapşırma; baş ağrısı; yüzde ve kulaklarda basınç hissi; tat ve koku hissinde azalma; öksürük (yüzde 30 hastada görülür); boğuk ses ve boğuk öksürük (yüzde 20); öksürük sonrası kusma; rahatsızlık hissi ve halsizlik” BAŞKA HASTALIKLARA DA ZEMİN HAZIRLAYABİLİYOR Gergedan virüsünün, neden olduğu üst solunum yolu enfeksiyonlarının yanı sıra, hastalığın bitiminde başka hastalıklara da zemin hazırladığı için ayrı bir önemi olduğunu anlatan Prof. Dr. Sönmezoğlu, “Bu virüs sinüzitin de en sık nedeni. Bununla birlikte, orta kulak iltihabı, kronik bronşit ve KOAH’ın da alevlenmesinde etkili oluyor. Bu sebeple özellikle risk grubundaki kişilerin dikkatli olması gerekiyor” diye konuştu. Bu virüsün her yaşta görülmesine karşın belirtilerin yaşa göre farklılık gösterdiğini dile getiren Prof. Dr. Sönmezoğlu, “Bir yaşından küçüklerde yüksek ateşe neden olurken okul çağındaki çocuklarda kuru öksürük ve sulu burun akıntısı en sık belirtidir. İleri yaşlarda var olan KOAH hastalığını alevlendirir ve zatürreye neden olabilir” dedi. BULAŞMASINI ENGELLEMEK İÇİN Gergedan virüs enfeksiyonlarının genellikle hafif olduğunu ve kendi kendine geçtiğini söyleyen Prof. Dr. Sönmezolu, “Tedavi, belirtileri azaltmaya ve hafifletmeye yöneliktir. Ancak çevreye bulaşır ve komplikasyonları önlemeye yönelik tedbirlerin de alınması gerekir. Dolayısıyla hasta mutlaka dinlenmeli, mümkün olduğunca sıvı almaya çalışmalı, hekim kontrolünde antihistaminikler, burun açıcı ilaçlar ve damlalar kullanmalı. Bunun yanı sıra, çevreye bulaşmmasını önlemek için hastanın bulunduğu alan alkol bazlı dezenfektan ile silinmeli, elleri sık sık yıkanmalı, burun ve boğazın kurumasını önlemek için ortamın ısı ve nemi ayarlamalı ve kesinlikte sigara, alkol kullanılmamalı” ifadelerini kullandı. ELLERİNİZİ SIK SIK YIKAYIN Gergedan virüsünden korunmak için yapılması gerekenler hakkında da bilgi veren Prof. Dr. Sönmezolu, bunları şöyle sıraladı: “Hasta kişiler ile yakın temastan kaçının. Grip benzeri bir hastalık geçirildiğinde evde istirahat edin. Hastayken, hastalığı bulaştırmamak için mümkün olduğunca diğer insanlarla teması sınırlandırın. Aksırma ve öksürme sırasında burun ve ağzınızı kâğıt ve mendille kapatın. Kullandığınız kağıt mendili çöp kutusuna atın. Ellerinizi sabun ve su ile sık sık yıkayın. Ağız, burun ve gözlerinize kirli ellerle temas etmeyin. Yüzeyleri sık sık temizleyin. Bulunduğunuz alanları havalandırın.”
1,775
Pfizer CEO'sundan Kovid-19 için umutlandıran tahmin
ABD merkezli ilaç firması Pfizer'dan Kovid-19'la ilgili yüreklere su serpen bir açıklama geldi. Şirket CEO'su Albert Bourla, koronavirüsün daha uzun yıllar yayılmaya devam edeceğini söylese de Omicron varyantının bu kadar kısıtlamaya gidilen son dalga olacağını savundu. Bourla ayrıca yeni koronavirüs aşısı için de tarih verdi.
Sağlık
https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/pfizerdan-kovid-19-icin-umutlandiran-aciklama-2809090
Alman Biontech firmasıyla beraber geliştirdiği aşıyla koronavirüsle mücadelenin en etkili silahlarından birini ortaya çıkaran ABD'li Pfizer firmasından Kovid-19'la ilgili umut aşılayan açıklama geldi. OMICRON SON DALGA OLABİLİR Pfizer CEO'su Dr. Albert Bourla, Fransız televizyonu BFMTV’ye yaptığı açıklamada, koronavirüsün yıllar boyu dolaşmaya devam edeceğini belirtip, Çünkü tüm dünyaya yayıldı, kurtulmak kolay olmayacak ifadelerini kullandı. Bourla bununla beraber virüsün son varyantı Omicron'un bu denli kıtılmaya gidilen son dalga olabileceği tahmininde de bulundu. YENİ AŞI İÇİN TARİH VERDİ Geliştirdikleri aşının koruyuculuğunu ilk geçen varyantın Omicron olduğunu belirten Bourla, buna karşı aşının koruyuculuğunu geliştirmeye odaklandıklarını ifade etti. Bourla, “Çok kısa bir süre 3 ay içerisinde, etkili bir aşımız olacak” şeklinde konuştu. Diğer yandan Pfizer'dan yapılan açıklamada, şirketin Kovid-19’a karşı geliştirdiği ilaç olan Paxlovid’in, Fransa’da üretileceği belirtildi. Açıklamada, bu amaçla 5 yıllığına 520 milyon avro yatırım yapılacağı aktarıldı. Avrupa Birliği'nin (AB) ilaç düzenleyicisi Avrupa İlaç Ajansı (EMA), 16 Aralık’ta anti-viral Paxlovid’in Kovid-19’un tedavisinde kullanılabileceğini bildirmişti. TÜRKİYE'Yİ DE ETKİSİ ALTINA ALDI İlk olarak Güney Afrika'da ortaya çıkan Omicron varyantı, dünyada en çok İngiltere'de görüldü. Türkiye'de ise ilk kez 11 Aralık 2021 tarihinde tespit edilen Omicron varyantının çabuk bulaşıcı etkisiyle vaka sayılarında artış yaşanmış, 12 Ocak'ta 77 bin 722 yeni vaka ile salgının başından bu yana en yüksek vaka sayısına ulaşılmıştı. Son 24 saatte ise 64 bin 935 yeni vaka tespit edilirken, 162 kişi hayatını kaybetti. İlgili Haberler Omicron çıktı, Kovid-19 semptomları değişti! İşte en yaygın görülen 3 belirti Pfizer'dan Omicron aşısı açıklaması: 4. doza gerek kalmayabilir En kapsamlı Omicron araştırması: 20 ana belirtisi belli oldu Aşıdan sonra Pfizer'dan kovid hapı: Ölüm riskini yüzde 89 azaltıyor
4,084
Muhittin Böcek'ten iyi haber var
Akdeniz Üniversitesi Hastanesinde Kovid-19 tanısıyla yoğun bakımda tedavi gören Antalya Büyükşehir Belediye Başkanı Muhittin Böcek'in sağlık durumunun iyiye gittiği bildirildi.
Sağlık
https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/muhittin-bocekten-iyi-haber-var-2747234
Akdeniz Üniversitesi Hastanesinde yeni tip koronavirüs (Kovid-19) tanısıyla yoğun bakımda tedavi gören Antalya Büyükşehir Belediye Başkanı Muhittin Böcek'in sağlık durumunun iyiye gittiği bildirildi. Hastane yetkilileri, Başkan Böcek'in yoğun bakımdaki takip ve tedavisinin devam ettiğini, sağlık durumunda kötüye giden bir durumun bulunmadığını belirtti. Cihaza bağlı olan Böcek'in, Uyandırıldığı haberlerinin gerçeği yansıtmadığı ve şu an için uyandırılmasının söz konusu olmadığı vurgulandı. Böcek'in sağlık durumunun geçen haftaya göre çok daha iyi olduğu, farklı olarak sadece ECMO cihazından ayrıldı kaydedildi. 36 GÜNDÜR YOĞUN BAKIMDA Büyükşehir Belediye Başkanı Muhittin Böcek, sosyal medya hesabından 17 Ağustos'ta yaptığı paylaşımla Kovid-19 test sonucunun pozitif çıktığını duyurmuş, herkese maske, hijyen ve sosyal mesafe kurallarına uyması için uyarıda bulunmuştu. Hastanede takibi yapılan Böcek, sağlık durumu kötüleşince 7 Eylül'de yoğun bakım ünitesine alınmış, 24 Eylül'de de Akdeniz Üniversitesi Hastanesine sevk edilmişti. Akciğerlerindeki rahatsızlık nedeniyle solunum kaslarında sorun oluşan Böcek'e daha iyi nefes alabilmesi için trakeostomi (nefes borusuna delik açılması) uygulanmıştı.
3,623
Aşıda öncelikli meslek grupları netleşti
Sağlık Bakanlığı covid19asi.saglik.gov.tr adresinde aşı olacak meslek gruplarının sıralı listesini paylaştı.
Sağlık
https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/asida-oncelikli-meslek-gruplari-netlesti-2764052
Sağlık Bakanlığının Covid-19 aşısı bilgilendirme platformu sayfası üzerinden yayımladığı şemaya göre aşılama 4 aşamada gerçekleşecek. 1. aşamada aşı olacaklar kendi içerisinde A, B ve C olmak üzere 3’e ayrıldı. A grubunda; sağlık kurumunda çalışanlar (kamu, özel, üniversite, vakıf vb. tıp fakültesi ve diş hekimliği fakültesi stajyer öğrencileri dahil), tüm (kamu, serbest) eczane çalışanları (eczacı ve kalfalar dahil), B grubunda; yaşlı, engelli, koruma evleri gibi yerlerde kalan ve çalışanlar, C grubunda; 65 yaş üstü bireyler yer alıyor. Onlar da kendi içlerinde 85 yaş üstü bireyler öncelikli olmak üzere sırayla 65 yaş üzeri tüm bireyleri kapsayacak şekilde aşılarını olabilecek. 2. aşamada ise A grubunda hizmetin sürdürülmesi için öncelikli sektörler içerisinde yer alan Milli Savunma Bakanlığı çalışanları, İçişleri Bakanlığı çalışanları, kritik görevdeki kişiler, zabıta, özel güvenlik, Adalet Bakanlığı çalışanları, cezaevleri, eğitim sektörü (öğretmenler ve öğretim üyeleri), gıda sektörü (SGK kayıtlarına göre) çalışanları (fırın, yemek fabrikaları, gıda imalathaneleri, ambalajlanmış su üreticileri vb.), taşımacılık (SGK kayıtlarına göre) sektöründe çalışanlar yer alıyor. B grubunda ise öncelik sırasına göre 60-64 yaş arası bireyler, 55-59 yaş arası bireyler, 50-54 yaş arası bireyler yer alıyor. 3. aşamada A grubunda, kronik hastalığı olan 50 yaş altı kişilerden başlamak üzere sırasıyla 40-49 yaş arası bireyler, 30-39 yaş arası bireyler, 18-29 yaş arası bireyler yer alıyor. B grubunda ise 50 yaş altı diğer gruplar sırasıyla 40-49 yaş arası bireyler, 30-39 yaş arası bireyler, 18-29 yaş arası bireyler olarak tanımlanıyor. 4. aşamada ise aşılanma sırası geldiği halde aşı yaptırmayanlar yer alıyor.
4,568
Türk doktorun geliştirdiği tedavi ile kanserle mücadelede başarı oranı arttı
Almanya’da kanser türlerine karşı geliştirdiği ‘immune tedavi yöntemi’ ile gündeme gelen Türk Doktor Yadigâr Genç, geliştirdiği ‘immune tedavi yöntemi’ kanser hastalığında başarıyı arttırdığını açıkladı.
Sağlık
https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/turk-doktorun-gelistirdigi-tedavi-ile-kanserle-mucadelede-basari-orani-artti-2719712
Eğitimini Aachen Üniversitesi Tıp Fakültesinde tamamlayan Dr. Yadigar Genç, ışınlama ve kemoterapi ile kanser tedavisinde hasta olmayan hücrelerin de zarar görmesi dikkatini çekmesi üzerine geliştirdiği ‘immune tedavi yöntemi’ ile kanser hastalığının tedavisinde başarıyı arttırdıklarını açıkladı. Hastanın kendi kanından üretilen savaşçı hücrelere kanser proteinlerinin yüklenmesi ve onkolitik virüslerin kullanıldığı yöntemde kanser tedavisinde başarı önemli ölçüde arttığı kaydedildi. Almanya’da bulunan birçok hastanede onkololojik ameliyatlar gerçekleştiren Genç, Dünya’da ilk kez kanserin içerisinde yetişen ve kanseri içten yok eden hem de kanser ve tümörleri immune sistemine (bağışıklık sistemi) hedef tahtası haline getiren onkolotik bir virüs geliştirdiğini açıkladı. Hedef, yakın gelecekte kanseri tamamen bitirmek Türkiye’de geçen yıl kanser artışlarında bir artış gözlendiğini kaydeden Dr. Yadigâr Genç, “Rapor edilmiş kanserin ne kadar fazla hayatımıza dâhil olduğu ve büyük sorun oluşturduğu aşikar. Hedefimiz, immune terapi yöntemi ile yakın gelecekte kanseri tamamen bitirmek. dedi.
888
DSÖ'dan salgın uyarısı: Artık aşı bulunmuyor!
Dünya Sağlık Örgütü'nden bir yetkili, koleranın yeniden yükselişe geçtiğini ve kolera aşısı stokunun "boş ya da son derece yetersiz" olduğu uyarısında bulundu. 
Sağlık
https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/dsodan-salgin-uyarisi-2861839
Birleşmiş Milletler'e bağlı sağlık ajansı, küresel ölüm oranlarının arttığını, dünya çapında bu yıl kolera salgını bildiren yaklaşık 30 ülke olduğunu ve bunun da normal bir yıla göre yaklaşık üçte bir oranında daha yüksek bir seviye olduğunu söyledi.. ELİMİZDE AŞI KALMADI Ajansın kolera ve salgın ishalli hastalıklarla mücadele birimi direktörü Dr. Philippe Barboza, Elimizde aşı kalmadı. Daha fazla ülke (aşı) talep etmeye devam ediyor ki bu son derece zorlu bir süreç ifadesini kullandı. İlgili Haberler Üçlü virüs salgını acilleri dolup taşırdı! Prof. Dr. Hakan Oğuztürk’ten kritik uyarı: Aralık’ta Rhino virüsü de katılacak Barboza, Dünya Sağlık Örgütü'n yanı sıra diğer kuruluşlar tarafından yönetilen aşı tedarikine ilişkin Uluslararası Koordinasyon Grubu tarafından kaydedilen acil durum stokuna atıfta bulundu. Grubun stoklarına normal şartlarda yılda yaklaşık 36 milyon doz aşı girişi olsa da aşı kıtlığı, DSÖ'nün ekim ayında standart iki doz aşılama stratejisini geçici olarak askıya almasına neden oldu. COVİD AŞISI GELİŞTİRMEK DAHA CAZİP GELDİ Sorunun bir kısmının Hindistanlı bir üreticinin ihracatı durdurma kararından kaynaklandığını belirten Barboza, bu konuya dair ayrıntı vermemekle birlikte Güney Afrikalı bir üreticinin üretime başlamayı planladığını bunun da birkaç yıl alacağını kaydetti. Kolera için aşı geliştirmek, yani temelde yoksul ülkeler için bir aşı geliştirmek, aşıdan elde edilen gelirin çok daha yüksek olduğu Covid aşıları geliştirmekten muhtemelen çok daha az cazip. sözleriyle Hindistanlı üreticinin neden üretimi durdurduğuna dair ipucu verdi ve tepkisini dile getirdi.
6,527
'Kahvaltının okul başarısına doğrudan etkisi var'
Çocukların okula gitmeden önce mutlaka sabah kahvaltısı yapmaları gerektiğini söyleyen Beslenme ve Diyet Uzmanı Cansu Kolukırık, "Düzenli kahvaltı yapan çocukların üstün performans sergiledikleri görülmüştür" dedi.
Sağlık
https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/kahvaltinin-okul-basarisina-dogrudan-etkisi-var-196787
Kahvaltının okul başarısına pozitif etkilerinin olduğu bilinen bir gerçek olduğunu söyleyen Medicana Anne Çocuk Merkezi Beslenme ve Diyet Uzmanı Cansu Kolukırık, çocukların okula gitmeden önce mutlaka sabah kahvaltısı yapmaları gerektiğini, kahvaltı yapmayan çocuklarda obezite ve kronik hastalık riski arttığını söyledi. Kahvaltı öğünü üzerine birçok bilimsel araştırma yapıldığını kaydeden Kolukırık, “Son yıllarda yapılan araştırmalar ilginç bulgular ortaya koymaktadır. Çocuklarda kahvaltı öğünün öneminden ve okul başarısına etkisi önemlidir” dedi. KAHVALTININ OKUL BAŞARISINA DOĞRUDAN ETKİSİ VAR 2015 yılında bir grup normal ağırlıklı ve kilolu çocuklar üzerinde yapılan çalışmanın sonucuna göre bazı önemli bulgulara rastlandığını belirten Beslenme ve Diyet Uzmanı Cansu Kolukırık, Protein ağırlıklı kahvaltı yapan kilolu çocuklardaki enerji harcaması ve yağ yakımı karbonhidrat ağırlıklı kahvaltı yapan ve protein ağırlıklı kahvaltı yapan normal kilolu çocuklara göre daha yüksek bulunmuştur. Protein ağırlıklı kahvaltıda karbonhidrat ağırlıklı kahvaltıya göre her iki grupta da şu sonuçlar görülmüştür. Protein ağırlıklı kahvaltı yapan çocuklar yemek sonrası karbonhidrat ve yağ yakımı daha yüksektir, enerji harcaması daha yüksektir, daha çabuk tokluk hissi verir ifadelerini kullandı. ÇOCUKLARIN UYUDUĞU SAAT KAHVALTIYI, KAHVALTI DA ŞİŞMANLIĞI ETKİLİYOR Beslenme ve Diyet Uzmanı Kolukırık, 2015 yılında yaşları 6-10 arasında 236 çocuk üzerinde yapılan bir araştırmada çocukların uyuma saatlerinin kahvaltı ve vücut ağırlığına anlamlı etkileri bulunduğunu bildirerek, Geç saatte uyuyan çocukların kahvaltıda atıştırmalık tükettiği ve erken uyuyanların ise erken uyanıp sağlıklı bir kahvaltı yaptığı gözlemlenmiştir. Geç saatte uyuyan çocuklarda yağ yüzdesi, vücut ağırlığı ve bel çevresi kahvaltı çeşidi ile ilgili olarak erken uyuyanlara göre daha yüksek bulunmuştur. Ancak uyku süresinin vücut ağırlığa etkisi bulunmamıştır şeklinde konuştu. DÜZENLİ KAHVALTI ÇOCUKLARIN DİKKAT VE HAFIZASINI GELİŞTİRİYOR İngiltere’de yaşları 6 ile 16 arasında bin 386 çocuk üzerinde yapılan çalışmaya göre çocukların kahvaltı sıklığı ve bilişsel fonksiyonları incelendiğini kaydeden Kolukırık, Çocuklar dikkat testi ve hafıza testi gibi birkaç teste tabi tutulmuştur. Düzenli kahvaltı yapan çocukların üstün performans sergiledikleri görülmüştür. Bunun sonucunda kahvaltının dikkat ve hafızaya pozitif etkileri olduğunun bir kez daha altını çizebiliriz. Çin’de bin 269 çocuk üzerinde yapılan bir çalışmada ise kahvaltının sözel zekaya ve IQ test puanına pozitif etkisi olduğu bulunmuştur. Bu sonuçlara göre bir çocuğun okula gitmeden önce sabah erken saatlerde mutlaka kahvaltı yapmasını öneriyoruz. Okul performansını büyük ölçüde olumlu etkilediğini bilimsel araştırmalarca görüyoruz. Bu kahvaltı protein ağırlıklı olmalıdır. Örnek bir kahvaltı tabağı şöyle olabilir; 1 su bardağı süt 1 adet haşlanmış yumurta- 1 köfte kadar peynir 5-6 adet zeytin Domates, salatalık 1 veya 2 ince dilim tam buğday ekmeği. Bu; kalsiyumdan, demirden, liften zengin yeterli bir kahvaltı tabağıdır ifadelerini kullandı.
2,347
Uğur Şahin: Mutasyonlar aşının bağışıklığını düşürüyor
Dünyada en çok kullanılan aşı BoNTech'in kurucu ortaklarından Uğur Şahin, Covid-19 aşılarına ilişkin yeni açıklamalarda bulundu.
Sağlık
https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/ugur-sahin-mutasyonlar-asinin-bagisikligini-dusuruyor-2797000
Çin'in Wuhan kentinde ortaya çıktığı düşünülen Covid-19 virüsüyle mücadele kapsamında geliştirilen ve dünyada en çok kullanılan Pfizer/BioNTech aşısına ilişkin Prof. Dr. Uğur Şahin'den yeni açıklamalar geldi. Şahin, virüsün mutasyona uğramaya devam edeceğini bu yüzden aşıların sunduğu bağışıklığın azalabileceğini söyledi. Financial Times'ın haberine göre Şahin, mutasyonlar nedeniyle yeni aşıların geliştirilmesi gerekebileceğini şu sözlerle açıkladı: ''Önümüzdeki yılın ikinci yarısına doğru, koronavirüs aşısının formülünün değişmesi gerekecek gibi görünüyor. Bu yıl yeni bir Aşı geliştirmeye gerek yoktu. Ancak gelecek yılın ortalarına doğru çok daha farklı bir durum ile karşı karşıya kalabiliriz. Koronavirüs kalacak ve daha da adapte olacak.'' Ayrıca Şahin, Covid-19'un evriminin devam ettiğini ve evrim sürecinin henüz başında olduğumuzun altını çizdi. Aşının daha hızlı üretilmesi adına yapılan 'patenti paylaşın' çağrısı hakkında da konuşan Şahin, bu durumun kalite kontrolünü riske atacağını öne sürdü. Öte yandan BioNTech’in Baş Tıbbi Sorumlusu Özlem Türeci ise geçtiğimiz günlerde yaptığı açıklamada koronavirüsün şimdiden yönetilebilir olmaya başladığına dikkat çekerek, ''Virüs bize birkaç yıl daha eşlik edecek. Korku içinde yaşayamayız'' demişti. Türeci, aynı açıklamasında güçlendirici aşıların '12 veya 18 ayda bir' verilebileceğini öngördüğünün altını çizmişti. İlgili Haberler BioNTech'in kurucuları Özlem Türeci ve Uğur Şahin'den yeni aşı adımı Uğur Şahin ile Özlem Türeci: Aşı geliştirdik fakat koronavirüs hakkında hala endişeliyiz Özlem Türeci: 12 ayda bir aşı yapılabilir
5,319
'Türkiye'de 40 yaş üstü her 5 kişiden birinde KOAH var'
Türk Toraks Derneği Batı Anadolu Şube Başkanı Prof. Dr. Füsun Alataş, Türkiye'de 5 milyona yakın KOAH'lı hastanın sadece yüzde 10'nunun rahatsızlığının farkında olduğunu bildirdi.
Sağlık
https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/turkiyede-40-yas-ustu-her-5-kisiden-birinde-koah-var-2676790
Eskişehir Osmangazi Üniversitesi (ESOGÜ) Tıp Fakültesi Hastanesi Göğüs Hastalıkları Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi de olan Alataş, AA muhabirine yaptığı açıklamada, Sağlık Bakanlığı ve Türk Toraks Derneğinin her yıl Dünya KOAH Günü etkinlikleri yaparak toplumda KOAH farkındalığını ve bilincini artırmayı hedeflediğini söyledi. Alataş, etkinliklerin, dünyada KOAH bilincini artırmak üzere kurulan GOLD (Global Initiative of Obstructive Lung Disease) ve Dünya Sağlık Örgütü önderliğinde ortak GARD (Global Alliance Against Chronic Respiratory Diseases) Türkiye Projesi kapsamında yürütüldüğünü söyledi. Dünya KOAH Günü'nün bu yıl 20 Kasım olarak belirlendiğini ifade eden Prof. Dr. Alataş, şunları kaydetti: Hedefimiz KOAH'ın her yıl daha fazla kişi tarafından bilinmesi ve risk faktörü taşıyan kişilerin sağlık kuruluşlarına başvurmalarını sağlayarak yaşamlarını daha kaliteli sürdürmelerini sağlanmasıdır. KOAH tüm dünyada önemli bir halk sağlığı sorunu olmasına karşın kamuoyu tarafından yeterince bilinmeyen bir hastalıktır. KOAH'ın görülme sıklığı 40 yaş üstü yetişkinlerde yüzde 15-20'dir. Bir diğer deyişle toplumumuzda 40 yaş üstü her 5 kişiden birinde KOAH vardır. Oysa 10 KOAH hastasının sadece biri doktora başvurmuş ve doğru tanı alabilmiştir. Bu durumda ülkemizde bulunan yaklaşık 5 milyona yakın hastanın sadece yüzde 10'nu yani 500 bini kendisinde hastalık olduğunu bilmektedir. - KOAH TÜM ÖLÜMLERİN YÜZDE 5. 5’İNİN NEDENİ Prof. Dr. Alataş, Küresel Hastalık Yükü çalışması verilerine göre, hastalığın yılda 2. 9 milyon kişinin ölümüne neden olduğunun belirlendiğini ifade ederek, Günümüzde tüm dünyada üçüncü ölüm nedeni haline gelen KOAH, tüm ölümlerin de yüzde 5. 5’inin nedenidir. Türkiye'de solunum sistemi hastalıkları en sık görülen üçüncü ölüm nedenidir ve bu ölümlerin yüzde 61. 5'i KOAH nedeniyledir. Toplumun hastalık konusunda yeterli bilgiye sahip olmaması, hastalığın erken tanısını ve etkin tedavisini güçleştirmektedir. dedi.
1,181
BM ‘yayılma tehlikesi var’ diyerek açıkladı! Suriye’de Esed salgını ilan etmişti
Suriye’de geçen aydan bu aya etkisini gösteren kolera salgını giderek tehlikeli boyutlara ulaşıyor. Birleşmiş Milletler (BM), salgının yayılma tehlikesi olduğunu açıkladı. 10 Eylül'de Halep'te 15 kolera vakasının doğrulanmasının ardından Esed rejimi, kolera salgını olduğunu ilan etmişti.
Sağlık
https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/bm-yayilma-tehlikesi-var-diyerek-acikladi-suriyede-esed-salgini-ilan-etmisti-2846717
Dünyada koronavirüs tehlikesi devam ederken bir yandan da diğer salgınların yayılması tüm ülkeleri endişelendiriyor. Birleşmiş Milletler (BM), Suriye'de geçen aydan bu yana etkisini gösteren kolera salgınının giderek yayılma tehlikesi olduğunu açıkladı. Suriye'deki BM Mukim İnsani Yardım Koordinatörü İmran Rıza yazılı açıklamasında, geçen ayın sonundan bu yana ülkenin Halep, Deyrizor, Rakka, Haseke ve Hama bölgelerinde etkili olan kolera salgınında son durumu değerlendirdi. Rıza, 25 Ağustos'tan 10 Eylül'e kadar ülke genelinde, kolera mikrobunun yol açtığı 936 şiddetli ishal vakasının tespit edildiği ve en az 8 kişinin yaşamını yitirdiği bilgisini paylaştı. KİRLİ SU YOL AÇIYOR Vakaların 676'sının Halep'te, 201'inin Deyrizor'da, 38'inin Haseke'de, 17'sinin Rakka'da görüldüğünü kaydeden Rıza, bu vakalara çoğunlukla kirli sularla sulanan tarım ürünleri ve su kaynaklarının kirliliğinin yol açtığını belirtti. Rıza, ülkenin belirli bölgelerinde etkisini gösteren kolera salgınının Suriye halkı ve bölge ülkeler için tehdit içerdiğine vurgu yaparak salgının hızla yayılma tehlikesine dikkati çekti. Bu salgının aynı zamanda Suriye genelinde su sıkıntısı bulunduğunun işareti olduğunu belirten Rıza, Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) ve BM Çocuklara Yardım Fonunun (UNICEF) koordinasyonuyla ihtiyaç sahibi bölgelere temiz su sevkiyatı yapıldığını aktardı. ESED İLAN ETMİŞTİ 10 Eylül'de Halep'te 15 kolera vakasının doğrulanmasının ardından Esed rejimi, kolera salgını olduğunu ilan etmişti. Koleradan terör örgütü YPG/PKK işgalindeki yerleşimlerde 3, rejim kontrolündeki bölgelerde ise 2 can kaybı olduğu açıklanmıştı. İlgili Haberler Nijerya'da kolera yayılıyor! Yüzlerce kişi öldü Ölümcül kolera Yemen'deki sağlık durumunu kötüleştiriyor Vibrio bakterisinin insanların ince bağırsaklarında parazitlenmesi sonucu oluşan kolera, daha çok içme suyu ve kirli sularla yıkanmış besinler vasıtasıyla bulaşıyor. İshal, karın ağrısı, şişlik ve kusma gibi belirtilere neden olan söz konusu bakteriler, vücuda girdikten 6 ila 48 saat içinde hastalığın ortaya çıkmasına neden oluyor.
5,007
Bakan Koca açıkladı! Toplam 9 can kaybımız var
Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, “Yaşlı ve direnci zayıf 5 hastamızı kaybettik. Bugüne dek toplam 9 can kaybımız var. Hasta sayımız 670’e ulaştı” dedi.
Sağlık
https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/bakan-koca-acikladi-toplam-9-can-kaybimiz-var-2699711
Sağlık Bakanı Koca, Twitter’dan yaptığı açıklamada, Son 24 saatte 3 bin 656 şüpheliye test yapıldı. 311’i pozitif çıktı. Hasta sayımız 670’e ulaştı. Yaşlı ve direnci zayıf 5 hastamızı kaybettik. Bugüne dek toplam 9 can kaybımız var. Tamamı yaşlılarımızdan. Yaşlılarımızı koruyalım dedi.
5,504
Türkiye'nin sağlık turizmine destek
Turizmci Yurtşen Adıyaman, Türk sağlık sektörüne destek vermek amacıyla, masa başından hastane seçip, randevu alıp, rezervasyon yapılabilecek bir platform kurdu.
Sağlık
https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/turkiyenin-saglik-turizmine-destek-2655048
Türkiye'nin sağlık kurumları son 10 yılda hatırı sayılır bir gelişme kaydederek dünyanın sayılı ülkeleri arasında yer aldı. Türkiye’de kişi başı turist harcaması 600-700 dolar arasında hesaplanırken iken sağlık turizminde kişi başı 6-7 bin dolara kadar çıktığı hesaplanıyor. Turizmci Yurtşen Adıyaman, Türk sağlık sektörüne katlı vermek amacıyla sağlık turizminde masa başından hastane seçip randevu alıp rezervasyon yapılabilecek bir platform kurdu. Yapılan bilgilendirmede; bookinghealthcare.com ismindeki platformun kısa süre içinde yayına alınması beklenirken, platforma sağlık kurumları ücretsiz olarak üye olabilecek ve medikal paketlerini yapabilecek. Ayrıca hastalar, platform üzerinden dünyanın herhangi bir yerinden herhangi bir yerindeki sağlık kurumunda istedikleri sağlık hizmetlerini alabilecekler. Bu hizmetler alınırken hastaların seyahat sigortaları yapılırken küresel havayolu şirketlerinin promosyon biletlerini de satın alabilecekler. Kullanıcılar çok kısa bir süre içerisinde istediği hizmet paketlerine ulaşılabilecek Proje kurucusu Yurtşen Adıyaman, konuyla ilgili, Masa üstü bilgisayarlardan veya mobil akıllı telefonlardan ulaşılabilecek bir platform geliştirdik. Kullanıcılar çok kısa bir süre içerisinde istediği hizmet paketlerine ulaşılabilecek. Yüzde 100 Türk sermayesi ve projesi olarak hayata geçecek bookinghealthcare.com'a öncelikle Türkiye’den hastane ve diğer sağlık kurumlarının en kısa zamanda üye olmaları gerekli ve platform üzerinden medikal paketlerini hazırlamalılar. Platformumuzu yakın zamanda Türkiye’nin küresel markalarından birisi yapmayı hedefliyoruz dedi.
3,410
Sağlık Bakanı Koca: Sinovac aşısının etkinlik oranı yüzde 83,5
Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, Sinovac aşısıyla ilgili yaptığı açıklamada, "Bugün Sinovac aşısının Türkiye Faz III sonuçları açıklandı. Buna göre genel etkinlik %83,5 ve hastaneye yatışları %100 engelliyor" dedi.
Sağlık
https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/saglik-bakani-koca-sinovac-asisinin-etkinlik-orani-yuzde-83-5-2771601
Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, Bugün Sinovac aşısının Türkiye Faz III sonuçları açıklandı. Buna göre genel etkinlik %83. 5 ve hastaneye yatışları %100 engelliyor. Klinik çalışma 10 binden fazla gönüllüde yapıldı. 9 milyon dozdan fazla aşı yapıldı. Bizim tecrübemiz de hastaneye yatışların engellendiği yönünde. açıklamasını yaptı.
7,667
Kefir içmek günah mı? Kefirde alkol var mı?
Son yıllarda diyet amaçlı tüketilen kefirin içerisinde bulunan maddeler acısından haram olup olmadığı tartışma konusuydu. Prof. Dr. Ramazan Ayvallı, kefir hakkındaki kafa karıştırıcı bu konuya açıklık getirdi. Peki Kefir içmek günah mı? Kefirde alkol var mı? İşte detayları...
Sağlık
https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/kefir-icmek-gunah-mi-kefirde-alkol-var-mi-2942368
Kefir konusunda ortaya atılan tartışmalar İlahiyatçı Yazar Prof. Dr. Ramazan Ayvallı tarafından son buldu. Ayvallı, kefirin içinde alkol olduğunu bilimsel olarak açıkladı. Ayrıca açıklamalarında kefirin neden günah olduğunu da Hadis-i Şeriflerden örnek vererek açıkladı. KEFİRDE ALKOL VAR MI? Kefir, Kafkasya, Balkanlar ve Doğu Avrupa'da yaygın bir şekilde üretilen tüketilen bir içecektir. Görüntüsü ayrandan katı olan ve topaklı bir kıvama sahip olan kefir, keçi ve inek sütünden elde edilir. İçeriğinde torula mayaları, Saccharomyces sp, Lactococcus spp, Lactobacillus spp, Leuconostoc spp gibi mikroorganizmalar mevcuttur. Bu mikroorganizmaların bir araya gelmesiyle süt asidi etil alkol ve karbondioksit oluşur. Yüksek oranda fermantasyona maruz kalan süt asidi parçalandığından ortaya çıkan madde saf alkoldür. Kefir bileşimi bazında yer alan maddeler; su yüzde 80, süt asidi yüzde 0, 8, etil alkol yüzde 0, 6 oranında var. Bilimsel olarak netleşen bu oranlar nedeniyle kefirde alkol olduğunu kesinleşti. Ramazan Ayvallı'da aynı açıklama içerisinde kefirin alkollü bir içecek olduğunun altını çizdi. KEFİR İÇMEK GÜNAH MI? Prof. Dr. Ramazan Ayvallı, bir damla bir etil alkolü barındıran kefirin haram olduğunu belirtti. Tüketilmesinin günah olduğunu belirten Ayvallı, hem Kur'an'da hem de Hadis-i Şeriflerde geçen buyrukları açıkladı. Dinimizislam.com'da da aynı bilgiler yer alıyor. Ey iman edenler, içki, kumar, putlar, fal okları şeytanın necis işleridir; bunlardan uzak durun ki kurtuluşa eresiniz. Şeytan, içki ve kumar ile aranıza düşmanlık ve kin sokmak, sizi Allah’ı anmaktan ve namazdan alıkoymak ister. Artık hepiniz vazgeçin! [Maide 90. 91] İçkinin haram olduğuna dair kesin hüküm indi. [Müslim] İhtimar [alkol teşekkül] etmiş her içki haramdır. [Ebu Davud] Çoğu sarhoş eden içkinin, azını da içmek haramdır. [Nesai] İçkide ilaç özelliği yoktur. Hastalık yapar. [Müslim] İçki, bütün kötülüklerin başıdır. [Taberani] İçki kötülük doğurur. [Beyheki, Ruzeyn] İçki her kötülüğün anahtarıdır. [İbni Mace] İlgili Haberler Bilim insanlarından net uyarı! Orucu yanlış tutuyorsunuz Ramazan-ı Şerif ayının en kıymetli gecesi! Kadir Gecesinde ibadetler 80 yıl değerinde
2,598
Çocuklara koronavirüs aşısı yapılmalı mı? Koronavirüs aşısı çocuklarda yan etkileri nelerdir?
Sağlık Bakanlığı tarafından yapılan açıklamaya göre koronavirüs aşısını tüm 15 yaş üstüne ve kronik hastalığı olan 12 yaş üstüne tanımlandı. Belirlenen yaş grubuna dahil olan çocuklar ve aileleri ''Çocuklar koronavirüs aşısı olabilir mi? Covid-19 aşısı çocuklar için güvenilir mi? Çocuklar kaç yaşında koronavirüs aşısı olabilir? Çocuklarda koronavirüs aşısı yan etkileri nelerdir?'' sorularını araştırmaya başladı.
Sağlık
https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/cocuklara-koronavirus-asisi-yapilmali-mi-koronavirus-asisi-cocuklarda-yan-etkileri-nelerdir-2791653
Aşılama çalışmaları tüm hızıyla deva ederken aşı yaşı hakkında yeni bir gelişme yaşandı. Sağlık Bakanlığı tarafından yapılan açıklamaya göre aşı yaşı 15 yaş üstüne ve kronik hastalığı olan 12 yaşa indirildi. Türkiye’de güncel olarak 83 milyon 792 bin 428 kişi aşılandı. Bu kişilerden 44 milyon 096 bin 600’ü ikinci doz olduğu belirtildi. Pandemiye karşı en etkili silahın aşı olduğunu belirten uzmanlar aşı sırası gelen vatandaşların kısa sürede aşılarını olmaları konusunda uyarılarda bulunuyor. Peki çocuklar covid-19 aşısı olabilir mi? Koronavirüs aşısı çocuklarda yan etki yapar mı? Çocuklara koronavirüs aşısı yapan ülkeler hangileridir? İşte çocuklarda koronavirüs aşısı hakkında bilmeniz gerekenler. ÇOCUKLAR KORONAVİRÜS AŞISI OLABİLİR Mİ? Mart 2020 tarihinde bu yana devam eden pandemi aşı çalışmalarının başarıyla tamamlanmasının ardından gücünü kaybetmeye başladı. Aşıların bulunması, gerekli testleri başarıyla geçmesi ve kullanıma uygun hale getirilmesi derken günümüzde milyonlarca insan aşı olmaya başladı. Türkiye’de güncel olarak 111 milyon 639 bin 665 kişi aşılandı. Koronavirüs aşısı uygulama yaşı 15 yaş üzeri ve 12 yaş kronik hasta olanlara kadar indi. Yaklaşık 1.5 yıldır onkine eğitim yapan okullar Milli Eğitim Bakanlığı ve Sağlık Bakanlığı ortak kararı ile yüz yüze eğitime geçti. Okullarda yüz yüze eğitimin başlamasıyla koronavirüs vaka artışına karşı önlemler gündeme geldi. Aileler ve öğrenciler ''Çocuklar koronavirüs aşısı olabilir mi?'' sorusunun cevabına yoğunlaştı. Yetişkinlere uygulanmaya devam eden ve ciddi zararlı etkileri bulunmayan koronavirüs aşılarının ergen ve çocuklarda kullanımı tüm dünyada tartışmalara neden oldu. ABD'li ilaç şirketi Pfizer, Alman ortağı BioNTech ile geliştirdiği Covid-19 aşısının 5-11 yaş arasındaki çocuklar için etkili ve güvenli olduğunu açıklamasıyla akıllara ''Çocuklar koronavirüs aşısı olabilir mi?'' sorusunu getirdi. Özellikle okul çağında çocukları olan ailelerin endişeyle takip ettiği gelişmeler konusunda uzmanlar açıklama yaptı. ABD Hastalık Kontrol ve Korunma Merkezleri yapılan çalışmalardan çocukların koronavirüs aşısı olmasından yetişkinlerinden farklı olan bir tehlike ya da risk olmadığı belirtildi. ABD Hastalık Kontrol ve Korunma Merkezleri yaptığı araştırmalar sonucunda ailelerin en kısa sürede güvenle çocuklara koronavirüs aşısı uygulatabileceğini belirtti. Türkiye'de aşı randevusu alabilmek için e-nabız veya MHRS sistemleri kullanılıyor. Pfizer ve Biontech Faz II ve III klinik denemelerinde, aşının 5 ila 11 yaşındaki çocuklarda, daha önce 16 ila 25 yaşındakilerde gözlemledikleriyle eşleşen bağışıklık tepkisi oluşturduğunu belirtti. ABD Gıda ve İlaç İdaresi'nin aşı danışmanları, çocuklarda Covid-19 aşılarının kullanımına izin verilmesi için nelerin üstünde durulması gerektiğine dikkat çekti. Aşı danışmanları, çocukların virüse yakalanma riski çok düşük olduğu için çocuklarda aşı kullanımını aceleye getirmek istenmemesine karşı çıkarak sonbahar ve kış aylarında virüsün yeniden canlanmasının önüne geçebilmek adına çocukların aşılama çalışmalarına katılmaları gerektiğini belirtti. Yetkililer, koronavirüs varyantlarının çoğalması ve vaka sayısının artarak ölüm oranlarını yükselmesi önümüzdeki aylarda Covid-19 hastalığının daha da ciddileşeceğinin habercisi olduğunu belirtti. Bunun yanı sıra üst düzey bir FDA yetkilisi komite üyelerine Covid-19'un çocuklarda da can kaybına yol açabildiğini hatırlattı. ABD Gıda ve İlaç İdaresi (FDA) Pfizer/BioNTech'in aşısının 12 yaşından küçük kişilerde dahi kullanımı için yetki verilmişti. Aynı şekilde Moderna aşısının 12-17 yaş aralığına uygulanmasına izin verildi. BIONTECH 5-11 YAŞ ÇOCUKLARA KORONAVİRÜS AŞISI İZNİ İÇİN BAŞVURU YAPTI! ABD'li ilaç şirketi Pfizer'in resmi Twitter adresinden yapılan paylaşımda, Covid-19 aşısının 5-11 yaş arası çocuklarda kullanımı için başvuruda yapıldığını duyurdu. Pfizer'in yeni tip koronavirüs salgınına karşı BioNTech ile birlikte geliştirdiği aşının 5-11 yaş çocuklar arasında kullanılması adına acil kullanım izni başvurusunda bulunduğunu duyurmasıyla birlikte, ABD Gıda ve İlaç Dairesi'ne (FDA) yapıla başvuru duyurusu sonrasında ise Beyaz Saray'dan açıklama geldi. İddialara göre FDA ay sonunda 5 ila 11 yaş arası çocuklar için acil kullanım izni başvurusunu inceleyecek. KORONAVİRÜS AŞISI ÇOCUKLARDA YAN ETKİLERİ NELERDİR? Sağlık Bakanlığı çocuklarda koronavirüs aşı yaşını tüm 15 yaş üstüne ve kronik hastalığı olan 12 yaş üstüne tanımlandı. Bu durum akıllara ''Koronavirüs aşısı çocuklarda yan etki yapar mı? Covid-19 aşısı çocuklar için tehlikeli mi?'' sorularını getirdi. Uzmanlar tarafından yapılan açıklamaya göre 12-17 yaş arası koronavirüs aşısı olan kişilerin 18 yaş ve üzerindeki kişilerle benzer yan etkiler görüldüğünü söyledi. Çocuklarda koronavirüs aşısı yan etkileri: Aşı uygulanan bölgede ağrı ve şişkinlik, Yorgunluk, Baş, kas ve eklem ağrısı, Lenf düğümlerinde şişme, Titreme, Mide bulantısı, Kusma, Ateş. Belirtilen yan etkiler diğer yaş gruplarında olduğu gibi koronavirüs aşı uygulaması gerçekleştikten sonraki bir iki gün içerisinde ve orta/hafif düzeyde ortaya çıktı. Aşı uygulaması için yetkililerin koronavirüs aşı teşvik kampanyaları devam ederken kalp kası iltihabı gibi riskli yan etkiler gündeme gelmeye başladıç. Koronavirüs aşısı olmadan önce ''Koronavirüs aşısı çocuklarda kalp kası iltihabı yapar mı?'' sorusunun yanıtı araştırılmaya başlandı. ABD Hastalık Kontrol ve Korunma Merkezleri’nin Bağışıklık Uygulamaları Danışma Komitesi çocuklarda koronavirüs aşısı sonrasında meydana gelen kalp kası itltihabı riski konusunda çalışmalarına devam ederken uzmanlar Covid-19 nedeniyle meydana gelen hastalığın ölümcül risklerinin ve zararlarının koronavirüs aşısı yan etkilerinden çok daha tehlikeli olduğunu savundu. Uzmanlar, Moderna ve Biontech aşısı ile çocukları aşılamanın yararının, ciddi Covid risklerden daha ağır bastığına karar verdi. Son dönemde delta varyantının giderek yayılması üzerine, diğer bazı AB ülkeleri de çocuklarda koronavirüs aşısı uygulanmasına sıcak baktığı belirtiliyor. AB Komisyonu'nun onayının ardından, üye ülkelerin hükümetleri Moderna aşısının da çocuklara uygulanmasına izin verebilecek. ÇOCUKLARA KORONAVİRÜS AŞISI YAPAN ÜLKELER Sağlık Bakanlığı’nın aşı yaşını kronik hasta olanlarda 12 diğerlerin 15 yaş üstüne indirmesi gündeme ''Çocuklara koronavirüs aşısı uygulayan ülkeler var mı? Çocuklar hangi. Covid-19 aşısı uygulanmalıdır?'' sorularını getirdi. Buna göre çocuklara koronavirüs aşısı uygulayan ülkeler: Danimarka 12-15 yaş, Fransa, ebeveyn izniyle 12 yaş ve üzeri, Almanya, daha önce başka hastalıkları bulunan çocuk ve buluğ çağındaki gençlere Avusturya, 12-15 yaş, Estonya, ergenlik dönemindeki gençlere, Macaristan 16-18 yaş, İtalya, 12-15 yaş, Litvanya 12 yaş ve üzeri İspanya, 12-17 yaş, ABD 12-15 yaş, İngiltere 12-15 yaş İsviçre 12-15 yaş, Norveç, koronavirüs enfeksiyonuna bağlı olarak riskli grupta olan çocuklara, San Marino 12-15 yaş arası İsrail 12-15 yaş, Çin 3-15 yaş Japonya 12 yaş ve üzeri. 12-18 yaş aralıpına aşı uygulaması yapan ülkelerin büyük bir kısmı çocuklarda Biontech aşısını tercih ediyor. PFIZER 6 AY 5 YAŞ ARASI ÇOCUKLARA KORONAVİRÜS AŞISI ONAYI ALACAK Pfizer CEO'su Albert Bourla, 5 ila 11 yaş aralığına Covid-19 aşısı yapılması ile ilgili olarak açıklama yaptı. Albert Bourla, Temmuz ayından bu yana, ABD'de pediatrik Covid-19 vakaları yaklaşık yüzde 240 arttı. Bu deneme sonuçları, 5 ila 11 yaş arası çocuklar için aşımızın onaylanması için güçlü bir temel sağlıyor ve bunları acilen FDA'ya ve diğer düzenleyicilere sunmayı planlıyoruz'' ifadelerini kullandı. Bunun yanında Amerikan ilaç şirketi Pfizer, 2021 Kasım ayında 6 ay ile 5 yaş arasındaki çocuklara yeni tip koronavirüs aşısı yapılması için ABD Gıda ve İlaç İdaresi’ne (FDA) başvuracağı belirtti. FDA tarafından onaylanan Pfizer/Biontech aşısı, ABD’de kullanımına onay verilen ilk tam lisanslı Covid-19 aşısı olmuştu. Şirket şimdi 6 ay ve 5 yaş arası çocuklar için acil kullanım onayı istiyor. Çocuklar Covid-19 aşısı olabilir mi? Koronavirüs aşısı çocuklarda yan etkieri nelerdir? Çocuklara hangi koronavirüs aşısı yaptırılmalı? sorularının cevabını derledik. Siz de çocuklarda koronavirüs aşısı hakkında görüşlerinizi yorumlardan bize iletebilirsiniz. İlgili Haberler 3. doz Biontech aşısı Delta varyantına karşı 5 kat daha koruyucu BioNTech-Pfizer'dan Delta varyantı açıklaması Pfizer/BioNTech aşısında yeni belirti Son dakika: 15 yaş üstü ve kronik hastalığı olan 12 yaş üstünde aşılama başlıyor
7,523
Bu sabunları sakın kullanmayın!
Amerika'da yapılan bir araştırma sonucunda ellerin temiz ve bakterisiz olması için kullanılan kalıp sabunun, kelimenin tam anlamıyla bakteri yuvası olduğu anlaşıldı.
Sağlık
https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/bu-sabunlari-sakin-kullanmayin-47408
Yüzyıllardır ve hijyen için kullanılan kalıp sabunların, tam bir bakteri yuvası olduğunu biliyor muydunuz? 'da çeşitli marka, boy ve özelliklere sahip kalıp sabunların üzerinde yapılan bir araştırmaya göre, kalıp sabunların üzerinde sanılandan çok daha fazla bakteri olduğu ortaya konuldu. Hijyen için kullanılan kalıp sabunlar kullanımdan sonra ıslak ve mikroplu kalarak, bakteri üretiyor. Zamanla bu bakteriler sabunların üzerinde yuva yaparak, derinlere nüfus ediyor. Siz ellerinizi yıkadığınızda temizlediğinizi sanırken aslında daha çok kirletiyorsunuz. Halka açık yerlerde kullanılanlar daha tehlikeli Uzmanlar halka açık yerde kullanılan kalıp sabunların, normal kalıp sabunlara kıyasla daha kirli olduğunu söylüyor. Mümkün mertebe kalıp sabun kullanılmamasını öneren bilim adamları, kullanmak zorunda kalınıldığında 20- 30 saniye su altında tutulması gerektiğini söylüyor.
5,059
Bakan Koca: 'Yedikule Hastanesi’nde konulan tanı Yeni Koronavirüs değil'
​Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, “Yedikule Hastanesi’nde konulan tanı Yeni Koronavirüs (COVID-19) değil, Human Koronavirüs NL63 tanısıdır” dedi.
Sağlık
https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/bakan-koca-yedikule-hastanesinde-konulan-tani-yeni-koronavirus-degil-2696710
Bakan Koca, sosyal medya hesabından yaptığı paylaşımda, “Yedikule Hastanesi’nde konulan tanı Yeni Koronavirüs (COVID-19) değil, Human Koronavirüs NL63 tanısıdır. Virüs ailesinin çok eskiden beri iyi bilinen bir tipidir. Yol açtığı rahatsızlık basit soğuk algınlığıdır. Hastamıza acil şifalar diliyoruz. Mücadelemiz, virüsün yeni tipiyle” ifadelerini kullandı.
5,309
20'lik dişleriniz gülüşünüzü sıkmasın
Dr. Bilal Cemşit Sarı "20 yaş dişinin çevresindeki diş etinde şişlik ve kızarıklık, boyuna ve kulağa yayılan şiddetli ağrı, lenf bezlerinin şişmesi, ağız açma ve yutkunma sırasında ağrı görülebilir. Ayrıca diğer dişlerin düzgün sıralanmaları için bu dişler ortodontik tedavi amacıyla çekilmeli" dedi.
Sağlık
https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/20lik-disleriniz-gulusunuzu-sikmasin-2677951
Medipol Mega Üniversite Hastanesi Ağız Diş ve Çene Cerrahisi Bölümünden Dr. Bilal Cemşit Sarı, gömük dişlerin tedavilerine yönelik açıklama yaptı. Sarı, gömük dişlerin diş eti ya da kemik atında kalıp sürememiş diş olarak tanımlandığını belirterek 20 yaş dişleri, köpek dişleri ve küçük azı dişleri de gömük kalabilir. Ortodontik tedavi ile yerlerine getirilemeyecek durumda oldukları saptanan gömük dişlerin ağız-diş ve çene cerrahları tarafından çekilmesi gerekir ifadelerini kullandı. Ağrı ve şişliğe neden olabilir 20 yaş dişlerinin çenelerdeki yer darlığı sebebiyle çıkamadığına dikkati çeken Sarı, şöyle devam etti: Tam gömük olabildikleri gibi diş etinin altında yarı gömük kalarak ağız ortamıyla ilişkili hale gelebilir. Diş etinden çıktıkları bölgede gıda birikmesine yol açarak enfeksiyona neden olur. Enfeksiyon sonucunda, 20 yaş dişinin çevresindeki diş etinde şişlik ve kızarıklık, boyuna ve kulağa yayılan şiddetli ağrı, lenf bezlerinin şişmesi, ağız açma ve yutkunma sırasında ağrı görülebilir. Herhangi bir soruna yol açmasa bile diğer dişlerin düzgün sıralanmaları için 20 yaş dişlerinin ortodontik tedavi amacıyla çekilmeleri gerekebilir. Bu problemlerden dolayı 20 yaş dişlerinin lokal anestezi ile yalnızca bulunduğu bölge uyuşturularak çekimi gerçekleştirilmeli.
6,743
Denizli’de 'sağlıksız et' operasyonu
Pamukkale Belediyesi, ruhsatsız bir işletmede yaklaşık 5 ton ete el koydu
Sağlık
https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/denizlide-sagliksiz-et-operasyonu-166879
Denizli Pamukkale Belediyesi, sağlıksız et kesimi ve satışı yapan bir iş yerine düzenlediği operasyonda 5 ton et ele geçirdi. Pamukkale Belediyesi Zabıta Müdürlüğü ekipleri, halk sağlını korumak için denetimlere devam ediyor. Zabıta ekipleri, başta hijyen olmak üzere, evrak denetimlerini titizlikle gerçekleştirerek, tespit ettikleri eksikliklerin giderilmesi için işletmecilere uyarılarda bulunuyor. Ekipler bir ihbar üzerine sağlıksız et kesimi ve satışı yapan merdiven altı diye tabir edilen iş yerine baskın düzenledi. Korucuk Mahallesi’ndeki adrese Gıda Tarım ve Hayvancılık İl Müdürlüğü ekipleri ile birlikte giden Pamukkale Belediyesi Zabıta ekipleri, ruhsatsız işletmede yaklaşık 5 ton sağlıksız ete el koyarak imha etti. İş yeri mühürlenirken, sahiplerine de idari para cezası kesildi. Halkımızın sağlığı çok önemli Pamukkale Belediye Başkanı Hüseyin Gürlesin, Belediye Zabıta ekiplerinin halk sağlığını korumak amacıyla çalışmalarını titizlikle sürdürdüğünü ifade etti. Gıda üretimi yapan iş yerlerinin sıkı bir şekilde denetlendiğini belirten Başkan Gürlesin, Bizim için halk sağlığı çok önemli. Düzenli olarak sürdürdüğümüz denetimler dışında, vatandaşlarımızdan gelen ihbarları da anında değerlendirerek diğer kurumlarla da ortak hareket ederek gerekli önlemleri almaya devam ediyoruz. Geçtiğimiz günlerde vatandaşlarımızdan gelen bir ihbarı değerlendirerek, ruhsatsız bir iş yerinde sağlıksız et kesimi yapıldığı tespit edildi. Etler imha edilirken, işletme sahibine idari para cezası kesildi. Denetimlerimizin amacı ilçemizdeki gıda üretimi yapan işletmelerin hijyen koşullarına uygun şartlarda, yasalara uygun olarak üretim yapmasını sağlamak. Bu kapsamda Zabıta Müdürlüğü ekiplerimiz, görev alanları içerisinde sürekli olarak denetimlerini sürdürüyor. İlçe sınırlarımız içinde halkın sağlığı ile oynanmasına izin vermeyeceğiz dedi.
5,072
Tarihi kentte "korona virüs" tedbirleri
Tarihi kentte &quot2;korona virüs&quot2; tedbirleri
Sağlık
https://www.tgrthaber.com.tr/fotogaleri/tarihi-kentte-korona-virus-tedbirleri-23936
5,861
Canan Karatay: 'Kullanımı artarsa hastalık kalmaz'
Canan Karatay: 'Kullanımı artarsa hastalık kalmaz'
Sağlık
https://www.tgrthaber.com.tr/fotogaleri/canan-karatay-kullanimi-artarsa-hastalik-kalmaz-20074
6,232
Nijerya'da salgının ismi: "Lassa sıtması"
Batı Afrika ülkesi Nijerya'nın 18 eyaletinde etkili olan Lassa sıtması salgınında ölenlerin sayısı 110'a çıktı.
Sağlık
https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/nijeryada-salginin-ismi-lassa-sitmasi-229850
Nijerya Hastalık Kontrol Merkezi'nden (NCDC) yapılan açıklamada, salgın nedeniyle ocak ayından bu yana 110 kişinin hayatını kaybettiği belirtildi. Açıklamada, 18 eyalette 3 bin 126 vakanın tespit edildiği kaydedildi. Fare dışkısıyla temas sonucu bulaşan Lassa sıtması, insandan insana geçebiliyor ve ölümcül kanamalı ateşe yol açıyor.Yetkililer, halka hijyen konusunda dikkatli olmaları, fare ve diğer kemirgenlerle temas kurmamaları tavsiyesinde bulunuyor.
270
Bakan Koca'dan antibiyotik uyarısı: Ölümcül hastalıklara neden olabilir
Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, antibiyotiklerin ateş düşürmek, ağrı dindirmek ve virüslere bağlı enfeksiyonları tedavi etmek amacıyla kullanılmasına karşı uyarılarda bulundu. Antibiyotik kullanımının dünya genelinde bir halk sağlığı sorununa yol açtığını hatırlatan Koca, "Bu durumlar arasında ölümcül hastalıklar da vardır" dedi.
Sağlık
https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/bakan-kocadan-antibiyotik-uyarisi-olumcul-hastaliklara-neden-olabilir-2915591
Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, 18 Kasım Avrupa Antibiyotik Farkındalık Günü dolayısıyla yaptığı paylaşımda, antibiyotiklerin bilinçli kullanılması gerektiği konusunda uyarılarda bulundu. Koca, antibiyotiklerin, bilinçli kullanılmadığı takdirde bakterilerin yol açtığı hastalıklara karşı direnç kazanacağına ve tedavi sürecinde etkisiz hale geleceğine dikkat çekti. YANLIŞ KULLANIM ÖLÜMCÜL SONUÇLAR DOĞURABİLİR Antibiyotiklerin ateş düşürmek, ağrı dindirmek, virüslere bağlı enfeksiyonları tedavi etmek amacıyla kullanılmasının ölümcül sonuçlar doğurabileceğini belirten Koca, Antibiyotiklerin, sadece bakterilere karşı etkili olduğu unutulmamalı. Antibiyotikler, hekim önerisi ve reçete ile alınır. Enfeksiyonu en etkili biçimde tedavi etmek ve direncin ortaya çıkma riskini azaltmak için doğru dozda, doğru şekilde, reçeteye uygun zaman aralıklarıyla kullanılmaları gerekir. Bilinçsiz antibiyotik kullanımının günümüzde dünya genelinde bir halk sağlığı sorununa yol açtığını hatırlatmak isterim. https://twitter.com/drfahrettinkoca/status/1725901700303564855
644
Romalıların ‘Ömür uzatan kırmızı’ dediği meyve şifa dağıtıyor: Günde bir avuç tüketen çelik gibi oluyor
Dengeli ve sağlıklı beslenmenin bir parçası olarak ihtiyacımız olan vitamin ve mineralleri aldığımızdan emin olmak için çeşitli meyve ve sebzeler yemeliyiz Son yapılan araştırmalar, Romalıların “Ömür uzatan kırmızı” diye isimlendirdiği kızılcık meyvesinin hastalıklara karşı adeta kalkan oluşturduğunu gösterdi.
Sağlık
https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/romalilarin-omur-uzatan-kirmizi-dedigi-meyve-sifa-dagitiyor-2883328
Dünya çapında şifalı bir meyve olarak bilinen kızılcık meyvesinin, son yapılan çalışmalarda uzun vadeli hastalıkların gelişimini önlediğini ortaya koydu. A, B-1, B-1, B-3, B-6, C, E ve K vitaminlerini bünyesinde yeterince barındıran kızılcık, ayrıca protein, kalsiyum, magnezyum, potasyum, demir, çinko, sodyum ve fosfor da içeriyor. İstenmeyen hücrelerin parçalanmasına ve bunlarla savaşmaya yardımcı olan antioksidanları bünyesinde barındıran kızılcık, adeta ömrü uzatıyor. UZUN VADELİ HASTALIKLARIN GELİŞİMİNİ ÖNLÜYOR Kızılcık, vücudun çalışması ve sağlıklı kalması için ihtiyaç duyduğu birçok element içerir, ancak son araştırmalar, bu elementlerin hastalığın uzun vadeli etkilerini nasıl yavaşlattığını da göstermiştir. 2016 yılında yapılan klinik öncesi çalışmalar, kızılcıkların bazı elementlerini kanserli hücrelere karşı test etti. Bu deneyler, kızılcıktaki bazı bileşiklerin kanserli hücrelerin büyümesini yavaşlattığını veya ölümünü tetikleyebileceğini gösterdi. İnsanlar üzerinde çok az test yapılmış olmasına rağmen, kızılcıkların ilgili tedavinin yanı sıra tüketilmesi fayda olacağı kanısına vardı. Kızılcık hafıza kaybı ve cildin yaşlanması gibi yaşa bağlı kronik rahatsızlıkları erteleyen bir özelliğe de sahip. KAN BASINCINI DÜŞÜRÜYOR, KALP HASTALIKLARINI AZALTIYOR Kanıtlar, kızılcıkta bulunan bazı polifenollerin sistolik kan basıncı gibi şeyleri azaltmak için çok faydalı olabileceğini gösteriyor. Düzenli olarak tüketildiğinde kardiyovasküler hastalık geliştirme riskinizi azaltmanıza yardımcı olmaları da mümkündür. Araştırmalar, kızılcık takviyelerinin belirli unsurlarının iyi kolesterol seviyesinin korunmasına ve yüksek yoğunluklu lipoprotein (HDL) seviyelerinin iyileştirilmesine yardımcı olabileceğini göstermiştir. BAĞIŞIKLIĞI ÇELİK GİBİ YAPIYOR Kızılcık elementleri bağırsaklarınızı destekleyerek bağışıklık sisteminizi koruyabilir. Yiyecekleri sık sık sindirip parçaladığımızda, vücut tarafından serbest radikaller olarak bilinen moleküller üretilir. Antioksidanlar vücudun bu istenmeyen moleküllerden kurtulmasına ve hücreleri zararlı bakterilerden korumasına yardımcı olur. İlgili Haberler Her mevsim aynı bakım rutinini tekrarlamak iyi gelmeyebilir! Bahar aylarında rutininizi değiştirin, uzmanlara kulak verin: İşte bahar ayı cilt bakım önerileri 73 yaşında kırışıklığı yok! Ünlü modacı güzellik sırrını paylaştı!
3,734
Kovid-19 aşılarının tesliminde uygulanacak KDV oranı yüzde 1 olarak belirlendi
Sağlık Bakanlığınca onaylanan yeni tip koronavirüs (Kovid-19) aşılarının 31 Aralık 2021 tarihine kadar (bu tarih dahil) tesliminde KDV oranı yüzde 1 olarak uygulanacak.
Sağlık
https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/kovid-19-asilarinin-tesliminde-uygulanacak-kdv-orani-yuzde-1-olarak-belirlendi-2760334
Mal ve Hizmetlere Uygulanacak Katma Değer Vergisi Oranlarının Tespitine İlişkin Kararda Değişiklik Yapılmasına Dair Cumhurbaşkanı Kararı, Resmi Gazete'de yayımlandı. Buna göre, Sağlık Bakanlığınca onaylanan Kovid-19 aşılarının 31 Aralık 2021'e kadar (bu tarih dahil) tesliminde uygulanacak KDV oranı yüzde 1 olarak belirlendi. Öte yandan, kararın geçici 6. maddesinde sıralanan hizmetler için KDV oranlarının son uygulanma tarihi 31 Aralık 2020'den 31 Mayıs 2021'e uzatıldı. Kovid-19 aşısının tesliminde uygulanacak KDV oranına ilişkin hüküm bugünden, diğer hükümler ise 1 Ocak 2021'den itibaren yürürlükte olacak.