Unnamed: 0
int64
0
7.98k
Baslik
stringlengths
13
171
Ozet
stringlengths
18
904
Kategori
stringclasses
1 value
Link
stringlengths
44
201
Icerik
stringlengths
1
25.9k
7,637
Okullarda Ebola alarmı
Türkiye'de okuyan 113 Somalili öğrenci ülkeye giriş yapınca Milli Eğitim Bakanlığı harekete geçti…
Sağlık
https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/okullarda-ebola-alarmi-38285
Batı Afrika ülkelerinde ve son olarak İspanya'da görülen ölümcül “ebola” virüsünün Türkiye'ye ye sıçrama ihtimaline karşılık Milli Eğitim Bakanlığı, (MEB) okullarda alarm durumuna geçti. MEB; Ankara, Bursa, Kayseri, Konya, İzmir ve Manisa'daki Mesleki ve Teknik Anadolu Liselerinde öğrenim gören 113 Somalili öğrencinin okulların açılmasıyla Türkiye'ye geldiğini ve nasıl bir tedbir almaları gerektiğini Sağlık Bakanlığı'na sorduğu ortaya çıktı. Bunun üzerine Sağlık Bakanlığı da “Bu öğrencileri 21 gün takip edin. Ateş başta olmak üzere diğer semptomlar görülürse hemen en yakın sağlık kuruluşuna başvurun” diye MEB'e uyarıda bulundu. Sağlık Bakanlığı, takip uygulamasının Batı Afrika ülkelerinde ebola salgını süresince devam etmesini de istedi. Diğer taraftan ebola virüsüne karşı özellikle uluslararası giriş noktalarında geniş güvenlik önlemlerinin alındığı da öğrenildi. Buna göre virüsten etkilenmiş bölgelerden gelen uçaklarda ebola virüs hastalığına yönelik bilgilendirme anonsları yapılmaya başlandı. Seyahat eden vatandaşlara seyahat sağlığı hizmeti sunan Seyahat Sağlığı Merkezlerinin sayısı 32'den 45'e çıkarıldı. Virüs ile ilgili Türkçe, İngilizce ve Fransızca bilgilendirme broşürleri hazırlanarak etkilenmiş bölgelerden gelen uçaklarda dağıtılmaya başlandı. Gökhan KAYA / TÜRKİYE GAZETESİ
7,854
3 bin 200 yıllık iskelette kanser izi
Sudan'da bulunan 3200 yaşındaki iskelette kanser izlerine rastlandı.
Sağlık
https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/3-bin-200-yillik-iskelette-kanser-izi-13898
Arkeologlar, Sudan'da en eski kanser hastasının kalıntılarını buldu. İngiltere'deki Durham Üniversitesi ve British Museum'dan araştırmacılar, Nil kıyısındaki Amara West arkeoloji sitesinde bulunan 3200 yaşındaki iskeletin bir kanser hastasına ait olduğunu ve kanserin metastaza uğradığını belirledi. Bilim adamları, 25-35 yaşlarındaki bir erkeğe ait iskelette, kemiklerdeki bozulmanın bu kişinin kansere yakalandığını gösterdiğini belirtti. Bunun, metastaza uğramış kanserin görüldüğü en eski iskelet olduğu vurgulandı. Sonuçları ''PlosOne'' dergisinde yayımlanan araştırmaya imza atanlardan Michaela Binder, söz konusu iskeletin kanserin neredeyse bilinmeyen tarihini anlamaya yardımcı olabileceğini ifade etti. Kanserin, modern yaşam tarzı ve yaşam süresinin uzamasına bağlı bir hastalık olduğu kanısı yaygın. Ancak iskeletin bulunması ilk çağda da bu hastalığın var olduğunu gösteriyor.
6,475
Deniz Baykal'ın sağlık durumu ile ilgili açıklama
Deniz Baykal'ın doktoru sağlık durumuna ilişkin açıklama yapılıyor
Sağlık
https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/deniz-baykalin-saglik-durumu-ile-ilgili-aciklama-203798
KÖTÜYE GİDİŞ YOK CHP Eski Genel Başkanı Deniz Baykal'ın son sağlık durumuyla ilgili açıklama yapan Ankara Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Erkan İbiş Deniz Baykal'ın sağlık durumunun ciddi olduğunu ancak kötüye gidişin olmadığını ifade etti. İbiş Ödemin çözülme süreci devam ediyor. Bilinci kapalı. kötüye gidiş yok. Değişik spekülasyonlar var. Siz yine de bizi takip edin. Bizden gelecek açıklamaları bekleyin. Bu bir süreç ve bununla ilgili bir tarih veremeyiz. Bunu Deniz Bey'in bünyesinin nasıl cevap vereceği belirleyecek dedi.
7,725
Acı kayısı çekirdeği kansere karşı şifa
İnönü Üniversitesi'nde yapılan deney, kayısı ile çekirdeğinin, karaciğer kanseri ve radyoterapinin yan etkilerini önlediğini ortaya çıkardı.
Sağlık
https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/aci-kayisi-cekirdegi-kansere-karsi-sifa-28112
İnönü Üniversitesi Tıp Fakültesi Biyokimya Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Aysun Bay Karabulut, acı kayısı çekirdeğinin karaciğer kanseri üzerine etkilerini belirlemek için deney gerçekleştirdiklerini bildirdi. Acı kayısı çekirdeğinin hasta farelere vererek hastalığa karşı etkilerini gözlemlediklerini anlatan Karabulut, şöyle devam etti: “Acı kayısı çekirdeğinin antikanserojen etkisi olduğunu duymuştuk, diğer taraftan içindeki siyanür maddesinin zehirli olduğu da aşikardı. Tedavi edici etkisinin içeriğindeki çekirdeğin içindeki amigdalin maddesinden kaynaklandığını biliyoruz. Bu anlamda yaptığımız bu çalışmada değişik oranlarda yüzde 3-5 oranlarında acı kayısı çekirdeğini farelere yedirdik. Bir de acı kayısı çekirdeğinden elde ettiğimiz amigdalin maddesini kullandık. Çevresel toksik madde olan karbon tetraklorur maddesini farelere verdiğimizde de karaciğer hasarı olduğunu gözlemledik. Bu anlamda acı kayısı çekirdeği ve amigdalinin apoptosis yani hücrelerin kendi kendini öldürmesi esnasında salınan parametreleri önlediğini gözlemledik. Biyokimyasal olarak oksidatif stres üzerine de oldukça etkili olduğunu gözlemledik. 2-3 tane acı kayısı çekirdeğinin karaciğer hasarına yüzde 3 oranında etki ettiğini söyleyebiliriz. Kanser göstergelerinin yüzde 3 ve amigdalin verilen gruplarda oldukça etkili olarak azalttığını tespit ettik. Hücre yenilenmesini artırdığını belirledik. Bu anlamda çalışmanın kanser tedavisine olumlu katkı sağlayacağınız düşünüyoruz. Unutmayalım ki elbette her şeyin fazlası zarar. Öldürücü dozda kullanmamak gerek.” Aysun Bay Karabulut, yaptıkları deneyi İstanbul’da Uluslararası Klinik Kimya ve Laboratuvar Tıbbı Federasyonu (IFCC) tarafından üç yılda bir düzenlenen ve bin 600 hekimin izlediği Uluslararası IFCC Kongresi’nde de sundu.
2,906
Covid-19 geçirenlerde doku ve gri madde kaybı yaşanabiliyor
Araştırmalara göre, Covid-19 hastalığını geçirenlerin koku ve tat ile ilgili bölgelerindeki gri maddede ve diğer dokularda kayıp yaşayabileceği duyuruldu.
Sağlık
https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/covid-19-gecirenlerde-doku-ve-gri-madde-kaybi-2785823
Covid-19 hastalığını geçirenlerin beyinleri üzerindeki etkisinin araştırılması için Birleşik Krallık'ta yeni bir araştırma yapıldı. UK Biobank'ın verilerine göre, koronavirüs geçirenlerin beyinlerindeki koku ve tat ile ilgili bölgelerindeki gri maddede ve diğer dokularda kayıp yaşayabileceği bildirildi. Araştırma, gri madde kaybının hastaların uzun vadede bunama geliştirme riskini artırabileceğini de öne sürdü. BUNAMA RİSKİ 782 gönüllünün katıldığı uzun süreli deneyde, bireylerin pandemi öncesi ve sonrasındaki beyin tomografileri karşılaştırdı. Çalışmalara göre, koronavirüsü hafif atlatanlarda dahil olmak üzere beyin dokusu kaybı tespit edilebilir. Beynin hafıza ile ilgili bölgelerindeki gri madde kaybının hastaların uzun vadede bunama geliştirme riskini artırabileceği öne sürüldü. Araştırmada koronavirüs geçirenlerin genel itibariyle beynin doku ve tat ile ilgili bölgelerinde önemli derecede gri madde kaybı görüldüğü belirtildi. Kişilerin uzun vadede duygu uyandıran olayları hatırlama yetenekleriyle ilgili sorunları olup olmayacağını belirlemek için daha fazla araştırmaya ihtiyaç olduğu belirtildi. Araştırmanın sonucunda yayınlanan makalede şu ifadeler yer aldı: Bulgularımız tutarlı bir şekilde birincil koku alma ve tat alma sistemiyle doğrudan bağlantılı limbik alanlardaki gri madde kaybıyla veya beyindeki koku ve tat gibi duyuların algılanması alanlar ile ilgilidir. GRİ MADDE NEDİR? Beyindeki gri madde, merkezi sinir sistemimizin bir parçası olarak görev yaparken temel itibarıyla beynin tüm işlevlerini kontrol eder. Kişilerin hareketi, hafızayı ve duyguları kontrol etmelerini sağlayan gri maddede meydana gelen bir anormalli durumunda iletişim becerileri ve beyin hücreleri etkilenir. İlgili Haberler Covid 19'un laboratuvarda üretildiği iddiasına Vuhan'dan tepki İlgili Haberler Çinli araştırmacılar yarasalarda yeni bir Covid 19 virüsü buldu
4,505
Bakan Koca: Son günlerde göstergelerimiz tedirginliğimizi artırmaktadır
Sağlık Bakanı Koca, "Son günlerde göstergelerimiz tedirginliğimizi artırmaktadır. Kısaca temizlik-maske-mesafe diye özetlediğimiz tedbirlere, ısrarla ve sebatla uyalım." dedi.
Sağlık
https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/bakan-koca-son-gunlerde-gostergelerimiz-tedirginligimizi-artirmaktadir-2722501
Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, Kartal Dr. Lütfi Kırdar Şehir Hastanesi'nin açılış töreninde yaptığı konuşmada, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın sağlığa verdiği önem ve sürekli artan desteğiyle Türkiye'nin bugün alt yapısıyla iftihar edilen bir sağlık sistemine sahip olduğunu söyledi. Başta gelişmiş ülkeler olmak üzere tüm dünyanın zor bir sınav verdiği pandemi döneminde bunu her zamankinden daha iyi fark ettiklerini belirten Koca, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın liderliğinde herkesin sağlık hakkının korunduğunu, ihtiyaç halindeki tek bir vatandaşın bile vaktinde ve kaliteli sağlık hizmetine erişimde sorun yaşanmayan bir Türkiye hedefine adım adım ilerlediklerini ifade etti. Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın gösterdiği hedef doğrultusunda sağlıkta ülkenin çağ atladığı bir dönemi birlikte inşa ettiklerini vurgulayan Koca, bu dönemin, insanının layık olduğu hizmete en üst düzeyde kavuşmasını sağlayan örnek bir model olarak tarih sahnesinde yer bulacağına inandığını dile getirdi. Koca, hala tüm insanlığın mücadele ettiği Kovid-19 pandemisinin dünyaya çok şey öğrettiğine işaret ederek, şöyle devam etti: Sağlığa yapılan yatırımların ne kadar yerinde olduğunu ve sağlık yatırımlarının özellikle bu dönemde ne kadar önemli olduğunu görmüş olduk. Güçlü bir sağlık sistemi, gelişmiş bir alt yapı ve fedakarlıktan kaçınmayan yetkin bir sağlık ordusu, böyle zamanlarda toplumun ihtiyaç duyduğu en önemli unsurlar olmaktadır. İstanbul son dönemde birer birer açılışını yaptığımız yüksek teknolojili hastanelerimizle, sağlık hizmetlerinde kamu hastaneleri açısından yeni bir döneme girecektir. Deprem anında bile hizmeti kesintiye uğramayacak şekilde inşa edildi Sağlık Bakanı Koca, Sismik izolatörlerle güçlendirilmiş Kartal Dr. Lütfi Kırdar Şehir Hastanesi de deprem anında bile hizmeti kesintiye uğramayacak şekilde inşa edilen bu hastanelerimizden birisidir. Hastanenin yeni binası 2 bölüm halinde 4 bloktan oluşuyor. Binanın oturma alanı 55 bin metrekare. 826 araçlık kapalı otoparkı mevcut. 302 bin metrekare kapalı alanda 153'ü yoğun bakım olmak üzere, 1105 yataklı. Tam teşekküllü 45 ameliyathane hizmet verecek. bilgisini verdi. Koca, içinde bulunulan günlerin, tüm dünyanın ortak bir kaygıda birleştiği ender bir zamana şahitlik ettiğini hatırlatarak, Dünyayı etkisi altına alan koronavirüs salgını ile mücadelede ülkemiz tüm dünyaya örnek bir başarı sağladı. Ancak tehlike henüz geçmiş değil, son vakaya kadar ülkemiz de vatandaşlarımız da bu riskin altında. Son günlerde göstergelerimiz tedirginliğimizi artırmaktadır. Vatandaşlarımızdan beklentimiz, normalleşme döneminde tedbirlere daha bir hassasiyetle uymalarıdır. Tehdidin karşısına tedbiri koyalım. Kısaca temizlik, maske, mesafe diye özetlediğimiz tedbirlere ısrarla ve sebatla uyalım. diye konuştu. Bakan Koca, herkesin risk altında olmasına rağmen, mücadelede ön safta yer alan sağlık çalışanlarının bu riski daha fazla taşıdığını, bu yüzden başta doktorlar olmak üzere sağlık çalışanlarından bazılarının hayatını kaybettiklerini anımsattı. Dr. Lütfi Kırdar Şehir Hastanesi'nin de pandemi hastanesi olarak hızla hizmete alınan tesislerden biri olduğuna işaret eden Koca, Hastanemizde çalışan sağlık personelimizin 166'sı ise hastalara hizmet verirken bu hastalıktan muzdarip oldu. Bu konudaki en büyük tesellimiz bu kurumda sağlık personelimizden can kaybı olmamasıdır. Bu vesile ile başta hocalarımız olmak üzere, görevi başında yitirdiğimiz sağlık personelimizi minnetle rahmetle yad ediyorum. diye konuştu. Bugün yeni binası hizmete alınan Dr. Lütfi Kırdar Şehir Hastanesi'nin adıyla yakın tarihin içinde burukluk bırakan sayfalarını da hatırlattığını ifade eden Koca, sözlerini şöyle sürdürdü: Kerkük'te hayata açılan gözlerden, Bağdat'ta tamamlanan orta öğrenime, oradan da İstanbul Tıp Fakültesine uzanan bir biyografi. Daha tıbbiye eğitimi esnasında katıldığı Balkan Savaşı ve ardından Birinci Dünya Savaşı. Erzurum Kongresinde ve Kurtuluş Savaşındaki aktif mücadelelerden istiklal madalyasına uzanan bir ömür. Milletvekilliğinin ardından 12 yıl süren Valilik ve Belediye Başkanlığı döneminde İstanbul bugüne yansıyan hizmetlerine şahittir. Bu hizmet dolu hayat ne yazık ki Sağlık Bakanı olduğu dönemde 27 Mayıs darbesi ile sonlanmış ve Yassıada mazlumları arasına adını yazdırmıştır. Koca, Her geçen gün güçlenen sağlık sistemimiz, 21. yüzyıl dünyasında Türkiye'nin adını sağlık ülkesi olarak yazdıracaktır. diyerek, bu vizyonun ortaya konmasında ve hayata geçirilmesinde öncülük eden başta Cumhurbaşkanı Erdoğan olmak üzere, İstanbul Valiliği Proje Koordinasyon Birimi'ne, tesisin inşasını üstlenen yüklenici firma çalışanlarına ve tüm katkı verenlere şükranlarını sundu.
2,770
Son dakika! 12 Temmuz 2021 koronavirüs tablosu açıklandı
Son dakika: 12 Temmuz 2021 tarihli koronavirüs tablosuna göre; son 24 saatte 227 bin 273 Kovid-19 testi yapıldı, 5 bin 404 kişinin testi pozitif çıktı, 49 kişi hayatını kaybetti.
Sağlık
https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/bir-il-daha-maviye-dondu-2788033
Türkiye'de son 24 saatte 227 bin 273 Kovid-19 testi yapıldı, 5 bin 404 kişinin testi pozitif çıktı, 49 kişi hayatını kaybetti. Koronaviürsle mücadele kapsamında son 24 saatte birinci, ikinci ve üçüncü doz toplam 855 bin 308 aşı uygulandı. BİR İL DAHA MAVİYE DÖNDÜ Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, sosyal medya hesabından yaptığı paylaşımda, Hoş geldin Edirne. Hedef nüfusun %75'inden fazlası aşı olan 4. Şehrimiz Edirne oldu. Tüm illerimizin en kısa sürede mavi renge dönmesi için aşınızı olun. ifadelerini kullandı. 11 TEMMUZ KORANAVİRÜS TABLOSU Sağlık Bakanlığının dün paylaştığı tabloya göre, 5 bin 261 yeni vaka tespit edildi, 37 kişi hayatını kaybetti. Kovid-19'la mücadele kapsamında son 24 saatte birinci, ikinci ve üçüncü doz toplam 331 bin 801 aşı uygulandı. Cumhurbaşkanlığı Kabinesi öncesinde vaka sayısında düşüş meydana geldi. 10 TEMMUZ KORONAVİRÜS TABLOSU 2 gün önce paylaşılan tabloya göre ise, 224 bin 184 test yapılırken, 5 bin 530 yeni vaka tespit edildi, 37 kişi hayatını kaybetti. İyileşen hasta sayısı ise 5 bin 217 olarak açıklandı. DÜNYADA YENİ BİR VARYANT KEŞFEDİLDİ Koronavirüs salgınında tüm tedbirler ve aşılamaya rağmen bir biri ardına çıkan varyantlar tüm dünyada endişeleri körüklüyor. Aşılama çalışmalarını büyük ölçüde tamamlanmış ülkelerde bile Delta ve Delta Plus varyantları alarma neden oldu. Daha sonra ortaya çıkan Lambada varyantının özellikleri henüz tam olarak bilinmezken kötü haber yine Hindistan'dan geldi. Bilim insanları 'Kappa' adı verilen yeni bir varyant keşfetti. Times of India'da yer alan habere göre, Kappa da Delta Plus gibi 'endişe verici varyant' olarak ilan edildi. Kappa varyantı Uttar Pradesh'te adı açıklanmayan 66 yaşındaki bir hastada tespit edildi. Hasta tüm müdahalelere rağmen kurtarılamadı. Ülkedeki doktorlar Kappa varyantının çok kısa sürede yüksek ateş ve nefes alma zorluğuna neden olduğunun altını belirtti. İlgili Haberler Tokyo'da Kovid-19 salgını nedeniyle olimpiyatlar süresince OHAL ilan edildi DSÖ'den Kovid-19'a karşı hayat kurtaran ilaç tavsiyesi ABD'den üçüncü doz Kovid-19 aşı kararı Burundan yapılan Kovid-19 aşısı yüzde 100 etkili
6,169
Su içmeyince vücutta neler oluyor?
“Bir bardak suyu bile zor içiyorum", “Özellikle kışın hiç susuzluk hissetmiyorum”, "Bir bardak su içmeden günü tamamladığım oluyor” gibi cümleleri sık sık duyuyoruz. Çünkü hayati öneme sahip olmasına rağmen pek çoğumuz, susamadıkça su içmiyoruz. Hele de kış aylarında su içmeyi neredeyse tamamen unutuyor, sağlığımıza kendi ellerimizle zarar verdiğimizin farkına bile varmıyoruz!
Sağlık
https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/su-icmeyince-vucutta-neler-oluyor-232938
Vücudumuzun yaklaşık yüzde 60-70’inin sudan oluştuğunu, tüm hücrelerin ve organların düzgün çalışabilmeleri için suya ihtiyaç duyduklarını belirten Beslenme ve Diyet Uzmanı Ayça Güleryüz, suyun canlılar için ne kadar önemli olduğunu şöyle vurguluyor: “Her gün vücut, terlemeyle, idrarla ve hatta nefes alırken bile su kaybeder. Yaşamsal faaliyetlerin devam edebilmesi için kaybedilen suyun yerine konması gerekir. Vücudun su ihtiyacı kişinin kilosuna, aktivite durumuna göre değişiklik gösterirken, kilo başına su tüketiminin 30-40 ml olması gerekir. Hiç tüketilmemesi ise ölümcül sonuçlar doğurabilir.” İhtiyacımızdan az su içtiğimizde sağlığımızı bekleyen tehlikelere dikkat çeken Beslenme ve Diyet Uzmanı Ayça Güleryüz, o tehlikeleri anlatarak uyarılarda bulunuyor. İşte su içmemenin vücuda getireceği o zararlar: Konsantrasyonu azaltıyor: Beynin yüzde 75’i sudan oluşuyor. Hafif seviyelerde susuzluk duygu durum ve bilişsel işlevlerde bozulmalara neden olabiliyor. Susuzluk sonucu konsantrasyon azalırken, kısa süreli hafıza gibi bilişsel işlevin performansı önemli ölçüde düşüyor. El-göz motor koordinasyonu bozulabildiğinden, hassas veya detaylı işlerin yapılması zorlaşıyor, güvenlik zafiyeti oluşabiliyor. Astım ve alerjiyi tetikliyor: Su tüketimi azaldığında, hava yolları su kaybını en aza indirgemek için vücut tarafından kısıtlanıyor, böylece potansiyel olarak astım ve alerjiler daha da kötüleşebiliyor. Vücudumuzdaki mikropların kısa sürede dışarı atılabilmesi için de yeterli su tüketimi önemli. Özellikle yüksek ateş ve ishal gibi durumlarda su tüketimi hayati öneme sahip. Tansiyonu yükseltiyor: Kanın yüzde 90’ı sudan oluşuyor. Kan hacmi ve kan basıncı su tüketiminden doğrudan etkilendiğinden, yeterli su tüketimi olmaması durumunda kan basıncı dengesi ayarlanamıyor, tansiyonda yükselişe neden olabiliyor. Kas kramplarına yol açıyor: Terleme, vücut için önemli bir soğutma mekanizması. Cildin soğumasına yardımcı oluyor. Öte yandan ter attıkça tuz ve bazı mineralleri de kaybediyoruz. Ter kayıpları sıvı alımıyla telafi edilmezse, vücut ısısının düzenlenmesi sağlanamıyor, ayrıca kaslara giden kan basıncı azalıp, kas krampları ve kas kasılmaları gözlemlenebiliyor. Mide- bağırsağı bozuyor: Bağırsağın düzgün çalışması için suya ihtiyacı var. Az su tüketimi olursa, sindirim sorunları ve kabızlık bir sorun haline gelebilir. Su tüketiminin yetersiz olması mide ekşimesini daha yaygın hale getiren ve mide ülserlerinin gelişimini teşvik edebilecek aşırı derecede asidik bir mideye neden olabiliyor. Baş ağrısına yol açabiliyor: Susuzluk baş ağrısına da yol açabilirken, bazı gözlemsel çalışmalar susuzluğun migren sürelerini uzatabileceğini söylüyor. Birçoğumuz gün içerisine baş ağrısı yaşarız. Bunun nedenini stres, yorgunluk, uykusuzluk veya hastalık gibi nedenlere bağlarız. Ancak gün içerisinde sıklıkla baş ağrısı çekiyorsanız ve dinmeyen baş ağrıları migrene dönüşüyorsa bunun en temel nedeni su içmemeniz olabilir. Böbrek yetmezliğine götürebiliyor: Böbrekler atıkların kan dolaşımından filtrasyonu ve idrar yolu ile atılım için suya ihtiyaç duyuyor. Böbrekler vücudumuzda her gün oluşan zararlı atık maddeleri (üre, kreatinin, ürik asit gibi) su ile seyreltip atıyorlar. Günlük ihtiyacından daha az sıvı alan insanlarda idrar akımı yavaşlayacağı için kolayca idrar yolu iltihapları ve taşları oluşabiliyor. Yetersiz su tüketimi uzun vadede böbrek yetmezliğine de yol açabiliyor. Ciltte kırışıklıklara sebep oluyor: Cildimizin yaklaşık yüzde 30’u sudan oluşuyor. Su, cilt nemini korumak ve cilt hücrelerine gerekli besin maddelerini vermek için gerekli. Cilt dokusunu yeniliyor, esnekliğini artırıyor. Bu da, kırışıklıklar ve ince çizgiler gibi yaşlanmanın belirtilerinin görünümünü geciktirmeye yardımcı oluyor. Az su tüketildiğinde ise; cilt bozuklukları ve kırışıklıklarla daha erken karşılaşılıyor. Eklem ağrılarına yol açıyor: Eklemlerde ve omurganın disklerinde bulunan kıkırdak, yaklaşık yüzde 80 oranında su içerir. Su tüketimi yeterli olduğunda kıkırdaklar daha iyi iş görür ve iyi yağlanmış omurga daha kolay hareket edebilir. Daha pürüzsüz omurgada sürtünme daha az etkilenir. Susuzluk arttığında, dejenerasyon ve hasara neden olabilir, şiddetli ağrıya yol açabilir.
423
Uzmanlar masabaşı çalışanlarını uyardı: Yapmazsanız tünel sendromuna maruz kalabilirsiniz!
Saatlerinizi bilgisayar başında geçiren bir ofis elemanıysanız bu uyarıları dikkate alın. Fiziksel Tıp ve Rehabilitasyon Bölümü uzman hekimleri, masabaşında aynı pozisyonda çalışanların başta omurga sorunları olmak üzere birçok kas-iskelet hastalığına maruz kaldığını belirtiyor.
Sağlık
https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/uzmanlardan-masabasi-calisanlari-icin-hayati-uyari-2898935
Fiziksel Tıp ve Rehabilitasyon Bölümü uzman hekimleri, masabaşı çalışanlarıyla ilgili; “Bu kişilerde boyun, sırt ve bel ağrıları, boyunda veya belde düzleşme, boyun ve bel fıtığı, dirsekte ulnar sinir tuzaklanması, el bilekte karpal tünel sendromu gelişebilir” dedi. BELLİ ARALIKLARLA MOLA VERİN VE EGZERSİZ YAPIN! Fiziksel Tıp ve Rehabilitasyon Bölümü uzman hekimleri, masa başı çalışanları bekleyen omurga sorunlarına karşı dikkat çekti. Uzmanlar, “Uzun süre masa başında pozisyon değiştirilmeden çalışmak başta omurga sorunları olmak üzere birçok kas-iskelet hastalığını tetiklemektedir. Bu kişilerde boyun, sırt ve bel ağrıları, boyunda düzleşme, belde düzleşme, boyun ve bel fıtığı, dirsekte ulnar sinir tuzaklanması, el bilekte karpal tünel sendromu gelişebilir. Ofis ergonomisinin uygunsuzluğu ve gerekli dinlenme aralıklarının verilmemesi sonucu daha çok aşırı kullanıma bağlı olarak, çalışma pozisyonu kaynaklı kas, iskelet sorunları görülmektedir. Bu sorunları gidermekteki en önemli adım doğru ofis ergonomisinin sağlanmasıdır. Aksi takdirde bu hastalıklar tedavi edilse de tekrarlayacaktır. Kişiler çalışma ofisini kendi fiziksel özelliklerine göre düzenlemeli, belli aralıklarla molalar vermeli, basit egzersizler yapmalıdır” diye konuştu. “İŞYERİ ERGONOMİSİNE DİKKAT EDİLMELİ” Öncelikle işyeri ergonomisini kişinin fiziksel özelliklerine göre düzenlemek gerektiğini ifade eden Fiziksel Tıp ve Rehabilitasyon Bölümü Dr. Öğr. Üyesi İlknur Can, “Ayakta dururken koltuğun oturma yerinin en yüksek noktası diz kapağı seviyesinin altında olmalıdır. Muhakkak otururken sırtın doğal kavsini destekleyecek şekilde sırt desteği kullanılmalıdır. Koltuğun masaya yanaşmasını engellemeyecek şekilde, dirsekleri baskıyı azaltmak için yumuşak bir malzemeden kolçak olmalıdır. Koltukta otururken kalça, diz ve ayak-bilek 90 derece pozisyonda olmalıdır. Çalışma pozisyonuna her 10 dakikada bir 30 saniye ara vermek gerekir. 2 saatte bir de 15 dakika ara vermek gerekir. Çalışma masasının yüksekliği dirsek hizasında olmalıdır. Eğer masa ayarlanamıyorsa koltuk yüksekliği artırılarak ayak desteği kullanılabilir. Klavye önkol ile aynı düzeyde bulunmalıdır. Dirsek ve el-bilek altına koruyucu pedler kullanılabilir. Monitör gözlerden en az 65 cm uzaklıkta bulunmalı, ekran gözün yatay görme hizasından 15-50 derece açıları arasında bulunmalıdır. Ofis çalışanlarında çalışma ortamında doktorunuzun size önereceği postür egzersizleri, germe egzersizleri ve gevşeme egzersizleri yapılabilir” dedi. “KULAKTAN DOLMA BİLGİLERLE HAREKET ETMEYİN” Kulaktan dolma bilgilerle hareket edilmemesi gerektiğini belirten Dr. Öğr. Üyesi Can, “Bu problemlerle karşılaşan kimseler kulaktan dolma bilgilerle hareket etmek yerine muhakkak bir fizik tedavi hekimine başvurmalıdır. Çevrelerinden duydukları, internetten gördükleri eksik bilgilerle hareket etmek kendilerine faydadan çok zarar verebilir. Son olarak masa başı çalışan kişilere tavsiyelerimiz; uyku hijyenine dikkat ederek yeterli ve kaliteli bir uyku almaları, işlenmiş gıdalardan, fazla kafeinden ve sigaradan uzak durarak sağlıklı bir beslenme düzeni oluşturmalarıdır. Bunların yanı sıra ofisteki çalışma şartlarını uygun şekilde yeniden düzenlemeleri, mola ve egzersizleri hayatlarından eksik etmemelerini önermekteyiz” şeklinde konuştu.
2,088
“Kırık diş tedavi edilmezse apseye davetiye çıkarabilir”
Dr. Öğr. Üyesi Ceyda Gündoğdu, “Diş sıkma, gıcırdatma gibi alışkanlar zamanla dişlerin kırılmasına neden olabilir. Diş kırıldıktan hemen sonra, hasta şayet parçayı bulabilirse, kırık parçayı süt veya içme suyunda muhafaza ederek bir an önce diş hekimine başvurmalıdır. Tedavi edilmeyen kırıklar dişlerde enflamasyonun artması ile dişin canlılığını kaybetmesine yol açabilir, çene ve yüzde apseler oluşturabilir” dedi.
Sağlık
https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/kirik-dis-tedavi-edilmezse-apseye-davetiye-cikarabilir-2802139
Medipol Mega Üniversite Hastanesi Restoratif Diş Tedavisi Anabilim dalı Dr. Öğretim Üyesi Ceyda Gündoğdu, toplumda sıklıkla görülen diş kırıklarına karşı önemli uyarılarda bulundu. Dr. Öğr. Üyesi Gündoğdu, “Diş kırıkları birçok sebepten kaynaklı olan, her yaşta ve cinsiyette izlenebilen dişin bütünlüğünün kaybıdır. Hastalar bu durumu ağız içerisinde sert, çözünemeyen bir cisim hissettiklerinde ya da parçanın fırladığını gördüğünde fark eder. Diş kırıkları denildiğinde ilk anda akla gelen travmalardır; araç kazaları, düşme ya da dişlere gelen ani aşırı kuvvetler sonucu dişler kırılabilir. Bu duruma ek olarak diş sıkma, gıcırdatma gibi alışkanlar zaman içerisinde diş yapısının zayıflamasına ve rutin fonksiyon anında dahi dişlerin kırılmasına neden olabilir” dedi. “KIRIK PARÇA SÜT VEYA İÇME SUYUNDA SAKLANMALI” Diyet sırasında alınan gıdaların sıcaklığının diş sağlığı için önemine işaret eden Dr. Öğr. Üyesi Gündoğdu, “Gıdaların art arda alımı sırasında oluşan sıcaklık farkı, dişlerde çatlak ve kırıklara yol açabilir. Kanal tedavisi yapılmış, üzerinde büyük dolgusu veya çürük kavitesi olan dişler sağlıklı dişlere kıyasla kırılmaya daha yatkındır. Bu tip dişler rutin beslenme anında da aşırı kuvvetler olmadan kırılabilir. Dişler travma gibi sebeplerle kırıldığında hastaların hekime başvurma hızı tedavinin başarısında oldukça önemlidir. Diş kırıldıktan hemen sonra, hastalar parçayı bulabilirse baskı uygulamadan, fırçalamadan veya diş yüzeyini temizlemeden kırık parçayı süt veya içme suyunda muhafaza ederek bir an önce diş hekimlerine başvurmalıdır. Hekime başvurma süresinin çok uzun olması kırık dişlerin tedavisinde daha komplike tedavilere ihtiyaç duyulmasına yol açabilir” şeklinde konuştu. “TEDAVİ EDİLMEZSE DİŞİN CANLILIĞI KAYBOLABİLİR” Diş kırıklarının tedavisinde ilk adımın kırığın tipini ve derinliğinin tespiti olduğunu belirten Gündoğdu, “Kırıkların tiplerine göre yapılan tedavinin şekli de değişir. Dişlerde gerçekleşen ufak kırıklar, eğer hastanın kırık parçası yanındaysa kırık parçanın yapıştırılması ile tedavi edilebilir. Kırılan dişin parçası mevcut değilse estetik materyallerle restore edilebilir. Daha derin ve onarılamayan kırıklarda kuron uygulamaları, yaprak lamina uygulamaları ile dişlerin yapısal bütünlüğünün korunması ve estetiğin onarılması da sağlanabilir. Tedavi edilmeyen kırıklar dişlerde enflamasyonun artması ile dişin canlılığını kaybetmesine yol açabilir. Canlılığını kaybetmiş dişler ilgili bölgede enfeksiyon oluşturarak çene ve yüz bölgesinde apseler oluşturabilir. Kırık dişlerin onarılmayarak fonksiyon halinde kullanılması kırıkların ilerlemesine, dişlerin onarılmaz hale gelerek bu sürecin çekim ile sonlanmasına neden olabilir” ifadelerini kullandı.
2,669
Son dakika... 31 Temmuz koronavirüs tablosu açıklandı
Son dakika haberi: Türkiye'de son 24 saatte 259 bin 196 Kovid-19 testi yapıldı, 22 bin 332 kişinin testi pozitif çıktı, 79 kişi hayatını kaybetti.
Sağlık
https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/son-dakika-31-temmuz-koronavirus-tablosu-aciklandi-2789965
Son dakika haberi: Sağlık Bakanlığı tarafından Türkiye'nin yeni korona virüs tablosu açıklandı. 31 Temmuz'da açıklanan 24 saatlik verilere göre, 22 bin 332 vaka tespit edildi. Virüs nedeniyle hayatını kaybedenlerin sayısı 79 oldu. Son 1 günde toplam 259 bin 196 test yapılırken, iyileşen hasta sayısı 5 bin 107 olarak kaydedildi. Sağlık Bakanlığı tarafından açıklanan tabloda, aşılama verilerine de yer verildi. En az 1 doz aşı olmuş 18 yaş üzeri nüfusu kapsayan verilere göre Türkiye'de 1. doz aşılama ortalama yüzde 66. 03 oldu. 2. doz ortalaması yüzde 43. 93 olurken, 1., 2. ve 3. doz aşısını olan vatandaş sayısı toplamda 73 milyon 137 bin 890'a yükseldi. AŞILAMADA İLK SIRADA MUĞLA EN SON ŞANLIURFA Verilerde, aşılamada önde giden illere de yer verildi. Bakanlığın tablosuna göre yüzde 87. 8 ile Türkiye'de en çok aşılamanın gerçekleştirildiği Muğla'yı Çanakkale, Kırklareli, Edirne, Balıkesir, Amasya, Eskişehir, Aydın, Tekirdağ ve İzmir takip etti.Bakanlığın tablosuna göre yüzde 39. 6 ile Türkiye'de en az aşılamanın gerçekleştirildiği Şanlıurfa’nın ardından Mardin, Bitlis, Muş, Diyarbakır, Siirt, Batman, Bingöl, Gümüşhane ve Iğdır takip etti. Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, sosyal paylaşım sitesi Twitter hesabından yaptığı paylaşımda, “Vaka sayıları hafta sonuna rağmen 20 bin sınırının üzerinde. Bunu tersine çevirmek mümkün. Tedbirlere uyar ve aşı ile bağışıklık kazanırsak, durum lehimize dönecek” dedi. 31 TEMMUZ KORONAVİRÜS TABLOSU 30 TEMMUZ KORONAVİRÜS TABLOSU Sağlık Bakanlığı 30 Temmuz koronavirüs tablosunu açıkladı. 22 bin 83 vaka tespit edildi. Virüs nedeniyle hayatını kaybedenlerin sayısı 69 oldu. Son 1 günde toplam 256 bin 460 test yapılırken, iyileşen hasta sayısı 5 bin 752 olarak kaydedildi. 29 TEMMUZ KORONAVİRÜS TABLOSU Sağlık Bakanlığınca, 29 Temmuz 2021 tarihli koronavirüs tablosu açıklandı. Sağlık Bakanlığı tarafından açıklanan son verilere göre; 261 bin koronavirüs testi yapıldı. 22 bin 161 yeni vaka tespit edilirken 60 kişi yaşamını yitirdi. İyileşen sayısı ise 5 bin 463 olarak açıklandı. Vaka sayısını açıklayan Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, Twitter hesabından yaptığı paylaşımda Aşı olmadan tedbirlere uymadan salgında korunmak mümkün değil. Aşı ve tedbirle yeniden mücadeleye dönelim ifadelerini kullandı. İlgili Haberler Son dakika! Bakan Koca'dan BionTech uyarısı: Sıkıntı olacak, randevu alın
5,471
Prof. Dr. Karatay'dan kurban eti tavsiyesi!
İç Hastalıkları ve Kardiyoloji Uzmanı Prof. Dr. Canan Karatay, bayramda bol bol et yenmesi tavsiyesinde bulundu.
Sağlık
https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/prof-dr-karataydan-kurban-eti-tavsiyesi-2658759
Açıklamalarıyla gündeme oturan Prof. Dr. Canan Karatay, D&R Turgutreis'te düzenlenen kitap imza gününde, okurlarıyla bir araya geldi. Karatay, bayramda bol bol et yenmesi tavsiyesinde bulundu. Gerçek Tıbbın 10 Şifresi kitabını imzalayan Karatay'a, hayranları yoğun ilgi gösterdi. İmza gününde Karatay'ın hayranları fotoğraf çektirmek için birbiriyle yarıştı. HAYVANSAL YAĞ EN SAĞLIKLI YAĞDIR Karatay, vatandaşlara baklava ve böreği fazla yememe tavsiyesinde bulundu. Kurban etinin bol miktarda tüketilebileceğini belirten Karatay, Kurban etini bulurlarsa yağıyla beraber bol bol yiyebilirler. Hayvansal yağ en sağlıklı yağdır. Hayvansal yağ damarları tıkamaz, yapay yağlar damarları tıkar. dedi. YAĞSIZ MOTOR ÇALIŞMAZ Yapay yağların katı olduğunu aktaran Karatay, Tereyağı hiçbir zaman katı değildir. Zeytinyağı da katı değildir. Damarları da tıkamaz, beyni de açar. Beynin yağa ihtiyacı vardır. Bizi beynimiz çalışmasın diye yağsız bıraktılar. Beyin, vücut yağla çalışır. İnsan vücudu bir motordur, yağsız motor çalışmaz. diye konuştu.
6,862
Sahte ilaca aman dikkat
Sağlık Bakanlığı'nın verilerine göre; bu yıl 1 milyondan fazla kaçak ve sahte ilaç yakalandı, insan hayatıyla oynayan sahtekarlar, 5-6 liralık ağrı kesiciye kadar her türlü ilacın sahtesini piyasaya sürmeye çalışıyor. Önlem almak ise çok basit!
Sağlık
https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/sahte-ilaca-aman-dikkat-146132
Sağlık Bakanlığı'nın verilerine göre; bu yıl 1 milyondan fazla kaçak ve sahte ilaç yakalandı, insan hayatıyla oynayan sahtekarlar, 5-6 liralık ağrı kesiciye kadar her türlü ilacın sahtesini piyasaya sürmeye çalışıyor. Önlem almak ise çok basit! Sağlık Bakanlığı'nın son açıkladığı veriler, ilaçta sahteciliğin boyutunu gözler önüne serdi. Verilere göre; bu yıl yapılan operasyonlarda 316 bin adet cinsel içerikli, 626 bin 755 adet zayıflama ürünleriyle ilgili, 107 bin 577 adet beşeri olmak üzere toplamda 1 milyonu aşan sahte ve kaçak ilaç ele geçirildi. Posta'dan Bilal emin Turan'ın haberine göre tüm önlemlere rağmen sahte ilaçların piyasalarda dolaşması dikkat çekiyor. Hatta bu ilaçlar insan hayatı için büyük risk taşıyor. NEREDEN ALINMAMALI? Kanser ilacından tutun da 5-6 liralık ağrı kesicilere kadar sahte ve kaçak ilaçların olduğu belirtiliyor. Bu uyarıyı yapanlar eczacılar. Sahte ilaçlar ise genelde internetten, marketlerde, bakkallarda ve aktarlarda satılıyor. Eczanelerde bu tür ilaçların satılamayacağı belirtiliyor. Çünkü denetim üst seviyede. Ayrıca Sağlık Bakanlığı ilaçların ve diğer ürünlerin takip ve kontrolünü çok hassas yapıyor. CEPTEN ANINDA KONTROL Sahte ilaçlara karşı alınacak önlem çok basit. Eczanelerde satılan her bir ilacın üstünde TC kimlik numarası gibi kod var. Buna 'karekod' deniyor. Sağlık Bakanlığı, 'Haç Takip Sistemi' isminde bir uygulama geliştirdi. Bu uygulama cep telefonlarına kolayca indirilebiliyor. Uygulamayı açıp, ilacın karekodunu okutup veya barkod numarasını girip sahte olup olmadığını, son kullanma tarihinin geçip geçmediğini, piyasadan toplatılıp toplatılmadığmı anında öğreniyorsunuz. 'ECZANE DIŞINDA BAŞKA YERDEN ALMAYIN' Sahte ve kaçak ilaçlar konusunda vatandaşın dikkatli olmaları ve ilaçlarını eczanelerden almaları gerektiğini söyleyen Tüm Eczacı İşverenler Sendikası Başkanı Nurten Saydan şöyle dedi: Eczane dışında satılan bu ürünler merdiven altında, sağlıksız koşullarda üretilmiş sahte ilaçlardır. İlaçlar için istenildiği kadar 'bitkiseldir, doğaldır, zararsızdır, gıda takviyesidir' denilsin. İlaç, ilaçtır ve kimyasal maddedir. Yasal olarak ilaç sadece eczanede satılabilir. Aman başka bir yerden ilaç almayın. İlaçların sahte olup olmadığını Sağlık Bakanlığı'nın 'ilaç Takip Sistemi'yle cepten hemen kontrol edebilirsiniz. ÜRETİMDEN SATIŞA KADAR TAKİP VAR İlaç takibi için Tübitak ve Sağlık Bakanlığı Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumu ortaklığıyla 'Ürün Takip Sistemi' adında bir sistem de var. Bu sitemle; ülkemizde üretilen veya ithal edilen tüm tıbbi cihazların ve kozmetik ürünlerin üretim bandından satılıp kullanılması ve son kullanıcıya kadar ürünü izlemek mümkün oluyor. Kozmetik ürünler de 'İlaç Takip Sistemi'nde olduğu gibi karekodla takip edilebiliyor.
5,458
Spor yapan erkekler performans uğruna 'ölümü hiçe sayıyor'
Spor salonuna giden ve kas dokularını geliştirmek için performans artırıcı kullanan erkeklerin yüzde 74'ü, ürünlerin sağlık üzerindeki olumsuz etkilerini bilmelerine rağmen kullanmaktan vazgeçmiyor.
Sağlık
https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/spor-yapan-erkekler-performans-ugruna-olumu-hice-sayiyor-2659996
Rus araştırmacıların spor salonuna düzenli giden erkekler üzerinde yaptıkları araştırma, vücut geliştirmek ve yağ yakmak uğruna kalıcı zararlara neden olan performans artırıcı ürünleri tüketmekten vazgeçmediğini ortaya koydu. Hacettepe Üniversitesi (HÜ) Tıp Fakültesi Endokrinoloji ve Metabolizma Bilim Dalı Öğretim Üyesi ve Avrupa Endokrinoloji Derneği Yönetim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Okan Bülent Yıldız, AA muhabirine yaptığı açıklamada, dünyada milyonlarca sağlıklı insanın tıbbi bir neden olmaksızın kas geliştirme, yağ yakma, fiziksel görünüşü iyileştirme, güç ve performansı artırma amacıyla çeşitli ürünler kullandığını söyledi. Bu ürünlerin sağlığı tehdit ettiğinin altını çizen Yıldız, konunun artık bir toplum sağlığı problemi haline geldiğini vurguladı. Yıldız, Dünya Anti-Doping Ajansı tarafından, bu ürünlerin atletler ve profesyonel sporcularda kullanımının uzun süredir yasaklandığını anımsatarak, bunların amatör olarak spor yapan kişiler tarafından da kas geliştirme, yağ yakma, fiziksel görünüşü iyileştirme, güç ve performansı artırma amacıyla kullanıldığını hatırlattı. Ürünlerle ilgili bilgiler internet üzerinden ediniliyor Fransa'nın Lyon şehrinde düzenlenen Avrupa Endokrinoloji Kongresi'nde sunulan, sporcularda performans artıran ürünlerin kullanımına ilişkin yapılan bilimsel araştırmanın sonuçları hakkında bilgi veren Yıldız, Saint Petersburg Üniversitesi araştırıcılarınca yapılan çalışmayla, sporcularda performans artıran ürünlerin kullanımı incelendi. Çalışmaya düzenli olarak spor salonuna giden erkekler dahil edildi. dedi. Prof. Dr. Yıldız, araştırma kapsamında, katılımcılara yapılandırılmış bir soru formunun doldurulduğunu aktararak, Araştırmaya göre, performans artıran ürünleri kullanan erkeklerin yüzde 74'ünü 22-35 yaş aralığındakiler oluşturdu. En çok kullanılan ürünün testosteron üzerinde etkili olduğu ve haftalık enjeksiyon şeklinde alındığı belirlendi. Katılımcıların yüzde 49'u bu ürünlerle ilgili bilgileri internetten edinirken, ürünleri kullananların yüzde 74'ü bunların olası yan etkileri ve uzun dönem zararlarını bildiklerini ancak yine de kullanmaya devam ettiklerini ifade etti. Ayrıca, katılımcıların yaklaşık yarısı bu ürünlerle ilgili bilgileri internet üzerinden edindiği belirtti. diye konuştu. Erken ölüm riskini artırıyor Araştırma sonucunun iki yönden endişe verici olduğuna değinen Yıldız, şu değerlendirmelerde bulundu: Bunlardan birincisi kullanım oranının her 3 kişiden biri şeklinde çok yüksek olması, ikincisi de katılımcıların büyük çoğunluğunun bu ilaçların zararlarını bildiklerini belirtmeleri ve buna rağmen ilaç kullanımına devam etmeleri. Çünkü, bu ürünler hekim bilgisi dışında kontrolsüz kullanıldığında sağlık üzerinde hem kısa hem uzun vadede olumsuz etkilere ve bağımlılık oluşturma potansiyeline sahip. Söz konusu ürünler, erkeklerde saç dökülmesi, meme dokusunda büyüme, testislerde küçülme, sperm sayısında azalma, kısırlık, prostat kanseri, kadınlarda ise yüzde ve vücutta aşırı tüylenme, saç dökülmesi, ses kalınlaşması, göğüslerde küçülme, yumurtlama bozuklukları, ergenlerde büyüme ve gelişme geriliğine neden olabiliyor. Ayrıca, sinirlilik, öfke, paranoya, duygudurum bozuklukları, kalp ve damar hastalıkları, hipertansiyon, böbrek ve karaciğer hasarına yol açabiliyor ve hatta erken ölüm riskini artırıyor.
4,320
Sivas’ta yeni Kovid-19 tedbirleri
Sivas’ta artan Kovid-19 dolayısı ile ek tedbirler alındı.
Sağlık
https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/sivasta-yeni-kovid-19-tedbirleri-2734612
Sivas Valiliği tarafından yapılan açıklamada, İl Hıfzıssıhha kurulu kararı gereğince şehrin tamamında düğünlerin günde 3 saati geçmemek şartı ile 19.00 ile 22.00 saatleri arasında yapılması, şehir içerisinde toplu taşıma yapan araçların, ayakta yolcu kapasitelerinin sadece yüzde 25 oranında yolcu taşımasına karar verildiği duyuruldu.
7,282
Sağlık Bakanlığı’ndan ‘kızamık salgını’ uyarısı
81 ile “Kızamık Bilgi Notu” yazısı gönderilerek “Ülkemizde bir süredir insan hareketlerine bağlı olarak salgınlar yaşanmaktadır. Önlemleri artırın” uyarısı yapıldığı ortaya çıktı
Sağlık
https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/saglik-bakanligindan-kizamik-salgini-uyarisi-70285
Türkiye’de 2015’in ilk 4 ayında 31 kızamık vakası görüldü. Sağlık Bakanlığı, olası salgına karşı harekete geçti. Vakaların 14’ünün 0 yaş grubunda görüldüğünü açıklayan bakanlık, bu vakaların 7’sinin de 9-11 aylık aşısız çocuklarda tespit edildiğini belirtti. 81 ile “Kızamık Bilgi Notu” yazısı gönderilerek “Ülkemizde bir süredir insan hareketlerine bağlı olarak salgınlar yaşanmaktadır. Önlemleri artırın” uyarısı yapıldı. Sağlık Bakanlığı uyarısında “Ülkemizde bilindiği gibi bir süredir insan hareketlerine bağlı olarak yaşanan salgınlar nedeniyle Haziran 2012’den bu yana, yurtdışından importe vakalar görülmektedir. Yapılan yoğun bağışıklama ve kontrol çalışmaları ile vaka artışı azalmıştır. Dünyada ve ülkemizde virüs dolaşımı halen devam etmekte olup kızamık hastalığının mevsimselliği ve bulaşma yolunun solunum yolu olması itibarıyla, önlemlerin artırılarak sürdürülmesi gereken salgın sonrası döneme girilmiş bulunmaktadır” denildi.
1,611
Bakan Koca'dan hastalara ve sağlık çalışanlarına sürpriz ziyaret: Şaşkınlıklarını gizleyemediler
Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, gece yarısı İstanbul'da bazı hastanelerin acil servislerine sürpriz ziyaret gerçekleştirdi, çalışanların ve hastaların bayramını kutladı. Sağlık Bakanı Fahrettin Koca'yı gören sağlık çalışanları ve hastalar şaşkınlıklarını gizleyemedi
Sağlık
https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/bakan-kocadan-hastanelere-surpriz-ziyaret-2825998
Bakan Koca, ilk olarak Ümraniye Eğitim ve Araştırma Hastanesi Acil Servisi'ne geldi. Sağlık çalışanlarının bayramını kutlayan Koca, hastaları da ziyaret etti. Koca, durumuna ilişkin doktorlardan bilgi aldığı hastalara geçmiş olsun dileğinde bulundu. Daha sonra personel odasında sağlık çalışanlarıyla sohbet eden Koca, personelin taleplerini dinledi. İlgili Haberler Bakan Koca’dan ‘maske’ açıklaması! Son dakika! Bakan Koca'dan kısıtlamalara veda sinyali: Yeni bir sürece giriyoruz HASTANEDEKİLER ŞAŞKINLIKLARINI GİZLEYEMEDİ Bakan Koca'yı, sürpriz olarak yaptığı ziyarette hastanede gören sağlık çalışanları ve hastalar şaşkınlıklarını gizleyemedi. Hasta ve hasta yakınlarıyla sohbet eden Koca, fotoğraf taleplerini de geri çevirmedi. Bakan Koca, daha sonra sırasıyla Başakşehir Çam ve Sakura Şehir Hastanesi, Okmeydanı'ndaki Prof. Dr. Cemil Taşçıoğlu Şehir Hastanesi, Kartal Dr. Lütfi Kırdar Şehir Hastanesi, Sancaktepe Şehit Prof. Dr. İlhan Varank Eğitim ve Araştırma Hastanesi'ni ziyaret etti.
5,671
'Elektronik sigara kalp krizi riskini artırıyor'
ABD'de yapılan ve sonuçları Amerikan Koruyucu Hekimlik Dergisi'nde yayımlanan araştırmayla, her gün elektronik sigara kullananlarda kalp krizi riskinin sigara içmeyenlere göre yaklaşık iki kat arttığı belirlendi.
Sağlık
https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/elektronik-sigara-kalp-krizi-riskini-artiriyor-2635312
ABD'de yapılan bilimsel araştırmayla, her gün elektronik sigara kullananlarda kalp krizi riskinin sigara içmeyenlere göre yaklaşık iki kat fazla olduğu belirlendi. Türkiye Solunum Araştırmaları Derneği (TÜSAD) Tütün Çalışma Grubu Üyesi ve Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi emekli Öğretim Üyesi Prof. Dr. Nazmi Bilir, AA muhabirine yaptığı açıklamada, dünya genelinde her yıl yaklaşık 7 milyon kişinin sigaraya bağlı hastalıklar sonucunda yaşamını yitirdiğini söyledi. Tütün ürünleri kullanımı ve sigara dumanından pasif etkilenmenin, kalp ve solunum hastalıkları ile akciğer kanseri ve diğer kanserlerin gelişmesinde etkili olduğunu vurgulayan Bilir, bu konuda yapılan araştırmaların sigara içenlerin en çok kalp krizi, akciğer kanseri ve KOAH nedeniyle hayatını kaybettiğini ortaya koyduğunu ifade etti. Sigaranın zararlarına ilişkin yürütülen çalışmalar ve uygulamaya konulan yasal düzenlemelere karşın tütün endüstrisinin de boş durmadığını ve kullanım oranlarını artırabilmek amacıyla sürekli farklı ürünleri piyasaya sürdüğünü anlatan Bilir, bu ürünler içinde elektronik sigaranın öne çıktığını aktardı. Prof. Dr. Bilir, endüstrinin katran ve nikotin oranı azaltılmış light sigara, mentollü ya da meyve aromalı sigaraların ardından katran içermeyen, sadece nikotin içeren Elektronik Nikotin Sağlayıcı Cihaz isimli ürünleri tüketiciye sunduğunu dile getirdi. Bilir, özellikle gençler arasında elektronik sigara kullanım oranının her geçen gün arttığına dikkati çekti. Araştırma yaklaşık 70 bin kişi üzerinde gerçekleştirildi Prof. Dr. Bilir, elektronik sigaranın sağlığa zararlarına ilişkin son olarak Amerika Birleşik Devletleri'nde yeni bir araştırma yapıldığına değindi. Elektronik sigara kullananlarda kalp krizi riskinin incelendiğini araştırma sonucunun, Amerikan Koruyucu Hekimlik Dergisi'nde (American Journal of Preventive Medicine) yayımlandığını anlatan Bilir, şunları kaydetti: ABD'de yapılan 'Ulusal Sağlık Araştırması' kapsamında toplam 70 bine yakın kişinin sigara ve elektronik sigara kullanımına ilişkin bilgileri edinildi. Katılımcıların sigara ve elektronik sigara kullanım durumları, 'hiç kullanmamış, eskiden kullanmış, halen ara sıra kullanıyor ve halen her gün kullanıyor' olmak üzere 4 grup halinde değerlendirildi. İzlem sonunda, her gün elektronik sigara kullananlarda kalp krizi riskinin, herhangi bir tütün ürünü kullanmayanlara oranla 1. 8 kat arttığı saptandı. Aynı çalışmada her gün sigara kullananlardaki risk artışı da 2. 7 kat olarak belirlendi. Prof. Dr. Bilir, araştırma kapsamında katılımcıların hipertansiyon, yüksek kolesterol, diyabet ve obezite varlığı gibi özellikleri ile yaş ve cinsiyet bilgilerine de ulaşıldığını anlattı. Bu faktörlerin de kalp krizi riskini artırdığına işaret eden Bilir, Araştırmada, elektronik sigara kullanılmasının bu faktörlerden bağımsız olarak kalp krizi riskini artırdığı da tespit edildi. bilgisini verdi.
5,872
Yaşlıların kabusu inme hastalığı
​ 1 Ekim Dünya Yaşlılar Günü dolayısıyla açıklamalarda bulunan Doç. Dr. Nergiz Hüseyinoğlu, yaşlılarda en sık görülen nörolojik hastalığın inme olduğunu söyledi.
Sağlık
https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/yaslilarin-kabusu-inme-hastaligi-258380
Acıbadem Kayseri Hastanesi Nöroloji Bölümü Uzmanı Doç. Dr. Nergiz Hüseyinoğlu, yaşlılarda beyin kanamasından bile daha sık görülen inme hastalığında, koruyucu önlemler ve hastaneye erken başvuru durumunda hayati kaybın daha az yaşanacağını ifade etti. Beyin kanamasından bile daha sık görülüyor Yaşlılıkta en sık görülen nörolojik hastalıkları inme, demans yani bunamalar, Parkinson, epilepsi, baş ağrısı, baş dönmesi, düşmeye eğilim, kolda ve bacakta uyuşmayla seyreden polinöropatiler, Alzheimer, bunama derecesine gelmemiş hafif kognitif ya da bilişsel bozukluklar olarak sıralayan Hüseyinoğlu, “Bunlar arasında en sık görülen ve hastanın hayatının kaybolmasına neden olanı ise inmedir. İnme beyin kanaması ya da beyin damar tıkanıklığı şeklinde karşımıza çıkar” dedi. Altta yatan nedenler hastalığı tetikliyor Halk dilinde ‘kısmi felç’ adı verilen inme hastalığının belirtilerini, ani gelişen bilinç kaybı, kolda ve bacakta kuvvet kaybı, uyuşma, duyu azalması, konuşma bozukluğu, dengesiz yürüme olarak sıralayan Hüseyinoğlu, risk faktörlerine dair ise şunları söyledi: “Başlıca risk faktörleri ise; hipertansiyon, diyabet, Obezite, uyku apnesi, sigara kullanımı, kanda kolesterol veya yağ oranının yüksek olması, aile öyküsü, var olan kalp hastalıkları ya da kalp ritim bozuklukları şeklinde sıralanabilir.” Erkek yaşlılarda daha sık görülüyor Sigara kullanımından dolayı inmenin daha ziyade erkek yaşlı hastalarda görüldüğünü kaydeden Hüseyinoğlu, tedaviye dair şu bilgileri verdi: “İnmenin tedavisi mümkündür. Öncelikle hastaların zaman kaybetmeden acil servislere başvuru yapmaları gerekiyor. Örneğin, damar tıkanıklıklarında ilk 3 buçuk saat kritik zamandır. Erken başlayan tedavi, tedavinin olumlu sonuçlanması bakımından çok daha etkilidir. Kanama veya beyin damar tıkanıklığına bağlı olarak tedavinin şekli değişiyor. Daha çok damar tıkanıklığı şeklinde inme gördüğümüz için hastalarda ilk saatler önem kazanıyor.” Koruma tedavileri, sonradan yapılan tedaviden daha etkili İnmeden korunmanın, geliştikten sonra tedavi etmekten daha kolay olduğunun altını çizen Hüseyinoğlu, “Bu nedenle özellikle yaşlılarda koruyucu önlemlerin ön planda olması gerekiyor. Bu bağlamda ek hastalıklar varsa bunların tedavilerinin yapılması gerekiyor. Örneğin hastada Obezite varsa ya da kanda kolesterol oranı yüksekse buna önlem alınması gerekiyor. Hastalık gelişmeden hatta hastalığın ilk belirtileri ortaya çıkmadan önlem alınırsa inme riskini bir şekilde azaltabiliriz” ifadelerini kullandı
3,483
Bakan Koca: Yarın sabah 65 yaş üzeri vatandaşlarımızın aşılanması başlıyor
Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, sosyal medya hesabından aşı ile ilgili açıklamada bulundu. Bakan Koca, "Yarın sabah 65 yaş üzeri vatandaşlarımızın aşılanması başlıyor." ifadelerini kullandı.
Sağlık
https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/bakan-koca-yarin-sabah-65-yas-uzeri-vatandaslarimizin-asilanmasi-basliyor-2768488
Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, yarın sabahtan itibaren 65 yaş üzeri vatandaşlarla 60 yaş üzeri eşlerinin yeni tip koronavirüse (Kovid-19) karşı aşılanmaya başlanılacağını açıkladı. Bakan Koca, Twitter hesabından yaptığı paylaşımda, Yarın sabah 65 yaş üzeri vatandaşlarımızın aşılanması başlıyor. 65 yaş üzeri vatandaşlarımızın 60 yaş üzeri eşleri de aşı olabilecekler. ifadelerini kullandı. Koca, vatandaşlara randevularını Sağlık Bakanlığının Merkezi Hekim Randevu Sistemi'nin web sayfası https://www.mhrs.gov.tr ile MHRS Mobil veya e-Nabız uygulamalarından almaları çağrısında bulundu.
1,114
Psikolojik dediler, gerçek korkunç çıktı! Sadece 12 aylık ömrü var
Doktorların geçmeyen belirtiler için “kaygı bozukluğu” dediği 45 yaşındaki Robin Hendley'in Beyin kanseri olduğu ortaya çıktı. Doktorlar 12 ay ömür biçti. 
Sağlık
https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/psikolojik-dediler-gercek-korkunc-cikti-sadece-12-aylik-omru-var-2849108
İngiltere'nin Uxbridge kentinde yaşayan 45 yaşındaki Robin Hendley’e doktorlar çarpıntı, baş ağrısı ve kulak çınlaması için “kaygı bozukluğu” teşhisi koydu. Ancak Hendley’in durumunun ağırlaşması üzerine hastaneye kaldırıldı. Beyin tümörü teşhisi konan Hendley’e 12 aylık bir ömür biçildi. Sürücü eğitmeni olarak çalışan adam, 2 yıl öncesine kadar haftanın 6 günü spora gidiyordu ve kendini zinde ve sağlıklı hissediyordu. GECELERİ KALP KRİZİ GEÇİRİR GİBİ UYANMAYA BAŞLADI Bir gece uykusundan kalp çarpıntısı ile uyanan Robin, bir zaman daha bu sorunla boğuştu. Garip semptomlar Kulak Çınlaması, görme sorunları ve dayanılmaz baş ağrısı ile devam etti. Doktora giden Hendley’e pratisyen hekimi sorunlarının psikolojik olduğu söylendi ve anksiyete (kaygı bozukluğu) teşhisi kondu. Aldığı teşhisten bir yıl sonra bile kulak çınlamalarının devam etmesi üzerine Robin yeniden doktora gitti. Doktorun yaptığı MRI taramasında adam korkunç gerçekle yüzleşti yani en agresif beyin tümörü türü olan Glioblastoma (GBM) İlgili Haberler Kızının ısrarı hayatını kurtardı! İşitme kaybının altından beyin tümörü çıktı BİR YIL ÖMÜR BİÇTİLER 45 yaşındaki sürücü eğitmeni taramaya girdiği anda sonucun kötü geleceğinden emindi: Doktorlar bana zinde ve sağlıklı olduğum için kanser olma ihtimalinin olmadığını söylemişlerdi bunun sadece anksiyete olmadığını biliyordum. Bir yılın ardından bana sadece bir yılımın kaldığı söylendi. Gözyaşları içindeydim. Talihsiz adam aldığı teşhisin ardından Charing Cross Hastanesi'nde ameliyata alındı. Tümörün ortadan kalkması için ameliyat yeterli olmadı ve Robin altı haftalık zorlu bir radyoterapi ve güçlü kemoterapi kürü almak zorunda kaldı. TEDAVİLER SONUÇ VERMEDİ Robin, tedavi sürecinde mesleğini bıraktı. Tedavinin iyiye gitmemesi üzerine sürekli cenazesini düşündüğünü belirten Robin, Almanya'daki bir Bağışıklık-Onkoloji Merkezi'nde kendisini kurtarabilecek bir tedavi olduğunu keşfetti.
691
Acı olay! Sinsi ilerliyor, genç kız dinlenirken hayatını kaybetti
Herhangi bir sağlık sorunu olmayan 13 yaşındaki Lauren Menzies, koltuğunda dinlenirken aniden fenalaştı ve kaldırıldığı hastanede hayatını kaybetti. Acılı aile tüm ebeveynleri sepsis konusunda uyardı. 
Sağlık
https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/aci-olay-sinsi-ilerliyor-genc-kiz-dinlenirken-hayatini-kaybetti-2880498
13 yaşında olan ve sağlıklı bir yaşam sürdüren Lauren Menzies, her gün olduğu gibi okuldan döndükten sonra evinde ailesiyle birlikte dinleniyordu. Sağlıklı bir öğrenci olan Menzies, koltukta dinlenirken aniden fenalaştı ve hastaneye kaldırıldıktan sadece birkaç gün sonra öldü. 13 yaşındaki çocuğun ailesi şimdi bağış topluyor ve öldürücü enfeksiyon hakkında farkındalık oluşturmaya çalışıyor. Trajik bir şekilde Lancashire'lı genç kız, sonraki günlerde sepsisten öldü. İlgili Haberler Kontrolsüz antibiyotik kullanımı sepsis hastalığının tedavisini zorlaştırıyor Her 4 saniyede 1 kişi 'sepsis'ten hayatını kaybediyor CİDDİ BİR ŞEY OLDUĞUNU DÜŞÜNMEDİM Ailesi Chris ve Sarah, 13 yaşındaki çocuklarının aniden kötüleştiğini söyleyerek ebeveynleri uyardı. Annesi kızın midesi bulanmaya ve hızlı nefes almaya başladığında bunun bir virüsten ya da soğuk algınlığından kaynaklanmış olabileceğini söyledi. The Sun'a şunları söyledi: Onu gördüğümde, biraz aşırı tepki verdiğimden endişelendim. Etrafta o kadar çok hastalık vardı ki, bunun sıra dışı bir şey olduğunu düşünmedim. Pazartesi günü dans dersindeydi ve salı günü drama prodüksiyonundaydı. Bu yüzden karın ağrısından daha ciddi bir şey olduğuna dair hiçbir belirti yoktu” dedi.
7,869
Hipertansiyon hastaları dikkat
Dr. Nureddin Kaya, hipertansiyon hastalarının diyet ve ilaçlarına dikkat etmemeleri durumunda felç geçirebileceklerini söyledi.
Sağlık
https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/hipertansiyon-hastalari-dikkat-12167
Mardin'de özel bir hastanede görev yapan nöroloji uzmanı Dr. Nureddin Kaya, hipertansiyon hastalarının diyet ve ilaçlarına dikkat etmemeleri durumunda felçgeçirebileceklerini söyledi. Felcin genelde hipertansiyonabağlı olduğunu belirten Dr. Kaya, felç durumuna Mardin ve bölgesinde sıkça rastladıklarını söyledi. Hipertansiyon hastalarının diyetlerine dikkat etmesi uyarısında bulunan Dr. Kaya, Hastalar verilen ilaçları çok dikkatli ve zamanında düzenli olarak kullanmaları gerekmektedir. Bu konuda bir aksaklık hastalarımızın inme dediğimiz felç hastalığı meydana getirmektedir. Bu felçler iki çeşittir. Birincisi hipertansiyona bağlı kanama dediğimiz olay yani beyin kanamasının olduğu felç. 2.si ise damar tıkanıklıkları, bu damar tıkanıklıklarının en sık nedeni atarüzgros dediğimiz damarların daralması yağa kolesterole bağlı ve şeker hastalığına bağlı damarlarda meydana gelen atörüzgros dediğimiz daralma ve buna bağlı pıhtı atmasıdır. Bu hastalarda iskemikserbüs hastalık dediğimiz hastalık meydana gelmektedir. Bu ikisi de felç ve bunların tedavisi çok zor. Özellikle yaşlılarda rastlanan bir olaydır. Mardin bölgesinde diyet alışkanlıklarından dolayı hipertansiyon fazla kilolar ve ilaç kullanım düzensizliğine bağlı bu hastalıklarla çok sık karşılaşıyoruz. Hastalarımız mutlaka bize başvurmaları gerekir. Ayrıca, hastalarımız diyetlerine dikkat etmeli ve ilaçlarını aksatmamalıdır. Eğer bunlara dikkat edilirse felcin büyük oranda azalacağını düşünüyorum dedi.
156
Uzmanından 'Tuzlu kahve için' çağrısı! 100 yıllık geleneğin bilinmeyen faydası
Geçtiğimiz günlerde ABD'li bilim adamlarının tuzlu çay çağrısından sonra şimdi de diyetisyen uzmandan tuzlu kahve çağrısı geldi. 100 yıllık kız isteme geleneği olan tuzlu kahvenin faydası ortaya çıktı. Diyetisyen uzmanı özellikle sabah tuzlu kahve tüketildiğinde akşam faydasını gösterdiğini hatırlattı. İşte tuzlu kahvenin bilinmeyen o faydası...
Sağlık
https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/uzmanindan-tuzlu-kahve-icin-cagrisi-100-yillik-gelenegin-bilinmeyen-2932596
Tuzlu çay tartışmalarından sonra yeni bir tartışma tuzlu kahve olacak gibi. ABD'li bilim insanı Michelle Francl, çayın tuzla tüketildiğinde faydası olduğunu iddia etti. Dünya sıralamasında çay tüketiminde birinci sırada gelen Türkiye'de bu durum tepkilere neden oldu. Çayın demlenme sırasında tuz ilave edildiğinde içeriğindeki minerallerin arttığını belirten Francl'ın açıklamasına Ünlü tarihçi İlber Ortaylı bile tepki gösterdi. Bu konu asla kabul edilmezken yıllardır kız istemelerde gelenek haline gelen tuzlu kahvenin faydası olduğu ise Türkiye Hastanesi Uzman Diyetisyen Nesrin Eriş'ten geldi. Eriş, geleneğin aslında vücut üzerinde inanılmaz etkisi olduğunu ifade etti. UZMANINDAN 'TUZLU KAHVE İÇİN' ÇAĞRISI! Türk geleneği olan kız isteme sırasında erkeğe ikram edilen tuzlu kahve meğer tam bir şifa deposuymuş. Uzman diyetisyen Eriş, Türk kahvesine tuz atılarak günde bir adet tüketilmesinin vücuda olan etkilerini anlattı. Eriş, tuzlu kahvenin dilin üzerindeki tat almaçlarını kandırarak acı tadı tolere ettiğini ifade etti. Bu sayede kahve tüketimindeki acılık gittikçe daha yumuşak bir için haline geldiğini belirtti. Eriş, kahvenin güçlü bir idrar söktürücü olduğunu hatırlatarak tuzla tüketildiğinde vücutta sağlayacağı etkileri şöyle anlattı: Vücutta bulunan elektrolitler ve sodyum birikmesi halsizliğe yorgunluğa ve vücut ağrılarına neden olur. Bu durumun dengelenmesi için bu maddelerin vücuttan hızla atılması lazım. Vücuttan kolayca bunların atılması için ise kahve bir numaralı besindir. Çünkü kahve idrar söktürücü etkisi sayesinde böbrek ve mesanenin daha sağlıklı çalışmasını sağlar. Ancak içerisine belli, oranda tuz eklendiğinde ise tuz bu elektrolitlerin kalıntı bırakmadan atılmasında daha büyük etkiye yol açar. SABAH İÇİLDİĞİNDE AKŞAM FAYDASINI GÖSTERİR Eriş kahvenin tüketim zamanı konusunda, Sabah kahvesinde tuz tercih edildiğinde akşam yatarken vücut böbrek ve mesaneyi temizlemeye başlar. Ertesi güne daha enerjiniz yüksek uyanmış olursunuz. Çünkü tuzlu kahve vücuttaki elektrolitleri azalttıkça mutluluk hormonu daha hızlı çalışır beraberinde ise enerji depolarını bağırsakların daha iyi işlev görmesini destekler. Tuzlu kahve tüketimine müsaitlik konusunda ise mutlaka bir uzmana başvurun ayrıca günde bir adet yeterli. Bazı tansiyon hastalarına hem kahve hem tuz riske neden olur. Bu yüzden mutlaka danışarak tüketin şeklinde konuştu. İlgili Haberler Çernobil'den sonra Karadenizlilerin başına gelen en büyük facia! Turşu kansere neden olur mu? Yıllardır şifa versin diye bu hatayı yapıyormuşuz! Uzman isimden ezber bozan 'ballı süt' açıklaması
3,707
Sağlık Bakanı Koca: Çin aşısı yola çıktı
Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, Çin'den alınan inaktif aşıların yola çıktığını ve çarşamba sabahı Türkiye'de olacağını duyurdu.
Sağlık
https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/saglik-bakani-koca-cin-asisi-yola-cikti-2761482
Sağlık Bakanı Fahrettin Koca Twitter üzerinden Çin'den alınan aşıların yola çıktığını açıkladı. Bakan Koca açıklamasında şu ifadelere yer verdi; İnaktif aşılarımızın ilk bölümünü getiren uçak Türkiye saati ile 19.50’de Pekin havalimanından havalandı. Yarın sabah burada olmasını bekliyoruz. Gelişmeleri bildirmeye devam edeceğiz. Türk Hava Yolları’na ait uçakla yola çıkan 3 milyon dozluk ilk partinin sabah saatlerinde Türkiye’ye ulaşması bekleniyor. Aşının gelmesine saatler kala, THY'den de konuya ilişkin paylaşım yapıldı. Türk Hava Yolları Basın Müşaviri Yahya Üstün, sosyal medya hesabından yaptığı paylaşımda, Çoğu zaman dağları, okyanusları bazen de böyle zor zamanları birlikte aşıyoruz. Bayrak taşıyıcı olarak ülkemize hizmet sunmaktan gurur duyuyoruz. Güzel günlere uçuyoruz değerlendirmesinde bulundu. BİR UÇAK DOLUSU AŞI YOLA ÇIKTI Çin aşısı yola çıktı: İşte ilk görüntüler Türk Hava Yolları (THY), Çin'den sipariş edilen korona virüs aşılarını getirmek üzere Pekin'den havalanan uçağından videolu mesaj paylaştı.
7,358
Sağlık Bakanlığı'ndan 'e-nabız' projesi
Sağlık Bakanı Müezzinoğlu, "e-Nabız" projesi sayesinde hastanın ilaç, muayene, röntgen gibi bilgilerini yanında taşımasının mümkün olacağını söyledi.
Sağlık
https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/saglik-bakanligindan-e-nabiz-projesi-62679
Sağlık Bakanı Mehmet Müezzinoğlu, Türk Telekom’un teknik desteğiyle hayata geçirilen e-Nabız Projesi'nin Conrad İstanbul Hotel'deki tanıtım toplantısına katıldı. Sağlık bilgilerini hatırlamak ve ilgili muhatabına aktarmadaki sıkıntıların varlığına dikkati çeken Müezzinoğlu, proje sayesinde hastanın ilaç, muayene, röntgen gibi bilgilerini yanında taşımasının mümkün olacağına vurgu yaptı. Müezzinoğlu, bu tür teknolojik altyapıyı vatandaşa sunmaktan duyduğu memnuniyeti dile getirerek, şöyle devam etti. Bu projeyi önemsiyoruz. Çünkü artık bilim ve iletişim Gerçekten parmağımızın ucunda olacak kadar ya da avucumuzun içinde olacak kadar çok yakın. Diğer taraftan da dünyanın diğer ucuna ulaştıracak kadar kısa ama hızlı. Hakkari'de çekilmiş radyolojik tetkikin, İstanbul'da bir hocamıza gösterilirken veya oradan konsültasyon yaparken değerlendirilebiliyor olması. Bu projenin diğer bir iddialı yönü de tamamen milli bir proje olmasıdır. Dünyanın bu alandaki en ileri projesi olması bizim için mutluluk kaynağıdır. E-NABIZ SİSTEMİ Sağlık Bakanlığı'nın, tüm sağlık kuruluşlarının bilgi sistemlerini birbirine entegre ettiği ve Türk Telekom'un desteği ile hayata geçen e-Nabız, vatandaşların kişisel sağlık kayıtlarına, hem kendilerinin hem de dilerlerse ilgili sağlık personelinin erişebilecekleri bir platform olarak hizmet verecek. Proje sayesinde sağlık kurum ve kuruluşlarında gerçekleştirilen tüm tetkik, kontrol ve operasyonlar tek bir veri tabanına kaydedilecek. Vatandaşlar ve Türkiye'nin 81 ilindeki tüm kamu sağlık kuruluşları, kişisel sağlık kayıtlarına erişebilecek. Vatandaşlar istedikleri zaman, aldıkları tedavilerin detaylarını görebilecek ve yine kendi rızaları doğrultusunda yakınlarıyla ve istedikleri doktorlarla paylaşabilecek. Sistem tablet bilgisayarlar ve akıllı telefonlar için geliştirilen mobil uygulamayla da kullanılabilecek. e-Nabız, vatandaşların sağlık kuruluşlarında alınan tüm hizmetlere detaylı bir şekilde erişebilmesinin yanı sıra, günlük, saatlik, hatta anlık olarak temel sağlık göstergelerini bizzat kendilerinin kaydedebileceği ve gerektiğinde doktoruna gösterebileceği bir özelliği barındırıyor.
2,229
Milyonda bir görülüyor! Protez bacakla ilk adımını attı
Milyonda bir görülen kemiksiz ya da uzuvsuz olma rahatsızlığı ile dünyaya gelen küçük kız, yeni protez bacaklarıyla ilk adımlarını atmayı başardı.
Sağlık
https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/milyonda-bir-goruluyor-bacaklari-kemiksiz-dogdu-2799026
Milyonda bir görülen kemiksiz ya da uzuvsuz olma rahatsızlığı ile dünyaya gelen küçük kız, yeni protez bacaklarıyla ilk adımlarını atmayı başardı. İngiltere’de milyonda bir görülen kemiksiz ya da uzuvsuz olma rahatsızlığı (fibula hemimeli) ile doğan bir yaşındaki Posie Aurora Smith, yeni bacaklarına kavuştu. Doğana kadar fibula hemimeli olduğunu doktorlar tarafından anlaşılamayan Posie Aurora Smith’in ilk adımı atması aileye büyük bir sevinç ve duygusal anlar yaşattı. MİLYONDA BİR GÖRÜLÜYOR! Fibula hemimeli, genellikte bir bacakta ya da bir uzuvda görülüyor. Ancak Posie'nin her iki bacağının neredeyse tamamı eksik. Buna rağmen Posie tüm zorluklara meydan okuyarak emeklemeyi öğrendi, tüm üst vücut gücünü kullanarak etrafta dolandı. Ancak ailesi büyük çoğunluğu eksik olan uzuvlarını kesip kesilmemesi konusunda zor bir karar vermek zorunda kaldı. Ve ilk doğum gününden hemen sonra, Posie'ye protez bacak takıldı. Babasının desteğiyle ilk adımlarını atan Posie, artık yürüyebiliyor.
194
Zehirli balon balığı rotasını Marmara'ya çevirdi
Mevsim normallerinin üzerinde seyreden sıcaklıklar nedeniyle Kızıldeniz'den gelip, Akdeniz'e yerleşen zehirli balon balığının Ege Denizi'nden sonra rotasını Marmara Denizi'ne çevirdi.
Sağlık
https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/zehirli-balon-baligi-rotasini-marmaraya-2926612
İklim değişikliğinin denizlere etkisini değerlendiren Kartal, derilerinde veya karaciğerlerinde salgıladıkları zehirle insanlar ve diğer balıklar için öldürücü özellik taşıyan balon balığının küresel ısınmanın etkisiyle Hint Okyanusu'nu aşarak, Ege Denizi'ne geldiğini belirtti. Kartal, bu balığın geldiği ortama hemen adapte olduğunu, işgalci bir tür olarak nitelendirildiğini ifade ederek, Ege'den sonra Marmara'ya yayılma riskinin olduğunu dile getirdi. Küresel ısınmanın balıkların göç yönlerini değiştirdiğine dikkati çeken Kartal, Isınma, balıkların boylarının uzunluğunu, üreme kalitesini, hatta rotasını değiştiriyor. Bu nedenle zehirli balon balığını çok kısa sürede Marmara'da, hatta Karadeniz'de görebiliriz. Bu tür çok hızlı ürüyor, zehirli olduğu için etrafındaki balıkların yaşama şansı olmuyor. Balıkçıların ağlarına da çok zarar veriyor dedi. MÜCADELE ETMEK OLDUKÇA ZOR Kartal, balon balığının denizlerde çeşitlilik açısından tehlike arz ettiğini, Tarım ve Orman Bakanlığının bunun zararlarını önlemek için kuyruklarını satın aldığını vurgulayarak, şöyle devam etti: İri olanlarına 12. 5 lira ödüyor. 2023'te yaklaşık 15 bin civarında zehirli balon balığı Bakanlığa teslim edildi. Bakanlık, balığı toplatarak üremesini engellemeye çalışıyor. Hızlı üreyen bir tür olduğu için mücadele etmek oldukça zor. Balığın içindeki bir kesede zehir var. Bu zehir, insanları felç ediyor hatta öldürebiliyor. Bu balık asla yenmemeli. Profesyonel bir insan tarafından bu balığın ayıklanması lazım. Hatta hiç yenmese daha iyi, zaten lezzetli bir eti de yok. Hatta yüzerken bile denk gelirseniz uzak durun. Vücudunuzda açık bir yara varsa zarar verebilir. Bu yaz Akdeniz plajlarında görülme olasılığı çok yüksek. Bu vesileyle vatandaşlarımızı uyarmış olalım. DENİZLERİMİZDE BALIKLARIN BOYU ESKİYE GÖRE OLDUKÇA KÜÇÜLDÜ Kartal, balıkçılık sektörünün yeni yıldan beklentilerini de anlattı. Bu aylarda en çok hamsinin tezgahlarda yer alması gerektiğini aktaran Kartal, Ancak eylül ayında Marmara'da hamsi avcılığı başlayınca kış için çok balık kalmadı. Denizlerimizde balıkların boyu eskiye göre oldukça küçüldü. Şu an tezgahlarda olan istavritin de boyu normalin altında kalıyor. O yüzden geçen yıl balıkçılık sektörü açısından iyi bir sezon geçirmedik. Balık fiyatları da oldukça yüksek seyrediyor. diye konuştu. Sektör açısından 2023'ün en kötü yıllardan biri olduğunun altını çizen Kartal, palamut, lüfer ile çinekopun istendiği kadar olmadığını söyledi. BALIK ÜREME ORANLARI DÜŞTÜ, BOYLARI UZAMIYOR Kartal, bir daha böyle bir sezon yaşamak istemediklerini kaydederek, Hava koşulları balıkçılığı olumsuz etkiliyor. Eskiden havanın çok soğuk olması sorun olurken şimdi kışların sıcak geçmesi sorun oluyor. İklim değişikliği karada tarımı olumsuz etkilediği gibi denizde de balıkçılığı olumsuz etkiliyor. Balık üreme oranları düştü, boyları uzamıyor. Karadeniz'de 26 derece sıcaklık görmeye başladık. ifadelerini kullandı. Bu yıl İstanbullunun balık yerine daha çok tavuk yemeye mecbur kalacağına işaret eden Kartal, şöyle devam etti: Hamsi yeme şansları az da olsa var ama hamsi fiyatları da 120 lira civarında. İstanbul'un lüferi biraz yüzünü gösterdi ancak kayda değer bir miktarda değil. Bu yıl lüferden beklentimiz daha fazlaydı. Bu nedenle balıkçılık sektörünün geleceği için başta devlete, biz balıkçılara ve vatandaşa görev düşüyor. En kısa zamanda sektörün sorunlarına ilişkin daha radikal kararlar almamız, sürdürülebilirlik için adımlarımızı hızla atmamız lazım. Kaybettiğimiz har an aleyhimize işliyor. PAZARDA VE MARKETTE KÜÇÜK BALIKLARI ALMAYIN Kartal, her balığa en az bir sefer yumurtlama hakkı verilmesi gerektiğine vurgu yaptı. Bunun vatandaşın daha ucuza ve bol balık yemesi için önemli olduğuna dikkati çeken Kartal, Denizleri de kirliliğe karşı korumak gerekiyor. Balıkçıklar aşırı avlanmadan kaçınmalı ve balık boylarına dikkat etmeli. Yasa dışı ve kaçak avcılık balıkçılığın önündeki en büyük sorunlardan biri. şeklinde konuştu. Tüketicilere de çağrıda bulunan Kartal, Pazarda ve markette küçük balıkları almayın. Bu şekilde balıkçılık sektörünü de korumuş olursunuz dedi. ZEHİRLİ BALON BALIĞININ KARAYA BİLE ÇIKARILMASI YASAK Akdeniz Üniversitesi Su Ürünleri Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Cengiz Deval ise balon balıklarının 200’e yakın türünün olduğunu, bunların bir kısmının tatlı bir kısmının ise tuzlu suda yaşadığını söyledi. Balon balıklarının zehirli olmayan türlerinin de olduğunu ancak zehirlilerin çok büyük tehlike arz ettiğini aktaran Deval, Bizim sularımızda 8 farklı balon balığı türü var ve Süveyş Kanalı'ndan geliyor. Bunların 4 tanesi zehirli, diğer 4'ünde zehir bulunmuyor. Zehirli türlerde, zehir balığın sadece bir organında değil, kanat, kas, sindirim sistemi ve deri altlarında bile var. O yüzden 'Balığı çok iyi temizlerim, ondan sonra yerim' gibi bir hata yapılmamalı. Bu nedenle Bakanlık, balon balığının yakalanıp karaya bile çıkarılmasını yasakladı. ifadesini kullandı. Prof. Dr. Deval, bu balıkların en zehirli türler arasında önde geldiğini ve Akdeniz çanağında 11 balon balığı türü bulunduğunu belirtti. Türkiye'de suların giderek ısınmasının balon balığının adaptasyonunu kolaylaştırdığını vurgulayan Deval, şunları kaydetti: Süveyş Kanalı'ndan giren bu balıklar önce Hatay ve Mersin'de görüldü. Daha sonra Antalya ve Ege Denizi'ne geçti. Şimdi Marmara ve Karadeniz'e doğru ilerliyor. Aşırı avcılık nedeniyle diğer balık türlerini azalttık ve ortamda sadece bu zehirli balıklar kalmaya başladı. Zehirli balon balıkları diğer balık türlerini yiyor, keskin bir diş yapıları var. Çok fazla ürüyorlar. 1 kiloluk erişkin balon balığının 1 milyon yumurta bıraktığı tahmin ediliyor. Yendiği zaman balığın zehri hemen kendini gösteriyor. Önce insanın dili kuruyor, nefes darlığı, mide bulantısı başlıyor. Müdahale edilemezse yarım saat içinde ölüme neden olabiliyor. Bu nedenle kesinlikle yenmemesi gerekiyor.
2,380
Son dakika! 26 Eylül koronavirüs tablosu açıklandı: Vefat sayısından korkutan artış
Son dakika haberi: Türkiye'de son 24 saatte 341 bin 221 Kovid-19 testi yapıldı, 25 bin 861 kişinin testi pozitif çıktı, 228 kişi yaşamını yitirdi.
Sağlık
https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/son-dakika-26-eylul-koronavirus-tablosu-aciklandi-2796257
Sağlık Bakanlığı tarafından 26 Eylül 2021 koronavirüs tablosu açıklandı. 24 saatlik verilere göre 25 bin 861 vaka tespit edildi. Virüs nedeniyle hayatını kaybedenlerin sayısı 228 oldu. Bir günde toplam 341 bin 221 test yapılırken, iyileşen hasta sayısı 24 bin 875 olarak kaydedildi. Sağlık Bakanlığı tarafından açıklanan tabloda, aşılama verilerine de yer verildi. En az 2 doz aşısını olmuş 18 yaş üzeri nüfusu kapsayan verilere göre Türkiye'de 2. doz aşılama ortalama yüzde 70. 18 oldu. 1. doz ortalaması yüzde 86. 10 olurken, 1., 2. ve 3. doz aşısını olan vatandaş sayısı toplamda 107 milyon 840 bin 404’e yükseldi. HEP BİRLİKTE, KARARLILIKLA, ÜZERİMİZE DÜŞENİ YAPALIM Sağlık Bakanı Koca, sosyal paylaşım sitesi Twitter hesabından yaptığı paylaşımda, “Maske takanların sayısı? Sosyal mesafe kuralına dikkat edenlerin sayısı? Tam doz aşı olanların sayısı? Salgınla mücadelenin gereklerini yapanlar arttıkça, yeni vaka sayılarımız ve ona bağlı olarak vefat sayılarımız azalacak. Hep birlikte, kararlılıkla, üzerimize düşeni yapalım” dedi. 25 EYLÜL KORONAVİRÜS TABLOSU Sağlık Bakanlığınca dün açıklanan tabloya göre, 26 bin 145 yeni vaka tespit edilirken, 193 kişi hayatını kaybetti. Toplam test sayısı 342 bin 145, iyileşen sayısı ise 19 bin 199 olarak açıklandı. Dün açıklanan tabloyu sosyal medya hesabından paylaşan Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, Sizce, 20 binin altında günlük vaka sayısı bu toplum için ulaşılması güç bir hedef mi? Hep birlikte karar verip, bugün 26.145 olan vaka sayısını kısa sürede, kritik eşik olan 20 binin altına indirebiliriz. Sonucunu iyi bildiğimiz tedbirler ve aşı bize yeter ifadelerini kullandı. 24 EYLÜL 2021 KORONAVİRÜS TABLOSU 24 Eylül 2021 tarihli koronavirüs tablosuna göre; son 24 saatte 221 kişi koronavirüsten hayatını kaybetti, 27 bin 197 yeni vaka tespit edildi. Toplam test sayısı 355 bin 226, iyileşen sayısı 20 bin 458 olarak açıklandı. 23 EYLÜL 2021 KORONAVİRÜS TABLOSU Sağlık Bakanlığı tarafından Türkiye'nin yeni korona virüs tablosu açıklandı 23 Eylül’de açıklanan 24 saatlik verilere göre 27 bin 844 vaka tespit edildi. Virüs nedeniyle hayatını kaybedenlerin sayısı 217 oldu. Bir günde toplam 356 bin 132 test yapılırken, iyileşen hasta sayısı 21 bin 267 olarak kaydedildi. İlgili Haberler Hamileler koronavirüs aşısı olabilir mi? Hamilerin aşı olması güvenli mi? ABD'den yeni araştırma: Hamileyken Kovid aşısı yaptırınca bebek yüksek antikorla doğuyor Koronavirüste yeni gelişme: 'Kayıp parçayı bulduk' diyerek duyurdular!
1,310
Kardiyologlar uyarıyor: Kalbi çürüten bu besinleri hayatınızdan çıkarın!
Sodyum, şeker ve yüksek oranda kötü yağlar barındıran gıdaların kalbiniz için son derece tehlikeli ve kalp ve damar hastalıklarının en büyük tetikleyicisi olduğunu belirten kardiyologlar, bu yiyecekleri tüketenlerin acilen hayatlarından çıkarması gerektiğini bildiriyor. Uzmanların en tehlikeli yiyecekler listesinde yer alan ve kalp sağlığını tehdit eden besinler şu şekilde…
Sağlık
https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/kalbi-curuten-bu-besinleri-hayatinizdan-cikarin-2842222
5,516
Dünyaca ünlü doktor Mehmet Öz’den sağlıklı yaşam önerileri
Dünyaca ünlü Türk doktor Mehmet Öz’ün sağlıklı yaşam, kolay egzersiz ve ideal beslenme tüyoları BİP’ten kullanıcılara sunulacak. Öz’ün ekibinde kalp cerrahı Doç. Dr. Halit Yerebakan, Yaşam Koçu Doris Hofer ile şef Ece Zaim bulunuyor.
Sağlık
https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/dunyaca-unlu-doktor-mehmet-ozden-saglikli-yasam-onerileri-2651715
ABD’deki çalışmaları ve televizyon programlarıyla dünya çapında saygınlık ve şöhret kazanan Dr. Mehmet Öz, özel bir buluşma için İstanbul’a geldi. İletişim ve yaşam platformu BiP’in, kullanıcılarına sunduğu Dr. Öz ve Ekibi kanalındaki yeniliklerin anlatıldığı basın toplantısının ev sahipliğini Turkcell Dijital Servisler ve Çözümlerden Sorumlu Genel Müdür Yardımcısı Ataç Tansuğ yaptı. Sağlıklı yemek tarifleri, diyet, stresle baş etme yöntemleri, ruh ve kalp sağlığı, fitness, güzellik gibi yaşama dair her alanda öneriler içeren kanalın içeriği, yeni bilgilerle güncellenerek zenginleştirildi. Kanalda ayrıca alanında uzman ve popüler üç uzmanın da önerileri yer alıyor. Kalp cerrahı Doç. Dr. Halit Yerebakan, yaşam koçu ve fitness uzmanı Doris Hofer ile şef Ece Zaim de uzmanlık alanlarındaki en yeni ve önemli bilgileri kanalda paylaşıyor. En rahat ve kolay şekilde paylaşılan bu önemli bilgiler üç ana başlıkta toplanıyor. Bunlardan birincisi sağlıklı yaşam. Genel bilgilerin yanı sıra gündelik hayatta uygulanacak öneriler, faydalı bilgiler video anlatımlı ve makale formatında aktarılıyor. İkincisi, ideal beslenme. Sağlıklı ve lezzetli tarifler, özel beslenme gerektiren hastalıklara ilişkin öneriler, gıdaların faydalarından maksimum düzeyde nasıl yararlanılabileceği ve besinlerin vücudumuza olan etkileri detaylı şekilde bulunabiliyor. Üçüncüsüyse kolay egzersiz. Kanalın önemli içerikleri arasında bulunan bu konuda, herhangi bir alete, spor salonuna ihtiyaç duymadan, gün içinde spora vakit ayıramamaktan şikayet edenlerin bahanelerini ortadan kaldıracak çözümler anlatılıyor. Vücuda iyi gelecek egzersiz önerileri kanalı takip edenlere sunuluyor. Ataç Tansuğ: “İnsanların hayatına dokunmayı hedefliyoruz” Turkcell Dijital Servisler ve Çözümlerden Sorumlu Genel Müdür Yardımcısı Ataç Tansuğ, Dr.Öz ve Ekibi kanalına çok önem verdiklerinin altını çizdi: “Telekom sektörü artık ses ve kısa mesajdan ibaret değil. Hem veriyi iyi kullanan hem de bunu yaparken insanların hayatına dokunan dijital servisler geliştirmemiz gerekiyor. Türkiye’nin verisinin Türkiye’de kalmasını çok önemsiyoruz. Bu anlamda Türkiye’de üretilen verinin işlenmesi sürecinde yerli istihdamı destekliyor, ham verinin işlenerek finansal değeri yüksek ihracat ürünlerine dönüşmesi hedefiyle çalışıyoruz. Bugün itibariyle Turkcell olarak 38 ülkeye dijital servis ve ürünlerimizi ihraç ediyoruz. BiP’te de bu doğrultuda herkesin yaşamını güzelleştirecek, hayatlarını kolaylaştıracak, ilgi alanlarına yönelik kanal ve içerikler sunmak üzere çalışıyoruz. Giriştiğimiz her işte hem teknolojiyi hem de toplumsal faydayı önemsiyoruz. Tüm dünyanın tanıdığı, başarılı Türk Doktor Sayın Dr. Öz ve ekibi ile gerçekleştirmiş olduğumuz bu değerli birliktelik bunun sonuçlarından biri. Buradaki videolardan, tüyolardan, önerilerden kullanıcılarımızın faydalanması hepimizi çok memnun edecek” Dr. Mehmet Öz: “Haydi birlikte Türkiye'nin sağlığını iyileştirelim” Dr. Mehmet Öz ise BiP’le işbirliklerinden duyduğu memnuniyeti anlatırken, platform üzerinden yaptıkları paylaşımların insanların sağlığına olumlu etki sağlayacağını anlattı. Dr. Öz, “Sosyal medyada meydana gelen patlama, herkesin yaşadığı coğrafyada söylemek istediklerini kolayca söylediği, öğrenmek istediklerini takip ettiği bir imkan sağladı. BiP bu gelişmedeki bir sonraki adım. Biz insanların yaşamlarını iyileştirmek için sağlık bilgilerini Dr. Öz ve Ekibi kanalından paylaşıyoruz. Bu platformdan sağlıklı ve kaliteli yaşamak için onları motive edecek doğru ve güvenilir bilgilere ulaştıklarından emin olmak istiyoruz. Önerilerimiz obezite, bağırsak şikayetleri, ağrı, anksiyete, yalnızlık ve hatta sağlığınıza zarar verebilecek finansal stresin üstesinden gelmenize yardımcı olacaktır. Dijital platformda sağlığı yeni yollarla anlatmak için dünyanın en kaliteli içeriğini kullanmayı planlıyoruz. 10 yıllık televizyon tecrübemi, ekibimle birlikte Türk vatandaşlarının yararına uyarlamayı dört gözle bekliyorum. Haydi birlikte Türkiye'nin sağlığını iyileştirelim, böylece birbirimizden ve ailelerimizden daha fazla keyif alalım” dedi. Toplantıda paylaşılan bilgilere göre, “Dr. Öz ve Ekibi” BiP kanalı 100’den fazla dil bilen, 38 milyon indirilme sayısıyla 192 ülkede hizmet veren ve günde 450 milyon mesaj gönderilen BiP’in 260 bin takipçiyle en çok ilgi gören kanalları arasında yer alıyor.
7,540
Sigara kullananlar dikkat
Mersin Üniversitesi Tıp Fakültesi Kardiyoloji Anabilim Dalı Üyesi Doç. Dr. İsmail Özcan, 'Sigara kullanımı kalp krizinin en önemli risk faktörlerinden bir tanesidir' dedi.Sigara kullananlar dikkat! sigara,Sigara tiryaki,türkiyede sigara kullanımı
Sağlık
https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/sigara-kullananlar-dikkat-45619
Mersin Üniversitesi Tıp Fakültesi Kardiyoloji Anabilim Dalı Üyesi Doç. Dr. İsmail Türkay Özcan, Türkiye’de kalp krizi geçirme yaşının gittikçe düşmeye başladığını belirterek, Her 5 ani ölümün biri kalp krizinden dolayı gerçekleşmektedir. Bunun en büyük nedeni de modern yaşamın getirdiği olumsuz yaşam biçimidir. Bunun dışında sigara kullanımı kalp krizinin en önemli risk faktörlerinden bir tanesidir dedi. Kalp krizi konusunda İHA muhabirine açıklamalarda bulunan Doç. Dr. İsmail Türkay Özcan, kalbin vücuttaki tüm organlara kan göndererek beslenmesini sağlayan temel organ olduğunu söyledi. Özcan, kalp krizinin kişide göğüs ağrısı, sol kolda uyuşma, sırtta ağrı, bulantı, kusma, bayılma yapabileceğini kaydetti. Vatandaşların bu tür sendromları olduğunda kalp krizini de akıllarının bir köşesinde tutması ve mutlaka bir hastaneye müracaat etmesi gerektiğini vurgulayan Özcan, “Kalp krizi geçiren bir hastada mutlaka şuur bulanıklığı, terleme, denge kaybı, bayılma veya ani ölüm olabilir. Mutlaka bu hastanın rahat bir pozisyona alınması gerekiyor. Kravatı varsa çıkarılması gerekir. Şuur kapanıyor mu kapanmıyor mu diye hastanın solunumunun yakın takip edilmesi lazım. En kısa ve hızlı sürede de 112 Acil Servis aranarak profesyonel yardım istenmelidir” diye konuştu. “SİGARA KULLANIMI ÖNEMLİ BİR RİSK FAKTÖRÜ” Kalp krizi geçirme yaşının gittikçe düştüğünün altını çizen Özcan, “Bunun en büyük nedeni de modern yaşamın getirdiği olumsuz yaşam biçimidir. Kalp krizinde kontrol edebildiğimiz risk faktörleri var, kontrol edemediğimiz risk faktörleri var. Bir kere kalp krizinin risk faktörlerine bakacak olursak yüksek tansiyon, şeker hastalığı, yüksek kolesterol olması, sigara kullanımı ve genetik. Bunlar en önemli risk faktörlerimiz. Bunun yanında hastanın erkek olması, kilolu olması, sürekli oturarak yaşamını götürmesi de temel risk faktörleridir. Sadece genetik olan risk faktörüne yapacak bir şeyimiz yok. Tabi o kötü bir miras. Ama bunun haricinde diğer tüm risk faktörlerini kontrol edebiliriz. Bir kere ilaçlardan önce sağlam bir yaşam biçimi değişikliği uygulamalıyız. Haftada 5 gün en az 45 dakika egzersiz yapmalıyız. Mutlaka üç beyaz dediğimiz tuz, şeker, unlu mamullerden uzak durmalıyız. Diyetimize dikkat etmeliyiz. Daha çok sebze ve baklagilleri tercih etmek, ağır hamurlu gıdalardan uzak durmak korunmak için önemli önlemlerden bir tanesidir. İkinci önlem ise sigaradır. Toplum için en büyük halk sağlığı problemi sigara kullanımıdır. Mutlaka hem kullananları hem de kullanmaya meyilli olanları sigaradan uzak tutmamız gerekir. Sigara önemli bir risk faktörüdür. Bunun yanında aşırı alkol alımı da risk faktörlerinden bir tanesidir” şeklinde konuştu. “KALP KRİZİ GEÇİREN SÜREKLİ RİSK ALTINDA” Kalp krizi geçiren bir kişinin artık sürekli risk altında olduğuna dikkat çeken Özcan, “Bu kişilerde artık koroner arter hastalığı başlamış demektir. Bir kalp hastası geldiğinde öncelikle kardiyoloji bölümüne başvurmasını sağlıyoruz. Kardiyoloji bölümünde bu hasta kalp krizi ise gerekli tetkiklerden sonra gerekirse anjiyosu yapılıyor ve tıkalı damarı varsa bunların yüzde 90’ı stentle açılıyor. Stente uygun olmayan hastalarımızın da bypass olmasını sağlıyoruz. Bir hasta kalp hastalığına maruz kaldıysa ve stent veya bypass ameliyatı olduysa bundan sonra çok yakın takip edilmesi gerekir. Hem yaşam şekli değişikliği hem de ilaç kullanımı bu hastalar için mecburidir. Belli araklıklarla mutlaka hekim kontrollerini yapmaları gerekir. Bir insan ne kadar çok kalp krizi geçirirse, bunu bir çiçek gibi düşünürseniz nasıl bir çiçeği sulamasan ölüyorsa kalp de öyledir. Kalbin damarları var ve bu vücudun belli bölgelerini besliyor. Hangi damar tıkanırsa onun beslediği bölge ölüyor. Doğal olarak ne kadar çok kalp krizi geçirirse hasta kalbin o kadar çok bölgesini kaybediyorsunuz” ifadelerini kullandı. KRİTİK HASTALARIN 3’TE BİRİNDE ÖLÜM GÖRÜLÜYOR Kritik hastaların 3’te birinde ölüm görüldüğüne vurgu yapan Özcan, Komplikasyon olmayan, uygun tedaviyi alan ve düzenli kalp kontrollerini yapan hastalarda tamamen iyileşme görülebilir. 4-6 hafta sonra kişi sosyal, iş ve cinsel aktivite de dahil olmak üzere normal aktivitelerine ve eski yaşam stiline devam edebilir. Bir kalp krizinden sonra değiştirilebilir risk faktörlerini düzeltme, dikkatli bakım ve düzenli ilaç kullanımı ikinci bir kalp krizi riskini azaltmak açısından önem taşımaktadır. Normal yaşam stiline dönmenize yardımcı olmak için bu konuda deneyimli bir kardiyologun önerdiği egzersiz, beslenme ve ilaç tedavisini düzenli uygulamak yaşam kalitesi ve yaşam süresi bakımından büyük önem arz etmektedir. Bu son derece önemlidir çünkü en gelişmiş ülkelerde bile kalp krizi geçiren hastaların yüzde 10’u hastaneden çıktıktan 1 yıl sonra kaybedilirler. Bu oran kardiyak problemler için risk faktörü olan ve ciddi yaşam biçimi uygulamayanlarda yüzde 30 olarak bulunmuştur. Bu açıdan yaşam şekli değişikliği, risk faktörlerinin yönetimi ve gereken ilaçların düzenli kullanımı tekrar tekrar vurgulanması gereken bir konudur dedi. Kaynak İHA
2,510
Son dakika! 2 Eylül koronavirüs tablosu açıklandı
Son dakika haberi: Sağlık Bakanlığı, 2 Eylül 2021 koronavirüs tablosunu paylaştı. 24 saatlik verilere göre 23 bin 496 vaka tespit edildi. Virüs nedeniyle hayatını kaybedenlerin sayısı 283 oldu.
Sağlık
https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/son-dakika-2-eylul-koronavirus-tablosu-aciklandi-2793762
Sağlık Bakanlığı tarafından Türkiye'nin yeni korona virüs tablosu açıklandı. 2 Eylül koronavirüs tablosuna göre 23 bin 496 vaka tespit edildi. Virüs nedeniyle hayatını kaybedenlerin sayısı 283 oldu. Bir günde toplam 305 bin 47 test yapılırken, iyileşen hasta sayısı 20 bin 4 olarak kaydedildi. HASTALARIN YÜZDE 90'I AŞISI TAM OLMAYANLAR Sosyal medya hesabından açıklama yapan Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, Yüzde 78’imiz tek, yüzde 60’ımız 2 doz aşı olmuş durumdayız. Son 4 haftada vaka artışları özellikle aşı olmamış kişilerden kaynaklanıyor. Aktif vakaların yüzde 81’i, hastaneye yatanlarınsa yaklaşık yüzde 90’ı aşısı tam olmayan kişiler. Kayıpların sadece yüzde 10’a yakını tam aşılı ifadelerini kullandı. 1 EYLÜL KORONAVİRÜS TABLOSU Sağlık Bakanlığınca dün açıklanan verilere göre, 23 bin 946 yeni vaka tespit edilirken, 290 kişi hayatını kaybetti. 302 bin 869 test yapılırken, iyileşen sayısı 15 bin 164 olarak açıklandı. 31 AĞUSTOS KORONAVİRÜS TABLOSU Sağlık Bakanlığınca 31 Ağustos'ta açıklanan verilere göre, 21 bin 893 vaka tespit edildi. Virüs nedeniyle hayatını kaybedenlerin sayısı 252 oldu. Bir günde toplam 297 bin 167 test yapılırken, iyileşen hasta sayısı 14 bin 106 olarak kaydedildi. İlgili Haberler Yeni Covid-19 varyantı ortaya çıktı! Aşı karşıtı mitinglerin organizatörü Kovid-19'dan öldü Koronavirüs artık çocuklarda: 14 yaşındaki çocukta akciğer tutulumu gürüldü Koronavirüs hastası hayatını kaybetti: Son mesajı aşı çağrısı oldu
5,310
Çocuklarda obezite tehlikesi artıyor
​UNİCEF’in yaptığı yeni bir araştırmaya göre, dünya genelinde kötü beslenmeye bağlı olarak çocuklarda obezite hastalığının görülme oranlarında artış kaydedildi. Öte yandan, sadece zengin ülkelerdeki çocuklarda görülen obezitenin şimdi gelir düzeyi düşük ülkelere de sıçradığı belirtildi.
Sağlık
https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/cocuklarda-obezite-tehlikesi-artiyor-2677784
Birleşmiş Milletler Çocuklara Yardım Fonu (UNICEF), çocuklarda kötü beslenmeye ilişkin son 20 yılın en kapsamlı küresel değerlendirme raporunu açıkladı. Buna göre dünya genelinde, özellikle alt ve orta gelirli ülkelerde çocuklukta görülen obezite oranları yükselişe geçti. Rapor, çocuk sağlığı ile ilgili karmaşık ve kötümser bir tablo çiziyor. Araştırmada, 5 yaşın altındaki yaklaşık 200 milyon çocuğun bir başka deyişle her 3 çocuktan 1'inin ya yetersiz beslendiği veya fazla kilolu olduğu tespit edildi. Yetersiz beslenmenin de, Afrika ve Güney Asya'daki çocukların sağlığını tehdit ettiği belirtildi. Öte yandan, dünya genelinde yaşları 5 ila 19 arasında değerlendirilen en az 340 milyon ergen ile 5 yaş altındaki 40 milyon çocuğun, aşırı kilolu oldukları ortaya koyuldu. En büyük yükseliş ise 5-19 yaş grubu arasında kaydedildi. Bu grupta küresel kilo artışının 2000 yılında yüzde 10.3 ilen 2018’de yüzde 18.4’e yükseldiği belirlendi. Obezitedeki artışın en yoğun görüldüğü bölgeler ise Kuzey Amerika, Doğu Avrupa, Orta Doğu ve Pasifik Adaları oldu. Bu da eskiden sadece zengin ülkelerdeki çocuklarda görülen obezitenin şimdi gelir düzeyi düşük ülkelere de sıçradığını gösteriyor. Bunun temel nedeninin ise işlenmiş gıda ve içeceklerin ucuzlaması ve yaygınlaşması olduğu tahmin ediliyor. UNİCEF’in araştırmasının çok önemli olduğunu kaydeden Obezite Cerrahisi Uzmanı Op. Dr. Tufan Ergenç, Dünya çapında çocukluk ve ergenlikteki obezite oranlarındaki artış gelecek açısından son derece kaygı verici bir duruma işaret ediyor. Kötü beslenmenin aşırı kilo ve obezitedeki rolünü biliyoruz; ancak gelir düzeyinin düşmesi insanları mecburi olarak bu tip beslenmeye itiyor. Bu noktada tüm ülkelerin ve kurumların bir arada ortak çalışmalar düzenleyerek obeziteyi önleyici gerçekçi adımlar atması gerektiği ortadadır dedi.
692
Bilim Kurulu üyesinden rahatlatan açıklama: Kovid-19 artık mevsimsel grip
3 yıl önce Çin'de ortaya çıkıp tüm dünyada kabus oluşturan koronavirüs salgını etkisini kaybetmeye başladı. Koronavirüs Bilim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Sema Kultufan Turan, virüsün yapısının değiştiğini ve artık hastalık oluşturma olasılığının düştüğünü belirtti. Testlerde haftalık pozitiflik oranının son günlerde yüzde 10'a çıktığını söyleyen Turan, buna rağmen Kovid-19'un bir tür mevsimsel grip haline geldiğini ifade etti.
Sağlık
https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/kovid-19-artik-mevsimsel-grip-2880494
Tüm dünyada hayatı altüst eden koronavirüs pandemisinin etkisi azalınca dünyada hayat normale döndü. Salgınla ilgili son duruma ilişkin bilgi veren Sağlık Bakanlığı Koronavirüs Bilim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Sema Kultufan Turan, virüsün yapısının değişime uğradığını söyleyip artık ağır hastalık oluşturma ihtimalinin azaldığını vurguladı. Ankara Bilkent Şehir Hastanesi Yoğun Bakım İdari Sorumlusu Prof. Dr. Turan, Anadolu Ajansı'na yaptığı açıklamada, 3 yılın geride kaldığı Kovid-19 salgınında gelinen nokta ve diğer solunum yolu enfeksiyonlarının seyrine ilişkin değerlendirmelerde bulundu. Kovid-19 ilişkili hastalık tablosunun genel olarak azaldığını ama son dönemde pozitiflik oranlarında bir miktar artış olduğunu belirten Turan, Geçtiğimiz haftalarda pozitiflik oranı yüzde 5 civarındayken son günlerde biraz artarak yüzde 10'a ulaştı. Yani kişilerden alınan örneklerin yaklaşık yüzde 10'u pozitif çıkıyor. Bu tüm viral enfeksiyonlarda olduğu gibi Kovid-19'da da özellikle mevsimsel değişikliklerle bağlantılı oynamalardan kaynaklanıyor olabilir ifadelerini kullandı. KOVİD ARTIK AĞIR GRİBAL ENFEKSİYON GİBİ GEÇİYOR Kovid-19'un ağır hastalık oluşturup oluşturmamasının önemli olduğunu vurgulayan Turan, sözlerini şöyle sürdürdü: Neyse ki Kovid-19'un değişen virüs yapısıyla beraber ağır hastalık görülme oranı azaldı. Yani hastalıkla ilişkili hastaneye yatış, yoğun bakım ihtiyaç oranları düştü. Kendi hastanemizde de ayırdığımız, izole ettiğimiz yerler dışında ek bir alan açmaya gerek kalmıyor. Fakat Kovid-19 kaynaklı çevremizdeki gözlemler ve hastanemize başvuran kişiler, genel olarak evde çok ağır bir gribal enfeksiyon geçirdiğini belirtiyor. Genellikle kendilerini evde izole edip bu dönemi atlatıyorlar, doğrusu da bu zaten. Çünkü artık Kovid-19 da bir tür mevsimsel grip, viral enfeksiyon grubuna dahil edilebilir, bu semptomlarla ilerliyor. Kovid-19'un üç yıllık sürede gelinen noktada virüs yapısı değişikliğe uğradı ve ağır hastalık oluşturma ihtimali azaldı. İlgili Haberler Çin’den Korona geçirenlere uyarı geldi: Ölümcül hastalıkları tetikleyebilir DSÖ'den Kovid-19 açıklaması: İddiaların aksine vazgeçmedik İLERİ YAŞTAKİLER İÇİN HALA RİSKLİ Prof. Dr. Turan, Kovid-19 ve diğer tüm viral enfeksiyonların ileri yaştaki kişiler ve ek hastalığı olanlar için her zaman ağır hastalık riskini getirdiğinin altını çizdi. Bu nedenle hasta olan kişilerin mutlaka kendisini izole etmesi, kalabalık, kapalı ortamlarda maske takması gerektiğini anlatan Turan, süresi uzayan ve geçmeyen viral semptomlarla ilgili de şu uyarılarda bulundu: Yaklaşık 10 gün boyunca viral semptomları devam eden, bu süreçte hala kendisini kötü hisseden kişiler olabiliyor. Bu noktada şuna dikkat etmek gerekiyor; başta viral enfeksiyon gibi başlayan bir hastalığa uzayan süreçte eğer tekrarlayan ateş, sekresyon kalitesindeki değişiklik gibi ek semptomlar ekleniyorsa üzerine bir bakteriyel enfeksiyon yaşanıyor olabilir. Bu tip durumlarda kişiler tedavilerinin düzenlenmesi için mutlaka hekimlerine başvurmalı. Viral enfeksiyonlar sağlıklı bireylerde çoğunlukla 2-3 hafta içerisinde azalarak kaybolur. Fakat bu kişinin vücut direnci, kendine nasıl dikkat ettiğiyle de çok ilgili bir durum. Vücut direnci düşük, ek hastalığı olan kişilerde hastalık daha ağır seyredebilir. Önerimiz, kişilerin hastalık döneminde sıvı alımına dikkat etmeleri, sağlıklı besinler ve vitaminlerle kendilerini desteklemeleri. AŞILAR TÜM VİRAL ENFEKSİYONLARA KARŞI KORUYUCU Turan, aşılamanın sadece Kovid-19 değil diğer tüm viral enfeksiyonlara karşı da koruma sağladığını, bireylerin aşılar sayesinde bu tip hastalıkları daha hafif atlatabildiğini vurguladı. Turan, 3 yılın geride kaldığı pandemiyle mücadelede özellikle 2020'nin oldukça zorlu bir yıl olduğunu anımsatarak, hem vatandaşların hem de sağlık çalışanlarının süreçten ciddi şekilde etkilendiğini dile getirdi. Kovid-19 ilk ortaya çıktığında dünya genelinde hiçbir sağlık otoritesinin bu virüsle nasıl mücadele edileceğine yönelik net bilgiye sahip olmadığına işaret eden Turan, şu değerlendirmelerde bulundu: Pandemide gerçekten çok zorlu bir süreç yaşadık, büyük bir mücadele verdik. Bilim Kurulunda yaptığımız toplantılar, hastanede yaptığımız görevlerimizde, çok duygusal anlar da sorunlu anlar da yaşadık. Sağlık sisteminin tüm emekçilerine ayrıca teşekkür ediyorum, personeli, hemşiresi, doktoru kim varsa ailelerini ikinci plana atıp o dönemde zorlu bir mücadele verdiler. Bu süreçte yaşamını kaybeden tüm meslektaşlarımıza, sağlık çalışanlarına da Allah'tan rahmet diliyorum. Umarım böyle bir salgını ne ülkemizde de ne dünyada bir daha görmeyiz.
3,047
'Salya, yemek borusu kanseri habercisi olabilir'
Prof. Dr. Vedat Göral, gece uykusunda ağızdan salya gelmesinin önemsenmesi gereken bir problem olduğuna işaret ederek, “Multipl skleroz (MS), Parkinson hastalığı, Müsküler distrofi gibi nörolojik hastalıklar ve yemek borusu kanserleri ağızdan salya akmasına neden olabilir” dedi.
Sağlık
https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/salya-yemek-borusu-kanseri-habercisi-olabilir-2783674
Medipol Mega Üniversite Hastanesi Gastroenteroloji Bölümünden Prof. Dr. Vedat Göral, uykuda salya gelmesinin önemli bir sağlık problemi olduğunu belirterek önemli açıklamalarda bulundu. Prof. Dr. Göral, özellikle yanlış uyku pozisyonunun salyaya neden olabildiğinin altını çizerek, “Uyku pozisyonu da genellikle ağız içinde salyanın birikmesine neden olur. Yan veya yüzüstü uyuyan insanlarda uyurken salya akması daha olasıdır. Özellikle ağzınızdan nefes alma eğilimindeyseniz veya sinüs yollarınızda tıkanıklık varsa biriken salya nefes almak için ağız açıldığında dışarı çıkmaya başlayabilir” diye konuştu. MS, parkinson, alerji neden olabilir Reflünün de bu soruna yol açabileceğini belirten Prof. Dr. Göral, sözlerine şöyle devam etti: Bazı kişilerde gece uykusunda ağızdan su gelmesi bazı diş ve ağız problemlerine, alerjilere, bazı ilaçlara ait yan etkilere, sinir sistemi bozukluklarına ve bağırsak parazitlerine bağlı gelişebilir. Multipl skleroz (MS), Parkinson hastalığı, Müsküler distrofi gibi nörolojik hastalıklar ve yemek borusu kanserleri ağızdan salya akmasına neden olabilir. Tedavi için önce uyku pozisyonu değiştirilmelidir. Sırtüstü pozisyon tercih edilirse böylece tükürük ağıza ve yastığa akmaz. Ağzınızda sağlıklı bir tükürük dengesi sağlamak önemlidir. Amerikan Diş Hekimleri Birliği'ne göre tükürük vücudumuzu enfeksiyondan korumada hayati bir rol oynar. Aşırı tükürük salgısı olan vakalarda, tükürük bezlerine botoks uygulaması da yapılabilir.
1,982
Son dakika! 4 Aralık koronavirüs tablosu: Vaka düştü vefat yükseldi
Son dakika haberi: Sağlık Bakanlığı tarafından açıklanan 4 Aralık koronavirüs tablosuna göre; 20 bin 374 yeni vaka tespit edilirken, 228 kişi hayatını kaybetti. Düne göre vaka sayısında düşüş görülürken vefat sayısı ise arttı.
Sağlık
https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/son-dakika-4-aralik-koronavirus-tablosu-vaka-dustu-vefat-yukseldi-2804210
Son dakika haberi: Sağlık Bakanlığı tarafından açıklanan 4 Aralık koronavirüs tablosuna göre; 20 bin 374 yeni vaka tespit edilirken, 228 kişi hayatını kaybetti. Düne göre vaka sayısında düşüş görülürken vefat sayısı ise arttı. Bir günde toplam 353 bin 35 test yapılırken, iyileşen hasta sayısı 19 bin 463 olarak kaydedildi. Sağlık Bakanlığı tarafından açıklanan tabloda, 2 doz aşılama verilerine de yer verildi. En az 2 doz aşı olmuş 18 yaş üzeri nüfusu kapsayan verilere göre Türkiye'de 2. doz aşılama ortalama yüzde 81. 57 oldu. 1. doz ortalaması yüzde 90. 80 olurken, 1., 2. ve 3. doz aşısını olan vatandaş sayısı toplamda 120 milyon 857 bin 540 ’a yükseldi. AŞILAMADA SON DURUM Verilerde, aşılamada önde giden illere de yer verildi. Bakanlığın tablosuna göre yüzde 85. 1 ile Türkiye'de en çok aşılamanın gerçekleştirildiği Ordu’yu Osmaniye, Amasya, Muğla, Kırklareli, Çanakkale Eskişehir, Balıkesir, Zonguldak ve Burdur takip etti. Bakanlığın tablosuna göre yüzde 57. 3 ile Türkiye'de en az aşılamanın gerçekleştirildiği Şanlıurfa’yı sırasıyla Batman, Siirt, Diyarbakır, Muş, Bingöl, Mardin, Bitlis, Ağrı ve Bayburt takip etti. BAKAN KOCA'DAN 'KAPALI ORTAM' UYARISI Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, sosyal paylaşım sitesi Twitter hesabından yaptığı paylaşımda, “Mevsim şartlarından hepimizin çıkarması gereken sonuçlar var. Kapalı yerlerde kalabalık ortamlarda uzun süre bulunmaktan kaçınmalıyız. Bulunduğumuz kapalı ortamları sık sık havalandırmalıyız. Temizliğe dikkat etmeliyiz. Riskin arttığı bu dönemde aşılarımızı hemen yaptırmalıyız” dedi. 4 ARALIK KORONAVİRÜS TABLOSU 3 ARALIK KORONAVİRÜS TABLOSU Sağlık Bakanlığı tarafından dün açıklanan verilere göre; 21 bin 495 yeni vaka tespit edilirken, 187 kişi hayatını kaybetmişti.
530
DSÖ'den artan plastik kullanımına karşı uyarı: Suyu kirletiyor
Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ), Afrika'da son yıllarda tüketimi artan plastik ürünlerin kullanımına karşı uyarıda bulundu. DSÖ, dünyanın en az plastik tüketen bölgelerinden olmasına rağmen kıtadaki bilinçsiz adımların çevre ve sağlık sorunlarına yol açtığını vurguladı.
Sağlık
https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/dsoden-artan-plastik-kullanimina-karsi-uyari-2891495
Dünya Sağlık Örgütü'nden (DSÖ), Afrika kıtasında artan plastik kullanımına karşı uyarı geldi. Yapılan açıklamada plastiklerin tarım alanları ve suyu kirlettiğine dikkat çekildi. Anadolu Ajansı'nın haberine göre; DSÖ, nüfusun hızla artması ve şehirleşmeden ötürü Afrika ülkelerindeki plastik kullanımının arttığı uyarısını yaptı. DSÖ'den yapılan açıklamada, DSÖ Afrika Bölge Ofisi ve Birleşmiş Milletler Çevre Programının (UNEP), plastiğin çevreye verdiği olumsuz etkileri azaltmak için Afrika ülkelerinin ulusal programlarına ortak destek vereceği ifade edildi. İlgili Haberler BioNTech kurucusu Uğur Şahin yine dünyaya umut olacak: Müjdeli haberi paylaştı DÜNYADAKİ PLASTİĞİN YÜZDE 4'ÜNÜ TÜKETİYOR Açıklamada, Afrika kıtasının dünyadaki plastik kaynaklarının yüzde 5'ini üretiyor ve sadece yüzde 4'ünü tüketiyor olmasına rağmen son yıllarda artan nüfus ve şehirleşmeden ötürü kıtada tek kullanımlık plastik kullanımının arttığına dikkat çekildi. Dünyanın en az plastik tüketen bölgelerinden olmasına rağmen kıtada plastik çöplerin yakılması ve uygun şekilde imha edilmemesinden ötürü çevre ve sağlık sorunlarının arttığına yer verilen açıklamada, Afrika'da herhangi bir plastik işleme merkezinin olmamasının, tarım alanları ve suyun kirlenmesine yol açtığı vurgulandı.
5,866
Migren nedir? Migren tedavisi nasıl olur? Migren belirtileri nelerdir? Migreni ne geçirir?
Yoğun tempo ve stresle baş ağrısı gün içinde yaşanan rahatsızlıkların en başında gelir oldu. Bunların en şiddetlisi olan migren ise atak yaşayanların korkulu rüyası desek yeridir. Peki migren ile baş ağrısı arasındaki fark nedir? Bir kişinin migren olduğunu anlama olasılığı var mıdır? Bunun için migren belirtileri hakkında bilgi edinmek ve uzman bir doktordan yardım almak gerekmektedir. Peki migren teşhisi konan kişilerin ne yapması gerekir? Migren nasıl geçer? Migrene ne iyi gelir?
Sağlık
https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/migren-nedir-migren-tedavisi-nasil-olur-migren-belirtileri-nelerdir-migreni-ne-gecirir-259040
Çağımızın hastalıkların birisi migren. Hemen her 4 kadından birinin başı ağrıyor. Annenizde migren varsa büyük olasılıkla siz de migren olabilirsiniz. Migren kendine has belirtilerinin yanında genelde baş ağrılarını ifade etmek amacıyla da kullanılan bir terim. Baş ağrısı deyince yüzlerce çeşidi bulunmaktadır. Gündelik hayatı zehir eden migren ağrıları tedavi edilebilen bir rahatsızlıktır. Algoloji-Ağrı Tedavisi Uzmanı Prof. Dr. Nurettin Lüleci, migren problemi hakkında merak edilenleri sizler için anlattı. MİGREN BELİRTİLERİ NELERDİR? MİGREN OLDUĞUNU NASIL ANLARIZ? Migreni diğer baş ağrılarından ayıran özellikler bulunmaktadır. Bu özel belirtiler şunlardır: Öncelikle migren başın yarısında görüldüğü için buna yarım baş ağrısı da diyebiliriz. Migren kural olarak tek gözümüzün çevresinde bazen de şakak ve ense kısmından başlayan, zonklayıcı bir ağrıdır. Bu ağrının diğer bir özelliği ise insanları gece uykusundan uyandırmamasıdır. Akşam migren ağrınız olduğu halde uyursanız gece ağrı ile uyanmazsınız fakat sabah kalktığınızda migren ağrınızın devam ettiğini görebilirsiniz. Migren hastaları, ağrıları tuttuğunda sakin, karanlık ve sessiz ortamları tercih ederler. Işık ve sesten rahatsız olurlar. Bazı hastalar ise kokulardan, hatta parfüm kokusundan bile rahatsız olurlar. Her hastada görülmese de migren hastalarında bulantı olabilir. Atak sırasında bu hastalara dokunmak rahatsızlık verebilir. Stresli ortamlarda olduğu gibi hava değişimleri de(özellikle aşırı sıcaklarda) migren hastalarını çok rahatsız eden durumlardandır. MİGREN ÖNCEDEN HİSSEDİLİR Mİ? Çoğu hasta migren ağrısı başlamadan migrenim yine tutacak diye farkındalık içerisinde olabilir. Bunlar öncül belirtiler denilen bazı duyumsamalardır. Bu nörolojik bozukluğa auralı migren denir. Atak öncesi hissedilen ön belirtiler olup atak gelmeden 5 dakika ile 1 saat içerisinde oluşabilir. Auralı migrende hastalar hem görsel, hem duyusal (hatırlama güçlüğü, uyuşma veya karıncalanma gibi) olarak bazı şeyleri hissederler. En sık görüleni görsel şikayetlerdir. Atak öncesi hastayı rahatsız eden genellikle parlak ışık çakmaları şeklinde hissedilen nörolojik belirtilerdir. Bunların arasında en sık yaşanan görsel auradır. Görsel aurada hastalar atak öncesinde parlak ışık çakmaları, bulanık görme veya görme alanında sorunlarla karşılaşabilir. MİGREN NASIL OLUŞUYOR? Migrenin nedeni tam olarak anlaşılamamıştır. Bir sürü teori ileri sürülmekle birlikte genetik veya çevresel faktörlerin katkısı kesin gibidir. Ağrı oluşumunda beyin kimyasallarındaki değişimler beyin zarlarını etkileyerek ağrıyı başlatırlar. Bu beyin damarları ya da zarlarındaki enflamasyon olabileceği gibi serotonin salınımındaki anormallikler ve Kalsitonin gen-ilişkili peptid (CGRP), gibi biyokimyasalların ağrı oluşmasındaki rolü de bilinmektedir. Kadınlarda adet öncesi, hamilelik ve menopoz sürecinde östrojen hormonu dalgalanmalarının etkisi bulunmaktadır. Menopoz sonrası progesteron eksikliği önemlidir hatta güncel tedavide progesteronun rolü bulunmaktadır. MİGREN TETİKLEYİCİLERİ Tatlandırıcılar ve çin tozu (monosodyum glutamat) Eski peynirler, şarap, aşırı kafeinli içecekleri tüketme Hormonal tedaviler ve doğum kontrol hapları, damar genişletici ilaçlar Stres başlı başına bir migren tetikleyicisidir Aşırı gürültü, aşırı sıcak, hava değişimleri, parfümler, keskin kokulu yiyecekler Uyku bozuklukları, uykusuzluk Aşırı egzersiz, yorucu aktiviteler hatta cinsel ilişki sonrası MİGREN TEDAVİSİ Migreni tedavi ettiğini söyleyen o kadar çok kişi ve yöntem var ki hastalar bunların arasından hangisini seçeceğini şaşırmış durumdadır. Aslında migren ağrısı için 2 klasik yaklaşım vardır. Bunlardan birisi atakların gelmesini önleyici tedavi diğeri atak sırasında uygulanan tedavilerdir. Atak gelmemesi için bazı kalp ilaçları, antiepileptik denilen sara hastalığı için üretilmiş ilaçlar kullanılırken, atak sırasında da triptan grubu ilaçlar tercih edilmektedir. Migreni olan hastalar öncelikle migren tetikleyicilerinden uzak durmalıdır. Migren atağı geldiğinde alternatif tedavilerden birini deneyebilirler ( akupunktur, nöral terapi. masaj, bioenerji, kayropraktik tedavi, hacamat ve benzerleri). Bunlardan birinden yarar görüyorsa devam edebilir. Bu alternatif dediğimizi tedaviler ne ilginçtir ki migrenli tüm hastalara hangi yöntem uygulanırsa uygulansın iyi gelmektedir. Ancak zamanla bu tedaviler fayda vermemeye başlamaktadırlar. Bu durum hastaları yeni arayışlara itmektedir. Girişimsel yöntemler daha kalıcı tedavi seçenekleri sunmaktadır. MİGREN İÇİN GİRİŞİMSEL TEDAVİLER Migren atakları sırasında yüz bölgesindeki trigeminal sinir odak noktalarına ve başın arkasındaki oksipital denilen sinirin ağrı tarafındaki lokalizasyonuna lokal anestezik madde enjekte etmek atakları anında durdurabilir. Kalıcı tedaviler için botox uygulamaları bazı hastalarda faydalı olurken bazı hastalarda pek yararı görülmemektedir. Alternatif olarak migreni tetikleyici sinirlerin cerrahi olarak kesilmesi anestezi gerektiren kaba bir girişim olup pire için yorgan yakmaya benzer. Çünkü aynı sinirleri ameliyatsız olarak radyofrekans yöntemi ile devre dışı bırakmak hem etkili hem de maliyeti daha düşük bir seçenektir. Hangi girişimsel yöntem uygulanırsa uygulansın kandan veya rektal(bağırsak) yoluyla verilecek bir ozon tedavisinin beyin içindeki damar ve sinirleri normalleştirici, iyileştirici etkileri olduğundan bize göre mutlaka uygulanması gereken yöntemlerdendir. MİGREN İÇİN RADYOFREKANS YÖNTEMİ NASIL UYGULANIR? Hastanın migreni ne tarafta ise, ( sağ göz çevresi-sol göz çevresi-ense bölgesi ) o bölgede migreni tetiklediği bilinen sinirlerin üzerine ince bir iğne ile girilir. Radyofrekans cihazı ile sinirlere sinyaller gönderilerek hedef sinir tam olarak belirlenir. Sonrasında, ”Lezyon” denilen işlem başlatılmakta, yaklaşık 8 dakikalık ağrısız bir uygulama ile migren ataklarına neden olan sinirler devre dışı bırakılmaktadır. Böylece migrenin dış kaynakları kurutulmaktadır. Burada artık bu sinirler ağrıyı iletemez hale getirilir
7,561
Aile hekimleri cumartesi günleri de nöbet tutacak
Sağlık Bakanı Mehmet Müezzinoğlu, 'Aile hekimlerimizin ailelerle muhataplık sürelerini, aile hekimi sayımız çerçevesinde genişletmeyi planlıyoruz' dedi.
Sağlık
https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/aile-hekimleri-cumartesi-gunleri-de-nobet-tutacak-43889
Edirne'de ziyaretlerde bulunan Müezzinoğlu, gazetecilerin gündeme ilişkin sorularını yanıtladı.Müezzinoğlu, aile hekimliğiyle ilgili soru üzerine, bu konuda bir düzenleme hazırlığında olduklarını bildirdi.Aile hekimlerinin mesai saatlerini yeniden ele alacaklarını belirten Müezzinoğlu, şöyle konuştu: Aile hekimlerimizin ailelerle muhataplık sürelerini, aile hekimi sayımız çerçevesinde genişletmeyi planlıyoruz. Onların çalışma saatlerinde esnek mesai var. Esnek mesaide, sabah 08.00, akşam 20.00 gibi vatandaşların karşısında 12 saat hizmet verebilecek noktaya taşımayı planlıyoruz. Hasta, '17.00'den sonra iğne yaptıramıyorum, tansiyon ölçtüremiyorum, belli bir saatten sonra doktor bulamıyorum' diyor. 22 bin aile hekimimizin bu anlamda aile sağlığı merkezlerimizde vatandaşımızla daha geniş zamanlı muhataplığını planlıyoruz. Cumartesi günleri de 09.00 ila 17.00 arası gibi nöbet planlıyoruz. Örneğin 4 aile hekiminin görev yaptığı merkezimizde bir cumartesi biri, bir cumartesi bir başkası, 4 aile hekimi ayda 8 saat nöbet tutuyor olmalarını bir meslek olarak yük görüyorlarsa, öyle bir hekimlik mesleği dünyada da yok, bizde de olmasını doğru bulmuyorum.
812
Antidepresanlarda yeni tehlike! Uzmanı 'ortak yan etkiyi' açıkladı: Duygusal körelme yapabilir
Başta depresyon olmak üzere psikolojik rahatsızlıklarla mücadele eden insanların sıklıkla başvurduğu antidepresanlar hakkında çarpıcı bir araştırma yapıldı. Araştırma sonucunda antidepresanların ortak bir yan etki geliştirdiği ve sadece acıyı değil mutluluğu da azalttığı tespit edildi.
Sağlık
https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/antidepresanlarda-yeni-tehlike-2870733
Dünya genelinde gitgide kullanımı daha çok artan antidepresanlar, birçok psikolojik rahatsızlığın tedavisinde başvurulan bir yöntem haline geldi. Ancak antidepresan kullananları üzecek araştırma sonuçları, Neuropsychopharmacology dergisinde geçtiğimiz günlerde yayınlandı. Çalışmada, katılımcılara bilişsel testler yapılmadan önce en az 21 gün boyunca antidepresan verildi. Çalışmaya katılan 66 gönüllü arasında ilaç kullanan bazı kişiler duygusal olarak donuk hissettiklerini veya artık hiçbir şeyi zevkli bulmadıklarını bildirdi. İlgili Haberler Antidepresan nedir? Antidepresan ilaçları türleri ve Antidepresan etkileri Diyarbakır'da antidepresan içen 4 çocuk hastanelik oldu ORTAK YAN ETKİ: DUYGUSAL KÖRELME Çalışma, sağlıklı gönüllülerin yüzde 60’ı, üç hafta boyunca bir seçici serotonin geri alım inhibitörü (SSGİ) ilacı aldıktan sonra pozitif ve negatif durumlara daha az duyarlı hale geldiğini buldu. Olumsuz duyguların köreltilmesi, ilaçların insanların depresyondan kurtulmasına nasıl yardımcı olduğunun bir parçası olabilir, ancak ortak bir yan etkiyi de açıklayabilir. Cambridge Üniversitesi'nden Prof. Barbara Sahakian, Bir bakıma, kısmen bu onların çalışma şekli olabilir. Depresyon yaşayan insanların hissettikleri duygusal acının bir kısmını alıyorlar ama ne yazık ki zevkin bir kısmını da alıyorlar. Bulgular, hastaların ilaçları hakkında daha bilinçli seçimler yapmasına yardımcı olabilir, ancak birçok hasta için antidepresanların faydalı olduğuna şüphe yok dedi. BİLİŞSEL SİSTEME DOKUNMUYOR Dikkat ve hafızayı değerlendirenler de dahil olmak üzere neredeyse tüm testlerde ilaç hiçbir fark yaratmadı. Sahakian, İlaç bilişsel sisteme olumsuz bir şey yapmıyor. Bu açıdan bakıldığında çok iyi dedi.
2,475
Bakan Koca'dan Tabipler Odası'nın 'Sinovac' çıkışına net cevap
Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, Tabipler Odası'nın Türk Tabipler Birliği Merkez Kurulu Genel Sekreteri Prof. Dr. Vedat Bulut'un "Sinovac getirerek baştan hata yaptık" çıkışına cevap verdi: Sinovac etkisiz olsaydı, 1 milyon 510 bin sağlık personeli ve çalışanları içinde yoğun bakım ve vefat sayıları bu kadar azalır mıydı?
Sağlık
https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/bakan-kocadan-tabipler-odasinin-sinovac-cikisina-net-cevap-2794421
Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, artan vakaların nedeni ve 'Sinovac aşısı hataydı' eleştirilerine çarpıcı cevaplar verdi. Yeni Şafak yazarı Mehmet Acet'e konuşan Bakan Koca, Bu kadar aşılama yapılmış olmasına rağmen, ölüm sayıları neden bu kadar fazla? sorusuna 9 hamile kadının koronadan hayatını kaybettiği haberi üzerinden cevap verdi. Koca İşte görüyorsunuz. Daha önce hamile iken grip olup da hayatını kaybeden oluyor muydu? diye sordu. Türk Tabipleri Birliği Merkez Kurulu Genel Sekreteri Prof. Dr. Vedat Bulut'un Türkiye en başta bir hata yaptı. Yüzde 51 koruyuculuğu olan Sinovac aşısını getirdiler. Bu aşı 65 yaş üstüne ve sağlık çalışanlarına yapıldı. Yani pandemideki en riskli grubu Sinovac ile aşıladık. Çünkü BioNTech aşısı gelmemişti. Bu yanlış bir politikaydı çıkışına da cevap verdi. Bakan Koca, Sinovac etkisiz olsaydı, 1 milyon 510 bin sağlık personeli ve çalışanları içinde yoğun bakım ve vefat sayıları bu kadar azalır mıydı? diye sordu. SİNOVAC NE KADAR İŞE YARADI? Türk Yoğun Bakım Derneği'nin 11 Ağustos tarihinde Türkiye genelindeki 60 merkezde yatan 952 yoğun bakım hastasının verileriyle ortaya koydu rakamlara göre, hastaların yüzde 51. 4'ünü aşısızlar, yüzde 39. 4'ünü ise çift doz Sinovac ile aşılanıp zamanı geldiği halde üçüncü dozunu yaptırmamış olanlardan oluştu. Sinovac aşısının yoğun bakım verilerini geniş perspektifle ortaya koyan ilk araştırma, aşının 3. dozla daha da etkili olduğunu ortaya koydu. Üç doz Sinovac ile aşılananların yoğun bakıma yatma oranı ise yüzde 1.9, iki doz Sinovac ve bir doz BioNTech ile aşılananlar yüzde 1.1, tek doz Sinovac yüzde 3.4, tek doz BioNTech ise yüzde 2.3 olarak belirlendi. İki doz BioNTech ile aşılananların oranı ise yüzde 0.5 olarak belirlendi. Aşısız hastalar ve eksik aşılı olanların oranı ise yüzde 80'i geçti. İlgili Haberler Biontech ve Sinovac'ın yoğun bakım karnesi: Hangi aşıda kaç kişi yattı Türkiye'yi ağlatan olay: İki anne koronadan hayatını kaybetti 3 çocuk yetim kaldı
1,746
Son dakika! İllere göre haftalık vaka haritası açıklandı: İstanbul zirveye yerleşti
Son dakika haberi: Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, sosyal medya hesabından 15-21 Ocak tarihli 'İllere göre haftalık vaka haritası'nı açıkladı. Haritaya göre İstanbul'da 100 bin kişide görülen vaka sayısı 1245,73, Ankara'da 725,62 ve İzmir'de 729,81 oldu.
Sağlık
https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/illere-gore-haftalik-vaka-haritasi-aciklandi-2810613
Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, sosyal medya platformu Twitter'dan, 15-21 Ocak tarihli İllere göre haftalık vaka haritasını açıkladı. İSTANBUL ZİRVEDE Bakan Koca paylaşımında, 15-21 Ocak arasında, 100.000 kişi içinde bir haftalık toplam yeni Covid-19 vaka sayısı il bazında neydi? Bilgiler, haftalık İnsidans haritasında ifadelerini kullandı. Haritaya göre İstanbul'da 100 bin kişide görülen vaka sayısı 1245. 73, Ankara'da 725. 62 ve İzmir'de 729. 81 oldu. 15-21 Ocak tarihli İllere göre haftalık vaka haritasında İstanbul zirvede yer aldı VAKA SAYISI EN ÇOK ARTAN İL: YALOVA Sağlık Bakanlığınca hazırlanan tabloya göre, 15-21 Ocak arasında vaka yoğunluğu bir önceki haftaya göre en çok artan 10 il şu şekilde: Erzurum, Bursa, Çankırı, Yalova, Erzincan, Uşak, Batman, Elazığ, Siirt, Bayburt. Vaka yoğunluğu bir önceki haftaya göre en çok artan il Yalova oldu 30 OCAK KORONAVİRÜS TABLOSU Sağlık Bakanlığınca dün açıklanan verilere göre, 88 bin 145 yeni vaka tespit edilirken 189 kişi hayatını kaybetmişti. 29 Ocak'taki verilere göre vaka sayısında düşüş meydana gelirken vefat ise artış göstermişti. 29 Ocak'taki verilere göre vaka sayısında düşüş meydana gelirken, vefat artış gösterdi KOCA'DAN OMICRON AÇIKLAMASI Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, sosyal paylaşım sitesi Twitter hesabından yaptığı paylaşımda “Omicron varyantına bağlı vaka sayılarındaki artış salgının ilk dönemlerindeki sonuçlara sebep olacak bir artış değil. Toplum önemli ölçüde aşılı. Hastalık hafif seyrediyor. Tedbir ise halen şart. Turkovac aşı ve kişisel tedbirler ile salgın gündeminden çıkma zamanı” dedi. İlgili Haberler 30 Ocak 2022 koronavirüs tablosu açıklandı! Vaka sayısı düştü Uyku sorunu yaşayanların sayısı Covid-19 ile birlikte yüzde 74’e yükseldi Spotify, COVID-19 tartışmalarına önlem aldı
7,025
Yaşlanan burun yüzü de etkiliyor
Kulak Burun ve Baş Boyun Cerrahi Uzmanı Op.Dr. Bahadır Baykal, yaşlanan burunun yüzü de etkilediğini belirtti.
Sağlık
https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/yaslanan-burun-yuzu-de-etkiliyor-118825
Burun estetiğinin tüm dünyada en fazla yapılan estetik ameliyatlardan biri olduğunu ifade eden Op.Dr. Bahadır Baykal, “Her yıl, binlerce kadın hasta estetik açıdan kendini daha iyi ve daha güzel görmek adına kozmetik imkanlar içerisinde belli bir arayışa girer. Genellikle kadın hastalarımızda, burun şekillerinden kaynaklanan deformitiler ve burun şeklinin yüze uyumsuz ve orantısız olması memnuniyetsizlik oluşturmaktadır” dedi. Burun estetiği ameliyatının sosyal ve psikolojik olarak kişilerin hayatlarında önemli bir rol oynadığını kaydeden Op.Dr. Bahadır Baykal, şöyle konuştu: “Özellikle kadın hastalarımız, burun estetiği ameliyatından sonra kendilerine güvenlerinin arttığı, daha istikrarlı bir duygusal huzura sahip olduklarını dile getirmişlerdir. Hatta bazı bayan hastalarımız, rinoplasti başarısını hayatlarının değişmesine sebep olan bir deneyim olarak gördüklerini belirtmişlerdir. Burun estetiği sanıldığının aksine sadece görünüm için değil aynı zamanda nefes alma problemi olanlarda da yapılan bir ameliyattır. Burnunuz kırıksa, burun sırtınız çökük ya da burun ucunuz sarkıksa nefes almanız sorunludur. Bu durumda fonksiyonel rinoplasti yapmaktayız. Hastalarımın yarısından fazlası nefes alma sorunuyla bana başvurmaktadır.” Burun estetiğinin genç görünmeye faydalı olduğunu belirten Op.Dr. Bahadır Baykal, “Evet, her ne kadar pek çok kişi farketmemiş olsa da burna uygulanan küçük bir iyileştirme ile yılların izini almak mümkündür. Tıpkı bedenimiz gibi burnumuzda yaşlanır, zamanla burun derisi incelir ve esnekliğini kaybeder. Kıkırdak yapı bozulur. Yaşlanan burun kanca görünümünü alır, sanki aşağıya doğru sarkmış gibi durur. Burun baktığınız zaman yüzün en belirgin organıdır, bu nedenle burundaki yaşlılık değişimi yüzün tüm dinamiğini de etkileyecektir. Dolayısıyla iyi bir operasyon yüzün görünümünü de olumlu etkiler. Tabi operasyona tamamlayıcı rinoplasti girişimlerini de eklerseniz sonuç göz alıcı olur. Rinoplastinin sonuçlarını daha iyi bir yere taşıyacaksa, bazı kozmetik prosedürleri de ameliyata ekleyebiliriz, mesela çene büyütme operasyonu yada yüze uygulanan yağ enjeksiyonları gibi. Her şeyden önce kişiye özel bireysel iyileştirme planı geliştirip, hazırlamakta fayda var. Nasıl bir öğrenci dersine iyi çalışmalıysa bir cerrahta ameliyat öncesi ameliyatı kafasında yapmalı ve bitirmeli, ameliyata da öyle girmeli. Unutmayın herkese özel tek bir çözüm yoktur. Sadece burnu değil kişinin yüz ve genel beden özelliklerini de düşünerek operasyon gerçekleştirilmeli, boy uzunluğu, yüz büyüklüğü gibi. İnsanlar burunlarını yaptırırken bir yandan daha iyi nefes almak bir yandan da güzelleşmek istiyorlar. Bunu başarmak içinde burnun yüzle denge ve uyumunu sağlamak zorundayız. Bu dengenin oluşturulması güzel ifade isteyenler için önemlidir ve tecrübeler bizlere göstermiştir ki; burun estetiği ameliyatı öncesi hastanın boyu da dahil olmak üzere pek çok faktörü dikkate almak gerekir. Sonuçta burnunuzun, yüzünüz ve genel görünümünüzle ne kadar uyumlu olacağı oldukça kritik bir konudur. Örnek vermek gerekirse; kısa boylu ve minyon bir kişiye çok kalkık bir burun ucu yakışabilirken, burun delikleri çok dikkat çekeceğinden uzun boylu kişiler için uygun olmayabilir. Ya da yüzü geniş ve uzun birinin burnunun küçültülmesi doğal durmayabilir, iyi değerlendirmek gerekir. Çoğu zaman bu değerlendirmelere göz pozisyonu, çene ve elmacık kemiğini de alıyoruz” diye konuştu. Op.Dr. Bahadır Baykal, burun estetiği ameliyatı sonrası hastayı nelerin beklediği hususunda şunları anlattı: “Korkmayın çok zor ve ağrılı bir süreç değil. Genellikle ilk 7 gün aşamalı bir iyileşme vardır. Ağrı pek olmaz ama şişlik ve zaman zaman gözaltında morarmalar olabilir. Ancak merak etmeyin birinci haftanın sonunda her şey geride kalır. Tabi nihai sonuçlar için bir yıl beklemelisiniz. Kişinin görünümüne duyarsız olması ne derece yanlışsa sadece burna odaklı ve aşırı duyarlı olması da normal değildir. Obsesif ya da narsist bir kişiliğiniz varsa estetik için daha dikkatli düşünmeniz gerekir. Başkalarının etkisi ve yönlendirmeleri ile ameliyat oluyorsanız olmayın derim zira sonuç nasıl olursa olsun sonrasında mutsuz olabilirsiniz. Erkek arkadaşınız ya da eşiniz burnunuzu beğenmiyor diye ameliyat olmak iyi bir fikir değil. Yeni bir burun özgüven kazandırır ama günlük hayatınızdaki sorunlara çare olamaz. Madde bağımlılığınız varsa, bu maddeleri kullanıyorsanız ameliyatınızı erteleyin doktorunuzla da açık olarak konuşun, saklamayın.”
1,334
Quick Sigorta’dan, Nörodejeneratif Hastalıklar Sempozyumu'na tam destek
Quick Sigorta, sağlık alanındaki önemli araştırmaları ve bilimsel etkinlikleri desteklemeye devam ediyor. Bu kapsamda, Nörodejeneratif Hastalıklar Derneği'nin düzenlediği Üçüncü Nörodejeneratif Hastalıklar Sempozyumu'na sponsorluk sağlayarak, bilimsel gelişmelere ve bilgi paylaşımına katkıda bulundu.
Sağlık
https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/quick-sigortadan-norodejeneratif-hastaliklar-sempozyumuna-tam-destek-2941204
Quick Sigorta'nın sponsorluğunu üstlendiği sempozyum, 9-10 Mart 2024 tarihlerinde Quick Tower'da gerçekleşti. Ana tema olarak nöroinflamasyonun ele alındığı etkinlik, dünyaca ve Türkiye'de önde gelen nörodejeneratif hastalıklar araştırmacılarını bir araya getirdi. Katılımcılar, nöroloji, psikiyatri, radyoloji, fizyoloji, farmakoloji, psikoloji alanlarında uzmanlaşmış genç araştırmacılar ve klinisyenler ile sinirbilim master ve doktora öğrencilerinden oluştu. Bilgi ve tecrübe paylaşımı ile desteklenen eğitim misyonu Sempozyumun amacı, temel bilimsel gelişmeleri aktarmanın yanı sıra bu gelişmelerin klinik uygulamalara olan etkilerini tartışmak oldu. İki gün boyunca süren etkinlikte, nörodejeneratif hastalıkların son klinik gelişmeleri ve tedavi yaklaşımları da masaya yatırıldı. Prof. Dr. Yasemin Gürsoy Özdemir, etkinlik hakkında şunları belirtti: Eğitimlerinin farklı aşamalarında olan birçok uzman ve öğrenci bir araya gelerek bilgi ve tecrübe paylaşımı ile eğitimlerine destek olmak diğer bir amacımız. Quick Sigorta'ya ve Quick Tower ile de bu önemli toplantıya ev sahipliği yaptığı için çok teşekkür ederiz Bilimin ışığında bir gelecek için… Maher Holding Sigorta Grubu Başkanı Ahmet Yaşar, Quick Sigorta'nın önemli rolüne vurgu yaparak şunları söyledi: Quick Sigorta, sağlık alanında ihtiyaca özel ürünlere odaklanmanın yanı sıra önemli araştırmalara destek verme konusunda da hassasiyet gösteriyor. Nörodejeneratif Hastalıklar Derneği'nin faaliyetleri de bu kapsamda Quick Sigorta'nın radarına giriyor. Biz de hem ev sahipliği hem de sponsorluk anlamında elimizden gelen gayreti gösteriyoruz. Bilimin ışığında bir gelecek için üstümüze düşen tüm vazifelere de hazırız.
7,000
Her üç kişiden biri tiroid hastası
Tiroid hastalıklarının ülkemizde yüzde 30 oranında olup, her üç kişiden birisinin tiroid hastası olduğu belirtildi.
Sağlık
https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/her-uc-kisiden-biri-tiroid-hastasi-122410
Trabzon Özel İmperial Hastanesi Genel Cerrahi Uzmanı Op. Dr. Orhan Şahin, sık görülen tiroid nodüllerinin büyük bölümünün gereksiz yere ameliyat edildiğine dikkat çekerek, “Tiroid hastalıkları ülkemizde yüzde 30 oranında olup oldukça sık görülmektedir. Öyle ki her üç kişiden birisi tiroid hastası. Bunların en büyük bölümünü de yaklaşık yüzde 40 oranıyla tiroid nodülleri oluşturmaktadır. Bu kadar sık görülen tiroid nodüllerinin de maalesef büyük bölümü gereksiz yere ameliyat edilmektedir” dedi. Tiroidin vücut için son derece önemli olduğunu kaydeden Dr. Şahin, “Tiroid bezi boyunun ön kısmında, gırtlağın hemen önünde yer alan, ortalama 20 gram ağırlığında olan bir salgı bezidir. Vücut için son derece önemli olan tiroid hormonlarını salgılamaktadır. Öyle ki bu hormonlar metabolizma için adeta orkestra şefi görevi görür. Vücudun enerji düzeyini, metabolizma hızını, dolaşım, sindirim ve sinir sistemlerini düzenler. Salgılanan bu hormonlar yetersiz düzeyde olursa hipotiroidi (tiroid bezinin az çalışması durumu), normalden fazla salgılanırsa hipertiroidi(tiroid bezinin çok çalışması durumu) denir. Salgının fazla olması (hipertiroidi) durumunda çarpıntı, kilo kaybı, sinirlilik, ellerde titreme, terleme, saç dökülmesi gibi şikayetler oluşurken, salgının yetersiz olması (hipotiroidi) halinde hareketlerde ağırlık, halsizlik, vücutta su tutulması (ödem) ve kilo artışı, ciltte kuruma, ses kısıklığı, barsak hareketlerinde azalma, adet düzensizliği gibi şikayetler ortaya çıkar. Tiroid nodülleri ise tiroid dokusu içindeki hücre gruplarının farklılaşması ile oluşan, 5-6 mm’den 7-8 cm’ye kadar büyüyebilen yuvarlak şekilli oluşumlardır. Tanısı ultrasonografi ile kolayca konulur” diye konuştu. Nodüllerin yaklaşık yüzde 90-95’i iyi huylu olmakla birlikte, yüzde 5 ila yüzde 10’unun kansere dönüşebildiğini kaydeden Şahin, “Nodüllerin yaklaşık yüzde 90-95’i iyi huylu olmakla birlikte, yüzde 5 ila yüzde 10’u kansere dönüşebilmektedir. Bu oran Karadeniz Bölgesi gibi endemik guatr alanlarında az da olsa fazladır. Özellikle tek ve soğuk nodüllerin kansere dönüşme riski fazladır” dedi. HER TİROİD NODÜLÜ AMELİYAT GEREKTİRİR Mİ? Her nodülün ameliyat gerekmediğini ifade eden Şahin, “Her nodül ameliyat gerektirmez. Burada en önemli kriter nodülün büyüklüğüdür. Eskiden 1-1.5 cm’lik nodüler dahi ameliyat edilip tiroid bezinin tamamı alınırken gelişen teknoloji ile beraber nodüllerin büyük kısmı takip edilmekte, gereksiz yere ameliyatlar önlenmekte ve ameliyatın yol açtığı iş-güç kaybının önüne geçilmektedir. Ameliyat kriterleri; Nodülün hormon aktif olması ve aşırı tiroid hormonu salgılaması, Nodülün büyüklüğünün estetik olarak sorun oluşturması, Nodülün aşırı büyüyerek solunum ve yemek borusuna baskı yapması ve ses kısıklığına, yutma güçlüğüne neden olması” ifadelerini kullandı. NODÜLÜN KANSERLEŞMESİ Nodülden dolayı ameliyat olacaklara iyi düşünmesi gerektiğini hatırlatan Şahin, Şunu tekrarlamakta fayda var; tiroidinizdeki nodülden dolayı ameliyat olacaksanız iyi düşünün. Bugün artık 2.5-3 santime kadar olan tüm nodüller ameliyatsız takip edilmekte. Ameliyat öncesi yapılacak işlem 1-1.5 santim ve üzerindeki nodüllere İİAB denilen iğne biyopsisi yapılır. Bu cerrahi bir yöntem değildir. Biyopsi sonrası patoloji sonucu benign yani temiz gelmişse nodüller takip edilir. Sonuç şüpheli geldiği takdirde hastaya ameliyat planlanır. Bu sayede artık günümüzde tiroid için gereksiz ameliyatlar da önlenmiş olur” diye konuştu.
3,051
Bakan Koca: Sağlık çalışanlarımızı 45 günde aşıladık
Sağlık Bakan Koca, "Türkiye'de başarıyla uyguladığımız Kovid-19 aşı programımızın ilk aşaması olarak 1 milyondan fazla sağlık çalışanımızı 45 günde aşılamayı başardık." dedi.
Sağlık
https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/bakan-koca-saglik-calisanlarimizi-45-gunde-asiladik-2783613
Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, Türkiye'nin, yeni tip koronavirüs (Kovid-19) salgını sürecindeki aşılamalardaki başarısına dikkati çekerek, Türkiye'de başarıyla uyguladığımız Kovid-19 aşı programımızın ilk aşaması olarak 1 milyondan fazla sağlık çalışanımızı 45 günde aşılamayı başardık. dedi.
3,654
Koca: İstanbul, İzmir, Ankara ve Bursa'da vaka sayısında düşüş oldu
Sağlık Bakanı Koca, son iki hafta içinde İstanbul ve İzmir'de vaka sayısında yüzde 40, Ankara ve Bursa'da ise yüzde 60'a yakın düşüş olduğunu bildirdi.
Sağlık
https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/koca-istanbul-izmir-ankara-ve-bursada-vaka-sayisinda-dusus-oldu-2763169
Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, Twitter hesabından yaptığı paylaşımda, İstanbul, Ankara, İzmir ve Bursa valileri ve il sağlık müdürleriyle ayrı ayrı görüştüğünü belirtti. Görüşmede, salgınla ilgili durum değerlendirmesi yaptıklarını ve aşı hazırlıklarını ele aldıklarını vurgulayan Bakan Koca, Son iki hafta içinde İstanbul ve İzmir'de vaka sayısında yüzde 40, Ankara ve Bursa'da yüzde 60'a yakın düşüş oldu. bilgisini paylaştı. Bakan Koca, Aşı lojistik planlaması ile ilgili detayları ele alarak Acil Kullanım Onayı'nı takiben tüm adımları hızlıca hayata geçirmek için hazırlıklarımızı gözden geçirdik. Bu dönemi güçlü bir aşılama programı için fırsata dönüştürmeliyiz. Bundan sonra en önemli gündemimiz aşı. ifadelerini kullandı.
5,255
Sosyal medya kullanımı gençlerde yeme alışkanlığını bozuyor
Avustralya'da gerçekleştirilen ve sonuçları International Journal of Eating Disorders Dergisi'nde açıklanan araştırma, gençlerde sosyal medya kullanımı ile yeme davranış bozukluklarının ilişkili olduğunu ortaya çıkardı.
Sağlık
https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/sosyal-medya-kullanimi-genclerde-yeme-aliskanligini-bozuyor-2682207
Avustralya'da gerçekleştirilen bilimsel araştırma, gençlerde sosyal medya kullanımı ile yeme davranış bozukluklarının ilişkili olduğunu ortaya koydu. Avustralyalı araştırmacılar tarafından yürütülen ve sonuçları International Journal of Eating Disorders Dergisi'nde yeni yayımlanan araştırma, gün içinde 2 saatin üzerinde sosyal medya kullanılmasının gençlerde yeme bozukluğu gelişmesine neden olduğunu belirledi. Hacettepe Üniversitesi (HÜ) Tıp Fakültesi Endokrinoloji ve Metabolizma Bilim Dalı Öğretim Üyesi ve Avrupa Endokrinoloji Derneği Yöneticisi Prof. Dr. Okan Bülent Yıldız, AA muhabirine yaptığı açıklamada, sosyal medya kullanımının yeme alışkanlıkları ve beden algısı üzerine etkisi konusunda erişkinlerde yapılmış birçok çalışma olduğunu söyledi. Okul çağındaki çocukların bu konuda nasıl etkilendiklerini belirlemenin önemli olduğunu vurgulayan Yıldız, sosyal medya kullanma sıklığının bütün dünyada arttığını ve kullanım yaşının giderek düştüğünü ifade etti. Yıldız, bu konuda Avustralya'da yeni bir çalışmaya imza atıldığına dikkat çekerek, şunları kaydetti: Yapılan araştırmaya, 5 ayrı okuldan 7. ve 8. sınıf öğrencileri katıldı ve öğrencilerin ortalama yaşı 13 olarak belirlendi. Toplam 534 kız, 462 erkek öğrencinin dahil edildiği araştırmada, facebook, instagram, snapchat, tumbIr kullanımları hakkında bilgi edinilirken, katılımcıların yeme davranışları standart anketlerle ölçüldü. Öğrenciler arasında kızların yüzde 75'inin, erkeklerin ise yüzde 70'inin en az bir sosyal medya hesabı olduğu belirlendi. Araştırmada, ayrıca sosyal medya uygulamaları arasında kızlarda yüzde 68, erkeklerde yüzde 62 ile en yaygın kullanılan uygulama instagram olarak tespit edildi. Kız öğrencilerde yeme davranışı bozukluğu erkeklere oranla daha fazla Prof. Dr. Yıldız, araştırmada kız öğrencilerin yüzde 52'sinde, erkek öğrencilerin yüzde 45'inde yeme davranışı bozukluğu bulunduğu, en fazla karşılaşılan problemlerin kilo verme ya da kilo almama amacıyla öğün atlama ve aşırı egzersiz yapma olduğunu aktardı. Yıldız, araştırmaya ilişkin şu bilgileri verdi: Çalışmada her 3 öğrenciden birinin aşırı egzersiz yaptığı saptanırken, kız öğrencilerin yüzde 31'inde öğün atlama ve yine kız öğrencilerin yüzde 26'sında öğünlerde çok az yeme, erkeklerin ise yüzde 18'inde öğün atlama ve yüzde 14'ünde öğünlerde az yeme belirlendi. Bir öğrencinin ne kadar fazla sosyal medya hesabı varsa ve bunları aktif olarak kullanıyorsa, yeme davranış bozukluğu görülme ihtimalinin de o kadar arttığı gözlendi. En çok kullanılan sosyal medyanın instagram olduğu belirlendi. Ayrıca kız öğrencilerde yeme davranış bozukluğu instagramda geçirilen zaman ile ilişkili bulundu. Burada geçirilen zaman arttıkça yeme bozukluk oranının da arttığı tespit edildi. Sosyal medyanının günlük kullanımı 0-30 dakikadan 2 saatin üzerine çıktığında, gençlerde yeme bozukluğu gelişme ihtimalinin yüzde 56'nın üzerine yükseldiği saptandı. Ailelere ve politika yapıcılara önemli sorumluluklar düşüyor Erken yaşta yeme bozukluğu ile sosyal medya kullanımı arasında tanımlanan ilişkinin neden-sonuç olup olmadığını söyleyebilmek için takip çalışmalarının devam etmesi gerektiğinin altını çizen Yıldız, yeme bozukluğu gelişiminde, aile, arkadaşlar, evde yeme alışkanlıkları, sosyal medyada yapılan paylaşımların özellikleri gibi birçok faktörün de katkısı olabildiğini bildirdi. Yıldız, erken yaşlardaki yeme davranış bozukluklarının erişkin yaşta diyabet ve obezite gibi metabolik hastalıklar başta olmak üzere pek çok hastalığın gelişme riskini artırdığını vurguladı. Bu nedenle önleyici tedbirlerin alınması gerektiğine işaret eden Yıldız, Bir yandan sosyal medya ile yeme davranış bozuklukları arasındaki ilişkiyi daha iyi anlamaya yönelik geniş çalışmalar yapılırken bir yandan da çocukların sağlıklı ve kontrollü sosyal medya kullanım alışkanlıklarının geliştirilmesi için ailelere ve politika yapıcılara önemli sorumluluklar düşüyor. değerlendirmesinde bulundu.
1,563
Saç yolduran, tırnak yediren stresten kurtulun! İşte kaygıyı hayatınızdan silecek gıdalar
İlk iş günü, sınav haftası, aile ve arkadaş sorunları, okul yorgunluğu ve hayatın diğer kaygıları sizi patlamaya hazır bir bomba haline getirebilir. İlk başta önemsiz bir sorun gibi gelse de kaygı ve stres bir süre sonra günlük yaşamınızı sekteye uğratabilir. Uzmanlar uyku, kişisel bakım ve egzersiz önerileriyle birlikte bir diğer önemli etkenin de yeme içme alışkanlıkları olduğunun altını çiziyor. İşte sizi stresten kurtaracak, kaygıdan uzaklaştıracak yiyecekler….
Sağlık
https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/stres-ve-kaygya-iyi-gelen-besinler-nelerdir-2828915
Stresli bir dönemle baş etmenin birden çok yolu vardır. Bunların arasında en çok tercih edilen ise doğal yollarla kaygıdan uzaklaşmaktır. Doktorlar belirli gıdaların stresten sorumlu birincil hormon olan kortizol seviyenizi düşürmeye nasıl yardımcı olabileceğini açıklıyor. Gelin stresi hayatınızdan kapı dışarı edecek besinlere göz atalım: KORTİZOL NEDİR, NE İŞE YARAR? Stres artık hepimizin hayatının bir parçası. İlaç kullanmadan doğal yollarla kaygıdan kurtulmanın yollarını arayanlar strese neden olan kortizol hormonunu merak ediyor. Peki kortizol nedir, ne işe yarar? Stresten sorumlu hormon kortizol vücutta; uyku döngülerinin düzenlenmesi, enflamasyonu azaltmak, vücudun karbonhidratları, yağları ve proteinleri nasıl kullandığını yönetmek, kan basıncını kontrol etmek gibi birçok rol oynar. Bunun yanında kortizol stres hormonu olarak bilinir, çünkü adrenal beziniz stresli bir durumdayken veya vücudunuz fiziksel stres altındayken salgılar. Vücudunuzun savaş ya da kaç içgüdüsünü yönetmesine yardımcı olmanın anahtarıdır. Uzmanlar kortizol hormonunun koruyucu bir mekanizma olarak kısa bir süre için sağlıklı olduğunu ifade ediyor. Vücudunuza kısa vadeli stresli bir senaryoya yanıt vermek için ihtiyaç duyulan enerjiyi verdiğini belirtiyor. Ancak uzun vadede, çok fazla kortizol aslında vücudunuzda stres yaratarak kısa vadeli senaryolarda sizin için yaptığı tüm iyi şeylerin tam tersine neden olabilir. Doktorlar stres yönetimi ve kortizol düzeylerini düşürmenin bir numaralı tedavisi olduğunun altını çiziyor. Peki hangi besinler stresi kapı dışarı etmek ve kortizol seviyesini dengede tutmak için yararlıdır? STRESTLE BAŞA ÇIKAN BESİNLER Stres altında olduğunuz dönemlerde Akdeniz diyeti olarak bilinen yiyecekler tüketmeniz sizin için yararlı olacaktır. Buna göre; balık, kümes hayvanları, meyveler, sebzeler, kepekli tahıllar ve sağlıklı yağlar stresle başa çıkmanıza yardımcı olacak gıdalar arasında yerini alır. Uzmanlar stres ve kaygı hastalarını genel sağlık ve zindelik için bir Akdeniz diyeti benimsemeye teşvik ederken Vücuttaki kortizolü düşürmenin en iyi yolu, anti-inflamatuar bir diyete odaklanmaktır. Bu, daha az işlenmiş gıda ve daha fazla bütün gıda anlamına geliyor'' uyarısı yapıyor. İşte stres giderici besinler: İlgili Haberler Kalbe şifa, kansere deva tarçın faydalarını duyunca aktara koşacaksınız Haşlanmış Yumurtanın Suyunu Lavaboya Dökmeyin! İşte Vitamini Kabuğunda Klişesini Kanıtlayan Faydaları B VİTAMİNİ İLE KAYGIDAN KURTULUN Güçlendirilmiş kepekli tahıllar ve hayvansal besinlerde bol miktarda B vitamini bulunur. Özellikle de kortizol metabolizmasına yardımcı olabilecek B12 vitamini stresle başa çıkmanıza yardımcı olabilir. İşte B vitamini içeren gıdalar: Biftek, Tavuk, Yumurta, Tahıl, Sakatat. STRES OMEGA-3 İLE YOK OLSUN Omega-3 kaynağı olan besinler iltihap önler ve stresle başa çıkmanıza yardımcı mineral ve vitamin bulundurur. İşte Omega-3 kaynağı besinler: Hamsi, Avokado, Chia tohumu, Keten tohumu, Zeytinyağı, Somon, Sardalya, Ceviz. STRES VE KAYGI SAVAŞÇISI: MAGNEZYUM Uzmanlar Magnezyum ile kortizolü metabolize etmenin beden ve zihni rahatlatmak söz konusu olduğunda son derece faydalı olduğunun altını çiziyor. İşte Magnezyum deposu besinler: Avokado, Muz, Brokoli, Bitter çikolata, Kabak çekirdeği, Ispanak.
1,383
Bakterileri öldürüyor, hastalıklara savaş açıyor! İşte topraktan çıkan antibiyotikler
Bağışıklığı güçlendiriyor, enfeksiyonlarla savaşıyor, kansere karşı kalkan görevi görüyorlar. Bu besinler içerdikleri vitaminler ve yüksek antioksidanla birçok hastalığın önüne geçerek doğal birer antibiyotik vazifesi görüyorlar. Uzmanların önerdiği bu besinler bağışıklık sistemini güçlendirmek ve vücudu hastalıklardan korumak için topraktan çıkan en önemli kaynaklar.
Sağlık
https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/iste-topraktan-cikan-antibiyotikler-2839153
5,165
Koronavirüse karşı alınacak önlemler
Çin’den dünyaya yayılan ve milyonlarca insanı endişeye sürükleyen Koronavirüs ile ilgili her gün yeni bir gelişme yaşanıyor. Henüz Türkiye’de görülmedi ancak virüsün sebep olduğu ölümlerin sayısı giderek artıyor. Ateş, öksürük ve nefes alma zorluğu şikayetleri olanların derhal doktora başvurmaları şart. Gribe çok benzeyen belirtiler veren virüsten korunmak için alınacak önlemler ise son derece tanıdık.
Sağlık
https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/koronaviruse-karsi-alinacak-onlemler-2689298
Koronavirüs ilk defa 29 Aralık 2019’da Çin’in Wuhan şehrindeki deniz ürünleri ve canlı hayvan satan bir markette çalışan 4 kişide görüldü, aynı günlerde bu marketi ziyaret eden çok sayıda kişi aynı şikayetlerle hastaneye yatırıldı. Hastalardan alınan örneklerin incelenmesi sonucunda hastalığa neden olan virüsün SARS ve MERS virüsü ailesinden olduğu anlaşıldığı açıklandı. Ve 7 Ocak’ta Dünya Sağlık Örgütü yeni salgının adını Yeni Koronavirüs 2019 (2019-nCoV) olarak açıkladı. Maltepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Bölümü Dr. Öğretim Üyesi Aslı Karadeniz, yeni Koronavirüs hakkında merak edilen soruları yanıtladı. Koronavirüsün, insan ve hayvanlarda soğuk algınlığı veya nezle olarak bilinen üst yolu enfeksiyonuna en sık neden olan virüslerden biri olduğunu belirten Karadeniz, “Ölümcül sonuçları var ve tedavisi henüz yok. Virüsten nasıl sakınılacağını ve grip benzeri belirtilerden nasıl ayırt edileceğini bilmemek herkesin endişe konusu” dedi. Koronavirüs grubunun aslında 1960’lı yıllardan beri var olduğunu ve deve, yarasa gibi hayvanları etkilediğinin bilindiğini anlatan Dr. Karadeniz, “Bazı tipleri insanlarda da enfeksiyona neden olabiliyor. Değişime uğrayarak farklı şekillerde karşımıza çıkanlardan biri Kasım 2002’de ilk kez Çin’de fark edilen SARS oldu. 2002 ve 2003’te dünya çapındaki salgınlarda ise çok sayıda ölüme neden oldu” dedi. Bir başka salgının 2012’de ilk kez Suudi Arabistan’da “Orta Doğu Solunum Sendromu” olarak bilinen MERS olarak ortaya çıktığını hatırlatan Dr. Karadeniz, “Salgın çok sayıda insanı etkiledi. Bu virüsle enfekte olan birçok kişi, ateş, öksürük, nefes darlığı yaşadı ve ağır hastaların çoğunun ölümüne sebep oldu” diye anlattı. Koronavirüs nasıl bulaşıyor? Dünya Sağlık Örgütü’nün 24 Ocak 2020 tarihli raporunda 846 doğrulanmış vaka yer aldığını, çocuğunun Çin’den, kalanların Japonya, Kore, Vietnam, Singapur, Tayland ve bir vakanın da ABD’den olduğunu söyleyen Dr. Karadeniz, şöyle devam etti: “İnsandan insana solunum yolu, öksürük, hapşırık, dokunma, el sıkma, öpüşme, sarılma, mutfak gereçlerinden ortak yeme içmeyle bulaştığını biliyoruz. Ve hasta kişiyle yakın mesafeden konuşma, bulaşmaya neden olabiliyor. Virüsün olduğu yüzeylere, cisimlere temas ettikten sonra elleri yıkamadan ağız, burun göze temas etmek de hastalığa neden oluyor. Yani Koronavirüs diğerleri gibi öksürme ve hapşırma kaynaklı damlacık yoluyla bulaşıyor denilebilir.” Solunum yolu ile insandan insana temasla bulaşması nedeniyle virüsün hızlı yayılmasının kaçınılmaz olacağını belirten Dr. Karadeniz, aynı zamanda bu damlacıklarla temas etmiş yüzey ve gereçlerle temas sonrası eller ve ellerin ağız, burun, gözle teması ile de bulaşabildiği için salgına yakalanan insan sayısının artabileceğine dikkat çekti. Belirtileri neler? Yeni koronavirüs tanımlandığından beri intibak süresi hakkında bilgi sınırlı olduğu için hastalığın kuluçka süresinin MERS ve SARS’da bilinen 14 gün olabileceğini anlatan Dr. Karadeniz, “Hastalarda 39 dereceyi bulan yüksek ateş, öksürük ve nefes darlığı ile seyrettiği, boğaz ağrısı, burun akıntısı da gözlenen şikayetler arasında yer alıyor. Orta-ağır bir tablo olarak kendini gösteren hastalık sağlıklı genç bireylerde daha hafif seyrediyor. Ancak yaşlı ve akciğer hastalığı, kanser, diyabet gibi hastalıkları olan grupta ağır seyrediyor ve ölümler gözleniyor.” diye konuştu. Nasıl önlem almalı? Dr. Karadeniz, Türkiye’de henüz saptanan bir vaka olmadığını ancak 14 günlük kuluçka süresinin dikkate alınması gerektiğine dikkat çekti. Dr. Karadeniz, “Son 14 gün içinde salgının kaynaklandığı veya görüldüğü ülkelere seyahat edenler veya bu ülkelere gidip-gelen kişiler ya da tanı almış bir hastayla aynı ortamda bulunmuş kişiler dikkatli olsun. Ateş, öksürük ve nefes alma zorluğunuz varsa doktora başvurun. Erken tıbbi yardım alın” uyarısında bulundu. Korunmak için neler yapmalı? Dr. Karadeniz, Koronavirüs tedavisi için henüz etkili olabilecek bir ilaç tespit edilmediği gibi aşısı da olmadığı için ancak enfeksiyondan korunmak veya yayılmasını önlemek için benzer şekilde bulaşan tüm solunum yolu virüslerine karşı alınacak önlemlerin uygulanabileceğini ifade etti. Dr. Karadeniz, bu önlemleri şöyle sıraladı: “Eller su ve sabunla en az 20 saniye yıkanmalı veya el dezenfektanı kullanmalı, Yüze, ağza, buruna yıkanmamış ellerle asla dokunmamalı, Hasta insanlarla yakın temasta bulunmamalı, Kapı kolu, telefon, klavye gibi ortak kullanılan ve sıkça dokunulan nesneleri sıkça temizlemeli ve dezenfekte etmeli, Öksürük ve hapşırık sırasında ağız mendil ile kapanmalı, sonrasında mendili atıp el yıkanmalı,
2,884
Tıpta çığır açan buluş: Cilt kanserine Türk cihazı
Tersine beyin göçüyle ABD'den Türkiye'ye dönen Dr. Şebnem Özdemir, Doç. Dr. Burak Şişman’la birlikte “kara bela” diye nitelendirilen cilt kanseri hastalığını erken tespit eden bir cilt tarama sistemi geliştirdi.
Sağlık
https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/tipta-cigir-acan-bulus-cilt-kanserine-turk-cihazi-2786046
Tersine beyin göçüyle Türkiye’ye dönen Dr. Şebnem Özdemir “kara bela” olarak nitelendirilen cilt kanserini yapay zeka ile teşhis eden cihaz geliştirdi TERSİNE GÖÇLE TÜRKİYE'YE DÖNDÜ Cilt kanseri en tehlikeli kanser türü. Sinsi olduğu için erken teşhis edilemiyor ve büyük oranda ölümle sonuçlanıyor. Doktorlar bu yüzden “kara bela” diye tarif ediyor. Tersine beyin göçüyle ABD'den Türkiye'ye dönen Dr. Şebnem Özdemir, Doç. Dr. Burak Şişman’la birlikte hastalığı erken tespit eden bir cilt tarama sistemi geliştirdi. İNSAN HATASI SIFIRLANDI Adını dünya tıp tarihine yazdıran Dr. Özdemir, cihazın patentini de aldı. Sistem, kapsül yardımıyla vücudun üç boyutlu haritasını çıkarıyor. Sonra potansiyel riskli bölgelerini işaretliyor ve uzmana bildirimde bulunuyor. Derideki renk değişiklikleri erkenden belirleniyor. Özdemir “Hayalim teşhisteki insan hatasını ortadan kaldırmaktı, başardım” diyor DÜNYADA BİR İLK Massachusetts Institute of Technology Yapay Zekâ Laboratuvarında Türkiye’yi temsilen araştırma iş birlikçisi olarak çalışan Dr. Şebnem Özdemir’in geliştirdiği cilt kanserini erken dönemde yakalamayı hedefleyen yöntem, dünyada ilk olma özelliğini taşıyor. Türk bilim insanları, geç teşhis edildiğinde en çok ölüme yol açan tehlikeli kanser türlerinden biri olan cilt kanserinin erken teşhisi için geliştirilen yapay zekâ tabanlı bir buluşa imza attı. Tersine beyin göçüyle Amerika’daki Massachusetts Institute of Technology (MIT)’den Türkiye’ye dönüş yapan İstinye Üniversitesi Yönetim Bilişim Sistemleri Bölüm Başkanı Dr. Öğr. Üyesi Şebnem Özdemir’in geliştirdiği “Cilt tarama ve İnceleme Cihazı ile Yöntemi” Türk Patent ve Marka Kurumu tarafından tescil edildi. Yapay zekâ kullanarak teşhiste insan hatasını tamamen ortadan kaldırmayı ve derideki renk değişiklikleri ile cilt kanserini erken dönemde yakalamayı hedefleyen yöntem, dünyada ilk olma özelliğini taşıyor. Cihazın yakın zamanda kullanıma girmesi planlanıyor. Deri kanseri en sık rastlanan kanser türleri arasında ilk sıralarda yer alıyor. Dünyada her yıl yaklaşık iki üç milyon kişi deri kanserine yakalanıyor. 132 bin kişiye deri kanserinin daha tehlikeli bir türü olan melanom teşhisi konuyor. Sinsi bir hastalık olan melanom, teşhisteki gecikmeler sebebiyle büyük oranda ölümle sonuçlanıyor. CİLT KANSERİNE YAPAY ZEKA ÇÖZÜMÜ Deri kanserlerinin tedavi başarısının erken teşhise bağlı olduğunu söyleyen Dr. Özdemir hâlihazırda kullanılan tarama metotlarında doktorun gözleminin ön planda olduğunu belirterek “Ciltteki lekelerin ve lezyonların kansere dönüşme riskini tespit eden tarama yöntemlerinde yapay zekâ kullanımı son derece sınırlı hatta yok denecek kadar azdı. Oysa erken teşhis için vücudun her yerindeki renk değişimlerinin kayıt altına alınabilmesi gerekir. Biz bunu sağlamak için İstanbul Üniversitesiden Doç. Dr. Burak Şişman’la birlikte üç boyutlu yazıcılardaki kamera tekniği ile vücudun tamamını tarayan ve üç boyutlu bir haritasını çıkaran bir kapsül tasarladık. Makine, harita oluşturulurken potansiyel riskli bölgeleri işaretleyerek uzmana bildirimde bulunuyor. Uzmandan gelen bildirime göre o bölgeye zum yapıyor ve daha net bir görüntüyü kaydederek saklıyor. Hasta tekrar kontrole geldiğinde riskli lezyonlar, insan gözüyle değil de, her iki haritanın yapay zekâ tarafından kıyaslanması ile karşılaştırılıyor” dedi. MAKİNE KANSERİ TANIMAK İÇİN EĞİTİLİYOR Geliştirilen cihazın MR ya da röntgenden farklı olarak “derin öğrenme” tabanlı bir cihaz ve yöntem olduğunu anlatan Prof. Dr. Özdemir, yapay zekânın cilt kanserini tanımak için “eğitildiğini” söyledi. “Derin öğrenme”nin önceki görüntüleri toplayıp kaydederek oluştuğunu ifade eden Dr. Özdemir, “Yapay zekânın cilt kanserinin neye benzediğini öğrenebilmesi için daha önceki görüntülerden farklı lezyonları kaydetmesi gerekiyor. Mesela elimizde bir benin kanserleşme aşamalarını gösteren yeterli fotoğraf varsa; ben nerede olursa olsun, temel özellikleri ne olursa olsun makine bunun cilt kanserine dönüşme potansiyelini en yüksek seviyelerde hesaplayabiliyor” diye açıkladı. İNSAN HATASINI SIFIRA İNDİRİYOR İnsanın kontrolündeki her sistemde insan hatasının kaçınılmaz olduğunu söyleyen Dr. Özdemir, “Benim hayalim insan hatasını ortadan kaldırmak. O gün uzmanın herhangi bir şekilde bir şeyi gözden kaçırması demek kişinin cilt kanserinin atlanmasına sebep olur. Bu sebeple insanın tamamen devre dışı kaldığı, cilt kanserinin makine tarafından takip edildiği, ancak uzmana da bilgi vererek gerekli tedbirleri almasını sağlayan bir teşhis yöntemi geliştirdik” dedi. İlgili Haberler Uğur Şahin ve Özlem Türeci'nin yeni hedefi: Kanser aşısı Friends yıldızı James Michael Tyler 4. evre prostat kanseri
5,963
Gıdalar hakkında yanlış bildiğimiz doğrular
İnek sütü ve buğday gerçekten de sağlıksız mı? Beslenme uzmanı Martijn Katan’a göre bunlar yalan yanlış bilgiler. İşte besin maddeleri hakkında yanlış bilinen doğrular, doğru bilinen yanlışlar…
Sağlık
https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/gidalar-hakkinda-yanlis-bildigimiz-dogrular-251541
Kendini iyi hissetmeyen biri, suçu hemen yediklerine atar diyen beslenme bilimleri uzmanı Martjin Katan, bunu şöyle açıklıyor: Günde en az üç kez yemek yiyiyoruz. Hal böyle olunca da bir rahatsızlık hissettiğimizde hemen sorumlusunun yediklerimiz olabileceğini düşünüyoruz.Hangi besinlerin daha sağlıklı olduğuna, hangilerinin hastalık ve alerjilere karşı koruduğuna dair yüzlerce teori mevcut. Süper gıdalardan harika diyetlere, sağlıksız besinlerden süpermarketlerdeki görünmez tehlikelere kadar yığınla haber ve uyarı yapılıyor. Peki bunların hangisi doğru, hangisi yanlış? Çoğu şehir efsanesi haline gelmiş yanlış bilgiler konusunda Martijn Katan bizi aydınlatıyor: 1. Efsane: Organik gıda maddeleri, geleneksel yolla üretilenlerden daha sağlıklı. Organik tarım, toprak için çok büyük bir değere sahip. Ancak ne yazık ki organik ürünler, geleneksel tarım ürünlerine göre daha sağlıklı değil. Örneğin ikisinde de pestisit oranı o kadar düşük ki, aradaki fark pek kaydadeğer değil. Gerçi organik ürünlerde nitrat oranı daha düşük. Ama bunun sağlıklı olup olmadığı henüz tartışmalı bir mevzu. Eskiden vücuttaki nitratın kanserojen bir etkiye sahip olduğu düşünülüyordu. Ancak bugün, bunun doğru olmadığı biliniyor. Hatta nitratın, tansiyon düşürücü bir etkisi de olabilir. Bu da o kadar fena bir şey olmasa gerek. Yine de organik tarım ve hayvancılığı desteklemek için yeterince neden var. Örneğin organik havyan besiciliğinde daha az antibiyotik kullanılıyor. Yoğun antibiyotik kullanımı, dayanıklı bakteri türlerinin oluşmasına neden oluyor. Bu ise herkes için tehlike arzedebilir. 2. Efsane: Çiğ gıda daha sağlıklı, zira pişirme ya da haşlama sırasında pek çok değerli besin maddesi kayboluyor. Sebzeler, değerli besin maddeleri açısından zengin değildir. Ancak bol miktarda C vitamini ve folik asit içerir. C vitamini pişirme işlemi sırasında azalır. Ancak bunun pek bir önemi yoktur. Zira C vitami yetersizliği, günümüz toplumunda sorun olmaktan çıkmıştır. Buna karşın sebzeleri pişirmenin ya da haşlamanın pek çok faydesı vardır: Pişmiş sebzenin yoğunluğu azalacağından daha fazla tüketilebilir. Ayrıca E.coli O1570 gibi birçok zararlı bakteri, pişirme esnasında yok edilir. 3. Efsane: İnek sütü sağlıksızdır ve pek çok alerjik reaksiyona neden olur. Sütün yağı gerçekten de sağlıksızdır. Kandaki kolestrolü artırır ve böylece kalp-damar rahatsızlıklarına davetiye çıkarır. Bu nedenle az yağlı süt ürünleri tercih edilmelidir. Bunda ise zarar değil, pek çok yarar vardır: B12 vitamini, iyot, kalyum, çinko ve B vitamini gibi. Ayrıca süt iyi bir protein kaynağıdır. Küçük çocukların yüzde 1 ile 2’si gerçekten de süt proteinine karşı alerjik tepki verir. Ancak bu çoğu kez geçici bir durumdur ve büyüyünce kaybolur. Süt şekeri, Afrika, Asya ve güney Avrupa kökenli bazı insanlara iyi gelmez. Ancak bu durum, genelde sadece aşırı süt tüketiminden sonra hissedilir. Sütün olumsuz bir yönünü de burada belirtmemiz lazım: Düşük de olsak erkeklerde muhtemelen prostat kanserinin tetikleyici unsurları arasında yer almaktadır. Ayrıca kolon kanserini tetiklediği söylesense de, bu yönünde henüz güçlü bulgulara rastlanmadı. 4. Efsane: Kilo vermek isteyenler karbonhidrat tüketmemeli. Zira karbonhidratlar kan şekerini yükseltir, insülin salınımını artırır ve böylece yağ yakılması bloke edilir. Her diyet işe yarar. İster daha az karbonhidrat tüketin, ister daha az yağ ya da A’dan Z’ye daha az gıda. Bir diyette, canınızın her çektiğini yemediğiniz için otomatik olarak daha az gıda maddesi tüketirsiniz. Yemek alışkanlıklarımızı bozan her eylem, kalori alımını azaltır. Üç milyar yıl boyunca insan vücudu, kalori kaybetmemeye odaklanıyor. Boğazdan giren her şey ya yakılır, ya kasa dönüşür ya da depolanır. İster karbonhidrat olsun ister yağ; hiçbir besin maddesi dışarı atılmaz. Hangi bankaya para yatırdığımın hiçbir önemi yok. Önemli olan ne kadar yatırdığımdır. Nasıl ki yatırdığım paraların tümü banka hesabıma gidiyorsa, yediklerimin hepsi de mideme gidiyor. 5. Efsane: Buğday sağlıksızdır ve bu nedenle tüketilmemelidir. Bazı insanların bünyesi gluten kaldıramaz ve buğday proteinlerinden rahatsız olur. Buna çölyak hastalığı denir ve görülme sıklığı her bin kişide 1 ile 5 arasındadır. Bunun dışındakilerin buğdayla ilgili bir sorunu yoktur. Buna rağmen buğday içeren ürünlerin, sağlık sorunlarımızın çoğunun kaynağını oluşturduğu fikri yaygınlaşmıştır. Hepimizin bazı sağlık sorunları olabilir: Kimimiz ağrılardan, kimimiz yorgunluk ya da uykusuzluktan, kimimiz depresyondan şikayet ediyoruz. Örneğin milyonlarca kadın, huzursuz bağırsak sendromu denilen bir hastalıktan muzdarip. Bu rahatsızlıkta plasebo etkisi çok sık görülür. Bu nedenle buğday, sendromun baş sorumlusu olarak yaftalanmıştır ve buna yaygın şekilde inanılır. Oysa buğdayın insanlarda büyük oranda hastalıkları tetiklediği yönünde hiçbir kanıt mevcut değildir. 6. Efsane: C vitamini hastalıkları önler. O yüzden bol bol tüketilmelidir. Bu teori kapsamlı bir şekilde test edildi. C vitamini hastalıklara karşı korumaz. Her gün bol bol C vitamini alsanız bile, bir sonraki hastalığınız 5 yerine belki 4. 5 gün sürebilir, o kadar. Ancak bunun için her gün 1000 mg C vitamini almak gerekir. Bu ise kesinlikle sağlıklı değildir. İki büyük araştırma gösteriyor ki, aşırı dozda C vitamini yüklemesi yapmak, böbrek taşlarının oluşmasına neden olabiliyor. Zira C vitaminin bir bölümü vücutta Oxalat maddesine dönüşüyor. Bu madde ise böbrek taşlarının yapı taşlarından birini teşkil ediyor. Yani büyük miktarlarda vitamin almak, asla cezasız kalmaz. 7. Efsane: Şeker, çocuklarda dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğuna neden olur. Bu tez 50 yıl önce ABD’de ortaya atıldı ancak bunun da doğru olmadığı anlaşıldı. Ardından dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğuna (DEHB) şekerin değil, yapay renklendiricilerin neden olduğu ileri sürüldü. Fakat bu iddianın ispatına yönelik de güçlü kanıtlar bulunamadı. Belki gerçekten bazı çocuklarda bu bir etken olabilir. Ancak DEHB görülen çocukların büyük bir bölümü normal çocuklardan oluşuyor. Günümüzde özellikle şehirlerde çocuklar için alanlar çok dar olduğundan, hareketli çocukların davranışları daha çok dikkat çekiyor. Örneğin bir çiftlikte yaşayan çocuklar istedikleri kadar hiperaktif olsun, bu kimseyi rahatsız etmez. Peki, sağlıklı bir yaşam için nelerden uzak durmalıyız? Asıl büyük tehilkeler sigara, içki ve aşırı kilodan kaynaklanıyor. Örneğin Almanya gibi sanayi toplumlarının en büyük sorunu, gıda maddelerinin aşırı miktarda olması. Bu da aşırı kilo ve kanser gibi hastalıkları tetikliyor. Martijn Katan, Hür Amsterdam Üniversitesi Beslenme Bilimleri Kürsüsü emekli profesörüdür. NRC Handelsblad adlı günlük Hollanda gazetesinde köşe yazarlığı yapmaktadır. Ayrıca “Ekmek bize neden zarar vermez ve mikrodalga fırınlar vitaminleri neden öldürmez” adlı kitabın yazarıdır.
4,782
Kanser, koronavirüsten ölüm riskini 3 kat artırıyor
ABD, Çin ve Singapur ile yapılan bir araştırma, bazı kanser türüne sahip hastaların, yeni tip koronavirüsten (Kovid-19) ölüm oranının diğerlerine göre üç kat daha fazla olduğunu ortaya koydu.
Sağlık
https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/kanser-koronavirusten-olum-riskini-3-kat-artiriyor-2708252
Washington Post gazetesindeki haberde, Amerikan Kanser Araştırmaları Derneğinin bugün yapılan yıllık toplantısında paylaştığı araştırmaya yer verildi. ABD, Çin ve Singapurlu ortak bir grubun araştırmasında, salgının ortaya çıktığı Çin'in Hubey eyaletindeki 14 hastanede, 105'i kanser 641 Kovid-19 hastası üzerinde yapılan çalışmalara yer verildi. Elde edilen sonuçlara göre, özellikle yoğun bakım ve solunum cihazına bağlı halihazırda kanser olan Kovid-19 hastalarının, diğerlerine göre 3 kat daha fazla ölüm riski taşıdığı ortaya kondu. Haberde, Kovid-19 vakalarında en yüksek komplikasyon ve ölüm riski, akciğer veya tüm vücuda yayılmış tümörleri olan hastalarda görülüyor. ifadesi kullanıldı. Kanser bağışıklık sistemini zayıflatarak Kovid-19 etkisini yükseltiyor Araştırmada, akciğer kanseri, lösemi, lenfoma ve miyelom gibi kanser türlerinin hastaların bağışıklık sistemini zayıflattığı ve bu durumun kendi başına Kovid-19 komplikasyonlarını artırma riski taşıdığına vurgu yapıldı. Gazeteye konuya ilişkin açıklama yapan Amerikan Kanser Derneği Başkan Yardımcısı J. Leonard Lichtenfeld, Bulgular, kanser hastalarının virüse karşı daha savunmasız olduğu ve enfeksiyon seyrinin daha kötü sonuçlarla neticelendiği yönünde duyduğumuz haberlerle örtüşüyor. Bununla birlikte kesin sonuçlar için binlerce hastanın daha incelenmesi gerekir. ifadelerine yer verdi. Amerikan Kanser Topluluğu'na göre, 2020'de ABD'de 1. 8 milyondan fazla yeni kanser vakası ve 606 binden fazla insanın bu hastalıktan ölmesi bekleniyor.
4,261
Türkiye'de koronavirüste son durum: 1703 yeni vaka, 57 can kaybı
Türkiye'de son 24 saatte 1703 kişiye koronavirüs tanısı konuldu, 57 kişi hayatını kaybetti
Sağlık
https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/turkiyede-koronaviruste-son-durum-1703-yeni-vaka-57-can-kaybi-2738219
Sağlık Bakanlığı son 24 saatte 57 kişinin korona virüsten hayatını kaybettiğini, toplam can kaybının 6 bin 730'e yükseldiğini açıkladı. Sağlık Bakanlığının Covid-19 bilgilendirme sayfasında Türkiye’nin güncel korona virüs tablosu kamuoyuyla paylaşıldı. Tabloya göre son 24 saatte 57 kişi korona virüsten hayatını kaybetti, toplam can kaybı 6 bin 730’e yükseldi. Bugün toplam 103 bin 925 test yapılırken, bin 703 yeni vaka tanısı konuldu. Toplam vaka sayısı 281 bin 509 oldu. Bugün iyileşen bin 47 kişiyle birlikte toplam iyileşen toplam hasta sayısı 252 bin 152'e yükseldi. Toplam hastalarda zatürre oranının yüzde 7. 6, toplam ağır hasta sayısının ise bin 118 olduğu açıklandı. “Günlük en çok hasta görülen ilimiz Ankara” Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, sosyal paylaşım sitesi Twitter hesabından yaptığı paylaşımda, “Günlük en çok hasta görülen ilimiz Ankara. Türkiye genelinde son bir haftada zatürre oranı artan ilimiz olmadı. Ağır hasta sayısı ise halen yükselmeye devam ediyor. Birlikte tedbirlere uyarsak sonunda yenilen virüs olacak” ifadelerine yer verdi.
6,399
'Gereksiz antibiyotik kullanımı azalmaya başladı'
Marmara Üniversitesi Eczacılık Fakültesi Klinik Eczacılık Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mesut Sancar, gereksiz antibiyotik kullanımının azalmaya başladığını belirtti.
Sağlık
https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/gereksiz-antibiyotik-kullanimi-azalmaya-basladi-211937
Marmara Üniversitesi Eczacılık Fakültesi Klinik Eczacılık Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mesut Sancar, Trakya Üniversitesi Balkan Yerleşkesi Türkan Sabancı Kültür Merkezi'nde Akılcı İlaç ve Eczacılık Topluluğu'nca düzenlenen Akılcı İlaç Kullanımı konferansında, tüm dünyada olduğu gibi Türkiye'de gereksiz antibiyotik kullanımı sorununun insan sağlığı açısından önemli olduğunu vurguladı.Sağlık Bakanlığı'nın antibiyotik kullanımının azaltılması amacıyla çalışmalar yaptığını anımsatan Sancar, antibiyotiğin çok da gerekli olmadığı enfeksiyonlarda kullanımının önlenmesi amacıyla tedbirler alındığını hatırlattı.Eczacıların artık antibiyotikleri reçetesiz vermeyerek bu sürece katkı sunduğunu anlatan Sancar, Sağlık Bakanlığı'nın gereksiz antibiyotik kullanılmasının yarardan çok zarar getirdiğine yönelik çalışmalarının önemine değindi. Mesut Sancar, şunları kaydetti: Çünkü artan bir mikrobiyal direnç var. Bu konu öyle bir noktaya gidiyor ki dünya şu anda bunu tartışıyor. Lüzum olmadığı halde tedbir amaçlı kullanılan antibiyotikler nedeniyle bazı enfeksiyonlar, bazı hastalıklar tedavi edilemeyecek duruma geldi. Sağlık Bakanlığı'nın 2014-2017 yılı arası eylem planlarından biri akılcı antibiyotik kullanımına ilişkin. Bu kapsamda özellikle antibiyotik reçeteleme ya da antibiyotik kullanım oranlarının çok yüksek olduğu illerde pilot çalışmalar yapıldı. Aile hekimlerine, enfeksiyon uzmanlarına veya eczacılara yönelik eğitimler düzenlendi, antibiyotik kullanımı biraz daha aşağılara çekilsin diye. Sağlık Bakanlığı'nın 'Akılcı Antibiyotik Kullanımı 2014-2017 Eylem Planı' ile başarılı sonuçlar elde edildi. Gereksiz antibiyotik kullanımı azalmaya başladı.Sancar, gereksiz antibiyotik ya da ilaç kullanımına ilişkin hekimlerin ve eczacıların hastaları bilgilendirmesi gerektiğini vurguladı. Dünya Sağlık Örgütü tahminlerine göre, ilaçların yüzde 50'sinden fazlasının uygun olmayan şekilde reçetelenmekte, temin edilmekte veya satılmakta olduğunu belirten Sancar, birçok çalışma sonucuna göre ise hastaların ilaçlarını doğru şekilde kullanmadığını kaydetti.
3,608
Bakan Koca'dan sağlık çalışanlarına teşekkür
Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, yeni tip koronavirüs (Kovid-19) salgınında mücadele eden sağlık çalışanlarına teşekkür etti.
Sağlık
https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/bakan-kocadan-saglik-calisanlarina-tesekkur-2764507
Koca, Twitter hesabından yaptığı paylaşımda, küresel salgının dünyada ilk göründüğü günden beri gece gündüz demeden çalışan, ailesinden sevdiklerinden ayrı kalan sağlık çalışanlarına minnettar olduklarını belirtti. Bakan Koca, Sağlık çalışanlarımızın hakkını ödemek mümkün değil. Onlara büyük bir teşekkür borçluyuz. 2021 sağlık çalışanları yılıdır. ifadelerini kullandı.
246
DSÖ'den şarbon salgını uyarısı: 5 Afrika ülkesi risk altında
Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) 5 Afrika ülkesinin şarbon salgını riski ile karşı karşıya olduğu uyarısında bulundu.
Sağlık
https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/dsoden-sarbon-salgini-uyarisi-5-afrika-ulkesi-risk-altinda-2919182
DSÖ'nun internet sitesinden 5 Doğu ve Güney Afrika ülkesindeki şarbon salgınına ilişkin açıklama yapıldı. Açıklamada, Kenya, Malavi, Uganda, Zambiya ve Zimbabve'de salgın nedeniyle 20 kişinin yaşamını yitirdiği, toplam 1166 şüpheli vakanın rapor edildiği ve 37 kişinin test raporlarının doğrulandığı bildirildi. Zambiya'da 2011'den bu yana en kötü şarbon salgınının yaşandığı belirtilen açıklamada, Uganda’da 14 kişinin şarbondan öldüğü, Malavi'de ise bu yıl insanda ilk vakanın görüldüğü kaydedildi. Açıklamada, Zambiya'nın 10 vilayetinden 9'unda insan şarbonu vakalarının bildirildiği, 37 kişinin kontamine su aygırı eti yiyerek hastalığa yakalanmış olabileceğinden şüphelenildiği, bu ülkedeki salgının komşu ülkelere yayılma riskinin yüksek olduğu aktarıldı. DSÖ Afrika Bölge Direktörü Dr. Matshidiso Moeti, salgınları sonlandırmak için öncelikle hayvanlardaki hastalıklardan kaynaklı risklerin ortadan kaldırılması gerektiğini aktardı. İnsan ve hayvan sağlığını korumaya yönelik ortak bir yaklaşım için kuruluşlarla işbirliğinin güçlendirilmesi gerektiğini vurgulayan Moeti, Salgın konusunda gösterilen ulusal çabaları destekliyoruz. ifadelerini kullandı. HASTA HAYVANLARLA TEMAS BULAŞMA RİSKİNİ ARTTIRIYOR Angola, Botsvana, Kongo Demokratik Cumhuriyeti, Tanzanya, Mozambik ve Namibya gibi ülkelerin risk altında olduğu uyarısı yapılan açıklamada, nehir kenarına uygun şekilde gömülmemiş hayvan kalıntılarının hastalığın yayılmasına sebep olabileceği kaydedildi. Açıklamada, yiyecek-içeceklerden ya da hasta hayvanlarla temastan bulaşan bu hastalığın birçok belirtisi bulunduğuna dikkati çekildi.
3,746
Prof. Dr. Alper Şener: “Yayılım hızı artıyor, İngiltere için ciddi sorunlar olabilir”
Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi (ÇOMÜ) Sağlık, Uygulama ve Araştırma Hastanesi Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Anabilim Dalı öğretim üyesi Prof. Dr. Alper Şener, “Yayılım hızı artıyor, İngiltere için ciddi sorunlar olabilir” dedi.
Sağlık
https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/prof-dr-alper-sener-yayilim-hizi-artiyor-ingiltere-icin-ciddi-sorunlar-olabilir-2759995
İngiltere’de, korona virüs (Covid-19)’ün mutasyona uğraması ve yayılım hızının da yüzde 70 artmasının ardından Şener, “Şuan ki ön bilgi ve raporlardan anlaşıldığı kadarıyla virüsün yayılım hızını arttırıyor ve oldukça etkileyici. Yayılım hızı arttıkça; daha çok kişi hasta olacak, bununla birlikte daha çok kişi hastaneye başvuracak, hastaneye yatış oranları artacağı için dolayısıyla hem yoğun bakım hem de diğer birimlerde İngiltere için ciddi sorunlar olabilir” dedi. Çin’de ortaya çıkan ve kısa sürede tüm dünyaya yayılan korona virüs, insan sağlığını tehdit etmeye devam ediyor. Virüsün İngiltere’de mutasyona uğraması ve yüzde 70 hızında yayılması tüm dünyada paniğe neden olurken, bazı ülkeler İngiltere’ye seyahat yasakları getirdi. Seyahat yasakları getiren ülkeler arasında Türkiye’de var. “Korona virüs başlangıçtan beri mutasyona uğruyor” Korona virüsün en başından beri mutasyona uğradığını belirten ÇOMÜ Sağlık, Uygulama ve Araştırma Hastanesi Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Anabilim Dalı öğretim üyesi Prof. Dr. Alper Şener, “Aslında korona virüs ailesi başlangıçtan beri mutasyona uğruyor. Biliyorsunuz, ilk mutasyonu hayvandan insana geçmesiyle başladı. İnsanlar arasında yayıldıkça da hızlı bir şekilde mutasyona uğramaya eğilimli bir virüs. Bu virüsün mutasyona uğraması aslında Sars virüsü gibi; kendini kaybetme, kendini imha etme potansiyeline doğru yürür mü diye bir umut ışığı doğurmuştu içimizde ama şuan ki periyotta, gözlem ve makalelere baktığımızda ise iki yönde eğilim var” dedi. “Yayılım hızı artıyor, İngiltere için ciddi sorunlar olabilir” Virüsün yayılım hızının artmasının İngiltere için ciddi sorunlar oluşturabileceğine dikkat çeken Şener, “Şuan da artık değişim süreci, varyant suşlarının ortaya çıkması aslında bize gösteriyor ki; aslında virüs, insana adapte olurken, aynı zamanda insandan insana bulaş hızını da arttırıyor. Bu bulaş hızının artması dünya, Türkiye ve diğer benzer ülkeler için tehlikeli. Çünkü İngiltere de çıkmış olan Suş, şuan ki ön bilgi ve raporlardan anlaşıldığı kadarıyla virüsün yayılım hızını arttırıyor ve oldukça etkileyici. Yayılım hızı arttıkça; daha çok kişi hasta olacak, bununla birlikte daha çok kişi hastaneye başvuracak, hastaneye yatış oranları artacağı için dolayısıyla hem yoğun bakım hem de diğer birimlerde İngiltere için ciddi sorunlar olabilir. Basına yansıdığı kadarıyla dünden beri belli ülkeler, İngiltere’den uçuş ve trafiği kapattılar. Yolcu almayarak seyahat yasağı koydular. İnşallah önümüzdeki zaman içerisinde Türkiye gibi ülkelerde bu varyant suşları ortaya çıkmaz” diye konuştu. “Tedavi ve strateji anlamında değişikliklere sebep olabilir” Korona virüs bulaş hızının artması ve mutasyona uğraması nedeniyle tedavi ve strateji anlamında bazı değişikliklerin de olabileceğini kaydeden Şener, “Önlem olarak aslında baştan beri yapılabilecek şeyler belli. Bunların dışında aslında pek fazla da yapılabilecek bir şey yok. Çünkü virüsün doğası bu, hızlı bir şekilde değişime uğruyor ve uğrayacak. Bunun önüne geçmek oldukça zor. Ama belki tedavi anlamında değişikliklere sebep olabilir bu. Çünkü iddia edilen şey şu ki; bazı kullandığımız plazma tedavisi nedeniyle hastalarda bu varyant suşun provoke edilebileceği ortaya çıktı, makalelerde hipotez olarak sunuluyor. Bu, belki tedavi yaklaşımlarını değiştirebilir. Tedaviye yönelik kalıcı olmasa dahil, geçici strateji değişimlerine sebep olabilir” şeklinde konuştu.
2,217
Son dakika! 23 Ekim koronavirüs tablosu: Vaka sayısı 26 bine geriledi
Son dakika haberi: Sağlık Bakanlığı tarafından 23 Ekim 2021 yeni koronavirüs tablosu açıklandı. Verilere göre, 351 bin 184 Kovid-19 testi yapıldı, 26 bin 217 kişinin testi pozitif çıktı, 217 kişi vefat etti.
Sağlık
https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/son-dakika-23-ekim-koronavirus-tablosu-vaka-sayisi-26-bine-geriledi-2799232
Sağlık Bakanlığı tarafından 23 Ekim koronavirüs tablosu açıklandı. Verilere göre, 351 bin 184 Kovid-19 testi yapıldı, 26 bin 217 kişinin testi pozitif çıktı, 217 kişi vefat etti. Sağlık Bakanlığı tarafından açıklanan tabloda, 2 doz aşılama verilerine de yer verildi. En az 2 doz aşı olmuş 18 yaş üzeri nüfusu kapsayan verilere göre Türkiye'de 2. doz aşılama ortalama yüzde 77. 40 oldu. 1. doz ortalaması yüzde 88. 84 olurken, 1., 2. ve 3. doz aşısını olan vatandaş sayısı toplamda 115 milyon 164 bin 597 ’e yükseldi. ŞANLIURFA AŞI OLMUYOR! Bakanlığın tablosuna göre yüzde 51. 9 ile Türkiye'de en az aşılamanın gerçekleştirildiği Şanlıurfa’yı sırasıyla Batman, Diyarbakır, Siirt, Muş, Mardin, Bingöl, Bitlis, Ağrı ve Bayburt takip etti. AĞIR HASTA ORANIMIZ BİNDE 6. 6 Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, sosyal paylaşım sitesi Twitter hesabından yaptığı paylaşımda, Günlük vaka sayılarının 28-30 bin civarında olduğu son döneme ait veriler, her bin vakadan ortalama 4. 2’sinin yatırılarak tedaviye ihtiyaç duyduğunu gösteriyor. Hastalarda zatürre oranı yine bu dönemde yüzde 4. 2. Vaka sayısına kıyasla ağır hasta oranımız binde 6. 6” dedi. 22 EKİM KORONAVİRÜS TABLOSU Sağlık Bakanlığınca dün açıklanan koronavirüs tablosundaki verilere göre, 363 bin 553 Kovid-19 testi yapılırken, 28 bin 192 kişinin testi pozitif çıkmış, 228 kişi vefat etmişti. . 21 EKİM KORONAVİRÜS TABLOSU Sağlık Bakanlığınca iki gün önce açıklanan koronavirüs tablosundaki verilere göre, 28 bin 465 vaka tespit edilirken, virüs nedeniyle hayatını kaybedenlerin sayısı 198 olarak açıklanmıştı. Dün toplam da 362 bin 213 test yapılırken, iyileşen hasta sayısı 29 bin 160 olarak kaydedilmişti İlgili Haberler Son dakika! 22 Ekim koronavirüs tablosu: Vaka düştü, vefat arttı Son dakika! İllere göre haftalık vaka yoğunluğu haritası: Kastamonu zirve yaptı Son dakika! Sinovac aşısı olanlar için yeni karar
4,544
Kovid-19 hastalarının büyük bölümü sindirim sıkıntısı yaşıyor
Dünyayı etkisi altına alan ve ölümlere yol açan yeni tip koronavirüse (Kovid-19) yakalananların büyük bir kısmının sindirim sisteminden kaynaklanan ishal şikayetiyle de hastanelere başvurdukları belirtildi.
Sağlık
https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/kovid-19-hastalarinin-buyuk-bolumu-sindirim-sikintisi-yasiyor-2745965
Sağlık Bilimleri Üniversitesi (SBÜ) Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Kemalettin Aydın, AA muhabirine, koronavirüsün sindirim sistemi üzerindeki etkilerine ilişkin açıklamada bulundu. Bağırsak sitemindeki dışkılama ve içeriğindeki su miktarının artmasının ishal olarak tanımlandığını ifade eden Aydın, viral ve bakteriyel enfeksiyonlara bağlı olarak ishalin gelişebildiğini söyledi. Bulantı, kusma, ateş ve halsizliğin de ishalle birlikte görüldüğünü belirten Aydın, bütün viral enfeksiyonlarda olduğu gibi Kovid-19'da da ishalin aynı belirtilerle kendisini gösterdiğine dikkati çekti. Mikrobiyolojik çalışmalarla ishalin neden kaynaklanabileceğinin kolaylıkla ayırt edilebileceğini anlatan Aydın, Viral enfeksiyonlara bağlı gelişen ishallerle diğer bakteriyel, dizanteri form dediğimiz ishal bakteriyel enfeksiyonları bir miktar ayırmamız mümkündür. Orada laboratuvar verileri farklıdır. Kültürler, tanı testleri söz konusudur. dedi. Kovid-19'da ishal hastalığın 3. günü başlıyor Koronavirüsün belirtileri arasına, yapılan çalışmalarla ishalin de eklendiğine işaret eden Aydın, şu bilgileri aktardı: İlk etapta bir klinisyenin Kovid-19'a bağlı ishal ile başka viral enfeksiyonlara bağlı ishali birbirinden ayırt etmesi imkansıza yakındır. Kovid-19'da ishal var mı? İshal önemli bir tablo. Bu konuda bazı makalelerde var. Neredeyse dörtte biri sadece ishalle, sindirim sistemi şikayetleri ile başvurabiliyor. Bu dönem içerisinde hastalar, ishal oldukları zaman bu bir Kovid olabilir. O nedenle hekimlerimiz ishal şikayeti ile gelenlerde aynı zamanda Kovid-19'u da düşünüyorlar. Diğer viral enfeksiyonlarda da olabilir. Bir hekime müracaat ederek neye bağlı olduğunu öğrenmek gerekiyor. Prof. Dr. Aydın, koronavirüs salgını öncesinde ishal şikayetiyle hastanelere başvuranlara genellikle destek tedavisi uygulandığını dile getirerek, Pandemi nedeniyle hastanelere ishal şikayetiyle başvuranların Kovid-19 hastalığına yakalanma ihtimalleri de düşünülüyor ve onlara da test yapılıyor. İshal 10-14 günü aştıktan sonra kronik açıdan endişe duymak lazım. Kovid-19'da ise ishal, hastalığın 3 veya 4. günü başlıyor ve 5 gün sürüyor. Çok ağır bir klinik tablosu yapmıyor. bilgisini verdi.
2,739
Gürültü kirliliği öldürüyor: 100'den fazla hayvan türü tehlikede
Yayımlanan bir rapor gürültü kirliliğinin doğal yaşamı nasıl tehdit ettiğini gözler önüne serdi. Araştırmacılar gürültü kirliliğinin insanlarda ölüme yol açan etkilerinin olduğunu bunun yanı sıra hayvanlarda da doğal yaşamın bozulmasına sebebiyet verdiğini belirtti. Akustik saldırının 100’den fazla hayvan türünün hayatta kalmasını tehlike altına soktuğu kaydedildi.
Sağlık
https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/gurultu-kirliligi-olduruyor-100den-fazla-hayvan-turu-tehlikede-2788663
Gezegendeki en sağlıklı ekosistemleri inceleyen araştırmacılar oraların aynı zamanda en sessiz yerler olduğunu ortaya koydu. Yapılan araştırmalar da bunu kanıtlar nitelikte. Dünya Sağlık Örgütü tarafından yapılan araştırmada uzun vadede gürültü kirliliğine maruz kalmanın kalp krizi, yüksek tansiyon, felç, diyabet, bunama ve depresyon gibi hastalıkları beraberinde getirebileceği ifade edildi. Avrupa Çevre Ajansı’nın benzer başka bir araştırmasına göre ise çevresel gürültü kirliliğinin kıta genelinde her yıl 48 bin kalp hastalığı vakasına ve 12 bin erken ölüme neden olduğunu kanıtlandı. HAYVAN YAŞAMI TEHLİKEDE Gürültü kirliliği sadece insanları değil hayvanları da olumsuz yönde etkiliyor. Royal Society'nin Biyoloji Mektupları dergisinde yayınlanan bir raporda akustik saldırının 100’den fazla hayvan türünün hayatta kalmasını tehlike altına soktuğu ifade edildi. Eş bulmaktan göç etmeye ve avcılardan kaçmaya kadar her şey için ses titreşimlerine güvenen hayvanların türlerinin gürültü kirliliği nedeniyle tehlikeye girdiği kaydedildi. Örneğin trafik gürültüsü larva yapacak kelebeklerin kalp atış hızını yükseltiyor. Ya da iş makinelerinin gürültüsü baykuşların avlarını bulmasını zorlaştırır. Kar motosikletlerinin yankısı kurtlarda ve geyiklerde stres hormonu seviyelerinin yükselmesine neden olur. Ancak bazı kuşlar ve kurbağaların bu duruma ayak uydurduğu ifade ediliyor. Bu durum sadece yeryüzü yaşamını değil su altı canlılarını da etkiliyor. Deniz taşımacılığı, derin deniz madenciliği ve sismik araştırmalardan kaynaklanan gürültü, yunusların ve balinaların toplu halde karaya oturmasının en olası nedeni olarak gösteriliyor. 250’DEN FAZLA SESSİZ YER BELİRLENDİ 2019 yılında Ekvador'un Amazon Yağmur Ormanlarında bulunan dünyanın ilk sessiz parkı sertifikalandırıldı. İnsan faaliyetinin az biyolojik çeşitliliğin çok fazla olduğu bölge petrol şirketleri tarafından tehdit altına girse de ortalama 40-50 desibel aralığında yani bir kütüphane sessizliğinde olduğu belirtiliyor. Araştırmacılar bugüne kadar dünya çapında sessiz olarak adlandırılan 250’den fazla nokta belirledi ve 2030 yılına kadar buna 50 yeri daha ilave etmeyi hedefliyorlar.
4,604
DSÖ, steroid ilacının Kovid-19'da hayatta kalma şansını arttırmasını memnuniyetle karşıladı
Dünya Sağlık Örgütü Genel Direktörü Dr. Tedros Adhanom Ghebreyesus, İngiltere'de yapılan testlerde bir steroid ilacının yeni tip koronavirüs hastalarının iyileşmesine yardımcı olabileceği sonucuna varılmasını memnuniyetle karşıladığını açıkladı.
Sağlık
https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/dso-steroid-ilacinin-kovid-19da-hayatta-kalma-sansini-arttirmasini-memnuniyetle-karsiladi-2718592
Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) Genel Direktörü Dr. Tedros Adhanom Ghebreyesus, örgütün İsviçre'nin Cenevre kentindeki merkezinde video konferans yoluyla basın toplantısı düzenledi. AA'nın haberine göre, İngiltere'de yapılan testlerde Deksametazon adlı yaygın olarak bulunan bir ilacın ağır Kovid-19 hastalarının iyileşmesine yardımcı olduğunun saptandığını ifade eden Ghebreyesus, bu ilaçla yapılan tedavide, solunum cihazına bağlı hastalarda ölüm oranının üçte bir, standart oksijen tedavisi görenlerde ise beşte bir azaldığının belirlendiğine işaret etti. DAHA FAZLA ARAŞTIRMA YAPILMALI Test sonuçlarının gerçekten çok sevindirici olduğunu ifade eden Ghebreyesus, ilacın sadece klinik gözetim altında kullanılması gerektiğini vurguladı. DSÖ Acil Durum Program Direktörü Mike Ryan, İngiltere'de yürütülen test sonuçlarının çok önemli olduğunu, yine de ilacın kullanımıyla ilgili daha fazla araştırmanın yapılmasının gerektiğini dile getirdi. Çin'in Hubey eyaletine bağlı Vuhan kentinde ortaya çıkan yeni tip koronavirüsün (Kovid-19) tespit edildiği kişi sayısı dünya genelinde 8 milyon 345 bini aştı. Dünya genelinde virüs nedeniyle 449 bin 66 kişi öldü.
2,359
'Alzheimer gelişme riski yüksek kişiler alüminyum içermeyen deodorantları tercih etmeli'
Esenler Medipol Üniversitesi Hastanesi Dermatoloji Bölümü'nden Dr. Öğr. Üyesi Gürkan Yardımcı, dünyada milyonlarca insan tarafından tercih edilen deodorantlara ilişkin açıklamada bulundu.
Sağlık
https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/alzheimer-gelisme-riski-yuksek-kisiler-aluminyum-icermeyen-deodorantlari-tercih-etmeli-2796785
Son yıllarda deodorantların içinde bulunabilen alüminyum ve paraben gibi maddelerin meme kanseri ve Alzheimer'a sebep olabileceği iddialarını değerlendiren Dr. Öğr. Üyesi Gürkan Yardımcı, “Bu ilişkiyi kesinleştiren bilimsel bir veri henüz bulunmamasına rağmen meme kanseri ve Alzheimer gelişme riski yüksek kişilerin alüminyum içermeyen deodorantları tercih etmeleri önerilir. Vücutta depolanarak hormonal sorunlara yol açtığı bildirilen paraben deodorantlarda düşük konsantrasyonlarda bulunsa da mümkün olduğunca parabensiz ürünlerin tercih edilmesi önerilir” dedi. Esenler Medipol Üniversitesi Hastanesi Dermatoloji Bölümü'nden Dr. Öğr. Üyesi Gürkan Yardımcı, dünyada milyonlarca insan tarafından tercih edilen deodorantlara ilişkin açıklamada bulundu. Dr. Öğr. Üyesi Yardımcı, “Deodorantlar terleme sonucu deri yüzeyinde bulunan bakteriler tarafından üretilen kötü ve rahatsız edici kokuyu, özellikle de koltuk altı kokusunu, azaltmak için tasarlanmış kozmetik ürünlerdir. Bu ürünlerin öncelikle hedefi koku üretimidir. Bu nedenle farklı mekanizmalarla etkili olan çeşitli deodorantlar bulunur. Etkileri 24-72 saat arasında değişebilen deodorantların genellikle günde bir kere kullanması yeterlidir. Bazı kişiler terlemeyi azaltmak veya engellemek için deodorant kullansa da bu amaçla kullanılması gereken ürünler antiperspiranlar olmalıdır. Terlemeyi azaltmak için antiperspiranlar, koku oluşumunu engellemek için ise deodorantlar tercih edilir. Bu durumun ergenlikten sonra başlaması nedeniyle deodorant kullanım yaşı çoğunlukla ergenlikten sonradır. Temel içerik olarak antibakteriyel ajanlar ve güzel koku içeren deodorantlarda bulunan alkol bazlı maddeler bakterilerin sayısının azalmasını sağlar. Ancak ürün içeriğinde bulunan bu kimyasal maddelere bağlı olarak bazen yanma, batma, kızarıklık, kaşıntı, kabarıklık ve sulanma gibi belirtiler oluşabilir. Bu belirtilerin aşırı derecede olduğu durumlarda başta egzama olmak üzere bazı dermatolojik hastalıklar ortaya çıkabilir. Uzun süreli deodorant kullanan bazı kişilerde koltuk altı koyulaşması ile karşılaşılabilir. Alerjik bünyeli kişilerde deodorant kullanımı sonrası alerji gelişebileceği unutulmamalıdır. Şüpheli durumlarda alerji testi yapılmalı ve alerjiye sebep olan içerik tespit edilmelidir” dedi. “Bu iddialar kanıtlanmadı” Son yıllarda deodorantların içinde bulunabilen bazı maddelerin özellikle meme kanseri ve Alzheimer hastalığına sebep olabileceği iddiasını ise Dr. Öğr. Üyesi Yardımcı, şu şekilde değerlendirdi: “Özellikle alüminyum içeren ürünlerde bu hastalıkların sıklığında artış olabileceği öne sürülse de bu ilişki henüz netlik kazanmadı. Deriden emilerek vücuda giren alüminyum tuzlarının östrojen benzeri etki ile meme kanserini riskini arttırdığı iddia edildi. Alzheimer hastalığı gelişimi için risk faktörlerinden biri kabul edilen alüminyumun yine uzun süreli deodorant kullanımı sonrası vücutta birikerek hastalığa sebep olabileceği iddia edildi. Bu ilişkiyi kesinleştiren bilimsel bir veri henüz bulunmamasına rağmen meme kanseri ve Alzheimer hastalığı gelişme riski yüksek olan kişilerin (genetik yatkınlık, aile öyküsü, çevresel faktörler) alüminyum içermeyen deodorantları tercih etmeleri önerilir. Deodorantlarda bulunabilen bir diğer içerik ise parabendir. Vücutta depolanarak hormonal sorunlara yol açtığı bildirilen paraben deodorantlarda düşük konsantrasyonlarda bulunsa da mümkün olduğunca parabensiz ürünlerin tercih edilmesi önerilir. Yine meme kanseri hücrelerinde paraben olduğu gösterilse de deodorantlarda bulunan parabenin meme kanserine yol açtığı ile ilgili bir kanıt bulunmuyor. Özetle günümüzde oldukça sık kullanılan deodorantların oldukça güvenli olduğu kabul edilmekte olup herhangi bir endişeye yol açacak durumun olmadığı ve özel durumlar haricinde doğal içerikli ürünlerle değiştirilmeye gerek olmadığı kabul edilir. Ancak kişisel tercih nedeniyle ya da ürün içeriğindeki maddelere bağlı hassasiyet sebebiyle daha doğal içerikli ürünler tercih edilebilir.”
3,035
Engelli vatandaşların aşılanması başlandı
Sağlık Bakanı Fahrettin Koca yaptığı açıklamada engelli vatandaşlara Kovid-19 aşısı yapılmaya başlandığını bildirdi.
Sağlık
https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/engelli-vatandaslarin-asilanmasi-baslandi-2783984
Aşılamada yeni bir gruba geçildi. Sağlık Bakanı Fahrettin Koca sosyal medya hesabından yaptığı açıklamada, Tam bağımlı orta düzey ve ağır engelli vatandaşlarımızın aşılanması başladı. Hizmete nerede ihtiyaç varsa sağlık çalışanlarımız orada. Bu güce güvenin. ifadelerini kullandı. İlgili Haberler Bakan Koca'dan normalleşme mesajı Kolları sıvıyoruz İlgili Haberler Bakan Koca: Sağlık çalışanlarımızı 45 günde aşıladık
3,477
Aşıyla 65 yaş grubuna sokak serbest olacak
Kitlesel aşılamada sıra 65 yaş üstüne geldi. Koronavirüs Bilim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Mustafa Hasöksüz, “65 yaş ve üstüne aşılama başladı. İkinci dozdan iki hafta sonra koruma etkisini gösterir. Yaşlılarda can kayıplarını düşürecektir. Sınırlamaların da hafiflemesi mümkün olabilir” dedi.
Sağlık
https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/asiyla-65-yas-grubuna-sokak-serbest-olacak-2768730
Salgında bugüne kadar can kayıplarının, genellikle +65 yaş grubunda görüldüğünü belirten Sağlık Bilim Kurulu üyesi Prof. Dr. Mustafa Hasöksüz, bu sebeple dünyada ilk önceliğin de sağlık çalışanlarından sonra bu gruba verildiğini söyledi. Prof. Dr. Hasöksüz, “Bu yaş grubunda aşılama sayesinde ölüm oranlarında düşüş olacaktır. İlk dozdan 28 gün sonra ikinci dozlarını yaptıracaklar. Koruma ise ikinci dozdan iki hafta sonra başlayacak. Böylelikle, yaşlılara uygulanan sınırlamaların hafiflemesi de mümkün olacak” diye konuştu. “Aşı temin etmek çok daha önemli Türkiye Gazetesi'nin haberine göre, aşı teminindeki zorluklar ve yerli aşı çalışmalarını da değerlendiren Hasöksüz, “Yakın gelecekte, aşı üreten firmaların sayısı artacak, piyasaya daha çok aşı çıkacak. Sağlık Bakanlığı, farklı tipleri de olsa onaylanmış her aşıyı temin etme yoluna gitmektedir. Aşı tiplerinden ziyade önemli olan, aşıların ülkeye gelmesidir. Yerli aşılarımızdan biri, ikinci faza başladı. Bir diğer, birinci fazı tamamlamak üzere. Üç aşımız gelecek hafta birinci faza başlayacak. Yerli aşıların üretimiyle yurt dışından aşı temin etme konusundaki sıkıntılar da ortadan kalkacak” dedi. Günde 1 milyon aşılama “Toplumun yüzde 60’ının aşılanması” hedefine ne zaman ulaşılacağıyla ilgili ise Prof. Dr. Mustafa Hasöksüz, aşılamanın oldukça hızlı gittiğine dikkat çekerek şunları kaydetti: Aşılar, bütün ülkeye dağıtıldığında günde bir milyon aşı, çok kolaylıkla yapılabilecektir. Yüzde 60’ın aşılanmasıyla, dolaşımdaki virüs sayısı da çok azalacağı için günlük vaka ve ölümler de çok aşağılara inecek. Hastalık yok olmayacak; ancak maskeli de olsa normale yakın bir hayat dönebileceğiz. Bu tip salgınlarda sadece kendi insanımızın aşılanması yeterli değil, diğer ülkelerdeki insanların da aşılanması önem taşıyor. Türkiye, 100 bin kişideki aşılama oranına bakılınca günde 0. 08 aşılama hızıyla dünyada 18. sırada yer alıyor. Aşıların iki hafta laboratuvar incelenmesi ve onay süreci, bu aşılama hızını düşük göstermektedir. Gelecek haftalarda bu hızın da artacağı kanaatindeyim. Korona virüsle mücadele çerçevesinde sağlık görevlileri ikinci doz aşılarını olurken, en büyük risk grubu olan 65 yaş ve üstünde ilk aşılama da başladı. Ayrıca 60 yaş ve üzerindeki eşlerine de ilk doz aşıları uygulanıyor. +65 yaşın aşılanmasıyla, ‘1. Aşama’da yer alan bütün gruplar, ilk doz aşılarını vurulmuş olacak.
73
Gebelere uzmanlarından Ramazan ayı açıklaması! Hamilelerin oruç tutması günah mı?
Ramazan ayında en kritik kategoride olanlar gebelerdir. Gebelerin oruç tutma ya da tutmamalarıyla ilgili ise hem uzmanlardan hem din görevlilerinden açıklama geldi. Uzmanlar da din görevlileri de aynı görüşü belirtti. Peki hamilelerin oruç tutması günah mı? İşte detaylar...
Sağlık
https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/gebelere-uzmanlarindan-ramazan-ayi-aciklamasi-hamilelerin-oruc-tutmasi-gunah-2938316
Ramazan ayında en çok merak edilen konuların başında hamilelerin oruç tutup tutmaması tartışmasıdır. Uzmanların ve din görevlilerin bu konu hakkındaki kesin görüşleri ise aynı yöndedir. 11 ayın sultanı lan Ramazan'ın maneviyatını kaybetmemek için oruç tutmak isteyen hamileler hakkında uzmanlar net açıklamada bulundu. Kadın hastalıkları ve doğum uzmanı Dr. Ayşe Solaroğlu, bu konu hakkında net açıklamalarda bulundu. HAMİLELER ORUÇ TUTABİLİR Mİ? Dr. Ayşe Solaroğlu, en çok sorulan sorulardan biri olan hamileler oruç tutabilir mi? sorusuna net bir cevap verdi. Solaroğlu, Gebelik özel bir durum. Biliyorsunuz hem anne hem de bebek söz konusu. O yüzden gebelerimizin doktorlarına danışaraktan yol almaları daha doğru olacaktır. Özellikle riskli gebelik dediğimiz ikiz gebeniz varsa bebeğinizle gelişme gereği annenin sağlıklı beslenmesi lazım dedi. Öte yandan Solaroğlu, gerekli oranda su tüketilmediğinde erken doğum riskini hatırlattı. İlk 3 aylık olanlar ise düşük riski ile karşı karşıya olduklarını vurgulayan Solaroğlu, aşırı bulantı ve kusmalara dikkat çekti. Bazı uzmanlar ise gebelere bir gün tutup bir gün tutulmaması gerektiğini hatırlattı. Ancak bu da 6 ve 7 ayı geçmiş hamileler için geçerli. Diğer yandan ilk 5 aylık olanların oruç tutması sakıncalı olduğunun altı çizildi. Solaroğlu, tansiyonu hatırlatarak yeterli beslenilmediğinde düşme ihtimali yüksek olduğu hatırlatıldı. HAMİLELERİN ORUÇ TUTMASI GÜNAH MI? Diyanet İşleri Başkanlığı, hamileler hakkında merak edilenleri 2024 yılında da açıklık getirdi. Resmi sayfasında açıklama yapan Başkanlık şu ifadeler yer verdi: Ramazan orucunu tutmamak için geçerli mazeretlerden biri de gebelik veya çocuk emzirmektir. Gebe veya emzikli olan kadınlar, kendilerine yahut çocuklarına bir zarar gelmesinden korkmaları hâlinde oruç tutmayabilirler. Bunlar bir yönüyle hasta hükmünde oldukları gibi, onlara bu ruhsatı tanıyan hadisler de bulunmaktadır. Kendisi dayanabilecek ve çocuk da etkilenmeyecek ise gebe ve çocuk emziren kadın oruç tutabilir. Bu konuda alanında uzman bir hekime danışılması uygun olur. Hamilelik ve çocuk emzirme gibi meşru sebeplerle oruç tutamayan kadınlar, tutamadıkları bu oruçlarını şartların elverişli olduğu başka zamanlarda kaza ederler. İlgili Haberler Oruçta baş ağrısı, yorgunluk ve uyku sorunu yaşayanlara doğal ilaç! Sahurda bu karışımı tüketin Oruç tutanların dikkat etmesi gereken detay! Niyet getirilmeden oruç tutulur mu?
3,432
'Kovid-19 Kalkanı' hastanelerde denenmeye başladı
Türk akademisyenler tarafından geliştirilen Far-UVC özellikli sistem, virüsleri 5-7 dakika arasında temizleyerek ortamları daha güvenli hale getiriyor.
Sağlık
https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/kovid-19-kalkani-hastanelerde-denenmeye-basladi-2770343
Türk akademisyenler tarafından geliştirilen Far-UVC özellikli Kovid-19 Kalkanı diye adlandırılan Initus-V sistemi, yeni tip koronavirüsü (Kovid-19) 5-7 dakika arasında temizleyerek ortamları daha güvenli hale getiriyor. İstanbul Aydın Üniversitesinden kardiyolog Prof. Dr. Ayhan Olcay, beyin cerrahı Prof. Dr. Serdar Baki Albayrak, makine mühendisi Dr. Öğretim Üyesi Vedat Öztürk ve Bezmialem Vakıf Üniversitesi Teknoloji Transfer Ofisi Müdürü Onur Yolay bir araya gelerek, başta Kovid-19 olmak üzere virüs ve mikropların olmadığı güvenli alan sağlamak için çalışma yaptı. Virüs ve mikropları yok ettiği bilinen Far-UVC ışığı üzerinde yoğunlaşan akademisyenler, ışığı bir sistemde toplamayı başararak bunun patentini aldı. InnowayRG ekibi adını alan girişimciler, sadece 1-2 saat güvenle kalınabilen ışık ortamını, yaptıkları çalışma sonucu UVC geçirmeyen tulum, panço ve ameliyathane örtüsü gibi tekstil ürünleriyle günlük 8-9 saatte kadar uzattı. Patenti de alınan sistemi yapım ve deneme aşamalarına Bakırköy Sadi Konuk Eğitim ve Araştırma Hastanesinden Doç. Dr. Faruk Aktürk, Biruni Üniversitesinden Doç. Dr. Hande İkitimur ve Vestel'den Mehmet Çetin Bayer de destek verdi. Initus-V adı verilen ve insan üzerinde denenmemiş sistemin gerekli yasal izinler sonrası hastalar üzerinde denemelerine Atatürk Üniversitesi Tıp Fakültesi, Bakırköy Dr. Sadi Konuk Eğitim ve Araştırma Hastanesi Kardiyoloji Kliniği, İstanbul Aydın Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi Beyin Cerrahisi Kliniği ve Diş Hekimliği Fakültesi ile Medicana Bahçelievler Hastanesindeki doktorlar tarafından başlandı. Far-UVC özellikli sistem, virüsleri 5-7 dakika arasında temizleyerek ortamları daha güvenli hale getiriyor. Toplu ortamlar daha güvenli hale gelecek Ekibinin kurucu ortaklarından Prof. Dr. Serdar Baki Albayrak, AA muhabirine, Kovid-19 nedeniyle sağlık çalışanlarıyla hastaların risk altında olduklarını belirterek, sistemle mikropsuz bir hastane ortamı amaçladıklarını söyledi. Doktorlar ve hastaların daha güvenli bir ortamda bulunması, sağlık çalışanlarının risk ortamında olmaması için Kovid Kalkanı diye tanımladıkları bir sistem geliştirdikleri anlatan Albayrak, şu bilgileri verdi: Bu sistemde klasik ultraviyole ışınları yerine insana daha az zararlı olduğu bilinen Far-UVC dalga boyunu kullanan ampulleri bir araya getirerek Vestel iş birliğinde ürünü ortaya koyduk. Etik kurullardan da yasal izinleri alarak çok merkezli olarak hastalar üzerinde denemelerine başlandı. Amaç sadece Kovid-19 değil, Kovid bir süre sonra belki kaybolacak, diğer olası bakterileri, virüsleri, mayaları, mikropları da ortadan kaldırmak. Böylece ameliyatlar, anjiyolar, hastaneler ve toplu bulunulan ortamlar daha güvenli hale gelecek. Vestel Ar-Ge birimi ile geliştirdikleri ve Initus-V adını verdikleri sistemde Far-UCV sistemi için UVC koruyucu giysiler de üretildiğine dikkati çeken Albayrak, sistemin çok merkezli deneme çalışmalarının başladığını ve Initus-V altında ilk anjiyonun da gerçekleştiğini bildirdi. Albayrak, çok merkezli cerrahi operasyon, poliklinik kullanımı izinlerinin de alındığını, bu alanda da çalışmalara başlayacaklarını sözlerine ekledi. Teknolojiyi kullanabilir hale getirdik Prof. Dr. Ayhan Olcay, doktor, mühendis ve temel bilimcilerin bir araya gelerek oluşturduğu ekibin birçok alanda çalışma yaptığını, Kovid-19 sürecinde ise Initus-V sistemi üzerinde yoğunlaştıklarını anlattı. Kendisinin de sahada çalışan bir hekim olarak salgının sonuçlarıyla her an karşı karşıya kaldığını anlatan Olcay, hastaların ve doktorların kısıtlandığını kaydetti. Bu durumu en aza indirgemek için ekibin virüsün ortaya çıktığı andan itibaren çalıştığını belirten Olcay, şunları aktardı: Ultraviyole C yaklaşık 100 yıldır virüs, bakteri, maya ve mikropları öldüren bir teknolojidir ama insan bulunan ortamda göz ve cilde zarar verdiği için kullanılamıyordu. Dünyada Far-UVC diye yeni gelişen bir teknoloji olduğunu fark ettik. Bu teknolojinin ise şöyle bir derdi var; hayvan deneylerinde cilde ve göze bir zarar vermediği ortaya çıkmış ama insanlarla ilgili çalışma yok. Güvenli gibi duruyor ama insan çalışması yok. Bu nedenle yasal olarak kullanılması mümkün değil. 'Bu teknolojiyi insanlar üzerinde belli saatten fazla kullanamazsın.' diye de regülasyonlar var. Biz de bunu UVC koruyucu, giyilebilen bir tekstille kombine ettik. UVC ışınlarını yüzde 98 bloke eden tekstilden üretilen panço, tulum ve ameliyathane örtüleri ile bu teknolojiyi yasal limitler içinde kullanabilir hale getirdik. Kovid-19 sürecinde hazırlanan sistemin salgın sonrası da büyük fayda sağlayacağını ifade eden Olcay, ameliyathanelerde, girişim yapılan ortamlarda kullanılan protez ve cihazlarda yaşanabilecek iltihaplanma, mikrop kapma gibi olayların da ortadan kalkacağını dile getirdi. Sistem altında çalışmak bizi daha rahat ve güvende hissettiriyor Sistemin kullanıldığı hastanede göz doktoru olarak görev yapan Özgür Yaşar, Kovid-19 döneminde tüm sağlık çalışanlarının yüksek risk altında görev yaptığını hatırlattı. Kovid-19 başta olmak üzere tüm virüs ve mikroplardan kendilerini koruyacak sistemin göz kısmına kendi ekibince destek verdiklerini aktaran Yaşar, İnsan sağlığına herhangi bir yan etkisi olup olmadığına ilişkin çalışma yürütmekteyiz. Göz sağlığı üzerine herhangi bir yan etkisi var mı yok mu diye kontrol ediyoruz. dedi. Sistem altında çalıştığı için önceki döneme göre kendisini daha rahat hissettiğinden bahseden Yaşar, Zararsız UVC ışığının altında çalışmak bizi daha rahat ve güvende hissettiriyor. Hastalarımız da tabii ki aynı hisleri paylaşıyor. Bu yaygınlaşırsa hepimiz daha güvenli hissedeceğiz. ifadelerini kullandı.
6,518
Devletten kronik hastalara ‘elektrik faturası’ müjdesi
Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı dar gelirli, kronik hastalığa sahip makineye bağlı yaşayan vatandaşlar için yeni bir projeyi hayata geçirdi. Cihaza bağımlı yaşayan kalp, akciğer, böbrek, diyaliz ve diğer tüm makineye bağlı hastaların elektrik faturalarını devlet ödeyecek.
Sağlık
https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/devletten-kronik-hastalara-elektrik-faturasi-mujdesi-198475
Ağır kronik hastalığı nedeniyle cihaza bağımlı yaşayan hastaların elektrik fatura bedeli ve kesintisiz güç kaynağı, jeneratör ihtiyaçları Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı tarafından karşılanacak. Enerji Bakanlığı, Sağlık Bakanlığı, Sosyal Güvenlik Kurumu ve evde bakım hizmetlerine destek olan sivil toplum örgütlerinin işbirliğiyle gerçekleşen projeyle binlerce hastanın elektrik faturası karşılanacak. Cihaza bağlı hastalar yüksek elektrik faturalarını ödemekte zorluk çekerken, jeneratör yokluğunda ise ölüm riskiyle karşı karşıya gelebiliyorlar. AYLIK BİN 500 TL DESTEK Bakanlık elektrik faturasının dışında kronik hastalar için de yeni sosyal yardım hizmeti başlatıyor. Kronik hastalıklara yakalanan yoksullara destek programı kapsamında, ilk aşamada 4 bin 300'ü aşkın tüberküloz ve kızamık virüsünün yol açtığı bir beyin hastalığı olan SSPE hastalarına aylık bin 500 liraya kadar nakdi ödeme yapılacak. Bu hastaların ihtiyaçlarının karşılanması için projeler yürütülecek. DÜNYADA BİR İLK OLACAK Zorluk yaşayan vatandaşların desteklenmesi amacıyla başlatılan sosyal yardım programı, birçok yönüyle dünyada da bir ilk olma özelliğini taşırken, sosyal yardım programıyla ailelere düzenli psikososyal destek de sağlanacak. Yardımlar PTT aracılığıyla Sosyal Yardım Kartları üzerinden yapılacak. Evlerinden ayrılamayan vatandaşlar ise Konutta Ödeme Sisteminden faydalanabilecek. Bu sistem sayesinde yardımlar vatandaşların ayağına götürülecek.
5,162
Bakan Koca: Şu ana kadar kesin koronavirüs tanısı alan hiçbir hastamız olmadı
Sağlık Bakanı Koca: "Şu ana kadar kesin koronavirüs tanısı alan hiçbir hastamız olmadı."
Sağlık
https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/bakan-koca-su-ana-kadar-kesin-koronavirus-tanisi-alan-hicbir-hastamiz-olmadi-2689369
Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, Aksaray'daki yeni tip koronavirüsü (2019-nCoV) şüphesiyle ilgili, Şu ana kadar kesin koronavirüs tanısı olan hiçbir hastamız olmadı. dedi. Koca, Elazığ Fethi Sekin Şehir Hastanesi'nde gerçekleştirdiği ziyaretinin ardından gazetecilere, Aksaray'da bazı Çinli turistlerin koronavirüs şüphesiyle müşahede altında tutulmasıyla ilgili açıklamalarda bulundu. Bakan Koca, şöyle konuştu: Şu ana kadar kesin koronavirüs tanısı alan hiçbir hastamız olmadı. Şüpheli olan hastalarımız oldu. Denizli'de, Nevşehir'de, İzmir'de, Konya'da şüpheli vakalarımız olmuştu. Bu vakalarımızda ağırlıklı H1N1 pozitif olarak sonuçlandı. Dolayısıyla Aksaray dışında diğer illerde şüpheli olarak görülen vakalarımızın hiç birisinin koronavirüs olmadığını söylemek istiyorum. Çünkü onlardan çıkan sonuçlar daha çok H1N1 şeklinde oldu. Aksaray'daki olayda ise 9 kişilik kafileyle beraber aralarında tur operatörü ve şoförü olmak üzere 12 kişilik ama bu kişilerden biri ateş, bulantı ve ishal yakınmasıyla ve Çin'den ama Vuhan bölgesinden değil, bir hafta önce gelmesi arkadaşlarımızı şüphelendirdi. Özellikle koronavirüs ile ilgili erken dönemde hasta grubuna nasıl davranılması, numunelerin nereye gönderileceği, gözlem ve karantina dahil olmak üzere kapsamlı bir rehber yayınlandığını aktaran Koca, şöyle devam etti: Bu rehber çerçevesinde tüm Türkiye'de erken dönemde bazı hassasiyet göstererek yoğun numune gönderimi olduğunu da biliyoruz. Ama rehber çerçevesinde olduğu için tüm imkanlarımızın yeterli olduğunu söylemek istiyorum. Aksaray'dan gönderilen numunenin daha sonuçları çıkmadı. Vakanın şu an koronavirüs denme durumunun olmadığını ve özellikle daha çok Çin'den gelen, klinik olarak ishal ve ateş yakınması olduğu için erken dönemde takip edilip, sonrasında giderek genel durumunun kötüleşmesi, daha çok akciğer yetersizliğinin geliştiği bir tabloyla karşı karşıya kalındığını söylemek istiyorum. Bu anlamda hastanın genel durumunun iyi olduğunu ve herhangi solunum sorunu olmadığını özellikle söylemek istiyorum. Koca, özellikle bu süreçte bakanlık olarak çok şeffaf bir şekilde tüm sonuçları paylaştıklarına dikkati çekerek, Bir çok tevzirat yapılıyor. Bunlara inanılmaması, bizden bu anlamda net bir bilgi verilmedikçe inanılmamasının özellikle altını çiziyorum. dedi. Bakan Koca, 1-2 gün içerisinde testin sonucu çıktığında gerekli açıklamayı kamuoyuna yapacaklarını belirterek, Toplam 12 kişi hasta değil. Sadece 1 Çinli vatandaşın ishal ve ateş yakınması var. Genel durumu kötü değil. Çin'den gelmesinden dolayı şüphe durumu söz konusu olunca rehber çerçevesinde takibi gerçekleştiriliyor. diye konuştu. Aksaray Valisi Mantı: Hastanemizde tedbir amaçlı gözlem altına alınıyorlar. Şu anda herhangi bir sıkıntı yok Aksaray'da 10'u Çin vatandaşı olmak üzere 12 kişi, koronavirüsüne karşı tedbir amaçlı hastaneye kaldırıldı. Aksaray Valisi Ali Mantı, makamında gazetecilere yaptığı açıklamada, bugün saat 16.15 sıralarında Kapadokya turu kapsamında Sultanhanı ilçesine gelen Çinli 10 kişilik turist kafilesindeki bir turistin, öksürük şikayetiyle sağlık ocağına başvurduğunu söyledi. Şoför ve rehberle beraber kafilede 12 kişi bulunduğunu belirten Mantı, şöyle konuştu: Kafiledeki bir Çinli vatandaş öksürük şikayetiyle sağlık ocağına müracaat ediyor. Daha sonra 10 Çinli ve 2 Türk vatandaşı hep birlikte Aksaray Eğitim ve Araştırma Hastanesine müracaat ediyorlar. Hastanemizde tedbir amaçlı gözlem altına alınıyorlar. Şu anda herhangi bir sıkıntı yok. Özellikle sosyal medyada yayılan BOTAŞ Tuz Gölü Yer Altı Doğal Gaz Depolama Tesisi sahasındaki işçilerin başına böyle bir iş geldiğiyle ilgili haberler gerçek dışıdır. Tuz gölü depolama sahasıyla herhangi bir alakası yok. Sadece 10 Çinli vatandaşı ve 2 Türk vatandaşı şu anda tedbir amaçlı gözlem altında. İl Sağlık Müdürü Yeşildağ: Turistlerin geldiği yeri de dikkate aldığımızda biz tedbir amaçlı müşahede altına aldık İl Sağlık Müdürü Kerim Yeşildağ da 12 kişiye yapılan uygulamanın sadece tedbir amaçlı bir uygulama olduğunu bildirdi. Çinli vatandaşlardan bir tanesinde öksürük ile ateş şikayeti olduğunu dile getiren Yeşildağ, şunları kaydetti: Turistlerin geldiği yeri de dikkate aldığımızda biz tedbir amaçlı müşahede altına aldık. Bunlardan alınan akciğer filmleri normal. Tam kanları normal. Biz bunları 24 saat müşahede edeceğiz. Çünkü kanları aldık ve Bakanlığa gönderdik. Sonuçlar 24 saat içerisinde çıkacak. Çıktıktan sonra da biz bunları serbest bırakacağız. Sonuçların gelmesini bekliyoruz. Şu anda herhangi bir sıkıntı söz konusu değil.
4,477
Türkiye'de koronavirüsten bugün 19 kişi hayatını kaybetti
Türkiye'de son 24 saatte 1012 kişiye Kovid-19 tanısı konuldu, 19 kişi hayatını kaybetti, toplam vaka sayısı 212 bin 993, can kaybı 5 bin 363 oldu.
Sağlık
https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/turkiyede-koronavirusten-bugun-19-kisi-hayatini-kaybetti-2724513
Sağlık Bakanlığının internet sitesinde yer alan ve Bakan Fahrettin Koca'nın da Twitter'dan paylaştığı Türkiye Günlük Koronavirüs Tablosunun güncel verilerine göre; bugün 45 bin 232 test yapıldı, 1012 kişiye Kovid-19 tanısı konuldu. Son 24 saatte 19 hasta vefat etti, 1298 kişi iyileşti. Toplam test sayısı 3 milyon 975 bin 455, vaka sayısı 212 bin 993, vefat sayısı 5 bin 363 olarak kayıtlara geçti. Yoğun bakımdaki hasta sayısı 1209, solunum cihazına bağlı hasta sayısı 409, iyileşen hasta sayısı ise 194 bin 515 oldu. Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, Twitter hesabından son verilere ilişkin yaptığı paylaşımda, Son 3 günde ortalama entübe hasta sayısı en yüksek 5 il İstanbul, Ankara, Konya, Diyarbakır, Bursa. Ortalama yoğun bakım hasta sayısı en yüksek 5 il İstanbul, Şanlıurfa, Ankara, Gaziantep ve Konya. Beklediğimiz sonuçlar için tedbirlere daha fazla uyalım. ifadesini kullandı.
6,979
İstediğini yiyeceksin ama kilo almayacaksın! Diyet yapmak tarihe karışabilir...
Uzmanlar, tek bir genin kapatılmasının insanların şişmanlamadan istedikleri her şeyi yemelerine olanak sağlayabileceğini öne sürüyor. Bu gen üzerinde gerçekleştirilecek çalışmalar obezite tedavisi için de kullanılabilecek.
Sağlık
https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/istedigini-yiyeceksin-ama-kilo-almayacaksin-diyet-yapmak-tarihe-2940825
İstediği her şeyi yiyip kilo almamak birçok kişinin hayallerini süslüyor. Kulağa çok uzak bir ihtimal gibi gelen bu durum çok yakında mümkün olabilir. İstediğini yiyerek kilo almamanın yollarını yeni bir çalışma ortaya koydu. ABD'deki California San Diego Üniversitesi'nden uzmanlar, fareler üzerinde yaptıkları araştırmada yağ hücrelerinin enerji yakma yeteneğini kaybetmesinden tek bir genin sorumlu olduğunu keşfetti. Kemirgenler yüksek yağlı bir diyetle beslendiğinde hücrelerinin parçalandığını ve yağ yakma konusunda daha az etkili hale geldiğini buldu. Bu muhtemelen obezitenin neden insanların metabolizmasının yavaşlamasına neden olduğunu açıklıyor. YAĞ YAKIMINDAN SORUMLU TEK GEN Araştırmacılar tüm bu sürecin tek bir gen tarafından kontrol edildiğini keşfetti. Bu gen, gen düzenleme yoluyla çıkarıldığında, aynı yüksek yağlı diyeti yerken bile kemirgenlerin aşırı kilo almasını durdurdu. Ekip, obezitenin mitokondrimizi nasıl etkilediğini incelemek ve obez olmanın neden metabolizmayı yavaşlattığını çözmek istedi. UC San Diego'da tıp profesörü Dr. Alan Saltiel, Aşırı yemekten kaynaklanan aşırı kalori yükü kilo alımına neden olabilir ve aynı zamanda enerji yakımını azaltan, obeziteyi daha da kötüleştiren bir metabolik süreci tetikler. ifade etti. Doktora göre bu gen, sağlıklı kilodan obeziteye geçişin kritik bir parçası. KİLO VERMEK NEDEN ZOR? İnsanlar yaktığından daha fazla kalori tükettiğinde, yağ hücrelerinin enerji yakma yeteneği başarısız olmaya başlar. Bu da obez kişilerin kilo vermesini zorlaştırmasının nedenlerinden biridir. Ancak yağ hücrelerinin nasıl bozulmaya başladığı obezitenin en büyük gizemlerinden biri. Araştırmacılar yağ oranı yüksek bir diyetin, farelerin yağ yakımına yardımcı olan güç merkezi olan mitokondri üzerindeki etkisini ölçtü. Diyeti yedikten sonra farelerin mitokondrileri daha küçük, daha az yağ yakan etkisiz mitokondrilere bölündü. Bu işlem, RaIA adı verilen ve birçok işlevi olan tek bir gen tarafından gerçekleştiriliyor. İNSANLARDA OBEZİTE TEDAVİSİNE YENİ BAKIŞ Yeni bulgular, bu gen aşırı tepki verdiğinde mitokondrinin normal işleyişine engel olduğunu ve yağ hücrelerinin de enerji yakmamasını tetiklediğini gösteriyor. Araştırmacılar, farelerde RaIA'dan etkilenen bazı proteinlerin, obezite ve insülin direnciyle bağlantılı insan proteinlerine benzer olduğunu buldu. Bu da benzer mekanizmaların insanlarda da rol oynayabileceğini öne sürüyor. Dr. Saltiel, Keşfettiğimiz temel biyoloji ile gerçek klinik sonuçlar arasındaki doğrudan karşılaştırma, bulguların insanlarla olan ilgisinin altını çiziyor ve yeni tedavilerle obezitenin önlenmesine yardımcı olabileceğimizi öne sürüyor. dedi. İlgili Haberler Aşk Yeniden'in yıldızı Esin Gündoğdu 72 kilo verdi! Son paylaşımına beğeni yağdı Halit Ergenç 10 kilo verdi, son hali takipçilerini ikiye böldü
1,258
Yeni virüs alarmı! Korona ve Maymun Çiçeği'nden sonra 'domates gribi' çıktı: Çok bulaşıcı, işte belirtileri
Yeni virüs alarmı! Korona ve Maymun Çiçeğinden sonra Domates gribi çıktı
Sağlık
https://www.tgrthaber.com.tr/fotogaleri/yeni-virus-alarmi-korona-ve-maymun-ciceginden-sonra-domates-gribi-cikti-cok-bulasici-iste-belirtileri-28583
4,743
Evde SPA için öneriler
Vücuttaki yorgunluğu atmak ve dinlenmek için en iyi yöntemlerden biri de SPA. Evde SPA için yapılması gerekenleri Morhipo MAG ekibi anlattı.
Sağlık
https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/evde-spa-icin-oneriler-2709843
Stresli geçen bu günlerde herkesin ihtiyacı olan şey biraz rahatlamak. Vücuttaki yorgunluğu atmak ve dinlenmek için en iyi yöntemlerden biri de SPA. Morhipo MAG ekibi, SPA keyfini eve getirecek önerileri şöyle açıkladı: ''Evinizin banyosuna dinlendirici bir hava katarak başlayabilirsiniz.Yumuşacık paspaslar, naturel renklerdeki şık aksesuarlar ve kokulu mumlar banyonuza aradığınız sakinliği getirebilir. Küvetinizi doldurun ve kendinizi suyun sakinliğine bırakın. Dilerseniz küvetinize lavanta ve yasemin gibi yatıştırıcı etkisi olan aromatik yağlardan damlatabilirsiniz. Köpükler içinde olmayı tercih ederseniz çeşit çeşit banyo köpüğüyle kendinizi şımartabilirsiniz. Doğal içerikli ve mis kokulu sabunlarla bedeninizi arındırırken günlük hayattan uzaklaşın, rahatlamaya odaklanın. Peeling yaparak cildinizdeki ölü deriyi atmak size kendinizi iyi hissettirecektir. Banyo sonrası antiviral etkisi olan uçucu yağlar ile SPA'nın etkisini devam ettirin, yumuşacık bornozunuzla hafifliğin keyfini çıkarın''.
1,944
Bilim insanları, Omicron'u 2 saatte tespit eden kit geliştirdi
Bilim insanları, Omicron mutasyonunu 2 saat gibi kısa bir sürede tespit edebilen yeni bir test kiti geliştirdi. Araştırma ekibi, test kitinin ayrıntılarını açıkladı.
Sağlık
https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/bilim-insanlari-omicronu-2-saatte-tespit-eden-kit-gelistirdi-2805116
26 Kasım'da Dünya Sağlık Örgütü, Güney Afrika'da tespit edilen yeni COVID-19 varyantı B.1.1.529'u 'Omicron' olarak adlandırdı. Yeni varyant hakkında açıklama yapan bilim insanları, Omicron'un en az 10 mutasyon içerdiğini söyledi. Geçtiğimiz gün Türkiye’de de 6 kişide tespit edilen varyant, bilim insanlarını harekete geçirdi. Hindistan’ın Dibrugarh kentindeki bilim insanları varyantı kısa sürede tespit eden bir test geliştirdiklerini duyurdu. Şimdiye kadar, yetkililerin varyantı hızlı bir şekilde tespit etmesi endişeye kaynağıydı. Çünkü halihazırda piyasada bulunan kitlerle Omicron varyantını tespit etmek üç ila dört gün sürüyor. TEST KİTİ YÜZDE 100 DOĞRU SONUÇ VERDİ Hindistan Tıbbi Araştırma Konseyi’ne (ICMR) bağlı Bölgesel Tıbbi Araştırma Merkezi’ndeki (RMRC) araştırmacılar bir süredir Omicron varyantını tespit etmeye yönelik bir test kiti geliştirmeye çalışıyor. Uzmanlar, umut verici gelişmeleri kısa süre önce duyurdu. Dr. Biswajit Borkakoty, “Dibrugarh’daki ICMR ve RMRC, Covid-19’un yeni mutasyonu Omicron’un tespiti için hidroliz prob tabanlı ve gerçek zamanlı RT-PCR testi geliştirdi. Bununla birlikte artık yeni mutasyon 2 saat içinde tespit edilebilecek” şeklinde konuştu. Dr. Borkakoty, yaptıkları testlerin yüzde 100 doğru sonuçlar verdiğini açıkladı. Araştırmacılar, söz konusu test kitini Kasım ayından beri bin hasta üzerinde denedi. Başarılı sonuçlar elde eden kitin lisanslanma süreci devam ediyor ancak birkaç hafta içerisinde satışa çıkması bekleniyor. HAVAALANLARINDA KULLANILMASI BEKLENİYOR Yeni test kitinin özellikle havaalanlarında uygulanan test prosedürlerinde kullanılması öngörülüyor. Böylece yolcuların mağdur olmasının önüne geçilebilir. Bu arada Hindistan'da geliştirilen test kiti RT-PCR tesisi olan laboratuvarlarda kullanılmak için. Yani eczanelerden satın aldığımız hızlı antijen testleri gibi değil. Şu anda Hindistan'da yeni varyant hızla yayılıyor ve toplamda 33 vaka tespit edildi. Yeni test kitinin geliştirilmesi Hindistan medyasında geniş yankı uyandırdı. İlgili Haberler Omicron varyantı nedir, belirtileri nelerdir? Omicron varyantı aşılara karşı dirençli mi? Omicron İngiltere'de alarm seviyesini yükseltti: Seviye 4
7,815
Yemen'de corona virüsü vakasına rastlandı
Yemen'de bir kişide, SARS hastalığının türevi olduğu saptanan corona virüsü tespit edildiği bildirildi.
Sağlık
https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/yemende-corona-virusu-vakasina-rastlandi-17750
Yemen Sağlık Bakanı Ahmed el-Ansi, yaptığı yazılı açıklamada, Yemenli bir gencin virüse yakaladığını belirterek, bunun ülkede saptanan ilk vaka olduğunu belirtti.Virüsün bölgedeki yayılmasına değinen Ansi, şunları kaydetti:Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri gibi civar ülkelerde görüldükten sonra Yemen'de dahil bölgeyi tamamıyla tehdit eden virüse karşı Corona Virüsü'yle Mücadele Operasyon Dairesi kuruldu. Sağlık Bakanlığı, Dünya Sağlık Örgütü ile koordinayon halinde virüsle mücadele etmeye çalışıyor.Ülke çapında tüm hastanelere virüse karşı gerekli uyarıların iletildiğini belirten Ansi, virüsün yayılmasını önlemek için çaba sarf ettiklerini kaydetti. Ağır akut solunum yolu yetersizliği sendromunun (SARS) değişik türü olan corona virüsü, ilk olarak Eylül 2012’de tespit edildi. Suudi Arabistan başta olmak üzere birçok Orta Doğu ülkesinde rastlanan corona virüsü, akciğerleri ve böbrekleri tahrip ediyor. Bağışıklık sistemini çökerten virüsün uzun süreli yakın temasla bulaştığı ifade ediliyor. Kaynağı hakkında yeterli bilgi olmayan virüse karşı henüz koruyucu aşı veya antibiyotik ilaç tedavisi bulunmuyor.
4,231
Kovid-19'u yenmeyi başaran aile hekimi Tulan: O hastaların feryat ve figanı insanın canını yakıyor
Diyarbakır'da Kovid-19'u yenmeyi başaran aile hekimi Osman Tulan, yoğun bakım sürecinde yaşadığı sıkıntı dolu günleri unutamıyor.
Sağlık
https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/kovid-19u-yenmeyi-basaran-aile-hekimi-tulan-o-hastalarin-feryat-ve-figani-insanin-canini-yakiyor-2739424
Diyarbakır'da aile hekimi olarak görev yapan, kızı ve eşiyle yakalandığı yeni tip koronavirüsü (Kovid-19) gördükleri tedaviyle yenen 63 yaşındaki Osman Tulan, tedavi sürecinde yaşadıklarını anlattı. Sur ilçesi Dabanoğlu Aile Sağlık Merkezinde görev yapan doktor Osman Tulan, AA muhabirine, yaklaşık 3 hafta önce ağız kuruluğu şikayetiyle hastaneye gittiğini ve yapılan PCR testinin ilk başta negatif, ikincisinde ise pozitif çıktığını söyledi. Tulan, testinin pozitif çıkmasının ardından Dicle Üniversitesi bünyesinde pandemi hastanesine dönüştürülen Kalp Hastanesi Yoğun Bakım Ünitesine yatırıldığını belirtti. Hastalığa ilk başta kendisinin, ardından eşi ve kızının yakalandığını anlatan Tulan, eşi ve kızının evde 5 günlük tedavi sayesinde sağlığına kavuştuğunu ancak sürecin kendisi için kolay geçmediğini aktardı. Tulan Sabahları uyandığımda ağzım kurumuş ve birbirine yapışmış haldeydi. Bir iki bardak su içmeme rağmen ağzımdaki kuruluk devam ediyordu. Bunun dışında başka bir şikayetim olmamıştı. dedi. Ailem devamlı aklımdaydı Yoğun bakımda iki haftadan fazla tedavi gördüğünü belirten Tulan, bu hastalığı yeneceğine inandığı için ölüm korkusu yaşamadığını kaydetti. Yoğun bakımdayken hep ailesini düşündüğünü dile getiren Tulan, Yoğun bakıma alındığım günden servise alınmama kadar ölüm aklımın ucuna gelmedi. ifadesini kullandı. Yine işimin başına dönmeyi düşünüyorum Konuşmakta zorlanan Tulan, Hastalıkla ilgili en küçük bir semptom bile bu hastalığın belirtisi olabilir. İnşallah eski sağlığıma kavuşursam yine işimin başına dönmeyi düşünüyorum. diye konuştu. Herkesten temizlik, maske ve sosyal mesafe kuralına uymasını isteyen Tulan, insanların özellikle toplu yerlerde daha hassas olması gerektiğini kaydetti. Doktorların yoğun bakımdaki hastalarla birebir ilgilendiklerini belirten Tulan, insanların kendilerine yardımcı olmasını ve işlerini kolaylaştırmasını istediklerini aktardı. Virüsü hastalarını muayene esnasında kaptığını tahmin ettiğini dile getiren Tulan, bu yüzden hijyen ve sosyal izolasyon konusunda çok dikkatli olunması gerektiğini söyledi. Lütfen herkes bu hastalığı ciddiye alsın Vatandaşları tedbirli olmaya çağıran Osman Tulan, şöyle konuştu: Lütfen herkes bu hastalığı ciddiye alsın. Yoğun bakımdan çıkmadan önce yanımdan 3 cenaze çıktı. O insanların feryat ve figanı insanın canını yakıyor. Bunun yaşanmasını istemeyenler maske, mesafe ve hijyene dikkat etsin. İnsanlar şikayetlerini ciddiye alsınlar. Önlem çok önemli bir faktördür. Maske, sosyal mesafe ve hijyen kurallarına mutlaka uysunlar ve maskesiz insan kabul etmesinler.
5,508
Dikkat! Uzmanından önemli uyarı: Alzheimer ve bunama riskine karşı tüketin
Sağlıklı beslenme sadece yaşam kalitenizi değil beyin sağlığınızı da koruyor. Op. Dr. Başak, Alzheimer ve bunama riskine karşı folik asit desteği için fasulye, bezelye, ıspanak, şalgam, limon ve portakal gibi gıdaların tüketilebileceğini, adaçayının ise hafızayı geliştiren önemli bir E vitamini kaynağı olduğunu söyledi.
Sağlık
https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/dikkat-uzmanindan-onemli-uyari-alzheimer-ve-bunama-riskine-karsi-tuketin-2654366
Toplumların öncelikli hedefleri artık sağlıklı yaşlanma ile birlikte beyin sağlığını da korumak. Bilim dünyası da insan sağlığını tehdit eden türlü çevresel faktörlere karşın çalışmalarını sürdürüyor. İstinye Üniversite Hastanesi Medical Park Gaziosmanpaşa Beyin ve Sinir Cerrahisi (Nöroşirürji) Uzmanı Op. Dr. Ahmet Tulgar Başak günümüzde sağlımızı en çok etkileyen sorunların başında çevresel faktörlerin yer aldığını söyledi. Op. Dr. Başak, “Oksidatif strese yol açan UV ışınları, radyasyon, sigara, stres, paketli ürünler, tarım ilaçları gibi çevresel faktörler ise başta geliyor. Sadece beyin sağlığını değil, genel vücut sağlığımızı da değiştiren ve pek çoğu yaşlanma ile ilişkili sayısız hastalık oksidatif stresin etkisiyle karşımıza çıkıyor” dedi. YİYECEKLER BEYİN BAĞLANTILARINI DÜZENLİYOR Tükettiğimiz besinlerin kısa/uzun dönem bilişsel ve duygusal davranışlarımızı değiştirdiğini ve beynin bağlantılarını düzenlediklerine ilişkin kanıtların arttığına dikkat çeken Op. Dr. Başak, “Her yaş grubu ve dönemine özgü beslenme ihtiyaçlarımız farklılık gösterse de kanıtların yol gösterdiği ölçüde, beyin sağlığımızı korumaya yönelik beslenmede nelere dikkat edilmesi gerektiğini bilmemiz önemlidir. Beslenmede kalori kısıtlaması, başta Alzheimer ve Parkinson olmak üzere, özellikle yaşla artan nörodejeneratif hastalıklara karşı koruyucu etkiye sahiptir. Beslenmedeki yağ miktarı ve bu yağın içeriği sağlıklı yaşlanmada oldukça önemlidir. Genel olarak doymuş yağ, trans yağ, kolesterol tüketiminin olumsuz, doymamış yağ asitleri ve omega-3 tüketiminin olumlu etki ettiği saptanmıştır” diye konuştu. “ANNE ADAYLARI İÇİN FOLİK ASİT ÖNEMLİ” Op. Dr. Başak sözlerine şöyle devam etti: “Beyin gelişimi anne karnında başladığı için anne adaylarının özellikle folik asit içeriği yüksek olacak şekilde düzenli beslenmesi önem taşımaktadır. Alzheimer ve bunama riskine karşı yetişkinlerde de dikkat edilmesi gereken folik asit desteği için fasulye, bezelye, ıspanak, şalgam, limon ve portakal gibi gıdalar tüketilmelidir. B vitamini içeren muz, kuru baklagiller, et, balık, yağsız süt, yoğurt ve yeşil yapraklı sebzelerin tüketilmesi önemlidir. Hafıza ve zeka gelişimi bakımından B vitamini önemli bir yer tutmaktadır. Aynı zamanda B vitamini yeni hücreler üretilmesine ve var olan hücrelerin yapısının korunmasına yardımcı olmaktadır. Beyin fonksiyonlarının daha düzgün çalışması, hafızayı güçlendirerek daha hızlı düşünebilmek için omega 3 bakımından zengin balıklar (ton balığı, somon, uskumru, ringa, alabalık ve sardunya) belirli aralıklarla mutlaka tüketilmelidir.” MUTLULUĞUN SIRRI ÜZÜMDE SAKLI Beyinde yaşlanmayla birlikte ortaya çıkan gerilemeyi yavaşlatmak için beslenme önerilerinde bulunan Op. Dr. Başak, “E vitamini bakımından zengin ceviz, fındık, kaju, yer fıstığı, ay çekirdeği, susam, keten tohumu tüketilmeli. Dopamin (mutluluk hormonu) salgılanmasını sağlayan üzüm problem çözme yeteneğini artırırken, yüksek oranda antioksidan içeren çilek, yaban mersini gibi meyveler ile domates, havuç gibi sebzeler belleği geliştirerek beyni koruyor. Domates, Alzheimer hastalığında hücre hasarıyla savaşan likopen içerir. Kabak çekirdeği bellek ve düşünme becerilerini zenginleştiren çinko içerir. Bilişsel işlevi artıran brokoli, K vitamini sağlar. Kuruyemişler ve adaçayı hafızayı geliştiren harika bir E vitamini kaynağıdır. Sonuç olarak dengeli, içeriği zengin ve her besin öğesini barındıran bir beslenme rejiminin anne adaylığı dönemden itibaren benimsendiği bir yaşam tarzı önerilmektedir. Yaşam boyu sağlık ancak dengeli ve düzenli bir beslenme, sürekli uygulanan bir egzersiz programı ile mümkündür. Yaşamımızın her evresinde beslenmemizi önemsemeli, diyet içeriğimizin sağlıklı bir yaşamın en önemli anahtarı olduğunu hatırlamalıyız” diye konuştu.
4,894
Çin ile ikinci video konferans görüşmesi gerçekleştirildi
Sağlık Bakanlığı yetkilileri, Çinli yetkililer ve uzmanlar ile video konferans gerçekleştirdi. Görüşmede hastalığın tedavisi, ilaç ve aşı çalışmaları hakkında görüş alışverişinde bulunuldu.
Sağlık
https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/cin-ile-ikinci-video-konferans-gorusmesi-gerceklestirildi-2704378
Sağlık Bakan Yardımcısı Prof. Dr. Emine Alp Meşe’nin başkanlığında gerçekleşen toplantıya, bilim kurulu üyeleri de katıldı. Çin tarafında ise hastalığın çıkış noktası olan Wuhan şehrinde görev yapan sağlık yetkileri, hastane yöneticileri ve ilgili uzman hekimler yer aldı. Toplantıda, iki ülke arasında yeni tip korona virüse ilişkin bilgi ve tecrübe paylaşımı yapıldı. Hastalığın tedavisi, ilaç ve aşı çalışmaları hakkında görüş alışverişinde bulunuldu.
1,664
Baş ağrısıyla ilgili dikkat çeken araştırma: Küresel nüfusun yüzde 52'si bu problemi yaşıyor
Hemen hemen her insanın sıkça yaşadığı baş ağrısıyla ilgili çarpıcı araştırma sonuçları ortaya çıktı. Norveçli bilim insanlarının araştırmasına göre, dünyadaki insanların yarısından fazlası baş ağrısı çekiyor. Küresel nüfusun yüzde 52'sinin her yıl baş ağrılarından etkilendiği açıklandı.
Sağlık
https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/bas-agrisiyla-ilgili-dikkat-ceken-arastirma-2822572
İnsanların yaşam kalitesini etkileyen şiddetine göre uzun süren baş ağrısıyla ilgili bir araştırma yapıldı. Independent'in haberine göre, bilim insanları, küresel nüfusun yüzde 52'sinin her yıl baş ağrılarından etkilendiğini, yüzde 14'ünün ise migren hastası olduğunu söyledi. The Journal of Headache and Pain dergisinde yayımlanan araştırmada, Norveç Bilim ve Teknoloji Üniversitesinden araştırmacılar, baş ağrısının küresel yaygınlığını tahmin etmek için 1961 ile 2020 yılları arasındaki 357 yayını inceledi. Yapılan incelemeler sonucunda, bildirilen baş ağrısı vakalarının yüzde 26'sının gerilim tipi baş ağrısı olduğu, yüzde 4. 6'sının ayda 15 veya daha fazla gün boyunca baş ağrısı çektiği belirlendi. MİGREN TEHLİKESİ Dünya nüfusunun yüzde 52'sinin her yıl baş ağrısı yaşadığı kaydedilen araştırmada, her yüz kişiden 14'ünün ise migren hastası olduğu aktarıldı. Öte yandan, araştırmacılar, dünya nüfusunun yüzde 15. 8'inin her gün baş ağrısı çektiğini ve bunun yüzde 7'sinin migren kaynaklı olduğunu kaydetti. Baş ağrısının kadınlarda erkeklere göre daha yaygın olduğu bildirilen araştırmada, migrenin erkeklerde yüzde 8. 6; kadınlarda ise yüzde 17 oranında görüldüğü bildirildi. Ayda 15 gün veya daha fazla baş ağrısı çekme oranının ise erkeklerde yüzde 2. 9 iken kadınlarda yüzde 6 olduğu ifade edildi. ''ORANLARI AZALTMAYA ÇALIŞMALIYIZ'' Araştırmanın baş yazarı Lars Jacob Stovner, Baş ağrısı rahatsızlıklarının yaygınlığının dünya çapında yüksek olduğunu ve farklı ağrı türlerinin birçok kişiyi etkileyebileceğini bulduk. Önleme ve daha iyi tedavi yoluyla bu oranları azaltmaya çalışmalıyız. dedi. İlgili Haberler Baş ağrısıyla doktora gitti, burnundan taş çıkarıldı Baş ağrısı şikayetiyle gitti, beyninde 4.5 santim tümör çıktı Bu tür çabaların etkisini ölçmek için baş ağrısının toplumdaki yaygınlığının izlenmesi gerektiğini vurgulayan Stovner, Çalışmamız, yöntemlerimizi nasıl geliştireceğimizi anlamamıza yardımcı oluyor. diye konuştu. Stovner, karşılaştırma verilerinin baş ağrısı ve migren oranlarının artabileceğini gösterdiğini belirterek, önleme ve tedaviyi daha etkili bir hale getirmek için gruplar arasında değişen farklı baş ağrılarının nedenlerini analiz etmek gelecekte ilgi çekici olabilir. ifadelerini kullandı.
4,305
Dr. Anthony Fauci'den aşı çalışmalarında 'acele etmeyin' uyarısı
ABD'de Ulusal Alerji ve Enfeksiyon Hastalıkları Enstitüsü Direktörü Dr. Anthony Fauci, yeni tip korona virüse (Covid-19) karşı yürütülen aşı çalışmalarında acele edilmemesi önerisinde bulunarak aşının güvenli ve etkili olması konusunda uyardı.
Sağlık
https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/dr-anthony-fauciden-asi-calismalarinda-acele-etmeyin-uyarisi-2735281
Dünya çapında çok sayıda ülkede yeni tip korona virüse (Covid-19) karşı aşı çalışmaları hız kazanırken, ABD'de Ulusal Alerji ve Enfeksiyon Hastalıkları Enstitüsü Direktörü Dr. Anthony Fauci'den uyarı geldi. Fauci, aşının güvenliği ve etkililiğinin doğrulanmadan çalışmalarda aceleci davranmanın olumsuz etki oluşturabileceğini ifade etti. Aynı zamanda Beyaz Saray Korona Virüs Görev Gücü'nde yer alan Dr. Fauci, Tehlikeli potansiyellerden biri de eğer aşı zamanından önce kullanıma sunulursa, imkansız olmasa bile diğer test aşamasındaki aşıların görevini yerine getirmesini zorlaştıracak dedi. Fauci, Görmek istemediğimiz en önemli olay, denenmemiş ve etkili olma ihtimal bile olmayan bir aşının acil kullanım izni almasıdır şeklinde konuştu. ABD'de 10 bin kişi, aşının test edilmesi için gönüllü olurken, İdari Komisyonun aşılama yapma hakkına sahip olması için bu sayının 30 bine ulaşması gerekiyor. The Financial Times ise ABD'deki aşı çalışmalarına yönelik yaptığı haberinde, Trump yönetimi Oxford Üniversitesi ve AstraZeneca ilaç firmasının araştırma sürecindeki aşıyı piyasaya sürülebilmesi için Acil Kullanım İzni (EUA) çıkarmayı planlıyordu ifadelerine yer verdi. ABD Başkanı Donald Trump ise söz konusu açıklamalara rağmen aşıyı tam anlamıyla test edilmeden piyasaya sürmeyi göze alıyor. Bu yönde alınacak kararın Trump'ın Kasım ayındaki başkanlık seçimlerinde şansını arttırabileceği düşünülürken, Demokratlar ise Trump'ı politik kazançları için Amerikan halkının canını tehlikeye atmakla suçluyor.
4,227
Tütün kullanımı Kovid-19 seyrini 1,5 kat artırıyor
Prof. Dr. Tezer Kutluk, "Araştırmalar, enfeksiyon gelişimi için risk faktörü olduğu bilinen tütün kullanımının, ağır Kovid-19 vakalarının tütün kullananlarda, kullanmayanlara göre 1,5 kat daha fazla olduğunu gösteriyor." dedi.
Sağlık
https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/tutun-kullanimi-kovid-19-seyrini-1-5-kat-artiriyor-2739643
Dünya Kanser Kontrol Örgütü eski Başkanı Prof. Dr. Tezer Kutluk, Araştırmalar, enfeksiyon gelişimi için risk faktörü olduğu bilinen tütün kullanımının, ağır Kovid-19 vakalarının tütün kullananlarda kullanmayanlara göre 1. 5 kat daha fazla olduğunu gösteriyor. dedi. Kutluk, Tütün Kontrolünde İyi Yönetişim Küresel Merkezi (GGTC) tarafından yapılan, Sürdürülebilir Kalkınma Hedeflerine Tütün Endüstrisinin Müdahalesinin Önlenmesi konusunun ele alındığı online Webinar toplantısı sonrasında, Kovid-19 sürecinde tütün kontrolüne ilişkin, AA muhabirine açıklamalarda bulundu. Toplantıda, Türkiye'yi temsilen konuşan Kutluk, dünyada 1. 3 milyar tütün kullanıcısının olduğunu ve her yıl 8 milyondan fazla insanın tütün nedeniyle yaşamını yitirdiğini söyledi. Kutluk, Toplantıda, tütün kullananların Kovid-19'a yakalanma risklerinin daha fazla olduğu, tütüne bağlı gelişen kronik hastalıklara yakalananların da Kovid-19'u daha ağır geçirdikleri belirtildi. Ülkelerin Kovid-19 pandemisi sırasındaki ve Kovid-19 sonrası planlamalarında 'tütün kontrolünün mutlaka dikkate alınması gerektiği vurgulandı. bilgisini paylaştı. 2015'te Birleşmiş Milletler (BM) tarafından başlatılan, Sürdürülebilir Kalkınma Hedeflerinin başarıyla uygulanabilmesi için tütün kontrolü programlarının mutlaka dikkate alınması gerektiğini belirten Kutluk, şöyle devam etti: Gerek sağlık gerekse ekonomik alanlarda tütün kontrolünün mutlak yarar sağlayacağı anlatıldı. Sürdürülebilir kalkınma hedeflerine tütün endüstrisinin müdahalesinin engellenmesinin gerektiği belirtildi. Kovid salgınının hasarlarının azaltılması için tütün yasakları, vergi artışı gibi tütün kontrolü önlemlerinin mutlaka uygulanması gerektiği vurgulandı. Sağlık ve ekonomi ile ilgili Kovid-19 pandemi kontrol planlamalarında tütün kontrolünün de yer alması için tüm ülkelerin önlem almaları çağrısında bulunuldu. Tütün kullanımı hemen bırakılmalı Prof. Dr. Tezer Kutluk, yapılan çeşitli çalışmalarda, Kovid-19'a yakanan hastalarda hastalık seyri ile tütün kullanımı arasında ilişki olduğunu ortaya koyduğunu vurguladı. Kutluk, şu değerlendirmelerde bulundu: Araştırmalar, enfeksiyon gelişimi için risk faktörü olduğu bilinen tütün kullanımının, ağır Kovid-19 vakalarının tütün kullananlarda, kullanmayanlara göre 1. 5 kat daha fazla olduğunu gösteriyor. Tütün kullanımının her türlüsünde, sigara, elektronik sigara (e-sigara), nargile ayırım yapmaksızın tedbir alınması, halk sağlığı açısından büyük önem taşıyor. Tütün kullananların, pandemi sürecinde hemen bırakması gerekiyor. Tütün kullanımı, akciğer kapasitesinde azalmaya yol açıyor. Bu nedenle akciğerleri etkileyen Kovid-19, hastalığın şiddetini ve ölüm riskini artırabiliyor. Pandeminin, tütün kontrolünün önemini bir kez daha gözler önüne serdiğine dikkati çeken Kutluk, Herkes, vakit varken tütün kullanımını derhal bırakmalı. Tütün Çerçeve Anlaşması da gerektiği şekilde ödünsüz uygulanmalı. Sağlık ve ekonomi ile ilgili tüm planlamalarda, sürdürülebilir kalkınma hedeflerine yönelik tüm planlamalarda, Tütün Çerçeve Anlaşması dikkate alınmalı. diye konuştu.
6,589
Diş çekmek yerine kanal tedavisi
Problemli dişlerin çekimi ve sonrasında oluşan diş eksikliklerinin, bazı handikapları olduğuna işaret eden İstanbul Aydın Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Cem Burak Akın, doğru uygulanmış kanal tedavileriyle, dişlerin muhtemelen ömür boyu kullanımlarının mümkün olabileceğine dikkat çekti.
Sağlık
https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/dis-cekmek-yerine-kanal-tedavisi-191217
Ağrılı dişin verdiği ıstırabı yaşayan herkes bilir. Çoğu zaman ağrıdan kurtulmanın en kısa yolu, o dişi çektirmektir. Peki ağrılı veya çürümüş bir dişin tedavisinde hangi yöntemin kullanılması doğru olur? O dişi çektirip ondan kurtulmak mı, yoksa kanal tedavisi uygulamak mı? İstanbul Aydın Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Cem Burak Akın, ilk başta basit bir çözüm gibi görünse de, diş çekiminin sonrasında bazı sıkıntılar yaşanabileceğine dikkat çekti. “Kanal tedavisi özetle; dişin içinde bulunan, pulpa adı verilen, damar, sinir ve bağ dokusundan oluşan kısmın uzaklaştırılıp, oluşan boşlukların genişletilip, temizlenerek, özel bir madde ile doldurulması işlemidir” diyen Yrd. Doç. Dr. Akın, başarılı şekilde kanal tedavisi yapılmış, çevre dokuları ile birlikte iltihap veya enflamasyondan arındırılmış dişin, sinir dokusunu da kaybetmiş olacağı için, ısı, basınç gibi uyaranlarla oluşan ağrı hissini beyine iletemeyeceğini söyledi. Kanal tedavi sonrası ağrı normal mi? Kanal tedavisinden sonra dişin zamanla, sıvı içeriğinin bir kısmını kaybedeceğini ve böylece fiziksel kuvvetlere karşı esneme yeteneğini bir miktar yitireceğini söyleyen Yrd. Doç. Dr. Cem Burak Akın, bu durumun çoğu zaman bir problem oluşturmadığına işaret ediyor. Kanal tedavi işlemi sırasında, dişin içinde kullanılan temizleme ve dezenfeksiyon amaçlı kimyasal maddelerin kök ucundan bir miktar kemiğe taşabileceğini belirten Yrd. Doç. Dr. Akın, diş içinde kullanılan döner aletlerin de az da olsa fiziksel travmaya sebep olabildiğine vurgu yaptı: “Bütün bunlar kanal tedavisi bittikten 24-48 saat sonraya kadar ağrıya neden olabilir. Fakat ağrıların zamanla hafifleyip, genellikle 48 saat sonrasında kaybolması beklenir. Ağrı geçmezse, şişlik, dokuda kızarıklık, morluk, iltihaplı akıntı gibi durumlar oluşursa, diş hekiminden tekrar randevu almak gerekecektir.” Diş çekimi mi kanal tedavisi mi? Ağrıyı -genellikle- kestiği için, hastaların bir an önce kurtulmak istedikleri ağrılar için dişlerini çektirmek istediklerini belirten Yrd. Doç. Dr. Akın, diş çekimi işleminin sanıldığı gibi basit bir işlem olmadığının altını çiziyor ve “Oluşan diş boşluğunun doldurulabilmesi ya boşluğa komşu dişlerin kesilip küçültülmesiyle yapılabilen köprü restorasyonları, ya da kemik içine yerleştirilen implant uygulamaları ile telafi edilebilmektedir” dedi. Yrd. Doç. Dr. Akın, yetkin bir diş hekimi veya bir kanal tedavi uzmanı tarafından uygulanan kanal tedavisinin, uygun bir dolgu veya kaplama ile korunduğunda ağızda uzun yıllar başarı ile görev yapabileceğine işaret ediyor. Diş çekimi işleminin çok kısa sürüp ağrıyı kesmiş olsa bile, kaybedilen dişle birlikte bir miktar kemik dokusununda kaybedileceğine dikkat çekti ve “Başarı ile yapılmış bir kanal tedavisi, hastanın kendi dişini uzun yıllar -çoğu zaman ömür boyu- kullanmasını sağlayacaktır” şeklinde konuştu.
6,927
Banat Ice Age ile yeni bir devir başlıyor!
7’den 70’e dünya çapında büyük bir hayran kitlesine sahip olan ve 15 Temmuz’da beşincisi vizyona giren BlueSky’ın ünlü animasyon filmi “Ice Age-5”in karakterleri Manny, Sid, Diego, Scrat ve arkadaşları, Banat “Ağız Bakım Setleri”, “Islak Mendilleri” ve “Saç Fırçaları” nda! Banat Ice Age Ağız Bakım Seti ile Yeni bir dönem başlayacak.
Sağlık
https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/banat-ice-age-ile-yeni-bir-devir-basliyor-135065
7’den 70’e dünya çapında büyük bir hayran kitlesine sahip olan ve 15 Temmuz’da beşincisi vizyona giren BlueSky’ın ünlü animasyon filmi “Ice Age-5”in karakterleri Manny, Sid, Diego, Scrat ve arkadaşları, Banat “Ağız Bakım Setleri”, “Islak Mendilleri” ve “Saç Fırçaları” nda! Banat Ice Age Ağız Bakım Seti ile Yeni bir dönem başlayacak! Çocukları diş fırçalarken eğlendirerek, onlara diş bakımı alışkanlığı kazandırmak üzere güncel lisanslarla onlara bambaşka dünyalar sunan Banat, yeni lisanı Ice Age-5 Büyük Çarpışma filmindeki karakter ve muhteşem görsellerinden oluşan ürünlerle geliyor. Bu ürünlerden Ağız Bakım Seti; vakum ayaklı diş fırçası, ciklet aromalı 35ml.’lik diş macunu ve Ice Age’nin sevilen karakterlerinin olduğu koruma kapağından oluşuyor. Set içinde yer alan, 5 yaş ve üstü çocukların ağız yapısına uygun olarak tasarlanan Banat Ice Age diş fırçası, hassas diş ve diş etlerine özel geliştirilmiş bir ürün. Her birinin üzerinde farklı bir Ice Age-5 film karakterinin yer aldığı 4 farklı rengi olan diş fırçalaları vakumlu sapı sayesinde ayakta durabiliyor. Set içinde ayrıca fırçaları dış etkenlerden korumak için özel ICE AGE-5 karakterlerinin görselleri de olan koruma kapağı ve özel tasarımlı, florür ve paraben içermeyen, ciklet aromalı 35ml diş macunu bulunuyor. Ice Age Islak Medilleri ve Saç Fırçaları Çocukların Vazgeçilmezi Olacak! Ice Age-5 lisanslı karakterleri ile yapılan Ağız Bakım setinin yanı sıra, Banat, Ice Age hayranı çocukların kişisel bakımında çok önemli yeri olan ıslak mendillere ve saç fırçalarına da taşıdı. Çocukların çok seveceği ve yanlarından ayırmak istemeyeceği Ice Age ıslak mendilleri; dermatolojik testen geçirilmiş, alkol ve paraben içermeyen, özel petek dokuya sahip ürünler. İki farklı renk seçeneğine sahip saç fırçalarının mavi renginde Scrat ve Manny , pembe renginde ise Sid, Brooke ve Şeftali karakterleri yer alıyor. Banat, çocuklar kadar onların dünyasını yakından takip eden ebeveynlerini de düşünerek, ICE AGE lisanslı Temizlik seti, Temizlik bezi, Bulaşık süngeri ve yedek paspas ürünlerini de oluşturdu. Renkli ve eğlenceli bu seriyle büyüklerde çocuklarla birlikte aynı heyecanı Her evde en az 1 Banat Ürünü 1947 yılında kurulan Banat, 69 yıldan bu yana insanlara temizlik, sağlık ve mutluluk veren ürünler sunuyor ve bu misyonunu “Hayata Dair Tertemiz Fikirler” sloganıyla hayata geçiriyor. En ileri teknolojilerle donatılmış Banat tesislerinde ‘Ağız Bakımı’, ‘Kişisel Bakım’ ve ‘Ev Bakımı’ olmak üzere farklı gruplarda üretim yapılıyor. Her evde en az bir çeşit Banat ürününün kullanılıyor olması da marka hedefleri arasında yer alıyor.
6,941
'Bayram ikramları fazla tüketilmemeli'
Bayram ziyaretlerinin olmazsa olmazı tatlı ve çeşitleriyle bayram sofralarında ikram edilen yiyeceklerin sağlık açısından küçük porsiyonlar şeklinde tüketilmesi öneriliyor.
Sağlık
https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/bayram-ikramlari-fazla-tuketilmemeli-130761
Trakya Üniversitesi (TÜ) Tıp Fakültesi Hastanesi Halk Sağlığı Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Faruk Yorulmaz, metabolizmanın ramazan boyunca vücudu koruma amacıyla yavaşladığını söyledi. Bayram ile birlikte beslenme ve uyku düzeninin ramazan öncesi dönemdeki sisteme döneceğini belirten Yorulmaz, Bu da vücudun kendisini koruma çabasıyla psikolojik olarak daha fazla yemek tüketme isteğini ortaya çıkarabilmektedir. Vatandaşlar ramazan sonrasında aşırı yemek isteğine karşı dikkati olmalıdırlar. Metabolizmadaki yavaşlama bayram ile hemen normal hızına dönmemektedir. Bu nedenle bayramda aşırı yemek tüketmeyle hazımsızlık, mide ve bağırsak problemleri olmak üzere sindirim sistemi rahatsızlıkları daha sık yaşanır. diye konuştu. Bayramın ilk günlerinde hem psikolojik hem de gelenekler açısından normal beslenme düzeninin dışına çıkıldığını anlatan Yorulmaz, şunları kaydetti: Geleneklerimize bağlı olarak bayramda tatlı, hamur işleri, çay ve kahve tüketimi artmaktadır. Bayramda birdenbire aşırı miktarda yemek yemek, şeker, çikolata, ağır hamur işleri ve diğer tatlıları aşırı tüketmek sindirim sistemi ve çeşitli organlarda ani rahatsızlıklara neden olur. Özellikle bayram ziyaretlerinde beslenme büyük titizlik ve özen gerektirmektedir. Bayramda fazla ve dengesiz beslenmenin en çok kalp, damar, pankreas, mide ve bağırsakları etkilediğini dile getiren Yorulmaz, 3 öğün yemek düzeni oturana kadar porsiyonların az miktarda tüketilmesi gerektiği önerisinde bulundu.
1,375
Son dakika! DSÖ'den maymun çiçeği kararı: Küresel acil durum ilan edildi
Son dakika haberi: Dünyada koronavirüs salgını devam ederken maymun çiçeği virüsü de etkisini giderek arttırdı. DSÖ, maymun çiçeği salgınını küresel acil durum ilan etti.
Sağlık
https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/son-dakika-dsoden-maymun-cicegi-karari-kuresel-acil-durum-ilan-edildi-2839483
Dünyada koronvirüs tehditi sürerken maymun çiçeği virüsü vakaları da giderek artıyor. Son açıklanan rakamlara göre; virüs 65 ülkede görüldü. Toplam vaka sayısı ise 15 bin 600 oldu. Vaka sayısının giderek artmasıyla Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) salgını küresel acil durum ilan etti. Son olarak maymun çiçeği virüsünün ABD'de çocuklarda görüldüğü açıklanmıştı. TÜRKİYE DE DUYURDU Türkiye'de ilk vaka ise 30 Haziran'da duyuruldu. Duyuruyu yapan Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, 37 yaşındaki hastanın tecrit edillerek tedavi altına alındığını söyledi. Hastanın bağışıklık sistemi yetersizliği yaşadığı belirtildi. İlgili Haberler Maymun çiçeği ilk kez bir çocukta görüldü! Uzmanlar uyardı: Çocuklar arasında yayılması an meselesi SOLUNUM DEĞİL FİZİKSEL TEMAS Maymun çiçeği virüsünün Covid gibi solunum yoluyla değil, yakın fiziksel temasla bulaştığı biliniyor. DSÖ'nün 20 Temmuz'da yaptığı son açıklamaya göre şu ana kadar virüs nedeniyle 5 can kaybı yaşandı. Ölenlerin tümü Afrika'da.
474
İngiliz model Türkiye'de yaptırdığı dişlerini paylaşıp sitem etti: "Köpek balığına benzedim!"
Türkiye'de 3 bin sterline dişlerini yaptırdığını söyleyen Jake James adımdaki İngiliz manken, sonrasında ağzında apse oluştuğunu ve tüm kaplamalarını döküldüğünü iddia etti. James "Artık bir köpekbalığı gibi görünüyorum" diyerek son halini paylaştı.
Sağlık
https://www.tgrthaber.com.tr/fotogaleri/ingiliz-model-turkiyede-yaptirdigi-dislerini-paylasip-sitem-etti-kopek-baligina-benzedim-32934
7,403
Uzmanlar uyardı, 'Güneş tutulurken selfie çekmeyin'
Güneş tutulması sırasında akıllı telefonlardan çekilen selfie'lerin körlük riski oluşturabilecği uyarısında bulunuldu.
Sağlık
https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/uzmanlar-uyardi-gunes-tutulurken-selfie-cekmeyin-59073
İngiltere Göz Doktorları Koleji'nden yapılan açıklamada, cuma günü gerçekleşecek güneş tutulması sırasında güneşe doğrudan bakılmaması gerektiği sadece fotoğraf çekme sırasında bakılmasının gözün gerisinde çok ciddi zararlara yol açabileceği belirtildi. Uzmanlar güneşe doğrudan bakmak yerine güneş gözlüğü ve isli cam ile bakılması gerektiği tavsiyesinde bulundular. Klinik Danışmanı Dr. Susan Blakeney, çıplak gözle güneşe asla doğrudan bakılmaması gerektiğini belirterek güneşten gelebilecek çok güçlü radyasyon ışınlarının retinada yanıklara yol açabileceğini söyledi. Güneş tutulması, Ay'ın yörünge hareketi sırasında dünya ile güneş arasına girmesiyle gerçekleşiyor.
60
Ramazan ayında günde kaç litre su tüketilmeli! Uzmanından kritik uyarı...
Ramazan ayında iftar ve sahur arasının kısa olması nedeniyle uzman doktorlar su içme konusunda uyarılarda bulundu.
Sağlık
https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/ramazan-ayinda-gunde-kac-litre-su-tuketilmeli-uzmanindan-kritik-2939169
Gazi Yaşargil Eğitim ve Araştırma Hastanesi Nefroloji Bilim Şefi ve Organ Nakli Mesul Müdürü Doç. Dr. Ramazan Danış, Ramazan ayı ile birlikte böbrek hastalarının oruç tutup, tutmaması yönünde açıklamalarda bulundu. BÖBREKLERİMİZE İYİ BAKMAMIZ GEREKİYOR Şeker ve tansiyon hastalığının böbrek yetmezliği sonucunu doğurduğunu ve hekim kontrolünde bu hastaların oruç tutmaları gerektiğini ifade eden Doç. Dr. Danış, “Ramazan ayında hastalar tarafından bize çok soru geliyor. Oruç tutalım mı, tutmayalım mı? Ya da oruç tutarken neye dikkat edelim diye sorular geliyor. Su tüketimi Ramazan ayında çok önemli. Öncelikle böbrekler vücutta iki adet bulunan küçük ama büyük görevler yapan, hayati önem arz eden organlardır. Böbreklerimize iyi bakmamız gerekiyor. Çünkü vücudun temizlenmesinden atık maddelerin atılmasına kadar bir sürü ilacın geçtiği yerdir böbrekler. Özellikle Türkiye ve Avrupa’da en sık böbrek yetmezliği yapan iki neden var; şeker hastalığı ve hipertansiyon. Bu hastaların mutlaka ve mutlaka şeker kontrollerini ve tansiyon kontrollerini yapmaları gerekiyor” dedi. BÖBREĞİN EN İYİ DOSTU SUDUR Oruç tutan bireylerin iftar ve sahur vakti arasındaki zamana yayacak şekilde günde en az 2. 5 litre su tüketmesi gerektiğini dile getiren Doç. Dr. Danış, “Ramazan ayı aslında manevi yönün dışında vücuda dinlendirici olarak geliyor. Ama özellikle kronik böbrek hastalığı olan, böbrek yetmezliğiyle karşı karşıya olanlara tavsiyem oruç tutmamaları yönünde. Bilim de bu yönden konuşuyor. İslam dini kolaylık ve hoşgörü dinidir. Bu yüzden kronik hastalığı olanların oruç tutmaları konusunda bir dini çağrı yok. Böbreğin en iyi dostu sudur. Bir kişinin günde 2. 5 litre su alması gerekiyor. Özellikle iftardan sonra direkt suya yüklenmeden ziyade 2-3 bardak su içip iftarla sahur arasındaki zamana yayılmalı su tüketimi. Bu zaman zarfında mutlaka en az 2. 5 litre su tüketilmesi gerekiyor. Ramazan ayı boyunca özellikle toksik maddelerden, ağrı kesicilerden ve diğer maddelerden kaçmak gerekiyor” ifadelerine yer verdi.
4,957
Bakan Koca: 'Son 24 saatte 16 kişi hayatını kaybetti, yeni vaka sayısı bin 704 oldu'
Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, son 24 saatte 16 kişinin daha hayatını kaybettiğini ve toplam can kaybının 108 olduğunu açıkladı.
Sağlık
https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/bakan-koca-son-24-saatte-16-kisi-hayatini-kaybetti-yeni-vaka-sayisi-bin-704-oldu-2701473
Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, Türkiye’nin korona virüs tablosunu paylaştı. Tabloya göre, son 24 saatte 16 kişi hayatını kaybetti, can kaybı toplam 108 kişi oldu. Son 24 saatte 7 bin 641 test yapıldı, yeni vaka sayısı ise bin 704 oldu. Toplam iyileşen sayısının ise 70 kişi olduğu belirtildi.
6,266
'Alo 171'e 7 yılda rekor başvuru
Sağlık Bakanlığı'nın sigarayı bırakmak isteyenlere 7 gün 24 saat hizmet veren "ALO 171 Sigara Bırakma Danışma Hattı", kurulduğu 2010'dan bu yana 26 milyon 149 bin kişi tarafından arandı.
Sağlık
https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/alo-171e-7-yilda-rekor-basvuru-225238
AA muhabirinin Sağlık Bakanlığı Halk Sağlığı Genel Müdürlüğü'nden aldığı bilgiye göre, ALO 171 hattı, sigarayı bırakmak isteyen vatandaşları teşvik edip destek olmak, motive etmek, onlara yardımcı olmak, yoksunluk semptomlarıyla ilgili tavsiyelerde bulunmak, sigara bırakma hizmeti sunan sağlık profesyonelleri ve birimleri hakkında bilgi sunarak, gerekirse randevu almak amacıyla 27 Ekim 2010'da hizmete başladı. Sabit hatlardan ücretsiz olarak aranan ve 7 gün, 24 saat canlı operatörlerle kesintisiz hizmet veren danışma hattı, bu özellikleriyle dünyadaki en kapsamlı sigara bırakma danışma hattı olma özelliği taşıyor. Danışma hattı santraline 2010'dan bugüne kadar yaklaşık 26 milyon 148 bin 436 çağrı girişi olurken, operatörler tarafından arayan kişilere, sigaranın zararları hakkında bilgi verildikten sonra sigara kullanım alışkanlığını tespit etmeye yönelik bağımlılık testi de uygulanıyor. Takip edilen kişilerden ortalama yüzde 8'i sigarayı bıraktı Hat aracılığıyla, tespit edilen bağımlılık düzeyine göre, kişiye özel sigara bırakma planı yapılıyor ya da hekim kontrolünde sigarayı bırakmak isteyenler, sağlık birimleri hakkında bilgilendirilerek polikliniklere yönlendiriliyor. Kişinin talep etmesi halinde operatörler aracılığıyla kendisine en yakın sigara bırakma polikliniklerinden randevusunun da alındığı hat aracılığıyla, planlamaları yapılan kişiler, geri dönüş aramalarıyla bir yıl boyunca destekleniyor. Bu geri dönüş aramalarıyla kişilerin sigarayı bırakma durumları takip edilerek, süreçte yaşayacakları muhtemel sıkıntılarla baş etme konusunda cesaretlendirilip motivasyonlarının arttırılması sağlanıyor. Bu kapsamda takip edilen kişilerden ortalama yüzde 8'inin sigarayı bıraktığı tespit edilirken, bu oran dünya ortalamasının oldukça üzerinde yer alıyor. Sigara bırakma polikliniklerinin sayısı 415'e ulaştı Öte yandan, sigarayı bırakmak isteyenlere destek olmak amacıyla 2009'da hizmete başlayan sigara bırakma polikliniklerinin sayısı 62'den 415'e ulaştırıldı. Ayrıca, 1 Ocak 2009-31 Aralık 2017'de polikliniklerde 1 milyon 982 bin 313 muayene yapıldı. Sigara bırakma tedavisinde kullanılan ancak henüz Türkiye'de geri ödeme kapsamında olmayan Vareniklin ve Bupropion etken maddeli ilaçlardan 2010'da, toplam 361 bin kutu satın alınarak hekimler tarafından tedaviye uygun görülen 250 bin hastaya verildi. Sonrasında 23 Şubat 2015 itibarıyla Sağlık Bakanlığı'nca alımı yapılan 600 bin kutu ilaç da ülke genelindeki sigara bırakma poliklinikleri aracılığıyla uygun hastalara ücretsiz olarak sunuldu. Yine bu poliklinikler vasıtasıyla vatandaşlara ücretsiz verilmek üzere 17 Ekim 2017'den itibaren 300 bin kutu Vareniklin ve 600 bin kutu nikotin bandı il stoklarına iletilerek, hekimlerin uygun gördüğü vatandaşlara verilmeye başlandı. Tütün Bağımlılığı Tedavisi İzlem Sistemi geliştirildi Sigara bırakma polikliniklerine başvuran hastaların takiplerinin ve hekimlerce gerekli görülen hastalara verilecek ilaçların dağıtımlarının sağlıklı bir şekilde yapılabilmesi amacıyla Tütün Bağımlılığı Tedavisi İzlem Sistemi (TUBATİS) geliştirildi. Sigara bırakma polikliniklerine başvurup TUBATİS'e dahil olan hastalara ALO 171 hattı aracılığıyla geri dönüş aramaları yapılarak, hem poliklinikte verilen hizmet değerlendirmeleri gerçekleştirildi hem de danışanların, motivasyonel görüşmelerle süreçteki muhtemel sıkıntılarla baş etmeleri konusunda yanlarında yer alındı. Ayrıca vatandaşları tütün zararları konusunda bilgilendirmek, yürütülen çalışmalardan haberdar etmek için hazırlanan havanikoru.org web sitesi kullanıma açıldığı 2013'ten 31 Aralık 2017'ye kadar 1 milyon 525 bin 272 kişi tarafından, alo171.saglik.gov.tr web sitesi de 1 Eylül 2015-31 Aralık 2017 tarihleri arasında 2 milyon 216 bin 749 kişi tarafından ziyaret edildi.
2,485
Bakan Koca risk haritasında rengi değişen illeri paylaştı
Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, Kovid-19 risk haritasında Van ve Niğde'nin mavi, Mardin'in ise sarı renk kategorisine geçtiğini açıkladı.
Sağlık
https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/bakan-koca-risk-haritasinda-rengi-degisen-illeri-paylasti-2794291
Kovid-19 risk haritasında rengi değişen illeri paylaşan Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, “Risk haritasında Niğde ve Van artık mavi” dedi. MAVİ İLLERİN SAYISI ARTMAYA BAŞLADI Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, sosyal paylaşım sitesi Twitter hesabından yaptığı paylaşımda, “Niğde risk haritamızda artık mavi. İlk doz aşı oranını yüzde 75’in üzerine çıkardı. Kararlılığın şehri Niğde’yi kutluyoruz. Niğde, ikinci doz aşı hızında diğer illere örnek olmalı. Şimdiden tebrikler! Doğu Anadolu’da mavi illerin sayısı artmaya başladı. Van’da ilk doz aşı oranı yüzde 75’in üzerinde. Van’ı kutluyor, örnek alıyoruz. Van, Covid-19’a karşı ikinci doz aşı oranıyla da örnek olmalı!” ifadelerine yer verdi. TABLODA ENDİŞELENDİREN ARTIŞ 7 Eylül 2021 koronavirüs tablosuna göre 23 bin 638 vaka tespit edilirken 274 kişi hayatını kaybetti. Toplamda 304 bin 864 test yapıldı, iyileşen sayısı 34 bin 402 olarak açıklandı. Bakanlık tarafından açıklanan tabloda, aşılama verilerine de yer verildi. En az 1 doz aşı olmuş 18 yaş üzeri nüfusu kapsayan verilere göre Türkiye'de 1. doz aşılama ortalama yüzde 81. 08 oldu. 2. doz ortalaması yüzde 62. 80 olurken, 1., 2. ve 3. doz aşısını olan vatandaş sayısı toplamda 98 milyon 828 bin 646’e yükseldi. İlgili Haberler Biontech ve Sinovac'ın yoğun bakım karnesi: Hangi aşıda kaç kişi yattı Son dakika: 7 Eylül 2021 koronavirüs tablosu açıklandı
6,942
Hamilelikte yolculuk yapılır mı
Medical Park Uşak Hastanesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Op. Dr. Emre Canverenler, Ramazan Bayramı arifesinde tatil planları yapan gebelere önemli önerilerde bulundu.
Sağlık
https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/hamilelikte-yolculuk-yapilir-mi-130479
Hamile olmanın başlı başına bir yorgunluk olduğunu bir de buna yolculuk eklenmesi durumunda hamilelerin kara kara düşündüğünü söyleyen Dr. Canverenler endişe duyacak bir durum olmadığını belli kurallar çerçevesinde hamilelikte yolculuk yapabileceğini belirtti. Özellikle uzun süren yolculuklarda dikkat edilmesi gereken bazı konular hakkında bilgiler veren Dr. Canverenler uygun seyahat zamanı ve alınacak önlemler hakkında şu detayları verdi; Gebelikte seyahat için ideal zaman 2. üç aydır. Çünkü ilk 3 ayda aşerme, bulantı, kusma gibi problemler ve son 3 ayda da büyüyen karın ve gebelikten dolay çabuk yorulma yolculuğu zorlaştırabilir. Mutlaka emniyet kemeri kullanılmalıdır. Air bagler açık olmalıdır. HAMİLELİKTE OTOBÜS YOLCULUĞU Otobüs yolculukları hamileler için en az önerilen yolculuk biçimi olduğunu vurgulayan Dr. Canverenler; Gerek hareket kısıtlılığı, gerekse molaların seyrek olması nedeniyle eğer başka seçenek varsa uzun otobüs yolculuğu tercih edilmemelidir. Yapıldığı takdirde otobüs hareket ederken oturulmalıdır. Tuvalet kullanılacaksa mutlaka kenarlardan tutarak gidilmelidir. Tren yolculukları hareket imkânının daha fazla olması nedeniyle otobüse tercih edilmelidir. Ama tuvaletler küçük olduğundan mutlaka dikkatli olunmalıdır. Tren, araba veya otobüsle seyahatlerde sürenin 5 - 6 saatten çok olmaması iyi olacaktır dedi HAMİLELİKTE UÇAK YOLCULUĞU Uçak yolculuğunun gebeler için güvenli yolculuk yöntemi olduğuna değinen Dr. Canverenler konuyla ilgili olarak şunları söyledi; Kabin basıncında önemli değişiklik olmadığı sürece bebek için ekstra bir risk taşımaz. Buna karşın havayolu şirketleri kendilerini güvenceye almak için belli bir gebelik haftasından sonra doktor raporu talep eder. Buna karşın kıtalararası uzun uçuşlarda sık sık uçak içinde yürümek uygun olacaktır. Kıtalararası seyahat yapılacağında mutlaka doktora danışılması gerekir. BUNLARA DİKKAT Dr. Canverenler gebelerin yolculuk sırasında dikkat etmesi gereken önemli noktaları şu şekilde sıraladı; Özellikle uzun süren yolculuklarda uzun süre hareketsiz kalmak hamileler için risklidir. Tüm yolculuklarda bu konuya özen göstermek gerekir. Hamileliğin seyrinde başka özel bir sorun yoksa bu konuda önlem alarak yolculuk yapmakta herhangi bir sakınca yoktur. Gebelik kanın pıhtılaşma eğiliminin belirgin olarak artmasına neden olur. Uzun süre bacakların aşağı sarkık durumda ve hareketsiz kalması kanın damar içinde pıhtılaşmasına neden olabilir. Özellikle bacak damarlarından kaynaklanan bir pıhtının akciğere geçerek ‘Akciğer Embolisi’ ne neden olabilmesi söz konusudur. Bu durum çok acil ve hayati tehlike doğuran bir tablodur. Otomobille yapılan yolculuklarda sık mola vermek, molalarda önce bir süre dolaşarak baldır ve uyluk kaslarının çalışmasını sağlamak, ardından da bacaklarınızı yükseğe kaldırarak dinlenmek uygun olacaktır
128
Asırların en etkili ve eski tedavisi 'Hacamat'! Tek seferde vücuttaki tüm kirli kanı atıyor
Hacamat, adeta insanlık tarihi kadar eski bir sağlık yöntemidir. Dini kaynaklarda da önerilen hacamat günümüzde Batılı insanlar tarafından da sıklıkla yapılıyor. Vücudu tek seferden kirden arındıran hacamat hakkında merak edilenleri derledik.
Sağlık
https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/asirlarin-en-etkili-ve-eski-tedavisi-hacamat-tek-seferde-vucuttaki-tum-kirli-kani-2935102
Geçtiğimiz günlerde Uludağ Üniversitesi Tıp Fakültesi Fiziksel Tıp ve Rehabilitasyon Anabilim Dalı Prof. Dr. Lale Altan İnceoğlu, hacamat hakkında yaptığı açıklama ile kızdırdı. Hacamatı dinsel bir ayin olduğunu iddia eden İnceoğlu, bilimsel olarak kanıtlanmış tedavisini kabul etmedi. Ancak bilimsel araştırmalarda ve asırlardır yapılan hacamat aslında İslam dininde çok büyük bir öneme sahip. ASIRLARIN EN ETKİLİ VE ESKİ TEDAVİSİ 'HACAMAT'! Peygamber Efendimiz (sav) Hadis-i Şerifinde de hacamatı övmüş ve tavsiye etmiştir. Bir Hadis-i Şerifinde ise Hazret-i Cebrail, hacamatı o kadar tavsiye etti ki mutlaka lüzumlu zannettim sözüyle Peygamber Efendimiz (sav) hacamatın önemini buyurmuştur. Sadece İslam dini açısından değil. Kullanımı Milattan öncesine dayanan hacamat vücuttaki kirli kanı daha hızlı atar. Hollywood yıldızlarından en dikkat çeken isim olan Dwayne Johnson ve David-Victoria Beckham çifti oldu. Düzenli olarak hacamat olan bu isimler faydalarını kişisel hesaplarında da paylaştı. TEK SEFERDE VÜCUTTAKİ TÜM KİRLİ KANI ATIYOR! Türkiye Hastanesi Sağlıklı Yaşam Merkezi'nden Geleneksel ve Tamamlayıcı Tıp (GETAT) Uzmanı Dr. Muhammad Keliç hacamatın faydaları ve kimlerin nasıl yaptırması gerektiğinin altını çizen bir açıklamaya imza attı. Keliç öncelikle cilt üzerindeki belirli noktalara vakum uygulayarak kanı temizleme işlemidir. Bu işlem vücudunuzun toksinlerden arınmasına yardımcı olur, kan dolaşımını artırır ve birçok sağlık faydası sağlar. Kan değerleri normal sınırlarda olan her birey hacamat işlemi yaptırabilir sözleriyle hacamatın ne olduğunu açıkladı. HACAMAT ÖNCESİ NE YAPILMALI? Öte yandan Keliç, hacamat öncesi kişinin mutlaka bir sağlık uzmanına danışmasını tavsiye etti. Aksi halde ciddi bir sorun olabileceğinin altını çizdi. Aslında aynı uyarıyı Peygamber Efendimiz (sav) de Hadis-i Şeriflerinde yapmıştır. Hacamat olan kişi kadın ise aylık dönemine denk gelmemesi gerekiyor. Ve işlem öncesi mutlaka kişinin aç olması lazım. 12 saat önce herhangi bir hayvansal gıdanın geçtiği et, balık, sakatat, kümes hayvanları, süt ve süt ürünleri, yumurta gibi besinler tüketilmemeli. Aynı şekilde 12 saat önce kan akışkanlığını ve pıhtılaşmasını bozacak ilaçlar (Aspirin gibi ilaçlar gibi ) alınmaması gerekir. Hacamat yapılacak cilt yüzeyinizde mutlaka temiz olmalı. HACAMAT VE SONRASI NELER YAPILMALI? Çok sık baş ağrısı çekenler ve enfeksiyon yaşayan kişilerin özellikle yapılması tavsiye edilir. Çünkü belli noktalarda biriken kirli kan vücuttan atılır. Bu da sağlıklı kanın vücuttaki hakimiyetini artırır. Yetişkinler dahil, çocuk ve gebelerin bile yaptırmadan uzmanlara danışılması lazım. Cilt altı akne ve bakterisi çok olanlar, kansızlık sorunu yaşayanlar, depresyon ve gergin ruh hallerini sıklıkla yaşayan kişilerde görülür. Hacamat sonrası su tüketimi artırılmalı. İşlemden 24 saat sonrası spor yapılmalı. 3 gün boyunca hayvansal gıdalardan uzak durulmalı. Yara yerleri kantaron ve zeytinyağı ile temizlenmeli. İşlem sonrası en az 2 saat yemek yenilmemeli.
4,311
Ardahan Belediyesine korona virüs kısıtlaması
Ardahan Belediyesinde bazı personellerin Covid-19 testinin pozitif çıkması üzerine belediye girişine sınırlama getirildi.
Sağlık
https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/ardahan-belediyesine-korona-virus-kisitlamasi-2735079
Ardahan Belediyesinden yapılan yazılı açıklamada, salgınla mücadele tedbirleri kapsamında yapılan testler sonucunda bazı çalışanların testinin pozitif çıktığı hatırlatıldı. Çalışanlar ve vatandaşların sağlığı için belediye girişlerine sınırlandırma getirildiği belirtilen açıklamada, Üzülerek belirtiyoruz ki belediyemizdeki bazı personellerimizin Covid-19 testi pozitif çıkmıştır. Çalışma arkadaşlarımızın ve vatandaşlarımızın sağlığı için acil durum ve zorunlu iş görüşmeleri dışında ziyaretlere kısıtlama getirilmiştir. Anlayışınız ve dikkatiniz için teşekkür ederiz denildi.
2,517
Şişkinlik şikayetiyle geldi karnından 7 kilogram kitle çıktı
Gaziantep’te yaşayan 25 yaşındaki İ.B. karın ağrısı ve şişkinlik şikayetiyle hastaneye başvurdu. Yapılan tetkiklerde karnında kitle teşhisi konuldu. Genç kadının karnından 40 santimetre çapında, 7 kilogram ağırlığında kitle çıkarıldı.
Sağlık
https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/siskinlik-sikayetiyle-geldi-karnindan-7-kilogram-kitle-cikti-2793696
Yıllardır karın ağrısı ve şişkinlik şikayeti yaşayan İ.B. adlı genç kadın ameliyatla karnında 40 santimetre çapında, 7 kilogram ağırlığındaki kitlenin çıkarılmasıyla sağlığına kavuştu. Tekrardan sağlığına kavuşan genç hasta, “Kendimi yeniden doğmuş gibi hissediyorum” dedi. DEVASA KİTLE BULDUK Ameliyat hakkında bilgiler veren Obezite, Metabolik ve Genel Cerrahi Uzmanı Op. Dr. Emin Yılmaz, hastanın karın bölgesinde devasa boyutlarda kitle tespit ettiklerini söyleyerek, “Hastamız bize karnındaki bir şişlikle geldi. Yıllardır bunu utancından veya çevre baskısından korkarak gizlemiş. Bazıları da ‘ona kilolusun spora gitmelisin’ demiş. Hastamız birtakım sıkıntılar oluncaya kadar hastaneye gitmeyi de ertelemiş. Hastamız bize başvurduktan sonra tetkiklerini yaptık ve karnının içerisinde yaklaşık 40 santimetre büyüklüğünde devasa bir kitle olduğunu tespit ettik dedi. Yılmaz ameliyat sürecinin şu şekilde anlattı: Tüm görüntüleme yöntemlerini yaptık ve kadın doğum uzmanlarımızla görüşerek ameliyat için onay aldık. Devasa kitle yüzünden hastamızın ameliyat olmaktan başka şansı yoktu. Hakikaten ameliyattaki kitlenin bu kadar büyük olduğunu düşünemiyordum. Bize de sürpriz oldu. Hastamızın karın bölgesinde yaklaşık 7 kilogram ağırlığında ve 40 santimetre çapında devasa kitle bulduk. Ameliyat ile kitleyi hastanın karın bölgesinden aldık. Ameliyattan çıktıktan sonra hastamız rahatladı. Ameliyattan kısa bir süre sonra karındaki devasa şişlik hemen kayboldu. Ameliyatın ardından hastayı kontrol amaçlı bir gün müşahedeye aldık ve bir günün sonunda hastamızı taburcu ettik. Hastamızın kontrollerinde herhangi bir sorun yok. Patolojik sonuçları da temiz çıktı. İnşallah bundan sonraki hayatında da güzel bir yaşam onu bekliyor diye umut ediyorum. ŞİŞKİNLİK HAFİFE ALINMAMALI Karın bölgesindeki şişkinlik ve ağrıların hafife alınmayarak doktorlara danışılması gerektiğini belirten Dr.Yılmaz, “Dönem dönem bu tarz kitlelere rastlanmıştır. Bu olaylara daha çok gençlerde rastlıyoruz. Biraz ihmal edilmekten kaynaklanıyor. Çünkü gençlerimiz; hastalıklarını söylemeye utanıyor yahut kitleyi kilo olarak kabul ediyor. Doktora ve uzmanlara danışma süreci geciktikçe hastamızda olduğu gibi devasa boyutlara geliyor. Hatta devasa boyutlara ulaşan kitleler hastayı nefes alamaz hale getiriyor ifadelerini kullandı. Dr.Yılmaz, Dediğimi gibi daha önceden hastamızın rutin kontrolleri yapılmış olsa kitlenin başlangıç odağı tespit edilebilir ve kapalı bir ameliyat gerçekleştirilebilirdi. Hastamız sosyal nedenlerden dolayı doktora başvurmamış ve o nedenle de kitle bu seviyeye gelene kadar büyümüş. Kitle karın bölgesinde büyüdüğü sırada hiçbir tahribata neden olmamış. Sadece bağırsakları yukarı doğru ittirerek büyümüş. Karnımızdaki şişlik ve ağrıları ihmal etmemiz gerekir. Hangi ortamda yaşıyorsak yaşayalım mutlaka bir hekim kontrolüne gitmek gerekir. Gerekli bir iki tetkikten sonra en azından bir şey olup olmadığını, olduysa da erken dönemde bunun çaresine bakılıp tedavi edilebilir” dedi. YENİDEN DOĞMUŞ GİBİYİM Ameliyat sonrası yeniden doğmuş gibi hissettiğini dile getiren İ.B., “Karnımda büyüme hissediyordum. Onu da kiloya bağlıyordum. Son iki yıldır daha da çok büyümeye başlayınca spora gitmeyi düşündüm. Gittiğim spor kulübündeki eğitmenler, bunun kilodan kaynaklı olmadığını ve herhangi bir doktora gitmemi söylediler. Bende pandemiden korktuğum için uzun bir süre hastaneye gidemedim. Daha sonra karnımdaki şişkinlikten dolayı çevremden olumsuz şeyler duyunca doktora gitmeye karar verdim. Emin Hocaya başvurdum. Karnımdaki kitlenin 7 kilo ağırlığında ve 40 santim çapında bir kitle olduğunu beklemiyordum. Büyük olduğunu hissediyordum ancak bu kadar büyük olduğunu bilmiyordum. Şuan kendimi yeniden doğmuş gibi hissediyorum. Karnında şişkinlik ve ağrı hissedenler ağrılarını hafife almamalarını tavsiye ediyorum. Derhal bir hekime başvurmalarını öneriyorum. Emin Hocanın başarılı bir doktor olduğunu çevremdekilerden duymuştum. Ona güvendim, geldim ve teşekkür ediyorum” diye konuştu. İlgili Haberler Hamile olduğunu zanneden kadının karnından 8 kiloluk kitle çıktı 35 kiloluk kitle alınınca adete yeniden doğdu
1,779
Aşıdan sonra Pfizer'dan kovid hapı: Ölüm riskini yüzde 89 azaltıyor
ABD’li şirket Pfizer’ın hap olarak ürettiği Paxlovid adlı ilacın koronavirüsün belirtilerinin başlamasından sonraki üç gün içinde hastaneye yatma ve ölüm riskini yüzde 89 gibi ciddi bir oranda azalttığı açıklandı.
Sağlık
https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/asidan-sonra-pfizerdan-kovid-hapi-2809032
Dünyada koronavirüs ile mücadele hız kesmeden devam ediyor. İlaç şirketleri geliştirdikleri aşıların yanı sıra hap ve burun spreylerine yönelik araştırmalar sürüyor. ABD’li ilaç şirketi Pfizer, hap olarak ürettiği Paxlovid adlı ilaç için Fransa’da araştırma faaliyetleri için ek destek sunma kararı aldı. Şirket, çalışmalar için 5 yıl boyunca 520 milyon Euro tutarından destek sunacak. Le Parisien gazetesinin manşetlerine taşıdığı haberde, hap formundaki ilacın laboratuvar sonuçlarına yer verildi. Sonuçlara göre, Paxlovid hapının kovid belirtilerinin başlamasından sonraki üç gün boyunca hastaneye yatma ve ölüm riskin yüzde 89 gibi ciddi bir oranla azalttığı belirtildi. HAP ÜRETİM HEDEFİ 120 MİLYON KUTU Pfizer, bu ay sonunda Fransa'da kullanıma sunulması beklenen haptan yıl içinde 120 milyon kutuluk üretim yapmayı hedefliyor. Pfizer CEO'su Albert Bourla, hap üretimi konusunda Fransa'ya güvendiklerini dile getirerek, Gerçekleştirilen reformlar ülkeyi çok rekabetçi hale getirdi. Ayrıca sağlık teknolojilerindeki bilgi birikimi, yüksek kaliteli bilim insanları ve nitelikli işçilerle Avrupa'nın en iyileri arasında. ifadelerini kullandı. AB'DE KULLANIM İÇİN BAŞVURU Öte yandan Pfizer, koronavirüs tedavisi amacıyla geliştirilen ilacın Avrupa Birliği (AB) ülkelerinde kullanımı için geçen hafta onay başvurusu yaptı. 12 yaşından büyük hastaların tedavisi için yapılan başvurunun AB'nin ilaç düzenleyicisi Avrupa İlaç Ajansı'nın, değerlendirmeye alındığı ve sonucunun birkaç hafta içinde duyurulabileceği aktarıldı. İlgili Haberler Dünya Sağlık Örgütü onayladı: COVID-19 tedavisine iki yeni ilaç COVID-19'un bir belirtisi daha ortaya çıktı: Hafif atlatanlar da risk altında Son dakika! 16 Ocak koronavirüs tablosu açıklandı: Vaka ve vefat sayısı düştü
2,590
Orman yangınları vaka sayısını artırıyor
Harvard tarafından yapılan yeni bir çalışmada orman yangınları nedeniyle havaya yayılan ince partiküllerin koronavirüs vaka sayısı ve buna bağlı ölümleri artırdığı ortaya konuldu.
Sağlık
https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/orman-yanginlari-vaka-sayisini-artiriyor-2791932
Harvard'da yapılan bir araştırma iklim değişikliğinin yıkımları ile koronavirüsün yıkımları arasında istatistiksel bir bağlantı olduğunu ortaya koydu. Araştırmaya göre göre geçtiğimiz yıl Amerika’daki orman yangınlarının ardından yaşanan koronavirüs vakaları ve buna bağlı ölümlerin havaya karışan ince partiküller nedeniyle olduğu kaydedildi. New York Times’ta yer alan habere göre Harvard Üniversitesi'ndeki araştırmacılar Kaliforniya, Oregon ve Washington'daki yangınlardan dolayı dumana maruz kalınmasıyla bağlantılı 20 bin ek koronavirüs vakası ve buna bağlı 750 ölüm olduğunu tahmin ettiklerini belirtti. GÜÇLÜ KANITLAR VAR Geçen yıl orman yangınından etkilenen California, Oregon ve Washington'daki birçok bölgede uydu görüntülerini de kullanarak araştırma yapan Harvard ekibi, çalıştıkları bölgelerin çoğunda duman yoğunluğuna göre vaka sayılarının da artış kaydettiğini gözlemledi. Araştırma sonucunda görüş birliğine varan araştırmacılar, Bu sonuçlar, birçok ülkede 2020 orman yangınları sırasında meydana gelen yüksek partikül seviyelerinin koronavirüsü önemli ölçüde artırdığına dair güçlü kanıtlar sağlıyor ifadelerini kullandı. VÜCUT DİRENCİNİ DÜŞÜRÜYOR Orman yangınlarındaki partiküllere maruz kalmanın astım, kalp hastalığı, kronik bronşit ve diğer solunum yolu hastalıkları dahil olmak üzere bir dizi sağlık komplikasyonuna yol açabileceğini kaydeden araştırmacılar, bunların hepsinin koronavirüse karşı vücut direncini savunmasız bıraktığını dile getirdi. Harvard’da Halk Sağlığı Okulu’nda görev alan Profesör Francesca Dominici verdiği bir demeçte, “İnce partikül maddeleri virüsü daha da hızlı yaymak için ek bir araç olabilir açıklamasında bulundu. İlgili Haberler 4.doz aşı kimlere uygulanacak? 4.doz koronavirüs aşı yan etkileri neler?
6,364
112 acile çağrı: Koyunlarımız hasta serum takabilir misiniz?
Muş 112 Komuta Merkezi'ne gelen asılsız ihbarlar hizmetlerin aksamasına neden olurken, 112 personeli "Koyunlarımız hasta serum takabilir misiniz?" veya "Canım çok sıkılıyor, size bir şarkı söyleyebilir miyim?" gibi ilginç çağrılarla da karşılaşıyor.
Sağlık
https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/112-acile-cagri-koyunlarimiz-hasta-serum-takabilir-misiniz-215294
Muş 112 Acil Komuta Kontrol Merkezi'ne yapılan asılsız çağrılar, sağlık hizmetlerinin aksamasına yol açıyor. Acil durumlarda hastaların ihtiyaçlarını karşılamak için hizmet sunan Muş 112 Acil Komuta Kontrol Merkezi'ne gelen asılsız ihbarlar ve gereksiz aramalar, hem sistemi hem de görevlileri boş yere meşgul ediyor. Merkeze, Koyunlarımız hasta serum takabilir misiniz?, Canım çok sıkılıyor, size bir şarkı söyleyebilir miyim?, Kontörüm yok askerdeki sevgilime bağlayabilir misiniz?, Yol param yok köye ambulans gönderebilir misiniz? gibi asılsız çağrılar geliyor. 112 Acil Komuta Merkezi İl Ambulans Servisi Sorumlusu Fatih Toplu, günde merkeze gelen 3 bin çağrının yüzde 90'ının asılsız olduğunu söyledi.Bu çağrıların çoğunu çocukların yaptığını belirten Toplu, Ailelerin buna 'dur' demesi gerekiyor. Asılsız çağrılar geldiğinde gerçek hastalara ulaşmamız zorlaşıyor. Bu ulaşamadığımız hastalar yakınlarınız olabilir. Lütfen vatandaşlarımız gereksiz yere 112'yi meşgul etmesinler. dedi. SANİYELERLE YARIŞIYORUZ Muş 112 Doktoru Faruk Büyük ise özellikle kış aylarında gelen asılsız ihbarların motivasyonlarını azalttığını söyledi. Vatandaşlardan, kışın kapalı köy yolunu açtırmak için asılsız ihbarda bulunmamalarını isteyen Büyük, Bazen 5 saatte gittiğimiz vakalar oluyor ama gittiğimizde çağrı asılsız olunca sıkıntı yaşıyoruz. Asıl hastalara gerekli müdahaleyi yapamıyoruz. 112 Acil'de saniyelerle yarışıyoruz. Kalp krizi ve trafik kazası vakaları oluyor. Bu vakaları taşımamız gerekiyor. Bu konuda vatandaşların daha hassas olmalarını rica ediyorum. diye konuştu. LÜTFEN ARAYIP KÜFÜR ETMEYİN Merkezde yaklaşık 10 yıldır görev yapan Acil Tıp Teknisyeni Sevgi Atılgan da birçok ilginç çağrıyla karşılaştığını anlattı. Bu çağrıların asıl müdahale edilmesi gereken hastalara ulaşımı zorlaştırdığını vurgulayan Atılgan, şu ifadeleri kullandı:112 Acil'i gereksiz yere arayıp, bizim ulaşmamız gereken vakalarla buluşmamızı engellemeyin. Bizim onlara yetişmemizi sağlayın. Ne olursunuz bizi meşgul etmeyin. Lütfen arayıp küfür etmeyin. Şu an burada kendi tanıdığınız kendi yakınınız çalışıyor olabilir. Biz de birer anneyiz ve evladız. Bize küfür edilince çok üzülüyoruz. Kendinize yapılmasını istemediğiniz bir şeyi başkasına yapmayın.