Unnamed: 0
int64
0
7.98k
Baslik
stringlengths
13
171
Ozet
stringlengths
18
904
Kategori
stringclasses
1 value
Link
stringlengths
44
201
Icerik
stringlengths
1
25.9k
1,845
Son dakika! 31 Aralık koronavirüs tablosu: Vaka sayısı 40 bini aştı
Son dakika haberi: Sağlık Bakanlığı tarafından açıklanan 31 Aralık koronavirüs tablosuna göre; son 24 saatte 40 bin 786 yeni vaka tespit edilirken, 163 kişi hayatını kaybetti.
Sağlık
https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/31-aralik-koronavirus-tablosu-aciklandi-2807259
Sağlık Bakanlığı 31 Aralık 2021 tarihli koronavirüs tablosunu açıkladı. Omicron varyantının etkilerinin görüldüğü tabloda vaka ve vefat sayısında büyük artış yaşandı. Son 24 saatlik verilere göre; 40 bin 786 yeni vaka tespit edilirken, 163 kişi hayatını kaybetti. Toplam test sayısı 372 bin 516, iyileşen sayısı ise 23 bin 968 olarak açıklandı. Tabloda 2 doz aşılama verilerine de yer verildi. En az 2 doz aşı olmuş 18 yaş üzeri nüfusu kapsayan verilere göre Türkiye'de 2. doz aşılama ortalama yüzde 83. 14 oldu. 1. doz ortalaması yüzde 91. 69 olurken, 1., 2. ve 3. doz aşısını olan vatandaş sayısı toplamda 131 milyon 646 bin 005 ’e yükseldi. BAKAN KOCA'DAN YILBAŞI UYARISI Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, sosyal medya hesabından yaptığı açıklamada Kısıtlama söz konusu olmasa da, varmış gibi davranmanızı öneriyoruz. Riskin arttığı bir dönemdeyiz. Kalabalık, havalandırması iyi olmayan ortamlardan kaçının. Yeni yılı aile içinde kutlamayı tercih edin. 2022’de salgını geride bırakma dileğiyle. Sağlıklı yıllar ifadelerini kullandı. 30 ARALIK 2021 KORONAVİRÜS TABLOSU Sağlık Bakanlığı tarafından dün açıklanan koronavirüs tablosuna göre; 39 bin 681 yeni vaka tespit edilmiş, 139 kişi vefat etmişti. İlgili Haberler Son dakika! 30 Aralık koronavirüs tablosunda Omicron etkisi: Vaka sayısı 40 bine dayandı
7,030
Suriyeli kadının karnından 12 kilogram ur çıkarıldı
Ülkesinde iç savaştan kaçarak 3 yıl önce Batman'a yerleşen Suriyeli Bestani'nin karnından 12 kilogram ur çıkarıldı.
Sağlık
https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/suriyeli-kadinin-karnindan-12-kilogram-ur-cikarildi-118231
Batman Bölge Devlet Hastanesi'ne karın ağrısı ve şişkinliği, bulantı ve kusma şikayetleriyle başvuran 79 yaşındaki Fetva Bestani, yapılan tetkiklerin ardından acil ameliyat edildi. Bestani'nin karnındaki 12 kilogram ur, ameliyatla alındı. Genel Cerrahi Uzmanı Dr. Süleyman Öden, yapılan tetkikler sonucunda, çeşitli şikayetlerle hastaneye getirilen Bestani'nin karnında tespit edildikten sonra acilen uzman doktor Güneş Tekden ile ameliyata girilerek kitleyi çıkardıklarını dile getirdi. ''İlk kez böyle bir kitle görüyoruz'' Bugüne kadar hastanın yaşamasının ve kitelenin patlamamasının şans olduğunu vurgulayan Öden, Ameliyat, 3 saat sürdü. Hastamız, bir gece yoğun bakıma alındı. Daha sonra servise aldık. Aldığımız kitle, 12 kilogramdı. Bugüne kadar kendi cerrahi tecrübemizde genelde 12 santimetre sağ ve sol kadrana geleni vardı ama böyle 30 santimetre kadranı kaplayanı görmedim. İlk kez böyle bir kitle görüyoruz. Kitlenin ağırlığından dolayı hastada nefes darlığı şikayeti de vardı. Kitle alınca nefes darlığı şikayeti de ortadan kalktı'' şeklinde konuştu.
4,627
Memede kitle fark edilince yapılması gerekenler
Meme hastalıklarının en sık görülen bulgularından memedeki kitleler ile ilgili açıklama yapan Prof. Dr. Sıtkı Gürkan Yetkin, "Ancak tüm kitleler meme kanseri değildir. Özellikle genç yaşlarda iyi huylu birçok hastalık meme kitlesine neden olabilir." dedi.
Sağlık
https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/memede-kitle-fark-edilince-yapilmasi-gerekenler-2716990
Genel Cerrahi ve Cerrahi Onkoloji Uzmanı Prof. Dr. Sıtkı Gürkan Yetkin, meme hastalıklarının en sık görülen bulgularından memedeki kitleler ile ilgili önemli bilgiler verdi. Meme kitleleri, çeşitli nedenlere bağlı olarak gelişmiş ve çevresindeki meme dokusundan daha sert olarak saptanan yumrular olduğunu dile getiren Prof. Dr. Yetkin, Kitlenin büyüklüğü, büyüme hızı, kitlenin büyüklüğünün menstruasyon ile ilişkisi, kitlenin kıvamı, komşu dokular ile ilişkisi en önemli özellikleridir. dedi. Tüm kitleler meme kanseri değildir Meme kanserli hastaların yaklaşık yüzde 70-80'inde çoğu kez ağrısız olan kitleler bulunduğunu açıklayan Prof. Dr. Sıtkı Gürkan Yetkin, Ancak tüm kitleler meme kanseri değildir. Özellikle genç yaşlarda iyi huylu birçok hastalık meme kitlesine neden olabilir. Bunlar arasında fibroadenomlar, meme kistleri ve mastitler (meme iltihapları ) sayılabilir. Memesinde kitle fark eden kişi heyecana kapılmamalıdır. Önemli olan, meme kitlesi saptayan kişinin gecikmeden bir genel cerrahi uzmanına başvurmasıdır. ifadelerini kullandı. Meme kitleleri kötü huylu ve iyi huylu olarak ikiye ayrıldığını kaydeden Prof. Dr. Yetkin, Kötü huylu meme kitleleri (meme kanserine ait kitleler) genellikle ağrısız, sert, düzensiz sınırlı ve meme içinde zor hareket ettirilen yumrulardır. Meme cildinde portakal kabuğuna benzer ödemli bir görünüme yol açabilirler. Meme cildinde ve meme başında çekintiye neden olabilirler. İlerlemiş durumlarda meme cildinde ülserasyon (yüzeyel yara) görülebilir. Bazen kötü huylu meme kitleleri ile birlikte meme başından kanlı akıntı da görülebilir. Memenin iyi huylu kitlelerinin başında fibroadenomlar gelir. Bunlar düzgün oval şekilli, iyi sınırlı, kauçuk kıvamında hareketli yumrulardır. İyi huylu kitleye yol açan bir diğer hastalık meme kistleridir. Sert, düzgün yüzeyli ve iyi sınırlı yumrulardır. Bazen ağrılı ve hassas olabilirler. Mastitler (meme iltihapları) iyi huylu kitlelere neden olabilirler. Kitleye ağrı ve kızarıklık eşlik edebilir. Laktasyonel (emzirmeye bağlı) mastitde ateş görülebilir. Sert, düzgün yüzeyli ve iyi sınırlı kitlelerdir. diye konuştu. Öncelikle yapılması gereken görüntüleme tetkikleri mamografi ve ultrasonografidir Prof. Dr. Sıtkı Gürkan Yetkin, meme kitlesi şikayeti ile başvuran hastada meme ve koltukaltı bölgesinin muayenesi yapılması gerektiğini vurgulayarak, Kitlenin tanısı için öncelikle yapılması gereken görüntüleme tetkikleri mamografi ve ultrasonografidir. Hangi tetkikin öncelikle yapılacağı hastanın yaşına göre değişiklik gösterir. 35 yaş üzerinde mamografi yapılması önerilirken, 35 yaş altında meme dokusunun dens olması ve mamografinin duyarlığı düşük olduğundan ilk tercih edilecek yöntem ultrasonografi olmalıdır. Bu tetkiklerle tanı konulamaz ise manyetik rezonans görüntüleme (MR) ileri tetkik olarak uygulanmalıdır. Görüntülemeler sonucunda öngörülen tanı, görüntüleme eşliğinde yapılan kalın iğne biopsisi ile kesinleştirilir. Konulan kesin tanıya göre tedavi planlanır. dedi.
6,996
Yiyeceklerde gizli tuza dikkat
Uzmanlar, tuz tadı olmayan ancak içerdiği sodyumla günlük tuz ihtiyacının büyük bir bölümünü karşılayan yiyeceklerdeki "gizli tuz" miktarına karşı uyarıda bulundu.
Sağlık
https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/yiyeceklerde-gizli-tuza-dikkat-123393
İzmir Üniversitesi Hastanesi Endokrinoloji ve Metabolizma Hastalıkları Uzmanı Doç. Dr. Muammer Karadeniz, sadece sofra tuzunun kısıtlanmasının, tuz alımının kontrolünü sağlamadığını söyledi. Aşırı tuz tüketiminin birçok sağlık sorununa neden olduğunu kaydeden Karadeniz, “Tuzun aşırı şekilde tüketilmesi yüksek tansiyon, kalp krizi, inme ve diğer kalp ile ilgili hastalıklara yol açabilir. Sorunun görünmeyen ve dikkat edilmeyen tarafı tuzun aynı zamanda salata soslarında ve soda, işlenmiş tavuk ürünleri gibi gıdalarda da bulunmasıdır. Biz, hastalara beslenmede günlük bir çay kaşığı kadar tuz (6 gram) alımını öneriyoruz” dedi. ÜRÜN İÇERİKLERİNİ İNCELEYİN Endokrinoloji ve Metabolizma Hastalıkları Uzmanı Doç. Dr. Muammer Karadeniz, dondurulmuş gıda alırken veya uzun süre saklanmış gıdaları alırken içerisindeki tuz miktarları konusunda dikkatli olmamız gerektiğini belirterek şöyle konuştu: Ambalajlı tüketime sunulan gıdaların içeriği etiket bilgisinden okunmalı ve benzer gıdalarda tuz ve tuz yerine geçen maddelerin miktarları daha düşük olanlar tercih edilmelidir. Türk toplumu günde yaklaşık 19 gram tuz tüketiyor. Yani ortalamanın 3 katından daha fazla. Bu durum hastalık oranının 3 kat artması demek. Aşırı tuz tüketimi nedeniyle aile bireyleri içerisinde kalp damar ile diyabet hastaları ve çocuklar küçük yaşlarda riske maruz kalmaktadır.” BU GIDALAR TUZ İÇERİYOR Doç. Dr. Muammer Karadeniz, tüketilmesi konusunda dikkatli olunması gereken gıdaları şu şekilde sıraladı: ''İçerisinde gizli tuz olan ürünler soya sosu, hamburger, bisküvi, simit, salata sosları, patates kızartması, pizza, bütün fastfoodlar, sosis, pastırma, peynir, ekmek, çörek, poğaça, konserve fasulye, konserve dolma, konserveli besinler, işlenmiş kümes hayvanı eti, işlenmiş etlerin ve şarküteri ürünlerin tümü ile salam ve çedar peyniri şeklinde sıralanabilir'' dedi.
5,123
Korona, bekârların psikolojisini bozdu
Salgın hastalığa yakalanacaklarını düşünenlerin sayısı yüzde 73 arttı. En çok kaygı yaşayanlar ise gençler oldu.
Sağlık
https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/korona-bekarlarin-psikolojisini-bozdu-2710644
Üsküdar Üniversitesi Tıp Fakültesi Psikiyatri ABD Başkanı Prof. Dr. Nesrin Dilbaz, koronavirüs salgınının Türk insanı üzerindeki etkisini araştırdı. Türkiye’nin Covid-19 Ruh Sağlığı Barometresi adıyla yayınlanan çalışma, toplumun içinde bulunduğu sürece ayna tutacak. Pandemi ile kişinin kendi sağlığına olan ilgisinin arttığını belirten Dilbaz “İnsanlar sürekli kendilerinde hastalık belirtisi arıyor. Herhangi bir belirtiden şüphelendiklerinde bile canları sıkılıyor” dedi. İşte araştırmanın sonuçları: ∂ İnsanların yüzde 86’sında genel kaygılar arttı. Kadınlar erkeklerden daha çok kaygılanıyor. En çok kaygıyı ise gençler yaşıyor. ∂ Salgın hastalığa yakalanacaklarını düşünenlerin sayısı yüzde 73 arttı. ∂ İnsanların yaşama sevinci, hayata dair ilgisi dört kat azaldı. ∂ Özellikle bekârlarda güvence arama, fobi, depresif ve mutsuz hissetme gibi duygularda artış gözlendi. ∂ Koronadan sonra öksürenlerden, hapşıranlardan irkilme durumu yüzde 85 oranında yükseldi. ∂ Elleri sık sık yıkama isteği yüzde 94, haberleri merak etme yüzde 83, yiyecekleri temizleme yüzde 73, dışarıdan yeme içme ile ilgili çekinceler de yüzde 63 oranında artış gösterdi. ∂ Çalışmaya katılanların yüzde 62’si ise “Virüse yakalanırsam başıma neler gelecek?” diye düşünüyor. Türkiye Gazetesi
3,718
Hafta sonu kısıtlamaları işe yaradı
Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi (ÇOMÜ) Sağlık, Uygulama ve Araştırma Hastanesi Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Anabilim Dalı öğretim üyesi Prof. Dr. Alper Şener, hafta sonları uygulanan sokağa çıkma kısıtlamaları sayesinde korona virüsün (Covid-19) Türkiye’de oransal olarak durağan faza geçtiğini söyledi.
Sağlık
https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/hafta-sonu-kisitlamalari-ise-yaradi-2761015
Çin’de ortaya çıkan ve kısa sürede tüm dünyaya yayılan korona virüs, insan sağlığını tehdit etmeye devam ediyor. Türkiye’de hafta sonları uygulanan sokağa çıkma kısıtlamalarının fayda verdiğini belirten Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi (ÇOMÜ) Sağlık, Uygulama ve Araştırma Hastanesi Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Anabilim Dalı öğretim üyesi Prof. Dr. Alper Şener, “Türkiye’nin genelinde oransal olarak korona virüs durağan faza geçti. Ama bunda tabii ki yapılan test sayısı, özellikle hafta sonu yasaklar nedeniyle yapılan test sayısındaki düşmelerin de etkisi olduğunu düşünüyorum ben. Görebildiğimiz kadarıyla, hafta içi ile hafta sonu arasında virüsün seyrinde farklılıklar var, olgu sayılarında ve olguların dağılımda. Bunu 7 ile 10 günlük zaman dilimleri içerisinde değerlendirmek lazım. Yasaklara rağmen, hala istediğimiz oranda bir düşme yok. Çünkü, her halükarda yasaklar deliniyor. İnsanlar, kaçak ve yan yollara sapabiliyor. Bu da zaten basına da yansıyor, görüyoruz. Büyükşehirler de dahil bilmem kaç kişiye cezalar kesiliyor. Maddi ve manevi engeller konuluyor ama buna rağmen insanlar hala yasaklara uymamak için direniyorlar. Bu yasaklara uyum ne kadar yüksek olursa, salgını o kadar rahat kontrol altına alabiliriz. Temel strateji aslında bu. Tedavi ve diğer uygulamalarla ilgili olan stratejik yaklaşımlar zamana yayılarak ortaya çıkacak şeyler. Erken dönemde bunun önünü almak istiyorsak kesinlikle Sağlık Bakanlığı’nın uyarılarına ve önlem paketlerine harfiyen uymamız gerekiyor” dedi. “Çanakkale’de olgu sayısında durağanlaşma oldu” Çanakkale’de de vaka sayılarında düşmeler olduğunu kaydeden Prof. Dr. Alper Şener, “Son bir haftadır Çanakkale’de olgu sayısında bir durağanlaşma oldu, bunu yaşıyoruz ama yine de bir yorum yapmak için çok erken. Biliyorsunuz 14+14 yani 28 günlük hasta sayılarında durağanlaşma olup, olmadığını görmemiz gerekiyor. Buna bir yorum yapmak için henüz daha erken. Bizim elimizdeki veriler şu anda 21 günlük periyodu içeriyor. 21 günlük periyotta Çanakkale’de yavaş yavaş yoluna girmeye başladı diyebilirim” diye konuştu. “Aşıyı heyecanla bekliyoruz” Dünya genelinde aşı çalışmalarında önemli bir yol kat edildiğini ve Türkiye için de aşıyı heyecanla beklediklerini ifade eden Prof. Dr. Şener, “Birleşik Devletlerde 2’nci mRNA aşısı da onaydan geçti. İngiltere ve diğer Avrupa ülkeleri bunu yaygın olarak kullanmaya başladılar. Türkiye’ye gelecek aşının takvimi belli oldu. Sağlık Bakanlığı’nın açıklamalarından bu hafta dağıtımların olacağını biliyoruz. Heyecanla bekliyoruz. Umarız, bizim gibi kentlere de başta sağlık teşkilatında çalışanlarına ulaşır, biz de bir an önce aşımızı oluruz” şeklinde konuştu. “Aşıya karşı tepki duyanlar sadece kendilerine zararı olmayacak” Aşıya karşı olan ve aşı olmak istemeyenlerin zararının sadece kendilerine değil, herkese olacağını ve virüsün yayılımını hızlandırarak sık sık mutasyona uğrayabileceğinin de altını çizen Şener, “Bunun inanç ya da ikna ile yapılabilecek bir şey olacağına inanmıyorum ben, sonuç olarak bu bir hastalık. Bu hastalığa karşı geliştirildiği bilinen belli, farklı tiplerde aşılar var. Bu farklı tiplerdeki aşılar faz çalışmalarını tamamlamış, rüşdünü ispat etmiş olanlardan hangileri varsa, bunlar belirli komisyonlardan geçerek Türkiye’de uygulanmaya başlayacak. Yani yorum yapmak gerekirse; Titanik batarken, yemek yiyenler ile müzik eşliğinde dans edenlere benzetiyorum ben bu aşı ile ilgili olan tepkileri. Aşıya karşı tepki duyanlar ya da olmak istemeyenlerin sadece kendilerine zararları olmayacak, aynı zamanda virüsün toplumda yayılımını sabit tutacakları için sık sık mutasyonlar da ortaya çıkacak” dedi. “Her gün Türkiye’de bir yolcu uçağı düşüyor gibi düşünün” Korona virüs salgınının Türkiye’de devam ettiğini ve her gün 200 kişinin öldüğünü de son olarak sözlerine ekleyen Şener, “Şunu biliyoruz; virüsün yayılımı ne kadar fazla olursa, virüsün değişimi de o kadar fazla olacak. Bu iyi yönde de olabilir, kötü yönde de olabilir. Şu anda elimizdeki örnek kötü yönde bir mutasyon. Yarın öbür gün SARS virüsü gibi de ortadan kaybolabilir. O da başka bir konu. Ama stratejilerimizi iyi senaryolara göre değil, kötü senaryolara göre hazırlamak zorundayız. Çünkü, şu anda halihazırda Türkiye’de devam eden bir salgın var. Her gün 200 kişi ölüyor. Bunu artık insanlar kanıksadı gibi görünüyor ama şöyle düşünün; her gün bir yolcu uçağı düşüyor gibi düşünün. Yani bu travmatik bir şey. İnsanlar belki ölenleri ve yoğun bakımda yatanları gözleriyle görmedikleri için bu kadar etkilenmiyorlar” diye konuştu.
5,344
'Evlilik öncesi danışmanlık aslında bir sağlık kontrolü'
Evlilik öncesi danışmanlığın mutlaka alınması gerektiğinin altını çizen Op. Dr. Burcu Çetinkaya, düğün öncesi çiftler için merak edilenler hakkında bilgi verdi.
Sağlık
https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/evlilik-oncesi-danismanlik-aslinda-bir-saglik-kontrolu-2673044
Kadın Hastalıkları, Doğum ve Cinsel Terapi Uzmanı Op. Dr. Burcu Çetinkaya, evlilik öncesi danışmanlığın mutlaka alınması gerektiğinin altını çizdi ve düğün öncesi çiftler için merak edilenleri anlattı. Evlenmeyi planlayan birçok çift için evin düzeni, balayı planı, gelinlik ve damatlık, saç, dekorasyon, davetiyeler ve daha birçok şeyin oldukça önemli görüldüğünü söyleyen Op. Dr. Çetinkaya evlilik öncesi danışmanlığın bunların arasında genellikle görmezden gelinen fakat en önemlilerinden birisi olduğunu kaydetti. Evlilik öncesi danışmanlığın önemli bir sağlık kontrolü olduğuna dikkat çeken Op. Dr. Burcu Çetinkaya, yakında hayatlarını birleştirecek olan çiftlerin ortak hücre anemisi gibi genetik kan hastalıklarına veya hepatit B, C ya HIV/AIDS gibi enfeksiyonlara sahip olup olmadığının kontrol edildiğini belirtti. Eşlerde keşfedilen herhangi bir hastalığı birbirlerine geçirme ihtimalini önlemek amacıyla bir tıbbi konsültasyon sağlamak ve mükemmel sağlıklı bir aile planlamaya yardımcı olmak için seçeneklerin, alternatiflerin sunulduğunu anlatan Op. Dr. Burcu Çetinkaya, ayrıca evlilik öncesinde yapılan bu kontrollerin çiftlerin birbirleri ile nasıl ilgileneceği konusunda da yardımcı olduğuna dikkat çekti. “Evlilikten önce yapılabilir” Evlilik öncesi danışmanın evlilikten önce herhangi bir zamanda yapılabildiğini sözlerine ekleyen Op. Dr. Burcu Çetinkaya, ancak tavsiye edilen zaman diliminin evlilikten önceki 6 ay olduğunun altını çizdi. Bu süreçte genellikle talasemi gibi bir kan anormalliği olup olmadığını belirlemek için rutin bir kan testi ve hemoglobin analizinin yapıldığını dile getiren Op. Dr. Burcu Çetinkaya, ayrıca iltihaplanma sürecini bilmek için eritrosit sedimantasyon hızının da öğrenildiğini vurguladı. Op. Dr. Burcu Çetinkaya, Kan testi ve Rhesus faktör testi ile daha sonra doğabilecek olan bebeğin de kan grubunun bilinmesine yardımcı olur ve fetüs için oldukça yararlıdır. Böbreklerin fonksiyonlarını görmek ve böbrek yolları ya da idrar yolları ile alakalı bir problem olup olmadığını belirlemek için idrar testi gerçekleştirilir'' dedi. Op. Dr. Burcu Çetinkaya, bunun yanı sıra diyabet için kan şekeri testi, Hepatit B için HBsAG, frengi hastalığı için VDLR/RPR testi ve Toxoplasma parazit, Rubella virüsü, Sitomegalo virüsü, herpes virüsü gibi fetüs ve prematüre bebeklerde ciddi tehlikelere yol açabilecek enfeksiyonlar için TORCH testi yapıldığına dikkat çekti. Yapılması gerekli mi? Evlilikten önce birçok kişinin kafasında evlilik öncesi sağlık danışmanlığının gerekli olup olmadığına dair soru işaretleri bulunduğunu ifade eden Op. Dr. Burcu Çetinkaya, ayrıca bu testin evlenmeden önce zorunlu tutulduğuna dikkat çekerek, kanunlar gereği evlenmeden önce bütün çiftlerin evlilik öncesi danışmadan geçmesi gerektiğini sözlerine ekledi. Çünkü frengi gibi bazı hastalıklara sahip olan kişilerin evlenmesinin kanunen yasak olduğunu belirten Op. Dr. Burcu Çetinkaya, bu nedenle evlenmeden önce mutlaka sağlık testi yaptırmanın gerekliliğine dikkat çekti.
3,998
Bakan Koca'dan İstanbul için uyarılar
Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, yeni tip koronavirüs (Kovid-19) vakalarının yüzde 40'ının İstanbul'da görüldüğünü hatırlatarak, "İstanbul'daysanız, ayrılmayın. Semptomsuz bir taşıyıcı, tespit edilmemiş bir temaslı olabilirsiniz. Seyahatiniz çok gerekli değilse erteleyin." uyarısında bulundu.
Sağlık
https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/bakan-kocadan-istanbul-icin-uyarilar-2751726
Bakan Koca, Twitter'dan yaptığı paylaşımda, Kovid-19 vakalarının yoğun olduğu İstanbul için bazı uyarılarda bulundu. Türkiye'deki vakaların yüzde 40'ının İstanbul'da olduğunu hatırlatan Koca, İstanbul'daysanız, ayrılmayın. Semptomsuz bir taşıyıcı, tespit edilmemiş bir temaslı olabilirsiniz. Seyahatiniz çok gerekli değilse erteleyin. ifadesini kullandı. İstanbul'a seyahat edeceklere ilişkin de Koca, Yolculuk İstanbul'a mı? Yola çıkmadan, sağlık durumunuzu 7 gün izleyin. Ateş, kuru öksürük, yorgunluk, boğaz ağrısı, tat veya koku duyusu kaybı, solunum güçlüğü, şikayetiniz varsa seyahati erteleyin. Bir sağlık kuruşuna müracaat edin. diye uyardı. Koca, İstanbul'a dönen büyüklerin bir süre ziyaret edilmemesini de isteyerek, şunları kaydetti: Kışı daha rahat şartlarda geçirmek için şehre gelen, çoğunluğu ileri yaşlardaki nüfusu bazı riskler bekliyor. Vakaların yüzde 40'ı burada. Yüz yüze ziyaret sakıncalı. Lütfen büyüklerinizin ihtiyaçlarını telefonla öğrenin.
4,698
'Meme kanserinin belirti vermeden yakalanması çok önemli'
Prof. Dr. Sıtkı Gürkan Yetkin, “Meme kanserinin erken saptanması ve evresine göre en etkili şekilde tedavi edilmesi çok önemlidir. Kadınlarda en sık görülen kanser olan meme kanserinin görülme sıklığı, 30 yaşından sonra hızla artış gösterir” dedi.
Sağlık
https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/meme-kanserinin-belirti-vermeden-yakalanmasi-cok-onemli-2711634
Genel Cerrahi ve Cerrahi Onkoloji Uzmanı Prof. Dr. Sıtkı Gürkan Yetkin meme kanseri hakkında önemli bilgiler verdi. Prof. Dr. Sıtkı Gürkan Yetkin, “Meme kanseri kişiden kişiye farklı seyir gösterir, bazıları gürültülü ve hızlı seyrederken, bazıları da yumuşak gidişlidir. Bunun ana sebebi meme kanserinin farklı alt tiplerinin olmasıdır. Ancak en önemlisi meme kanserinin erken saptanması ve evresine göre en etkili şekilde tedavi edilmesidir. Kadınlarda en sık görülen kanser olan meme kanserinin görülme sıklığı, 30 yaşından sonra hızla artış gösterir” dedi. Erken evrede meme kanserini saptamak için ne yapılmalıdır? Prof. Dr. Yetkin şu açıklamalarda bulundu: “Meme kanserinde en önemli nokta, meme kanserinin belirti vermeden (sertlik oluşturmadan) yakalanması ve tedavi edilmesidir. Bu nedenle belirli bir yaşın üstündeki tüm kadınların meme filmi çekilerek, meme kanseri erken safhada yakalanmaya çalışılır. Buna tarama mamografisi denir. Mamografi ile bir meme kanseri kitle oluşturmadan 3-4 yıl önce yakalanabilmektedir. 40 yaşından itibaren yılda bir kere genel cerrahi uzmanınca muayene yapılmalı ve mamografi çekilmelidir. Gerekli hallerde mamografiye, meme ultrasonografisi ve meme MR incelemesi de eklenebilir. Tarama mamografilerinin dışında her ay kendisini düzenli olarak muayene eden bir kadın, memesinde ortaya çıkan bir kitleyi daha erken fark edebilir. Ancak bu durum kişilerde gereksiz endişeye yol açmamalıdır. Memede beliren tüm kitleler (sertlikler) meme kanseri değildir. Herhangi bir kitle şüphesi varsa hemen meme hastalıkları konusunda deneyimli genel cerrahi uzmanına başvurularak, doktor muayenesi yapılmalıdır. Meme kanseri nasıl tedavi edilir? Tedaviye en iyi cevap veren kanserlerden biri meme kanseridir. Meme kanseri ne kadar erken evrede yakalanırsa tedavi o kadar kolaylaşır ve etkinleşir. Erken evrelerde meme koruyucu cerrahi, yani sadece kanserli dokunun çıkarılması yeterli olabilir. Meme koruyucu cerrahi yapıldığında onkoplastik cerrahi tekniklerinin uygulanması ile tatminkar estetik sonuçlar sağlanabilmektedir. Daha ileri evrelerde meme başı ve meme cildinin korunarak ve implant (silikon) uygulanarak ameliyat mümkün olabilmektedir. Memenin korunmasını isteyen her meme kanserli kadın onkoplastik cerrahi adayıdır. Kanserin evresine ve operasyonun şekline göre cerrahi tedaviye radyoterapi ve kemoterapi eklenebilir.”
3,249
ABD'de 12-15 yaş aralığına aşı için acil kullanım başvurusu
ABD merkezli ilaç şirketi Pfizer ve Almanya merkezli biyoteknoloji firması BioNTech, ortak geliştirdikleri Kovid-19 aşısının 12-15 yaş aralığındaki çocuklara uygulanması için ABD Gıda ve İlaç Dairesine (FDA) acil durum kullanımı başvurusunda bulundu.
Sağlık
https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/abdde-12-15-yas-araligina-asi-icin-acil-kullanim-basvurusu-2777455
Pfizer ve BionTech yaptıkları ortak açıklamada, geliştirdikleri Kovid-19 aşısının 12-15 yaş arasında kullanılması için FDA'e acil durum kullanımı için başvuruda bulunulduğu belirtildi. Geçen ay yapılan araştırmada, aşının 12-15 yaş aralığında yüzde 100 etkinlik gösterdiğinin altının çizildiği açıklamada, Yaptığımız bu başvuru, küresel aşılama çabalarını genişletmek için hükümetleri destekleme çalışmalarımız için önemli bir adım teşkil etmektedir. ifadesi kullanıldı. ABD'li ilaç firması Pfizer'ın, Türk bilim insanları Özlem Türeci ve Uğur Şahin'in kurucu ortağı olduğu Alman biyoteknoloji firması BioNTech ile geliştirdiği Kovid-19 aşısı, ABD'de FDA onayı alan ve kullanılmaya başlanan ilk aşı olmuştu.
3,950
Sağlık Bakanı Koca: Aşı programımız planlandığı gibi ilerliyor
Türkiye'de 10 milyon doz aşının yapıldığını duyuran Sağlık Bakanı Koca, ""Aşı programımız planlandığı gibi ilerliyor" dedi.
Sağlık
https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/saglik-bakani-koca-asi-programimiz-planlandigi-gibi-ilerliyor-2772255
Sağlık Bakanı Koca, Twitter üzerinden Türkiye'nin aşılama çalışmalarına ilişkin açıklama yaptı. Aşı programının planlandığı gibi ilerlediğini belirten Bakan Koca, Bugün itibariyle 10 milyon doz aşı yapıldı. Emek veren tüm personelimize teşekkür ederim. Milletimiz en iyisini hak ediyor. dedi.
1,913
DSÖ'den Omicron açıklaması: Delta'dan daha hızlı
Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) Genel Direktörü Tedros Adhanom Ghebreyesus, Güney Afrika'da ortaya çıkan Omicron varyantının Delta'dan daha hızlı yayıldığını belirtti.
Sağlık
https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/dsoden-omicron-aciklamasi-deltadan-daha-hizli-2805967
Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) Genel Direktörü Tedros Adhanom Ghebreyesus, BM Cenevre Ofisi'nde görevli gazetecilerle yılın ilk ve son yüz yüze basın toplantısını gerçekleştirdi. Toplantının düzenlenmesine öncülük eden Anadolu Ajansına (AA) teşekkür eden Ghebreyesus, açıklamasında şu ifadelere yer verdi: Geçen yıl temmuz ayında sizi en son ağırladıktan, neredeyse 18 ay sonra hala salgının pençesinde olacağımızı hiçbirimiz hayal edemezdik. Bu yıl, 3. 3 milyon Kovid-19 nedeniyle yaşamını yitirdi. Bu, 2020'deki HIV/AIDS, sıtma ve tüberkülozdan ölenlerin sayısından fazla. OMICRON DELTA'DAN DAHA HIZLI Ghebreyesus, dünyada endişeye neden olan Kovid-19'un Omicron varyantına ilişkin ise Artık Omicron'un Delta varyantından önemli ölçüde daha hızlı yayıldığına dair tutarlı kanıtlar var. Ayrıca aşılanmış veya Kovid-19'dan iyileşmiş kişilerin enfekte olma veya yeniden enfekte olma olasılığı daha yüksek. bilgisini paylaştı. Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) Genel Direktörü Tedros Adhanom Ghebreyesus Noel Bayramı ve yılbaşı tatilinde ülkelerin büyük kalabalıkların katılacağı organizasyonları iptal etmesi gerektiğini vurgulayan Ghebreyesus, Ülkeler bu festival döneminde daha çok dikkatli olmalı ve toplu kalabalıklara kısıtlama getirmeli. Bu dönemde böylesine organizasyonları ertelememiz daha fazla hayat kurtaracak. dedi. 2022 SALGININ BİTTİĞİ YIL OLMALI Ghebreyesus, Kovid-19 hatırlatma dozuna karşı olmadıklarını fakat dünyanın pek çok fakir ülkesinde nüfusun büyük bölümünün tek doz aşı olamamasının adaletsiz olduğunu vurguladı. AA muhabirinin, salgının 2022'deki gidişatıyla ilgili senaryolara ilişkin sorusunu cevaplayan Ghebreyesus, tahminde bulunmanın zor olduğunu ve çetin bir kışın kendilerini beklediğini vurguladı. Ghebreyesus, Kovid-19'a karşı korunmak için artık ülkelerin elinde araçlar ve tedavi yöntemleri olduğunu belirtti, salgında dayanışma içerisinde hareket edilmesinin şart olduğunun altını çizdi. 2022'nin salgının bittiği yıl olması gerektiğini vurgulayan Ghebreyesus, Ama aynı zamanda tüm ülkelerin gelecekte bu ölçekte bir felaketi önlemeye yatırım yaptığı bir yıl olmalı. şeklinde konuştu. İlgili Haberler Koronavirüsün Omicron mutasyonu 89 ülkeye sıçradı Uğur Şahin'den Omicron varyantı açıklaması: Üçüncü dozdan kaçabilir Yemek yerken dikkat! Omicron varyantı belirtisi olabilir!
4,802
'Oruç tutmak bağışıklık sistemini güçlendirebilir'
Dr. Yüksel Büküşoğlu, oruç tutmanın bağışıklık sistemini güçlendirebileceğini söyledi.
Sağlık
https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/oruc-tutmak-bagisiklik-sistemini-guclendirebilir-2707336
Ramazan ayının gelmesiyle Müslümanlar farz ibadeti olan oruç tutmaya başladı. Orucun sağlığa faydalı olabileceğine dikkat çekiliyor. Kök Hücre Tedavisi Uzmanı Dr. Yüksel Büküşoğlu, oruç tutmanın bağışıklık sistemini güçlendirebileceğine dikkat çekti. Dr. Büküşoğlu, Oruç tutmak, vücudumuzun bazı eski bağışıklık hücrelerini temizlemeye ve yenilerini üretmeye teşvik edebiliyor. dedi. Oruç tutmanın vücutta enerji için yağların yakılmasına yani ketojenik bir duruma yol açtığını söyleyen Dr. Büküşoğlu, Bu keton cisimler de sağlığı ve yaşlanmayı etkileyen birçok protein ve molekülün salınımını, aktivitesini düzenlemektedir. Bu durum, vücutta inflamasyon ve oksidatif stresi azaltmakta, bunun yanı sıra bağışıklık sisteminin onarım ve yenileştirme mekanizmalarının uyarılmasını sağlayarak bağışıklık sistemini güçlendirebilmektedir. diye konuştu. Bilimsel çalışmalar oruç tutmanın birçok faydası olduğunu gösteriyor ABD'de John Hopkins Üniversitesi'nde yapılan araştırmaya değinen Dr. Büküşoğlu, Günde 16 saat aç kalındığı, geri kalan diğer 8 saat içerisinde ise beslenme işlevlerini gerçekleştirmenin, yani oruç tutmanın bağışıklık sistemi hücrelerini yenileyen ve güçlendiren birçok faydası olduğunu gösteriyor. Oruç tutmak, vücudumuzun bazı eski bağışıklık hücrelerini temizlemeye ve yenilerini üretmeye teşvik edebiliyor. şeklinde konuştu. Kök hücreleri sağlıklı tutar Dr. Büküşoğlu, 16 saatlik açlık, diğer kalan 8 saatlik periyod içerisinde ise beslenmenin, yani oruç tutmanın vücuttaki kök hücrelerin diri, canlı, sağlıklı ve yeterli sayıda tutulmasına yardımcı olduğu bilimsel çalışmalarla ortaya konduğunu söyledi. Dr. Yüksel Büküşoğlu, yaşlı ve kronik hastalığı olan kişilerin mutlaka doktorlarına danışarak oruç tutmaları gerektiği ve yeteri kadar sıvı almaları konusunda dikkatli olmaları konusunda uyardı ve Belki de kök hücre tedavisi öncesi hastalarımıza kontrollü bir şekilde oruç tutmalarını önermemiz mümkün olabilecek. dedi.
31
Uzmanlardan çarpıcı uyarı! Belirtileri karıştırmayın! Sonuçları çok ciddi olabilir...
Baharın gelmesiyle birlikte alerjilerde de artış görüldü. Çoğu zaman bahar alerjisi ile soğuk algınlığının birbirine karıştırıldığını ifade eden uzmanlar yanlış tedavinin ciddi sonuçlar doğurabileceği konusunda vatandaşları uyardı.
Sağlık
https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/uzmanlardan-carpici-uyari-belirtileri-karistirmayin-sonuclari-cok-ciddi-olabilir-2941569
Kayseri Şehir Hastanesi Çocuk İmmünoloji ve Alerji Bilim Dalı Başkanı Doç. Dr. Murat Cansever, atmosferde ağaç, çayır, çimen, ot ve tahıllardan yansıyan çok çeşitli polenler bulunduğunu, bunların da alerjik bireylerde şeffaf burun akıntısı, tıkanıklığı, burunda ve gözlerde kaşıntı, kızarma, hapşırık gibi semptomlara sebep olduğunu belirtti. Cansever, polenlerin martla başlayıp ekim ayına kadar yoğun şekilde bulunduğunu, bu aylarda hastaların şikayetlerinin arttığını, kış aylarında ise rahatladığını ifade etti. ALERJİ VE GRİBAL ENFEKSİYONLAR SIKLIKLA KARIŞTIRILIYOR Sıklıkla gribal enfeksiyonlarla bahar alerjisinin aileler tarafından karıştırıldığını belirten Cansever, Çocuk grip oldu sanılıyor, enfeksiyonlara bağlı gribal enfeksiyonmuş gibi tedavi ediliyor. Bunları ayırmanın yolu şöyledir, alerjik hastalarda şeffaf bir burun akıntısıyla birlikte polenlerin geldiği dönemde tetiklenen, uzun süren semptomlar vardır. Gribal semptomlarda ise ateş eşlik eder, halsizlik, üşüme, titreme eşlik edebilir. Gribal enfeksiyon bir hafta, 10 gün sürer ama alerjik burun iltihabı olan bir çocuk, polenlere maruz kaldığı sürece etkin bir tedavi almazsa sürekli bu şikayetler devam edecektir. Soğuk algınlığıyla karıştırılırsa gereksiz tedavi maliyetlerine ve gereksiz tedavi yan etkilere yol açar. Ayrıca tedaviden sonuç alınamayacak hale gelinebilir. dedi. Cansever, bahar alerjisinin çocukların yaşam kalitesini ciddi manada etkileyebildiğini, oyun alışkanlıklarını, arkadaşlık ilişkilerini bozduğunu, ders başarılarını ve uyku kalitelerini düşürebildiğini dile getirdi. BAHAR ALERJİSİ ASTIMA DÖNÜŞEBİLİR Bahar alerjisinde tedavi etkinliği kontrol edilmezse astım için de risk oluşturduğuna dikkati çeken Doç. Dr. Cansever, Semptomlarını durdurduğunuz hasta da astım olabilir. Ancak bu hastalarda alerji bulgularının yanında aynı zamanda nefes darlığı, göğüste sıkışma, öksürük krizleri, sabaha karşı olan öksürükler, eforla hareketli öksürükler, grip olduğu zaman 10 günden uzun süren öksürükler gibi şikayetlerin olması astım için çağrıştırıcıdır, o açıdan da uyanık olmak lazım. ifadelerini kullandı. ALERJENDEN KORUNMA YOLLARI Her bölgenin kendine özgü bitki örtüsü bulunduğunu, alerji tedavilerinde de bunun dikkate alınması gerektiğini belirten Cansever, alerji hastalarına semptom giderici tedavinin yanında burun spreyi, göz damlası gibi ilaçlar verildiğini, hasta bunlara yanıt vermezse, yaşam kalitesi çok bozuluyorsa, okul, iş gücü kaybı oluyorsa aşı tedavisi uygulandığını aktardı. Bu hastaların tedavisindeki en önemli yöntemin alerjenden korunma olduğunu vurgulayan Cansever İstediğiniz kadar ilaç verin, çocuk ağacın altında piknik yapıyorsa, o polene yoğun bir şekilde maruz kalıyorsa şikayetleri kontrol altına girmeyecektir. Birincil yöntem korunma, polenlerden uzak durma. Gözlük, maskeyle o alanlara çıkabiliriz. Evimizi, polenlerin daha az yoğun olduğu akşam saatlerinde, yağmurlu saatlerde havalandırmalıyız. Çocuklar dışarıdan geldiği zaman, aile bireyleri dışarıdan geldiği zaman kıyafetleri hemen hızlı bir şekilde çıkarıp saçımızı yıkamalıyız. Balların içinde ciddi manada polen ekstresi olabiliyor. Bal yedikleri zaman bu çocukların şikayetleri artıyor. Hatta aileleri bazen bize diyorlar ki 'Hocam şikayetleri geçmiyor.' Meğer çocuğa sabah akşam öksürmesin diye bal veriyor, o da öksürüklerini daha da arttırıyor. dedi. ATMOSFERDE NE VARSA ONA DUYARLI OLURSUNUZ Bölgesel iklim ve bitki örtüsünün alerjenlere olan etkisine değinen Cansever, sıcak iklimin hakim olduğu Güneydoğu Anadolu gibi bölgelerde küf mantarı ve ev tozu akarı daha az olurken Karadeniz'de ise nem ve rutubetten dolayı bu alerjenlerin pik yapabileceğini ön görebildiklerini belirtti. Mardin'de bu konuda bir çalışma yaptığını anlatan Cansever, Şehrin atmosferinde hangi polenler olduğu ölçülmüştü daha önce. Ben de bu ölçümle klinikteki karşılaştığımız sonuçlar aynı mı diye araştırdım. O polenlerin solüsyonlarını aldım, alerji şikayeti olan çocuklara test yaptım. Havadaki neyse ciltteki de o çıktı. Atmosferde ne varsa ona duyarlı olursunuz, neye maruz kalırsanız ona alerjiniz gelişir. dedi. Cansever, alerjik hastalıklarda tek bir nedenin söz konusu olmadığını, genetik altyapıdan doğum şekline, gebelikte geçirilen olaylardan mikro çevreye, kullanılan antibiyotiklere kadar pek çok etkenin bunu tetikleyebileceğini sözlerine ekledi. İlgili Haberler Boyunuz kısaysa dikkat! Kalçanızda problem olabilir: 6 santimetre birden Bilim insanlarından net uyarı! Orucu yanlış tutuyorsunuz
3,502
Pfizer-BioNTech aşısı mutasyon türlerini etkisiz hale getirebilir
Pfizer-BioNTech tarafından üretilen yeni tip koronavirüs aşısının, virüsün ilk kez İngiltere ve Güney Afrika'da görülen türlerine karşı etkili olabileceği bildirildi.
Sağlık
https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/pfizer-biontech-asisi-mutasyon-turlerini-etkisiz-hale-getirebilir-2768094
Pfizer ve BioNTech firmalarından yapılan açıklamada, aşının, Kovid-19'un ilk kez İngiltere ve Güney Afrika'da rastlanan N501Y ve E484K mutasyonlarına sahip türlerini etkisiz hale getirip getirmeyeceğine dair yürütülen araştırmanın bulguları paylaşıldı. Sonuçları Nature Medicine dergisinde yayımlanan araştırma çerçevesinde, bilim insanları, Kovid-19'un yeni türlerindeki mutasyon kombinasyonlarını düzenledi ve 20 katılımcıdan alınan serumlar üzerinde denedi. Serumların, 3 hafta arayla 2 doz yapılan Pfizer-BioNtech aşısının oluşturduğu bağışıklıktan 2 ila 4 hafta sonrasında elde edildiği belirtildi. Kovid-19'un yeni türlerine karşı test edildiğinde mutasyonlu virüsleri etkisiz hale getirebildiği gözlenen serumların, E484K mutasyonunu etkisizleştirme kabiliyetinin ise N501Y mutasyonuna kıyasla biraz daha düşük olduğu ifade edildi. Araştırmaya, İngiltere ve Güney Afrika'da ortaya çıkan türlerde görülen ve virüse taç görünümü veren sivri uçlarla ilgili tüm mutasyonların dahil edilmediği bilgisi paylaşıldı. Nottingham Üniversitesi Moleküler Viroloji Profesörü Jonathan Ball, araştırmanın bulgularının ümit verici olduğu değerlendirmesini yaptı. Oxford-AstraZeneca aşısının, Güney Afrika'da görülen mutasyonlu Kovid-19 türüne karşı etkisinin minimum düzeyde olduğu açıklanmıştı.
7,700
Orucun beyin üzerindeki inanılmaz etkisi
Uzmanlar Ramazanda tutulan orucun insan vücuduna bir çok faydasının olduğunu söylüyor. Strese de iyi gelen oruç bakın beyni nasıl etkiliyor.
Sağlık
https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/orucun-beyin-uzerindeki-inanilmaz-etkisi-30784
Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Biyokimya Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Cemal Çevik, ramazan boyunca oruç tutanların beyninde ve ruh dünyasında büyük değişimler yaşandığını belirterek, Ramazanda beyin, nefis-i emmarenin (kötülüğü emreden nefis) uyarılarından daha az etkilenir. Ramazanın son 10 gününde durumumuz budur. Biyolojik bedenimiz artık bu son 10 günde kendisine ulaşacak Kadir'i beklemektedir dedi. Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Biyokimya Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Cemal Çevik, ramazan boyunca gündüz yerine gece yiyen ve az uyuyan oruçluların biyolojik saatlerinin değiştiğini, oruçluların kıtalararası yolculuk yapmış gibi olduğunu, yeni yaşam tarzına adaptasyonda zorlandığını, hayat tarzının değişmesinin, hormonların salınım saatleri, hücrelerin kullandığı yakıtlar, hücredeki sentez ve parçalanma işlevlerinin zamanlarını değiştirdiğini belirtti. STRESTEN KURTULMANIN İLACI ORUÇ Bu tip yaşam tarzı değişikliklerinin vücut tarafından stres olarak algılandığını ifade eden Çevik, Oruç bir stres oluşturarak bir mücadeleye zorluyor. Ramazanla stres egzersizine başlıyoruz dedi. Modern insanın en büyük problemi olan stresten kurtulmanın en iyi ilacının oruç olduğunu dile getiren Çevik, Stresten kurtulma, yeni şartlara uyum sağlamayla söz konusu olabiliyor. Bunun en iyi yolu da uyku ve yeme içme düzeninin değiştirilmesinden geçiyor şeklinde konuştu. 3 HAFTA GEREKİYOR Prof. Dr. Çevik, yoğun stresin etkilerinden kurtulmak için gerekli olan sürenin 3 hafta olduğunu belirterek, Ramazan ayı 30 gün olduğuna göre tutulan oruçla yaklaşık 20. günün sonunda artık yeni yaşam tarzına alışmış ve ramazan başındaki ağır stresten kurtulmuş oluruz ifadesini kullandı. BEYİN TAM KAPASİTEYLE ÇALIŞIYOR Beynin, diğer hücrelerden farklı olarak oruç esnasında tam kapasiteyle çalıştığını, diğer organların çalışmaları azaldığı için beyne daha az uyarı gittiğini bildiren Çevik, Böylece beyin, nefis-i emmarenin (kötülüğü emreden nefis) uyarılarından daha az etkilenir. Ramazanın son 10 gününde durumumuz budur. Biyolojik bedenimiz artık bu son 10 günde kendisine ulaşacak Kadir'i beklemektedir diye konuştu. BİN AYDAN DAHA HAYIRLI Prof. Dr. Çevik, Kadir Gecesi'nin, bütün dünya göz önüne alındığında 24 saat sürdüğünü, bu bir günlük sürenin bin aydan daha hayırlı olduğunu anımsatarak, şu bilgileri aktardı: Kadir Gecesi'nde halklar, ölçüler alemi dediğimiz içinde yaşadığımız alemle, boyutsuzluk alemi dediğimiz emirler alemi iç içe giriyor, iki alemin birbirine kapısı açılıyor. İç dünyamızda da kalp kapımız açılıyor. Emirler alemindeki ruh, nefis alemine uzanıyor. İnanmış akıl olan imanımız, ruh aleminde dolaşmaya başlıyor, sırlar keşfediliyor, biyolojik bedenimize keşifle elde edilen güzellik programları yerleştiriliyor. Ramazan sonunda, gelecek seneki Kadir Gecesi'ne kadar bu bilgiler kullanılıyor. Ramazanın sonu bayram. Bayramla ruhun nefis karşısındaki zaferi ve kazanılan yeni bilgi ve tecrübelerin heyecanı yeni bir derecede kutlanıyor.
7,408
Kemik iliği nakli bekleyenlere müjde
Türk Kızılayı Genel Başkanı Ahmet Lütfi Akar, kemik iliği naklinde kök hücreyi sağlayacak olan donörleri kaydetmeye başladıklarını belirtti
Sağlık
https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/kemik-iligi-nakli-bekleyenlere-mujde-58704
Türk Kızılayı Genel Başkanı Ahmet Lütfi Akar, beraberinde genel başkan yardımcısı ve yönetim kurulu üyeleri ile birlikte Türkiye Kızılay Derneği Zonguldak Şubesi’ni ziyaret etti. Burada Kızılay üyeleri ile bir araya gelen Ahmet Lütfi Akar, kemik iliği nakline ilişkin yapılan çalışmaları aktardı. Bülent Ecevit Üniversitesi’nde bu yıl dördüncüsü gerçekleştirilecek olan kan bağış kampanyasına da katılacak olan Akar, “Dünden beri bu organizasyonu gerçekleştiren Zonguldak Şube Başkanımız Nihat Aygün’e teşekkür ediyorum. Çok güzel bir organizasyon yapmışlar. Buraya gelme sebebimiz Türk Kızılayı olarak olağanüstü kongre sürecindeyiz. Bu kongrenin usulü çerçevesinde bölge toplantıları yapıyoruz ve bölge toplantımızı kentinizde yaptık. Çevre il ve ilçelerdeki tüm arkadaşlarımız katıldılar. El birliğiyle bir kongreye gidiyoruz. Allah Kızılay’a hizmet eden arkadaşlarımızı mahcup etmesin. Dünya bazında global bir iyilik örgütü olma yolunda hızlı adımlar atıyoruz. Kızılay ve Kızılhaç da yönetimde görevler almaktayız. 24 ülkede 1 milyar TL’lik yani 1 katrilyonluk yardım hizmeti yerine getirdik. Dünya’da birçok devletin dahi yapamadığı bir organizasyondur. Bunu biz başardık. Somali’de, Suriye sınırında Kenya’da ve Nijerya’da faaliyetler yaptık. Orta Asya’da yardıma ihtiyacı olanların yanında olduk. Her zaman mazlumun yanında olan bir kuruluş olarak hizmet etmeye devam ediyoruz. Bu işlerimizi hem yurt içinde hem yurt dışında yaptığımız çalışmalara devam edeceğiz” diye konuştu. “İHTİYAÇLAR TÜRKİYE’NİN VERİ BANKASINDA” 2005 yılında gönüllü ve güvenilir kan bağışı başladığında 305 bin ünite kan bağışı alabildiklerini hatırlatan Genel Başkan Ahmet Lütfi Akar, kök hücre çalışmaları ile ilgili de şu ifadelere yer verdi: “2005 yılında gönüllü ve güvenilir kan bağışı başladığında 305 bin ünite alabiliyorduk. 2014 yılında ise 1 milyon 865 bin kan bağışı alarak yaklaşık 5 milyon kişinin ihtiyacını karşıladık. Bugün geldiğimiz noktada Sağlık Bakanlığı ile birlikte kemik iliği nakliyle ilgili kök hücreyi sağlayacak olan donörleri kaydetmeye başladık. Sağlık Bakanlığı ile birlikte bir lansman yaparak bunu kamuoyuna açıklayacağız. 4-5 ay olmasına rağmen 40 bine yakın bir donör sağladık. 4 milyon 500 bin veri tabanı olduğunu düşünürsek kök hücrede başarı bize adım adım yaklaşmaktadır. Kemik iliği nakli ihtiyacı olanların ihtiyaçları yurtdışından aranmak yerine Türkiye’nin veri bankası olan Kızılay’dan temin edilecektir. Böyle büyük bir probleme de el atmış olacağız.” Programda, Çatalağzı beldesinde ikamet eden bir engelli vatandaşın yakınına da tekerlekli sandalye teslim edildi. Ayrıca, Kızılay’a 200 bin TL değerinde solunum maskesi hibe eden firmanın ortağı Fatih Furtun’a teşekkür plaketi verildi.
1,950
Son dakika: Türkiye'de 6 Omicron varyantı tespit edildi
Son dakika haberi: İlk olarak Güney Afrika'da ortaya çıkan koronavirüsün yeni mutasyonu Türkiye'de iki ilde tespit edildi. Bakan Koca yaptığı açıklamada İstanbul'da 1 İzmir'de ise 5 kişide Omicron varyantının tespit edildiğini açıkladı.
Sağlık
https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/son-dakika-turkiyede-6-omicron-varyanti-tespit-edildi-2805001
Son dakika haberi: İlk olarak Güney Afrika'da ortaya çıkan koronavirüsün yeni mutasyonu Türkiye'de iki ilde tespit edildi. Bakan Koca yaptığı açıklamada İstanbul'da 1 İzmir'de ise 5 kişide Omicron varyantının tespit edildiğini açıkladı. 6 vakanın hastaneye ihtiyaç duymadığını belirten Bakan Koca, Son derece belirtileri hafif, ayaktan takip edilen, herhangi bir sorunu olmayan hastalar ifadelerini kullandı. DÜNYAYI OMİCRON VARYANTI SARDI DSÖ geçtiğimiz günlerde yaptığı açıklamada toplamda 57 ülkede Omicron varyantına rastlandığını duyurmuştu. DSÖ’den yapılan açıklamada, Güney Afrika’daki vaka sayılarının bir hafta içerisinde iki kat arttığına vurgu yapılırken, Zimbabve, Mozambik, Namibya en çok vakanın kaydedildiği ülkeler olarak belirlendi. OMİCRON VARYANTI NEDİR ? DSÖ varyantları tanımlamak için 'Alfa', 'Beta' ve 'Delta' gibi Yunan harflerini kullanıyor be bunun 'bilimsel olmayan izleyiciler tarafından tartışılmasının daha kolay ve daha pratik olacağını' belirtiyor. Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ), Omicron (B.1.1.529) varyantının ilk olarak Güney Afrika’da tespit edildiğini ifade etti. Varyantın ismi başta ‘Nu’ olarak biliniyordu. DSÖ, Omicron varyantının Delta ve diğer varyantlara göre daha hızlı yayılıp yayılmadığının henüz belli olmadığı bilgisi paylaştı. Bunun yanında Omicron varyantına karşı aşıların ne denli etkili olup olmadığının belirlenmesi konusunda çalışmaların sürdüğü bildirildi. OMİCRON VARYANTI BELİRTİLERİ NELERDİR? Güney Afrika'da ortaya çıkan varyant ile ilgili açıklamalarda bulunan Güney Afrika Tabipler Birliği (SAMA) Başkanı Dr. Angelique Coetzee, İngiliz The Telegraph'a konuştu. Coetzee, Wuhan ve Delta'da görülenin aksine bu varyant ile enfekte olanlardan hiçbirinin koku veya tat alma duyusunu kaybetmediğini belirtti. Bir veya iki gün boyunca kas ağrısı ve yorgunluk ile kendini iyi hissetmeyen hafif bir hastalık sunuyor. Bu varyanta yakalananlarda hafif bir öksürük olabiliyor. Uzmanlar, yeni varyantın aşıların etkinliğini sınırlasa bile, aşıların sağladığı korumayı tamamen ortadan kaldırmasının olası olmadığını belirtiyor. İlgili Haberler Bill Gates'ten Omicron varyantı açıklaması: Pandemi için kritik tarihi duyurdu İngiliz uzmanlardan Omicron uyarısı! 75 bin kişi ölebilir Son dakika! 11 Aralık koronavirüs tablosu: Vaka ve vefat yükseldi
4,775
Reflü hastaları bunlara dikkat etmeli
Reflü hastalarının yatmadan iki-üç saat önce yemekten kaçınması gerektiğini belirten Dr. Erkan Koçyıldız "Yemeklerin yağ içeriğini ve baharatı azaltmalı. Kahve, çay, gazlı içecekler ve çikolata alımını minimuma indirmeli." dedi.
Sağlık
https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/reflu-hastalari-bunlara-dikkat-etmeli-2708586
Çamlıca Medipol Üniversite Hastanesi Dahiliye Uzmanı Dr. Erkan Koçyıldız, reflü hastalarını uykusuzluğa ve yağlı yiyeceklere karşı uyardı. Dr. Koçyıldız, reflünün gastrite neden olamayacağını belirterek Reflü, mide içeriğinin yemek borusuna geri kaçmasıdır. Normalde bu fizyolojik bir olay. Bu durum sık aralıklarla tekrarladığında, uzun sürdüğünde ve özellikle uyku sırasında oluştuğunda artık reflü hastalığı söz konusudur ve genellikle yemek borusunda değişik derecelerde olabilen hasarlanma ve çeşitli semptomlarla birliktedir. dedi. Baharatı azaltın Yemek borusuna ait hastalıklarda, mide boşalma bozukluklarında ve mide fıtığı durumunda reflünün olabileceğine değinen Dr. Koçyıldız, Reflü hastaları yatmadan iki-üç saat önce yemekten kaçınmalı. Yemeklerin yağ içeriğini ve baharatı azaltmalı. Kahve, çay, gazlı içecekler ve çikolata alımını minimuma indirmeli. Ayrıca bu hastalar sigara ve alkol kullanmamalı, fazla kilolarını vermeli, sıkı iç çamaşırı ve kıyafet giymemeli, yatak baş kısmını yükseltmek gibi önlemler almalı. Stres ve uykusuzluk reflü şikayetlerini artırabilir. Bu durumlar midede asit salgısı artışına sebep olur ve mide içeriğinin geriye kaçışını kolaylaştırır. Genel olarak yağlı yiyecekler reflüyü artıracağı için sakınmak gerekir. Sakız çiğnemek hava yutulmasını artırarak reflüyü tetikler. Tedavisi ise ilaç, endoskopik ve cerrahi müdahaledir. Hastalığın seyri hastadan hastaya farklı olabileceğinden her hastada ayrı bir yaklaşım gerekir. Yemek borusu kanseri, mide ülseri ve mide kanseri, duodenum ülseri, safra kesesi taşı, kalp damar hastalığı gibi bir çok hastalıkta da mide yanması şikayeti olabilir.
5,044
Koronavirüsü sigara içenleri daha çok etkiliyor
Dünyanın ve Türkiye’nin bir numaralı gündem maddesi haline gelen korona virüsüyle ilgili açıklamalarda bulunan Dr. Melike Yavuz, sigara kullananlar bireylerde hastalığın daha ağır seyrettiğini söyledi. Yavuz, “Sigara için güvenli bir düzey yoktur” dedi.
Sağlık
https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/koronavirusu-sigara-icenleri-daha-cok-etkiliyor-2697544
Henüz aşısı bulunmayan ve dünyada binlerce kişinin ölümüne neden olan korona virüsü, en çok kronik hastalıkları bulunan kişileri etkiliyor. Çin’deki salgın sırasında yürütülen bilimsel çalışmalar, insana virüsün nasıl geçtiğini henüz açıklanamazken, çalışmalar virüsün bir noktada mutasyon geçirdiği ve insandan insana bulaşacak bir zincir olduğunu ortaya koyuyor. Hayvanlardaki korona virüslerin nadiren insanları infekte ettiğini söyleyen Bahçeşehir Üniversitesi Tıp Fakültesi Halk Sağlığı Anabilim Dalı Başkanı Dr. Melike Yavuz, risk gruplarından doğru bilenen yanlışlara kadar birçok konuda uyarılarda bulundu. GENÇ VE AKTİF BİREYLER TAŞIYICI KONUMUNDA Dr. Melike Yavuz, korona virüslerin hem insanlarda hem de hayvanlarda yaygın olan bir virüs olduğunu ve yeni korona virüsün ise asıl konakçısı olan yarasalardan bir ara konakçı aracılığıyla insana geçtiğini belirterek şunları söyledi; “Korona virüsler, develer, sığırlar, kediler ve yarasalar dahil olmak üzere birçok farklı hayvan türünde yaygın olan büyük virüs ailesidir. Bu virüslerin bazıları insanlarda soğuk algınlığı olarak adlandırdığımız hastalığa neden olmaktadır. Soğuk algınlığını hepimiz hayatımızın bir döneminde yaşamışızdır. Basit üst solunum yolu belirtileri ile tedavi gerekmeden kısa sürede iyileşir. SARS-CoV-2 olarak adlandırılan yeni korona virüsün yaptığı hastalığın adı ise COVİD-19’dur. Hastalık çok hafif olgulardan çok ağır ve ölümcül olgulara kadar değişen geniş bir spektrumda seyretmektedir. 60 yaş üzerinde daha ağır seyreden hastalık yaş ilerledikçe daha da ağırlaşmaktadır. Kalp, tansiyon, şeker ve akciğer hastalığı olanlar ise hastalık açısından riskli gruptadır. Bu tür kronik durumu olanların ve yaşı ileri bireylerin daha dikkatli olmaları gerekir. Ancak riskli grupları korumak için genç ve aktif bireylere daha fazla sorumluluk düşmektedir. Çünkü kendileri hastalığı hafif belirtilerle atlatırken riskli bireylere bulaştırma riski taşırlar.” “SİGARAYI AZALTMAK RİSKİ AZALTMAZ” Virüsün sigara içen bireyleri daha çok etkilediğini altını çizen Yavuz, “Korona virüs solunum yollarını etkileyen bir hastalıktır. Ağır vak’alarda solunum yetmezliği ve akciğer organ yetmezliği gelişir. Ölüme neden olan da daha çok bu durumlardır. Sigara bilindiği üzere en çok akciğerlerimizi etkiler. Sigara içenlerin akciğerlerinde içilen sigara miktarı ve süresine göre değişken olmakla birlikte hasar gelişir. Hastalığın sigara içenlerde daha ağır seyretmesinin temel nedeni budur. Sigarayı azaltmak bu riski azaltmaz. Bilimsel çalışmalar sigara bırakma ne kadar erken gerçekleşirse sigarayla ilişkili hastalık riskinin de o kadar azaldığını göstermektedir. 30 yaşından önce sigara bırakanların sigarayla ilişkili hastalık riski zaman içinde hiç sigara içmemişlerle aynı seviyeye inmektedir. Sigarayı azaltmayı değil bırakmayı öneriyorum. Çünkü sigara için güvenli bir düzey yoktur. Günlük bir sigaranın bile kalp damar hastalığı riskini artırdığına dair yayınlar vardır” şeklinde konuştu. “MASKE ÇOĞUNLUKLA BİLİNÇSİZCE KULLANILIYOR” Virüsle ilgili doğru bilinen yanlışlar hakkında da bilgi veren Dr. Melike Yavuz, “Bu konuda en önemlisi ve etkilisinin el yıkama olduğunu söyleyebiliriz. Çok basit ve klişe geldiği için pek itibar görmüyor. Onun yerine virüsten korunmada etkisi ispatlanmamış başka şeylere daha çok itibar ediliyor. Sarımsak, sirke, burnun tuzlu suyla yıkanması vb. birçok şeyden bahsediliyor. Bilimsel olmayan hiçbir şeye itibar edilmemeli. Tüm virüs, bakteri ve mantarlara karşı etkisi kanıtlanmış en etkin korunma yöntemi el yıkamadır. Bol su ve sabunla sık sık ve en az 20 saniye etkin el yıkamak. En önemli diğer bir yanlış ise herkesin bilinçsizce maske kullanması. Evet maske çok etkin bir yöntem. Ancak doğru kullanılırsa etkili olur. Oysa maske çoğunlukla bilinçsizce kullanılıyor. Maske takmadan önce ellerin iyice yıkanmış olması gerekir. Maskeyi düzeltmek için sık sık elimizi yüzümüze götürmememiz gerekir. Aksi durumda maskede biriken mikroplarla temas etmiş oluruz. Maskenin kullanıldıktan sonra hemen çöpe atılması ve sonra da ellerin yine etkin bir şekilde yıkanması gerekir. Oysa bu maskeler gün boyu tekrar tekrar kullanılıyor, sık sık düzeltmek ya da hava almak için elle temas ediliyor. Maske kullanımı öncesi ve sonrasında da el yıkama alışkanlığımız olduğunu pek düşünmüyorum. Bu şekilde yanlış kullanıldığında da bir korunma yöntemi, infeksiyonu yayan bir bulaşma kaynağı haline geliyor. Doğrusu maskeyi hasta olanların kullanması. Bu daha az maliyetli etkin bir çözüm olacaktır. Böylece daha az maske kullanımı ile daha etkin bir korunma sağlanacaktır.”
2,267
Kabus güçlenerek döndü! Hızla yayılıyor! Sonuç negatif semptomları pozitif
Dünya koronavirüsle mücadele etmeye çalışırken kışın gelmesiyle birlikte yeni salgınlar da yayılıyor. Uzmanlara göre grip vakaları güçlenerek aramıza döndü, 15 ila 44 yaş arasında hızla yayılıyor. Hastaların koronavirüs testleri negatif çıksa bile semptomları koronavirüs kadar ağır.
Sağlık
https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/kabus-guclenerek-dondu-hizla-yayiliyor-2798463
Dünyada koronavirüsle mücadele ediyor. Aynı zamanda kışın gelmesiyle birlikte yeni salgınlar da kapıda. Uzmanlara göre geçen yıl çok az görülen grip vakaları güçlenerek aramıza döndü. Geçtiğimiz yıl sosyal mesafe, maske ve el dezenfektanı gibi önlemler nedeniyle grip vakalarının düşmesine neden olmuştu. Avrupa’da şiddetli soğuk algınlığına benzer bir hastalık, 15 ila 44 yaş arasında hızla yayılıyor. GRİP KARŞISINDA ZAYIFIZ Süper grip olarak tanımlanan grip benzeri soğuk algınlığı hakkında çok sayıda şikayet görüldü. Doktorlar PCR testlerinin negatif olmasına rağmen Kovid benzeri semptomlar tanımlayan hastalarda artış olduğunu bildirdi. Soğuk algınlığı ve grip, öksürük veya nefes almada zorluk ile ilgili şikayetler özellikle İngiltere’de artış gösterdi. Kovid kısıtlamaları, insanların soğuk algınlığına duyarlılığını arttırmış olabilir. Buna bağışıklık borcu deniliyor. Bu, normal düzeyde virüs ve bakteriye maruz kalmamış kişilerin bir virüsle temas ettiğinde enfeksiyonlarda bir artış yaşadığında ortaya çıkıyor. Cardiff Üniversitesi'nden Prof. Ronald Eccles, şu anda dolaşan “süper girp”in solunum sinsityal virüsü (RSV) olduğuna inanıyor. DURDURMAK NEREDEYSE İMKANSIZ RSV ile ilgili sorunlardan biri, oldukça bulaşıcı olması. Öksürme ve hapşırma yoluyla bulaşıyor. Koronavirüsten farklı olarak eller ve yüzeyler yoluyla da yayılır. Bu, virüsün sınıflardaki çocuklar arasında yayılmasını durdurmanın neredeyse imkansız olduğu anlamına geliyor. Süper grip hastaları sinüs ve göğüs enfeksiyonları, öksürük, boğaz ağrısı, yorgunluk ve tat ve koku kaybı gibi belirtiler gösteriyor. Çoğu vaka ağrı kesici ve dinlenme youluyla tedavi edilebiliyor. Prof Eccles, aylarca süren karantinanın soğuk algınlığına neden olan virüslere karşı bağışıklığımızı azalttığını söyledi. Uzmanlar belirti gösteren insanlara Özellikle çok sayıda insanla düzenli olarak temas halinde olduğunuz bir görevdeyseniz Kovid testi yaptırmanız önemlidir dedi.
6,595
Kalp krizi geçiren yaşlı kadının yardımına ambulans helikopter yetişti
Samsun'da kalp krizi geçiren yaşlı kadının yardımına ambulans helikopter yetişti.
Sağlık
https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/kalp-krizi-geciren-yasli-kadinin-yardimina-ambulans-helikopter-yetisti-191144
Samsun'un Ladik ilçesinde kalp krizi geçiren 65 yaşındaki Ayşe Çetintaş, Ladik Devlet Hastanesine kaldırıldı. Samsun Eğitim ve Araştırma Hastanesine sevkine karar verilen yaşlı kadın için Samsun'dan 112 Acil Servise ait ambulans helikopter talep edildi. Samsun'dan kalkan ambulans helikopter Ladik ilçesine giderek stada iniş yaptı. Helikopter, kara ambulansı ile getirilen Ayşe Çetintaş'ı alarak Samsun Eğitim ve Araştırma Hastanesine kaldırdı.
7,748
Diyete rağmen kilo veremiyorsanız dikkat
Uzm. Hatice Baygut, diyet yapılmasına rağmen kilo verilememesinin tıbbi sebeplerinin olabileceğinin altını çizdi.
Sağlık
https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/diyete-ragmen-kilo-veremiyorsaniz-dikkat-26086
Diyet yapan bir kişi için, ayda 2-4 kilo kaybının ideal olduğunu belirten Uzman Hatice Baygut; bazı hastalıkların ise kilo verilmesine engel olabileceğini belirtti. Diyet yapıldığı halde kilo verilememesinin ya da kilo kaybının durma noktasına gelmesinin tıbbi sebepleri olabileceğini ve nedenlerinin araştırılması gerektiğini vurgulayan Uzm. Baygut; buna yol açabilecek bazı sebepler hakkında da bilgi verdi. HASTALIĞINIZ OLABİLİR Bir doktora danışmadan, kendi kendine yapılan diyetler belli bir süre sonra başarısızlıkla sonuçlanabilir. Farkında olmadığınız bir tiroid hastalığı, gizli şeker ya da insülin direnci, böbreküstü bezlerinin fazla çalışması, polikistik over sendromu gibi durumlar kilo verememenizin tıbbi sebepleri olabilir. Bu tür hastalıklar, her yaşta ortaya çıkabileceği için kilo vermekte zorlandığınızda ya da kilo vermeniz durduğunda bu hastalıkların bir uzman hekim tarafından araştırılması gerekir. DOĞRU OLMAYAN BESLENME UYGULAMALARI Bir diyet sizi aç bırakıyorsa o diyet doğru diyet değildir. Çok düşük kalorili diyetler vücudumuzdan yağ dokusu ile beraber fazla miktarda kas dokusu kaybına da yol açarlar. Gün içerisinde enerjiyi en fazla harcayan, kaslarımızdır. Kas kaybı ile beraber metabolizma hızınız yavaşlar ve kilo kaybına karşı bir direnç oluşur, hatta eskisinden fazla kilo alınabilir. PSİKOLOJİK PROBLEMLER BULUNMASI Psikolojik problemleriniz ya da aşırı stresli bir yaşantınız varsa, kilo verme konusunda başarısız olma ihtimaliniz artar. Bu problemler için kullanılan bazı ilaçlar da, yan etki olarak kilo artışına yol açabilir. KİŞİNİN DÜZENLİ BİR EGZERSİZ YAPMAMASI Kilo kaybı, kişinin günlük aldığı kaloriden daha fazla kalori yakmasıyla olur. Bunu da, uygun bir beslenme programına ilave edilen egzersizlerle daha kolay sağlarız. Aynı zamanda yapılan egzersizler, kas kitlenizin korunmasını sağlar ve metabolizma hızınızın azalması engellenmiş olur. YETERLİ DESTEĞİ ALAMAMAK Kilo vermeye karar vermek sizin için en önemli adımdır. Bu adımı atarken ailenize ve çevrenizde beraber olduğunuz herkese söylemelisiniz. Onlardan size destek olmalarını ve gerektiğinde sizi uyarmalarını isteyin.
7,021
Çocuklarda doğumsal problemlere dikkat!
Estetik, Plastik ve Rekonstrüktif Cerrahi Uzmanı Op. Dr. Mert Demirel, çocuklarda doğumsal problemler konusunda anne ve babaları uyardı.
Sağlık
https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/cocuklarda-dogumsal-problemlere-dikkat-119717
Op. Dr. Mert Demirel, kepçe kulak, yarık dudak, çeşitli cilt lekeleri ya da el deformasyonlarının birçok çocuğun doğumsal olarak sahip olduğu özelliklerden birkaçı olduğunu belirtti. Estetik, Plastik ve Rekonstrüktif Cerrahi Uzmanı Op. Dr. Mert Demirel, doğumsal anomalisi olan bir çocuğun yaşadığı durumun; anne ve babalar için oldukça düşündürücü bir süreç olduğunu belirterek, Hangileri düzeltilebilir, nasıl bir işlem yapılmalı ve çocukları iyileşme döneminde neler bekliyor? Bu ve bunun gibi onlarca soru, bu durumları yaşayan anne ve babaların zihnini meşgul ediyor. Ancak tüm bu doğuştan gelen farkların ehil ellerde ve uygun cerrahi koşullarda düzeltilebilmesi mümkün. Küçük çocuklar acımasızdır ve dış görünüş hakkında yapılan şakalar, çocuğunuzun psikolojisini ciddi şekilde etkileyebilir. Bu sebeple bu işlemlerin erken yaşta düzeltilmesi çocuğunuzun ileride yaşaması muhtemel bir özgüven probleminin de önüne geçecektir diye konuştu. Op. Dr. Mert Demirel, doğumsal olarak en sık karşılaşılan problemleri ise şöyle sıraladı: Kulak deformiteleri, dudak-damak deformiteleri, el deformiteleri, kulak deformiteleri. Kulak deformitelerinden en sık karşılaştığımız 'kepçe kulak' olarak tarif edilen durumdur. Kulağın kıvrımlarının silik olması, kulağın baş kısmından ayrık durması ile karakterizedir. Hiçbir duyma problemi oluşturmamakla birlikte, çocukta sosyal gelişimsel bozukluklara neden olabilir. Kepçe kulak dışında, diğer zorlu şekil bozuklukları, hatta kulağın tamamen yokluğu gibi durumlar da az da olsa görülebilmektedir dedi. Kulak gelişiminin 7 yaşında tamamlandığını belirten Op. Dr. Mert Demirel, Dolayısıyla kepçe kulak deformitesini düzeltmek için, 7 yaşı beklemek uygundur. Bu işlem yetişkinlerde lokal anestezi altında yapılacak kadar hafif bir işlemdir. Büyük ve sakin çocuklarda lokal anestezi altında, küçük çocuklarda ise genel anestezi altında yapılabilir. İşlem 1 saat 45 dakika kadar sürer ve operasyonun ardından kulağı örten bir tenisçi bandı giydirilebilir. 1 hafta sonra çocuğunuz rahatça okula dönebilir ifadelerini kaydetti. DUDAK-DAMAK DEFORMİTELERİ Yarık dudak anomalisinin sık karşılaşılan bir anormallik olduğuna değinen Op. Dr. Demirel, Birçok önemli sanatçıda bu rahatsızlık mevcuttur. Fazıl Say gibi müzik dahileri, en iyi film Oscarı almış Gladyatör filminde oynayan Joaquin Phoenix buna örnek verilebilir. Temel faktör bebeğin bir an önce normal beslenmesini sağlayabilmektir. Daha sonra düzgün bir konuşma fizyolojisi için de, düzeltim gerekecektir. Yarık dudak deformitesi onarımı için 10'lar kuralı geçerlidir. Bebek 10 haftalığı geçip, kan seviyesi 10'un üzerine çıktığında ameliyat için uygun dönem gelmiş sayılır. Doğru ameliyat yöntemi ile bir ya da iki seansta bu problem çözülür. Yarık damak problemi ise, daha uzun süren bir tedavi süreci gerektirir. Bebeğin yüz kemiklerinin gelişmesi beklendiği için tedavi başlangıcı 18 ayı bulabilir. Tedavide amaç düzgün beslenmek ve doğru biçimde konuşabilmektir dedi. EL DEFORMİTELERİ Doğumsal olarak el deformiteleri arasında en sık 'polidaktili' yani çoklu parmağın geldiğini söyleyen Op. Dr. Demirel, Bizim kültürümüzde de oldukça çok karşılaşıldığı için 'altıparmak' gibi soyadlarına konu olmuştur. Bu problem varlığında, fazla olan parmağın normal el ile olan ilişkisi, kemik barındırıp barındırmadığı, önemli damar sinirlere sahip olup olmadığının incelenmesi gerekir. Genellikle bebeğin sağlık durumunun izin verdiği ilk zamanda bu düzeltme işlemi yapılır. El fonksiyonunu doğal bir biçimde kavuşmak temel noktamızdır. Tabii ki estetik görünüm de ikincil düzeyde önemlidir. Tedavisi genellikle basit ve hızlı yapılır. Ayrıca normale yakın zamanlarda fonksiyonların tekrar kazanılması, mental ve motor gelişimin normal ilerlemesi için gereklidir. Normal biçimde beslenebilmek, el fonksiyonlarına sahip olmak en az normal görünmek kadar önem kazanıyor. Ameliyatta, damar, sinir, tendon, kemik gibi yapılara dikkat edilir. Genellikle iyi tanımlanmış yöntemlerle yapılan ameliyatlar başarılı geçer. Fakat esas önemli olan ameliyattan sonraki rehabilitasyon sürecidir. Ameliyatını el fizyoterapi hizmeti verebilen merkezlerde uygulatmanız mantıklı olacaktır bilgisini verdi. Op. Dr. Mert Demirel, Doğumsal anomaliler her ne kadar ebeveynlerde; üzüntü, utanç, kızgınlık gibi duygular uyandırsa da, el birliği ile bu zorlu tedavi sürecinden bebeklerimiz için yüzümüzün akıyla çıkmak zorundayız dedi.
507
Vücuttaki ufak şişliklere dikkat! Ölümcül kanser habercisi olabilir…
Vücutta herhangi bir bölgesinde ortaya çıkan sonradan kaybolan şişlikler, çoğunlukla önemsenmiyor. Ancak Prof. Dr. Celaletdin Camcı, bu şişliklerin ciddiye alınmasını şu sözlerle belirtiyor “Bu şişlikler yumuşak doku tümörleri olabilir ve kötü huylu ise diğer uzak organlara bile yayılarak genişleme eğilimi gösterirler. Maalesef bu şişlikler önemsenmediğinde yumuşak doku kanserleri son evreye gelmiş oluyor”
Sağlık
https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/vucuttaki-ufak-sisliklere-dikkat-olumcul-kanser-habercisi-olabilir-2892468
İhlas Haber Ajansı’ndan aktarılan bilgiye göre; Çok yaygın olmasa da yumuşak doku kanseri yıllar içerisinde daha fazla yaygınlaşan bir kanser türüdür. Ciddi ve maalesef ölümcül kanser türlerinden biri olan yumuşak doku kanseri her yaştan ve cinsiyetten kişiyi olumsuz etkilemektedir. Genellikle önemsenmeyen belirtiler gösteren bu kanserin ayrıca fark edilmesi çok zordur. İYİ VE KÖTÜ HUYLU OLMAK ÜZERE İKİYE AYRILIYOR Yumuşak doku tümörlerinin ikiye ayrıldığını hepsinin kanser olmadığını söyleyen BHT Clinic İstanbul Tema Hastanesi’nden Medikal Onkoloji Uzmanı Prof. Dr. Celaletdin Camcı konuyla ilgili detaylı bilgilendirmelerde bulundu. Prof. Dr. Celaletdin Camcı ilk olarak yumuşak doku tümörleri ile ilgili yaptığı tanımlamada şunları söyledi: “Yumuşak doku tümörleri vücudumuzun bağ dokusu diye adlandırdığımız, içerisinde kemik, kas gibi iskelet sisteminin de bulunduğu dokulardan kaynaklanan tümörlerdir. Bu tümörler çok sayıda tümörü kapsar. Yani bağ dokusunu oluşturan yapılar içerisindeki lifler, ligamanlar, kas, kemik ve kıkırdak dokusunun her birinin birbirinden farklı tümör özellikleri ve kanser tipleri vardır. Ve genel olarak iyi ve kötü huylu olmak üzere ikiye ayrılırlar. İyi huylu tümörler genellikle lokal olarak kalmak eğilimindedirler, etrafı bir kapsül ile çevrilidir, yayılma eğilimi göstermezler ve uzak metastaz yapmazlar. Tespit edildiklerinde bunları cerrahi olarak çıkarılması ile hasta sağlığına kavuşur. Kötü huylu tümörler ise bunun aksine yine vücudun değişik yerlerinde şişlikler ve kitleler oluştururlar ama bunun yanı sıra kan, lenf bezi ya da komşuluk yoluyla diğer uzak organlara bile yayılarak genişleme eğilimi gösterirler. Bunlar için de uygulanacak olan tedavi yöntemleri de oldukça farklı yaklaşımlar içermektedir.” ÖNEMSENMİYOR, BU YÜZDEN TÜM VÜCUDA YAYILABİLİR Tüm vücudun bağlarla kaplı olduğunu bu yüzden de herhangi bir yerde çıkan şişliğin tümör olabileceğine de dikkat çeken Prof. Dr. Camcı, “Vücudun herhangi bir yerinde bu şişlikler ortaya çıkabilirler. Çünkü vücudumuzun diş dışında her yerinde bağ dokusu vardır. Dolayısıyla bağ dokusunu, yumuşak doku diye adlandırdığımız yapıları ilgilendiren bütün yerlerde bu tümör gelişmeleri olabilir. Genellikle vücudun bir bölgesinde bir şişlik ortaya çıkmasıyla başlar. İlk başlarda ağrısızdır ve eklem fonksiyonlarını bozmaz. Bu yüzden kişiler bu şişlikleri çok önemsemeyebilirler. Fakat zaman içerisinde bu kitlelerin büyümesiyle, etrafına baskı yapması ya da kemik ve sinir yapılarında yapmış olduğu hasara bağlı olarak ciddi şiddette ağrıların veya fonksiyon bozukluklarının ortaya çıkmasıyla doktora gidilir. Bu sürece gelinince de artık kanserin ilerlemiş evresine gelmiş oluruz. Dolayısıyla vücudun normalde olmaması gereken bir yerinde ortaya çıkan bir kitlenin ya da şişliğin farkına varılması halinde kişi alarma geçmeli ve mutlaka bir doktora gözükmelidir. Bu kitle illa kötü huylu olmak zorunda değil, ama biz bunu hekim olarak da el ya da göz muayenesi ile de anlamayız. Bunun için daha ileri tetkiklerin gerekirse de biyopsi işlemlerinin yapılması ve buna göre tanı konulması gerekir” şeklinde konuştu. NÜFUS ARTIŞI TETİKLİYOR Sebepleri arasında henüz çok net bir tanımlamanın olmadığını fakat nüfus artışına ve toksit maddelere dikkat çeken Camcı, “Son yıllarda kanserin her türünde bir artış var. Bu artışa bağlı olarak yumuşak dokuyu ilgilendiren sarkom diye adlandırdığımız türlerde de artış var. Bunun gelişimi ile ilgili mekanizmalara baktığımızda en önemli faktörün çevre kirliliği, beslenme faktörleri ve yaşam standartlarındaki bozuklukların oluşturmuş olduğu vücuttaki yüklenmelerin ve vücudun da bunu tamir etme kapasitesinin bu sorunlarla baş edememesinden kaynaklanan dengesizliklerin ortaya çıkardığı bir sonuç olduğunu söyleyebiliriz. Sarkomların da artışı bir taraftan nüfusun bir taraftan da insanların hayatları boyunca toksit maddelere maruziyetinin artmasının sonucu olabilir. Fakat spesifik olarak bir sebep ortaya koymak çok mümkün değildir. Radyasyonun artışı da aynı şekilde söz konusu. Tabi ki radyasyon sadece sarkomlarla ilgili değil lösemilerden, tiroid kanserine kadar çok fazla sayıda kansere sebep olabilmektedir” şeklinde konuştu. “HASTALARIN YAŞAMINA HEM KALİTE HEM DE SÜRE KATMAK MÜMKÜNDÜR” Son olarak tanı ve tedavi yöntemleri hakkında da detaylı bilgilendirmelerde bulunan Camcı, “Her kanserde olduğu gibi özellikle yumuşak doku kanserleri olan sarkomların hemen tamamında hastalar radyolojik ve nükleer tıpla ilgili yapmış olduğumuz tetkiklere bağlı olarak ve muayene bulguları ile birlikte evrelendirilir. 1 ve 2 gibi evreler erken evrelerdir ve bu evrelerde yapılacak cerrahi ile tümörün ortadan kaldırılması ile hasta şifaya kavuşabilir. 3. evre lokaller evresi 4. evre ise uzak organlara metastaz yapmış evredir. Ve bu evrelerdeki tedavi yaklaşımları hastaya göre değişir. Ağrılı, fonksiyon kaybına veya kırığa neden olmuş herhangi bir kitle ve bası söz konusu ise öncelikle bunun cerrahi olarak ortadan kaldırılması mümkündür. Arkasından kemoterapi yöntemleri ile ve belli oranda radyoterapi yöntemleriyle hastalığın kontrol altına alınması söz konusudur. Son yıllarda da akıllı ilaç ve hedefe yönelik tedaviler adı altında geliştirilen tedavi yöntemleri var. Bu yöntemlerle hastaların özellikle bağışıklık sistemi üzerine modülasyonlar sağlayarak kişinin kendi kendisini tekrar iyileştirmesini tetikleyerek tedavileri yapmak ve hastaların yaşamına hem kalite hem de süre katmak mümkün olmaktadır. Yani bu tür hastaların tedavisi tanıdan başlayarak çok sayıda tıp branşının birlikte yürüttüğü tedaviler bütünüdür” diyerek sözlerini
3,816
Avrupa'da Covid-19 kaynaklı vaka ve can kayıpları artmaya devam ediyor
Dünya genelinde tüm hızıyla yayılmaya devam eden korona virüs (Covid-19) Avrupa'yı etkisi altına aldı. En fazla ölüm ve vakaların görüldüğü Avrupa’da bilanço giderek artırıyor.
Sağlık
https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/avrupada-covid-19-kaynakli-vaka-ve-can-kayiplari-artmaya-devam-ediyor-2758149
Dünyada toplam 69 milyondan fazla kişiye bulaşarak küresel bir sağlık tehdidi olmaya devam eden korona virüs (Covid-19) Avrupa’da etkisini hızla arttırmaya devam ediyor. Covid-19 nedeniyle en yüksek vakaların ve can kayıplarının kayda geçtiği Avrupa'da bilanço giderek artıyor. Toplamda 18 milyon 961 bin vaka ile dünyadaki en yüksek vaka sayısına sahip olan Avrupa'da toplam can kaybı 437 bine ulaştı. İngiltere, Fransa, İtalya ve İspanya Avrupa'daki en yüksek ölüm ve vaka sayısı kaydedilen ülkelerin başında geliyor. Avrupa’da en yüksek vaka sayısı Fransa'da Fransa toplam 2 milyon 324 bin 216 pozitif vaka sayısı ile Avrupa'da en fazla vakanın görüldüğü ülke olurken, 2. sırada 1 milyon 770 bin 149 vaka ile İtalya, 3. sırada 1 milyon 766 bin 819 vaka ile İngiltere yer aldı. Bu üç ülkenin yanı sıra, toplamda 1 milyon 725 bin 473 pozitif vakanın kayda geçtiği ve Covid-19 kaynaklı can kaybının 47 bin 19 ulaştığı İspanya, Avrupa'da korona virüsten en çok etkilenen ülkelerden biri olmaya devam ediyor. En yüksek can kaybı İngiltere'de İngiltere’de korona virüs nedeniyle 62 bin 566 can kaybının kaydedilmesinin ardından Avrupa'da en yüksek ölüm sayısına ulaşılırken, İtalya 61 bin 739 can kaybı ile 2. sırada yer alıyor. İtalya’nın hemen arkasından ise 56 bin 648 can kaybı ile Fransa 3. sırada bulunuyor. Covid-19 kaynaklı toplam can kaybı sayısının en yüksek olduğu diğer ülkeler ise 47 bin 19 ölü ile İspanya, 21 bin 630 ölü ile Polonya ve 20 bin 762 ölü ile Almanya olarak tespit edildi. Korona virüse karşı önlem olarak geliştirilen aşılar birçok Avrupa ülkesi tarafından milyonlarca doz sipariş edildi. İngiltere'de Salı günü toplamda 40 milyon dozu sipariş edilen ve etkililiği yüzde 90 olduğu belirtilen Pfizer ve BioNTech'in aşıların kitlesel kullanımına başlandı. Öncelikle 80 yaş üstü kişilerin ve sağlık çalışanlarının aşılanacağı İngiltere'de alerji geçmişi olan kişilerde aşının etkisi olarak alerjik reaksiyonlar bulunabileceği belirtildi. Öte yandan Oxford Üniversitesi ve Astra Zeneca'nın ortaklaşa geliştirdiği aşının yaygın kullanımı için bu yıl bitmeden onaya sunulması bekleniyor. Avrupa'da korona virüs salgınından en çok etkilenen ülkelerden olan Fransa'da toplamda 200 milyon doz sipariş edilen aşının ücretsiz olacağı ve Aralık sonu 2021 Ocak ayı başından itibaren başlanacağı duyuruldu. Öncelikle sağlık çalışanlarına yapılacak olan aşılamada, Şubat ayından ilkbahara kadar riskli grupların aşılanmasının tamamlanması hedefleniyor. İtalya'da toplamda 202 milyon doz sipariş edildiği belirtilen korona virüs aşılarından 26 milyon doz Pfizer ve BioNTech'ten, 40 milyon doz ise Astra Zenaca- Oxford Üniversitesinden sipariş edildi. İtalya'da Ocak ayının başında başlayacak aşılamanın ücretsiz olacağı belirtildi.
2,637
Uzmanlar 'Böyle aşının faydası yok' diyerek uyardı
Yeni tip koronavirüs salgınıyla mücadele kapsamında geçilen kademeli normalleşmenin 4. aşamasında vaka sayılarının yükselmesi, uzman ve vatandaşları tedirgin etti. Erken aşılamanın önemine değinen yetkililer, antikor üretme süreci göz önünde bulundurulduğunda, geç kalınmış aşının faydası olmadığını belirtti.
Sağlık
https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/uzmanlar-boyle-asinin-faydasi-yok-diyerek-uyardi-2790889
Yaklaşık bir buçuk yıldır mücadele içinde bulunduğumuz, uzmanların tek çözüm yolunun aşı olduğunu belirttiği yen tip koronavirüs salgınıyla mücadele, aşılamanın küresel çapta artmasıyla hız kazandı. Ancak ülkemizde aşı kararsızlığı yaşayan birçok insan, diğer kişilerde aşının etkilerinin görülmesinin ardından aşı olmayı bekliyor. Bu durumu değerlendiren uzmanlar ise, aşı olunduktan belirli bir süre sonra koruyuculuğun etkili olduğuna dikakt çekerek geç aşı olmanın faydalı olmayacağını belirtiyor. GEÇ ANTİKOR OLUŞUM SÜRECİ Konuya ilişkin açıklamalarda bulunan Dicle Üniversitesi Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Anabilim Dalı Öğretim Üyesi ve Kovid-19 Yoğun Bakım Koordinatörü Prof. Dr. Recep Tekin, son zamanlarda Diyarbakır’da vaka sayısının artışıyla beraberinde vatandaşlarda tedirginlik yaşandığını aktararak aşıya rehavet olduğunu, aşı olmamakta ısrarcı olan vatandaşların ise geç aşının antikor oluşum sürecinden kaynaklı faydasını görmeyeceğinin altını çizdi. GEÇ KALINMIŞ AŞININ FAYDASI YOK Prof. Dr. Tekin, “Son dönemde de bu dikkatimizi çekiyor, özellikle Diyarbakır’da vaka artışlarıyla birlikte insanlarda tedirginlik başladı. Daha önce aşılama oranımız çok düşükken son günlerde aşıya ister istemez vaka artışıyla beraber bir rağbet oluştu. Herkes aşılanmak istedi ve aşılanıyor da gerçekten, ama maalesef ki son 1 hafta içerisinde aşılanıp Kovid-19 olan birçok hasta görüyoruz. Bu da şunu gösteriyor gerçekten geç kalınmış aşının faydası olmadığı gibi hep şunu söylüyorduk, aylar öncesinden bir an önce aşılanın ve Kovid-19'a karşı koruyucu olun diye. Sonra son 1 hafta içesinde aşılanmış kişilerde çok fazla Kovid-19 görüyoruz, sizden ricamız Kovid-19’u geçirmeden bir an önce aşılansınlar ki antikor 15-30 gün içerisinde oluşuyor bu da koruyuculuğu etkiliyor. Bir an önce aşılanıp Kovid-19’dan korunmuş olsunlar diye konuştu. İKİ DOZ AŞI OLUP YATAN HASTAMIZ YOK Hastanede yatan hastalar arasında 2 doz biontech aşısı olan vatandaşın olmadığını kaydeden Prof. Dr. Tekin, 3 önemli kural olan maske, mesafe ve hijyen kurallarının unutulmaması gerektiğini vurguladı. Prof. Dr. Tekin, “Şu an bizim hastanemizde 2 doz biontech aşısı olup hastanemizde yatan hastamız yok. Şunu söyleyeceğiz vatandaşlarımıza bazı önerilerimiz olacak Diyarbakır’da her yıl aynı sorunu yaşıyoruz, bu bizi çok üzüyor yaptığımız bütün emekler boşa gidiyor, şu an için aşı çok önemli herkesin aşı olması gerekiyor ama bu akut döneminde bu hızlı dönemde Kovid-19 vaka artış sayısının önüne hızlı bir şekilde geçmemiz gerekiyor. Bunun için de maske, mesafe ve hijyen kurallarına ciddi bir şekilde uymamız gerekiyor. Özellikle vatandaşlarımızdan şunu istiyorum maske ve mesafeye çok dikkat etsinler özellikle kapalı ortamlarda uzak dursunlar bu şekilde biz ancak bu vaka artışlarını engelleyebiliriz. Yoksa bu vaka sayıları giderek artarsa gerçekten bizim açımızdan da sıkıntılı günler yaşanacaktır şeklinde konuştu. İlgili Haberler Aşıyı erteledikçe erteledi: Soluğu yoğun bakımda aldı Aşı kısırlık yapıyor mu? İstanbul İl Sağlık Müdürü Memişoğlu açıkladı
1,377
Bu etkilere inanamayacaksınız! Cilt kırışıklıklarını ütüleyen, sigarayı bıraktıran baharat
Hem dünya mutfağında hem yemek kültürümüzde binlerce yıldır yaygın olarak kullanılan bu baharat sadece yemeklere lezzet katmakla kalmıyor, aynı zamanda pek çok vitamin ve minerali bünyesinde barındırıyor. Antibakteriyel ve antienflamatuar özellikleri nedeniyle antik dönemlerde tıbbi ilaçların içine eklenerek tedavi amaçlı da kullanılmış olan baharatın, günümüzde keşfedilen faydalarını sizler için araştırdık.
Sağlık
https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/cilt-kirisikliklarini-utuleyen-sigarayi-biraktiran-baharat-2839414
Birçok yemeğin lezzetlenmesi amacıyla kullanılan karabiber, besin değeri çok yüksek şifa deposu bir bitkidir. Baharatın içerdiği bol miktardaki protein, antioksidan ve lifin sağlığa pek çok faydası bulunuyor. Vitamin ve mineral bakımından son derece zengin bir besin olan karabiber; kalsiyum, demir, magnezyum, fosfor, potasyum, sodyum, çinko, selenyum ve manganez deposu. Bu yoğun bileşimi sayesinde birçok hastalığa karşı vücudu koruyan bir zırh görevi görürken, cilt sağlığı ve vücudun nikotinden temizlenmesi için yenileyici bir ilaç niteliği taşıyor. MEME KANSERİNİ ÖNLÜYOR Yapılan son araştırmalar, karabiberin içeriğinde bulundurduğu piperin maddesi sayesinde kanser hücrelerinin gelişmesinde koruyucu bir görev üstlendiğini gösteriyor. Uzmanlar karabiberin meme, prostat ve kolonda oluşan kanser hücrelerini yavaşlattığını aynı zamanda meme kanserine karşı koruyucu özellik taşıdığını belirtiyor. Dolayısıyla her gün yemeklerinizin üzerine serpeceğiniz biraz karabiber, sizi koruma altına altına alabiliyor. SİNDİRİM SİSTEMİNİ GÜÇLENDİRİYOR Uzmanların hayvanlar üzerinde yaptığı araştırmalar, karabiberin sindirim sistemindeki kas spazmlarını önlediğini ve bağırsaklardaki besinlerin sindirimini yavaşlatarak ishali engellediğini gösteriyor. Yüksek antioksidan içeriğine sahip olan baharat, faydalı besinlerin emilimini arttırıyor ve sindirimi destekliyor. Cildin zarar gördüğü serbest radikaller, karabiber sayesinde vücuttan atılır. Bunun sonucunda cilt yenilenerek kırışıklık ve benzeri cilt sorunları zamanla giderilir. İlgili Haberler Günde 3 adet tüketenin beyni zehir gibi çalışıyor! IQ yükselten o besinler Bakterileri öldürüyor, hastalıklara savaş açıyor! İşte topraktan çıkan antibiyotikler İLTİHAP KURUTUCU Karabiberin bileşimindeki piperin maddesi, güçlü bit iltihap önleyici özelliğe sahip. Bu maddenin özellikle kandaki iltihaplanma ve eklem şişmesi üzerinde etkisi bulunuyor. Bunun yanı sıra astım ve solunum yolu iltihabının iyileşmesinde etkin bir rol oynuyor ve özellikle alerjileri geriletiyor. SİGARAYI BIRAKMA VE CİLT SAĞLIĞINA ETKİLERİ Uzmanlar sigarayı bırakma konusunda karabiberin aktif rol üstlendiğini özellikle zerdeçal ile karıştırılarak tüketildiğinde sigarayı bırakmaya yardımcı olduğunu vurguluyor. Sigara bırakma döneminde önerilen şekilde tüketen insanlar, kurtulmayı hızlandırdığını belirtiyor. Karabiber, içeriğinde bulundurduğu bileşenler sayesinde cildin zarar gördüğü serbest radikalleri vücuttan hızlıca atmaya yardımcı oluyor. Bunun sonucunda kırışıkların giderilmesi ve benzeri cilt sorunlarının ortadan kalkmasını sağlıyor. Saç derisinde görülen kepeklenme probleminin giderilmesinde de etkili olan karabiber, saçların dökülmesini yavaşlatarak azaltabiliyor. KARABİBERİN ETKİN FAYDALARI Kanser önleyici özellik taşıyor, Kalp ve damar sağlığını yüksek oranda koruyor, Kabızlık sorununu ortadan kaldırıyor, Kilo vermeye yardımcı oluyor, Detoks etkisi sağlıyor, Ciltteki deformasyonu ve kırışıklıkları önlüyor, Bağırsakları ve mideyi temizliyor, Yüksek tansiyonu düşürerek düşürerek kan basıncını dengeliyor, Sindirim sistemini destekliyor. KARABİBER ÇAYININ FAYDALARI Karabiberin doğrudan tüketimi söz konusu olmadığında çayından faydalanmak mümkün. Dolayısıyla çayının da vücut sağlığına çok sayıda faydası bulunuyor. İçeriğindeki piperin maddesiyle güçlü bir antioksidan özellik gösteren karabiber, vücuttaki serbest radikalleri azaltıyor. Bunun yanı sıra midedeki hidroklorik asit salınımını arttırarak sindirimi kolaylaştıran karabiber çayı, nezle, soğuk algınlığı, öksürük ve solunum yolu rahatsızlıklarında olumlu etkiler göstererek adet sancılarının giderilmesinde önemli rol üstleniyor. KARABİBER YAĞI AĞRILARA İYİ GELİYOR Faydaları saymakla bitmeyen karabiberin yağı da birçok sorun için son derece etkili. Sigarayı bırakmaya yardımcı oluyor ve ağrı kesici özelliği bulunuyor. İltihap ve spazm önleyici olarak görev yapan karabiber yağı aynı zamanda anksiyete ve kaygıyı azaltıyor. Bu besin antibakteriyel özelliğiyle mikrop ve bakterilere karşı korurken detoks etkisiyle kilo vermeye yardımcı oluyor. KARABİBER ÇAYI TARİFİ Karabiber çayı hazırlamak için 5 adet tane karabiber, 1-2 adet karafil, 1 çay kaşığı tarçın, 1 çay kaşığı zencefil, biraz bal ve yarım limon suyunu bir demliye ekleyin. Bu malzemelerin üzerini geçecek kadar kaynar su ilave edip 10-15 dakika kadar bekletin. Çayınızı süzdükten sonra 15 dakika içinde tüketirseniz, çayın antibiyotik etkisinden de faydalanmış olursunuz.
525
Güzellik merkezlerine para akıtmaya son! Gözaltı morluklarından eser bırakmıyor…
Kadın, erkek birçok insanın mustarip olduğu gözaltı morlukları ya da koyu renk halkalardan kurtulmak için birçok yöntem çıktı. Hızlıca kurtulmak isteyenler de güzellik merkezinin yolunu tutuyor. Ancak tüm bunlara gerek bırakmayacak ve gözaltı morluklarını ortadan kaldıran efsane bir besin bulunuyor.
Sağlık
https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/guzellik-merkezlerine-para-akitmaya-son-gozalti-morluklarindan-eser-birakmiyor-2891728
Gözaltı morlukları ya da koyu halkalar birçoğumuzun kronik sorunu. Genelde genetik yatkınlık, yorgunluk, uykusuzluk ve demir eksikliğine bağlı nedenlerle kendini gösteren bu sorun, kişilere yorgun ve hasta bir görünüm veriyor. Ancak gözaltı morluklarının ana nedeninin karaciğerden kaynaklandığını biliyor muydunuz? En çok karaciğer ve böbrek rahatsızlıkları olanlarda görülen gözaltı morluklarına içerden etki eden tek besin şüphesiz ki enginar! GÖZALTI MORLUKLARI NEDEN OLUR? Medicalppark’tan edinilen bilgiye göre; gözaltı morluklarına neden olan başlıca neden şunlardır; Genetik: Aile bireylerinde göz altı morluğu yaygınsa diğer bireylerde de aynı durumun görülme oranı normal popülasyona göre fazladır. Bu durum kalıtsal bir özellik olarak çocuklukta da vardır ve kişi yaşlandıkça kötüleşebilir. Uykusuzluk: Aşırı yorgunluk, yeterli uyumama ya da normalden fazla uyuma göz altlarında koyu halkaların oluşmasına neden olabilir. Uykusuzluk, ciltte donuk ve soluk bir görünüme neden olarak cilt altındaki koyu dokular ve kan damarlarının ortaya çıkmasına neden olabilir. Uykusuzluk aynı zamanda göz altlarında sıvı birikmesine ve dolayısıyla bu alanlarda şişkinliğe neden olabilir. Göz altındaki koyu görünüm bazen şişmiş göz kapaklarına ait gölgeler olabilir. Yaş: Doğal yaşlanma süreci göz altındaki koyu halkaların yaygın bir nedenidir. Kişi yaşlandıkça cilt incelir ve esnekliğini kaybeder. Cilt altı yağ dokusu ve cilde esnekliğini sağlayan kolajen miktarı azalır. Sonuç olarak ise cilt altında bulunan koyu renkli kan damarları daha belirgin hale gelir ve göz altındaki alanın koyu görünmesine neden olur Göz yorgunluğu: Televizyon bilgisayar, tablet ve telefon ekranına bakmak gözlerde önemli bir gerilime neden olabilir. Bu gerginlik uzun süre devam ederse göz çevresi kan damarlarının genişlemesine yol açar. Sonuç olarak, göz etrafında ve altındaki bölgeler koyu bir görünüm alır. Alerjiler: Alerjik reaksiyonlar ve göz kuruluğu koyu halkaları tetikleyebilir. Alerjik reaksiyon geliştiğinde vücutta zararlı madde olarak algılanan yapılara cevap olarak histaminler serbest bırakılır. Histamin salınımı gözlerde kaşıntı, kızarıklık, şişlik gibi rahatsız edici şikâyetlere neden olmaktan başka kan damarlarında genişlemeye de yol açar. Bu da nispeten ince olan göz altı cildinin altında damarların daha görünür olmasıyla sonuçlanır. Alerjiye bağlı kaşıntılı nedeniyle göz ve çevresini kaşımak ve ovalamak morlukların daha kötü hale getirebilir. Bu durumda iltihaplanma, şişlik ve kan damarlarının çatlamasına neden olabilir. Kan damarlarındaki çatlama morluğu artırır. Dehidrasyon: Dehidrasyon yeterli sıvı alınmamasına bağlı vücudun ihtiyacı olan sıvı dengesinin bozulmasıdır. Bu durum göz altındaki koyu halkaların yaygın bir nedenidir. Yeterli miktarda su alınmadığında, göz altındaki ciltte donuk ve gözlerde çökük bir görünüm ortaya çıkar. Çöküklük, göz çevresindeki kemiğin cilde yakın olmasından kaynaklanır. ENGİNARIN GÖZALTI MORLUKLARINA ETKİSİ Enginar deyince akla bu lezzetli sebzenin karaciğere olan faydaları gelir. Enginar yaprağı özü karaciğeri koruyarak, karaciğerin yenilenmesini sağlayabilir. Ayrıca karaciğerden zararlı toksinler atılmasına yardımcı olan safra üretimini artırır. Dolayısıyla çoğunlukla bir karaciğer sorunu olan gözaltı morluklarıyla savaşır ve düzenli tüketmek koyu göz altı halkalarını önemli ölçüde açar. İlgili Haberler Kilo veremiyorum diyenler yanlış besleniyormuş. Bunları yiyen sağlıklı kilo veriyor Sağlıklı sanıyoruz ama karaciğere verdiği hasarı kimse bilmiyor: Yan etkilerine dikkat!
5,646
İstediği ilaç yazılmayınca tıbbi sekretere şiddet uyguladı
Edirne'de, psikolojik rahatsızlığı nedeniyle gittiği hastanede istediği ilaç yazılmayınca tıbbi sekretere şiddet uygulayan hükümlü yakalandı. İl Sağlık Müdürü Ali Cengiz Kalkan; "Şiddetin son bulmasını istiyoruz. Şiddet ne medeniyetimiz ne de ahlaki değerlerimizle asla bağdaşmamaktadır" dedi.
Sağlık
https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/istedigi-ilac-yazilmayinca-tibbi-sekretere-siddet-uyguladi-2638380
Edirne'de, psikolojik rahatsızlığı nedeniyle gittiği hastanede istediği ilaç yazılmayınca tıbbi sekretere şiddet uygulayan hükümlü yakalandı. Alınan bilgiye göre, Edirne Açık Cezaevinde kalan hükümlü H.D, muayene için kontrol altında Edirne Sultan 1. Murat Devlet Hastanesine götürüldü. Burada muayene edilen ve psikolojik sorunları olduğu değerlendirilen H.D'nin istediği ilaçlar yazılmadı. Cezaevine dönen H.D, daha sonra tekrar geldiği hastanede kendisine ilaç yazmayan doktorun sekreteri N.P'nin boğazını yanında getirdiği iple sıkarak fiziki şiddet uygulamaya başladı. H.D, hastanenin güvenlik görevlileri ve polis ekipleri tarafından yakalandı. Hükümlü H.D, ifadesinin alınmasının ardından Edirne Kapalı Cezaevine gönderildi. Sağlık Müdürlüğünden kınama Edirne Sağlık Müdürü Ali Cengiz Kalkan, yaptığı yazılı açıklama ile saldırıyı kınadı. İnsan hayatına kastedilerek ortaya konan bu korkunç olayın yakın takipçisi olacaklarını ifade eden Kalkan, şunları kaydetti: Sağlık Bakanlığımız, sağlıkta şiddetin son bulması için son zamanlarda önemli hukuki, idari ve yapısal tedbirleri hayata geçiriyor. Her şeyden önce 'Şifa veren ele vefa' diyoruz ve unutulmaya yüz tutmuş değerlerimizi yeniden hatırlatarak, şiddetin son bulmasını istiyoruz. Şiddet ne medeniyetimiz ne de ahlaki değerlerimizle asla bağdaşmamaktadır. Tüm bunlara rağmen, toplumun hemen hemen tüm kesimlerinde yaşandığı gibi sağlıkta da maalesef bu tür üzücü olaylarla karşı karşıya kalabilmekteyiz. Sevginin, merhametin ve hoşgörünün sembolü olan bir sahada böylesi kahreden olayların bir daha yaşanmamasını yürekten temenni ediyor, faillerin hak ettikleri cezai yaptırımların acilen ve en ağır şekilde hayata geçirilmesini ısrarlı bir şekilde talep ediyorum. Protesto edildi Edirne Tabip Odası ve Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası üyeleri de Edirne Sultan 1. Murat Devlet Hastanesi psikiyatri kliniğindeki sağlık çalışanı N.P'ye yönelik şiddeti protesto etti. Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası Edirne Şube Başkanı Meral Toy, burada yaptığı açıklamada, sağlıkta şiddetin caydırıcı cezalarla önlenebileceğini ifade etti.
6,339
Beyin felcinde umut veren teknik: Sinir Transferi
Çinli bilim insanları yeni geliştirilen bir teknikle beyin felcinin uzuvlarda oluşturduğu hasarın anlamlı ölçüde iyileştirilebildiğini açıkladı.
Sağlık
https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/beyin-felcinde-umut-veren-teknik-sinir-transferi-216873
Çin’de yapılan bir çalışmada, yeni geliştirilen sinir transferi tekniğiyle, tıpta spastik hemipleji olarak adlandırılan beyin felcinin neden olduğu kol felçlerinde, aşırı kasılmaların azaltıldığı ve kol işlevinin iyileştirildiği kaydedildi.Medimagazin'in haberine göre, The New England Journal of Medicine’de “Trial of Contralateral Seventh Cervical Nerve Transfer for Spastic Arm Paralysis” başlığıyla yayımlanan çalışmada, felçli olmayan taraftan felçli olan kolun bulunduğu tarafa C7 siniri transferi yapıldığında, felçli kolda 12 aylık bir rehabilitasyon sürecine denk gelecek şekilde iyileşmeler görüldüğü söylendi. Şangay Huashan Hastenesi’nde bir el cerrahı olan Mou-Xiong Zheng ve ekibi, eş taraflı beyin yarım küreleri ve felçli el arasında fizyolojik bir bağlantı geliştirdiklerini ifade etti. STANDART TEDAVİDEN DAHA İYİ SONUÇLAR ALINDI Zheng ve ekibi yaklaşık 5 yol boyunca 12 ile 45 yaş arasındaki 36 spastik hemipleji hastası üzerinde çalıştı. Hastaların yarısına rehabilitasyonun yanında C7 siniri transferi yapıldı, diğer yarısı ise sadece standart rehabilitasyon tedavisi aldı. Diyabet veya kalp hastalığı gibi sistemik hastalığı bulunan hastalar çalışmaya dahil edilmedi. MR görüntüleme tekniği ve Fugl-Meyer Değerlendirme ölçeği ile 12 ay sonunda sonuçları analiz eden araştırmacılar, ameliyat edilen ve sinir nakli yapılan hastaların, standart rehabilitasyon tedavisi alan hastalardan çok daha iyi sonuçlara sahip olduğunu gördü. 18 HASTADAN 16’Sİ TEMEL 3 HAREKETİ YAPABİLİYOR Çalışmaya dahil olan hastalarda, dirsek bükme, önkol dönüşü, bilek dönüşü, başparmağı bükme ve beş parmaktan ikisini bükme dahil olmak üzere, ameliyatla ilgili tüm eklemlerde, başlangıca göre oldukça anlamlı iyileşmeler görüldü. Ameliyatla C7 sinir hücresi transfer edilen 18 hastadan 16’sı 12 ay içinde felçli elleriyle üç veya daha fazla temel hareketi yapabilecek hale geldi. Sadece standart rehabilitasyon tedavisi alan diğer 18 hastanın ise sadece 7 tanesi iki temel hareketi, 3 tanesi bir temel hareketi yapabildi; 8 tanesi ise 12 ay sonunda hiçbir temel hareketi gerçekleştiremedi.
6,881
Hamilelere seyahat uyarısı
Türk Ebeler Derneği Genel Başkanı Nazan Karahan, kurban bayramı öncesinde uzun yola çıkmayı planlayan anne adaylarını uyardı.
Sağlık
https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/hamilelere-seyahat-uyarisi-142075
Türk Ebeler Derneği Genel Başkanı Nazan Karahan, doktor kısıtlaması yoksa hamilelerin belli koşullara uymak kaydıyla uzun seyahatlere çıkabileceğini belirtti. Karahan, Eğer anne adayı kendi aracıyla yolculuk yapacaksa 3 saatte bir mola vermesini ve 15 dakika boyunca küçük yürüyüşlerle bacaklarını rahatlatmalarını öneriyoruz. dedi. Tatilin anne adaylarına iyi geldiğini, dolayısıyla mutlu annenin etkileşim içinde olduğu bebeğini de mutlu ettiğini belirten Karahan, Bu yüzden anne adaylarımız yol uzun, seyahat yorucu olur düşüncesiyle tatillerinden vazgeçmesinler. dedi Anne adaylarına tatil sürecinde bol bol yüzmelerini de öneren Karahan, havuz koşullarının sağlıklı olmayabileceğini, denizi tercih etmelerini istedi.
5,950
İncirin bu özelliğini duyunca çok şaşıracaksınız!
Kalsiyum nelerde bulunur, kalsiyumun bulunduğu besinler ve faydaları nelerdir sorusu son günlerde en çok merak edilen sorular arasında yer alıyor.
Sağlık
https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/incirin-bu-ozelligini-duyunca-cok-sasiracaksiniz-252089
Yapılan çalışmalarda kalsiyum ağırlıklı besinler tüketmek, zayıflamaya ve çeşitli kanser hastalıklarının önlenmesine yardımcı oluyor. Kalsiyum takviyeleri dışında kalsiyumun bulunduğu besinleri tüketerek bu ihtiyacınızı karşılayabilirsiniz. KALSİYUM EKSİKLİĞİ NEDEN OLUR? 1- Kalsiyum içeren gıdaların az miktarda tüketilmesi 2- D vitamini yönünden eksik gıdalarla beslenmek 3- Çok fazla tuz tüketimi 4- Böbreklerde meydana gelen kronik hastalıklar 5- Magnezyum eksikliği 6- Kanser ve kortizon içeren ilaçlar kullanmak YAŞ ARALIĞINA GÖRE GÜNDE NE KADAR KALSİYUM ALINMALIDIR? Kalsiyum faydalı bir mineral olmasının yanında fazla alındığında sağlık açısından ciddi tehtid oluşturabilir. Bu nedenlerden dolayı sizlere yaş aralığına göre kalsiyum beslenme tablosunun nasıl olması gerektiğini açıklayacağız. 0-12 ay (sadece anne sütü ile beslenmemiş) 525mg 1-3 yıl 350mg 4-6 yıl 450mg 7-10 yıl 550 mg 11-18 yaş - erkekler 1000mg 11-18 yaş - kızlar 800mg Yetişkinler (19+) 700mg Hamile kadın 700mg Emziren kadınlar 700 mg + 550 mg
7,503
Tütün bağımlılığını önleyebilen aşı geliştirildi
ABD'deki Scripps Araştırma Enstitüsü'nden bilim adamlarının geliştirdiği aşı fareler üzerinde etkili oldu.
Sağlık
https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/tutun-bagimliligini-onleyebilen-asi-gelistirildi-49615
Tütün bağımlılığını önleyebilen aşı geliştirildi. ABD'deki Scripps Araştırma Enstitüsü'nden bilim adamlarının geliştirdiği aşı fareler üzerinde etkili oldu. Nikotin antijenlerini (bağışıklık sistemini harekete geçirip antikorların üretimini sağlayan maddeler) aşılarda kullanılan bir proteinle birleştiren bilim adamları bunu farelere enjekte etti. Aşıdan sonra farelerde antikor üretimi arttı ve bağışıklık sisteminin tütünle etkili biçimde mücadele ettiği görüldü. Araştırmaya imza atanlardan Kim Janda, aşıyı geliştirirken vücudun nikotini yabancı ve zararlı bir madde olarak algılanmasının amaçlandığını belirtti. Bilim adamı, bu şekilde bağışıklık sisteminin yabancı ve zararlı olarak algıladığı maddeye tepki göstererek nikotin moleküllerinin yayılmasını ve beyne ulaşmasını önlediğini vurguladı. Ne zaman insanların katılımıyla test edileceği henüz bilinmese de aşının başka bağımlılıklarla mücadelede de etkili olabileceği kaydedildi. Araştırmanı sonuçları Journal of Medicinal Chemistry dergisinde yayımlandı.
2,521
8 bin sürekli işçi alım kurası gerçekleştirildi! Bakan Koca detayları paylaştı
Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, bakanlık bünyesinde istihdam edilecek 8 bin sürekli işçinin kura çekimi ile belirlendiğini açıkladı.
Sağlık
https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/8-bin-surekli-isci-alim-kurasi-gerceklestirildi-bakan-koca-detaylari-paylasti-2942884
Bakan Koca, sosyal medya hesabından yaptığı paylaşımda, İŞKUR tarafından isimleri bildirilen başvuru sahipleri arasından 8 bin kişilik kadro sayısı kadar asıl ve aynı sayıda yedek adayı belirleyen noter kurasının bakanlık binasında gerçekleştirildiğini duyurdu. Koca, kuraların illerin trafik koduna göre sıralı şekilde ve her bir il için ayrı bir oturumda çekildiğini ifade etti. Koca, noter katılımı ve tespiti ile gerçekleştirilen kuranın adayların izleyebilmeleri için sosyal medya kanalından canlı olarak yayınlandığını belirterek, video yayınının 2 milyondan fazla kişi tarafından izlendiğini kaydetti. Bakan Koca, kura sonuçlarına ilişkin şu bilgileri paylaştı: Kura sonuçları Bakanlığımız https://iscisonuc.saglik.gov.tr internet adresinden yayınlanmış olup, adaylar T.C. kimlik numarası ile giriş yaparak sonucunu öğrenebilmektedir. Kurada yerleşenlerin atamasına ilişkin bilgi ve belgeler ile diğer her türlü duyurular, önümüzdeki günlerde Yönetim Hizmetleri Genel Müdürlüğünün https://yhgm.saglik.gov.tr internet adresinde yayınlanacaktır. İlgili Haberler Yasaklandı! Bozcaada'ya Ramazan Bayramı'nda bazı araçlar giremeyecek! Seçim günü büyük şok yaşadı! Kadın muhtar adayından 'sahte aday' iddiası!
1,368
Bu Besinler Güneş Kreminden Daha Etkili! Cildi Koruyor, Cilt Kanserini Önlüyor!
Güneş koruyucu kadar etkili bazı besinler var ki cilt kanserine neden olan cilt hasarını, içeriden önlüyorlar ve koruma sağlıyorlar. Ayrıca güneşte fazla kaldığınızda güneşin zararlı etkilerinden koruyorlar. Bu bitkisel gıdaların antioksidanlar açısından zengin içeriği, güneş nedeniyle oluşan oksidatif stresi ve cilt hücrelerinin inflamasyonunu önleyerek ciltte koruma sağlıyor. İşte güneşten koruyan besinler ve faydaları…
Sağlık
https://www.tgrthaber.com.tr/fotogaleri/bu-besinler-gunes-kreminden-daha-etkili-cildi-koruyor-cilt-kanserini-onluyor-28235
699
ABD’de ilk vaka görüldü: Her an tüm dünyaya yayılabilir!
Bulaşıcı hastalıkların hızla yayılmaya başladığı günümüzde, ABD’den bir korkutucu açıklama daha geldi. Yeni hastalığın bir dizi senaryosu ile benzerlik göstermesi ise dikkatlerden kaçmadı. İşte detaylar…
Sağlık
https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/abdde-ilk-vaka-goruldu-her-an-tum-dunyaya-yayilabilir-2880231
Yaygın bir şekilde başlayan bulaşıcı hastalık sorunları, dünyanın bu yüzyıldaki problemlerinden biri haline dönüştü. Konuya ilişkin son açıklama Amerika Birleşik Devletleri (ABD) Hastalık Kontrol ve Önleme Merkezleri’nden (CDC) geldi. Yeni bir bulaşıcı hastalığı saptadıklarını duyuran CDC, hastalığın ölümcül olduğunun altını da çizerek, endişelerin artmasını da beraberinde getirdi. Koronavirüsün etkileri henüz silinmeye başlamışken; CDC, ölümcül ve ilaca karşı oldukça dirençli bir mantarın uzun süreli bakım hastanelerinde ve diğer sağlık tesislerinde yayılmaya başladığını ilan etti. Durumu ‘endişe verici bir hızla yayılıyor’ diyerek özetleyen CDC, hastalığa ilişkin verileri de paylaştı. Yaşananların Amerikan yapımı bir diziyle benzerlik göstermesi ise gündem oldu. ÖLÜM ORANI YÜZDE 70’İ BULABİLİYOR Dünya ile elindeki verileri paylaşan CDC, ‘Candida auris’ olarak bilinen mantar enfeksiyonlarının 2019 yılında 476 vaka olarak tespit edilmişken; 2021 yılında 1.471 vakada birden görüldüğünü bildirdi. Mantarı taşıyan ancak enfekte olmayan insanların sayısının iki yılda dört katına çıktığını bildiren CDC, bu rakamları 2019 yılı için 1.077; 2021 yılı için 4.040 olarak duyurdu. Bir salgın olabileceği endişesi taşıyan CDC’li bilim insanları, mantarın bağışıklık sistemleri güçlü, sağlıklı insanlar için bir tehdit olmadığına inanıyorken; tıbbi olarak hassas olan kişilerde enfeksiyona neden olarak yüzde 30 ile 70 arasında değişmekle birlikte ölüm riski ortaya çıkardığını duyurdu. DİZİNİN SENARYOSUNA BENZER BİR ŞEKİLDE YAYILIYOR CDC uzmanları, hastalık nesnelerle temas yoluyla yayıldığı için olası bir salgına karşı sağlam bir enfeksiyon kontrol planına ihtiyaç duyulduğunun altını ısrarla çizerken, hastalığın Amerikan yapımı olan The Last Of Us isimli dizi ile olan benzerliği de dikkat çekti. Benzer bir şekilde yayılan mantar hastalığı ilk olarak ABD’de 2016 yılında ortaya çıkmıştı. Bundan on yıl önce; Hindistan, Güney Afrika ve Güney Amerika’da da tespit edilen mantarın ortaya çıkışına dair araştırmalar devam ediyor. Söz konusu dizide, hastalığın insanları zombiye dönüştürmesi ise, sosyal medyanın gündeminde. Ancak, elbette hastalığın aslında böyle bir şey söz konusu değil. İlgili Haberler Çin’de koronavirüs vakaları önlemiyor! Salgından bu yana ilk kez aşı almayı kabul etti Salgın hastalıklar geri dönüyor! 30 yılın ardından ilk kez çocuk felci virüsü saptandı!
5,888
Kas hastası Anıl’ın umudu kök hücre nakli
İstanbul'da yaşayan 4. sınıf öğrencisi 9 yaşındaki Anıl Aymergen 5 yıldır DMD kas hastalığı ile mücadele ediyor. Ailesinin gözleri önünde günden güne eriyen küçük çocuğun tek umudu tedavisi için ABD'de bulunan ilaca onay çıkana kadar yapılacak kök hücre nakli ile hayata tutunmak.
Sağlık
https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/kas-hastasi-anilin-umudu-kok-hucre-nakli-257828
Kas hastası Anıl’ın umudu kök hücre nakli Adnan ve Songül Aymergen çiftinin 3 çocuğundan biri olan Anıl, 9 yıl önce İstanbul'da dünyaya geldi. 4 yaşında geçirdiği havale nöbetinin ardından hastanede yapılan testler sonrası Duchenne Muscular Dystrophy (DMD) kas hastası olduğu öğrenilen çocuk, o günden sonra günden güne erimeye başladı. 5 yıl boyunca oğullarının tedavisi için birçok hastane gezen Aymergen Ailesi, Anıl'ı iyileştirecek ilacın Amerika'da olduğu bilgisine ulaştı. Sağlık Bakanlığı yetkileri ise aileyi arayıp ilacın henüz deneme aşamasında olduğunu ve sonuçlar alınmadan bu ilacın kullanımına izin verilemeyeceğini bildirdi. İlgili Haberler 'Avrupa’da her yıl yaklaşık 120 bin kişi kanser hastalıklarına yakalanıyor' İlgili Haberler Hastalıkları doktordan sonra internette arıyoruz! BEKLEYECEK VAKTİMİZ YOK Bu gelişme üzerine farklı tedavi arayışlarına giren aile, Anıl'ın yaşam süresinin kök hücre nakli ile uzayabileceğini öğrendi. 'Beklemeye vaktimiz yok' diyen baba Adnan Aymergen, Doktorlar hiçbir çare olmadığını ve oğlumuzun 6-12 yaş arasında tekerlekli sandalyeye bağlanacağını, 18-20 yaş arasında da hayatını kaybedeceğini söyledi. Biz 5 yıldır bu hastalıkla mücadele ediyoruz. Amerika'da bir ilaç olduğunu öğrendik. Bakanlık tarafından ilacın dünya genelinde veri toplanması aşamasında olduğu söylendi. Bizim bekleyecek vaktimiz yok. Bu ilaca bir an önce kendi imkanlarımızla ulaşmak istiyoruz. Araştırmalarımız sonucu biz kök hücre tedavisinin Türkiye'de iki özel hastanede yapıldığını öğrendik. Maliyeti ise 100 ila 180 bin lira aralığında. Ancak bunu da ödeyecek gücüm yok dedi. MERDİVEN ÇIKAMIYOR, YÜRÜMEKTE ZORLANIYOR Anıl'ın artık merdiven çıkamadığını söyleyen baba Aymergen, Oğlum gün geçtikçe gözlerimin önünde eriyor ve biz her dakika bu acıyı yaşıyoruz. Bir et yığını gibi oğlum olduğu yere düşüyor. Artık merdiven çıkamaz, düz yolda yürüyemez, içine kapanık bir çocuk oldu. Yaşı büyüdükçe de hastalığın farkında varıyor. Ne gerekiyorsa yetkililer tarafından yapılmasını bekliyoruz. Bir an önce oğlumun tedavi olmasını istiyorum. Bu durumda yüzlerce aile var ve bu çocukların ölmemesi gerekiyor. Artık dayanacak gücümüz de kalmadı diye konuştu. EVİN BALKONUNDA OYUN PARKINI İZLİYOR Oğlunun gözleri önünde erimesine artık dayanamadığını anlatan anne Songül Aymergen ise, Yere oturup kalkmakta zorlanmaya başladı. Şu an yerden kalkarken güçlük çekiyor, merdiven kullanamıyor; benim ve babasının desteği ile yürüyor ya da kucağıma alıyorum. Okula araçsız gidemiyoruz. Okulda kesinlikle teneffüs aralarına çıkamıyor. Arkadaşlarıyla oyun oynamıyor ve sürekli sırasında oturarak vakit geçiriyor. Evde de aynı şekilde hiç dışarıya çıkamıyor. Çünkü saniyesi saniyesini tutmadığından bir anda olduğu gibi yere yığılabiliyor. Evin balkonunda tüm gün parkı izliyor. Bu duruma çok üzülüyorum. Oğlumun gözümün önünde erimesine dayanamıyorum. Amerika'daki ilaca ulaşana kadar biz kök hücre tedavisini yaptırmak istiyoruz ve bunun için de destek bekliyoruz. Oğlumun sağlığına kavuşmasını istiyorum sözleriyle yaşadığı acıları anlattı.Sıkı bir Fenerbahçe taraftarı olan Anıl'ın en sevdiği isim eski Fenerbahçeli futbolcu Alex de Souza. Küçük çocuğun en büyük hayali ise okulunu bitirip polis olmak.
2,744
Dr. Ekrem Keskin’den Liposuction Yöntemi ve Uygulama Önerileri
Fazla kilolu insanların yağlarından kurtulmak için kullanılan bir yöntem olan liposuction yönteminin uygulanması ile birlikte yağlanmayı sağlayan vücut bölgelerinin temizlenmesi kolay bir hal alır. Aynı zamanda bu yöntemin uygulanması ile birlikte basen, karın ya da bu tür yağlanma ihtimali daha kolay olan alanların yağlarından kurtulabilirsiniz.
Sağlık
https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/dr-ekrem-keskinden-liposuction-yontemi-ve-uygulama-onerileri-2788524
Sağlık merkezlerinde başarılı bir şekilde uygulanan liposuction yöntemi sayesinde en etkili yağ aldırma işlemi gerçekleştirilir. Fakat bu tür yağ aldırma işlemlerinin de aynı zamanda çok miktarda yağ alınabildiğinden dolayı hastanın ne kadar yağ alınacağına doktor karar verir. Liposuction Nedir? Halk arasında yağ aldırma ismi ile bilinen bu yöntem aşamasında yağ hücrelerinin sıvılaştırılarak vücuttan atılması başta gelir. Aynı zamanda bu yöntemin kullanılması ile birlikte karın ya da basen bölgelerinde incelme meydana gelmesi mümkündür. Son zamanlarda insanların estetik olarak daha iyi görünebilmeleri aşamasında bu tür yöntemlerin kullanımı gereklidir. Liposuction Hangi Durumlarda Yapılır? Söz konusu yağ aldırma işlemlerinin gerçekleştirilmesi aşamasında beden kitle indeksi değerleri önemlidir. Özellikle hastaların bu tür tedaviler için belirli bir değerin altında beden kitle indeksi değerlerini kullanması gereklidir. Günümüzde liposuctionyönteminin uygulanması aşamasında fazla kilolu insanlar riskli olduğu için tercih edilmez. Genellikle 40 ile 30 arasında beden kitle indeksi olan hastalar tercih edilir. Liposuction Yöntemleri Nelerdir? Kullanılan tedavi yöntemine bağlı olarak hastalarda liposuctionfiyatları ve yöntemleri farklıdır. Örneğin bazı hastalarda yağların eritilmesi için ses dalgalarından yararlanmak gerekir. Bazı hastalarda ise lazer yöntemi ile yağların ısıtılarak vücut içerisinden atılması gerekir. Her iki yöntemin dışında aynı zamanda vakumlama da yine yağ dokularının dışarıya atılması aşamasında önemlidir. Günümüzde kullanılan bu tür yöntemlerin başlıca gelenleri vaser yöntemi olarak bilinir. Bu yöntem sayesinde hastalarda daha etkin ve başarılı sonuçlar elde edilmiş olur. Liposuction Öncesi Hazırlık Detayları Nelerdir? Hastalarda yağ aldırma işlemlerinden önce liposuctionfiyatlarıönem taşır. Bunun yanı sıra hastaların beslenme alışkanlıklarını düzenlemeleri de gereklidir. Hangi bölgeye bu yöntemin uygulanacağı ve toplamda ne kadar yağ alınacağı gibi detaylar yine operasyon öncesinde belirlenmelidir. Günümüzde bu tür işlemlerin gerçekleştirilmesi öncesinde hastanın operasyon hakkında bilgilendirilmesi gereklidir. Liposuction Sonra Nelere Dikkat Edilmeli? Söz konusu yağ aldırma işlemlerinin sonrasında yağların yeniden yerine gelmemesi için diyet programlarına ve beslenme alışkanlıklarına dikkat etmek gereklidir. Günümüzde bu tür nedenlerden dolayı yağlanmanın hastanın kendine bakmaması ile birlikte yeniden başlaması mümkündür. Bu nedenle yağ aldırma işlemlerinin sonrasında hastaların beslenme alışkanlıklarını düzenlemesi önemlidir. Bu yöntemin uygulanması aşamasında aşırı kilolu morbitobez hastalara tedavi uygulanmaz. Günümüzde bu tür nedenlerden dolayı biraz yağlanma olan hastalarda tedavi şekil alır. Aynı zamanda bu yöntemin uygulanması aşamasında dikkat çeken çözümlerin temini için sağlık merkezlerinden yararlanabilirsiniz. Liposuction Kimler Olmalı? Vücut kitle indeksi değerleri 30 ya da altı olan kişilerde başarılı sonuç almak mümkündür. Aynı zamanda bu tür işlemlerin gerçekleştirilmesi aşamasında kişinin hastalık geçmişinin incelenerek etkin bir tedavinin sağlanması gereklidir. Son zamanlarda bu tür yöntemlerin uygulanması aşamasında bölgesel incelme isteyen hastalara ön plana çıkar. Yağ aldırma işlemi bir zayıflama yolu olmadığından dolayı daha kilolu hastalarda başarılı sonuçlar vermeyebilir. Liposuction Fiyatları Her sağlık merkezinde farklı fiyatlandırmalar mümkündür. Gerek kurumların kendi sağlık politikaları gerekse de kurumların hastaya yönelik uygulamaları bu aşamada fiyatlandırmayı etkiler. Siz de birden fazla sağlık merkezinden fiyat alarak tedavi olabilirsiniz. Özellikle son yıllarda uygun liposuction fiyatları ile birlikte insanların tedavilerinin tamamlanması mümkündür. Kaynak: https://www.ekremkeskin.com/liposuction/
6,489
Uzun yaşamanın sırrı kaplumbağada
Türk İç Hastalıkları Uzmanlık Derneği (TİHUD) tarafından düzenlenen 19. Ulusal İç Hastalıkları Kongresi’nde konuşan Türk İç Hastalıkları Uzmanlık Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Prof. Dr. Kerim Güler, istirahat halinde kişi nabzının 80’in üzerine çıkmasının büyük bir risk olduğunu söyledi.
Sağlık
https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/uzun-yasamanin-sirri-kaplumbagada-202485
Türk İç Hastalıkları Uzmanlık Derneği (TİHUD) tarafından düzenlenen 19. Ulusal İç Hastalıkları Kongresi Antalya’da başladı. Bu yıl 3 bin 270 katılımcı ile düzenlenen kongrede iç hastalıkları kliniklerindeki çok önemli ve ilgi çeken konuların yanı sıra, olgular eşliğinde sık karşılaşılan problemlere ve kronik hastalıklara yaklaşım ile birlikte tıptaki yeni gelişmeler gözden geçirildi. Hipertansiyon, obezite, mevsimsel grip, behçet hastalığı gibi hastalıkların konuşulduğu kongrede yeni tedavi yöntemleri ve ilaçlar hakkında bilgiler paylaşıldı. 80'i geçiyorsa büyük risk faktörü Türk İç Hastalıkları Uzmanlık Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Prof. Dr. Kerim Güler, istirahat halindeki bir kişinin nabzının 80’i geçmesi durumunda büyük risk altında olduğuna dikkat çekti. Kişilerdeki nabız yüksekliğinin hayati önem taşıdığına işaret eden Güler, Kalbin belirli bir atım sayısı var. Bunu ne kadar uzun süreye yayarsanız o kadar uzun yaşarsınız. Kalbi az atan hayvanlar çok yaşar, mesela kaplumbağa. Ama hızlı yaşayanlardan örnek köpek, devamlı kalbi alert durumundadır. Sonuç olarak bu nedenle ölümler oluyor. Bazı karşı görüşler var 100 metreyi çok kısa sürede koşan atletler var. Kalpleri 120, 130, 140 atıyor. Sonuç olarak bunların niye uzun yaşıyor diyorlar. Onun kalbi o işi yaparken 120 atıyor. Durduğu anda kalbi 36. Kadın, erkek ayırmaksızın istirahat halinde nabız sayısı 80’i geçiyorsa bu büyük bir risk faktörü dedi. Kişilerin böyle durumda sağlıklarını etkileyen risk faktörlerini gözden geçirmesi gerektiğini söyleyen Güler, Vücut organlarının belirli bir kapasitesi var. Örneğin benim pankreasımın kapsitesi belli. Bunu idareli kullananlar çok yaşıyor. Yürüyerek, spor yaparak yaşam tarzımızla kapasiteyi yükseltebiliriz diye konuştu. Vücudumuzda 2 kilonun üzerinde mikrop var Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Serhat Ünal ise, insan vücudunda 2 kilonun üzerinde mikrop olduğunu belirterek, bunların çoğunluğunun kalın bağırsakta olduğunu söyledi. Probiyotiklerin gün gittikçe önem kazandığına değinen Prof. Dr. Ünal, Bunlar, vücuda verildiği zaman ilgili problemin iyileşmesine yardımcı olacak canlı mikroorganizmalar. En çarpıcısı insan vücudunda 10 üzeri 12 tane hücre var. 10 üzeri 13 tane de mikrop var. Tüm ağırlığımızın 2 kilosu belki 2 kilodan fazlası mikroplardan oluşuyor. Ağzımızda, gözümüzde, cildimizde her yerde var ama esas kolonda. Kolonun saf ağırlığının yüzde 70-75’i mikroplardan oluşuyor. Bunlar faydalı mikrop dediğimiz yaşamımız için gerekli olan mikroplar ve bunların bir dengesi var. Doğumdan itibaren vajinal kanaldan geçerek bulaşan mikroplanma belirli yaşlarda belirli mikrop gruplarıyla bir dengeye giriyor. Bu dengenin bozuk olduğu durumların da çocukluktan itibaren bazı hastalıklarla ilişkili olduğu ortaya kondu. Bunların başında da obezite var ifadelerini kullandı. Demir eksiliği olanlar dikkat Başkent Üniversitesi Gastroenteroloji Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Birol Özer ise anemi hastalığıyla ilgili bilgiler paylaştı. Demir eksikliğinden kaynaklanan anemi hastalarında mutlak surette hastalığın altında yatan sebebin bulunması gerektiğini belirten Prof. Dr. Özer, Bir hastada demir eksikliğine bağlı kansızlık varsa, sebebini bulmadan tedavi yöntemine girmek yanlış. Demir eksikliği anemisinde temel neden mide barsak sisteminden kan kaybı ya da barsaklardan demir emilim kusuru olmasıdır. Onun içindir ki demir eksikliği saptanan her bireyde tedaviye başlanmadan önce bu eksikliği yapan sebebin bulunması son derece önemlidir. Demir eksikliği olan bireylerin yüzde 4-5’inde neden mide barsak sisteminde kanser varlığıdır. Onun için tedavi öncesi bunun değerlendirilmesi gerekiyor diye konuştu. Ürik asitin olumlu ve olumsuz yönleri Gut hastalığına değinen Prof. Dr. İhsan Ertenli ise, vücuttaki ürik asitin yol açtığı olumlu ve olumsuz faktörleri anlattı. Prof. Dr. Ertenli, Et protoin mekanizmasının son ürünü vücudumuzdaki ürik asit. Ürik asit çok enterasan bir molekül. Fazla olması halinde gut hastalığı meydana geliyor. Ürik asitimiz ne kadar yüksekse seneler içerisinde gut ihtimali o kadar artıyor. Ürik asit vücudumuzda depolanıyor, seneler içerisinde de gut dediğimiz bir tabloyu oluşturuyor. Akut gut atağı sırasında hastaların yüzde 30’unda ürik asit düzeyinin normal oluyor. Dolayısıyla ürik asit normalkende gut atağının olabileceğini bilmemiz lazım dedi. Ürik asitle ilgili son yıllarda önemli gelişmeler olduğunu ifade eden Ertenli, şunları söyledi: Kardiyovasküler hastalıklar arasında önemli bir ilişki olduğu ortaya konmuştur. Gutlu hastalarda kardiyovasküler mortalite artışı, hiperürisemi-hipertansiyon ilişkisi ve ürik asit düşürücü tedavi ile kan basıncında düşme bu ilişkinin yoğun araştırılan başlıklarıdır. USG ve DECT gibi yeni tanı yöntemleri ile dokularda ürik asit birikiminin asemptomatik dönemde de olduğunun gösterilmesi ve yeni ilaç çalışmaları ile gut ve hiperürisemi tedavisinde önemli değişiklikler ortaya çıktı. Behçet hastalığı Behçet hastalığına değinen Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi İç Hastalıkları AD Romatoloji BD Öğretim Üyesi Prof. Dr. Sedat Kiraz da, hastalığın en çok Türkiye ve Japonya’da görüldüğüne işaret ederek, Behçet hastalığı, sebebi bilinmeyen, tekrarlayan ağızda ve cinsel bölgede yaralar, deri, göz, eklem, damar ve sinir sistemi tutulumuyla seyreden iltihaplı bir romatizma hastalığıdır. 1937 yılında Türk hekimi Dr. Hulusi Behçet tarafından tanımlanmıştır. Hastalık en sık 20-30’lu yaşlarda ve her iki cinste de eşit oranlarda görülür; ancak hastalık erkeklerde daha şiddetli seyreder dedi. Hastalığın belirtilerini ağız içinde ortası çukur ve beyaz, etrafı kırmızı ağrılı aftöz yaralar hastalarının tamamında görülür. Cinsel bölgede, ağızdaki yaralara benzer, ağrılı, iyileşirken iz bırakabilen, yaralara neden olabilir. Gözlerde kızarıklık, ağrı, görme bulanıklığı ile başlayan üveit diye tabir edilen, tedavi edilmezse körlükle sonuçlanabilen iltihaplanmaya neden olabilir. Deride sivilce benzeri lezyonlar ya da eritema nodozum denilen, deriden kabarık, fındık/ceviz büyüklüğünde, ağrılı, kızarık şişliklerde neden olabilir. Behçet hastalığı bunların dışında; diz ve ayak bileği gibi eklemlerde şişlik, bacak toplardamarlarında tıkanıklık, beyin, sindirim sistemi ve akciğer gibi organlarda hayatı tehdit edici tutulumlar yapabilir şeklinde tanımlayan Kiraz, tedavide ise deri ve eklem bulgularına krem ve pomatlar, kolşisin, düşük doz steroidler, steroid olmayan anti-inflamatuar ilaçlar kullanılabileceğini, ciddi durumlarda ise yüksek doz steroid ve bağışıklık sistemini baskılayıcı ilaçların faydalı olacağını belirtti. Diyabet çığ gibi büyüyor İstanbul Üniversitesi İstanbul Tıp Fakültesi İç Hastalıkları Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Tufan Tükek de diyabet hastalığının çığ gibi büyüdüğünü ve bu yüzden tedavi edilemediğini söyledi. Fazla gıda tüketiminin diyabete yol açtığını belirten Prof. Dr. Tükek, tedavi olarak kişilerin yaşam tarzı ve beslenmesini düzene sokması gerektiğini ifade etti.
1,270
Zayıflatıyor, ağrılara çare oluyor, diyabeti önlüyor! Hastalıklara kalkan görevi gören şifa deposu meyveler
Kiraz, vişne ve kızılcık gibi kırmızı meyvelerin inme, diyabet, kalp hastalıkları ve daha birçok sağlık sorununa iyi geldiğini biliyor muydunuz? Dr. Merve Bayram, kırmızı meyveler üzerinde yürüttüğü çalışma sonucunda, bu meyvelerin birçok hastalık riskini azalttığını ve kilo vermeye yardımcı olduğunu belirtiyor.
Sağlık
https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/hastaliklara-kalkan-olan-sifali-meyvelerle-arinin-2843357
Güçlü bir antioksidan kaynağı olan kırmızı meyvelerin, hastalık semptomlarını azalttığını, ağrıları dindirdiğini ve ödemi söktüğünü bildiren Beslenme ve Diyetetik Bölümü Öğretim Üyesi Dr. Merve Bayram, aynı zamanda uykunun düzene girmesinde ve kilo verme üzerinde son derece etkili olduğunu belirtiyor. HİPERTANSİYON VE OBEZİTE RİSKİNİ AZALTIYOR Türkiye’nin birçok bölgesinde üretilen ve kullanılan kiraz, kızılcık ve vişne gibi kiraz grubu meyveleri antioksidan üretimi bakımından oldukça yüksek. İnsan vücuduna olumlu etkileri azımsanmayacak kadar fazla olan kiraz grubu meyveleri diyabet, kardiyovasküler hastalıklar, hipertansiyon, obezite ve yağlı karaciğer hastalığı gibi hastalıkların risklerini ve semptomlarını ciddi ölçüde azaltıyor. KIRMIZI MEYVELER DİĞER MEYVELERDEN DAHA DÜŞÜK KALORİLİ Dr. Merve Bayram, kırmızı meyvelerin diğer meyvelere göre daha düşük kalorili olduğunu belirtiyor. Bayram, kronik hastalıklarla meyve ve sebze tüketimi arasında ters bir ilişki olduğunu, bu yüzden dengeli meyve ve sebze tüketiminin inme, diyabet, metabolik sendrom, karaciğer hastalığı ve bazı kanserlerden kaynaklanan ölüm ve hastalık risklerini büyük oranda azalttığını belirtiyor. Doğada bulunan en güçlü antioksidanların kiraz, kızılcık ve vişnede bulunduğunu bildiren Dr. Merve Bayram, bu meyvelerin yüksek miktarda C vitaminine sahip olduğunu, potasyum bakımından da son derece yeterli olduğunu söylüyor. İlgili Haberler Türk kahvaltısı da listede: İşte ömrü uzatan en iyi menüler Kilo vermenin yeni formülü açıklandı! Yağ yakmak ve kalp sağlığınız için zamanlamaya dikkat edin UYKU BOZUKLUKLARINA VE DUYGUSAL BOZUKLUKLARA KARŞ ETKİLİ Triptofan bakımından zengin olan besinlerin tüketilmesi kaliteli bir uyku için önem taşıyor. Bu noktada yine kırmızı meyveler devreye giriyor. Triptofan seviyesi yüksek olan vişne grubu meyveler sağlıklı ve kaliteli bir uykuya olanak tanıyor. Özellikle vücuttaki melatonin ve serotonin hormonlarının miktarını artıran triptofan, kirazda oldukça fazla miktarda bulunuyor. Kirazdaki serotonin, melatonin ile birlikte çalışarak uyku kalitesini artırmanın yanı sıra uykusuzluk ve uyku bozukluğu gibi hastalıklarla mücadele ediyor. İçeriğinde biyoaktif bileşenler bulunduran kiraz, aynı zamanda duygusal bozukluklara karşı da etkili olabiliyor.
2,108
Aşılama durma noktasına geldi: 60 bin doza düştük
Türkiye’de aşılama oranı son altı ayın en düşük seviyesine indi. İlk doz yapılanların sayısı günlük 30 binlere düştü. Bu durum toplum bağışıklığına ulaşılmasını da geciktirdi.
Sağlık
https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/asilama-durma-noktasina-geldi-2801447
Aşılama hızı altı ayın en düşük seviyesine indi. Toplumsal bağışıklığa ulaşma hedefi gecikiyor. Günlük 1. 5 milyon doza çıkan aşı sayısı, hafta içi 160 binlere geriledi. Hafta sonları ise 60-70 bine iniyor. İlk dozu yaptıranların sayısı günlük 30 binlerde Covid-19 zatürresi sebebiyle tedavi görenlerin yüzde 80’i ya aşısız ya da aşı süreci bitmeyenler. ALTI AYIN EN DÜŞÜK SEVİYESİNE İNDİ Koronavirüse karşı yapılan aşılama, son aylarda sürekli düşüyor. Günlük 1. 5 milyon doz kapasite olmasına rağmen, son iki haftadır aşılama hafta sonları 60 bin, hafta içi ise günlük 160-180 bin seviyesine kadar indi. Sağlık Bakanlığı verilerine göre Türkiye’de en az iki doz aşısını yaptıranların toplam nüfusa oranı yüzde 60’a ulaştı. Ancak giderek yavaşlayan aşılama, son altı ayın en düşük seviyesine geriledi. Yapılan aşıların artık büyük bir bölümünü ise ikinci ve üçüncü doz aşılar oluşturuyor. Günlük ilk doz aşı sayısı 30 binler seviyesine kadar düşerken, hafta sonları bu rakam 15 bine kadar geriledi. TOPLUMSAL BAĞIŞIKLIK GECİKİYOR Aşılama hızının beklentilerin altında kalması, toplum bağışıklığına ulaşılmasını da geciktiriyor. Hâlen aşısını yaptırmayan yaklaşık 14 milyon kişi bulunuyor. Bu arada Avrupa başta olmak üzere birçok ülkede aşının zorunlu olduğu alanlar genişletilirken, Türkiye’de zorunlu aşı uygulaması veya PCR testi zorunluluğunun kapsamının genişletilmesine sıcak bakılmıyor. Ayrıca hastanelerde COVID-19 zatürresi sebebiyle tedavi gören hastaların yüzde 80’inin ya aşısız, ya da aşı sürecini tamamlamayanlar olduğu belirtiliyor. Tam aşılı olanlardaki zatürre oranının ise sıfıra yakın bir değerde olduğu ifade ediliyor
1,847
Bakan Koca'dan İstanbul için korkutan açıklama: Vaka sayısı patladı
Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, İstanbul'da vaka sayısının son 10 günde 5 kat artarak 20 bini geçtiğini söyledi. Artışı Omicron varyantına bağlayan Koca, Ankara için de benzer bir uyarı yaptı Toplam vakanın yarısından fazlasının İstanbul'da olduğunu belirten Koca, "Tam anlamıyla İstanbul patladı diyebiliriz" dedi.
Sağlık
https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/bakan-koca-vaka-sayisi-10-gunde-5-kat-artti-2807240
Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, katıldığını bir televizyon programında Omicron varyantına karşı önemli uyarılarda bulundu. İstanbul'da vaka sayısının 10 günde 5 kat arttığını söyleyen Koca, Tam anlamıyla İstalbul patladı ifadelerini kullandı. İstanbul'da Omicron varyantının çok yüksel olduğunu belirten Koca, Omicron da Türkiye’ye İstanbul üzerinden girdi. Ve yayıldı dedi. Habertürk'e konuşan Sağlık Bakanı Fahrettin Koca'nın açıklamalarından satır başları: Geçen hafta megakentte vaka sayısının 4 bin olduğunu söyleyen Koca, Bu hafta tam tamına 20 bin 500. Artış beş katı. Şaka gibi ama oran bu dedi. VAKA SAYISI PATLADI İstanbul'a bakarak genel Türkiye değerlendirmesi yapılmasının yanlış olacağını belirten Koca, Eğer İstanbul’daki vaka artış oranı Türkiye genelinde olsaydı bugün en az 100 bin vakadan bahsediyor olurduk. Allahtan bu oran henüz genele yansımadı diye konuştu. Bakan Koca, toplam vaka sayısının yarısından fazlasının İstanbul'da olduğunu belirterek, Tam anlamıyla İstanbul patladı diyebiliriz ifadesini kullandı. OMICRON TÜRKİYE'YE İSTANBUL'DAN YAYILDI Bunun en önemli nedeninin Omicron varyantı olduğunu kaydeden Koca, şunları söyledi: Şu anda İstanbul’da Omircron'a bağlı vakaların oranı çok yüksek. Çünkü İstanbul dışarıya en fazla bağlantısı olan kent. Omicron da Türkiye’ye İstanbul üzerinden girdi. Ve yayıldı. ANKARA DA TEHLİKEDE Bakan, Başkent için de benzer bir tehlikeye dikkat çekti. Ankara'da vaka sayısının geçen hafta 1200 olan vaka sayısının ikiye katlandığı bilgisini veren Koca, Belli ki 1 hafta sonra Ankara’da patlayacak. Sonra tüm Türkiye dedi. TEDİRGİN DEĞİL TEDBİRLİ OLUN Günlük vaka sayılarının bir süre sonra günlük 70 binlere ulaşabileceği uyarısını yapan Koca, şöyle devam etti: Gidişat bunu gösteriyor. Tek tesellimiz vaka sayılarındaki artışın hastaneye yatışlara ve yoğun bakımlara ve tabii vefatlara aynı oranda yansımıyor olması. Ama bu demek değil ki tedbirsiz davranmak gerek. Vatandaş tedirgin olmasın ama tedbirli olsun. İlgili Haberler Son dakika! 30 Aralık koronavirüs tablosunda Omicron etkisi: Vaka sayısı 40 bine dayandı Grip geri döndü Covid-19'u geçti: Belirtiler aynı, PCR testi yaptırmak şart ABD'den çarpıcı açıklama! Kovid-19 aşıları çocuklarda kalp kası iltihabına neden olabiliyor
2,226
Son dakika! 21 Ekim koronavirüs tablosu açıklandı: Bakan Koca gençleri uyardı
Son dakika haberi: Sağlık Bakanlığı tarafından 21 Ekim 2021 koronavirüs tablosu açıklandı. Koronavirüsten bugünkü can kaybı 198, yeni vaka sayısı 28 bin 465 oldu. Verilere göre, vefat sayısı düne göre düşüş gösterdi. Vaka tablosuna dair bir değerlendirmede bulunan Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, 'Vakaların yaş ortalaması düştü. Artık yarıya yakını 30 yaş altında' uyarısında bulundu
Sağlık
https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/son-dakika-21-ekim-koronavirus-tablosu-aciklandi-bakan-koca-gencleri-uyardi-2799056
Sağlık Bakanlığı tarafından Türkiye'nin yeni korona virüs tablosu açıklandı. 21 Ekim’de açıklanan 24 saatlik verilere göre 28 bin 465 vaka tespit edildi. Virüs nedeniyle hayatını kaybedenlerin sayısı 198 oldu. Bir günde toplam 362 bin 213 test yapılırken, iyileşen hasta sayısı 29 bin 160 olarak kaydedildi. AŞILAMA VERİLERİ PAYLAŞILDI Sağlık Bakanlığı tarafından açıklanan tabloda, aşılama verilerine de yer verildi. En az 2 doz aşısını olmuş 18 yaş üzeri nüfusu kapsayan verilere göre Türkiye'de 2. doz aşılama ortalama yüzde 77. 04 oldu. 1. doz ortalaması yüzde 88. 71 olurken, 1., 2. ve 3. doz aşısını olan vatandaş sayısı toplamda 114 milyon 807 bin 774’e yükseldi. AŞILAMADA İLK SIRADA ORDU VAR Verilerde, aşılamada önde giden illere de yer verildi. Bakanlığın tablosuna göre yüzde 81. 7 ile Türkiye'de en çok aşılamanın gerçekleştirildiği Ordu’yu Muğla, Kırklareli, Amasya, Çanakkale, Eskişehir, Osmaniye, Balıkesir, Edirne ve Burdur takip etti. EN DÜŞÜK AŞILAMA ŞANLIURFA'DA Bakanlığın tablosuna göre yüzde 51. 5 ile Türkiye'de en az aşılamanın gerçekleştirildiği Şanlıurfa’yı, Batman, Diyarbakır, Muş, Siirt, Mardin, Bitlis, Bingöl, Ağrı ve Bayburt takip etti. BAKAN KOCA’DAN 5 UYARI Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, sosyal paylaşım sitesi Twitter hesabından yaptığı paylaşımda 5 maddelik bir durum değerlendirmesinde bulundu. Bakan Koca'nın değerlendirmesi şu şekilde: - Durum değerlendirmesi, 1. Vakaların yaş ortalaması düştü. Artık yarıya yakını 30 yaş altında. Aşılama sonucunda hastane kapasitemiz zorlanmıyor. Yoğun bakım üniteleri ile servislerde yatan Covid-19 hastalarının çoğunluğunu halen yaşlılar ve kronik hastalığı olanlar oluşturuyor. - 2. Gençler çok daha az oranda hasta olsalar da büyüklerine karşı sorumlulukları var. Yeni dönemde virüsün daha ziyade gençler üzerinden yayıldığı biliniyor. Bu nedenle, hem sağlıklı bir eğitim ortamı oluşturmak hem de aile çevrelerini korumak için aşılarını yaptırmalıdırlar. - 3. 65 yaş üstü, salgının ilk döneminde kısıtlamalara ciddiyetle uydu. Şu anda bir kısıtlama bulunmuyor ama risk grubunda olduklarını unutmamalıdırlar. Aşılarını tamamlamaları ise hayati derecede önemlidir. Aşı, eğer tamamlanmamış ise sağlayacağı koruma sınırlıdır. - 4. Toplum bağışıklığı elde edilene kadar maalesef yayılım devam edecek. Şu an, aşılanma oranının seviyesi aşı olmayanlar için güvence değildir. “Nasılsa başkaları aşı oldu ben olmasam da olur” düşüncesi yanlıştır. Aşı, birinci derecede, aşı olan kişileri koruyor. - 5. İkinci doz ve hatırlatma dozu aşılarının zamanı gelen çok sayıda vatandaşımız var. Vakit kaybetmeden aşılarını tamamlamaları gerekmektedir. Bu, önce kendileri sonra tüm toplum için hayati önemde bir davranıştır. Salgınla mücadelede sağlığınız için kararlı ve ısrarcıyız. 20 EKİM 2021 VAKA TABLOSU 20 Ekim koronavirüs tablosuna göre; 361 bin 350 Kovid-19 testi yapıldı, 29 bin 760 kişinin testi pozitif çıktı, 214 kişi hayatını kaybetti. İlgili Haberler Son dakika! 18 Ekim koronavirüs tablosu: Vaka sayısı 30 bine dayandı Son dakika! 19 Ekim koronavirüs tablosu açıklandı Son dakika! 20 Ekim koronavirüs tablosu açıklandı
2,779
Endişelendiren tespit: İki koronavirüs varyantına aynı anda yakalanmak mümkün
Brezilya'da bilim adamları, Ocak 2021'de iki kişiye aynı anda iki tip koronavirüs varyantının bulaştığını açıkladı. Portekiz'den araştırmacılar ise bir Kovid-19 enfeksiyonuna sahipken ikinci bir varyanta yakalanmış görünen 17 yaşındaki bir çocuğu tedavi etti.
Sağlık
https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/koronavirus-varyant-2787877
Koronvirüs salgınında yeni bir tehlike daha gündeme geldi: İki farklı varyantın aynı anda yakalanmak mümkün Bu tespit birçok ülkede bilim adamları tarafından yapılıyor. Uzmanlar, gözlemlenen birkaç vakanın ardından Kovid-19'un iki varyantına aynı anda yakalanmanın sürpriz olmadığını belirtiyor. Yeni tip koronavirüsün (Kovid-19) iki varyantına aynı anda yakalanmanın mümkün olduğunu söylüyor. BBC'nin haberine göre Brezilya'daki bilim adamları, Ocak 2021'de iki kişiye aynı anda iki tip koronavirüs bulaştığını, bunlardan birinin Gamma adı verilen endişe verici bir varyant olduğunu bildirdi. Aynı dönemde Portekiz'den araştırmacılar, bir Kovid-19 enfeksiyonuna sahipken ikinci bir varyanta yakalanmış görünen 17 yaşındaki bir çocuğu tedavi etti. Belçika'da uzmanların takip ettiği iki endişe verici varyantın bulaştığı 90 yaşındaki kadın, düşme nedeniyle hastaneye kaldırıldı ancak daha sonra kötüleşen solunum semptomları geliştirdi. Alınan numuneler üzerinde yapılan laboratuvar testleri, kadının Alfa ve Beta varyantlarına aynı anda yakalandığını ortaya çıkardı. Aşı olmadığı belirtilen kadın, mart ayında hayatını kaybetmişti. Doktorları iki farklı kişiden enfeksiyon kaptığından şüpheleniyordu. Bu yılki Avrupa Klinik Mikrobiyoloji ve Enfeksiyon Hastalıkları Kongresi'nde tartışılan vakanın, belgelenmiş ilk vaka olduğuna ve nadir de olsa benzer ikili enfeksiyonların meydana geldiğine inanılıyor. İKİ FARKLI VARYANT SÜRPRİZ OLMAZ Belçika'nın Aalst şehrindeki OLV hastanesinde baş araştırmacı olan Dr. Anne Vankeerberghen, konuya ilişkin Bu varyantların her ikisi de o sırada Belçika'da dolaşıyordu, bu nedenle kadına iki farklı kişiden farklı virüslerin bulaşmış olması muhtemeldir. Ne yazık ki, nasıl bulaştığını bilmiyoruz. dedi. Warwick Üniversitesinde virüs bilimi uzmanı olan Prof. Dr. Lawrence Young da Tek bir kişide virüsün iki baskın varyantını tespit etmek sürpriz değil. Bunlar tek bir kişi tarafından veya birden fazla kişiyle temas yoluyla geçmiş olabilir. diye konuştu. Young, bu tür enfeksiyonların aşının etkinliğini herhangi bir şekilde tehlikeye atıp atmadığını veya daha kötü bir Kovid-19 vakası oluşturup oluşturmadığını belirlemek için daha fazla çalışmaya ihtiyaç olduğunu söyledi. Koronavirüs'ün son varyantı Detla ve Delta Plus, dünyada bir çok ülkeyi tehdit ediyor. Türkiye'de de görülen bu varyantlar, normalleşme adımları atan İngiltere, İsrail, Rusya gibi bir çok ülkede alarma neden oldu. Aşılamayı tamamlayan İsrail'de vakaların görülmesi ise 'aşıların etkisini' yeniden tartışmaya açtı. İlgili Haberler Türkiye'de Delta varyantı hangi illerde görüldü? Delta plus hangi şehirlerde var? Delta varyantı Alfa ve Beta'ya göre daha az ölümcül
4,566
Oktay Tüney, ağrısız saç ekiminin püf noktalarını açıkladı
Ağrısız saç ekimi birçok özelliklere sahip olduğundan yoğun olarak tercih edildiğini belirten Wordplast Hair Center Sağlık Turizm Direktörü Oktay Tüney, "Bu etkili saç ekimi en kaliteli lokal anestezi enjeksiyon iğneleri üzerinden gerçekleştirildiğinden ağrı, acı hissedilmesi minimum düzeydedir." dedi.
Sağlık
https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/oktay-tuney-agrisiz-sac-ekiminin-puf-noktalarini-acikladi-2719930
Wordplast Hair Center Sağlık Turizm Direktörü Oktay Tüney, ağrısız saç ekimi hakkında bilgi verdi. Ağrısız saç ekimi birçok özelliklere sahip olduğundan yoğun olarak tercih edildiğini belirten Tüney, Profesyonel bir şekilde sunulan ağrısız saç ekimi bu doğrultuda saç ekimi merkezince garanti kapsamlı olarak uygulanıyor. Geçmiş yıllarda saç ekiminde genellikle amatör teknikler uygulandığından saçlı deride ağrı ve acı durumu da meydana gelebiliyordu. Bu durum bugün itibariyle geliştirilen yüksek teknolojideki Safir Fue tekniği ile birlikte tarihe karıştı diyebiliriz. Bu teknik diğer tekniklerden farklıdır. Maksimum konfor üzerinden uygulandığından saç derisinde minimum düzeyde ağrı veya tamamen ağrısız olarak ekim işlemi yapılabilir. Temelde mikro cerrahi bir uygulama olan Fue uygulaması uzman doktor tarafından uygulandığından ağrı durumu görülmez veya rahatsızlık verici olmayan hafif ağrılarda ek olarak ağrı kesiciler de uygulanabilir. ifadelerini kullandı. Tıraşsız saç ekimi kimlere yapılabilir? Ağrısız saç ekimi veya en çok merak edilen ayrıntılar arasında yer alan tıraşsız saç ekimi bayanlara, seyreklik durumu düşük düzeyde olanlara, saçları uzun olan erkeklere, saç arka kısmı aşırı uzun olan bireylere, hafif bölgesel saç dökülmesine maruz kalanlara ve sıklaştırma ekiminde ve uzun saçlara sahip olanlarda bu uygulama güvenle uygulanabildiğinin altını çizen Tüney, Bu uygulama isminden de anlaşılacağı üzere saçların kestirilmeden minimum müdahaleler doğrultusunda donör bölgeden saç köklerinin alınarak ilgili alana nakil edilmesidir. Tıraşsız saç ekimi özellikle saçların tıraş edilmesine gerek duyulmadığından bireylerin bu kapsamda daha rahat bir şekilde hareket etmesi ve zaman kaybına maruz kalmaması da söz konusudur. Ağrısız saç ekimi arasında en çok uygulanan yöntemlerden olan bu uygulamada da aynı şekilde Fue tekniği söz konusudur. Saçlar her ne kadar tıraş edilmese de mikro aletler üzerinden saç köklerine giriş sağlanabiliyor. Birey herhangi bir ağrı hissetmeden saç nakli doğal bir şekilde gerçekleştirilebiliyor. Ağrısız saç ekimi listesinden doktorun uygun görmesi durumunda kadın ve erkek fark etmeksizin tıraşsız saç ekim uygulamasına da geçilebilir. Ağrısız saç ekimi uzmanı tarafından da belirtildiği gibi bu saç ekim uygulaması herkese uygulanmaz. Gerekli kriterlerin sağlanması durumunda uygulanabilir. dedi. Genel anestezi saç ekiminde pek tercih edilmeyen bir uygulamadır Oktay Tüney, ağrısız saç ekimi uzman saç ekimi doktoru tarafından kolay bir şekilde gerçekleştirildiğini kaydederek, Tamamen ağrısız bir işlem olduğundan rahatsızlık duymadan saç ektirebilirsiniz. Saç ekiminde ayrıca önemli olan pek çok noktalar da söz konusudur. Bu noktalardan biri de bu işlemin kaliteli saç ekim uygulamasından ağrısız anestezi yöntemi üzerinden uygulanmasıdır. Fue yönteminden önce toplamda 2 temel etken üzerinden ekim işlemi gerçekleştirilir. Ağrısız anestezi uygulaması ile saçlı deri altına yapılan enjeksiyon sayesinde bu bölgede uyuşma sağlanarak minimum düzeyde ağrı hissedilmesi sağlanır. Ağrısız saç ekimi iğnesiz saç ekimi gibi anlamlar da taşıyan ağrısız saç ekimi anestezi uygulaması sayesinde maksimum konfordan ekim işlemi gerçekleştirilir. Genel anestezi, lokal anestezi, bölgesel ve sedasyon anestezi gibi pek çok farklı uygulamalar bulunuyor. Ancak genel anestezi saç ekiminde pek tercih edilmeyen bir uygulamadır. Yüksek riskler içerdiğinden uzman saç ekimi doktoru tarafından tavsiye edilmez. Bölgesel anestezi vücudun belirli bir kısmının uyuşturulmasıdır. Lokal anestezi en çok uygulanan saç ekim uygulamasıdır. İğneli ve iğnesiz enjektörler üzerinden uygulanır. Sedasyon uygulaması ise en konforlu ekim yöntemidir. Solunum kanalı üzerinden uygulanmasına rağmen kol kısmından açılan bir damar üzerinden de uygulanabilir. Ağrısız saç ekimi bu doğrultuda yüksek konforla uygulanan özel bir işlemdir. şeklinde konuştu. İğneli lokal anestezi ile iğnesiz lokal anestezinin farkı Ağrısız saç ekimi uygulamasında iğnesiz lokal anestezi ile iğneli lokal anestezi uygulamaları kullanıldığını belirten Tüney, Saçların toplanması ve kanal açılması adımı sonrasında iğneli lokal anestezi gerçekleştirilir. İsminden de anlaşılacağı üzere iğneli enjektör üzerinden uygulanan bu ekim yönteminde tercih edilen iğneler minimum düzeye sahip olup saçlı deride minimum düzeyde ağrı meydana getirir. İğneli lokal anestezi uygulamasının daha gelişmiş modeli olarak da iğnesiz enjektörler üzerinden gerçekleştirilen lokal anestezi uygulamasıdır. Ağrısız saç ekimi iğne uygulaması yerine doğrudan saçlı deri üzerinden minimum düzeydeki kılcal damarların açıklıklarından anestezi temel öğesini etki edecek basınç faktörü üzerinden gerçekleştirilir. Ayrıca, bu kısımda da toplamda 2 farklı iğnesiz lokal anestezi enjektörleri söz konusudur. Plastik gövdeli ve çelik gövdeli lokal anestezi iğnesidir. Plastik gövdeli lokal anestezi iğnesinde basınç daha düşük düzeyde olduğundan etkisi 1-2 dakikalık süreyi kapsıyor. Çelik gövdeli lokal anestezi iğnesinde ise, basınç durumu normal düzeyden yüksek olduğundan deri altına tek defada birden fazla etken öğe iletilebilir. Bu uygulamada etki süresi sadece birkaç saniye olabilir. Ağrısız saç ekimi bu doğrultuda pek çok yönden avantajlar sağlar. dedi. Ağrısız saç ekimi avantajları Ağrısız saç ekimi avantajlarının oldukça geniş olduğundan dolayı bireyler tarafından da yüksek memnuniyetle karşılandığını kaydeden Tüney, sözlerini şöyle tamamladı: Bu etkili saç ekimi en kaliteli lokal anestezi enjeksiyon iğneleri üzerinden gerçekleştirildiğinden ağrı, acı hissedilmesi minimum düzeydedir. Diğer ekim uygulamalarından farklı olarak daha gelişmiş cihazlar üzerinden uygulanır. Ağrısız saç ekimi bu kapsamda maksimum konfordan ekim işlemi gerçekleştirilir. Uygulamada tercih edilen modern cihazın diğer ekim cihazlarından farklı olarak daha düşük düzeyde anestezik etken öğe harcıyor. Bu kapsamda ise ilgili saçlı bölümünde daha düşük düzeyde uyuşma meydana gelmesi söz konusudur. Saç köklerinin toplanması aşamasında mikro motor adını alan özel bir cihaz tercih ediliyor. Bu cihazın özellikle minimum devirden kullanılması saçlı alanda minimum düzeyde ağrı oluşmasını sağlıyor. Aynı zamanda kanal açma işleminde uygulanan çelik uçlu bıçakların körelmemesi de ağrının minimize edilmesini sağlar. Ağrısız saç ekimi en temel avantajlarından biri de düşük maliyetli olmasıdır. Bu doğrultuda ekonomik anlamda da avantajlar sağlar.
2,468
Son dakika: Aşı karşıtlarının mitingine 'bulaş' engeli
Son dakika: Türkiye'de koronavirüs ile mücadele kapsamında 100 milyon doz aşı yapılırken aşı karşıtları ise mitinge hazırlanıyor. Maltepe Kaymakamlığı, cumartesi günü yapılacak aşı karşıtı mitinge bulaş riski nedeniyle izin verilmediğini duyurdu. İstanbul Valiliği ise söz konusuna mitinge izin verdikleri açıkladı.
Sağlık
https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/son-dakika-asi-karsitlarinin-mitingine-bulas-engeli-2794465
Son dakika: Türkiye'nin koronavirüs salgınına karşı aşı kampanyası başarılı bir şekilde devam ediyor.Bugün itibarıyla uygulanan toplam doz miktarı 100 milyon dozu aşarken, ülkedeki aşı karşıtlığı da yükseliyor. Örgütlenen aşı karşıtları, uzun süredir gösteri yapmak için hazırlanıyordu. KAYMAKAMLIK AŞI KARŞITI MİTİNGE İZİN VERMEDİ Aşı karşıtı kanaat önderlerinin çağrısıyla 11 Eylül'de İstanbul Maltepe'de miting düzenlemeye hazırlanan aşı karşıtları, kaymakamlık engeline takıldı. Maltepe Kaymakamlığı mitinge izin vermedi. Maltepe Kaymakamlığı’ndan yapılan açıklamada, Bazı basın yayın organları ve sosyal medya hesaplarında Maltepe Kaymakamlığının izinleriyle 11.09.2021 tarihinde Maltepe Miting Alanı’nda 'Anayasayı Koruma İnisiyatifi Bir Araya Geliyor' konulu bir miting düzenleneceği yönünde haber ve paylaşımlar yapıldığı tespit edilmiştir.Söz konusu etkinliğin düzenlenmesi için izin verilmesi talebiyle Anadolu Birliği Partisi tarafından 23.08.2021 tarihinde Kaymakamlığımıza yapılan başvuruya; toplu yapılacak etkinliklerin Covid-19 virüsünün bulaş riskini artıracağı ve salgınla mücadele çalışmalarını olumsuz yönde etkileyebileceği değerlendirilerek izin verilmemiştir. denildi. Kaymakamlığın açıklamasının ardından İstanbul Valiliği'nden bir açıklama geldi. VALİLİKTEN İZİN ÇIKTI Valilik, mitinge izin verileceğini açıkladı. Valilik tarafından alınan kararda, Anadolu Birliği Partisi tarafından, Anayasayı Koruma İnisiyatifi Bir araya Geliyor çağrısı ile Maltepe İlçesi Maltepe Miting Alanı'nda 11 Eylül Cumartesi günü saat 15.00 ile 18.00 saatleri arasında bir açık yer toplantısının düzenlenmek istenildiği belirtildi. Söz konusu açık yer toplantısının, 2911 Sayılı Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanununun 9. ve 10. maddelerine göre değerlendirildiği ve Maltepe Miting Alanı'nda Sağlık Bakanlığı Salgın Yönetimi ve Çalışma Rehberi'nde belirtilen kurallara riayet edilmesi kaydıyla uygun görüldüğü kaydedilerek, gerekli emniyet tedbirlerinin alınması kararlaştırıldı.
4,048
'Teknoloji ve internet bağımlılığı virüs kadar bulaşıcı'
Çocuk ve Ergen Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Bölümü’nden Uzm. Dr. Emin Çağlar, “Çocuğunuzun online eğitim dışında TV izlemesi ve internet kullanımına sınırlama getirin. Teknoloji ve internet bağımlılığı diğer bağımlılıklar kadar tehlikelidir, virüs kadar bulaşıcıdır ve tedavi gerektirir” dedi.
Sağlık
https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/teknoloji-ve-internet-bagimliligi-virus-kadar-bulasici-2749123
Çamlıca Medipol Üniversitesi Hastanesi, Çocuk ve Ergen Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Bölümü'nden Uzm. Dr. Emin Çağlar, sosyal aktivitelerini ‘teknoloji' ile geçiren çocukların ailelerine tavsiyelerde bulundu. Evde bilgisayar başında ya da tablet ile geçirilen zamanın mutlaka belirli bir düzeyde kalması gerektiğini belirten Uzm. Dr. Emin Çağlar; “İnternet bağımlılığı diğer bağımlılıklar gibidir. Gece geç saatlere kadar bilgisayar başında vakit geçiren çocuklarda çok çeşitli uyku bozuklukları ve psikiyatrik sorunların ortaya çıktığı bilinmektedir” diye konuştu. Bu bağımlılığın önlenmesinin ve kontrol altına alınmasının mümkün olduğunu belirten Uzm. Dr. Emin Çağlar, konu hakkında açıklamalarda bulundu. Çocuğun bağımlı olduğunu nasıl anlarsınız? Çocuğun bağımlı olduğunu nasıl anlaşılacağı konusunda bilgi veren Dr. Çağlar, “İnternet ve teknoloji bağımlılığı diğer bağımlılıklarda olduğu gibi kişinin bağımlısı olduğu teknolojik ürüne ulaşamadığında yoksunluk yaşadığı bir durum olarak tanımlanır. Teknoloji bağımlılığında yer alan belirtiler çok tipiktir. Çocuk yalnızca birkaç dakika diyerek ekran karşısında saatler harcamaktadır. Genelde çevresindeki insanlara ekran karşısında geçirdiği zaman hakkında yalan söyleyebilmektedir. Çocukta uzun süre bilgisayar kullanmaktan dolayı fiziksel ve sosyal sorunlar ortaya çıkabilir. Gözlerde yanma, boyun kaslarında ağrı ve sertleşme, beden duruşunda bozukluk, elde uyuşukluk ve halsizlik fiziksel sorunlardandır. Sosyal alanda ise; akademik başarıda düşüş, kişisel, aile ve okul sorunları, zamanı idare etmede başarısızlık, uyku bozuklukları, yemek yemenin azalması, yaptığı aktivitelerin azalması ve internet arkadaşları dışında sosyal izolasyon gibi sorunlar görülmektedir. Hatta bazen ekran karşısından uzaklaşmak istemeyen çocuk ya da gençte enürezis (idrar kaçırma) ve enkoprezis (kaka kaçırma) görülebilmektedir'' dedi. “Gergin ve kavgacı olabilir'' Dr. Çağlar, sözlerine şöyle devam etti: “Çocuk anonim bir kişiliğe bürünüp insanlarla internet üzerinden konuşmayı yüz yüze konuşmaya tercih eder. İnternete girmek ve internette daha fazla vakit geçirmek ya da internette oyun oynamak için yemek öğünlerinden, derslerden ve randevularından ödün verir. Aslında çocuk ekran karşısında çok fazla vakit geçirdiği için suçluluk hissedebilir ama internette vakit geçirirken ya da internette oyun oynarken aldığı büyük zevk ve keyif bunun önüne geçer. Bilgisayardan uzak kaldığında kendini boşluktaymış gibi ve gergin hisseder, sinirlilik olur, aile bireyleriyle sürekli tartışma ve kavga etme görülebilir. Bilgisayardan ayrı geçen her zamanda bilgisayarını düşünür ve bilgisayarda vakit geçirmek için fırsatlar oluşturmaya çalışır. Gece geç saatlere kadar bilgisayar başında vakit geçirir. Bu da çok çeşitli uyku bozuklukları ve psikiyatrik sorunların ortaya çıkmasına yol açar''. “5 kurala harfiyen uyun'' Teknoloji ve internet bağımlılığı önlemek için 5 kurla dikkat çeken Dr. Çağlar, “2 yaşından küçük çocukların internet, TV ya da bilgisayarla karşılaşması kesinlikle uygun değildir. Okul öncesi yaş grubu için günde 30 dakikayı geçmeyecek şekilde internet kullanımı yeterlidir. İlköğretimin ilk 4 yılında ödev haricinde oyun ve eğlence için günlük 45 dakika zaman ayrılmalıdır. Sonraki yıllarda hafta sonu daha esnek olmakla birlikte günde 1 saat kullanım uygundur. Lise çağında da günlük 2 saat yeterlidir. şeklinde konuştu. “Acil eylem planını nasıl hazırlamalısınız'' Acil eylem planının nasıl hazırlanması gerektiğini belirten Dr. Çağlar, “Çocuğunuzun günlük internet kullanım saatlerini değiştirin. Haftalık internet kullanımı çizelgeleri hazırlayıp, uyulmasını sağlayın. Destek grupları ya da aile terapisi gibi yöntemleri hayata geçirin. Çocuğunuzun yapmayı isteyip de fırsat bulamadığı faaliyetleri bir deftere yazmasını sağlayın, internet kullanmak için yoğun istek duyduğunda yazdıklarından birini yapmasını isteyin. Pandemi kurallarına uygun olacak şekilde çocuklarınızı arkadaşları ile doğal yollardan görüşmeleri için yönlendirin, akran grupları içerisinde sosyalleşmesini sağlayın. Çocuklarınızı yetenek ve ilgi alanlarına uygun spor dallarına yönlendirin. Çocuğunuzun arkadaşlık ilişkilerini destekleyin, sosyal izolasyona uygun olacak şekilde onları bir araya getirecek aktivite planlayın. Çocuğunuzun bilgisayar kullanımını kontrol edin ve sanal ortamdaki arkadaşlarını tanıyın. Bilgisayarlarınızda güvenli internet uygulamalarının olmasına özen gösterin'' açıklamasında bulundu. Dr. Çağlar, taviz vermemeniz gereken 4 durumu ise şöyle açıkladı: “Akıllı telefon/tablet vs. gibi aletleri çocukları teselli etmek, susturmak için asla kullanmayın. Çocukların kontrolsüz ve uzun süre internet kullanmasına izin vermeyin. Yemek ve çay saatlerinde bilgisayar başındaki çocuğa servis yapmayın, size katılmasını sağlayın.TV veya internet benzeri teknolojik alet merkezli ev düzeni kurmayın''.
369
Evde hazırlanarak içilmeliymiş! 1 bardak tüketildiğinde vücudu zırh gibi koruyor...
Evde hazırlanarak yapılan turşu suyunun faydaları saymakla bitmiyor. Antioksidan özelliği gösteren turşu suyunun başta bağışıklık olmak üzere sayısız faydaları…
Sağlık
https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/1-bardak-tuketildiginde-vucudu-zirh-gibi-koruyor-2902355
Türk mutfağının sevilen lezzetlerinden turşu ve suyu, içeriğinde barındırdığı probiyotikler ve antibiyotikler sayesinde insan vücudu için muazzam bir besin. Birçok hastalığa iyi gelen turşu ve turşu suyu en faydalı besinler arasında yer alıyor. İşte turşu suyunun sağlığa inanılmaz yararları… TURŞUNUN FAYDALARI Turşu çeşitli sebzelerin sirke ile birleşmesi sonucu ortaya çıkmaktadır. En faydalı besinler arasında yer alan turşunun birçok faydası bulunuyor. Turşu suyunun faydaları: Turşu ve turşu suyu bağışıklığın güçlenmesinde önemli rol oynamaktadır. Bunları tüketerek hastalıklara karşı koyabilirsiniz. Turşu suyu balla tüketildiği zaman adeta bir şifa deposu haline geliyor. Bu karışım hem balgam sorununa hem de mide sorunlarına fayda sağlıyor. Turşu suyu düzenli aralıklarla tüketildiği taktirde kasların güçlenmesine yardımcı olmaktadır. Turşu suyu vücutta meydana gelen sıvı kaybını önleyerek böbrek üstü bezlerin daha sağlıklı çalışmasını sağlar. Turşu suyu içinde bulunan sirke sebebiyle kan şekerinde oluşan ani yükselmeleri ve düşmeleri önlemektedir. Fermente edilen turşu bağırsaklarda bulunan iyi bakterilerin büyümesine ve sağlıklı kalmasına yardımcı oluyor. KARIŞIK TURŞU TARİFİ 8 adet acur 5 adet salatalık 4 adet yeşil domates 4 adet havuç 10 adet yeşil biber 5 adet kelek (ham kavun) 2 baş sarımsak 2 su bardağı üzüm sirkesi 2 çay kaşığı limon tuzu (ya da 2 adet limon) 4 yemek kaşığı kaya tuzu YAPILIŞI Yemek.com’dan derlenen bilgiye göre; Sebzeler bol suyla yıkanıp temizlenir. Bütün olarak veya istenilen ebatta doğranır. Kavanozun altına, ortasına ve üstüne sarımsak eklenerek, turşuluk sebzeler karışık olarak doldurulur. 2 litrelik her kavanoz için, 2 yemek kaşığı kaya tuzu, 1 çay kaşığı limon tuzu, 1 su bardağı üzüm sirkesi eklenerek üzeri su ile doldurulur. Kavanozun ağzı kurulanır. 2 geri 1 ileri hareketle kapağı kapalıdır. Işık almayan, serin bir yerde bekletilir. 10 gün sonra hazır hale gelecektir.
7,769
Bakan Eker'den GDO açıklaması, o ürünler toplatıldı
Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanı Eker, "GDO tespit edilen bebek mamaları" ile ilgili, hiçbir şekilde GDO'lu ürüne toleransları olmadığını söyledi.
Sağlık
https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/bakan-ekerden-gdo-aciklamasi-o-urunler-toplatildi-23786
Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanı Mehdi Eker, GDO tespit edilen bebek mamaları ile ilgili, hiçbir şekilde GDO'lu ürüne toleransları olmadığını söyledi. Konya Ticaret Odası-TÜYAP Uluslararası Fuar Merkezi'ndeki Konya 12. Uluslararası Tarım, Tarımsal Mekanizasyon ve Tarla Teknolojileri Fuarı'nın açılışına katılan Eker, ardından Endonezya Tarım Bakanı Dr. Ir Suswono Mma ile ikili görüşmede bulundu Görüşmenin ardından gazetecilerin sorularına yanıtlayan Eker, bir bebek mamasının toplatıldığı yönündeki haberlerle ilgili soru üzerine; Türkiye'de bebek mamalarında ve insan gıdalarında, insanların tükettiği hiçbir gıdada GDO'ya hiçbir şekilde izin vermediklerini belirtti. Eker, şunları kaydetti Burada da laboratuvarlarımız, piyasa denetimleri esnasında bir mamada, tahıl içerisinde var-yok analizinde Bu tabii milyonda bir de olabilir, küçük bir şey de olabilir. O ileri tetkiklerde ortaya çıkar. Ama biz hiçbir şekilde tolere etmiyoruz. O tespit edildi, tespit edilince ürünün toplatılmasına karar verildi. Savcılığa intikal ettirildi. Bakanlık da ayrıca soruşturma açtı. Bununla ilgili süreç devam ediyor. Bizim hiçbir şekilde GDO'lu ürüne toleransımız yok. HUBUBAT REKOLTESİ Eker, gazetecilerin Türkiye'de bu yıl hububat rekoltesinin düşük olacağı tahmin ediliyor ve bunun fiyatlara etkisi ne olur? sorusu üzerine gıda güvenliği açısından tehlike ve tehdit görmediklerini söyledi. Geçen sene birçok üründe Cumhuriyet tarihinin rekoru düzeyinde üretim gerçekleştiğini ifade eden Eker, kuraklık nedeniyle üretimde geçen yıla oranla bir miktar düşüş beklediklerini bildirdi. Eker, bu düşüşü, Türkiye'nin ihtiyacı olan ürünlerin temin edilmesinde bir problem olarak görmediklerini vurgulayarak, şunları kaydetti: Sonuçta Türkiye'nin kendi ihtiyacı olan ürünlerin, kendi tüketimi için üretebildiği ürün açısından bir problem olmaz. Piyasa regülasyonu açısından, spekülasyonlara fırsat vermemek açısından onlarla ilgili de ilgili kuruluşlarımız tedbirlerini alıyorlar. Piyasayı hem üretici hem tüketici açısından, hem de sanayici açısından rahatlatacak tedbirlerimizi de alıyoruz. Şu anda bazı bölgelerimizde, İç Anadolu'nun bazı bölgelerinde, Konya'nın bazı bölgelerinde, İç Batı Anadolu'nun geçiş kuşağı Eskişehir gibi bazı bölgeleri, bir de Doğu Akdeniz'in bazı bölgelerinde geçen seneye göre hububatta bir miktar azalma var. Bununla ilgili tahminler yapılıyor. Ama bu hiçbir şekilde Türkiye'nin toplam üretimi, ihtiyacının altına düşmez. SAMAN ÜRETİMİ Türkiye'de anızların yasak olmasına rağmen yakılmaya devam ettiğini anlatan Eker, Türkiye'de yan ürün olarak 30 milyon ton sap-saman elde edildiğine dikkati çekti. Eker, insanların tarlada kalan anızları yaktığını dile getirerek, şöyle devam etti: Bu birkaç sene önce de daha çok yakmaya bağlı olarak, bu değerlendirilmediğinden uyanıklar vardı. Onlar onu stoklamışlar, yüksek fiyata satıyorlardı. Biz onu kırmak maksadıyla bir miktar, vatandaşlarımızın bunu ithal etmesine izin verdik. Bu tabii kamuoyunda muhalefet, yanlış bir şekilde aldı, o şekilde ifade etti. Toplamda gelen 8-10 bin ton bir şey. Yani 10 milyon tonun yanında 8-10 bin tonun bir şeyi yok. O piyasayı düzenlemek maksadıylaydı. Nitekim o kararın söylentisi bile fiyatların normal rayına oturmasına yetmişti. Arkadaşlarımız illerde ziraat odalarında, il tarım, ilçe tarım müdürlüleri, üreticilerimizi bu tür muhtemel gelişmelere karşı bilgilendiriyorlar. Dolaysıyla tedbirler ona göre alınırsa bir sorun olmayacağını düşünüyorum.
4,621
Eski bakan ve eşi korona virüsünü yendi
İzmir’in Tire ilçesinde ikamet eden eden ve geçtiğimiz aylarda eşi ile birlikte korona virüsüne yakalanan eski Bayındırlık ve İskan Bakanı Halil Çulhaoğlu, virüsü yenerek Tire’ye yeniden döndü.
Sağlık
https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/eski-bakan-ve-esi-korona-virusunu-yendi-2717186
İki ay önce eşiyle birlikte korona virüsüne yakalanan eski Bayındırlık ve İskan Bakanı Halil Çulhaoğlu ve eşi hastalığı yendi. Çulhaoğlu, virüsü yenmesinin ardından 76 gün sonra ilk defa sahibi olduğu eczaneye geldi. Personeli tarafından çiçeklerle karşılanan Çulhaoğlu için iş yerinin önünde kurban kesildi. Hastalığı atlatmamızda erken tanı ve kullanılan ilaçların etkisi oldu Duygusal anların yaşandığı buluşmanın ardından Çulhaoğlu, tedavi süreci hakkında bilgi verdi. Çulhanoğlu, 28 Mart’tan bu yana eşim ve ben önemli bir süreç atlattık. O zorlu süreçte teşekkür edeceğim çok insan var. Desteklerini hiçbir zaman eksik etmeyen, benimle birlikte üzüntü duyan tüm dostlarıma sonsuz teşekkür ediyorum. Hepsine ayrı ayrı minnettarım. Allah ülkemizi ve dünyamızı korusun. Allah hiç kimseyi bu hastalığa düşürmesin. Herkes kendisine dikkat etsin. Gerçekten bizim için zor bir süreçti. Ben hiç hastanede yatmadım; ama eşim 10 gün boyunca hastanede yattı. Hastalığı atlatmamızda erken tanı ve kullanılan ilaçların etkisi oldu. Tabii biraz da şansımız varmış. Ülkemiz yavaş yavaş bu salgını aşacak. Türkiye’de çok ciddi politikalar uygulanıyor. Sağlık Bakanlığımız bu konuda çok başarılı. Türkiye ve dünyamız inşallah daha iyi günler görecek dedi. Ne siyasetin, ne kavganın, ne kutuplaşmanın hiçbir şeyin anlamı yok Eski Bakan, sözlerini şöyle sürdürdü: Bu hayatta sağlık olmadıktan sonra hiçbir şeyin anlamı yok. Ne siyasetin, ne kavganın, ne kutuplaşmanın hiçbir şeyin anlamı yok. Önemli olan, el ele verip hepimizin daha güzel yaşayacağı bir Türkiye’yi beraber oluşturmak. Eğer bundan böyle siyasete devam edecek olursam muhakkak ihtiyacı olan insanlara destek olmak odaklı çalışmalar yürüteceğim. Yoksul insanların yarınlarını daha güvencede hissedeceği bir siyaset anlayışı sürdüreceğim. Bundan sonraki süreçte Tire’de muhakkak evde bakım hizmetlerini geliştirmeye yönelik çalışmalar yağacağız, yaşlılarımıza destek vereceğiz; yoksulların hepsine sahip çıkacağız. Bu kent kendi yoksuluna sahip çıkabilmeli, ana programımız bu olacak. Artık paranın pulun önemi yok. İşte görüyorsunuz bir virüs hepimizi yok etti. Demek ki bundan sonra el ele vermeliyiz. Bundan sonra insan olarak hepimiz kendi üstümüze düşeni yapmalıyız. Ben bu bilinçle hareket ediyorum.
3,647
Covid-19, 2021 yılında da gündemdeki rolünü kaybetmedi
Tüm dünyayı etkisi altına alan Covid-19 salgınında, toplam vaka sayısı 90 milyonu aştı. Küresel bir salgın haline dönüşen virüs, bir yılı aşkın süredir ülkemizde ve dünyada en çok konuşulan başlık olma özelliğini sürdürürken, 2021 yılında da gündemdeki rolünü kaybetmedi.
Sağlık
https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/covid-19-2021-yilinda-da-gundemdeki-rolunu-kaybetmedi-2763538
Medya takip kurumu Ajans Press'in, gisanddata 'COVİD-19 Sistem Bilimi ve Mühendislik Merkezi (CSSE) Küresel Durumları' verilerinden elde ettiği bilgilere göre, dünyadaki Covid-19'lu toplam vaka sayısı 90 milyon 279 bin 44 olarak güncellendi. Rakamlar yaklaşık 1 ay önce ile kıyaslandığında ise Koronavirüse yakalanan toplam vaka sayısı o zaman 74 milyon 952 bin 221 olduğu kaydedildi. Veriler anlık olarak artarken, şu an Türkiye'deki güncel vaka sayısının 2 milyon 326 bin 256 olduğu saptandı. Böylelikle Türkiye Covid-19'lu kişi sayısı ile dünyada 7'ncı sırada yer alırken, ilk sırada yer alan ülke 22 milyon 406 bin 747 vakayla ABD olarak sabit kaldı. Ajans Press, koronavirüs ile alakalı medyaya yansıyan haber adetlerini inceledi. Ajans Press'in dijital basın arşivinden derlediği bilgilere göre sadece 11 gün içerisinde koronavirüs ile ilgili çıkan haber adedi 22 bin 762 olarak görüldü. Çıktığı günden bu yana farklı başlıklarla gündemde kalmayı başaran Covid-19 son zamanlarda aşının bulunmasıyla gündeme gelirken, son 3 ayda aşı çalışmaları ile alakalı 1 milyon 200 binin üzerinde haber yansıması olduğu görüldü. Yeni yıla da hızlı bir gündem ile giren ülkemizde, ilk 10 günde medyada en fazla yansıma bulan diğer başlıklar ise, ABD'de yaşanan olaylar, Whatsapp gizlilik sözleşmesi, Twitter'ın Trump'ın hesabını askıya alması ve Boğaziçi Üniversitesi'nde rektör ataması sonrası yaşanan gelişmeler oldu.
668
Sahurda sadece su içip yatanlar dikkat: Gün içinde büyük risk altında olabilirsiniz!
Sahura kalkmadan oruç tutmanın veya sahurda sadece su içmenin sağlığınız üzerinde önemli riskler oluşturabileceğini belirten Öğretim Üyesi Doç. Dr. Barış Sarıakçalı, Ramazan ayında yeterli ve dengeli beslenmeye dair açıklamalarda bulundu.
Sağlık
https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/sahurda-sadece-su-icip-yatanlar-dikkat-2882201
İhlas Haber Ajansının haberine göre; Sahurda doğru beslenmenin gün içinde sağlığınıza katkısı büyük. Ramazan ayının oruç tutanlar için beslenme ve yaşam şeklinin değiştiği bir ay olduğunu dile getiren Doç. Dr. Barış Sarıakçalı “Yeterli ve dengeli beslenmenin sürdürülebilmesi için sahur öğününü atlamamak gerekir. Sahura kalkmadan oruç tutmak veya sahurda sadece su içmek kişinin sağlığında sakınca oluşturabilir” diyerek sahurun önemine dikkat çekti. SAHURA KALMAYANLARDA GÜN İÇİNDE GÖRÜLEBİLEN SAĞLIK SORUNLARI Sahura kalkmayan kişilerin gün içerisindeki kan şekeri düşüklüğü, yorgunluk, halsizlik, sindirim zorlukları, mide ve bağırsaklarda aşırı gaz birikimi, ani tansiyon yükselmesi, vücudun susuz kalması gibi sağlık sorunları yaşama riski oldukça yüksek. Bu nedenle sahurda genel olarak midede uzun süre kalarak tok kalmanızı sağlayacak, kan şekerinde ani değişiklik yaşatmayacak ve sıvı dengesini koruyacak besinler seçilmelidir. “SAHURDA YOĞURTTAN OLUŞAN BİR ÖĞÜN TERCİH EDİLMELİ” Sahura kalkmanın nedenlerinden birinin de kan şekerinin erken saatlerde düşmesini engellemek ve buna bağlı olarak günün daha verimli geçmesini sağlamak olduğunu söyleyen Doç. Dr. Sarıakçalı “Sahur öğünü, aşırı yağlı, tuzlu ve ağır yemekler ile hamur işlerinden oluşmamalıdır. Sahurda süt, yoğurt, peynir, yumurta, tam tahıllı ekmekler gibi besinlerden oluşan hafif bir kahvaltılık ya da çorba, zeytinyağlı yemekler veya yoğurttan oluşan bir öğün tercih edilmelidir dedi. “İFTARDA ŞERBETLİ YERİNE SÜTLÜ TATLILAR TERCİH EDİLMELİ” İftarda sağlıklı beslenmenin nasıl olması gerektiği hakkında bilgi veren Doç. Dr. Sarıakçalı “İftara peynir, domates ve zeytin gibi kahvaltılıklar veya çorba gibi hafif yemeklerle başlayıp 10-15 dakika sonra az yağlı et yemeği, sebze yemeği ile devam edebilirsiniz. Yemeklerinizi hızlı yemekten kaçının, yavaş yavaş ve iyice çiğneyerek tüketin. İftarda aşırı şerbetli, yağlı tatlılar yerine, sütlü tatlılar (sütlaç, güllaç gibi) veya meyve tatlıları tercih edilmesi uygun olacaktır” şeklinde konuştu. “SUSAMASANIZ DA İFTAR VE SAHURDA BOL BOL SU İÇİN” Ramazan ayında suyun önemine de değinen Doç. Dr. Sarıakçalı “Susama hissi duymasanız bile iftar ve sahur arasında sık sık su için. Suya ek olarak kafein içeren içecekler yerine de süt, ayran, sade soda, taze sıkılmış meyve-sebze suları, ıhlamur ve kuşburnu gibi bitki çayları tercih edebilirsiniz” ifadelerini kullandı. Ayrıca Doç. Dr. Sarıakçalı, iftardan 1-2 saat sonra yapılacak 30-40 dakikalık yürüyüşlerin de sindirime yardımcı olacağını dile getirdi. İlgili Haberler Bu besin karşısında kanserli hücreler kaçacak delik arıyor! İşte malum hastalığın kökünü kurutan şifa kaynağı Ramazan ayında mide ağrısı çekenler dikkat! Bu yöntemler hayatınızı kurtaracak
990
Grip mi Korona mı geçiriyoruz? Prof. Dr. Şevket Özkaya uyardı: Komplike bir süper enfeksiyon var
Son zamanlarda ortaya çıkan salgın hem grip hem Covid-19 belirtileri gösteriyor. Prof. Dr. Şevket Özkaya, Covid-19 nedeniyle bağışıklık sisteminin zayıfladığına dikkat çekerek “Bu da diğer virüslere karşı bizleri savunmasız kıldı” dedi.
Sağlık
https://www.tgrthaber.com.tr/saglik-videolari/grip-mi-korona-mi-geciriyoruz-prof-dr-sevket-ozkaya-uyardi-komplike-bir-super-enfeksiyon-var
5,637
Uzman Dr. Betül Şengör: 'EnzimatikHA’, selülite karşı güncel yeni bir tedavi yöntem'
Dermatoloji Uzmanı Dr. Betül Şengör, selülit tedavisinde kullanılan ‘enzimatikHA’ hakkında bilgi verdi. Dr. Şengör, “Selülit tedavisi için kullanılan EnzimatikHA, ciltteki eski ve kısalmış kollajen liflerin temizlenmesini sağlayarak cildin serbestleşmesine ve dolayısıyla dalgalı cildin düzelmesini sağlamaktadır” dedi.
Sağlık
https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/uzman-dr-betul-sengor-enzimatikha-selulite-karsi-guncel-yeni-bir-tedavi-yontem-2640059
Portakal kabuğu görüntüsüyle ciltte dalgalı bir düzensizliğe neden olan selülit, özellikle yaz aylarında kadınların hayatını kabusa çeviriyor. Genetik faktörlerden hareketsiz yaşam tarzına kadar birçok faktör selülit problemine neden oluyor. Dermatoloji Uzmanı Dr. Betül Şengör, selülit tedavisinde kullanılan Pb serum yani ‘enzimatikHA’ hakkında birçok kadının bu sorununa çare olacak birbirinden faydalı açıklamalarda bulundu. Selülitin evreleri Selülitin, kozmetik ve tıp literatürüne ‘peau d’orange’ olarak girdiğini, belirten Betül Şengör, “Kişi zayıf veya şişman olabilir. Selülitin bu evresinde beslenmeyle de ilişkili olarak cilt bölgesinde ödem ile toksinler atılamadığı için dolaşım bozulur. Elle sıkıştırıldığında dalgalı, portakal kabuğu görüntülü bir cilt olur” dedi. Ciltte dalgalı görüntü Selülitin bir sonraki evresinde, elle sıkıştırılmadan, normal duruşla bile dalgalı cilt görüntüsü olduğunu söyleyen Dr. Sengör, “Burada kollajen lifler azalmış, kısalmış, eskimiş ve ciltte hafifçe çukurlaşmalar başlamıştır. Üçüncü evrede ciltteki bozulmalar ve gevşemeler artmış, bu da yuvarlak ortasından çökük veya çekintili çukurlukların belirginleşmesi ile rahatsız edici görünüme neden olur. Dördüncü ve son evrede, derin çukurlukların çevresinde dolaşımın daha da bozulmasıyla, yağ birikimlerinin çukurluğun tam tersi, dışarıya doğru çıkıntılar yaptığı lobuler, glanduler evredir. Selülit problemi olan çoğu kadında bu saydığım tüm evreler vücudunun çeşitli bölgelerinde aynı anda vardır ve mixt tip yani karışık tip selülitten söz edilir” ifadelerini kullandı. EnzimatikHA nedir? “Selülit tedavisi için kullanılan EnzimatikHA, ciltteki eski ve kısalmış kollajen liflerin temizlenmesini sağlayarak cildin serbestleşmesine ve dolayısıyla dalgalı cildin düzelmesini sağlamaktadır” diyen Dr. Şengör, EnzimatikHA’nın yeni kollajen yapımını uyararak cildin yeniden restore edilmesini ve dalgalı cilt görünümünün iyileştirilmesini hedeflediğini anlattı. Dr. Betül Şengör, ‘’EnzimatikHA, içerisinde bulunan hyaluronik asit, cildin derinden nemlendirilmesini sağlayarak, cildin hücrelerinden olan fibroblastların yeni kollajen üretmelerini tetikleyebilir. Ayrıca hyaluronik asit kendi kendinin de çoğaltılmasını sağlayan güçlü bir maddedir’’ şeklinde konuştu. Enzimatik hyaluronik asit içinde üç çeşit enzim olduğunu belirten Dr. Betül Şengör, bunlardan kollajenaz enziminin, yeni kollajen yapımını uyardığını, lipaz enziminin yağ hücresinin içindeki yağların eritilmesini sağladığını ve liyazın ise şekerlenmeyi azaltarak ödemi çözebildiğini vurguladı. Dr. Betül Şengör, selülit tedavisindeki dalgalı cilt görünümüne veya portakal kabuğu görünümüne neden olan ödemi azaltmak için low pbserumun kullanıldığını; çukurların olduğu ileri dereceli selülit tedavisinde high pbserumun kullanıldığını; yağ çıkıntılarının ve bölgesel fazlalıkların olduğu alanlarda ise yağ azaltıcı etkileri olabilen medium pbserumun kullanıldığını ifade etti. Enzimatik hyaluronik asitin, sadece selülit tedavisinde değil, ciltteki derin adeta birbirine yapışık gibi görünen kırışıklıkların olduğu boyun ve dekolte bölgelerinde, karın bölgesinde ve kollarda da kullanım alanlarının mevcut olduğunu anlatan Dr. Betül Şengör, ayrıca kollajenaz içeriği sayesinde EnzimatikHA’nın eski ameliyat izlerinde, yanık izlerinde ve keloid tedavisinde başarılı bir şekilde kullanıldığını sözlerine ekledi. Kaç seans? Seans aralıkları aralıklarıyla sözlerini tamamlayan Dr. Şengör, “2-4 hafta arayla tek seans veya bölge büyükse, çoklu seanslar olarak 2-6 seans ve/veya olarak belirlenir. 3 hafta arayla aynı seansta 1 veya 2 enzimatikHA olarak gerektiği ölçüde tek seans olmak üzere diğer tedavilerle kombine etmek veya çoklu seanslarla 4-6 seansa tamamlamak şeklinde ilerlemesi tavsiye edilir” ifadelerini kullandı.
6,667
Sağlıklı dil ne renktir?
Dildeki farklı renklenmeler bazı hastalıkların belirtisi olabilir. Sağlıklı bir dil pembe iken, farklı renkler bakın hangi hastalığın habercisi...
Sağlık
https://www.tgrthaber.com.tr/fotogaleri/saglikli-dil-ne-renktir-8762
3,285
2 Nisan 2021 koronavirüs tablosu: 179 can kaybı, 42308 yeni vaka
Sağlık Bakanlığı, son 24 saatte 179 kişinin korona virüsten hayatını kaybettiğini, 42 bin 308 yeni vaka sayısının olduğunu açıkladı.
Sağlık
https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/2-nisan-2021-koronavirus-tablosu-179-can-kaybi-42308-yeni-vaka-2776372
Sağlık Bakanlığının Covid-19 bilgilendirme sayfasında Türkiye’nin güncel korona virüs tablosu kamuoyuyla paylaşıldı. Tabloya göre, son 24 saatte 179 kişi korona virüsten hayatını kaybetti, toplam can kaybı 31 bin 892’a yükseldi. Toplamda 39 milyon 70 bin 763 test yapıldı. Bugün yapılan 248 bin 968 testten, 42 bin 308 yeni vaka sayısı, bin 471 kişi de yeni hasta sayısı olduğu belirtildi. Toplam vaka sayısının 3 milyon 400 bin 296 olduğu, bugün iyileşen 24 bin 419 kişiyle birlikte toplam iyileşen hasta sayısının 3 milyon 59 bin 462’a yükseldiği, toplam hastalarda zatürre oranının yüzde 3. 6, ağır hasta sayısının ise 2 bin 182 olduğu açıklandı.
7,049
Anayasa Mahkemesinden 'zorunlu aşı' kararı
Çocukluk dönemi aşılarının yapılması ebeveyni tarafından istenmeyen çocukla ilgili, yerel mahkemece sağlık tedbiri uygulanmasına karar verilmesini hak ihlali sayan Anayasa Mahkemesi ikinci kez karar verdi .
Sağlık
https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/anayasa-mahkemesinden-zorunlu-asi-karari-115964
Çocukluk dönemi aşılarının yapılması ebeveyni tarafından istenmeyen çocukla ilgili, yerel mahkemece sağlık tedbiri uygulanmasına karar verilmesini hak ihlali sayan Anayasa Mahkemesi, aynı yöndeki ikinci başvuruda da maddi ve manevi varlığın korunması ve geliştirilmesi hakkının ihlal edildiğine hükmetti. Yerel mahkemece, anne ve babasının çocukluk dönemi zorunlu aşılarını yaptırmayan çocuk hakkında sağlık tedbiri uygulanması istendi. Tedbir kararına yaptığı itiraz mahkeme tarafından reddedilen aile, Anayasa Mahkemesine bireysel başvuruda bulundu. Aynı yöndeki bir başka başvuruda, çocukluk dönemi aşılarının yapılması ebeveyni tarafından istenmeyen çocukla ilgili, mahkemece sağlık tedbiri uygulanmasına karar verilmesini hak ihlali sayan Anayasa Mahkemesi ikinci kez karar verdi. Yüksek Mahkeme, bu başvuruda da maddi ve manevi varlığın korunması ve geliştirilmesi hakkının ihlal edildiğine hükmetti.
3,396
'Koronavirüs stresi ders başarısını etkiliyor'
Koronavirüs pandemisinin hem okula devamı etkilediğini hem de kaygı nedeniyle bütün çocuk ve gençlerde dikkati bozarak ders başarısının düşmesine neden olduğunu söyleyen Uzm. Dr. Emin Çağlar, "Belli süreler evde izole kalmak aslında çocuklar için çok büyük bir stres kaynağı ve olağanüstü bir durumdur” dedi.
Sağlık
https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/koronavirus-stresi-ders-basarisini-etkiliyor-2771985
Çamlıca Medipol Üniversitesi Hastanesi Çocuk Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Bölümünden Uzm. Dr. Emin Çağlar, ders başarısızlığının altında pandemi stresi yatabileceğini belirtti. Dr. Çağlar, “Günümüzde en büyük stres kaynağı olan koronavirüsün ders başarısında etkisi bulunuyor. Bu süreç hem okula devamı etkilemekte hem de kaygı nedeniyle bütün çocuk ve gençlerde dikkati bozarak ders başarısının düşmesine neden olmaktadır. Belli süreler evde izole kalmak aslında çocuklar için çok büyük bir stres kaynağı ve olağanüstü bir durumdur. Uzaktan eğitimde her ne kadar öğrencilerin adapte olabilmeleri konusunda uyarılarda ve önerilerde bulunsak da yüz yüze eğitim kadar öğrenme üzerinde etkili değildir. Çocuğun online olarak dikkatini vermesi daha zordur. Özellikle bazı aileler pandemi döneminde çocuklarının ders çalışmayı tamamen bıraktığını dile getiriyor. Bilinmesi gereken en önemli şey çocuğun öğrenmesinin ve ders başarısının yüz yüze eğitim gibi olmayacağıdır” dedi. Uyku ve beslenmeye dikkat Dr. Çağlar, uyku ve beslenme durumunun da ders başarısı üzerinde çok büyük etkileri olduğunu belirterek, Yapılan çalışmalarda öğrenme en etkin olarak uykuda gerçekleşir. Yani gündüz öğrenilen bilgiler beyinde en iyi olarak uyku sırada kayıt edilir ve depolanır. Yetersiz uykuda öğrenilen şeyler çabuk unutulur ve bu da ders başarısızlığına neden olur. 6-13 yaş arasındaki çocuklar için 9-11 saat uyku, 13-18 yaş arasındaki çocuklar için ise 8-10 saat uykunun gerekli olduğu tavsiye ediliyor. Bu uyku miktarı vücudun ve zihnin dinlenmesini sağlar, dikkat ve öğrenme daha iyi olur. Uyku kadar beslenme de dikkati ve öğrenmeyi çok etkiler. Sabahları iyi bir kahvaltı yapmak, öğlen ders arasında uykuyu getirici çok yağlı ve ağır yemeklerden uzak durmak önemlidir. Her besinden yeterli ve dengeli miktarda almak önemlidir. Çocuğun boyuna uygun kiloda olmasını sağlayan beslenme kabaca iyi bir beslenmedir. Ancak çocuğun vitamin ve hormon düzeylerine bakmak önemlidir. Bazı vitamin ve hormon düzeyindeki yetersizlik ve fazlalıklar dikkati ve öğrenmeyi bozabilir, kaygı oluşturabilir. Eksik olan vitamin düzeyleri takviye alarak tamamlanmalıdır ifadelerini kullandı.
630
Hava kirliliğinde korkutan tablo: Erken ölümü getiriyor! 2035'e kadar önlem alınmazsa...
İngiltere'de hava kirliliğine ilişkin yapılan araştırmada, doğum öncesinden yaşlılığa kadar yaşamın her aşamasında hava kirliliğinin insanların sağlığını olumsuz etkilediği tespit edildi.
Sağlık
https://www.tgrthaber.com.tr/fotogaleri/hava-kirliliginde-korkutan-tablo-erken-olumu-getiriyor-2035e-kadar-onlem-alinmazsa-32076
2,563
PCR testi yaptırmayan işten atılır mı? Yeni dönem tartışmalarla başlayacak
Türkiye koronavirüs ile mücadelede 6 Eylül'den itibaren yeni bir döneme girecek. Aşı yaptırmayanlara toplu faliyetler ve eğitim kurumlarında PCR testi zorunluluğu getirilecek. Bununla birlikte konunun hukuki boyutu tartışılıyor. PCR testi zorunluluğu Anayasa aykırı mı? İşverenler işten çıkarma gerekçesi olarak kullanabilir mi? Uzmanlar yorumladı.
Sağlık
https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/pcr-testi-zorunlulugu-anayasaya-aykiri-mi-2792609
Eylül'de başlayacak olan zorunlu PCR tartışması tartışmaları alevlendirdi. Vatandaşlar PCR testine ve aşıya zorlanabilir mi? Alınan karar Anayasa’ya aykırı mı? Dava açılabilir mi? İşveren işçiyi aşı olmadığı gerekçesi ile işten çıkarabilir mi? Bu sorular yeni dönemle birlikte tartışılmaya başlandı. TGRT Haber'de Bilmedikleriniz Programına Sevda Türküsev ile Erol Köe hukukçular Sinan Keskin ve Yasin Girgin ile BİRKONFED Başkanı Osman Ünsal ile masaya yatırdı. AŞI ZORUNLULUĞU ANAYASAYA UYGUN Avukat Sinan Keskin, Anayasa’ya göre aşının zorunlu tutulabileceğini savundu. Anayasa’nın 17. maddesine göre tıbbi zorunluluk hallerinde ve kanunda yazılı haller çerçevesinden vücut bütünlüğüne müdahale edilebileceğinin altını çizen Keskin, “Bunu devletimiz uygular uygulamaz kendisinin bileceği bir iştir. Devlet bunu zorunlu tutmadığı sürece herhangi bir kurum aşıyı zorunlu tutamaz. 72. madde de bu yöndedir. Genelge ile aşı zorunlu kılınabilir” dedi. İNSANLARA ÖNCE ANTİKOR TESTİ YAPILMALI BİRKONFED Başkanı Osman Ünsal ise aşı olmayanlara yönelik ayrıştırıcı dil kullanmanın toplumu ikiye böldüğünü söyledi. Aşılarla ilgili sürecin tartışmalı olduğunu kaydeden Ünsal, “Aşı karşıtı bilim insanlar ile aşıyı destekleyen bilim insanlarının bir yere gelip bir mutabakata varılması gerekiyor. Bu insanlar ortak zeminde buluşmalı. Çünkü toplumun kullandığı dil ayrıştırıcı bir dile dönüştü” diye konuştu. Ünsal, “PCR testi yaptırmayan, 3. doz aşı olmayan buraya giremez noktasına doğru ilerleyen bir süreç var. Bu işin bir sınırı kalmadı. Şu an PCR mecbur, aşı mecbur değil. Baktığımızda bu zaten mecburi aşıdır. Böyle giderse 6. dozu olmadığı için PCR testi yaptırmak zorunda kalacak insanlar” dedi. Ünsal, insanlara öncelikle antikor testinin yapılması gerektiğinin altınızı çizerek “İnsanların sağlığını düşünüyorsak iki günde bir burnuna çubuk sokturmamalıyız. PCR testi zaten tanı yönetimi olarak yeterli değildir, bu ispatlandı. İnsanların önce antikor testi yapılması gerekiyor” diye konuştu. AŞI KESİN ÇÖZÜMSE İŞVEREN, DEĞİLSE İŞÇİ KAZANIR Avukat Yasin Girgin de işverenin aşı olmayan çalışanları işten çıkarmasının hukuki bir dayanağının olmadığını ve bunun davalara neden olabileceğini söyledi Aşı olmadığı gerekçesiyle işten çıkarılan bir çalışanın tazminat ve işe iade hakkı doğacağını kaydeden Girgin şöyle konuştu: “Aşı gerçekten bir çözümse işten çıkarma nedeni olabilir. Gerçekten bir çözüm değilse işten çıkarma nedeni olamaz. İnsanlara aşı olun diye bir dayatma doğru değil. Şu anki kanunlara göre işveren aşı olmayanları çalıştırmayacağız, diyemez. Şu an bir işveren işçiyi aşı olmadığı gerekçesiyle işten çıkarırsa tazminatını ödemek zorunda kalır. Asıl sorun işe iade davasını işçi kazanır mı kazanmaz mı? Aşı kesin bir çözümse geri iade davasını işçi, aşı kesin çözüm değilse işveren kaybeder.” PCR testinin tıbbi bir müdahale olduğuna dikkat çeken Girgin, tıbbın ilk görevinin kişiye zarar vermemek olduğunu belirterek “Bir kişiye burnuna çubuk sok, diyemezsiniz” dedi. İlgili Haberler Cumhurbaşkanı Erdoğan: Aşı olmayan öğretmenler haftada iki kez PCR testi yaptıracak Yeni dönem başlıyor: PCR testi nerelerde zorunlu? Veliler de PCR testi yaptıracak mı? PCR testi zorunluluğu başladı mı? PCR testi ücreti ne kadar?
5,554
Travmalarda yaş küçüldükçe hasar artıyor
Psikolog Gülcem Yıldırım, yaşı küçük bireylerde travmaların daha büyük hasar bıraktığını söyledi.
Sağlık
https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/travmalarda-yas-kuculdukce-hasar-artiyor-2647084
Psikolog Gülcem Yıldırım, “Travma ruhsal olarak kaldıramayacağımız bir duyguya maruz kalmaktır. Dayanabileceğimizin üstünde bir acıya maruz kaldığımızda bedensel tepkimiz bayılma olurken ruhsal tepkimiz donmadır. Bizim hayatta kalmak için üç stratejimiz var. Savaşacak kadar gücün varsa savaş, kaçacak kadar zamanın varsa kaç, savaşacak kadar gücün yoksa, kaçacak kadar zamanın yoksa donup kal. Doğadaki bütün canlıların hayatta kalma stratejisi budur. Ruhsal olarak yüksek bir duyguya maruz kaldığımızda kaza, ölüm, taciz, şiddet gibi beynimizde yüksek düzeyde adrenalin ve stres hormonları salgılanıyor. Bu hormonlar yaşadığımız olayın beynimize kalıcı bir şekilde kaydedilmesine sebep oluyor. Biz buna ütü basma etkisi diyoruz. Yani travmada yaşadığımız duygular beynimizde, ömür boyu silinmeyecek kalıcı hasarlara neden oluyor. Travmaya maruz kalma yaşımız ne kadar küçükse travmadan aldığımız ruhsal hasar da o oranda büyük oluyor. Yani 3 yaşında tacize uğrarsa, 10 yaşında tacize uğradığından daha fazla etkileniyor. Ya da 5 yaşında annesi ölürse 13 yaşında ölmesinden daha fazla etkileniyor. Yani yaş küçüldükçe ruhsal hasar artıyor. Zihnimiz 3 yaşın altındaki anıları hatırlamıyor, 3 yaşın altındaki anılar beden hafızasına kaydediliyor. Bizim beynimizde anılardan sorumlu birkaç bölge var, bunlardan biri hipokampüs. Hipokampüs 3 yaşına kadar az gelişmiş, dolayısıyla üç yaşına kadar yaşanan travmalar beden hafızasına kaydediliyor. Yetişkin olduğunuzda başınız ağrıyor örneğin baş ağrısı çocukluktaki bir travmanın ateşlenmesi sonucu oluyor. Ama bunu bilinçli kısmımız bilmiyor. Çocukken yaşadığımız olumsuz bir duyguya bugün maruz kaldığımızda çaresizlik olabilir, değersizlik olabilir, yalnızlık olabilir, bilinç dışımızda bu duygularla ilgili çocukluğumuzda yaşadığımız anılar ateşleniyor. Bugün tıpta sebebi belli olmayan pek çok hastalık 3 yaşın altındaki travmalara dayanıyor” dedi. Beyin gelişiminin yüzde sekseninin 6 yaşta tamamlandığını ifade eden Psikolog Yıldırım, “Yani 0-6 yaş arası çok kritik bir dönem. Bu dönemde yaşadığı olumsuz anılar kişinin hayatında betona yazı yazmak gibi bir etkiye sebep oluyor. Travmatik anıların beyine kaydedilmesi de diğer anılardan farklı. Travmatik anılar beyinde diğer anılara entegre olamıyor. Dolayısıyla dışarda ayrı bir yerde duruyor, fanusta gibi. Bu bilgiler ve duygular diğer anılara kaynaşmadığı için gündelik hayatımızda sebebi olmayan huzursuzluk, ağrı, korku, kaygı, endişe, boşluk, mutsuzluk gibi duygulara sebep oluyor” diye konuştu. “Travmaya maruz kalan kişinin temel güven duygusu bozulur” Travmatik anıların rüyalarda da farklı bir şekilde karşımıza çıktığını kaydeden Psikolog Yıldırım, “Nörofizyolojik olarak bizim rüya görme fazımız ortalama bir buçuk saatte birkaç dakika rüya görme şeklinde. Yatağa ilk yattığımızda bedensel olarak yorgun olduğumuz için daha az rüya görürüz. Beden dinlendikçe rüya görme oranı artmaya başlar. Travmatik rüyalarla ilgili yapılan araştırmalar rüya görmediğimiz o bir buçuk saatlik evrede travmatik anıların fragmanına maruz kaldığımız yönünde. Halk arasında kabus dediğimiz rüyalar, kişiye canlıymış, gerçekmiş hissi verir. Rüya görürken kişi gerçekten ağlayabilir, bağırabilir. Travmatik anıların rüyalarında sık sık tekrar etme durumu vardır. Aynı rüyayı canlı ve gerçek gibi ve belli aralıklarla görebilirsiniz. Dolayısıyla travma anısının rüyası da beyinde farklı bir şekilde karşımıza çıkar. Dünyada kendini güvende hissetme, hayatın başlarında bakım verenle yani anneyle kurduğumuz ilişkide kazandığımız bir duygudur. Travmaya maruz kalan kişinin temel güven duygusu bozulur. Örneğin çocukluk döneminde tacize uğramış olan kişinin insanlara ve dünyaya güven duygusu bozulur. Çocukluk döneminde fiziksel şiddete maruz kalan kişi bütün insanların zarar verici olduğuna dair bir duyguyla hayatına devam eder. Dolayısıyla çocuklukta diğer insanların eziyetine ya da tacizine maruz kalan kişiler dünyaya ve insana güven duygularını yitirirler. Temel güven duygusundaki derin çatlak kişinin yakın ilişkiler kurmasını engeller. Fakat travmatik olayın hissettirdiği korku, endişe, suçluluk duyguları koruyucu bağlanmaya olan ihtiyacı yoğunlaştırır. Bu yüzden travmatik insanlar başkalarına kaygılı yapışma ile yalnızlık duyguları arasında gidip gelirler. Şayet çocuğa bakım verenlerden biri çocuğa zarar veriyorsa taciz, dayak, korkutma, aşağılama gibi çocuğun doğuştan kötü olduğuna dair kendisiyle ilgili bir çarpıtma yapmasına sebep olurlar” ifadelerini kullandı. İnsan beyninin haz ilkesine göre çalıştığını belirten Psikolog Yıldırım, “Haz varsa koş, acı varsa kaç. Dolayısıyla yaşadığımız acı duygulardan kaçmak, hep iyi hissetmek isteriz. Bu yüzden kişi yaşadığı acı duyguları hatırlamak istemez. Travmatik anıların duyguları acıdır. Bu anıları hatırladığımızda bugün yaşıyormuş gibi acı çekeriz. Travma terapide travmatik anıların konuşulmasıyla iyileşir. Şayet kişi yaşadığı travmatik anının acısına dayanırsa bu duyguyu boşaltır. Bu evrede korkutucu bir zamansızlık duygusu olur, travmanın konuşularak diğer anılar gibi sıradanlaşması yani yapılanması geçmişe dalmayı gerektirir. Travmatik anıları konuştukça kişi acı çeker, ağlar, üzülür, kötü hisseder. Bu duygular hiç bitmeyecekmiş gibi gelir. Bu acıyı ömür boyu çekecekmiş gibi gelir. Travmatik anının boşalmasının anahtarı acıyı yaşayıp bitirmektir. Hiçbir acı sonsuza dek sürmez. Acıdan kaçmak travmanın etkisinin ömür boyu sürmesine sebep olur. Kişi kendisine verilen zarardan sorumlu olmasa da iyileşmesinden sorumludur. Kişinin iyileşmesinin ve güçlenmesinin tek yolu terapisinin sorumluluğunu almasıdır. Emdr ve Eft terapide kullandığımız travma iyileştirme yöntemlerindendir. Emdr sağ beyin ile sol beyin arasında bağlantı kurulmasını sağlar. Sağ beyinde depolanan travmatik anılar bilgilerle eşleşir. Emdr travmayı beynin işlenmesini sağlar. Eft ise duygu boşaltma tekniğidir. Travmadaki duygular eft tekniğiyle boşaltılır” açıklamalarında bulundu.
3,559
PharmaMar'ın Kovid-19 ilacı yüzde 99 başarı sağladı
İspanyol ilaç firması PharmaMar'ın Kovid-19 salgınına karşı geliştirdiği ilacın hayvanlar üzerindeki denemesinde yüzde 99 başarı elde edildi.
Sağlık
https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/pharmamarin-kovid-19-ilaci-yuzde-99-basari-sagladi-2765952
İspanyol ilaç firması PharmaMar'ın yeni tip koronavirüs (Kovid-19) salgınına karşı geliştirdiği ilacın hayvanlar üzerindeki denemesinde yüzde 99 başarı elde edildiği açıklandı. Bilim dergisi Science'da yayımlanan makalede, Kovid-19 bulaşan hayvanların, Aplidin (plitidepsin) adlı ilaç verilerek incelendiği belirtildi. Makalede, hayvanların akciğerlerindeki Kovid-19 virüslerinde söz konusu ilaç sayesinde yüzde 99'luk azalma olduğu kaydedildi. Başlangıçta kanser tedavileri için tasarlanan ilacın alınan sonuçlardan sonra klinik denemelerde 3. aşamaya geçeceği ve Kovid-19'un tedavisi için klinik çalışmalarının genişletilebileceği ifade edildi. İlacın, insan hücrelerinde bulunan eEF1A proteinini bloke ederek çalıştığı ve Kovid-19'a karşı antiviral etkisinin olduğu bildirildi. Aplidin ile ilgili yayımlanan makalenin ardından PharmaMar'ın Madrid borsasındaki hisseleri yüzde 21 yükseldi. Diğer yandan Madrid'deki La Paz Üniversite Hastanesi ve Madrid Sağlık Hizmetleri departmanına bağlı doktorların yaptığı bir çalışmada, Kovid-19'un belirtilerinin dilde, ayak tabanlarında ve avuç içlerinde de görülebileceği açıklandı. Madrid'deki fuar alanında Nisan 2020'de kurulan sahra hastanesinde tedavi gören Kovid-19 hastaları üzerinde yapılan araştırmalarda, tat kaybı ile bağlantılı olarak dilde büyüme, dil üzerinde yara ve pürüzlerin de Kovid-19 belirtilerinden biri olduğu ileri sürüldü. Araştırmada, daha çok ateş, öksürük, aşırı halsizlikle kendini gösteren Kovid-19'un aynı zamanda avuç içlerinde ve ayak tabanlarında yanma hissi, soyulma ve kızarıklıkların oluştuğu küçük lekelerle de belirti verebileceği ifade edildi.
434
Çocuk yaşta hayatının şokunu yaşadı: Azmi ve ailesinin desteğiyle yeniden sağlığına kavuştu
Çocuk yaşta yakalandığı lösemi hastalığından azmi ve ailesinin desteğiyle kurtulan 20 yaşındaki genç kız, geleceğe ümitle bakıyor.
Sağlık
https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/diyarbakirda-genc-kiz-azmi-ve-ailesinin-destegiyle-7-yilda-kanseri-yendi-2897419
Diyarbakır’da yaşayan Ecem Alan 7 yıl önce karın ağrısı ve halsizlik şikayetiyle gittiği özel hastanede lösemi olduğunu öğrendi. Sınav stresi nedeniyle bu şikayetleri yaşadığını düşündükleri kızlarının lösemi olduğunu öğrenen Alan çifti, Ecem'den hastalığını gizlemeye çalıştı. DOSYASINA BAKINCA HASTALIĞINI ANLADI Dicle Üniversitesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Hastanesi’nde yatışı yapılarak, tedavisine başlanan Alan, 2 ay sonra hastane odasındaki dosyasına baktı ve acı gerçeği öğrendi. Henüz 13 yaşındayken hastalığını bildiğini annesinden, babasından ve doktorlarından saklayan Alan, 2 yıl kemoterapi tedavisi gördü. SAÇLARI DÖKÜLDÜ, 7 YIL SONRA GÜZEL HABERİ ALDI Saçları dökülen, üzüntüsüne rağmen mücadelesinden vazgeçmeyen Alan, 5 yıl süren takip ve tedavinin de ardından güzel haberi aldı. 7 yıl sonra kanseri yenmeyi başaran Alan, hastalığı sürecinde kazandığı ve bu yıl 3. sınıfa geçtiği Bursa Teknik Üniversitesi Mekatronik Mühendisliği Bölümü'ndeki eğitimine odaklandı. AİLEMİN DESTEĞİYLE KURTULDUM Şimdi 20 yaşında olan ve sağlığına kavuşan Alan'ın en büyük hedefi üniversite eğitimini başarıyla tamamlayıp, kariyer yapmak. Ecem Alan, yakalandığı kanserden 7 yıl süren tedavinin yanı sıra ailesi, arkadaşları ve doktorlarının desteğiyle kurtulduğunu söyledi. İlgili Haberler İngiltere'de sağlık sistemi çöktü, lösemi teşhisini 2 yılda koydular Wanda Nara ‘lösemi’ iddialarına cevap verdi: Çocuklarımdan saklamaya çalıştım… EN ÇOK SAÇLARIMI KAZITTIĞIM GÜN AĞLADIM Zor bir hastalığa yakalandığının bilincinde olduğunu dile getiren Alan, şöyle konuştu: Saçlarımı kazıttığım gün kendimi büyük bir boşlukta hissetim, en çok o gün ağladım. Ama hayatı kazanmak için güçlü olmaya çalıştım. Güçlü olmam gerekiyordu. Uzun bir savaştı ve bu savaşı kazandım. Moral ve motivasyon çok önemli. Bunlar olmayınca kemoterapinin bir işe yaradığını düşünmüyorum. Şu an üniversitede okuyorum. Bu süreçte annem ve babam başta olmak üzere birçok insan hayatıma dokundu. DÜNYAM BAŞIMA YIKILDI Anne Leman Alan da kızına lösemi teşhisi konulduğunda büyük üzüntü duyduğunu dile getirdi. Alan, İlk öğrendiğimde dünyam başıma yıkıldı. Hiç böyle bir şey beklemiyordum. Ama çok şükür atlattık. Ecem'in tüm isteklerini elimizden geldiğince yerine getirmeye çalıştık. Onun bu süreci daha rahat atlatabilmesi için her şeyi yaptık. dedi. Alan, kanserin yenilmeyecek bir hastalık olmadığına işaret ederek, ailelere bu hastalıkla mücadele eden yakınlarına moral ve motivasyon vermeleri tavsiyesinde bulundu. MORAL VE MOTİVASYON ÖNEMLİ Baba Nejdet Alan, o güne kadar çok bilmedikleri bu hastalığa yakalanan ve yaşam savaşı veren kızlarına büyük destek verdiklerini belirterek, bu savaşı birlikte kazandıklarını kaydetti. Alan, Hastalığını duyduğumuz anda dizlerimin bağı çözüldü. Ona pozitif bir hayat sunmaya başladık. Doktorların söylediği her şeyi yerine getirmeye çalıştık. Moral ve motivasyon çok önemli. Gayret etti, hastalığı atlattı, hayata bağlandı. Baba olarak kızımın ilk günden beri yanında oldum, olmaya da devam edeceğim. Baba olmak böyle bir şey. diye konuştu. KONTROLLERİNİ AKSATMADI, SAĞLIĞINA KAVUŞTU DÜ Tıp Fakültesi Çocuk Hematolojisi Bölümünde Uzman Dr. Öğr. Üyesi Veysiye Hülya Üzel de Ecem Alan'ın kendilerine geldiğinde kan değerlerinin düşük olduğunu, yapılan tetkikler sonucu lösemi tespit ettiklerini anlattı. Hastayı ve aileyi motive ederek tedaviye başladıklarını belirten Üzel, Hasta ve aile çok uyumluydu. Hastanedeki tedavisi 2 yıl sürdü. 2 yıldan sonra tahlil ve takip sürecine devam ettik. Hasta kontrollerini aksatmadı, sağlığına kavuştu. 5 yıllık kontrol süreci de başarıyla tamamlandı. Ecem şu anda ailesiyle mutlu bir şekilde yaşamını sürdürüyor. ifadelerini kullandı.
6,735
Boyunuz kısaysa dikkat! Kalçanızda problem olabilir: 6 santimetre birden...
Mardin'in Nusaybin ilçesinde Ortopedi ve Travmatoloji Uzmanı Opr. Dr. Abdurrahim Navat'ın yaptığı kalça çıkığı ameliyatı ile hastanın boyu 6 santimetre uzadı.
Sağlık
https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/boyunuz-kisaysa-dikkat-kalcanizda-problem-olabilir-6-santimetre-2940890
Nusaybin Devlet Hastanesi'nde görevli Opr. Dr. Abdurrahim Navat, kalça çıkığı rahatsızlığıyla gelen hastanın ameliyatının ardından boyunun 6 santimetre uzadığını açıkladı. Navat, Daha önce hastalarımız Diyarbakır gibi illeri gönderiliyordu. Aldığım eğitimler sonucunda bu ameliyatları burada da yapacağımı düşündüm. İlk önce 10 yaşındaki bir çocuğun kalça çıkığını yaptık. Daha sonra kalça çıkığından dolayı ihmal edilmiş 27 yaşında başka bir hasta vardı. Gerekli izinlerimizi aldıktan sonra İl Sağlık Müdürlüğümüz ihtiyaçları karşıladı. Kalçasını yerine yerleştirip protezini yaptık. Aynı zamanda bacağında kısalık vardı. Yaklaşık 6 santimetre boy uzaması oldu. Bir buçuk ay sonra diğer tarafını da yapmayı düşünüyoruz. Bu sayede hasta normal bir şekilde yürüyebilecek. Kalçası normal yerinde değil, biraz yukarıda olduğu için bel çukuru artmıştı şeklinde konuştu. NORMAL DOĞUM YAPABİLİR Hastanın evlenmesi durumunda normal doğum yapabileceğini aktaran Opr. Dr. Navat, Hasta evlendiği takdirde normal doğum yapabilir. Önceden bacaklarını açamıyordu. ameliyattan sonra bacaklarını rahat bir şekilde açabiliyor. 4 aylık süre içinde 460'a yakın ameliyat aldım. Bu ameliyatların üniversitelerde yapılması daha uygun oluyor. Fakat hastalar ya maddi durumundan dolayı ya da çok sıra beklemek zorunda kaldıkları için üniversite hastanelerini tercih etmiyor. Bir de verilen malzeme temininde sorun yaşanıyor ifadelerini kullandı. Hastane yönetimine teşekkür eden Opr. Dr. Navat, sözlerini şöyle tamamladı: Başhekimimiz bu konuda desteklerini esirgemiyor. Gerekli bütün başvuruları yapıyor. Bu hastamız için Diyarbakır'dan yabancı marka bir protez getirdi. Biraz beklemek durumunda kaldık. Fakat ameliyatımız çok başarılı geçti. Hastamız ameliyat sonrası 2 günde yürümeye başladı.
7,035
Beş milyon kişiye kanser taraması yapıldı
Kanserin önlenmesi için tarama, tanı ve bakıma yönelik çalışmalarını artıran Sağlık Bakanlığı verilerine göre, bir yılda Türkiye'de 5 milyon kişi kanser taramasından geçirildi.
Sağlık
https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/bes-milyon-kisiye-kanser-taramasi-yapildi-117859
Kanserin önlenmesi için tarama, tanı ve bakıma yönelik çalışmalarını artıran Sağlık Bakanlığı verilerine göre, bir yılda Türkiye'de 5 milyon kişi kanser taramasından geçirildi. AA muhabirinin Sağlık Bakanlığından aldığı bilgiye göre, kanserle mücadele Türkiye'nin sağlık stratejisi içinde çok önemli yer tutuyor. Kanserin önlenmesine yönelik önemli çalışmalara imza atan Bakanlık, kanser programını dört aşamada yürütüyor. Programın ilk aşamasını kanser kayıtçılığı oluşturuyor. Sağlıklı verilerin elde edilebilmesi için kayıtçılığa önem veren Bakanlık, bu kapsamda önemli çalışmalara imza attı. Türkiye'de 2002'de sadece iki ilde bulunan kanser kayıt merkezi sayısı, yeni programın hayata geçirilmesiyle tüm illerde yaygınlaştırıldı. Bugün, 81 ilin tümünde kanser kayıt merkezleri görev yapıyor. Türkiye'de tarama programları, Kanser Erken Teşhis Tarama ve Eğitim Merkezi (KETEM) ve aile sağlığı merkezlerinde yürütülüyor. Bu çerçevede geçen yıl 5 milyon kişiye kanser taraması yapıldı. Kanser taramalarında son iki yıl içinde önemli adımlar atıldı. Rahim ağzı kanseri taramalarında HPV DNA testine geçilerek, sonuçlar vatandaşlara 10 gün sonra internetten ulaştırıldı. Ayrıca, dünya standartlarında Ulusal Mamografi Raporlama Merkezi kuruldu. Mamografiler iki radyolog tarafından değerlendiriliyor ve sonuçlar 10 gün içinde sorgulanabiliyor. Bu merkez ile ek tetkik isteme oranı yüzde 10'un altına inerek Avrupa Birliği kalite kriterleri düzeyine getirilerek daha hızlı sonuçlara ulaşılması sağlanıyor. Dördüncü aşamayı ise tedavi ve palyatif bakım kapsıyor. Türkiye’de kanser hastalarının tedavi planlamaları 29 sağlık bölgesinde gerçekleştiriliyor. Türkiye, kanser tedavileri konusunda dünyanın gelişmiş ülkeleri ile benzer sonuçlara sahip bulunuyor.
4,830
Korona virüse yakalanan 74 yaşındaki hasta, 11 gün sonra taburcu oldu
Korona Virüs (COVİD-19) Pandemisine yakalanan hastalar arasında iyileşenler taburcu olmaya devam ediyor. Düzce’de 11 gün önce virüs bulaşan 74 yaşındaki Bayram Kısakol, Düzce Atatürk Devlet Hastanesi’nde gördüğü tedavi sonrasında alkışlarla taburcu edilerek evine gönderildi.
Sağlık
https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/korona-viruse-yakalanan-74-yasindaki-hasta-11-gun-sonra-taburcu-oldu-2706449
Çin’in Wuhan kentinde ortaya çıkmasının ardından Dünya genelinde etkili olan Korona virüs (COVİD-19) Pandemisi’ne yakalanarak hastanelerde tedavi gören vatandaşlar virüsü yenerek taburcu olmaya devam ediyor. Düzce Atatürk Devlet Hastanesi Muncurlu Pandemi İzolasyon Merkezi’nde tedavi gören 74 yaşındaki Bayram Kısakol’da taburcu edilen hastalar arasında yer aldı. 11 gün önce yaptırdığı testi pozitif çıkan ve hastanede tedavi altına alınan Kısakol, bugün alkışlarla evine gönderildi. Taburcu olan Bayram Kısakol, hastaneye yattıktan sonra sağlık çalışanlarının destekleri ile taburcu olduğunu dile getirdi. Kısakol, ''Çok iyiyim. Allah razı olsun doktorlarımızdan. Sıkıntım yok. Bana burada çok iyi baktılar. Grip vardı bende geldim baktılar virüs çıktı. Ankara’ya tahlillerim gitti ve negatif çıktı. Allah’a şükür çok iyiyim. Allah kimseye devletimize doktorlarımıza zeval vermesin. Bunu bilen bilir bilmeyen bilmez'' dedi. Yoğun bakımda tedavi gören hasta entübe olmadan servise alındı Düzce Kamu Hastaneleri Birliği Başkan Yardımcısı Dr. Elif Yılmaz, ''Hastamız 74 yaşında bütün sıkıntıları geçti. Hastane’de misafir ediyorduk. Hastalık bulguları düzeldi. Evine gönderiyoruz. İleri yaşta da hastalarımızın iyileştiğini görüyoruz. İyi bir tedavi yöntemi yaptığımızı görüyoruz. Bugün yaklaşık 10 hastamızı taburcu ediyoruz. Hastane süreçleri bitti. Evlerindeki tedavileri devam edecek. Bir başka iyi bir durum daha var. Yoğun bakımda yatan bir hastamız, entübe olmadan normal servise aldık. O açıdan da umutlu olabileceğimiz şeyler oluyor. Düzce iyiye gidiyor'' şeklinde konuştu. Yetkililerden alınan bilgilere göre 74 yaşındaki İbrahim Kısakol’un yanı sıra il genelinde 10 hasta daha taburcu edildi.
7,103
Dünya Sağlık Örgütü’nden Avrupa Kıtası için ZİKA uyarısı
Dünya Sağlık örgütü (WHO) Avrupa ülkelerinin ZİKA virüsü taşıyan sivrisineklerin ülkelerinde çoğalmalarını engellemek için koordineli şekilde bir çalışma hazırlığı yapmalarını istedi.
Sağlık
https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/dunya-saglik-orgutunden-avrupa-kitasi-icin-zika-uyarisi-108661
DSÖ Direktörü Avrupa sözcüsü Zsuzsanna Jakop ise yaptığı açıklamada “Avrupa ülkelerinin bu sivrisinekleri kontrol altına almak için koordineli bir şekilde çalışmaya davet ediyorum, insektisit ve larvaları (kurtlarını) imha etmek için planlar yapılması ve ortadan kaldırılması için hep birlikte çalışmamız gerekiyor aksi takdirde büyük sağlık problemleriyle karşı karşıya kalabiliriz” dedi. Yapılan açıklamada ayrıca, hastalıklı sivrisineklerin kış aylarında Avrupa’da görülme oranının çok düşük olduğu, yaz aylarında ise çok dikkatli olunması gerektiği ifade edildi.
4,567
Hastanelerdeki yoğunluk online görüşmelerle rahatlatılacak
Yeni tip koronavirüs salgını döneminde hastanelerin pandemi hastanesine dönüştürülmesiyle birlikte birçok hasta doktoruyla online olarak görüştü. Normalleşme döneminde de bu alışkanlığın devam ettirilerek hastanelerdeki fiziksel yoğunluğun ve araştırma aşamasındaki bilgi kirliliğinin önüne geçilmesi hedefleniyor.
Sağlık
https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/hastanelerdeki-yogunluk-online-gorusmelerle-rahatlatilacak-2719904
Kovid-19 salgını sağlık alışkanlıklarını değiştirirken yenilikleri de beraberinde getirdi. Birçok hastanenin Sağlık Bakanlığı tarafından koronavirüsle mücadele kapsamında pandemi hastanesi ilan edilerek hasta kabulüne kapatılmasıyla, online doktor görüşmeleri başladı. Hastanelerdeki bulaş riski nedeniyle çekinen birçok hasta doktorlarına fikir danışmak ya da halihazırda devam eden tedavileri hakkındaki akıllarına takılan sorular sormak için online görüşmeleri tercih etti. Normalleşme döneminde bu yöntemin daha yaygın hale getirilmesiyle randevu sistemlerindeki yoğunluğun azaltılması ve bilgiye en yetkin ağızdan ulaşılması sağlanacak. Ayrıca bu platformlar aracılığıyla hastalar, tedavileri hakkında hızlı bir şekilde birçok farklı doktorun görüşünü alabilecek. Bilgi kirliliğinden doğan olumsuzlukları engelleyecek İnternette sağlıkla ilgili yapılan aramalar sonucunda çıkan hastane bloglarının, insanları yanlış yönlendirdiğini belirten Hekimtavsiyesi.com ve Ankara Özel Umut Hastanesi CEO'su Fedakar Günsili, Örneğin, internette kol ağrısıyla ilgili bir arama yapıldığında kalp krizinden felce, kangrenden doku zedelenmesine kadar milyonda bir ihtimallerin bile sıralandığını görüyoruz. Sonuçları okuyan herkes tedirgin olarak can havliyle kendini hastaneye atıyor. Psikolojik olarak gerildiğimiz koronavirüs döneminde vücuttaki tüm olumsuzluklar acaba semptomlardan biri mi diye araştırıldı. Salgın döneminde hastanelerde yığılma yaşanmaması için sürekli bilgilendirme yapılsa da bu normal dönemde mümkün değil. İnsan sağlığı arama sonuçlarında karşımıza çıkan tespitlerdeki gibi genellenebilecek ve kalıba sokulabilecek bir kavram değildir. Bu nedenle sorunlarla ilgili öngörü dahi olsa uzmanlardan bilgi almak en doğrusudur. Biz de platformumuzda kişleri uzmanlık alanına uygun olarak doktoruna yönlendiriyor ve gerekli bilgileri ondan alarak tedavisini planlamasını sağlıyoruz. dedi. Mobil uygulama ile hekimlere anında ulaşmak mümkün İnsanların doğal bir tepki olarak hastalıklara karşı duyum ve tecrübeleriyle karşılık vermeye çalıştığını ifade eden Günsili, Hastalıklar ya da olağan dışı değişimler sonucunda ilk olarak doktor yerine çevremize danışırız. Genellikle yine doktor yerine şifalı ot, taş ve karışımlara yöneliriz. Ancak, bu durumun bilimsel hiçbir karşılığının olmadığı ve büyük sorunlara yol açabileceği bir gerçek. Son dönemde koronavirüse karşı etil alkol içen, Arap sabunuyla yoğurdu karıştıran ve daha ilginç karışımlarla çözüm arayanları duyduk. Tüm bunlar doktorlarımıza erişimin zorlaştığı dönemlerde daha da yoğun yaşanmaya başladı. Aslında sağlıkta alternatif çözüm arayışı doktorlara ve hastanelere erişim sorunundan kaynaklanıyor. Bu sorunun altında ise kişinin “şimdi kim gidecek hastaneye” düşüncesi yatıyor. Hekimtavsiyesi.com ile biz de bu sorunu da ortadan kaldırarak hastalarla doktorları hızlı bir şekilde buluşturmayı hedefledik. Bir sonraki adımda herkesin cep telefonundan hızlıca danışabildiği gerçek bir doktoru olmasını hedefliyoruz. Bu şekilde hem tüm sorunları için gereksiz yere hastaneye gidenler hem de gerçekten hastaneye gitmek yerine duyumlarla hareket edenlere fayda sağlamayı amaçlıyoruz. ifadelerini kullandı.
5,223
Bir ilke imza atılarak boy uzatma ameliyatı gerçekleştirildi
Sakarya Üniversitesi Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde (SAÜEAH) bir ilke imza atılarak bölgede ilk kez manyetik uzayabilen çivi ile İstanbul’dan, Sakarya’ya gelen hastaya boy uzatma ameliyatı gerçekleştirildi.
Sağlık
https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/bir-ilke-imza-atilarak-boy-uzatma-ameliyati-gerceklestirildi-2684179
Sakarya Üniversitesi Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde, Türkiye’de çok sık uygulanmayan bir ameliyata imza atıldı. Ülke genelinde çok az merkezde yapılabilen manyetik uzayabilen çivi ile boy uzatma ameliyatı gerçekleştirildi. İstanbul’da ikamet eden ve yaklaşık 10 yıldır yaptığı araştırmalar sonucu boy uzatma ameliyatına karar veren Gürkan Cihan isimli vatandaş, Sakarya Üniversitesi Tıp Fakültesi Eğitim Araştırma Hastanesi Ortopedi ve Travmatoloji Bölümü’nde öğretim üyesi olan Prof. Dr. Mustafa Uysal’a başvuruda bulundu. Geçmiş yaşlarından bu yana boyunu uzatabilmenin hayaliyle yaşadığını aktaran Cihan’ın 25 Aralık 2019 tarihinde yapılan ve başarıyla son bulan ameliyatının mutluluğu adeta gözlerinden okundu. Ameliyat öncesinde 1.63 boyuna sahip olan Gürkan Cihan’ın hedefi ise uygulanan tedavi ile 7-8 santimlik bir boy uzamasıyla 1.70 olmak. Azmimin sonucunda ameliyatı oldum Azminin sonucunda böyle bir ameliyatın gerçekleştirdiğini ve operasyon sonucu mutluluğunu dile getiren Gürkan Cihan, “Operasyonum 25 Aralık 2019 Çarşamba günü Ortopedist hocam Prof. Dr. Mustafa Uysal ve ekibi tarafından çok titiz, dikkatli ve çok başarılı bir şekilde gerçekleştirildi. Yaklaşık 10 yıldan beri araştırdığım bu ameliyatları gerek Amerika’da gerek Dünya genelindeki bütün bu ameliyatlar ile uğraşan ortopedistler ile sürekli bilgi alışverişinde bulunarak, bu ameliyatların ülkemizde olması için de sabırla bekledim. Azmimin sonucunda Türkiye’de ki doktorlarımızın da bu konuda çok iyi tecrübeler edinip bu yerlere geldiklerini gördükten sonra ameliyatı olmaya karar verdim” dedi. Boyumun hep 7-8 santimetre uzun olmasını istedim Kısa boylu dünyaya geldiğini ve bunu değiştirmenin pek mümkün olmayacağını düşündüğü için yaşadığı üzüntüyü dile getiren Cihan, ve ilerleyen teknoloji ile birlikte ameliyat kararı aldığını ifade ederek, “Ergenlik yaşlarımda fark ettiğim boy kısalığımın sebebini annem de dahil olmak üzere beraber İstanbul’da çeşitli hastanelere gidip, neden boyumun kısa olduğunu bilmek istediğimi, bildikten sonra da gerekli işlemlerin yapılması anlamında birçok hastaneye başvurdum. Neden bu ameliyatı olmak istediğim veya neden bu ameliyatı olmak istediğime gelecek olursak; bir takım elbise giymek veya bir kot pantolonu çok rahatlıkla giyemiyordum. Daha doğrusu çocukluğumdan beri hep bir arabam, evim veya hiçbir şeyim olmasa bile boyumun 7-8 santimetre uzun olmasını istedim. Kısa boylu dünyaya geldiğim ve bunu değiştirmenin pek mümkün olamayacağını düşündüğüm için çok üzülüyordum. Araştırdım ve çokta bilgi sahibi oldum bu konuyla alakalı. En sonunda günümüzde teknolojinin bu seviyelere gelmiş olmasıyla beraber ameliyatıma karar verdim” diye konuştu. Doktoruma sonsuz güvenerek ameliyat kararı aldım Cihan, “Ülkemizde yeni yeni daha bu ameliyatlar yaygınlaşmaya başlıyor. Bu ameliyatı Sakarya’da olmamın sebebi şu; Sakarya Üniversitesi Eğitim ve Araştırma Hastanesi’ndeki Prof. Dr. Mustafa Uysal hocam bu konuda Dünya’ca ünlü ortopedistlerden bir tanesidir. Bu konuda kendisi çok iyi eğitim aldığı için beraber istişare ettiğimizde birlikte karar verip ve kendisine sonsuz güvenerek ameliyat kararı aldım. Sakarya’da olmamın tek sebebi Mustafa hocamdır” şeklinde konuştu. Ekstra bir şey takılmıyor veya ekstra bir şey ile yükseltilmiyor Gerçekleştirilen ameliyat hakkında bilgiler veren Gürkan Cihan, “İnsan vücudunun en uzun kemiği femur yani üst bacak baldır kemiği dediğimiz kemiktir. Bu kemik kontrollü bir şekilde kırıldıktan sonra belli bir refakat süreci ardından her gün 1’er milim olmak kaydıyla 10 günde 1’er santim iki kemiğin arası açılıyor ve o açılan kemiğin arası yine Allah’ın takdiri ilahi vücuda uygulattığı o boşluk olan yerde kemik oluşmasını sağlıyor. Ben her gün 1 milim uzatırken orada kemik oluşuyor, bu kemik daha sonra her bir santim için 1 buçuk ay eskisi gibi kaynama süresi gerektirdiği için bu toplam uzatma sürecinden sonra kaynadıktan sonra eskisi gibi orjinal bir şekilde kemiğimiz tekrar yerine gelmiş oluyor. Ve normal orjinal bir boya kavuşuyoruz, ekstra bir şey takılmıyor veya ekstra bir şey ile yükseltilmiyor bu konuda bir yanlış anlaşılma olmasın” şeklinde konuştu. Amacım Türkiye erkek boy ortalamasına yaklaşmaktı Benim burada ki amacım 7-8 santim ihtiyacım olduğu kadar yani Türkiye erkek boy ortalamasına yakınlaşmaktı benim hedefim aslında uzun boylu olmak değil bu da çok ince bir ayrıntı benim için. Benim normalde ki boyum 1.63 şuanda uzamasını hedeflediğimiz boyum 1.71” ifadelerini kullandı. Bölgemizde bir ilk diyebileceğimiz ameliyat Sakarya Üniversitesi Ortopedi ve Travmatoloji Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mustafa Uysal ise, “Hastamızın kendisi boyu ile alakalı çok ciddi sıkıntılara sahipti. Yaptığımız incelemeler sonucu boy uzatma ameliyatının kendisi için uygun olduğunu düşündük. Her 2 femur dediğimiz uyluk kemiklerinden birer kemik kesisi yaparak uzatma ameliyatını gerçekleştirdik. Bu ameliyat çok sık uygulanan yaygın bir ameliyat değil, Türkiye’de tabi ki uygulanıyor ama bu bölgede özellikle bir ilk diyebileceğimiz bir ameliyat. Belli riskleri var fakat tekniğine uygun yapıldığında oldukça başarılı sonuçlar elde etme şansı var. Görüldüğü üzere dışarıdan hiçbir cihaz yok hastamızda şuanda. Tamamen her şey içeriden olup bitecek, bütün açtığımız yaraları da kapattık. İçeriye konulan kendinden uzayabilen bir çivi, bu çivinin manyetik bir alan düzeyi içerisinde çalışan dışarıdan uyguladığımız manyetik alana cevap veren ve kendinden uzayan bir çivi. Bu çivinin limitleri var, çivi tiplerine göre. Hastamız Gürkan Cihan’a koyduğumuz çivinin limiti 8 santim. Her şey yolunda giderse 8 santim uzayabilir ama bunu sınırlayan bazı şeyler var, yumuşak dokunun dengesi, diznin düz durabilmesi, yürüme dengesinin bozulmaması, vücut oranının bozulmaması. Planladığımız en az 6 santim uzatma şeklinde. Sonrasını gidişata göre kendisiyle oturup karar vereceğiz” dedi.
7,313
Devlet 1 milyon ücretsiz bisiklet dağıtacak
Bakan Müezzinoğlu, hareketli yaşamı teşvik amacıyla gelecek 4 yıl içinde 1 milyon bisikletin toplumun hizmetine sunulacağını ifade etti
Sağlık
https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/devlet-1-milyon-ucretsiz-bisiklet-dagitacak-67252
Bakan Müezzinoğlu, Sabri Ülker Gıda Araştırmaları Enstitüsü Vakfı'nın Raffles Otel'de düzenlediği 3. Sağlıklı Yaşam ve Beslenme Zirvesi'ne katıldı. Burada yaptığı konuşmada sağlıklı yaşam konusuna değinen Müezzinoğlu, “Önümüzdeki 4 yıl içinde 1 milyon bisikleti topluma bir hareketli yaşamın teşviki anlamında sunacağız dedi. 1 METRE YOLA BİR BİSİKLET Sağlıklı gıda ile beslenme konusunda bilimsel verilerle birlikte, sağlıklı beslenmeyi, onun bilgi dağarcığına ve yaşam felsefesine yerleştirmemiz lazım. Diğeri de üç; hareketli yaşam. Hareketli yaşamda da biz özellikle son iki yıldır hareketli yaşam ve sağlıklı beslenme, halk sağlığı projeleri geliştiriyoruz. Şimdi 2015 yılı itibariyle de şunu söyledik: bir metre bisiklet yolu yapan yerel yönetimlere bir bisiklet vereceğiz. 10 kilometre yaptıysa 10 bin bisiklet. Önümüzdeki dört yıl içinde bir milyon bisikleti topluma bir hareketli yaşamın teşviki anlamında böyle bir projeyi, bu yürüyüşler, bu sporlar, bisiklete binmeler, yüzmeler yani herkes esasında kültürüne bunu koyduğunda bahane arıyorsak buluruz. Çare arıyorsak onu da buluruz diye konuştu.
5,600
Tekrarlayan düşük problemine dikkat
Prof Dr. Bülent Berker, tekrarlayan düşük problemlerine dikkate dilmesi gerektiğini söyledi.
Sağlık
https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/tekrarlayan-dusuk-problemine-dikkat-2643935
Düşük gebeliğin 20. veya kimilerine göre de 24. haftasından (139 günden) önce sonlanması olduğunu kaydeden Kadın Hastalıkları Doğum ve Tüp Bebek Uzmanı Prof. Dr. Bülent Berker, “Düşük yapan kadınlarda plasenta (bebeğin eşi), amniyotik zarlar ve ağırlığı 500 grama ulaşmamış fetus (gelişmekte olan bebek) atılır. Hamileliğin en sık görülen komplikasyonu düşüktür. Gebeliklerin düşükle sonlanma ihtimali kesin olarak bilinmemekle birlikte bu ihtimalinin yüzde 15-40 arasında olduğu düşünülmektedir. Birçok kadın çok erken dönemde düşük yaptığından düşüğü ağır bir adet kanaması zannederek fark edemeyebilir. Düşüklerin yüzde 75’i 16.gebelik haftasından, yüzde 62’isi 12. gebelik haftasından önce gerçekleşir. Gebelik ilerledikçe düşükle sonlanma ihtimali azalır” dedi. Prof. Dr. Bülent Berker, yirminci veya yirmi dördüncü gebelik haftasından önce ve bebeğin ağırlığı 500 grama ulaşmadan gerçekleşen 2 veya daha fazla sayıdaki düşüğe tekrarlayan düşük denildiğini kaydederek, “Tekrar düşük yapma ihtimali ilk düşükten sonra yüzde 25, ikinci düşüğü takiben yüzde 30 ve üçüncü düşüğü takiben yüzde 40’tır. Vajinal kanama; Düşüğün ilk bulgusu vajinal kanamadır. Bu açık renkli bir kanama olabileceği gibi vajinal salgılarla karışık koyu kahverengi bir kanama da olabilir. Vajinal kanama saptandığında hemen sizi takip eden hekime başvurmanız gerekir. Anne adaylarının yüzde 70’inde gebeliğin ilk haftalarında lekelenme şeklinde kanamalar görülebilir. Gebeliğin ilk haftalarında meydana gelen lekelenmeler embriyonun rahme tutunması sırasında görülür. Kasık ağrısı ve kramplar; Vajinal kanamaya kasık ağrısı ve krampların eşlik etmesi düşüğün en önemli bulgularındandır. Gebeliğin ilk aylarında artan progesteron hormonunun bağırsak ve idrar yolları üzerindeki etkilerine bağlı olarak kasık ağrısı görülebilir. Düzenli aralıklarla gelen ve giderek şiddetlenen kasık ağrısı varlığında hemen hekime başvurulmalıdır. Uzun süren kanama ve kramplar çoğunlukla düşükle sonlanır. Gebeliğe bağlı bulguların kaybolması; Gebeliğe bağlı bulantı ve göğüslerde gerginlik gibi bulguların birden kaybolması gebeliğin sağlıklı devam etmediğinin göstergesi olabilir” diye konuştu. Prof. Dr. Bülent Berker, düşüklerin tıbbi sınıflamasını ise şöyle açıkladı: “Tekrarlayan düşük (habitüel abortus); arka arkaya iki veya daha fazla sayıda düşük yapılmasıdır. Düşük tehdidi (abortus imminens); günlerce bazen haftalarca süren vajinal kanama ve beraberinde kasık ağrısı ve kramplar olan klinik tablodur. Kaçınılmaz düşük (abortus insipiens); bebeğe ait zarların yırtıldığı, kanama ve bebeğe ait parçaların açılan rahim ağzından dışarı çıktığı durumdur. Düşük kaçınılmazdır. Tamamlanmamış düşük (inkomplet abortus); gebeliğin bir kısmı dışarı atılmıştır. Geriye kalan kısmının temizlenmesi ve kanamanın durdurulması için kürtaj yapmak gerekir. Farkına varılmamış düşük (missed abortus); fetusun (bebeğin) yaşamı sonlandığı halde hiçbir bulgu vermez ve anne adayı tarafından bu durum fark edilmeyebilir.”
4,798
Bakü'de kalp krizi geçiren şoför ambulans uçakla Trabzon'a getirildi
Azerbaycan'ın başkenti Bakü’de kalp krizi geçiren Rizeli tır şoförü Sağlık Bakanlığı'nın ambulans uçağıyla Trabzon'a getirilerek tedavi altına alındı.
Sağlık
https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/bakude-kalp-krizi-geciren-sofor-ambulans-ucakla-trabzona-getirildi-2707503
Rize Ardeşenli 53 yaşındaki tır şoförü Mustafa Çırak sefere çıktığı Azerbaycan’ın başkenti Bakü’de kalp krizi geçirdi. Bakü Gümrük Hastanesinde ameliyat edilen Çırak, tedavisinin devamı için Türkiye’ye gitme zorunluluğu ortaya çıkınca Sağlık Bakanlığı ambulans uçağıyla Bakü’den alınarak Trabzon’daki özel bir hastaneye nakledildi. Acil şekilde ambulans uçak sağlandı Konuyla ilgili açıklama yapan Pazar Şoförler Odası Başkanı Osman Yüksel, tır şoförünün yaşadığı sıkıntı üzerine eski Ardeşen Şoförler Odası Başkanı Naci Haşimoğlu’nun kendisini aradığını belirterek “Şoför esnafımızın nakli için elbirliği yaptık. Eski Spor Bakanımız ve Rize Milletvekilimiz Osman Aşkın Bak’a ulaşarak yardım istedik. Sağ olsun, Sağlık Bakanlığı ve Bakü Büyükelçiliği ile temasa geçti. Acil şekilde ambulans uçak sağlandı. Bakü’den hastamızı alıp Trabzon’daki hastaneye naklettiler. Devletimizin, bakanlığımızın gücünü ve insanımıza verilen değeri bir kere daha yaşayarak gördük” dedi.
7,495
TÜRKÖK dünyaya da umut olacak
Türk Kızılayı ve Sağlık Bakanlığı'nın imzaladığı protokol çerçevesinde, Türkiye Kök Hücre Koordinasyon Merkezi Projesi'nden, dünyadaki kök hücre bekleyen hastalar da yararlanabilecek.
Sağlık
https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/turkok-dunyaya-da-umut-olacak-50343
Türk Kızılayı ve Sağlık Bakanlığı'nın imzaladığı protokol çerçevesinde, ailesinde vericisi bulunmayan kan kanseri hastaları için umut olacak Türkiye Kök Hücre Koordinasyon Merkezi (TÜRKÖK) Projesi'nden, dünyadaki kök hücre bekleyen hastalar da yararlanabilecek. Türk Kızılayı Samsun Kan Bağışı Merkezi Müdürü Serdar Bayram, AA muhabirine yaptığı açıklamada, TÜRKÖK Projesi'nin Sağlık Bakanlığı ile Türk Kızılayı arasında imzalanmış bir protokol kapsamında yürürlüğe girdiğini hatırlattı. Dünyada bir yılda 60 bin kök hücre nakli gerçekleştiğini söyleyen Bayram, Türkiye'de 2013 yılında 2 bin 500 kök hücre nakli yapıldığını, 2014 verilerinin ise henüz ellerine ulaşmadığını belirtti. Kök hücre nakli yapmak üzere dünyada onay veren milyonlarca insan olduğunu dile getiren Bayram, şöyle konuştu: Ülkemizde ise bu sayı 38 bin civarında. Bu sayı da aslında münferit. Ülkemizde nakillerin çoğu aslında yurt dışından geliyor. Biz bu vesileyle kendi ülkemizdeki verimizi oluşturduğumuzda kendi vatandaşımıza yeteceğimiz gibi dünyayla da entegre olacağız. Burada kök hücre vermek için onayını aldığımız bir kişi gerekirse dünyanın başka bir ülkesinde de doku tiplemesi uyan bir çocuk olursa ona da gidip kök hücre bağışı yapabilecek. Bütün bunlar Sağlık Bakanlığı tarafından koordine edilecek. Bütün masrafları, prosedürün nasıl olacağı Aylar süren hazırlıklarla olacak işler bunlar. Bunlarla ilgili hiçbir sorun yok. Belki Samsunlu gencimiz Brezilya'daki hastaya umut olacak TÜRKÖK ile yurt dışındaki kök hücre koordinasyon merkezlerinin ilintili olacağını ifade eden Bayram, Zaten bir konfederasyona ortaklar. Oradan kök hücre alışverişi gerçekleşebilecek. Dünyaya da umut olacağız. Belki Samsun'un ilçesindeki bir genç kardeşimiz Brezilya'da bir hastaya umut olacak. O yüzden bu projeyi önemsiyoruz dedi. Kök hücre bağışçısının yaş aralığının da önemli olduğuna değinen Bayram, üst sınırın 50, alt sınırın ise 18 yaşından gün almış kişilerden oluştuğunu açıkladı. TÜRKÖK Projesi ile ilk yıl 65 bin gönüllüye ulaşmayı hedeflediklerini kaydeden Bayram, 2014 Ağustos ayında başlanılan projede nihai hedeflerinin 500 bin gönüllü olduğunu, veri tabanının sürekli güncellenecek bilgilerden oluştuğunu aktardı. Bayram, şunları kaydetti: Ayrıca bağışçının bilgileri de çok iyi alınmalı. Adrese Dayalı Nüfus Kayıt Sistemi de kullanılarak bilgiler güncellenmeli. Çünkü telefonlar ve adresler değişebiliyor. Şöyle bir örnek vereyim. Dünyada en fazla kök hücre bağışı yapmak için gönüllüsü olan Brezilya'da devlet başkanlarından birinin bir rahatsızlığı için adaylar başvuruda bulundu ama çoğunun o dönem kayıtları düzgün tutulmamış. Geçenlerde duyduğum, bir çocuğa lazım olduğunda, Brezilya'dan çıkmış aday ancak kişiye ulaşılmamış. Biz o yüzden verilerimizi de çok sağlam tutuyoruz ve güncelleme yapıyoruz.
5,463
Güneş dost mu düşman mı ?
Güneşin dost yüzünün hayati önem taşıdığını ifade eden Medicana Bursa Hastanesi Dermatoloji Bölümü Uzm. Dr. Oğuz Küçükçakır, ancak uzun süre maruz kalmanın ise ilerleyen yaşlarda deri kanserlerine sebep olabileceğini söyledi.
Sağlık
https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/gunes-dost-mu-dusman-mi-2659298
Güneşin dost yüzünün de düşman yüzünün de olduğunu belirten Medicana Bursa Hastanesi Dermatoloji Bölümü Uzm. Dr. Oğuz Küçükçakır, önemli olanın ikisinin de farkında olarak hareket etmek olduğunu söyledi. Güneşin dost yüzünün hayati önem taşıdığını ifade eden Uzm. Dr. Oğuz Küçükçakır, Doğada yaşayan her canlı güneşten yararlanmaktadır ve çoğumuzun bazen çok keyifli olabilen güneş banyosu deneyimi vardır. Güneşlenmekle elde ettiğimiz ılıklık, gevşeme, parlaklık ve enerji duygusu bize daha iyi olma halini sağlamaktadır. Genel ritmimizi düzenleyen, iyi, zinde ve mutlu hissetmemizi de gün ışığının sayesinde salınımı olan bazı hormonlara borçluyuz. Kemik ve doku oluşumu, kanserden korunma, enerjik hissetmek gibi birçok konuda D vitamininin önemi biliniyor. D vitamininin en iyi kaynağı da yine güneş ışınlarıdır. Yine belirli dozda güneş ışığı almak pek çok deri hastalığını iyileştirir. Uygun dozda alınan ultraviyole ışını cildin doğal bir koruma kalkanı geliştirmesini sağlıyor dedi. Güneş sayesinde dünyaya ulaşan enerji, elektromanyetik ışın demetlerinden oluştuğuna dikkat çeken Küçükçakır, Bu ışınlar görülebilen ve görülemeyen (ultraviyole-UV) olarak ikiye ayrılır. Aynı zamanda UV ışınları da kendi içinde üç kısma ayrılır. Atmosferin koruyucu kalkanı sebebiyle biz ancak UVA ve UVB’yi hissederiz. UVB güneşin daha zararlı dalga boyuna sahip ışığıdır. Deri kanserlerinden birinci derecede sorumludur. UVA, UVB’nin zararlı etkilerini artırır. Erken bronzlaşma başlıca UVA etkisiyle olur, güneşteyken deri koyulaşır ama güneşten uzaklaşınca hemen solar ve melanin miktarı artmaz, mevcut melaninde kimyasal değişiklikler olur. Geç bronzlaşma, 72 saat sonra ortaya çıkar ve daha kalıcıdır. Deride melanin artışına bağlıdır ve UVB etkisiyle olur. Güneşin zararlı etkileri maalesef hızla ortaya çıkan ve masum olduğu düşünülen kızarıklık, kaşıntı, yanma, soyulma ve lekelerle sınırlı değildir. Güneş ışınlarına sürekli ve yanlış maruziyet, fotokontakt dermatit, polimorf ışık erupsiyonu, solar ürtiker gibi bazı cilt hastalıklarına, cilt yaşlanması gibi sorunlara ve ilerleyen yaşlarda deri kanserlerine sebep olduğu unutulmamalıdır dedi. Güneşin zararlı etkilerinden korunmanın belki de en önemli yolunun bilinçlenmek olduğunu belirten Küçükçakır, Zira çocukluktan itibaren bu bilinç ile büyüyen kişilerin zararlı etkilere maruz kalma ihtimali nispeten düşük olacaktır. Öte yandan uygun kıyafet ve aksesuar seçiminin yanı sıra güneşten koruyucu ürünlerin de doğru biçimde kullanımı güneş ışınlarının zararlı etkilerinden korunmada fayda sağlayacaktır. Yapılması gerekenler genel olarak, güneşe çıkarken şapka, eldiven ve şemsiye kullanılması, UV filtreli gözlükler takılması, kıyafetlerin açıkta bıraktığı deri bölgelere güneşten koruyucu kremlerin sürülmesi, güneş kremlerini sadece yaz aylarında değil tüm yıl boyunca kullanılması, hamile ve çocukların fiziksel filtre şeklinde olan güneş koruyucuları tercih etmesi, güneş kremlerinin güneşe çıkmadan 20 dakika önce sürülmesi ve güneşe çıkınca bir daha sürülüp, en geç 3 saatte bir tekrar sürülmesi olarak sayılabilir. Yüzme ve havluyla kurulanma bu 3 saatlik süreyi kısaltmaktadır. Hiçbir güneş kremi yüzde 100 koruyamayacağı için yalancı bir emniyet duygusuna kapılıp özellikle 10:00-16:00 saatleri arasında güneşte fazla kalınmaması gerekmektedir diye konuştu.
5,562
Uzmanından anksiyete bozukluğu uyarısı
Memorial Dicle Hastanesi Psikoloji Bölümü’nden Uzman Psikolog Özlem Soysal, anksiyete bozukluğu hakkında bilgi verdi.
Sağlık
https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/uzmanindan-anksiyete-bozuklugu-uyarisi-2646854
Anksiyete bozukluğu olan kişilerde sürekli, aşırı ve yaşanan duruma uygun olmayan bir endişenin oluştuğunu belirten Soysal, aşırı endişenin, kişinin günlük yaşamını olumsuz etkilediğini hatta olağan yaşam etkinliklerini sürdürmesini engellediğini söyledi. Soysal, “Bu kişiler yaşanan her olayda olabilecek en kötü sonucu ve her şeyin kendi denetimleri dışında gelişeceğini düşünür. Onlar için iyi bir olasılık ya da geriye dönüş mümkün olmaz. Anksiyete bozukluğunda, aşırı endişe ve kaygı genellikle sağlık, aile, para ya da iş gibi konularıyla ilgilidir. Denetlenemez nitelikte olan bu endişe hali en az altı ay boyunca, hemen her gün ve gün boyunca sürer. Genellikle yaşla birlikte kaygı duyarlılığı arttığından en çok yaşlılarda ve bir de ergenlik döneminde görülür” dedi. “Stres hastalığın ortaya çıkışında önemli bir faktör” Stresin, anksiyete bozukluğunun gelişiminde önemli rol oynadığına dikkat çeken Soysal, şöyle konuştu: “Dönem dönem iyileşme ve alevlenmelerle ortaya çıkar. Çocukluk ve ergenlik dönemleri arasında başlamışsa yavaş ve sinsi bir biçimde ilerler. Bu dönemde genetik yatkınlık, beyin nörokimyasındaki değişiklikler, kişisel özellikler ve stresli yaşam anksiyete bozukluğunun ortaya çıkmasında etkilidir. Gerçek bir neden yokken ya da nedeni olsa bile durumla özdeşleşmeyen aşırı, kontrolsüz nitelikteki endişe hali anksiyete bozukluğunun temel belirtisidir. Çoğu zaman kişi endişelerinin aşırı olduğunun farkındadır, ancak bu endişeyi kontrol altına alamaz ve bir türlü sakinleşemez. Bu kişiler çevreleri tarafından aşırı evhamlı olarak tanımlanır. Belirtileri, kan basıncının ve kalp atışının artması, kas gerilmesi, ürperme, gözbebeklerinin büyümesi, derinin solması ya da kızarması, terleme, sık tuvalete gitme, öğürme, geğirme, kusma, boğazda düğümlenme, açık havaya ihtiyaç duyma, sersemlik hissi, uyuşma ve karıncalanmalar, uyku bozukluğu, huzursuzluk, aşırı heyecan, endişe, düşünceleri toplamada güçlük, zihnin durması hissi, denetimini yitirme ve ölüm korkusu.” “Tedavi için uzman desteği önemli” Anksiyete bozukluğunun tedavisinde ilk yapılması gerekenin bir psikiyatri uzmanına başvurmak olduğunu aktaran Soysal, İlk başvuruda kapsamlı bir psikiyatrik ve psikolog değerlendirmenin yanı sıra, bu belirtilerin herhangi bir fiziksel hastalıktan kaynaklanıp kaynaklanmadığını anlamak için bazı değerlendirmelerde bulunulur. Değerlendirmeden sonra psikoterapi ya da ilaç tedavileri uygulanabilir. Bu yöntemlerden birinin ya da birlikte uygulanmasının etkinliği ispatlanmıştır. Hangi tür tedavinin uygun olabileceği uzmanlar tarafından belirlenmeli, kişi kesinlikle kendi başına ilaç kullanmamalıdır. Aksi halde daha büyük psikolojik sorunlar ortaya çıkabilir. Anksiyete bozukluğu tedavisi görenlerin büyük çoğunluğu iyileşir” diye konuştu.
4,821
Türkiye'de koronavirüsten bugün 119 kişi hayatını kaybetti
​Sağlık Bakanlığı, son 24 saatte 119 kişinin korona virüsten hayatını kaybettiğini, toplam can kaybının 2 bin 259 olduğunu açıkladı.
Sağlık
https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/turkiyede-koronavirusten-bugun-119-kisi-hayatini-kaybetti-2706722
Sağlık Bakanlığından yapılan açıklamaya göre, son 24 saatte 119 kişi korona virüsten hayatını kaybetti, toplam can kaybı ise 2 bin 259 oldu. Bugün toplam 39 bin 429 test yapılırken, 4 bin 611 yeni vaka tanısı konuldu, toplam vaka sayısı ise 95 bin 591 oldu. Bugünkü bin 488 kişiyle ile birlikte toplam iyileşen sayısı da 14 bin 918’e yükseldi. Toplam entübe hasta sayısının bin 6, toplam yoğun bakım hasta sayısının ise bin 865 olduğu açıklandı. Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, Twitter’dan yaptığı paylaşımda, “Veriler bize şunu söylüyor: Ümitsiz olma, rehavete kapılma. Unutmayalım ki bu ikisi virüsten daha tehlikeli. Tedbirlere ısrarla uymaya devam edelim. Temas, mesafe, izolasyon” ifadelerine yer verdi.
749
Deprem bölgesinde radyoaktif madde ve asbest riski! Prof. Dr. Muhammet Emin Akkoyunlu'dan kritik öneri: Enkazı gömün
Kahramanmaraş ve Hatay’daki depremlerin ardından ortaya çıkan asbest, beton ve tuğla tozu ve yıkılan hastanelerdeki radyoaktif maddeler insan sağlığı için ciddi tehlike doğuruyor. Göğüs Hastalıkları uzmanı Prof. Muhammet Emin Akkoyunlu, asbeste uzun süreli maruz kalındığında kanser gelişebileceğini kaydederek "Enkazı gömmek gerekiyor" öneresinde bulundu. 
Sağlık
https://www.tgrthaber.com.tr/saglik-videolari/deprem-bolgesinde-radyoaktif-madde-ve-asbest-riski-prof-dr-muhammet-emin-akkoyunludan-kritik-oneri-enkazi-gomun
4,916
‘Covid-19 pozitif’in ev karantinası nasıl olmalı?
Ülkemizde hasta sayısı arttıkça koronapozitif olup durumu ağır olmayan hastalar “izolasyon” şartı ile evlerine gönderiliyor. Uzmanlar, eve gönderilen hastanın ev halkı ve yakın çevresi için bir endişe kaynağı olmaması için “mutlak izolasyon” yapılması gerektiğini söylüyor.
Sağlık
https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/covid-19-pozitifin-ev-karantinasi-nasil-olmali-2703567
Sağlık Bakanı Fahrettin Koca’nın en son açıkladığı rakamlara göre ülkemizde Covid-19 pozitif vaka sayısı 30 bine yaklaştı. Bu kişilerden durumu ağır olanlar yoğun bakımda olmak üzere bir kısmı hastanelerde tedavi görüyor, bir kısmı ise “pozitif” olmalarına rağmen hastanede kalmalarına gerek olmadığı için evlerine gönderiliyor. Ancak, pozitif kişiler, hem çevreleri hem de aynı evde yaşadıkları kişiler için endişe kaynağı hâline geliyorlar. Sağlık Bakanlığı, her ne kadar pozitif kişinin “izolasyonunun” yapılması gerektiği konusunda uyarsa da toplumda “evde tedavi verildiğine göre o kadar da riskli bir durum yok” algısı oluşuyor. İZOLASYONA SIKI SIKIYA UYULMALI Koronavirüs testinin neticesi pozitif çıkan kişinin evde de izolasyon kurallarına sıkı sıkıya uyması gerektiğini söyleyen İstanbul Üniversitesi İstanbul Tıp Fakültesi İç Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Osman Erk “Koronavirüs pozitif kişinin odası, yemek yediği ve kullandığı eşyalar ayrılmalı, hem hastanın hem de çevresindeki kişilerin bir araya geldiklerinde güvenli mesafe dediğimiz iki metre mesafesinde de N95 ya da birkaç kat cerrahi maske takmalı, mümkünse banyo ve tuvaleti ayrılmalı, yemek yediği tabak çatal bıçak ayrılıp ayrı temizlenmeli, ev düzenli olarak havalandırılıp dezenfekte edilmeli, eller mutlaka su ya da sabunla sık sık yıkanmalıdır. Bu durum hasta kişinin kanında antikor gelişene kadar yani yapılan testlerle hastalığı yendiği ispatlanana kadar sürmelidir” dedi. DEZENFEKTAN VE ÇAMAŞIR SUYU İLE TEMİZLİK ŞART! Hasta kişinin solunum yolun çıkan partiküllerde bulunan virüsün yayılım hızı, havada asılı kalıp kalmaması, ne kadar uzaklığa ulaştığı, hangi yüzeyde ne kadar yaşayabildiği ile ilgili tedbir alanlarını genişleten yeni bilgiler ortaya çıkıyor. Virüsün bu yüzden pozitif kişinin yaşadığı evde sık dokunulan kapı kolu, elektrik düğmesi, pencere kolu gibi yerler ve zeminlerin sık sık temizlenmesinin çok önemli olduğuna dikkat çeken Prof. Dr. Osman Erk “Temizlik için virüsü etkisiz hâle getirdiği bilinen çamaşır suyu, hidrojen peroksit ya da alkol bazlı dezenfektanlar kullanılmalıdır” dedi. EV HALKINA DA MUTLAKA TEST YAPILMALI Pozitif hastanın temas ettiği herkese mutlaka test yapılması gerektiğinin altını önemle çizen Prof. Dr. Erk “Ancak ne yazık ki, bu konuda bazı aksaklıklar yaşandığına dair bilgiler geliyor. Buradaki problemlerden biri de bu kişilerin dışarı çıkmasının yasak olması. Hem test yaptırması gerekiyor hem de hastaneye gidemiyor. Pozitifin çevresine test yapmazsak virüsün yayılmasını engelleyemeyiz” diye anlattı. Türkiye Gazetesi
3,037
Çin aşısında antikor yüzde 98.2
Adana'da, Balcalı Hastanesi’nde yapılan Covid-19 aşı çalışmasının ilk sonuçları yayınlandı. İki doz Çin aşısı CoronaVac uygulanan sağlık çalışanlarının antikoru yüzde 98.2 olarak belirlendi.
Sağlık
https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/cin-asisinda-antikor-yuzde-982-2783918
İki doz Çin merkezli Sinovac şirketinin geliştirdiği CoronoVac aşısı uygulanan sağlık çalışanlarının antikoru yüzde 98.2 tespit edildi. CORONAVAC KORUYUCULUĞU Çukurova Üniversitesi Tıp Fakültesi Halk Sağlığı Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ferdi Tanır, araştırmanın Çukurova Üniversitesi Balcalı Hastanesinde çalışan 282 sağlık çalışanında yapıldığını ve 3 aşamadan oluştuğunu belirtti. Sonuçlarını paylaştıkları çalışmanın ilk aşama olduğunu belirten Prof. Dr. Tanır, araştırmadaki amacın sağlık çalışanlarında uygulanan kamuoyunda Çin aşısı olarak bilinen inaktif SARS-CoV-2 (CoronaVac) aşısına karşı oluşan bağışıklık yanıtının araştırılması olduğunu ifade etti. Prof. Dr. Tanır, çalışmada iki doz aşı uygulanan sağlık çalışanlarında oluşan bağışıklık cevabının (antikor) incelendiğini, çalışma sonuçlarına göre yüzde 98.2 gibi yüksek oranda tespit edilebilir antikor geliştiğini saptadıklarını kaydetti. ÜÇÜNÇÜ DOZ GEREKLİ Mİ? Daha önce Covid-19 geçirmiş olan kişilerin tamamında yüksek seviyede antikor oluştuğu, ileri yaş veya kronik hastalığı olan kişilerde antikor seviyelerinin daha düşük olduğunun gözlemlendiğini kaydeden Prof. Dr. Tanır, bu bulguların “Yaşlı bireylerde ve bağışıklık yanıtı gelişmeyen kişilerde üçüncü doz gerekli mi?” sorusuna neden olduğunu ayrıca aşılama sonrası hiç bir ciddi istenmeyen etki saptanmadığını ifade etti. Prof. Dr. Tanır, “Çalışmanın 3. ve 6. ay sonuçlarında ise antikor seviyelerindeki değişimi ve aşının klinik hastalıktan koruyuculuk oranlarını, bağışıklık yanıtı gelişmeyen kişilerde geç yanıtın oluşmasını, antikor cevabı düşük olan kişilerde ise ilk 6 ayın sonunda antikor seviyelerindeki olası değişimleri tespit etmeyi amaçlıyoruz” dedi. Prof. Dr. Ferdi Tanır, çalışmaya Çukurova Üniversitesi Bilimsel Araştırma Projeleri Fonu tarafından finansal destek sağlandığını sözlerine ekledi.
5,320
Dünyanın en sağlıklı şehirleri sıralandı! Listede Türkiye'den 5 şehir var
Dünyanın en sağlıklı şehirleri sıralandı! Listede Türkiye'den 5 şehir var
Sağlık
https://www.tgrthaber.com.tr/fotogaleri/dunyanin-en-saglikli-sehirleri-siralandi-listede-turkiyeden-5-sehir-var-23155
3,571
6,5 milyon doz aşı geliyor
Sağlık Bakanı Koca: "İnaktif aşıların 10 milyon doz olan ikinci sevkiyatının ilk bölümü (6,5 milyon doz) pazartesi sabahı ülkemizde olacak." dedi.
Sağlık
https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/6-5-milyon-doz-asi-geliyor-2765566
Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, yeni tip koronavirüs (Kovid-19) ile mücadele kapsamında uygulanacak inaktif aşıların 10 milyon doz olan ikinci sevkiyatının ilk bölümü olan 6. 5 milyon doz aşının, yarın sabah Türkiye'de olacağını bildirdi. Koca, Twitter hesabından, Türkiye'ye yapılacak ikinci aşı sevkiyatına ilişkin paylaşımda bulundu. Bakan Koca, paylaşımında, İnaktif aşıların 10 milyon doz olan ikinci sevkiyatının ilk bölümü (6. 5 milyon doz) aşılar, pazartesi sabahı ülkemizde olacak. Tedarik planına uygun olarak teslimatlar, aşı programı aksamadan devam edecek şekilde elimize ulaşacak. bilgisini verdi.
719
Gribi bıçak gibi kesiyor, akciğerleri tertemiz yapıyor! İşte öksürük şurubundan katbekat etkili şifalı doğal şurup tarifi
Herkesin bilmediği doğal, mis kokulu ve şifa kaynağı bir bitkiden söz ediyoruz. Öyle ki bu bitki, nefes açmada, üst solunum yollarını tedavi etmede ve akciğerleri temizlemede birçok ilaçtan daha önemli rol oynuyor. Peki bitkiyi nasıl ve ne sıklıkta tüketmeliyiz? İşte detaylar…
Sağlık
https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/oksuruk-surubundan-katbekat-etkili-sifali-dogal-surup-tarifi-2879104
Soğuk havaların geri geldiği bugünlerde bağışıklığı güçlendiren, solunum yolu hastalıklarından koruyan ve var olan grip, nezle gibi rahatsızlıklara iyi gelen doğal bir şeylere ihtiyaç duyuyoruz. İnsanların en sık yakalandığı üst solunum yolu hastalıklarını bıçak gibi kesen ve birçok insanın bilmediği doğal bir şifa kaynağı bulunuyor. Öksürüğe, astıma, bronşite ve gribe ilaç olan çam kozalağı sigara içenlere bile şifa oluyor. İçeriğindeki yağlar sayesinde akciğerleri temizleyen çam kozalağını evde şurup yaparak tüketmek mümkün. ÇAM KOZALAĞININ FAYDALARI Vücudun ihtiyacı olan mineralleri bünyesinde barındıran çam kozalağı, içerdiği yağlar sayesinde enfeksiyonlarla mücadele ediyor. Sigara içenlerin akciğerlerinizi temizleyen çam kozalağı, rahat nefes almanıza yardımcı oluyor. Vücut direncini arttırarak hastalıklarla savaşıyor. Çam kozalağı yağı saçlara sürüldüğünde, saçı besliyor ve parlaklık kazandırıyor. Kokusuyla stresli günlerde enerji ve huzur veriyor. Stres giderici bir özellik taşıyor. Metabolik sorunlarda doktor onayıyla beslenmenize eklemeniz bu sorunla mücadele etmenize yardımcı oluyor. Gastrit ve ülser gibi mide hastalıklarına iyi geliyor. Antioksidan açısından zengin olan çam kozalağı vücudu ve bağışıklık sistemini güçlendiriyor. Kanı temizliyor. Ciltteki ölü hücreleri temizliyor. ÇAM KOZALAĞI NASIL TÜKETİLİR? ŞURUBU NASIL YAPILIR? Çam kozalağı doğrudan yenilemeyen bir bitki olduğundan tüketimi şurubu yapılarak oluyor. Çam kozalağı şurubuna çam kozalağı çayı da denilebiliyor. İşte çam kozalağı şurubu ya da çayının tarifi… Kozalaklar su dolu tencereye konulur ve kaynatılır. Kozalaklar yumuşadığında su süzülür. Kozalaktan elde edilen suya bal eklenir. Bu şekilde çam kozalağı şurubu hazır hale gelir. Günde 3 kaşık tüketilir. Özellikle kronik rahatsızlıkları bulunanlar için kullanım öncesi doktorunuza danışmanız önerilir. İlgili Haberler Kahvaltının vazgeçilmezi sucuklu yumurta ölüm saçıyor: Hangi kanserleri tetikliyor, sağlığınızı nasıl etkiliyor? Sindirim sistemi için doğal süzgeç görevi gören bu besin bağırsakları motor gibi çalıştırıyor, kolon kanserine savaş açıyor!
4,117
Erkekte meme kanseri riskine dikkat
ABD’de yapılan araştırmaya göre erkeklerde meme kanseri oranının son yıllarda yüzde 25 arttığına dikkat çeken Prof. Dr. Cem Gezen, “Meme kanseri erkekte olmaz düşüncesi nedeniyle tedavide geç kalınıyor. Erkeklerin de tıpkı kadınlar gibi kendi kendini muayene etmesi lazım” dedi.
Sağlık
https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/erkekte-meme-kanseri-riskine-dikkat-2745426
Medipol Mega Üniversite Hastanesi Genel Cerrahi Uzmanı Prof. Dr. Cem Gezen, erkeklerde meme kanseri riskine ilişkin açıklamalarda bulundu. Prof. Dr. Gezen, meme kanserinin sadece kadınlarda değil erkeklerde de görülebildiğine dikkat çekerek, ancak toplumdaki yanlış düşünceden dolayı tedaviye geç kalındığını söyledi. Kadınlarda olduğu gibi erkekte de meme kanseri hücrelerinin aşırı ve kontrolsüz olarak çoğalması ile oluştuğunu belirten Gezen “Erkeklerde meme kanseri sıklıkla 60-70'li yaşlarda görülmesine rağmen tüm yaşam boyunca da ortaya çıkabilir. ABD'de 2013 yılında 2 bin 240 erkekte meme kanseri tespit edildi. Yapılan çalışmalar son yıllarda erkeklerde meme kanseri görülme oranının yüzde 25 artığını gösterdi” ifadelerini kullandı. “Radyasyon ve genetik faktörlere dikkat” Prof. Dr. Gezen, nedeni tam bilinmese de hastalıkta çevre ve genetik faktörlerin önemli rol oynadığını işaret ederek, “Risk faktörlerinin içinde herhangi bir nedenle radyasyona maruz kalma, estrojen hormonunun yükselmesi bulunuyor. Dışarıdan estrojen hormon alımı, erkekte siroz varlığında ya da çok nadir görülen kalıtımsal klinefelter's sendromunda görülebilir. Ailede meme kanseri olması, BRCA gen mutasyonları da bu yatkınlığı arttırır. Çağımızın hastalığı olan obezite erkekte estrojen hormonunu arttıran önemli bir faktör” diye konuştu. “Ailedeki kadınlar da risk altında” Hastalığın semptomlarına karşı uyarıda bulunan Prof. Dr. Gezen, “Hastalık kendisini sert, ağrısız meme başı altında tespit edilen kitle ve buna eşlik eden kanlı, koyu akıntı ile kendini gösterebilir. Tedaviye geç kalınma nedenlerinden biri ise erkeklerde meme kanseri olmayacağı, söz konusu kitlelerin yağ bezesi olacağı düşüncesidir. Gecikmiş bu vakalarda deri renginde değişiklik, egzama, yara, meme başında çekintiler tespit edilebilir. Teşhis ise yapılan biyopside kanser hücrelerinin gösterilmesi ile konur. Bir erkekte meme kanseri olması o ailedeki kadınların riskini de yükseltiyor” açıklamalarında bulundu. “Renk değişikliği varsa vakit kaybetmeyin” Prof. Dr. Gezen, meme kanserine yakalanan erkeklerdeki cerrahi müdahalenin kadınlardan farklı olduğunu vurgulayarak “Erkek memesinin volümünün küçük olmasından dolayı maalesef memenin bir kısmının alınması gibi bir şansları yok. Ameliyatı takiben evresine bağlı olarak kemoterapi, radyoterapi ve hormonoterapi uygulanabilir” dedi. Erkeklerin de kadınlarda olduğu gibi kendi kendini muayene etmesi gerektiğini vurgulayan Prof. Dr. Gezen sözlerini şöyle tamamladı: “Ciltte renk değişikliği, çekinti, meme başı akıntısı durumunda hekime başvurulmalı. Erkeklerin buradaki şansı meme dokusunun küçük olmasından dolayı kitleleri tespit etmeleri kadınlara göre çok daha kolay. Östrojen hormonu kadınlarda olduğu için kadınlarda meme kanseri oranı erkekler göre çok yüksek”.
6,002
Çay-kahvenizi plastik bardakta mı içiyorsunuz?
Kahve ve çay gibi sıcak içecekler için kullanılan plastikten üretilen bardakların, kanserojen bir madde olarak bilinen benzenden üretildiği, bu bardakların ciddi sağlık sorunlarına yol açabileceği bildirildi
Sağlık
https://www.tgrthaber.com.tr/fotogaleri/cay-kahvenizi-plastik-bardakta-mi-iciyorsunuz-15491
6,316
Sinsi katil karbonmonoksite dikkat
Kimya Mühendisleri Odası Eskişehir Bölge Temsilciliği Başkanı Kenan Çalışır, kombi ve soba gibi ısınma aletlerinden çıkan zehirli karbonmonoksit gazına karşı önemli uyarılarda bulundu.
Sağlık
https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/sinsi-katil-karbonmonoksite-dikkat-218440
Karbonmonoksit gazı; kömür, odun gibi yapısında karbon bulunduran yakıtların yanması veya tam olarak yanmaması sonucunda oluşan dumanda yer alan zehirli bir gazdır. Tatsız, renksiz, kokusuz olması ve tahriş etme özelliğinin olmaması nedeni ile fark edilmediği için sessiz katil olarak da biliniyor. Özellikle kış aylarında vatandaşların, evlerinde kullandıkları ısıtma sistemlerinde oluşan karbonmonoksit gazı nedeniyle dikkatli olmaları gerekiyor. Kimya Mühendisleri Odası Eskişehir Bölge Temsilciliği Başkanı Kenan Çalışır, karbonmonoksit gazının bulunulan ortamı doldurmaya başladığında ortamdaki havayı kovarak boğulmaya neden olduğunu söyledi. Başkan Çalışır, Özellikle hava girişi sebebiyle oksijenin az olduğu ortamda, yanma sonucu meydana gelen baca gazındaki karbonmonoksit, şayet baca yolu ile tam atılamaz ve bulunduğunuz ortama yayılacak olursa çabucak kanla birleşerek insanı zehirler. Halsiz bırakarak da ölümlere yol açmaktadır. İnsan zehirlendiğini anladığı anda halsizlik nedeni ile bulunduğu ortamdan çıkamamaktadır. Ayrıca ayran içilmesinin zehrin etkisini gidermeye bir faydası da yoktur dedi. SOBA VE BENZERİ ISINMA CİHAZLARININ BULUNDUĞU ORTAMIN İYİ HAVALANMASI ŞARTTIR Mutfakta bulunan havalandırmayı sağlayan havalandırma menfezlerinin, soğuk geliyor endişesi ile kapatılmaması gerektiğini belirten Başkan Kenan Çalışır, Havalandırma menfezleri kapatıldığı takdirde yanmamış gaz sızarsa belli bir hacme ulaşan tüp gaz veya doğalgaz, hava ile yeterli oranda karışmışsa ufak bir kıvılcımla patlamaya neden olabilir. Yanma sonucu çıkan baca gazı şofbenden geri tepme yoluyla iyi çekme olmaması nedeniyle mutfağa yayıldığı taktirde, yayılan gaz karbondioksit ise daha geç zamanda boğulma olur. Karbonmonoksit ise zehirleme yoluyla daha kısa sürede ölüme sebep olur diye konuştu. BACANIN GERİ TEPMESİ, SOBANIN VEYA BORULARIN SIZDIRMASI İLE OLUŞAN KARBONMONOKSİT BULUNDUĞUNUZ ORTAMA YAYILIR VE SİZİ ZEHİRLER Karbonmonoksit gazını oluşturan materyallerin bulunduğu ortamdan oksijen aldığını ve tam yanma gerçekleştiğinde ise karbonmonoksit verdiğini vurgulayan Başkan Çalışır, Tüp gaz, doğalgaz, odun veya kömürle çalışan her soba, şofben, kombi veya kazan bulunduğu ortamdan oksijen alır ve tam yanma gerçekleşirse karbondioksit verir. Tıpkı insanlar gibi. Ortamda oksijen azaldığında cihaz bu kez zehirli bir gaz olan karbonmonoksit vermeye başlar. Bacanın geri tepmesi baca bağlantısının, sobanın veya boruların sızdırması ile karbonmonoksit bulunduğunuz ortama yayılır ve sizi zehirler. Bu gaz ortamdan yeterince uzaklaştırılırsa bu defa da yakıt tam yanmadan atıldığı için enerji boşa harcanmış ve çevre kirletilmiş olunur ifadelerini kullandı. LODOSLU HAVALARDA YATMADAN ÖNCE SOBA SÖNDÜRÜLMELİDİR Aynı oda içerisinde uyuyan aile bireylerinin topluca ölmelerine sebep olan bu riski yaşamak yerine sobanın söndürülmesinin daha akılcı bir yöntem olduğunu belirten Çalışır sözlerini şu şekilde tamamladı; Eskilerin deyimi ile korkulu rüya görmektense uyanık yatmalı. Özellikle lodoslu havalarda yatmadan önce soba söndürülmelidir. Sobaya yanmakta iken ve yatarken yeni kömür atılmamalıdır. Linyit kömürü üstten, kok kömürü ise alttan yakılmalıdır. Sobanın bacasının çektiğinden emin olunmalıdır. Bacalar en az 6 ayda bir temizletilmeli, baca kapağı hep kapalı olmalı ve baca çatının en üst seviyesinden 1 metre yukarıya uzatılmalıdır. Kullanılan yakıtın standartlara uygunluğu kontrol edilmeli, izin belgesi olmayan satıcılardan kömür alınmamalıdır.
3,580
'Çocuğunuz sürekli grip oluyorsa, nedeni bağışıklık sistemi bozukluğu olabilir'
Yetişkin insanlar gibi tüm çocukların da, yediği yiyeceklerden soluduğu havaya kadar gün içerisinde milyonlarca bakteri, virüs ve parazite maruz kaldığını belirten Dr. Serdar Nepesov, "Çocuğunuz sürekli grip oluyorsa, nedeni bağışıklık sistemi bozukluğu olabilir" dedi.
Sağlık
https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/cocugunuz-surekli-grip-oluyorsa-nedeni-bagisiklik-sistemi-bozuklugu-olabilir-2765250
Çamlıca Medipol Üniversite Hastanesi, Çocuk İmmünoloji ve Alerji Hastalıkları Uzmanı Dr. Öğr. Üyesi Serdar Nepesov, yetişkin insanlar gibi tüm çocukların yediği yiyeceklerden soluduğu havaya kadar gün içerisinde milyonlarca bakteri, virüs ve parazite maruz kaldığını belirtti. Tüm bunlar karşısında bağışıklık sisteminin oldukça önemli olduğunu vurgulayan Dr. Serdar Nepesov, Çocuğunuz sürekli grip oluyorsa, nedeni bağışıklık sistemi bozukluğu olabilir dedi. Kötü ağız hijyenine dikkat Küçük çocukların sık enfeksiyon geçirmesinin belli başlı nedenleri olduğunu söyleyen Dr. Nepesov, Bunlardan bazıları; bağışıklık sisteminin yeterli olgunlukta olmaması, bir çok enfeksiyon etkeniyle ilk kez karşılaşıyor olmaları, kötü ağız hijyeni, yetersiz ve uygun olmayan beslenme, kalabalık ev ortamı, sigara dumanına maruz kalmak, okul ve kreş gibi ortamlarda hasta kişiler ile yakın temas halinde olmalarıdır. Yediğimiz yiyeceklerde, dokunduğumuz yüzeylerde ve soluduğumuz havada milyonlarca bakteri, virüs ve parazit bulunmaktadır ve her gün vücudumuz bunlarla karşılaşmaktadır. Karşılaştığımız mikroorganizmalar sonucu hasta olmamızı bağışıklık sistemimiz önler. Hasta olduğumuzda enfeksiyöz ajanlarla savaşmayı ve hastalıklara karşı direnmeyi bağışıklık sistemimiz sağlar. Bağışıklık sistemimiz tüm bu görevleri birçok özelleşmiş mekanizmalar ile yapar. Okula giden veya okula giden kardeşi olan çocuğun yılda 5-6 kez grip, nezle, farenjit benzeri üst solunum yolu enfeksiyonu geçirmesi normal olarak kabul edilmektedir. Bir yılda sekizden fazla üst solunum yolu enfeksiyonu, 4'ten fazla orta kulak enfeksiyonu veya 2'den fazla ağır akciğer enfeksiyonu geçirme öyküsü olan hastalar ile büyüme gelişme geriliği olan veya ailede bağışıklık sistemi bozukluğu öyküsü olan kişiler bağışıklık sistemi yetersizlikleri açısından uzman hekim tarafından değerlendirilmelidir dedi. Doktor kontrolü dışında antibiyotik vermeyin Sık antibiyotik kullanımı kişinin doğal bağışıklık yapısındaki faydalı mikroorganizmalara zarar verdiğinin altını çizen Dr. Nepesov, Vücudumuzdaki bu mikroorganizmaların dengesinin bozulması hastalıklara daha yatkın hale gelmemizi sağlar. Sık antibiyotik kullanımı, mikrobiyotamızda değişikliğe, bu değişiklik ise daha sık hastalanmamıza ve daha çok antibiyotik kullanmamıza yol açar. Bu kısır döngüyü kırmak için doktor tarafından gerekli görülmedikçe antibiyotik tedavisi kesinlikle kullanılmamalıdır diye konuştu. Dr. Serdar Nepesov, Sonuç olarak sık hastalanan çocuklar bağışıklık sistem zayıflığı açısından değerlendirilmeli ve erken tanı ile ileride gelişebilecek sorunlar önlenmelidir. Altta yatan bağışıklık sistem zayıflığı olmamasına rağmen sık hastalanan çocuklarda genel hijyen kurallarına dikkat edilmelidir şeklinde konuştu.
5,244
Bebeklerde kazaya bağlı 100 ölümden 7'si nefes borusuna kaçan yabancı cisimden
Türkiye Acil Tıp Derneği Yönetim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Özhasenekler, soluk borusuna yabancı cisim kaçmasının özellikle 1-3 yaş arası çocuklarda daha sık görüldüğünü belirterek, "Ölümlerin yüzde 7'sinden yabancı cisim aspirasyonları sorumlu." dedi.
Sağlık
https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/bebeklerde-kazaya-bagli-100-olumden-7si-nefes-borusuna-kacan-yabanci-cisimden-2682916
Türkiye Acil Tıp Derneği (TATD) Yönetim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Ayhan Özhasenekler, AA muhabirine yaptığı açıklamada, nefes borusuna yabancı bir cismin kaçması anlamına gelen yabancı cisim aspirasyonlarının çocukluk çağında sık görülen, ölümle sonuçlanabilen bir durum olduğunu söyledi. Yabancı cisim aspirasyonlarda erken tanı ve uygun ilk yardım müdahalesinin hayati öneme sahip olduğunun altını çizen Özhasenekler, Özellikle 1-3 yaş arası çocuklarda daha sık görülmektedir. Literatürde aynı yaş grubu çocuklarda kazalara bağlı ölümlerin yüzde 7'sinden yabancı cisim aspirasyonları sorumludur. diye konuştu. Özhasenekler, küçük çocuklarda yemek parçaları, şekerlemeler, çerez ve çekirdek, minik oyuncaklar ve parçaları, metal para, boncuk ile kalem kapaklarının en çok bu soruna yol açan maddeler olduğuna dikkati çekti. Özellikle, çocukların konuşurken, ağlarken, yürürken ağızlarına yiyecek madde, oyuncak ve parçalarını almalarının, bu cisimlerin nefes borusuna kaçma riskini artırdığına işaret eden Özhasenekler, şu bilgileri verdi: Yabancı cisim aspirasyonlarına bağlı tıkanıklıklar, en sık soluk borusunda görülmektedir. Yabancı cisim aspirasyonları klinik olarak kısmi veya tam tıkanıklık şeklinde klinik bulgu verebilir. Kısmi tıkanıklıkta hastalarda öksürük, nefes darlığı, hırıltılı solunum şikayetleri sık görülürken, tam tıkanıklıkta hasta öksüremez, hava açlığı içerisindedir. Genellikle erken dönemde uygun öykü ile tanı konan yabancı cisim aspirasyonlarına, gerek ilk yardım anlamında gerekse hastane şartlarında müdahale edilebilmesine rağmen, öykünün tam olarak bilinemediği durumlarda akciğer enfeksiyonu, astım gibi klinik durumlar ile karışabilir. Yabancı cisim aspirasyonlarında ilk yardım Yabancı cisim aspirasyonlarında, hasta yönetiminin olay yerinde başlaması gerektiğini vurgulayan Özhasenekler, 112 acil çağrı sisteminin erken dönemde aktive edilmesinin önem taşıdığını dile getirdi. Özhasenekler, sözlerine şöyle devam etti: Kısmi tıkanıklıklarda hasta ile iletişim halinde olunmalı, öne doğru eğilerek yabancı cisim çıkana kadar hastanın öksürmesi sağlanmalı. Öksürmekle yabancı cismin çıkmadığı durumlarda, hastanın öne eğilmiş pozisyonda iki kürek kemiği arasına 3-5 kez vurularak yabancı cismin çıkmasına yardımcı olunmalı. Ancak tam tıkanıklıkta erişkin veya bir yaşından büyük çocuklarda, hastanın bilinci açıksa, 'Heimlich' manevrası denilen hayat kurtarıcı manevra yapılmalı. Kurtarıcı, hastanın arkasına geçmeli, hastanın göbek çukuru ile göğüs kafesi arasına bir elini yumruk yaparak yerleştirmeli ve diğer eliyle de destekleyerek içe yukarı şekilde 5 kez baskı uygulamalı. Kurtarıcı ile hastanın boyu uyumsuz veya kurtarıcının kolları hastanın göbek çevresini saracak kadar uzun değilse hastayı dikkatli bir şeklide sırt üstü yere yatırmalı, her iki elini üst üste gelecek şeklide hastanın göbek çukuru ile göğüs kafesi arasına yerleştirerek içe yukarı olacak şekilde 5 kez itme hareketi yapmalı. Hasta 1 yaş altında, tam tıkanıklık var ve bilinci açık ise, çocuk, kurtarıcının sol kolu üzerine başı aşağıya doğru gelecek şekilde yüzükoyun yatırılmalı, çocuğun her iki kürek kemiği arasına kurtarıcının elinin topuk kısmı ile 5 kez vurulmalı ve yabancı cismin çıkması sağlanmalı. Başka bir yöntemde ise, çocuk kurtarıcının sol kolu üzerine başı aşağıya doğru gelecek şekilde sırt üstü yatırılmalı, göğüs kafesi alt ucuna kurtarıcının sağ el 2. ve 3. parmakları birleştirilerek 5 kez itme hareketi yapılmalı. Bilinci kapanan hastaya temel yaşam desteği uygulanmalı Prof. Dr. Özhasenekler, gerek kısmi gerekse tam tıkanıklık halinde hastanın bilincinin açık olduğuna dikkat edilmesi gerektiğinin altını çizerek, Eğer yabancı cisim aspirasyonu olan hastanın bilinci kapanmışsa yabancı cismi çıkarmakla uğraşılmamalı, hastaya temel yaşam desteği uygulanmalı, 112 acil çağrı sistemi erken dönemde aktive edilmeli. diye konuştu. Küçük çocukların erişemeyeceği yerlerde muhafaza edilmeli Yabancı cisim aspirasyonlarının önlenebilir klinik bir durum olduğunu vurgulayan Özhasenekler, sözlerini şöyle tamamladı: Önemli olan önlem almaktır. Aspirasyona sebep olabilecek küçük yiyecek ve şekerlemeler, çerez, çekirdek, kalem kapağı, oyuncak parçaları küçük çocukların erişemeyeceği yerlerde muhafaza edilmeli. Gerek aile içerisinde gerekse okulda, böyle bir durumla karşılaşıldığında neler yapılması gerektiği hakkında farkındalık eğitimleri yapılmalı, okullarda öğretmenlere uygulamalı sertifikasyonlu ilk yardım eğitimleri verilmeli, belli dönemlerde bu eğitimler tekrarlanarak bilgiler güncellenmeli.
254
İçimizdeki saatli bomba: Belirtisi yok, ölümle sonuçlanabiliyor...
Kalpten çıkan ana damarın balonlaşması sonucu oluşan aort anevrizması patladığında ölümle sonuçlanıyor. Belirti vermeyen hastalık yüzünden her sene ABD’de 15 bin kişi hayatını kaybediyor. Türkiye’de 3-4 bin kişiyi etkiliyor.
Sağlık
https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/icimizdeki-saatli-bomba-belirtisi-yok-olumle-sonuclanabiliyor-2917946
Tiyatro sanatçısı Can Gürzap’ın ölümü ile karın damarının balonlaşması yeniden gündem oldu. Türkiye Gazetesi'nden Ziyneti Kocabıyık'ın haberine göre, uzmanlar “Aort anevrizması çoğunlukla sessizdir ve belirti vermez. Çoğunlukla başka tetkikler için yapılan ultrason veya tomografiler sırasında fark edilir. Erken teşhis çok önemlidir. Damarı patlamış olarak gelen hastanın hayatta kalma şansı çok düşüktür. Bu yüzden sigara içen ve 65 yaş üzeri herkesin düzenli olarak sağlık taramalarını yaptırması gerekir” diyor. Önceki günlerde 79 yaşında hayata veda eden Can Gürzap yakın zamanda aort anevrizması sebebiyle tedavi görmüştü. Oyuncu ve şarkıcı Oya Aydoğan ve Psikolog ve yazar Prof. Dr. Doğan Cüceloğlu’nun da aort yırtılması sonucu öldüğü açıklanmıştı. Belirti vermemesi sebebiyle “içimizdeki saatli bomba” olarak değerlendirebileceğimiz aort anevrizmalarının teşhisinin son derece kolay olduğunu söyleyen Ulusal Vasküler ve Endovasküler Cerrahi Derneği Başkanı Doç. Dr. Soner Yavaş “Aort anevrizması kalpten çıkan en büyük damar olan aort damarının duvarının zayıf olduğu bölgelerde damarın baloncuk şeklinde genişlemesiyle meydana gelir. Tam bilinmediği için hastalık bazen çok gecikmiş olarak geliyor. Bizim en korktuğumuz şey bu damarın patlayarak gelmesi. Önceden teşhis konulan ameliyat hazırlığı yapılmış hastalarda çok yüksek başarı oranı varken, patlayarak gelen damarlarda ölüm oranı hâlâ çok yüksek” dedi. KARINDA NABIZ HAREKETİ Aort anevrizmalarının oluşumundan sonra yıllar içinde büyüyebileceğine işaret eden Doç. Dr. Yavaş “Bazı hastalarda anevrizma belirti verebilir. Bu belirtiler genellikle göğüs ya da karın bölgesinde sürekli veya aralıklı ağrıdır. Ayrıca göğüs aort anevrizmalarında sırt ağrısı, yutma güçlüğü ya da nefes darlığı gibi belirtiler de görülebilir. Bazı kişilerin karın bölgesinde nabız gibi bir atım hareketi hissettikleri de bilinir. Bazı durumlarda hastanın karın muayenesi sırasında nabız gibi atan kitle fark edilebilir” açıklamasını yaptı. ŞİDDETLİ KARIN AĞRISINA DİKKAT! Aort anevrizması çok fazla büyüdüğünde ya da damarlara ani baskı yapan bir hareketle aort yırtılabilir ve bu durum kişide hayati risk oluşmasına hatta ani ölüme sebep olur. Anevrizmanın yırtılması durumunda çoğunlukla ani ve çok şiddetli ağrı oluşur ve kişi kısa süre içinde şuurunu kaybederek şoka girer. Bu durum çok acil tıbbi müdahale gerektirir. ERKEN TEŞHİSTE BAŞARI ORANI YÜKSEK Önceden teşhisi konmuş ve planlanarak yapılan anevrizma onarımları sonrası başarı oranları oldukça yüksek olduğunu aktaran Doç. Dr. Yavaş “Yapay damar kullanılarak yapılan açık anevrizma onarımı güvenilir bir girişimdir. Günümüzde aort anevrizmalarının tedavisinde uygun olan hastalarda endovasküler tamir yani kapalı ameliyat son yıllarda sıklıkla kullanılan bir yöntem hâline gelmiştir. Bu yöntemde uygun hastalarda kasıktan girilerek aort içerisine bir stent yerleştirilir” dedi. İlgili Haberler Hastalıkla mücadele eden Bensu Soral, “Bu sıralar sağlık ile sınanıyorum” dedi Bilim dünyasında hayrete düşüren keşif Beyni vücuttan bağımsız çalıştıran cihaz geliştirildi YILDA 20 MİLYON KİŞİ ÖLÜYOR Asya Vasküler Cerrahi Derneği (ASVS), Ulusal Vasküler ve Endovasküler Cerrahi Derneği, Asya Venöz Forumu ve Türk Fleboloji Derneğince ortaklaşa yapılan ASVS 2023 Kongresi’nde damarla ilgili bütün hastalıklardaki yeni gelişmeler ele alındı. Asya Vasküler Cerrahi Kongre Başkanı Prof. Tankut Akay, damar hastalıklarının dünyada bulaşıcı hastalıklardan sonra en fazla görülen ölüm sebeplerinden biri olduğunun altını çizerek “Dünyada 2019 yılında 20 milyona yakın insan damar hastalıklarından hayatını kaybetti. Periferik arter dediğimiz hastalıklar ya da pıhtıya bağlı hastalıklar olarak karşımıza çıkarken, kanser, trafik kazası gibi ölüm sebepleriyle birlikte bulaşıcı hastalıklardan sonra en sık hayat kaybettiğimiz sebeplerden biridir” dedi. SİGARA İÇEN ERKEKLER RİSK ALTINDA Aort yırtılmasında en güçlü risk faktörü yüksek kolesterol, hipertansiyon ve sigara kullanımı. Dünyada her 65 erkekten birinde bu hastalığın belirtisi bulunuyor. Bu hastalıkta özellikle risk altında olan kişiler; 65 yaş üstü, erkek ve sigara içenler. Hastaların yüzde 75’inde belirti göstermiyor. Sinsice büyüyor. Yüzde 25’inde belli belirsiz karın ağrıları ile kendini gösteriyor. Zonklama tarzında ağrılar ve sırt ağrılarına sebep olabiliyor.
1,549
Kullananların dilinden düşmeyen tropikal şifa: Diyetisyen de öneriyor, nörolog da! Duyan dolabından eksik etmiyor
Hindistan cevizi yağı son yıllarda güzellikten sağlığı hemen hemen her alanda karşımıza çıkıyor. Kimisi saçlarını güçlendirirken kimisi de en lezzetli kurabiyeler için başvuruyor. Hindistan cevizi yağı birçok sağlık sorunuyla başa çıkar. İşte her evde bulunması gereken Hindistan cevizi yağı faydaları
Sağlık
https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/hindistan-cevizi-yagi-faydalari-nelerdir-2829791
Hindistan cevizi antioksidan özellikleri ve içerdiği vitaminler nedeniyle uzmanlar tarafından sık sık önerilir. Kilo vermek, kalp ve beyin sağlığı, cilt ve saç bakımı gibi birçok alanda Hindistan cevizi aktif olarak kullanılır. İşte uzmanlar tarafından kanıtlanmış Hindistan cevizi yağı faydaları HİNDİSTAN CEVİZİ YAĞI FAYDALARI Hindistan cevizi yağı diyetlerde, sağlıklı beslenme listelerinde ve güzellik sırlarından sık sık adını duyduğumuz bir şifa kaynağıdır. Yemekleri lezzetlendiren, güzellik maskelerinin kilit taşı Hindistan cevizi yağı hemen hemen her listede yer alıyor. İşte duyunca dolabınızdan eksiltmeyeceğiniz Hindistan cevizi yağı faydaları HİNDİSTAN CEVİZİ YAĞI İLE KİLO VERİN Hindistan cevizi yağının %80'den fazlası doymuş yağdır. Bir yemek kaşığı hindistancevizi yağında 12 gram doymuş yağ ve toplamda 14 gram yağ bulunur. Araştırmalar hindistancevizi yağında MCT adı verilen bir tür doymuş yağ tüketmenin yaktığınız kalori miktarını artırabileceğini ifade ediyor. Bu durum kilo kaybını teşvik eder. ENERJİNİZN KAYNAĞI: HİNDİSTAN CEVİZİ YAĞI Hindistan cevizi yağı içerdiği MCT'ler hızlı bir enerji kaynağı sağlar. MCT yağı doğrudan karaciğerinize gider ve vücudunuzun tercih ettiği enerji kaynağı olan karbonhidratlarla aynı şekilde hızlı bir enerji kaynağı haline gelir. MCT yağı, vücutlarının hızlı bir şekilde emebileceği ve kullanabileceği bir enerji kaynağına ihtiyaç duyan sporcular için spor beslenme ürünlerinde uzun süredir kullanılıyor. CİLDİNİZE HİNDİSTAN CEVİZİ YAĞI İLE IŞILTI KATIN Hindistan cevizi yağı cildinizi nemlendirmeye ve cilt bariyeri işlevini iyileştirmeye yardımcı olur. Birçok insan, cildinin sağlığını ve görünümünü iyileştirmek için kozmetik amaçlı kullanır. Araştırmalar, hindistancevizi yağının kuru cildin nem içeriğini artırabileceğini gösteriyor. Ayrıca cildin işlevini iyileştirebilir, aşırı su kaybını önler. Ayrıca, cilt iltihabı ve cilt bariyeri işlevindeki kusurlarla mücadele eder. İlgili Haberler Kalbe şifa, kansere deva tarçın faydalarını duyunca aktara koşacaksınız GÜÇLÜ SAÇLARIN ŞİFRESİ 'HİNDİSTAN CEVİZİ' Hindistan cevizi yağı, esnekliği artırarak ve saç tellerinin kırılmasını azaltarak saçınızı güçlendirir. Hindistan cevizi yağı saç hasarına karşı koruma sağlayarak özellikle uzun ve gür saçlı kişiler için bulunmaz bir nimettir. Araştırmalar Hindistan cevizi yağının saç tellerine derinlemesine nüfuz ettiğinden onları daha esnek hale getirdiğini ve kırılmalarını önlediğini ortaya koydu. ALZHEİMER İLE SAVAŞIR Hindistan cevizi yağı içerdiği yağ asiti, ketonların beyin hücreleri için alternatif bir enerji kaynağı sağlayarak hafif ila orta dereceli Alzheimer hastalığının erken belirtilerini dengeler. HİNDİSTAN CEVİZİ YAĞI SAÇ MASKESİ NASIL YAPILIR? Hindistan cevizi yağı ile kısa sürede parlak ve güçlü saçlara kavuşmak artık hayal değil. Güzel kokusu kullananları büyülerken ''Hindistan cevizi yağı maskesi nasıl yapılır?'' sorusunu akıllara getirdi. İşte ışıltılı saçlar için Hindistan cevizi saç maskesi: Hindistan cevizi yağı saç maskesi için gerekenler: Küçük bir kase 1 su bardağı sıcak su 1 fincan Hindistan cevizi yağı Tarak Saç bonesi NASIL YAPILIR? Katı formda olan Hindistan cevizi yağını sürülebilir kıvama getirmek için; bir kaseye bir bardak sıcak su ekleyin ve bir fincan Hindistan cevizi yağını içine oturtun, Sıcak su etkisiyle eriyen Hindistan cevizi yağını sürülebilir kıvama gelince çıkarın, Eriyen Hindistan cevizi yağını saç derinize ve tüm saçınıza masaj yaparak sürün, İşlem sırasından saçlarınızın nemli ya da kuru olmasına dikkat edin, Saç maskesini takın ve 30 dakika bekleyin, Saçınızı ılık su ve saç tipinize uygun şampuan ile yıkanın.
1,858
Korkutan uyarı: Çocukları vuruyor! Omicron-domuz gribi ile birleşirse…
Dünya yeni tip koronavirüsün (Covid-19) Omicron varyantı ile boğuşurken uzmanlar artan grip vakalarına karşı uyardı. Covid tedbirlerini azaltınca domuz gribi vakaları tırmandı. H1N1 özellikle çocukları tehdit ediyor. Covid enfeksiyonunun üzerine gribin eklenmesi hastalığın çok daha ağır seyretmesine neden olacağını belirten uzmanlar "Omicron varyantı geçirenlere grip de bulaşabilir. Bu da riski artırır" diye uyarıda bulundu.
Sağlık
https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/virus-ittifaki-korkutuyor-2807052
Bütün dünya yeni tip koronavirüsün (Covid-19) yeni varyantı Omicron ile mücadele ederken hastanelere başvuru sayısında ve grip vakalarında arış yaşanmaya başladı. Türkiye Gazetesi'nden Ziyneti Kocabıyık'ın haberine göre, griple ilgili açıklamalarda bulunan uzmanlar durumun henüz salgın boyutuna ulaşmadığını ancak dikkatli olunması gerektiğini belirtti. Omicron varyantının diğer varyantlara oranla 70 kat daha hızlı yayıldığını belirten uzmanlar, Böyle bir durumda Covid 19 enfeksiyonunun üzerine grip ya da grip enfeksiyonunun üzerine Covid-19’un eklenmesi hastalığın çok daha ağır seyretmesine sebep olur” uyarısında bulundu. OMICRON-DOMUZ GRİBİ İLE BİRLEŞİRSE Türkiye Hastanesi Göğüs Hastalıkları Uzmanı Dr. İmran Özdemir, “domuz gribi” olarak bilinen ancak günümüzde mevsimsel grip hâline gelen H1N1 tipi virüsün son günlerde ortaya çıkan grip vakalarında ağırlıkta olduğunu söyledi. Özellikle çocuk hastaların sayısında çok büyük bir artış olduğunu belirten Dr. İmran Özdemir, “Klinikleri Covid’le çok benziyor. Eskiden sadece Covid PCR testi isterdik şimdi beraberinde influenza testi de istiyoruz. Geçtiğimiz yıl neredeyse hiç influenza görülmediği için bağışıklık sistemimiz bu virüsü unuttu. Bu yüzden grip vakaları bu yıl daha ağır geçiyor” dedi GRİPTE SALGIN DURUMU YOK Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesinden Prof. Dr. İsmail Balık, alınan Covid-19 tedbirleri sayesinde geçtiğimiz yıl grip vakalarının neredeyse hiç görülmediğini belirtti. Bu yıl ise hem kısıtlamaların kalkması hem de aşılamanın etkisiyle kişisel tedbirlerin gevşetilmesi sonucu grip vakalarının görülmeye başladığını ifade eden Balık, “Şu anda tek tek vakalar görülüyor. Salgın durumu yok. Sağlık Bakanlığının Türkiye’nin 7 bölgesinde grip izleme merkezleri var. Bu bölgelerden alınan örnekler düzenli analiz ediliyor. Olağanüstü artış söz konusu değil” diye konuştu. TEDBİRLERE UYULMAZSA SAĞLIK PROBLEMİ OLUŞUR Türk Klinik Mikrobiyoloji ve İnfeksiyon Hastalıkları Derneği Yönetim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Bülent Ertuğrul, grip vakalarında yaşanan artışa dikkat çekti. Hastaneye gelen 20 vakadan 12’sinde influenza testinin pozitif çıktığını belirten Ertuğrul, Türkiye genelinde gripteki vaka artışının bakanlık tarafından önceki yıllar baz alınarak değerlendirilmesi gerektiğini söyledi. Ertuğrul ayrıca, bu yıl kişisel tedbirlere uyulmazsa sadece gribin değil damlacık yoluyla bulaşan diğer solunum yolu virüslerinin de sağlık problemi oluşturacağı uyarısında bulundu. BAKAN KOCA’NIN TERCİHİ TURKOVAC Öte yandan Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, Bilim Kurul üyeleriyle birlikte hatırlatma dozu olarak yerli Covid-19 aşısı TURKOVAC'ı yaptırdı. Ankara Şehir Hastanesinde aşısını yaptıran Bakan Koca, “TURKOVAC, bugünden itibaren özellikle şehir hastanelerinde olmak üzere uygulanmaya başlanacak. Bunu bekleyen birçok vatandaşımızın olduğunu biliyorduk. Vatandaşlarımızın, özellikle hatırlatma dozlarını TURKOVAC ile yaptırmalarını ısrarla tavsiye ediyorum” dedi. Türkiye’nin güçlü bir aşı geçmişi olduğunu belirten Koca, “TURKOVAC son 50 yıldan sonra hücreden başlayarak üretim safhasına kadar gelen ilk yerli aşımız oluyor. En son 1998’de verem aşısı üretilmişti. Hıfzıssıhhanın yenilenmesinin ilk adımı da TURKOVAC” diye konuştu. Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, Turkovac aşısı oldu İlgili Haberler Omicron’un yeni belirtisi ortaya çıktı! El, ayak, parmak ve dirseklere dikkat! Turkovac’ı geliştiren profesörden melez varyant açıklaması: Delmicron var mı? Omicron varyantı’da son durum: Yılbaşında kapanma olacak mı? Okullar online eğitime geçecek mi? Bilim Kurulu açıkladı! FDA: Hızlı Kovid-19 testleri Omicron'u yakalayamıyor
3,689
Pandemi ek ödemesi alamayan sağlık çalışanı için KDK karar aldı
Kamu Denetçiliği Kurumu pandemi ek ödemesi alamayan sağlık çalışanının başvurusu üzerine tavsiye karar aldı. KDK’nın aldığı kararda, Ek ödemenin yapılmaması; 'pandemi sürecinde gerek bedenen ve gerekse de psikolojik olarak yıpranan sağlık çalışanlarına ek ödeme yapılmasının motivasyon ve teşviki sağlamayı' amaçladığı hususu ile bağdaşmadığının da altı çizildi.
Sağlık
https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/pandemi-ek-odemesi-alamayan-saglik-calisani-icin-kdk-karar-aldi-2762186
Bütün dünyanın mücadele ettiği Covid-19 salgınına karşı Türkiye’de de bir takım tedbirler alınırken iş yükü oldukça artan ve riskli hale gelen sağlık çalışanları için ek ödeme yapılmaya başlandı. Bu süreçte pandemi ek ödemesini alamayan sağlık çalışanları ise haklarını aramak için vatandaşın ücretsiz avukatlığını yapan Kamu Denetçiliği Kurumu’na yoğun olarak başvuru yapıyor. Bu başvurulardan birisinde vatandaş bir üniversite hastanesinin Radyoloji Bölümünün Acil Röntgen biriminde sağlık teknisyeni olarak görev yaptığını, Pandemi döneminde sağlık çalışanlarına yapılması gereken ek ödemenin sadece acil serviste, covid biriminde ve mikrobiyoloji laboratuvarında çalışanlara yapıldığını kendisinin de bu dönemde mesai saatleri içinde ve dışında pandemi ek ödemesi alan acil servise hizmet vermiş olmasına rağmen ek ödemeden yararlandırılmadığını belirterek, tarafına da ek ödeme yapılmasını talep etti. Ek ödeme yapılmazsa sağlık çalışanının motivasyonu azalabilir Konu üzerine idareyle iletişime geçen KDK’ya gelen cevabi yazıda başvuranın isminin acil çalışan listesinde olmaması nedeniyle ödeme yapılmadığı ifade edildi. Ancak başvuranın; isminin acil çalışan listesinde olmamasına karşın pandemi ile mücadele çalışmaları kapsamında fiilen görev yaptığını kanıtlaması sonrasında Ombudsman idareye tavsiye kararı verdi. Kararda fiilen çalıştığı tespit edilen başvurana çalışan listesinde adı bulunmaması nedeniyle ek ödemesinin yapılmaması işleminin emeğin karşılıksız bırakılmaması hususunu teminat altına alan Anayasanın 55’inci maddesine ve hakkaniyete uygun olmadığı belirtildi. Ek ödemenin yapılmaması; 'pandemi sürecinde gerek bedenen ve gerekse de psikolojik olarak yıpranan sağlık çalışanlarına ek ödeme yapılmasının motivasyon ve teşviki sağlamayı' amaçladığı hususu ile bağdaşmadığının da altı çizildi.
7,850
Sağlıklı uyku yaşamı etkiliyor
Bolu'da, özel bir hastanede görevli göğüs hastalıkları uzmanı Dr. Tekin Atak, sağlıklı yaşamak için sağlıklı uykunun gerekli olduğunu belirtti.
Sağlık
https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/saglikli-uyku-yasami-etkiliyor-14252
Dr. Tekin Atak, Tedavi edilmeyen uykuapnesininkalphastalıkları dahil yaşamı tehdit eden ciddi sorunlara yol açtığını, tedaviyle hastaların ömrünün uzayacağını ve yaşam kalitesini yükseleceğini söyledi. Özel Fatma Hatun Hastanesi Göğüs Hastalıkları Uzmanı Dr. Tekin Atak, uyku apnesinin özel cihazlarla tedavi edilebildiğini belirterek, Yorgunluk, aşırı sinirlilik, yüksek tansiyon, depresyon, unutkanlık, konsantrasyon bozukluğu, kontrol edilemeyen şişmanlama gibi sorunlarınız varsa, nedeni sizin fark edemediğiniz uyku apnesi olabilir. Tedavi edilmeyen uyku apnesi 10- 20 yıl içinde kalp hastalıkları da dahil olmak üzere yaşamı tehdit eden ciddi sağlık sorunlarına yol açabilmektedir. Günümüzde uyku apnesi özel cihaz ve yöntemlerle tedavi edilmektedir dedi. Sağlıklı yaşamak için sağlıklı uykunun gerekli olduğunu vurgulayan Dr. Atak, Yaşamak için uyumak gereklidir. Tarih boyunca uyku hep merak edilmiş, tüm uyku dönemlerinin anlaşılması yaklaşık 50 yıl önce tanımlanmıştır. Uyku 4 dönem halinde incelenir. Kabaca yüzeyel uyku, derin uyku ve rüya dönemi olarak tarifleyebiliriz. Derin uyku; vücudun dinlenmesi, hücrelerin ve organizmanın yenilenmesi, çocuklarda büyüme hormonun salgılanarak büyümenin sağlanması için gereklidir. Annelerin 'uyusunda büyüsün' diye söylediği ninnilerin doğru olduğunu son yüzyılda öğrendik. Uykunun rüya döneminde öğrenme, hafıza ve sinir sisteminde düzenlemeler olmaktadır diye konuştu. Dr. Atak, uyku sırasında yaşanan sorunların dikkate alınmasını isteyerek şöyle konuştu: Günlük uyku ihtiyacı bebeklikte en fazla, ileri yaşlarda daha azdır. Bebekler günün hemen tamamını uykuda geçirir. Çocuklara günlük 10-12 saat, genç erişkinlere 8-10 saat, yaşlılara 6-8 saat uyku gerekmektedir. Uykunun süresi kadar nasıl uyunduğu önemlidir. Sağlıklı ve yeterli uyuyan kişiler sabahları uyanmakta zorlanmaz, zinde bir şekilde kalkar, gün içinde uykusu gelmez, dikkat ve konsantrasyonu bozulmaz. Sabahları zor ve dinlenmemiş uyanmak, baş ağrısı, sinirlilik, ağız kuruluğu, gün içinde uyuklamalar ve uyku basması, geceleri horlamak, boğulma hissi, öksürük, nefes darlığıyla uyanmak, idrara çıkma, baş boyun bölgesi terlemesi, göğüste ağrı, sıkışma, yanma olması gece uykumuzda ciddi sorunlar olduğunun göstergeleridir. Uyku laboratuvarlarında uyku sırasında görülen sorunlar ve uykuda solunum durmaları olduğu düşünülen kişilerin değerlendirilmesinın yapıldığını ifade eden Dr. Atak, tedavi yöntemini şöyle açıkladı: Bir gece tek kişilik bir odada evde uyudukları gibi normal uyumaları istenir. Tek fark çeşitli sensörler vasıtasıyla solunumu, nabzı, kandaki oksijen oranı, beyin EEG'si, EKG, karın, göğüs duvarı, bacak hareketleri, horlaması, hangi pozisyonda uyuduğu bilgisayar aracılığıyla kayda alınır. Bunların takibi için vücudun çeşitli bölgelerine elektrotlar ve kablolar bağlanır, daha sonra hastadan istediği zaman uyuması istenir. Bu işlemler sırasında ilaç verilmez, hastaya zarar verecek bir işlem yoktur. Sabah 7-8 gibi elektrotlar alınır, hasta taburcu edilir. İlgili doktor tüm gece alınan uyku kayıtlarını rapor haline getirir. Çıkan sonuca göre uykuda solunum durması saptanan hastalar kulak burun boğaz hekimi, bazen nöroloji ve beyin cerrahi muayenesine gönderilir. Değerlendirme sonucu bazı hastalara ameliyat gerekebilir. Hastaların çoğunluğu ise nefes durmasına neden olan üst solunum yolu tıkanıklığının açılmasını sağlayan, genelde burundan bir maske ile kullanılan PAP cihazı tedavisi denemesi için laboratuvara bir kez daha yatırılır. Hastanın durumuna göre çeşitli cihazlar mevcuttur. Hekimin öngörüsüne göre ve hastanın özelliklerine göre seçilen cihazla tedavi denemesi başarılı olursa bir raporla belgelenir. Bu cihazları uykuda tarif edilen şekilde ve ayarlarda kullanmak hastaların ömrünü uzatan ve yaşam kalitelerini yükselten bir tedavidir. Daha sonra düzenli kontroller ve takiple hastaların çoğunluğu sağlıklı bir uykuya ve yaşama kavuşabilir.
5,934
Diş macunu kullananlar bu habere dikkat!
Dişlerimizi fırçalamak için kullandığımız diş macununun öyle farklı kullanım alanları var ki... Bu haberi okuduktan sonra diş macununuzu başka alanlarda da kullanacaksınız. İşte detaylar.
Sağlık
https://www.tgrthaber.com.tr/fotogaleri/dis-macunu-kullananlar-bu-habere-dikkat-17819
2,972
'Kene ve biti özel solüsyon formülüyle vücudumuzdan uzak tutabiliriz'
Fitoterapi Uzmanı Dr. Öğr. Üyesi Serhat Koran “İnsanlar yaz aylarında kene ve diğer haşereleri, evde yapabileceğiniz çeşitli bitki özlerinden oluşan özel solüsyon formülüyle vücudumuzdan uzak tutabiliriz’’ dedi.
Sağlık
https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/kene-ve-biti-ozel-solusyon-formuluyle-vucudumuzdan-uzak-tutabiliriz-2784919
Medipol Mega Üniversite Hastanesi Fitoterapi Uzmanı Dr. Öğr. Üyesi Serhat Koran, virüs ile enfekte kenelerin ısırması sonucu insanlara bulaşan Kırım Kongo Kanamalı Ateşi (KKKA) ile yazın haşerelerden bulaşan hastalıklardan korunma yöntemlerine dair açıklamalarda bulundu. Vücuttaki açık bölgelerden ya da saç aralarından kenelerin ısırabildiğini aktaran Dr. Serhat Koran, “İnsan vücudunda birkaç gün kalabilen kenenin ısırdığını anında fark edemeyebilirsiniz. Kene, toksin veya viral etkenleri vücudumuza enjekte ederek kanımızı emiyor. Bu sebeple fark edildiği anda kenenin vücuttan profesyonel sağlık personelleri tarafından mutlaka çıkartılması gerekir” dedi. ''BELİRTİLERİ COVİD İLE KARIŞTIRMAYIN'' Bazı kenelerin ‘Kırım Kongo Kanamalı Ateşi' olarak bilinen enfeksiyonu taşıdığını aktaran Dr. Koran, “İlk belirtileri, bir hafta içerisinde baş ağrısı, baş dönmesi, bulantı, ishal olarak görülüyor. Buna ek olarak boğazda kızarıklık, burun kanaması, vücutta kanamalar ve morarmalar ve ölüme kadar gidebilen ağır tablolara neden olabiliyor. Mutlaka profesyonel bir yardımla bu keneyi, vücuttan çıkarmak gerekir. Kene ilk fark edildiği anda kesinlikle bir sağlık kuruluşuna başvurulmalı ve ilgili personel tarafından da profesyonelce çıkarılmalıdır. Vücuda yapışan keneye, kan yoluyla kişiden kişiye hastalık bulaşabildiği için asla çıplak elle dokunulmamalıdır” şeklinde konuştu. ''ÜZERİNE KOLONYA VE ALKOL DÖKMEYİN'' Kenelerin vücuda yapışık olduğu süre boyunca, bırakması için üzerlerine hiçbir şey dökülmemesini ifade eden Dr. Koran, “Kolonya, alkol, aromaterapi yağı gibi sıvılarla hiçbir şekilde müdahale edilmemelidir. Keneyi elle tutup çıkarmaya çalışmak da doğru değildir. Çünkü kenenin içerisinde var olan enzim ve virüslerin vücuda fazladan girmesine neden olarak daha fazla zehre maruz kalınmasına yol açar. Kene çıkartıldıktan sonra, kenenin olduğu bölgede kızarıklıklar olabilir. Bazen kendi kendine de çıkabilir. Bu tip durumda da kenenin çengeli vücutta kalmış mıdır diye dikkat edilmesi gerekir. Eğer öyle bir şey görülürse mutlaka onun da çıkartılması gerekir” diye konuştu. ''PAÇULİ, PARMAZORA VE LAVANTAYLA AROMATİK BARİYER'' Kene tamamen çıkartıldıktan sonra, kenenin olabilecek zararlı etkileri ya da o bölgede oluşturduğu kızarıklık ve şişlik ödem oluşumuna karşı aromaterapi yağları öneren Dr. Koran, “Nioli, palmarosa ve lavanta yağından faydalanılabilir. Bunları eşit oranda karıştırıp sabah akşam sürersek, bu tedavi yöntemi, etkisini gösterir” ifadelerini kullandı. Kene ve benzer haşereleri vücuttan uzak tutacak yöntemlerden bahseden Dr. Koran, şu tavsiyelerde bulundu: “Yetişkinler için yaklaşık bir su bardağı, yani 200 cc'lik bir miktarda lavanta hidrolatı içerisine bir çay kaşığı kadar Hint sardunyası adıyla da bilinen palmaroza yağı, bir çay kaşığı paçuli yağı, yine bir çay kaşığı lavanta ve limon otu yağı karıştırırız. Bu karışımı güneşe maruz bırakmadan bir sprey şişesine koyarak muhafaza edebilirsiniz. Dilediğiniz zaman vücudumuzda açık olan bölgelere, yani kolumuza, boynumuza uygulayabiliriz”. ''ODAYA DÖKERSENİZ SİVRİSİNEKLERİ UZAK TUTAR'' Aromaterapi yağlarının bir kısmı uçucu yağlar olduğu için çocukların cildinde tahrişe sebep olabileceği uyarısını yapan Dr. Koran, “Küçük çocuklarda mutlaka hekim kontrolünde bu yağlarını kullanmak gerekir. Eğer bunu 7 yaşından küçük çocuklarda da kullanmak istiyorsak, karışımı biraz seyreltmemiz gerekir. Birer kaşık olarak ilave ettiğimiz bu yağları 10'ar damlaya indirelim. Eğer 2 yaş ve altı çocuklar için uygulamak istenirse, yine bir hekim veya fitoterapi uzmanı tarafından karışımın hazırlanmasında fayda vardır. Bu karışım kene, böcek, sivrisinek gibi bütün haşerelere karşı bizi koruyacaktır. Ya da bu karışımı inhaler bir cihazınız varsa; karışımı onun içine damlatıldığında, odaya veya o çevreye, bahçeye, balkona o kokuyu yayarak da o haşereleri çevremizden uzak tutmuş oluruz” ifadelerini kullandı. İLK 10 GÜN BU BELİRTİLERE DİKKAT Kene ısırığıyla enfekte olan hastanın, 10 gün boyunca takibinin gerekli olduğunu belirten Dr. Koran, kan testleriyle tespit edilebildiği bilgisini vererek, sözlerini şöyle tamamladı: “İlk 10 gün içerisinde baş ağrısı, baş dönmesi, bulantı, ishal, ateş, fenalık hissi, halsizlik, terleme, yüksek ateş gibi belirtiler olur ise, keneden vücuda bir virüs gelmiş olma ihtimali yüksek ve Kırım Kongo Kanamalı Ateşi riski var demektir. Bunlara ek olarak herhangi bir yere çarpmadan vücutta morluklar meydana gelirse, bir burun kanaması olursa, ağız içerisinde kırmızı kanama odakları varsa hemen bir sağlık kuruluşuna başvurulması gerekir. Çünkü kanama ataklarıyla gidiyor, bu ciddi kanamalar da yaparak ölümlere neden olabiliyor. Herhangi bir sağlık kuruluşuna kısa sürede ulaşamayacak durumdaysanız ve enfeksiyon riski varsa, kenenin olduğu bölgeye, çıkartıldıktan sonra buz ile soğuk uygulama yapılmalıdır. Ayrıca lavanta, palmarosa, nioli gibi yağlar uygulanabilir. Çünkü bu yağların antiviral, antibakteriyel özelliği vardır. Ek olarak da bolca sıvı almak önemlidir. Ancak kesinlikle bir sağlık kuruluşuna başvurulması gerekir. Çünkü bu uygulamalar enfeksiyonun vücuda yayılmasını ancak yavaşlatmaya yarar”.
3,770
"Alerjisi olanlar Covid-19 aşısı olmadan önce sağlık personelini bilgilendirmeli"
Prof. Dr. Bülent Şekerel "Alerjisi olan kişiler Covid-19 aşısı olmadan önce sağlık personelini bilgilendirmeli. Bu aşıyı mutlaka olması gereken alerjisi bulunan kişilere sağlık personeli gözetiminde kademeli dozlama yapılmalıdır" dedi
Sağlık
https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/alerjisi-olanlar-covid-19-asisi-olmadan-once-saglik-personelini-bilgilendirmeli-2759370
Türkiye Ulusal Alerji ve İmmünoloji Derneği Başkanı Prof. Dr. Bülent Şekerel, Covid-19 için aşı bulunmasının mutluluk verici bir gelişme olduğunu söyledi. Aşının yakın zamanda Türkiye'ye de geleceğini belirten Şekerel, Covid-19 aşısı ile gelişen alerjik reaksiyonlar hakkında çok fazla ayrıntıya sahip değiliz. Bu nedenle her kişiye normalde aşı yaptırmadan önce özellikle aşıya veya içerdiği bileşenlere karşı bilinen herhangi bir alerjisi olup olmadığı sorulmalıdır ifadelerini kullandı. Şekerel, tüm şiddetli alerjik reaksiyonların aşı uygulamasından sonraki 30 dakika içinde meydana geldiğini anlatarak, şöyle devam etti: Bu nedenle tüm dünyada aşılama sonrası her kişinin en az 30 dakika süreyle izlenmesi yaygın bir uygulamadır. O yüzden aşılama yapılan tüm sağlık tesisleri hem alerjik reaksiyonları tanıyacak eğitimli personel hem de uygun tedavi ekipmanı ile donatılır. Bu durum, Covid-19 aşıları dahil olmak üzere tüm aşılar için geçerlidir. İnsanların, besinler ve ilaçlar da başta olmak üzere çok çeşitli maddelere alerjisi olabilir. Bir kişinin aşı maddesine karşı bilinen bir alerjisi varsa, o kişiye o aşıyı yaptırmaması tavsiye edilir. Ama aşının mutlaka yapılması gerekiyorsa kademeli dozlama denilen farklı bir yaklaşım ile aşı uygulanması düşünülebilir. İNSANLAR AŞI YAPILDIKTAN SONRA İZLENMELİDİR Koronavirüs aşılarının alerjik reaksiyonlarının ne olduğunun hala tam olarak bilinmediğinin altını çizen Şekerel, Alerjisi olan kişiler, Covid-19 aşı olmadan önce sağlık personelini bilgilendirmeli. Bu aşıyı mutlaka olması gereken alerjisi bulunan kişilere sağlık personeli gözetiminde kademeli dozlama yapılmalıdır değerlendirmesinde bulundu. Covid-19 aşılarının dünya çapında milyonlarca insana ulaşacağını anlatan Şekerel, aşıların ardından bazı olumsuz olayların bildirilmesinin kaçınılmaz olduğunu dile getirdi. Şekerel, herhangi bir ilaç veya aşı ile istenmeyen reaksiyon potansiyelinin her zaman olduğunun altını çizerek, sözlerini şöyle sürdürdü: İnsanlar aşı yapıldıktan sonra izlenmelidir. Bireyler, aşı yaptırıp yaptırmamayı düşünürken risklerini ve faydalarını dikkate almalı ve bu kararı hekimleri ile birlikte almalıdır. Şimdiye kadar 1. 5 milyondan fazla insanın Covid-19 nedeniyle kaybedildiğini düşündüğümüzde aşılamanın faydaları, özellikle Covid-19'a karşı en savunmasız risk grupları için hastalığın risklerinden çok daha ağır bastığını kabul etmemiz gerekiyor. Covid-19 aşı güvenliğinin sağlık otoriteleri tarafından düzenli olarak izlenmesi de büyük önem taşıyor. Bu sayede çok nadir olabilecek veya altta yatan bir tıbbi durumla ilişkili olabilecek yan etkilerin erken tespit edilmesi mümkün olabilecektir. Ülkemizde uygulanacak tüm Covid-19 aşılarının güvenliğini gerçek zamanlı olarak izleyecek ve kamuoyuna açık bildirimleri de sağlayacak güçlü bir aşı güvenlik gözetim sistemi bugünden oluşturulmalıdır.
7,563
Türkiye Kanser Enstitüsü 6 ay içinde kurulacak
Sağlık Bakanlığı Müsteşarı Eyüp Gümüş, Türkiye Sağlık Enstitüleri Başkanlığı (TÜSEB) bünyesinde 6 ay içinde Türkiye Kanser Enstitüsünün kurulacağını bildirdi.
Sağlık
https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/turkiye-kanser-enstitusu-6-ay-icinde-kurulacak-43708
Sağlık Bakanlığı Müsteşarı Eyüp Gümüş, Türkiye Sağlık Enstitüleri Başkanlığı (TÜSEB) bünyesinde 6 ay içinde Türkiye Kanser Enstitüsünün kurulacağını bildirdi. Gümüş, AA muhabirine yaptığı açıklamada, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan tarafından önceki gün onaylanan kanunla İstanbul'da kurulması netlik kazanan Türkiye Sağlık Enstitüleri Başkanlığında, Türkiye'nin sağlık sorunlarına yönelik bilimsel çalışmaların yapılmasının öngörüldüğünü söyledi. Kuruluşun sağlık alanında Türkiye'ye yeni bir vizyon sağlayacağına işaret eden Gümüş, TÜSEB bünyesinde, kanser, biyoteknoloji, anne, çocuk ve ergen sağlığı, kronik hastalıklar, geleneksel ve tamamlayıcı tıp, sağlık hizmetleri kalite ve akreditasyon enstitüleri kurulacağını anlattı. Bu enstitülerde, üniversitelerle ortaklaşa Ar-Ge çalışmaları da yürütüleceğine değinen Gümüş, şöyle konuştu: Ülkemizde kanser giderek artıyor. Bu doğrultuda ilk kurulacak enstitü kanser ile ilgili olacak. Türkiye Kanser Enstitüsü, 6 ay içinde kurulumunu tamamlar. Kanser tedavisi gibi konuların araştırma çalışmaları bu enstitüde gerçekleştirilecek. Örneğin meme kanseri konusunda bir çalışmamız var. Bununla ilgili bilimsel çalışmaları koordine eden, Türkiye'deki bütün kaynakları birleştirerek ve kendi kaynaklarını da vererek bilim adamlarına yol açacak bir merkez burası. Gümüş, merkezi İstanbul'da olacak TÜSEB'in kuruluşunun 3 ay içinde tamamlanacağını ifade etti.
4,832
Kovid-19'un neden olduğu koku ve tat kaybını araştırmak için uluslararası konsorsiyum kuruldu
ABD’de yaşayan Türk bilim adamı Dr. Özdener, "Kovid-19 hastalarında hastalık tablosu ortaya çıkmadan, tat ve koku kaybı hastalığın erken bulgusu olarak ortaya çıkmaktadır. Hastaların yüzde 60’ında görülebilen bir durum, bu çok ciddi bir rakam." dedi.
Sağlık
https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/kovid-19un-neden-oldugu-koku-ve-tat-kaybini-arastirmak-icin-uluslararasi-konsorsiyum-kuruldu-2706418
Yeni tip koronavirüsün (Kovid-19) hastalarda neden olduğu koku ve tat kaybını araştırmak üzere dünya genelinde 500’den fazla bilim insanından oluşan bir konsorsiyum kuruldu. Kimyasal Duyuları Araştırma Küresel Konsorsiyumu (The Global Consortium of Chemosensory Researchers-GCCR) adı verilen yapıda Türkiye’yi temsil eden iki kişiden biri, ABD’de yaşayan Türk bilim adamı Dr. Hakan Özdener, çalışmaları hakkında online platform üzerinden AA muhabirine bilgi verdi. Tat ve koku kaybı hastaların yüzde 60’ında görülen bir durum Tat ve koku alanında dünyadaki tek bilimsel araştırma kuruluşu olan Philedelphia’daki Monell Chemical Senses Merkezi'nde 17 yıldır bu alana yoğunlaştığını belirten Özdener, Kovid19’un diğerlerinden farklı bir virüs olarak öne çıktığının altını çizdi. Özdener, Virüs hastalıkları ve salgınlar dünyamızda yeni değil, belli aralıklarla bunlar görülür. Fakat genelde salgınların büyük kısmı belli bir coğrafi bölgeyle sınırlı kalır. Kovid-19’da sürpriz olan ise şu, çok hızlı bir şekilde dünyaya yayıldı ve ölüm oranı belli yaş grubunda yüksek. dedi. Grip ve nezle rahatsızlığında influenza virüslerinin geçici koku kaybına neden olmasının normal olduğunu ifade eden Özdener, Kovid-19 virüsünde görülen tat ve koku kaybının ise eldeki bilgilere göre diğerlerinden çok farklı seyir izlediğine dikkati çekti. Özdener, şunları söyledi: Kovid-19 hastalarında daha hastalık tablosu ortaya çıkmadan, tat ve koku kaybı hastalığın erken bulgusu olarak ortaya çıkmaktadır. Bu tat ve koku kaybı hastaların yüzde 60’ında görülebilen bir durum, bu çok ciddi bir rakam. Diğer grip virüslerin oluşturduğu durumlardan farklı olarak bunun kalıcı, daha uzun süreli ve şiddetli olduğunu görüyoruz. İnsanlar hastalıkla beraber tat ve koku kaybından da şikayetleniyorlar, bu çok önemli. Konsorsiyumda 38 ülkeden 500’den fazla bilim insanı var Tat ve koku kaybı üzerine haberlerin çıkmaya başlamasıyla, alanında uzman 9 bilim insanı öncülüğünde uluslararası bir konsorsiyum kurulduğunu ve kendisinin de bu konsorsiyuma katıldığını aktaran Özdener, Gönüllü bir kuruluş. Hiçbir devlet, şahıs veya organizasyondan desteği yok. Tat ve koku alanına ömrünü vermiş bilim adamlarının oluşturduğu bilimsel bir topluluktur. dedi. Özdener, konsorsiyumun Kovid-19 salgınında hastalarda gözlemlenen koku ve tat kaybının hastalıkla ilişkisinin tam olarak anlaşılması ve hasta üzerinde oluşturduğu etkiyi öğrenmek için dünya genelinde Türkçe dahil 20 dilde anket çalışması başlattıklarını, toplanan verilerin virüsün nasıl bulaştığı ve yayılmasının nasıl önleneceğini çözmek için değerlendirileceğini kaydetti. Konsorsiyumda 38 ülkeden 500’den fazla klinisyen, nörobiyolog, veri bilimcisi, bilişsel bilim insanı, duyusal araştırmacı ve teknisyen bulunduğunu anlatan Özdener, Türkiye sorumluluğunu da konsorsiyumun kurucularından Dr. Maria Veldhuizen ile yürüttüğünü kaydetti. Özdener, Türkiye’deki vatandaşların, özellikle Kovid-19 hastalarının bu kısa anket çalışmasına katılması çağrısında bulunarak, ankete https://gcchemosensr.org/ adresinden ulaşabileceğini ifade etti. Bu çalışmanın içinde bulunmanın çok özel ve güzel bir duygu olduğunu söyleyen Özdener, Konsorsiyumda ülkemi temsil etmek, Türkiye’nin virüse karşı gösterdiği üstün başarıya küçük bir katkıda bulunmak için çok büyük bir fırsat. Umarım ülkemin ve dünyanın insanlarına bu konuda bir faydam olur. ifadelerini kullandı. Bu savaş evde durmakla kazanılır Türkiye ile Batı ülkelerindeki sağlık hizmetlerini de karşılaştıran Özdener, Türkiye’deki sağlık sisteminin halk sağlını güçlendirmek amacıyla, özellikle birinci basamak hekimlerinin güçlülüğü üzerine kurulu olduğu yorumunda bulundu. Özdener, şöyle devam etti: Gelişmiş ülkelerdeki sağlık hizmetleri genellikle birinci basamak üzerine kurulu değil. Bugün ABD’de, İngiltere’de, Fransa’da yaşanan yüksek ölüm oranlarının sebebi, onlar halka ulaşamıyorlar. Ama Türkiye’de, Bakanımızın da dediği gibi, sağlık hizmetleri halk sağlığı temelinde olduğu için bugün insanlara ulaştık. Eminim batı ülkeleri bundan sonra halk sağlığı çalışmalarına çok büyük önem verecekler. Virüsün, bireysel ve toplumsal ilişkiler anlamında kazandırdığı çok önemli tecrübeler olduğunu vurgulayan Özdener, Sevdiklerimizle konuşamaz, bir araya gelemez olduk. İşimize gidemez olduk. ifadelerini kullandı. Özdener, Türkiye'deki vatandaşlara da şu çağrıda bulundu: Halkımız Sağlık Bakanlığının ve bilim kurulunun tavsiyelerine hoşlarına gitmese de zor da gelse uysunlar, sokağa çıkmasınlar. Eğer bu savaşı kazanmak istiyorsak, bu savaş ilaçla, hastaneyle, solunum cihazıyla kazanılmaz, evde durmakla kazanılır. Eğer sokağa çıkmaya devam edilirse bu salgın daha da uzun sürecek.
737
Son dakika! Bakan Koca'dan 'içme suyu' uyarısı: Osmaniye ile iki ilçe hariç Gaziantep'te kullanıma elverişli
Son dakika haberi: Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, Osmaniye ile Gaziantep’te Nurdağı ve İslahiye ilçeleri dışında kalan bölgelerde şebeke suyunun içme suyu olarak kullanılmaya uygun olduğunu açıkladı.
Sağlık
https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/bakan-kocadan-icme-suyu-aciklamasi-2877222
Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, Yapılan ölçüm ve analizlere göre Osmaniye'de şebeke suyu içme suyu olarak kullanıma elverişlidir. Nurdağı ve İslahiye ilçeleri dışında, aynı şekilde Gaziantep'te, şebeke suyu içme suyu olarak kullanılmaya uygun. Gerekli duyurular valilik ve kaymakamlıklar tarafından yapılıyor dedi. https://twitter.com/drfahrettinkoca/status/1630259224209915905 Son dakika haberi
1,177
Karaciğer hastalığının ciltteki 8 belirtisine dikkat
Vücudun en büyük ikinci organı olan karaciğerdeki problemlerin, vücudun en büyük organı olan deride hasarlara yol açtığına dikkati çeken Prof. Dr. Onur Yaprak, “Karaciğerde bir hasar meydana geldiğinde ciltte sararma, kaşıntı, noktasal kızarıklıklar, saç dökülmesi ve tırnak şekil bozuklukları ile morluklar görülebilir” dedi.
Sağlık
https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/-2846929
Medipol Mega Üniversite Hastanesi Organ Nakli Bölümü'nden Prof. Dr. Onur Yaprak, ciltteki değişikliklerin karaciğer hastalıklarının belirtisi olabileceğini belirterek önemli açıklamalarda bulundu. Toplumda çoğu insan ciltte oluşan sivilcelerin karaciğerde bir sorundan kaynaklanıp kaynaklanmadığını merak ediyor. Konuya ilişkin açıklamalarda bulunan Prof. Dr. Yaprak, sivilce ve karaciğer hastalıkları arasında herhangi bir ilişki bulunmadığını ancak karaciğer hastalıklarının ciltte bazı benzer sorunlar ile birlikte olabileceğini bildirdi. Prof. Dr. Yaprak, derideki bazı değişikliklerin karaciğer hastalığının ilk ipucu olabildiğine dikkati çekerek, “Bu belirtileri tanımak, karaciğer rahatsızlıklarını erken teşhis etmek için çok önemlidir. Karaciğerin protein sentezi, karbonhidrat ve yağ metabolizması, kolesterol sentezi, pıhtılaşma faktörlerinin sentezi, safra üretimi, toksik maddelerin vücuttan uzaklaştırılması, vitamin depolanması da dahil olmak üzere yüzlerce yaptığı işlev vardır. Vücudun en büyük ikinci organı olan karaciğerdeki problemler sıklıkla vücudun en büyük organı olan deride bazı değişikliklere yol açar. Ancak cildimizde görülen değişiklerin çok az bir oranının karaciğer hastalıkları ile ilişkisi kurulabilir. Gebelikten tiroit hastalıklarına, alerjik hastalıklardan kan hastalıklarına, romatolojik ve otoimmun hastalıklara kadar birçok sistemik durum ciltte benzer sorunlara yol açabilir. Karaciğer hastalıklarına yol açan sorunlar içinde özellikle cilt bulgusu veren durumlar kronik alkolizm, hepatit C ve primer biliyer sirozlardır. Kronik alkol kullananların yüzde 43'ünün, alkole bağlı siroz olan kişilerin ise yüzde 72'sinde ciltte bazı bulgular gelişir” diye konuştu. “Sararma, kaşıntı, kızarıklıklar, morluklar oluşabilir” Karaciğerin işlevlerinde olan bozulmaların ciltteki 8 belirtisini Prof. Dr. Yaprak, şu şekilde açıkladı: Ciltte sararma “Hiperbilirubineminin ana belirtisi olan sarılık, genellikle serum bilirubin seviyeleri 2.5 veya 3.0 mg/dL'yi aştığında fark edilir. Bilirubin safraya sarı-yeşil rengi veren maddedir. Safra atılımının bozulması cilt ve göz akında sararma ile kendisini gösterir. Kaşıntı Karaciğer hasara uğrarsa karaciğer tarafından ifraz edilemeyen safra tuzları ve toksik maddelerin deride birikimi şiddetli kaşıntıya yol açar. Kaşıntı avuç içi, el ve ayaklarda daha fazladır. Ciltte noktasal kızarıklıklar Küçük kılcal damar genişlemelerine bağlı olan noktasal eritemler gözlenebilir. Bu kızarıklıklar genellikle yüz ve gövdede gelişir. Karakteristik olarak merkezi damar ve simetrik olarak yayılan ince dallar şeklindedir. Üzerlerine baskı uygulandığında solar, baskı kaldırıldığında tekrar görünür hale gelirler. Bu duruma neden olarak vücutta östrojen artışı sorumlu tutulmaktadır. Karaciğer hastalıklarında östrojenin karaciğerde yıkılımının azalmasına bağlıdır. Bunun dışında karaciğer hastalarında dalak büyümesine bağlı trombosit yıkılımı olur. Düşük trombosit sayıları da purpura ismini verdiğimiz benzer cilt lezyonlarına yol açarlar. Avuç içlerinde kızarma Bu bulguya palmar eritem denilir. Yüksek prostosiklin ve nitrik oksit nedeni ile kaynaklı olup karaciğer sirozu olan hastaların yüzde 23'ünde gözlenir. Saç dökülmesi ve tırnak şekil bozuklukları. Ciltte kaşıntılı ve sert nodüller Sıklıkla kollarda, omuzlarda ve bacaklarda gelişir. Birkaç mm'den 1 santime kadar değişen çaplarda olur ve sıklıkla hepatit C sirozu olan hastalarda saptanır. Nodüllerin olduğu alan çizildiğinde veya tahriş olduğunda bunun oluşma riski daha yüksektir. Bu nedenle de cildini kaşıyan kişilerde nodüller daha fazla görülür. Ciltte morluklar Karaciğer hastalarında pıhtılaşma bozulduğu için en ufak darbelerde deride morluklar oluşur. Bunların dışında Porphyria cutanea tarda isimli çok nadir görülen genetik bir metabolizma hastalığının karaciğer tutuluşunda ağrılı kabarcıklar, yara izi, cilt renginde değişiklikler oluşur. Karaciğerde porfirin adı verilen ve kan dolaşımına giren ve teninize zarar veren proteinlerin birikmesinden kaynaklanır. Güneşe maruz kalma durumunda genellikle eller, kollar, kulak, boyun ve yüz gibi açıkta kalan ciltte kabarcıklar, cilt renginde değişiklikler, ciltte kalınlaşma veya incelme, kızarıklık, kaşıntı, döküntü ile karakterizedir.”