id
float64 5
2.32M
⌀ | title
stringlengths 1
80
| poet
stringlengths 4
32
| rating
float64 0
10
⌀ | poem
stringlengths 22
117k
|
|---|---|---|---|---|
52,387 |
Kaplan! Kaplan!
|
William Blake
| 7 |
Kaplan! Kaplan! gecenin ormanında<br/>
Işıl ışıl yanan parlak yalaza,<br/>
Hangi ölümsüz el ya da göz, hangi,<br/>
Kurabildi o korkunç simetrini? </p><p>Hangi uzak derinlerde, göklerde<br/>
Yandı senin ateşin gözlerinde? <br/>
O hangi kanatla yükselebilir? <br/>
Hangi el ateşi kavrayabilir? </p><p>Ve hangi omuz ve hangi beceri<br/>
Kalbinin kaslarını bükebildi? <br/>
Ve kalbin çarpmaya başladığında,<br/>
Hangi dehşetli el? ayaklar ya da</p><p>Neydi çekiç? ya zincir neydi? <br/>
Beynin nasıl bir fırın içindeydi? <br/>
Neydi örs? ve hangi dehşetli kabza<br/>
Ölümcül korkularını alabilir avcuna? </p><p>Yıldızlar mızraklarını aşağıya atınca,<br/>
Göğü sulayınca gözyaşlarıyla,<br/>
Güldü mü o, görünce eserini? <br/>
Kuzu'yu yaratan mı yarattı seni? </p><p>Kaplan! Kaplan! gecenin ormanında<br/>
Işıl ışıl yanan parlak yalaza,<br/>
Hangi ölümsüz el ya da göz, hangi,<br/>
Kurabilir o korkunç simetrini? </p><p>Çeviri: Selahattin Özpalabıyıklar
<br>
|
28,878 |
Ahır Zaman
|
Yunus Emre
| 7 |
İşidün ey ulular,Ahır zaman olusar<br/>
Sağ müslüman seyrekdür,Ol da güman olusar</p><p>Danışman okur tutmaz,Derviş yolun gözetmez<br/>
Bu halk öğüt işitmez,Ne sarp zaman olısar</p><p>Gitti beyler mürveti,Binmişler birer atı<br/>
Yediğü yoksul eti,içtiğü kan olısar</p><p>Ne acayip sergüzeştler,Bağrım dolu serzenişler<br/>
Durmaz akar kanlı yaşlar,Aksa gerek şimden gerü.
<br>
|
63,195 |
Yol
|
Mehmet Akif İnan
| 7 |
Buhar oldu şüphe kuluçkaları<br/>
Kanım ki sürekli deli çağında</p><p>Bütün akımların ovası kalbim<br/>
Yerle gök arası gelgitler bende</p><p>Ben de bu denize girdim gireli<br/>
Her mahlûkun sesi arkadaşımdır</p><p>Güneştir gölgemin kefili artık<br/>
Yelkenim mehtabın dizginindedir</p><p>Başı sensin sonu sen yollarımın<br/>
Ruhumun adresi kalbinde saklı</p><p>Beni ele veren hicabımdır hep<br/>
Seni dillendiren güzelliğindir</p><p>Sahip olmadığın neyim kalmıştır<br/>
O inceliğin işgâlindeyim</p><p>Ardından bu yolun can görünür<br/>
Sevdan kan gibidir damarımızda
<br>
|
53,954 |
Yiğidi Gül Ağlatır
|
Ömer Lütfi Mete
| 9 |
Yiğidi gül ağlatır gam öldürür<br/>
Nice namert ava çıksa, tuzak kursa, kurşun atsa; <br/>
Yiğidi çökertmezse kahır.<br/>
Bir dem yar hüzünle baksa<br/>
Bir gönül gözüyle baksa<br/>
Yiğidi gül ağlatır, gam öldürür.<br/>
Düşman yılan olup soksa, <br/>
Dokuz kavim taşa tutsa; <br/>
Yiğidi çökertmez kahır.<br/>
Bir dem yar hüzünle baksa, <br/>
Bir gönül gözüyle baksa<br/>
Yiğidi gül ağlatır, gam öldürür
<br>
|
399,717 |
Çiçekler
|
Kağızmanlı Hıfzı
| 7 |
Gene al yeşile boyandı zemin<br/>
Nakışlandı bin elvana çiçekler<br/>
Kalbim irşad oldu gönlüm sevindi<br/>
Bir can bağışladı cana çiçekler</p><p>Yeşillenir budaklanır allanır<br/>
Yüzbin renkte noktalanır hallanır<br/>
Kimi yeşillenir kimi allanır<br/>
Kimi batmış kızıl kane çiçekler</p><p>Seher ağladı rahmet elendi <br/>
Güzel gözlerinde yaş danelendi<br/>
Öğle güneşinde fervahelelendi<br/>
Az kaldı eşkimden yane çiçekler</p><p>Bağrımdaki hançer midir ok mudur? <br/>
Benim derdim çiçeklerden çok mudur? <br/>
İlahi bunların derdi yok mudur? <br/>
Bilmem neden güler bu divane çiçekler? </p><p>Saf tutmuş namaza kıyam ediyor<br/>
Yel estikçe secdesine gidiyor <br/>
Susandıkça ab-ı rahmet yuduyor<br/>
Gözün dikmiş ol asmane çiçekler</p><p>Ruhum kızıl günden kokusun alsa <br/>
Gam değil tikeni sinemi delse<br/>
Ne zaman sevdiğim seyrana gelse<br/>
Selam söylem o canane çiçekler</p><p>Misafirem gölgenizde kalayım <br/>
Bir tek yaprağına kurban olayım<br/>
Kızmasan koparıp satın alayım<br/>
Ne veriyim bu gülşene çiçekler</p><p>Şeyda bülbül gül yolunda terliyor<br/>
Naşı nadan goncasını harlıyor<br/>
Karşımızda yıldız gibi parlıyor<br/>
Beni kırdı bir pervane çiçerkler</p><p>Kibreden kafirin imanı iter <br/>
Bu alçak toprakta gör neler biter<br/>
Bulur kerameti irşade yeter <br/>
Agah olsa bir lisane çiçekler</p><p>Akan derelerin duru suları<br/>
O da deli olmuş çeker huları<br/>
Yel ile geliyor hoş kokuları <br/>
Cennetten bir nişane çiçekler</p><p>Seherde açmağa evdi tezlendi<br/>
Gezindi güller otlar izlendi <br/>
Hava bulutlandı güneş gizlendi <br/>
Yakışır mı bu dumane çiçekler </p><p>Kimi açmış kimi tomurcuk olmuş <br/>
Kiminin derdi var sararmış solmuş <br/>
Kimi sergerdan boynu burulmuş <br/>
Kimi dönmüş yay kemane çiçekler </p><p>Kimiler sıcaktan bezmiş soyunmuş <br/>
Kimiler gölgede saralmış sinmiş <br/>
Kimiler eynine elvan giyinmiş <br/>
Hoş geldiniz bu seyrane çiçekler </p><p>Hayretten sarhoş olmuş bayılmış<br/>
Yanağına çise düşmüş ayılmış <br/>
Gökteki yıldızlar yere yayılmış <br/>
Ziynet vermiş bu cihane çiçekler </p><p>Kimiler piyale billoru fül fül <br/>
Ne güzel yakışır susane sümbül <br/>
Kimisi ağarmış kimi kızıl gül <br/>
Kimi benzer mor reyhane çiçekler </p><p>Aşık maşuk misli dolaşır <br/>
Kimler pehlivan olmuş güleşir <br/>
Akar sudan her birisi paylaşır <br/>
Minnet eyler bağbane çiçekler </p><p>Bu da yaza çıkmış nasıl kıyayım <br/>
Ruhum koymaz döşüreyim dereyim <br/>
Götürüp desteden yare vereyim <br/>
Hangisi ki nazikane çiçekler</p><p>Aşk nedir bilmeyen çiçeye ne der<br/>
Çiçeyin kokusu canane gider <br/>
Durmaz gece gündüz ağlar zikreder <br/>
İnanmıştır ol Rahmane çiçekler </p><p>Çiçek ağlar naşilerin destinde <br/>
Ölüm haktır civan canın kasdinde <br/>
Dostum gelsin mezarımın üstünde<br/>
Yaran yoldaş beni sana çiçekler </p><p>Ben HIFZI'yım sular gibi çağlarım <br/>
Aşk oduna yüreğimi dağlarım <br/>
Dahi bundan böyle durmaz ağlarım <br/>
Taki göz yaşımdan kane çiçekler
<br>
|
23,963 |
Od
|
Arif Damar
| 6 |
Yazdan kalma günler getirirsin kara kış içinde <br/>
Bir serçe dala konar gibi güzel her söylediğin<br/>
Don vurur kırağı çalar evrenimi<br/>
Yüz güvercin pırr demiş uçmuş gibi ürkerim her gidişinde</p><p>Kulağımı çınlatan, aşımı kotaran, söküğümü diken<br/>
Od düşer su serpersin içime<br/>
Şaşırsam seni duyarım <br/>
Deniz kıyılarısın ağustos güneşinde
<br>
|
41,542 |
Aldanma
|
Aşık Veysel Şatıroğlu
| 9 |
Aldanma cahilin kuru lafına <br/>
Kültürsüz insanın külü yalandır..<br/>
Hükmetse dunyanın her tarafına <br/>
Arzusu hedefi yolu yalandır..</p><p>Kar suyundan süzen çeşme göl olmaz <br/>
Gül dikende biter diken gül olmaz <br/>
Vız vız eden her sineğin bal'olmaz <br/>
Peteksiz arının balı yalandır..</p><p>İnsan bir deryadır ilimle mahir <br/>
İlimsiz insanın şöhreti zahir <br/>
Cahilden iyilik beklenmez ahir <br/>
İşlediği amel hali yalandır.. </p><p>Cahil okur amma alim olamaz <br/>
Kamillik ilmini herkes bilemez <br/>
Veysel bu sözlerin halka yaramaz <br/>
Sonra sana derler deli yalandır.<br/>
Aşık Veysel Şatıroğlu
<br>
|
21,718 |
Yurdum Benim Şah Damarım
|
Ahmed Arif
| 7 |
Engereğin dişlerine işledim,<br/>
Ağu dişlerine<br/>
Oluklu, çentik...<br/>
Ve vurgun,<br/>
Gözleri bir çift cehennem<br/>
Burnuna kan tütmüş<br/>
Pars bıyığına...<br/>
Dağın pulat yüreğine işledim,<br/>
Şimşeğin masmavi usturasına<br/>
Sevdanı usul-usul<br/>
Sevdanı mısra-mısra<br/>
Lo ben seni hapislerde sevmişim,<br/>
Ben seni sürgünlerde.<br/>
Yurdum benim şahdamarım...</p><p>Yücende buzul<br/>
Ve kar,<br/>
Maviş dağ tavşanları<br/>
Gün vuranda alaran<br/>
Zemheri yılanları<br/>
Ve yakut bir hışımla<br/>
Öyle çakılan<br/>
Sonsuzluğun yakışığı kartallar.</p><p>....................<br/>
....................<br/>
Başım gözüm üstünesin<br/>
Suskum, avazım üstüne...<br/>
Adından başka silah<br/>
Yazgından başka günah<br/>
Daha yazmamış<br/>
Hiçbir gizli dosyada<br/>
Hiçbir açık kitapta.</p><p>Peşinde azgınları<br/>
Kanlı paranın<br/>
Yani Doların itleri,<br/>
Altın, Sterlin kurtları<br/>
Ve petrol Nemrutları<br/>
Ve kurşun Yezitleri...</p><p>....................<br/>
....................<br/>
Kaçgunda, kaçakta<br/>
Can havlindesin...<br/>
Ve çocuk ölüleri<br/>
Parçalanmışlar<br/>
Daha süt kokuyorlar<br/>
Ve anne ölüleri<br/>
İncecikten, gencecikten<br/>
Açık hepsinin gözleri.<br/>
Halkım benim<br/>
Askıda çığ...
<br>
|
1,297,201 |
Ceylan
|
Rainer Maria Rilke
| 7 |
Afsunlu şey: nasıl seçilen iki sözcük hiç <br/>
senin bedenin kıpırdanırken içinde titreşen <br/>
katıksız uyağın armonisine erişebilir? <br/>
Alınından dal ve lîr tırmanır, </p><p>ve yüzünün her tarafı benzetmelerle geçer <br/>
aşk şarkıları arasından, sözleri bir gülün <br/>
taç yaprakları kadar hafif, kitabını bir yana atmış <br/>
birisinin yüzünde dinlenen ve gözlerini kapatmış: </p><p>seni görmek için: sanki her bir ayak tüfek gibi <br/>
sıçramalarla yüklenmiş, fakat ateş etmeden, senin <br/>
boynun başını tutarken kıpırtısız, dinleyerek: sanki, </p><p>ayırılmış bir yerde yüzerken, <br/>
bir kız, yaprakların hışırtısını duyar, ve dönüp bakar: <br/>
orman gölcüğü yüzüne yansımış. </p><p>Rainer Maria Rilke<br/>
Türkçeye Çeviren: Vehbi Taşar
<br>
|
29,278 |
Ağıt
|
Gülten Akın
| 7 |
İlk bu sabah<br/>
İlk bu sabah göğü görmedim <br/>
İlk bu sabah kayısı çiçeklerini<br/>
Hüzün ilk kez konuk gibi gelmedi<br/>
Efendim, ev sahabım <br/>
Karacamı suya indiremedim<br/>
Şahanım uçurdum döndüremedim<br/>
Dağlar <br/>
Enikli kapılar kitlendi<br/>
Taş avlular sustu<br/>
İlk kez bekledim ölümü <br/>
Dostu bekler gibi bekledim<br/>
Dağlar</p><p>Benim acım acıların beyidir <br/>
Canıma bir doru kısrakla gelir<br/>
Öfkeyi sabırda eritir<br/>
Umut yer<br/>
Suyunu gözümden içer bir zaman<br/>
Dağlar of dağlar
<br>
|
1,951,503 |
Sen Gittin
|
Ayten Mutlu
| 6 |
rüzgârın şarkısı dindi<br/>
silindi ışıltısı akağaçların<br/>
bir karanfil daha düştü intihar akşamına<br/>
sen gittin</p><p>artık sonsuzca gittin<br/>
hangi hatmi açar artık bu kentin parklarında<br/>
örselenmiş yüreğinde gecenin<br/>
alıp gittin beklemeleri de</p><p>gittin<br/>
hangi dingin uykuda seninle giden<br/>
hangi düş avutacak yastığımda unuttuğun geceyi<br/>
bir bıçak kırıldı içimde<br/>
ey aşk<br/>
koru beni</p><p>yeniden başlamalar kapatsın kapıları<br/>
çeksin perdeleri alışkanlıklar<br/>
ödenecek ne kaldı<br/>
aşka</p><p>ah, yürüsem<br/>
bütün sokaklarını yürüsem ay ışığının<br/>
bütün kederleri denize giden
<br>
|
1,296,892 |
Göçmenin Sitemi
|
Bertolt Brecht
| 7 |
Ekmeğimi kazandım ve tükettim sizler gibi.<br/>
Bir doktorum ben, doğrusu: bir doktordum.<br/>
Saçlarımın renginden mi şeklinden mi burnumun<br/>
Bir gün evsiz barksız ve aşsız kodular beni.</p><p>Bir yastıkta yedi yıl kocadığım kadın<br/>
Yanağımı yanağına elimi kucağına vererek<br/>
Kurtuldu benden gerekçe göstererek<br/>
Siyah saçlarımı önünde yargıcın.</p><p>Ben ama geçtim geceleyin bir ormandan<br/>
(Yanlış bir anne tarafından doğurulmuşum)<br/>
Bir ülke arayarak dışlamayan bizleri.</p><p>Fakat hangi kapıyı çalsam<br/>
Utanmaz diyerek çevirdiler geri<br/>
Ben utanmaz değil: mahvolmuşum.
<br>
|
94,165 |
F....s. O....d'e
|
Edgar Allan Poe
| 6 |
Sevilmek mi? -öyleyse bırakma yüreğini<br/>
Şimdiki yolundan ayrılmaya.<br/>
Olduğun herşeyken şimdi, <br/>
Olmadığın şey olma.<br/>
Böylece kibarlığın, lütfun, <br/>
Aşkın güzelliğin, sonsuz bir<br/>
Övgü konusu olacak yeryüzünde, <br/>
ve aşk-basit bir görev.
<br>
|
48,819 |
Ali Kemal'e
|
Ziya Gökalp
| 8 |
(ziya Gökalp Malta'da sürgünde iken, Ali Kemal'in yazdığı<br/>
düşmanca yazılara bu şiirle cevap vermiştir.) </p><p>Ben Türküm! diyorsun, sen Türk değilsin! <br/>
Ve İslamım! diyorsun, değilsin İslam! <br/>
Ben, ne ırkım için senden vesika, <br/>
Ne de dinim için istedim ilam! </p><p>Türklüğe çalıştım sırf zevkim için, <br/>
Ummadım bu işten asla mükafat! <br/>
Bu yüzden bin türlü felaket çektim, <br/>
Hiç bir an esefle demedim: Heyhat! </p><p>Hatta ben olsaydım: Kürd, Arap, Çerkes; <br/>
İlk gayem olurdu Türk milliyeti<br/>
Çünkü Türk kuvvetli olursa, mutlak, <br/>
Kurtarır her İslam olan milleti! </p><p>Türk olsam olmasam ben Türk dostuyum, <br/>
Türk olsan olmasan sen Türk düşmanı! <br/>
Çünkü benim gayem Türkü yaşatmak, <br/>
Seninki öldürmek her yaşatanı! </p><p>Türklük, hem mefkurem, hem de kanımdır: <br/>
Sırtımdan alınmaz, çünkü kürk değil! <br/>
Türklük hadimine 'Türk değil! ' diyen<br/>
Soyca Türk olsa da 'piçtir', Türk değil!
<br>
|
52,342 |
Sinirler
|
Charles Bukowski
| 6 |
tiklerim tutmuş çarşafın altında<br/>
güneş ışığıyla tekrar yüzleşmek<br/>
harbiden<br/>
berbat bir<br/>
şey<br/>
neon ışıkları yanıp da<br/>
çıplak kızlar barın<br/>
üstünde<br/>
hırpalayan müzikle dansettiğinde<br/>
şehri daha çok<br/>
seviyorum<br/>
çarşafın altında düşünüyorum<br/>
tarih<br/>
sinirlerimi<br/>
yıpratıyor<br/>
insanlığın en hatırlanası derdi<br/>
güneş ışığıyla tekrar<br/>
yüzleşme cesaretidir<br/>
aşk iki yabancının tanışmasıyla<br/>
başlar.<br/>
dünyayı sevmek <br/>
imkansız.<br/>
yatakta kalıp<br/>
uyumayı<br/>
yeğlerim<br/>
serseme dönmüşüm <br/>
günlerle sokaklar ve yıllarla<br/>
çarşafı<br/>
boynuma çekiyorum<br/>
kıçımı duvara<br/>
veriyorum<br/>
sabahlardan kimsenin etmediği kadar<br/>
nefret<br/>
ediyorum
<br>
|
244,941 |
Hatırlamak Üzerine
|
Abdurrahim Karakoç
| 8 |
Gerçeğin hayâlden en bariz farkı<br/>
Uzağa atarsın, yakına düşer...<br/>
Öyle günler, öyle simalar var ki<br/>
Unutmak istersin, aklına düşer.</p><p>19.4.1985<br/>
(Beşinci Mevsim)
<br>
|
77,666 |
Suzinak
|
A. Hicri İzgören
| 8 |
aşksız geçen günleri düşmeli ömürlerden<br/>
akşamın buğulu yorğunluğunda<br/>
gözlerinin ormanındayım yine<br/>
bir suzinak şarkıya kurulmuş bütün saatler<br/>
günlerdir peşim sıra susmak bilmiyor<br/>
ertelenmiş hüzünler dolaşıyor ayaklarıma<br/>
kantlanıp uçuyor bütün sevinçler</p><p>bu şehrin en tenha yeri kalbimdir şimdi <br/>
en güzel yeri çiçekçileri<br/>
bir demet nergiz aldım sana getiremedim<br/>
bugün newroz'du, oturdum hevalno'yu dinledim<br/>
tenimde bir ateş yandı günboyu</p><p>biliyorum seni sevmek yeni yalnızlıklardır<br/>
uzayıp giden bir çığlık, ince bir sızıdır<br/>
yoksa ömrünce borçlu kalırım aşka<br/>
seviyorum, seviyorum başka seçeneğim yok<br/>
yedeğimde yeni acılarım var, öderim diyetini<br/>
yeni yazgılar bulurum belki, şiirlere vururum kendimi<br/>
başımı kitaplara yaslarım<br/>
toplarım şarkılardan yasadışı aşkları sürerim alanlara</p><p>seviyorum<br/>
başka seçeneğim yok <br/>
yeter sınama beni.
<br>
|
45,194 |
Hicran Rüzgârı
|
Nurullah Genç
| 7 |
Hicrân rüzgârıyım, işkence seli<br/>
Kuşandım sevginin intizârını<br/>
Mecnun, yüreğine saldığım deli<br/>
Bitmeyen bir aşkın ihtirâsını</p><p>Hicrân rüzgârıyım; alevden tahtım<br/>
Benliğim hasretle büyüyen bebek<br/>
Kerem'i Aslı'nın 'âh'ına yaktım<br/>
Kanatlarım ateş saçan kelebek</p><p>Hicrân rüzgârıyım; ellerim kanlı<br/>
Yağmur oldum, şimşek gibi parladım<br/>
Ferhat, dağı yaran bir delikanlı<br/>
Emrah'ı Selvi'ye müptelâ kıldım
<br>
|
49,664 |
Veda
|
Erdem Bayazıt
| 8 |
Bu şehirden gidiyorum <br/>
Gözleri kör olmuş kırlangıçlar gibi <br/>
Gururu yıkılmış soyatlar gibi <br/>
Bu şehirden gidiyorum. </p><p>İnsanlar taş gibi bana yabancı <br/>
Ağaçlar bensiz hüküm giyecek bulvarda <br/>
Bir tanbur bir yalnızlığı anlatıyorsa <br/>
O ışıksız pencereden <br/>
Ben onu duymuyor gibiyim <br/>
Bir ağaç ölüyorsa kapınızın önünde <br/>
Ben onu bile duymuyor gibiyim. </p><p>Bu şehirden gidiyorum <br/>
Gömerek geceyi içime <br/>
Sabahın hüznünü beklemeden <br/>
Gidiyorum bu şehirden.
<br>
|
36,283 |
Bir Nevi Otuzüç Yaş Şiiri
|
Yılmaz Erdoğan
| 7 |
Artık kısa pantolonlu çocukları<br/>
Gençlik parkına götürmüyorlar<br/>
Ve anneler trafik lambalarında köylü değiller o kadar<br/>
Locadaki farelerden bile kemirgen<br/>
Gişeci kadın nur sinemasında<br/>
En sevdiğim karate filmi<br/>
Tek kollu kahramanımızdı vang yu<br/>
Ve ondan çok kollu doğmuştu bruce lee<br/>
Ki genç yaşta kaybettik kendisini</p><p>Ulan falkonetti seni bir elime geçireceğim var ya<br/>
Elektrikler kesilir zengin ve yoksul’un tam ortasında<br/>
Ve’nin tam üstünde yani<br/>
Hassiktir dense de derinden yurttaşın<br/>
Elektrik idaresindeki yurttaşa ne o yurttaş<br/>
Zırpa pırta elektrik kesiliyor<br/>
Diyebilesi yoktur ki</p><p>BİRTEK KOKUDUR GEÇMEYEN ZAMANLA<br/>
HER DUYULDUĞUNDA<br/>
BİRAZ DAHA KESKİNLEŞEN</p><p>O zaman amerikan arabaları bizim evin önünde<br/>
Dolmuş eylerken caddeyi<br/>
Ümit besen de film yapar niye yapmasın ki furyadır bu<br/>
Ama seyretmek suça giriyor canım annem<br/>
Zaten bu yumurtalı sandöviçlerle<br/>
Kesin kovarlar bizi ki<br/>
Korkarım her şiire konuk olacak<br/>
Mahur bir otlupeynir kokusu süreyya sinemasında<br/>
Mübarekler pikniğe gelmişler<br/>
Hayır benim kokoş teyzem<br/>
Mübarekler hakkari’ den gelmişler</p><p>Okul bitimlerinde çamsakızı ağlamalar yok artık<br/>
Filiz beni unutma ki hakkari<br/>
Unutulmaya müsait bir yerdir<br/>
Mektup yaz yoksa çok kurak geçecek bu yaz<br/>
Hep saklayacağım hatıra defterime yazdığın<br/>
Yazının yanındaki kan damlayan kalbi<br/>
Seni seviyorum filiz<br/>
Yemin et! bak vallahi! </p><p>Yok artık bu kendini şaşırmış<br/>
Kendi edasını kendisi bozan cümleler</p><p>Niyazi’nin kısalığı uzunların problemi<br/>
Aynı zekanın sırasında oturuyoruz<br/>
Bozkırımın çilli çocuğuyla avukat oldu sonra<br/>
Kimin neresine değer bu nostaljik kırıntılar<br/>
Herkesin sandık odası kendine gizemli<br/>
Ama kolejli çocuklar nasıl sevişiyor<br/>
Ve kızlar yine kolejli onlarda ve taş gibi<br/>
Bu kız varya insanın sevgilisi olsa<br/>
Uyku tutmaz adamı<br/>
Ama rüyasında başka bir lavuğa vermesin hesabı<br/>
Yükseliş’in tuvaletinde kız resmen düşük yapmış<br/>
Tabii fevzi de yok<br/>
Hepimizin bayıla bayıla yuttuğu<br/>
Kolejli çocuk yalanlarını söylesin<br/>
Ona kalsa artık sevişmese de olur<br/>
Bütün okulu getirip götürmüşlüğü var<br/>
Düzliseliliğimize cintonik içiyoruz<br/>
Paralı palavralarıyla fevzi’nin<br/>
Kolejliden darbe yeme işi ilerideymiş<br/>
O zaman bilmiyoruz tabii</p><p>Haluk o zaman araba sahibi<br/>
Ki biz bisiklet kavgası yapmaktayız daha<br/>
Ağbim mustafa’yla<br/>
E tabi mobilya dükkanı beş katlı olunca<br/>
Olsu yakışır kardeşime ki bazı tandır ısmarlıyor<br/>
Siteler dükkana gidince<br/>
Nerden baksan kolası ayranı filan<br/>
Epey para tutuyor konyalı’dan et yiyorsun kolay değil</p><p>Ah pınar! diye girmeli o sokağa<br/>
Ey kalçası kendinden güzel kendinden bağımsız insan<br/>
O kotu giyiyorsun ya senin değil<br/>
Bizim üstümüze<br/>
Yapışıyor<br/>
Ki levis o zamanherkeste yok<br/>
Biz yerli malı dandik kotu<br/>
Çamaşır suyuyla amerikanlaştırıyoruz o devir ve<br/>
Bir konvers almışım elden düşme ağlaya sızlaya<br/>
Babaannem hiçbir marka bilmiyor <br/>
Bu pırtıkları mı aldın diyebiliyor konversim hakkında<br/>
Ve bir de filiz vermiş pınar’ın annesi bak sen<br/>
Ve kader ve songül ve nazire<br/>
Ve şu anda adını sayamadığımız<br/>
Diyarbakır mantalitesinin kız çocukları<br/>
Yakantop en erotik eğlencedir bize</p><p>Ah be melike geçme burdan çekirdek çitleye çitleye<br/>
Biliyorsun fena oluyor yakan topun<br/>
Ateşli kısmı sen gelince<br/>
Annesi kuaför ya deli ediyor melike mahalleninistediği zaman fön çekemeyen kızlarını</p><p>SENİN GİBİ GÜZELİNİ BİR DAHA<br/>
GÖREMEYECEĞİMİ BİLSEM<br/>
NE ARTİSTİ BE<br/>
KAPINA MENTEŞE OLURUM</p><p>Biliyorum aradan yirmi yıl geçti<br/>
Bilmiyorum hangi manasız adamlarla seviştin<br/>
Biliyorum çok geç oldu kalkacağız bu dünyadan<br/>
Ama seni seviyorum melike<br/>
Bu şiire biryerde rastlarsan mutlaka beni ara</p><p>Başak dediğin dünyanın en genç orospusu<br/>
Sokaktan geçen saçının arkası uzun çocuğu kesiyor<br/>
Benim elimi tutarken ki orta ikide henüz<br/>
Ben lise birdeyim ki saçlarımı ortadan ayırmaya<br/>
Cesaretim yok daha<br/>
Seni seviyorum diyor yalandan<br/>
Vallahi bak diye and veriyor sahtekar<br/>
Ve sahtekarlık benim küçük aşüfteme o kadar yakışıyor<br/>
Ve ben kadınların sahtekarlıklarına inanmaya<br/>
Öyle erken bir yaşta başlıyorum ki<br/>
Biliyorum gülücüğünde tüm erkeklere yer var<br/>
Başak’ın</p><p>Ama gel gör ki ben o zaman<br/>
Böyle entelektüel bakmıyorum hadiseye<br/>
Tabii diyorum oğlu sende<br/>
Bu burun olduğu müddetçe<br/>
Ve skoda bacak durumun düzelmedikçe ki<br/>
Herşeyin ameliyatı var bunun yok<br/>
Hiçbir kızı tümüyle çıplak göremeyeceksin<br/>
Peki saçlarımı ortadan ayırsam? <br/>
Gitmez olum manyaklaşma senin kafan üçgen<br/>
O vakit doğumgünü partisi yapmaktır tek çare ki<br/>
Bu sene benim üçüncü doğuşum olacak bu<br/>
Ota boka parti veriyoruz dans ederken ilhan<br/>
Bir bacağını sabit tutacaksın akabinde tak<br/>
Bacağın kızın iki bacağı arasına sızıyor iyi mi<br/>
Önce müzük eye of the tiger yeni çıkmış<br/>
Ve bittabii sade kola içiliyor o zaman kızlarla<br/>
Ortamda içki varsa zaten büyük hadise<br/>
Daha kabız zamanlarımız o zaman, o da şundan<br/>
Hani pederden gizli tuvalette sigara içmeler sırasında<br/>
E malum tuvaleti frost oluyor<br/>
Sigara zayi olmasın sebebi o soğukta<br/>
Uzayan tuvalet seansları kabız etti netice<br/>
Peki hep mi tuvalet ihtiyacı<br/>
İclal yengenin yemekli gecelerinde<br/>
Az ye hayvan gören de<br/>
Seni evde aç bırakıyoruz zanneder<br/>
Ama bu börek değil be kardeşim başka bir şey<br/>
Ecevit diyor naif amcam bu işi götürür kadrosu var<br/>
Demirel’in yok mu<br/>
Koskoca demokrat parti tecrübesi var<br/>
Ecevit erbakan’la işe girerse sonu olur bence<br/>
Ben onu demiyorum kardeşim diyor necdet amcam ki<br/>
O ağbeysine kardeşim dediğine göre kesin hır çıkacak</p><p>Allahım ne çok aktif siyaset bu<br/>
Pasif insanların hayatında<br/>
Kaç hükümet düşürdü kaç devrim yaptılar<br/>
Tavuk etli rakı sofralarında küçüklüğümün<br/>
Bu kadar sever misin memleketi? <br/>
Al! Şımardı işte! <br/>
Hadi gel dee hala mı demirel geyiğine girme<br/>
O zaman demirel başbakan olarak var ve<br/>
Spor yaptığına dair hiçbir emare yok</p><p>Yok artık o rakı sofralarındaki<br/>
Umutlu umutsuzluk<br/>
Hep parayı buldun bulamadın muhabbeti şimdiki</p><p>Sülün abla senin kıymetini o astsubay bimez<br/>
Perdenin aralığında görmedi ki seni<br/>
Evlendiniz sen de lök diye soyundun<br/>
Kostüm zorlama ışık berbat<br/>
Hiçbirşey sahiden olmuyor<br/>
Ama bizim filmimiz öylemiydi seninle<br/>
Yatardık sotaya pencerenin önüne<br/>
Ürpertir soğuk gece şehvet neyse işte<br/>
Senin odanın ışığı yanar<br/>
Nasıl çapkın yüzlük bir ampul<br/>
İlk gülme efekti belirir gecede<br/>
Hemen susturulur kıkırdayan bizzat gece tarafından<br/>
Bir an kaybolur odanın kırsalında<br/>
Oyalanırsın on saniye kadar<br/>
Derken bir dönersin ki bizim perde aralığına<br/>
Allahım sutyen katına! <br/>
Ve sülün bir beyaz sutyendirergenlik çağımın adı<br/>
Hani senin assubayın görmediği bile<br/>
Hani o gerdek karanlığında alelacele çıkarıp<br/>
Yastığın altına tıkıştırdığın<br/>
Ben sende kadın meselesini sevdim biliyor musun<br/>
Şimdi bırak bu ayakları diyeceksin<br/>
Ama samimi söylüyorum<br/>
Senden öğrendim tenimde kadın ne iş yaparmış<br/>
Eyvah dedim ben şimdi hep bundan isterim<br/>
Eteği de mi çıkardın<br/>
Yokcanım bu kadarına dayanmaz<br/>
Uzayan sokağın abazanları<br/>
İşte düşleri de gerçeği de öldürecek kadar soluk<br/>
Ve bir son yazısı kadar sevimsiz gecelik<br/>
Örttü meselenin üstünü.<br/>
Yani demem o ki sülün ablam<br/>
Biz bilirdik kıymetini<br/>
Assubaya verdiler o başka</p><p>Bir fiyakayla geldiler seni istemeye<br/>
O zaman sıteyşın reno yeni çıkmış<br/>
Bagaj kısmında çocuk taşımak marifet o zaman<br/>
İşte besili papyonlu bir yeğeni oraya çıkarmışlar<br/>
Sen de bizim arabanın kafa sallayan köpeği ol misali</p><p>Gittin netice<br/>
Sıteyşın bir kederle<br/>
Bir daha ne senin kıymetin bilinir<br/>
Ne de biz yatabiliriz herhangibir kimseyle<br/>
Senin beyaz sutyenin olmadan...</p><p>Yok artık kaldırımlarda çekirdek çitleyip<br/>
Ayıp şeyler konuşan mahalle çocukları<br/>
Teknoloji diyorlar bilgisayar internet şu bu<br/>
Eğer geçmemişsen<br/>
İnteraktif bir kahve muhabbetinin eleğinden<br/>
Senden bibok olmaz açık söyleyeyim<br/>
Yalanı yüzde görmek gözde tanımak dolanı<br/>
Diye bir şey vardı ki çetleşmelerde bulunmaz<br/>
Yok artı subayevlerinin<br/>
Salkım tadında dizilmiş bahçelerinden<br/>
Gül çalan varoş romantikleri<br/>
Kurutup karşılıksız aşklarına vandallayan<br/>
Çağla çalmaya gider mi insan babasıyla<br/>
Tam dallas’ın oynadığı saatte ki o saatte<br/>
Apartmanı götürsen kimsenin ruhu duymuyor<br/>
Eee kolay mı olum lusi’ye rey amcası kaymış<br/>
Gerçi o sıra amcası olduğunu bilmiyor muş<br/>
Ama olsun netice değişmez<br/>
Islak çağlalar cepleri nemlendiriyor ya<br/>
Nasıl bahar oluyor anlatamam<br/>
Veya kırmızıyla daha dün tanışmış bir kiraz tanesinin<br/>
Ki cennetin afişi bir gün yapılacaksa<br/>
Mutlaka bu kiraz tanesi de bulunmalıdır<br/>
Ağza getirdiği bayram sabahı ekşiliği<br/>
Ben seni denedim demiştin ya yeter mi sana<br/>
Hala utanırım hatırladıkça<br/>
Hani kendi kirazlarım dururken<br/>
Senden istemiştim de hani....neyse utandım yine.</p><p>Yok artık golf sahası ki<br/>
Kalın duvar dikenli tel ardından izliyoruz<br/>
Elin amerikalısının bizim mahalledeki golf maçını<br/>
Tam yirmi yıl golf sahasının kıyısında oturdu ama<br/>
Golfün nasıl oynandığını hala bilmez mahalleli<br/>
Bazan aralardan kaçak sızmalar yapardık<br/>
Hani gelincik toplama hesabına</p><p>VE ANCAK BENİM ÜLKEMDE<br/>
KOVALAR ÇOCUKLARI BEKÇİLER<br/>
ÇİÇEK TOPLUYORLAR DİYE...</p><p>hele bir de golf topu bulduk mu tamamdır<br/>
lan oğlum bu topla ne oynuyor bu kerizler</p><p>sonra kaldırdılar dikenli telleri<br/>
açıldı halkımın parkı halkıma<br/>
ama bir daha<br/>
asla<br/>
gelincik bitmedi orada<br/>
bu da kıssamızın acıklı hissesi<br/>
bizde faiz yok<br/>
hata payı veriyoruz...</p><p>ve sevmeyi ne çok severdik<br/>
kızları, memleketi<br/>
ve faşistlerden ne çok nefret ederdik<br/>
faşist dediğin de kurtlu murtlu<br/>
elmanın öbür yarısı işte<br/>
daha sümüğümüz pantolonumuzda kurumamış<br/>
elimizde leo huberman sosyalizmin alfabesi<br/>
çeviriyoruz geleni geçeni<br/>
hoop nereden geliyorsun bilader<br/>
sağcı mısın solcu mu<br/>
ben hiçbirşeye karışmıyorum ağbi<br/>
yıkın bu ipneyi ot bu! </p><p>romantik şiddet diye bir şey verdı yok artık<br/>
şiddet öküzleme bir şiddet işte</p><p>HERKES KATİL OLDU SONUNDA<br/>
OYSA BİR ARA<br/>
BAZILARI KAHRAMANDI.</p><p>Kim sallar bu kağıt yokluğunda<br/>
Çok bölümü tuvalet kağıdına yazılmış şeyleri<br/>
Çünkü akasyalar da yok artık<br/>
Nasıl açardı bir orospunun<br/>
Orasını burasını açması gibi<br/>
Bahardan önce gelip baharı çekiştirir gibi</p><p>Akasyalar<br/>
Yazlık sinemasında ömrümün<br/>
Afişi olmalıdır çocukluk bölümünün<br/>
Zaten iyi insan bir sevdiği artisti unutmaz<br/>
Bir de akasyaları<br/>
Eğer ki çocukluğuna açmışsa<br/>
Yenir de o biliyorsun<br/>
Ondan sonra ne zaman bir kız elini tutsa<br/>
Hatırlarsın tadını</p><p>Neyse geç oldu ağbiyciğim<br/>
Şimdilik bırakalım<br/>
İstersen bırakma kağıt bitti zaten<br/>
Ama ömür bu hep yazmaya sebep<br/>
Nasılsa devam edeceğiz<br/>
Yazmaya.<br/>
Yaşamaya.</p><p> 3-4aralık'99, nürnberg-berlin
<br>
|
35,361 |
Mahzen
|
Mehmet Akif İnan
| 7 |
Çevir gözlerini içimden yana <br/>
Sırrını saklayan mahzeninim ben</p><p>Uzat umutlarını düşlerime dek <br/>
Hiç birşey değil hep seninim ben</p><p>Bu yazgı bizlerin ortak ülkesi <br/>
Hüznün sevincin ve güveninim ben</p><p>Toprağım güneşim mevsimim sensin <br/>
Suyunum havanım ekmeğinim ben</p><p>Birlikte uyandık aynı uykudan <br/>
Öncen, sonran, eskin ve yeninim ben</p><p>Seninle ilgimiz bir heves değil <br/>
İyi bil neyimsin benim, nenim ben
<br>
|
27,943 |
Altın Destan
|
Ziya Gökalp
| 7 |
I</p><p>Sürüden koyunlar hep takım takım<br/>
Ayrılmış, sürüde kalmamış bakım; <br/>
Asmanın üzümü dağılmış; salkım<br/>
Olmak ister, fakat bağban nerede? <br/>
Gideyim, arayım: çoban nerede? </p><p>II</p><p>Yüce dağlar çökmüş, belleri kalmış,<br/>
Coşkun ırmakların selleri kalmış,<br/>
Hanlar yok meydanda, illeri kalmış,<br/>
Düşenler çok ama, kalkan nerede? <br/>
Gideyim arayım: Hakan nerede? </p><p>III</p><p>Türk yurdu uykuda ey düşman sakın! <br/>
Uyuyan ülkeye yapılmaz akın.<br/>
Tan yeri ağardı, yiğitler kalkın.<br/>
Bakın yurd ne halde, vatan nerede? <br/>
Gideyim arayım: yatan nerede? </p><p>IV</p><p>Herkesin gözünde vatan öz yurdu,<br/>
Çitlerin yağısı, derenin kurdu,<br/>
Yad iller, Turan'da hanlıklar kurdu,<br/>
Turan'dan yadları koğan nerede? <br/>
Gideyim arayım: ogan nerede?
<br>
|
6,873 |
Ah Ulan Rıza
|
Yusuf Hayaloğlu
| 9 |
Neden halâ gelmedi, yoksa<br/>
Saati mi şaşırdı bu hıyar? <br/>
Gerçi hiç saati olmadı ama<br/>
En azından birine sorar.</p><p>Cebimde bir lira desen yok, <br/>
Madara olduk meyhaneye! <br/>
Ah eşşek kafam benim, <br/>
Nasıl da güvendim bu hergeleye! </p><p>Gelse, balığa çıkacaktık, <br/>
Ne çekersek kızartıp birayla yutacaktık. <br/>
Kafamız tam olunca, şarkılar döktürüp <br/>
Enteresan hayâllere dalacaktık. </p><p>Bu sandalı geçen hafta denk getirip <br/>
Çalıntıdan düşürdük. <br/>
Arkadaşlar ısrar etti, <br/>
Biz de, iyi olur, bize uyar diye düşündük. </p><p>Saat sekizde gelecekti, <br/>
Bana birkaç milyon borç verecekti. <br/>
Yoksa o nemrut karısı kaçtı da <br/>
Onun peşinden mi gitti? </p><p>Eğer öyleyse yandık, <br/>
Gudubet gene yaptı yapacağını! <br/>
Geçen sene de merdivenden itip <br/>
Kırmıştı Rıza'nın bacağını. </p><p>Abi, kadında boy şu kadar; <br/>
Kalça fırıldak, göz patlak, kafa çatlak! <br/>
Korkuyorum, bir gün ya kendini asacak, <br/>
Ya horlarken Rıza'yı boğacak! </p><p>Bak, şimdi acıdım, aşkolsun adama, <br/>
Ben olsam, vallahi baş edemem! .. <br/>
Hele beş tane velet var ki boy-boy, <br/>
Allah'tan düşmanıma dilemem! </p><p>Aslında iyi çocuktur Rıza, efendi huyludur, <br/>
Herkesin suyuna gider. <br/>
Yoksa, kalıba vursan hani, <br/>
Tek başına on tane adam eder! </p><p>Bir keresinde, hiç unutmam <br/>
Üç-beş zibidi haraca dadandı; <br/>
Rıza, sandalyeyi kaptığı gibi <br/>
Herifleri hastaneye kadar kovaladı! </p><p>Aynı mahallede büyüdük, aynı kızları sevdik, <br/>
Aynı kafadaydık. <br/>
Orta ikiden bıraktık, matematik ağır geliyordu, <br/>
Biz, başka havadaydık. </p><p>Aynı gömleği giyer, aynı sigaraya takılır, <br/>
Aynı takımı tutardık. <br/>
Fener'in her maçına iddialaşıp <br/>
Millete az mı yemek ısmarladık! .. </p><p>Bir tek askerde ayrıldık, <br/>
Bana Bornova düştü, ona Gelibolu. <br/>
Döner dönmez evlendirdiler, <br/>
En büyük salaklığı da bu oldu! .. </p><p>Bense hiç düşünmedim, zaten param yoktu. <br/>
Hep tek tabanca gezdim. <br/>
Benim beğendiğimi anam istemedi, <br/>
Onun gösterdiğini ben sevmedim. </p><p>Neyse, bunlar derin mevzu... <br/>
Anlaşıldı, bu herif artık gelmeyecek. <br/>
Ufaktan yol alayım <br/>
Anam evde yalnız, şimdi merağından ölecek! .. </p><p>Gittim, vurup kafayı yattım; <br/>
Rüyamda gördüm, gülümseyerek geldiğini. <br/>
Ne bilirdim, yolda kamyon çarpıp <br/>
Hastaneye kavuşmadan can verdiğini! .. </p><p>Vay be Rıza! .. <br/>
Sonunda sen de düşüp gittin Azrail'in peşine! <br/>
Dün, boşuna günahını almışım, <br/>
Ne olur, kızma bu kardeşine! </p><p>Öğlen kahvede söylediler, Rıza öldü, dediler <br/>
Ne kolay söylediler! <br/>
Sanki dev bir taş ocağını <br/>
Kökünden dinamitleyip üstüme devirdiler! </p><p>Ah dostum... o kocaman gövdene <br/>
O beyaz kefeni nasıl kıyıp giydirdiler? <br/>
O zalim tabutun tahtalarını <br/>
Senin üstüne nasıl böyle çivilediler? </p><p>Yani sen şimdi gittin, yani yoksun, <br/>
Yani bir daha olmayacak mısın? <br/>
Yani bir daha borç vermeyecek, <br/>
Bir daha bira ısmarlamayacak mısın? </p><p>Peki, beni kim kızdıracak, <br/>
Kim zar tutacak, kim ağzını şapırdatacak? <br/>
Peki, beni bu köhne dünyada <br/>
Senin anladığın kadar kim anlayacak? </p><p>Ulan Rıza... ne hayâllerimiz vardı oysa, <br/>
Ne acayip şeyler yapacaktık... <br/>
Totoyu bulunca dükkân açacak, <br/>
Adını Dostlar Meyhanesi koyacaktık. </p><p>Talih yüzümüze gülecekti be! .. <br/>
Karıyı boşayıp sıfır mersedes alacaktık. <br/>
Hafta sonu iki yavru kapıp <br/>
Boğaz yolunda o biçim fiyaka atacaktık! </p><p>Ah ulan Rıza... bu mahallenin, <br/>
Nesini beğenmedin de öte yere taşındın? <br/>
Ara sıra gıcıklaşırdın ama inan ki, <br/>
Benim en kıral arkadaşımdın! .. </p><p>Ah ulan Rıza... ben şimdi, <br/>
Bu koca deryada tek başıma ne halt ederim? <br/>
Senden ayrılacağımı sanma, <br/>
Bir kaç güne kalmaz, ben de gelirim! ..
<br>
|
399,729 |
Düşer Mi
|
Kağızmanlı Hıfzı
| 6 |
Bir yarki bir yarı sevse<br/>
Varıp ağyara düşer mi<br/>
Cefakeş bülbül-i şeyda<br/>
Gonca gül hara düşer mi? </p><p>Bulunca gamı kayguyu <br/>
Yitirdim şirin uykuyu<br/>
Kestik can bağından suyu <br/>
Bahçemiz bara düşer mi? </p><p>Mecnun misli hasret kalan <br/>
Kerem gibi olur talan <br/>
Garip teki murad alan<br/>
Ah edip zara düşer mi? </p><p>Aşkın badesi dolmasa<br/>
İçen sararıp solmasa <br/>
Yar candan serin almasa<br/>
Pervane nara düşer mi? </p><p>Her sevda serime konmaz<br/>
Aşkım cehennemdir sönmez<br/>
Ben dönsemde gönül dönmez<br/>
Dönmek dindara düşer mi? </p><p>Ben çekeyim cevr ü cefa<br/>
Senin olsun zevk ü sefa<br/>
Hani ahdin ey bivefa<br/>
Bu kar dildara düşer mi? </p><p>Gel zulmünden eyle hazer <br/>
Hey muhanned kıl bir nazar<br/>
Her kes al giyinmiş gezer<br/>
HIFZI'ya kara düşer mi?
<br>
|
45,899 |
Bi Damlacık
|
Can Yücel
| 7 |
Duru bir yeşildi ortalık<br/>
Akşam güneşi kırılmış bir mızrak boyu<br/>
Ve çocuk sesleriyle iniyordu ışık,<br/>
Ağlarda sanki dargın bir kılınç balığı<br/>
Pullarını döküyor üstüme<br/>
Bir sessizliği anlatmak için yazıldı bu şiir<br/>
Belki de anmak için<br/>
bi damlacık bir sessizliği
<br>
|
52,603 |
Az Yaşadıksa da
|
Cemal Süreya
| 7 |
Ben kibriti çaktığım zaman <br/>
Hersey kırmızıydı yüzün olarak<br/>
Ben kibriti çaktığım zaman<br/>
Çünkü her yüz bir memlekettir</p><p>Ben sigaramı yaktığım zaman<br/>
Çünkü her sigara bir kelimedir<br/>
Ben sigaramı yaktığım zaman<br/>
Güz günleriydi bir şarkı olarak</p><p>Bir güvercin ben öldüğüm zaman<br/>
Nice hüzünlerden yaprak yaprak<br/>
Bir güvercin ben öldüğüm zaman
<br>
|
2,239,399 |
Bu Demir Divriği Dağlarından
|
Hasan Hüseyin Korkmazgil
| 10 |
Bu Demir Divriği Dağlarından<br/>
Ben Söktüm Ulan Ben Söktüm<br/>
Bu Namlu Divriği Demirinden<br/>
Ben Döktüm Ulan Ben Döktüm</p><p>Bu Ak Bileklerde Bu Kapkara Kelepçe<br/>
Ben Dövdüm Ulan Ben Dövdüm<br/>
Ben Dövdüm Ateşlerde Bu Kelepçeyi<br/>
Bu Biçimi Bu Demire Ben Verdim</p><p>Yıkılır Bu Düzmeceler Yıkılır<br/>
Köprüler Kurulur Aydınlıklara<br/>
Gelir Bir Gün Kaşla Göz Arasında<br/>
En Gizli Tomurcukların Ucundan Gelir
<br>
|
82,712 |
Deneme
|
Ziya Paşa
| 8 |
İkbâl için ahbâbı siâyet yeni çıktı<br/>
Bilmez idik evvel bu dirâyet yeni çıktı</p><p>(Yükselmek, iyi bir mevkiye gelmek için dostlarını çekiştirmek yeni çıktı, önceleri bu beceriksizliği bilmezdik, bu da yeni çıktı) </p><p>Sirkat çoğalıp lâfz-ı sadâkat modalandı<br/>
Nâmus tamam oldu hamiyyet yeni çıktı</p><p>(Hırsızlık çoğalıp sadakat sözü moda haline geldi, namusu bitirdik, hamiyet yeni çıktı) </p><p>Düşmanlara ahbâbını zemm oldu zerafet<br/>
Dildardan ağyâra şikâyet yeni çıktı</p><p>(Düşmanlara dostları yermek bir incelik oldu; başkalarına gönül dostlarından şikayet yeni çıktı) </p><p>Sâdıkları tahkîr ile red kaide oldu<br/>
Hırsızlara ikram ü inayet yeni çıktı</p><p>(Sâdık kişileri aşağılama, reddetme benimsenir oldu; hırsızlara ikram ve yardım yeni çıktı) </p><p>Hak söyleyen evvel dahi menfûr idi gerçi<br/>
Hainlere amma ki riayet yeni çıktı</p><p>(Her ne kadar doğruyu söyleyenler de önceleri nefretle karşılanmışsa da ancak hainlere uyma yeni çıktı) </p><p>Evrak ile ilân olunur cümle nizâmât<br/>
Elfâz ile terfîh-i ra'iyyet yeni çıktı</p><p>(Bütün düzenlemeler bazı kâğıtlar ile ilan olunur, söz ile halkın refaha eriştirilmesi ise yeni çıktı) </p><p>Âciz olanın ketm olunur hakk-ı sarîhi<br/>
Mahmîleri her yerde himâyet yeni çıktı</p><p>(Güçsüz olanın en belirgin hakkı saklı tutulur, himaye görenleri her yerde korumak yeni çıktı) </p><p>İsnâd-ı ta'assub olunur merd-i gayûra<br/>
Dinsizlere tevcîh-i reviyyet yeni çıktı</p><p>(Gayretli kişiler taassubla suçlanırken dinsizlere özgü derin düşünce yeni çıktı) </p><p>İslam imiş devlete pâ-bend-i terakki<br/>
Evvel yoğ idi işbu rivâyet yeni çıktı</p><p>(Devletin yükselmesine engel olan İslamiyet imiş, önceleri yoktu, bu rivayet yeni çıktı) </p><p>Milliyyeti nisyan ederek her işimizde <br/>
Efkâr-ı Firenge tebaiyyet yeni çıktı</p><p>(Her işimizde millî benliğimizi unutarak Batı düşüncesine körü körüne bağlılık yeni çıktı) </p><p>Eyvah bu bâzîçede bizler yine yandık<br/>
Zîra ki ziyan ortada bilmem ne kazandık</p><p>(Eyvah bu oyunda bizler yine yandık, çünkü zarar ortada bu konuda bilmem biz ne kazandık)
<br>
|
37,338 |
Duvarlar
|
Konstantinos Kavafis
| 8 |
Düşünmeden, acımadan, utanmadan<br/>
kocaman yüksek duvarlar ördüler dört yanıma.</p><p>Ve şimdi oturuyorum böyle yoksun her umuttan.<br/>
Beynimi kemiriyor bu yazgı, hep bu var aklımda; </p><p>oysa yapacak bunca şey vardı dışarıda.<br/>
Ah, önceden farketmedim örülürken duvarlar.</p><p>Ama ne duvarcıların gürültüsü, ne başka ses.<br/>
Sezdirmeden, beni dünyanın dışında bıraktılar.</p><p>(1896)
<br>
|
59,611 |
Demedim Mi Haydar?
|
Yusuf Hayaloğlu
| 7 |
Biz dağlarda keklik idik<br/>
Şimdi bu çöplükte karga olduk<br/>
Bizimde boyumuzu aştı bu şehir<br/>
Yerlere serildik madara olduk</p><p>Demedim mi Haydar Demedim mi sana<br/>
Bu İstanbul yutar adamı<br/>
Demedim mi Haydar demedim mi söyle<br/>
Bu şerefsiz geceler satar adamı</p><p>Biz umutlar yolcusuyduk<br/>
Rakı sofrasında bir meze olduk<br/>
Bizimde harcımız değildi sevmek<br/>
Yosmalar içinde kepaze olduk
<br>
|
104,447 |
Behey Ala Gözlü Dilber
|
Karacaoğlan
| 6 |
Behey ala gözlü dilber<br/>
Vaktin geçer demedim mi<br/>
Gözlerin olmus harami<br/>
Beller keser demedim mi</p><p>Bak su kaşa, bak şu göze<br/>
Ciğer kebab oldu öze<br/>
Yakasız gömlekler bize<br/>
Felek biçer demedim mi</p><p>Yüzün bedir kaşın kalem<br/>
Nasib olup bir dem görem<br/>
Kime razılıktır bu alem<br/>
Konan göçer demedim mi</p><p>Deryalarda gezer gemi<br/>
Sukkedir tutinin yemi<br/>
Sürelim devrani demi<br/>
Devran geçer demedim mi</p><p>Karac'oglan, cömertle<br/>
Benim işim yok na-mertle<br/>
Kahbe felek bin fendile<br/>
Gönlüm alır demedim mi
<br>
|
96,696 |
Hüzünlü Madrigal
|
Charles Baudelaire
| 6 |
Bana ne sendeki dirlik düzenlik? <br/>
Hem güzel ol, hem de acı duy! Ekler <br/>
Gözyaşı yüzüne başka güzellik, <br/>
Yeşillikte bir su gibi üstelik; <br/>
Borayla canlanır çünkü çiçekler. </p><p>Seni ben anlından sevinç büsbütün <br/>
Dağılıp gidince daha severim; <br/>
Yüreğin yılgıdan daraldığı gün; <br/>
Korkunç bulutuyla baştan başa dün <br/>
Toplanıp yığılsın üstüne derim. </p><p>İri gözlerinden kan gibi ılık, <br/>
Bir su boşanırken severim seni; <br/>
Okşayıp seven elime karşılık, <br/>
Can çekişme gibi sararken sık sık <br/>
Duyduğun iç sıkıntısı gövdeni. </p><p>Çekerim içime, ey tanrısal haz! <br/>
Bütün hıçkırıklarını göğsünün, <br/>
Ey derin ezgi, tadına doyulmaz! <br/>
Sanırım ışıldar yüreğin, biraz <br/>
Gözlerinden hele inciler düşsün!
<br>
|
4,816 |
Bir Gülü Büyütmek Yok Mu
|
Kemal Burkay
| 8 |
Örsün üstünde ses <br/>
Ve kıvılcım <br/>
Hep gençlik çığlıkları hatırlarım <br/>
Ayakları çıplak, göğüsleri yırtık <br/>
Yaralarıma umut basmışlar <br/>
Bir gülümseme gibi taşıyorlar <br/>
Kamçı izlerini ve kederi <br/>
Hatırlarım <br/>
Daha dün gibi <br/>
Yüzyıllar boyunca <br/>
Ezilenlerin serüvenini </p><p>Dallar suskun ve buruk <br/>
Kar türküleri acılı <br/>
Koğuşumdan ve tel örgülerden öte <br/>
Diyarbakır şehri suskun <br/>
Ova kıpırtısız, dağlar çok uzakta <br/>
Ve ben akkor bir öfkedeyim </p><p>Böyle her bahar yeşeriyorsam <br/>
Kederi ve zehri yeniyorsam <br/>
Bir gülü büyütmek yok mu <br/>
Ebedi<br/>
Kavgada <br/>
Sevdada varsam <br/>
Bir gülü büyütmek yok mu </p><p>Geçti ezilenlerin resmi geçidi <br/>
Yirminci yüzyılın kapısından <br/>
Çığlıklarda, ağıtlarla, marşlarla <br/>
Seslerinde kavga ve kin <br/>
Özlem ve sevda <br/>
Bir öfke gibi hatırlarım <br/>
Keskin dişlerini efendilerin <br/>
Gülüşleri, kamçıları, darağaçlarını <br/>
Ben hıncımı bin yıllarca taşıdım <br/>
Kavgamdan bir gül çıkar <br/>
Bilirim
<br>
|
47,669 |
İşte Beni Öldüren Bu
|
Ahmet Selçuk İlkan
| 6 |
Günler sensiz geçmiyor mu<br/>
İşte beni çıldırtan bu<br/>
Yüzün bensiz gülmüyor mu<br/>
İşte beni ağlatan bu! </p><p>Dört bir yanım taş bir duvar<br/>
Ne merhamet ne vefa var<br/>
Üstelik de sen yoksun yar<br/>
İşte beni delirten bu! </p><p>Vursalar da akmaz kanım<br/>
Hasret dolu her bir yanım<br/>
Bu sensizlik yok mu canım<br/>
İşte beni öldüren bu! </p><p>Sensiz bomboş koca şehir<br/>
Günüm zindan gecem zehir<br/>
Kimi görsem akıl verir<br/>
İşte beni delirten bu! </p><p>Nazarında yokum gibi<br/>
Dağılmışım bir kum gibi<br/>
Günden güne bir mum gibi<br/>
İşte beni eriten bu! </p><p>Sen benimdin öyle sandım<br/>
Nasıl sevdim nasıl yandım<br/>
Sana hasret çölde kaldım<br/>
İşte beni çürüten bu<br/>
işte beni öldüren bu! ...
<br>
|
5,188 |
Yar O Ki...
|
Necip Fazıl Kısakürek
| 8 |
Falan, dağın ardında;<br/>
Seslen, seslen, işitmez<br/>
Filan toprak altında;<br/>
Göz yasları diriltmez</p><p>Neye vardın, vardın da?<br/>
Ufuk varmakla bitmez.<br/>
Bir şey göster kadında,<br/>
Tılsımını eskitmez</p><p>Yar o ki, hep yadında;<br/>
Eskimez ve eskitmez.<br/>
Muradı muradında,<br/>
Seni bırakıp gitmez
<br>
|
62,633 |
Ölü Kelebekler
|
Cezmi Ersöz
| 10 |
Hiçbir sevgi yetmiyordu bize... Başkalarının kalplerinde yarattığımız, ateşlediğimiz sevgilerle yaşayabiliyorduk ancak... Çünkü birileri bizi ilk ve gerçek sevgiden yoksun bırakmıştı... Ve bu boşluk hiçbir aşkla, hiçbir sevgiyle dolacak gibi değildi... Birinden, öbürüne, sonra bir başkası daha... İşte tam bulduk, derken, elimizde soluk, hüzünlü cam kırıkları kalıyordu... <br/>
Sevgi arsızıydık sanki... Doğumumuzla birlikte verilmemiş olan o ilk ve gerçek sevginin yeri hiçbir insanın sevgisiyle dolacak gibi değildi... <br/>
Dünyanı zihnimizde taşıyorduk sanki... Karşılaştığımız, bizi sevsinler, bize bağlansınlar, diye uğraştığımız insanları ayrı birer varlık olarak tanımaya, anlamaya çalışmıyorduk... Onlardan isteğimiz sadece içimizdeki o büyük boşluğu doldurmalarıydı... <br/>
Bu boşluğu doldurmaları için bize hayran, sonsuz sevgili dolu, ve itaatkar insanlar olmaları gerekiyordu... Bir uzantımız olmaları... <br/>
Belki bu güne dek gerçek anlamda hiç varolmadığımız için, kendimizden kurtulup başkalarının hayatlarına, kalplerine girmediğimiz, yüreklerimiz hep bizde kaldığı için çekici, parıltılı insanlardık... O yaralı, o hasta varlığımız çekiyordu sanki insanları bize... Hiç gerçek anlamda yaşamamışlığımız... <br/>
Gerçek anlamda yaşamadığımız için bize yaklaşan insanı önce hiç olmadığı kadar yüceleştiriyor, kafamızda yarattığımız o sahte idollerden birinin yerine koyuyorduk... Çünkü onu olduğu haliyle anlayıp sevmek çaba isterdi... Onu zayıflıklarıyla sevmek bizi kendimizden kuşkuya düşürürdü... Bir insanı zayıflıklarıyla sevmek bize o derin boşluğumuzu hatırlatırdı... <br/>
Bu karşılaşmada içini açmayan, kendinden vazgeçmeyen, adını hiç unutmayan taraf biz olmalıydık... Çünkü içimizi açarsak, kendimizden vazgeçersek, adımızı unutursak içimizdeki o büyük boşluk görünebilirdi... Hiç varolmadığımız... Kendimizi bugüne dek bir başkası için hiç feda edemediğimiz o hiç yaşamamışlığımız ortaya çıkardı... İçimizdeki o katil ortaya çıkardı... Onla yaşamaya mecbur olduğumuz... Mahvolmamak için mahvetmek zorunda olduğumuz... <br/>
Evet... İçimizdeki katil... Çünkü bizi sevenlerin sevgisini onları öldürmek için kullanıyorduk... Onların önce varlıklarını gizleyen perdelerini, kapaklarını, zırhlarını açmalarını sağlıyor, çırılçıplak bırakıyor, sonra en zayıf, en kırılgan yerlerinden zehirli dudaklarımızla öpüyor ve o halde bırakıyorduk... Sonra da bir daha hiç aramıyorduk... Onlardan avuçlarımıza dökülen cam kırıklarına bakıp: Hayır aradığım bu değildi, o da diğerleri gibiydi, beni istediğim gibi sevmedi, deyip bir başkasına gidiyorduk... <br/>
Birkaç gün önce yüceleştirdiğimiz insanları bize koşulsuz bağlandıklarını hissettikleri anda istediğimize kavuşuyor ve onu beklemediği bir anda küçümseyip aşağılıyor, sonra yolumuza devam ediyorduk... Aradığımız o değildi, diyorduk, o uymuyor yarattığımız idolümüze, o içimizdeki boşluğu dolduramazdı diyorduk... <br/>
Öyleyse bir başkasını, bir başkası daha denemeliydik... a ki içimizdeki boşluk dolana dek... Ama dolacak gibi değildi... Bize kendisini sunan her sevginin bir buz kovasına atılmış küçücük bir kor parçası kadar hükmü oluyordu ancak... Ama biz kazanmayı terk etmek sanırken içimizdeki boşluk daha da büyüyordu... <br/>
Bize sevgiyle yaklaşan insanları öylesine çaresiz, öylesine çıplak anlarında terk ediyorduk ki, birçoğu adeta sevme yeteneğini yitiriyordu... Önce bir süre o zehirli ateşle bir başlarına için için yanıyorlar, ateşleri dinerken bize ışıkla açılan kalplerine kasvetli bir gölge iniyor ve ardından içlerine doğru kırgın bir nefretle dönüyorlardı... <br/>
Kimi geceler boşluğumuza aşık ettiğimiz, sonra da yapayalnız bıraktığımız kurbanlarımızın çığlıklarıyla uyanıyorduk.<br/>
İşte biz birbirimizle böylesi gecelerden birinde karşılaştık... <br/>
İkimizde birbirimiz için fazlasıyla çekici ve parıltılıydık. Kafamızda yıllardır gezdirdiğimiz idollerin içine hemen yerleştirdik birbirimizi... Sanki daha yüz yüze gelmeden önce böyle bir şeyin olacağını sezmiş gibiydik... İkimizde güçlü, sevecen ve kendimizden emin gözüküyorduk... Fark etmiyorduk daha birbirimizin içindeki o derin boşlukları... Ama birbirimize öyle çekici ve parıltılı görünüyorduk ki içimizdeki boşluklar henüz acı vermeye başlamamıştı... <br/>
İkimizde birbirimizi hiç olmadığı kadar yüceltiyorduk... Henüz, bu aradığım insan değil, bu o değil, aşamasına gelmemiştik. İki karanlık orman birbirini ne kadar severse o kadar seviyorduk işte... Daha önceleri başkalarına yaptığımız gibi, birbirimizi tanımaya, anlamaya, öğrenmeye çalışmıyor, durmadan kendimizi anlatıyorduk... Başkaları için ne kadar önemli ve vazgeçilmez olduğumuzu... Ne çok sevildiğimizi, ama gerçek anlamda bizim sevgimize kimselerin layık olmadığını... Gerçekte kim olduğumuzu, ne olduğumuzu, ne için yaşadığımızı anlamaya çalışmadan birbirimizin aynasında kendimize hayran olup duruyorduk.<br/>
Sonra biz değil, söylediklerimiz değil, hayatın kendisini usulca hissettirmeye başladı, başka dünyaların insanı olduğumuzu, çok başka şeyler özlediğimizi... <br/>
İşte o zaman birbirimizi kendimiz için değiştirmeye başladık... <br/>
Kim kimi kendisi için daha uysal, daha itaatkar, daha evcil yapacaktı... Herkes kendisini diğerinden daha kusursuz buluyor, böyle gördüğü için her şeyi kendisinde hak olarak görüyordu... O beni kıskandığı zaman bunu sevgi diye gösteriyor, ben onu kıskandığım zaman bu onun gözün hiç de soylu bir davranış olmuyordu... Durmadan birbirimizde suçluluk duyguları uyandırmaya çalışıyorduk... <br/>
Aramızdaki gizli bir savaş başlamıştı... Birbirimiz için yarattığımız o sahte idoller çatlamaya başlamıştı bir yerlerinden...<br/>
Çünkü ne o benim istediğim gibi oluyordu, ne de ben onun istediği gibi... Kimse kendi düzenini değiştirmiyordu. Ben böyleyim beni böyle kabul et, sen bana uy, diyorduk birbirimize durmadan... <br/>
Kimse bir diğerine içini açmıyor, zayıflığını, çaresizliğini, asıl önemlisi o büyük boşluğunu göstermeye yanaşmıyordu.<br/>
Zayıflıklarımızı birbirimize göstermemek için usta bir taklitçi gibi kılıktan kılığa giriyor, durmadan benlik değiştiriyorduk... <br/>
Kendimiz için acı çekiyorduk, birbirimiz için değil. Anlamak değil, anlaşılmak istiyorduk. Bu trajik karşılaşma değil, o deva bulmaz dertlerimiz için değil kendimiz için ağlıyorduk, ağladığımız zamanlarda... <br/>
Birbirimizi özlediğimiz için değil, kendimize duyduğumuz o derin hasretle koşuyorduk buluşma yerlerine... <br/>
Yorulmaya, tükenmeye başlamıştık... İkimizin de beklediği o an yavaş yavaş gelmeye başlamıştı... <br/>
Kim kimi en çıplak, en zayıf anında o zehirli öpücüğüyle öpecek ve onu orada bir başına, o en çaresiz anında bırakıp gidecekti... Kim kazandığı anda öbürünü terk edip gidecek ve bir daha aramayacaktı... <br/>
Durmadan birbirimizin en kırılgan, en çaresiz anlarını gözlüyorduk. Benliklerimizi zayıflatmak, güçsüz bırakmak için hiç olmadık sebepler yaratıp birbirimize ayrılık senaryoları hazırlıyor, bu senaryolarda karşımızdakine terk edilmiş rolü veriyor, onun bu roldeki gücünü sınıyorduk, ama bunlar hiçbir işe yaramayınca yeniden bir araya geliyorduk.<br/>
Kimse yenik ayrılmak istemiyordu... Kimse bu beraberlikte katilinden, kazanma hırsından ve adından vazgeçmek istemiyordu..<br/>
Bu oyunları oynarken, kanlarımızı kimsesiz gecelere akıtırken gizliden gizliye birbirimize bağlandığımızı anlayamıyorduk bile..<br/>
Çünkü asli rollerimiz vardı bizim... Kazandığımızı anladığımız anda terk edip gitmekti bu... İçimizdeki o büyük üşümeye küçücük bir kor parçası daha atıp yürüyüp gitmek.<br/>
Nasılsa geride bizi her şeyimizle kabullenip ömür boyu koşulsuz sevmeye hazır insanlar vardı. Kolay kolay boşluğa düşmezdik.<br/>
Kim daha önce davrandı bilmiyorum, ama artık şimdi bunun ne önemi var ki....Bir gün birbirimizi o en zayıf, o kırılgan yanlarımızdan öptük... O zehirli öpücüklerimizle... İşte o zaman anladık birbirimize ne kadar çok benzediğimizi.<br/>
O zehirli kanlarımız birbirine bulaştı... Hastalıklarımızın birbirine bulaştığını anlamadan kazanmış olmanın verdiği o lekeli gururla bizi koşulsuz sevenlerin yanına koştuk hemen. Birbirimizde açtığımız yaraları sarmaları için... Onlar yaralarınızı sararken biz birbirimizi en derin mezarlara gömdüğümüzü düşünüyor, bu işten yakamızı sıyırmış ve sanki hiçbir şey olmamış gibi her şeye yeniden başlayacağımızı sanırken geceleri ansızın birbirimizin çığlıklarıyla uyanmaya başlamıştık... <br/>
Birbirimizi gömdüğümüz yerden yükselen ve bizi geceleri hiç uyutmayan çığlıklarla.<br/>
Bazen bu çığlıklara daha önce terk edip gittiğimiz insanların çığlıkları da karışıyordu... Sanki bizim de kendileri gibi zehirlendiğimizi anlamışlar gibi... <br/>
Benim boşluğum ona geçmiş, onu boşluğun bana geçmişti... <br/>
Artık çaresizliklerimiz, zayıflıklarımız bize ait değildi, bizde sır değildi..<br/>
O kendimize sevdalı, kendimize saplantılı kanlarımız birbirine karışmıştı... <br/>
Birbirimizdeki o uzun, o büyük geceyi öpmüştük... Gecelerimiz birbirimize karışmıştı.<br/>
Senin yüreğin benim olmuştu, benim yüreğim senin olmuştu... <br/>
İsimlerimiz birbirine karışmıştı... Artık kendimi sen, diye anar olmuştum. Sen kendini ben, diye sorar olmuştun....<br/>
Birbirimizi öperken görmüştük o büyük boşluklarımızı... Birbirimizi zehirleyip gidecekken aslında hiçbir yere gidemeyeceğimizi anlamıştık... <br/>
Baksana günler ne çabuk kararıyor artık... Sonra o uzun geceler başlıyor. Asıl dayanılmazı bu... Hep soruyorum kendime şimdi benim gecemle, benim yüreğimle, benim kanımla orada, uzaklarda ne yapıyorsun, diye... Asıl dayanılmazı bu... <br/>
Geceleri çığlıklarını duyup birden uyanıyorum yatağımdan... Çünkü aynı soruları sen de bana soruyorsun, biliyorum... Benim gecemle, benim yüreğimle, benim kanımla orada, o uzaklarda ne yapıyorsun, diye... <br/>
Yüzümün yarısı sende kaldı... Yüzümün yarısı öbür yarısına ağlayıp duruyor şimdi... <br/>
Benim zamanım sen de kaldı, senin zamanın bende kaldı.<br/>
Benim geçmişim senin geleceğinde, benim geleceğim senin geçmişinde kaldı... Başlangıçlarım sende kaldı, bitişlerin bende.<br/>
Sığındığımız limanlardaki bizi koşulsuz seven hiçbir sevgili teselli edemez artık bizi..<br/>
İçimizdeki o büyük boşluğu onlar bilemez ki... Doğumumuzla birlikte verilmesi bize verilmesi gereken o ilk ve gerçek sevginin yokluğunu onlar ne yapsalar kapatamaz ki.<br/>
Geceleri birbirimizi gömdüğümüz mezarlardan yükselen çığlıkları onlar duyamaz ki..<br/>
Onlar sadece geçecek, derler... Zaten olmayacak bir ilişkiydi, sürmezdi, sürmeyecekti, bekle, zamanla unutursun, derler... <br/>
Yüreklerimizin birbirimizde kaldığını onlar bilemezler ki.<br/>
Kiminle öpüşsem sende ki yüreğimi seyrettiğimi, sen kiminle öpüşsen bende ki yüreğini seyrettiğini onlar hissedemezler ki... <br/>
Yokluğunu varlığa çevirirsem, biliyorum o artık ben olmayacağım.<br/>
Ama sensiz mahvolmaktansa seninle mahvolurum, daha iyi... <br/>
Sensiz isimsiz kalacağıma seninle isimsiz kalırım daha iyi.<br/>
Bu hayatta yapmak istediğimiz her şey eksik, her şey yarım kaldı.<br/>
Artık birbirimizden başka kim tamamlayabilir ki bu eksikliği, bu yarım kalmışlığı... Bu büyük boşluğu... <br/>
Çok kırdık, çok incittik, çok insanın sevgisinin önünü kestik, onları yarı yolda bıraktık... <br/>
Şimdi onları ödüyoruz..<br/>
Artık hiçbir ev, hiçbir yuva almaz bizi içine..<br/>
Lanetlendik... Artık nereye gitsek yokluğumuz karşılayacak bizi... Nereye gitsek dışarıda kalacağız... <br/>
Yokluğumu varlığa çevir, gel artık benimle mahvol... Bensiz isimsiz kalmaktansa, benimle isimsiz kal, daha iyi... Bak yüzünün yarısı öbür yarısına ağlıyor.<br/>
Eksik ve yarım kalmasın artık hayatımızda hiçbir şey... <br/>
Bari bunu tamamlayalım... <br/>
Gel birlikte mahvolalım... <br/>
'Yüzünün yarısı çocuk / yarısı geçkin bir kadın / yüzünün yarısı öbür yarısına ağlıyor / yüzün kendisini arıyor... / Aşk kaçmış gözlerine / yaşanmamış yılların sana ağlıyor / zaman parçalanırken ellerinde / ölü kelebekler yastığın oluyor... / Ölü kelebekler / hepsi daha değerli erkeklerinden erkeklerinin kanıyla beslenen / ölü kelebekler... / hepsi daha değerli ömründen....'
<br>
|
38,567 |
Gül Yüzünde Göreli Zülf-i Semensây Gönül
|
Ahmed Paşa
| 7 |
Murabba</p><p>Gül yüzünde göreli zülf-i semensây gönül<br/>
Kuru seydâda yiler bîser ü bîpay gönül<br/>
Demedim ben sana dolaşma ana hây gönül<br/>
Vay gönül vay bu gönül vay gönül ey vây gönül</p><p>Bizi hâketdi hevâ yoluna sevdâ n'idelim<br/>
Pâymâl eyledi bu zülf-i semensâ n'idelim<br/>
Kul edinmezdi güzeller bizi illâ n'idelim<br/>
Vay gönül vay bu gönül vay gönül ey vây gönül</p><p>Ben demezdim ki hevâ yoluna serbâz gelem<br/>
Ney-i aşkınla gamın çengine demsâz gelem<br/>
Der idim aşk kopuzun uşadam vâz gelem<br/>
Vay gönül vay bu gönül vay gönül ey vây gönül</p><p>Dil dilerken yüzünün vaslını cândan dahi yeğ<br/>
Bir demin görür iken iki cihândan dahi yeğ<br/>
Akdı bir serve dahi âb-ı revândan dahi yeğ<br/>
Vay gönül vay bu gönül vay gönül ey vây gönül</p><p>Ahmed'em kim okunur nâmım ile nâme-i aşk<br/>
Germdir sözlerimin sûzile hengâme-i aşk<br/>
Dil elinden biçilipdir boyuma câme-i aşk<br/>
Vay gönül vay bu gönül vay gönül ey vây gönül
<br>
|
20,848 |
Sonbahar
|
Yahya Kemal Beyatlı
| 8 |
Fani ömür biter, bir uzun sonbahar olur. <br/>
Yaprak, çiçek ve kuş dağılır, tarumar olur.</p><p>Mevsim boyunca kendini hissettirir veda; <br/>
Artık bu dağdağayla uğuldar deniz ve dağ.</p><p>Yazdan kalan ne varsa olurken haşır neşir. <br/>
Günler hazinleşir, geceler uhrevileşir; </p><p>Teşrinlerin bu hüznü geçer ta iliklere. <br/>
Anlar ki yolcu yol görünür selviliklere. </p><p>Dünyanın ufku gözlere gittikçe tar olur. <br/>
Her gün sürüklenip yaşamak ruha bar olur. </p><p>İnsan duyar yerin dile gelmiş sükutunu; <br/>
Bir başka musikiiye geçiş farz eder bunu. </p><p>Teslim olunca vadesi gelmiş zevaline, <br/>
Benzer cihana gelmeden evvelki haline. </p><p>Yaprak nasıl düşerse akıp kaybolan suya <br/>
Ruh öyle yollanır uyanılmaz bir uykuya: </p><p>Duymaz bu anda taş gibi kalbinde bir sızı; <br/>
Fark etmez anne - toprak ölüm maceramızı.<br/>
<br>
|
74,468 |
Devrim Askeriyle Alay Ediliyor ve Devrim Askerinin Yanıtı
|
Bertolt Brecht
| 7 |
1. <br/>
Çizmeleri su alan general, <br/>
de bana: Kimden gelir<br/>
bu buyruklar? Laf aramızda: <br/>
Bugün öğle yemeği yedin mi? </p><p>Kafanda planlar var mı? <br/>
Miden boş sadece? <br/>
Bir bayrağım var, dersin, <br/>
ama ordun hani nerde? </p><p>Tek pantolonlu devlet adamı, <br/>
bir ütü tahtası ister misin? <br/>
Bakanların nerde toplanırlar? <br/>
Yoksa köprü altında mı? </p><p>Papaz oğlanı alır, <br/>
as alır papazı. <br/>
Adın tarihe geçer ama <br/>
kimliğin nerde hani? </p><p>Dört ediyorsa iki kere iki, <br/>
tamam, güç sende olacak, <br/>
(ayaklar baş olacak) ama: <br/>
Bu gece bir yatağın var mı yatacak? </p><p>2. <br/>
Eğer ben, su almayan çizmeler giymek istiyorsam bir gün, <br/>
çünkü parmaklarımı bile örtmüyor şu ayağımdakiler, <br/>
kovmalıyım bana çizme vermeyenleri, <br/>
ve tüm deri piyasasını düzenlemeliyim.</p><p>Pantolonum dökülüyor.<br/>
Kıçıma bir pantolon gerek <br/>
kışı geçirebilmem için zar zor. <br/>
Onun için, pantolonların nerde olduğunu bilmeliyim <br/>
ilk peşin, <br/>
ve tüm tekstil sanayiini düzenlemeliyim </p><p>Eğer istiyorsam has ekmek yemek, <br/>
önce kırmalıyım tahıl borsasını<br/>
ve gidip görüşmeliyim çiftçiyle ben kendim <br/>
ve traktörler göndermeliyim tarlalara, <br/>
ve ekini geniş çapta üretmeliyim.</p><p>İstemiyorsam benmi hor görenlerin<br/>
savaşlarında askerlik yapmak, <br/>
onların laflarına gülüp geçmeliyim <br/>
ve kendi bayrağımı açmalıyım, <br/>
ve savaşımı ilan etmeliyim onlara.</p><p>Çeviri: A. Kadir - Gülen Aktaş
<br>
|
2,118,025 |
Deniz Mezarlığı
|
Paul Valery
| 9 |
Üstünde güvercinler gezen şu rahat damın<br/>
Kalbi atar ardında birkaç mezarla çamın<br/>
Şaşmaz öğle zamanı ateşlerle yaratır<br/>
Denizi, denizi, hep yeni baştan denizi<br/>
Tanrıların sükunu çeker gözlerimizi<br/>
Bir düşünceden sonra, ah o ne mükafattır</p><p>İnce pırıltıların o ne saf hüneridir<br/>
Bir seçilmez köpükte nice elmas eritir<br/>
Nasıl bi sükun sanki peyda olur o demde<br/>
Ve güneş uçurumun üstüne gelir durur<br/>
Ebedi bir davanın saf marifeti budur<br/>
Zaman kıvılcım, hülya bilmek olur âlemde</p><p>Basit Minerva mabedi tükenmeyen hazine<br/>
Yığın halinde sükun, göz önünde define<br/>
Kaşlarını çatan su, bi alev perde altı<br/>
Kendine nice uyku saklayan göz, ey bana<br/>
Mukadder olan sükut… Ruhta yükselen bina<br/>
Fakat bin kiremidi yaldızlı dam, ey çatı.</p><p>Bir tek ahın içinde belli zaman mabedi<br/>
Etrafımda denize bakışlarımın bendi<br/>
Çıkarım o saf yere artık bütün bütüne<br/>
Ve bütün tanrılara son adağım olarak<br/>
Asude bir meneviş dağıtır kucak kucak<br/>
Şahane bir istihkar irtifalar üstüne</p><p>Nasıl ağızda yemiş zevk olup da erirse<br/>
O yokluğunu nasıl lezzete çevirirse<br/>
Varsın şekli mahvolsun, orda içime siner<br/>
Benliğimin ilerde duman olacak özü<br/>
Eriyen ruha söyler bir şarkıyla gökyüzü<br/>
Nasıl değişmededir ulu sahiller…</p><p>ÇEVİRİ: Sabri Esat Siyavuşgil
<br>
|
17,792 |
Geriye Kalan
|
Metin Altıok
| 8 |
Bir anahtar verdindi bana<br/>
Kabaran yüreğimi bilerek.<br/>
Kullanıp durdum onu gönlümce,<br/>
Aşkıma kenar süsü diyerek;<br/>
Aşındırdım dişlerini zamanla.</p><p>Geriye ben kaldım işte.</p><p>Yalan olur sevmedim dersem;<br/>
Ama yolcu yolunda gerek.<br/>
Ey ömrümün uğuldayan durağı;<br/>
Yanlış hesaptan dönerek,<br/>
Benli günlerini sil istersen.</p><p>Geriye sen kaldın işte.
<br>
|
60,410 |
Ayak İzleri
|
Bejan Matur
| 7 |
Bir kuyuya eğildiğinde<br/>
Yüzünü görecek su yoksa<br/>
Çekil<br/>
Öldürse de su seni<br/>
Görerek öldürür<br/>
Susuz kuyudan kork</p><p>Kuru düşünme cehennemi<br/>
Nemlidir<br/>
Ve ayak izleri vardır<br/>
Önceden<br/>
Gidecek olan herkesin
<br>
|
347 |
Elif
|
Karacaoğlan
| 9 |
İncecikten bir kar yağar, <br/>
Tozar Elif, Elif deyi...<br/>
Deli gönül abdal olmuş, <br/>
Gezer Elif, Elif deyi...</p><p>Elif’in uğru nakışlı, <br/>
Yavrı balaban bakışlı, <br/>
Yayla çiçeği kokuşlu, <br/>
Kokar Elif, Elif deyi...</p><p>Elif kaşlarını çatar, <br/>
Gamzesi sineme batar.<br/>
Ak elleri kalem tutar, <br/>
Yazar Elif, Elif deyi...</p><p>Evlerinin önü çardak, <br/>
Elif'in elinde bardak, <br/>
Sanki yeşil başlı ördek <br/>
Yüzer Elif, Elif deyi...</p><p>Karac'oğlan eğmelerin, <br/>
Gönül sevmez değmelerin, <br/>
İliklemiş düğmelerin, <br/>
Çözer Elif, Elif deyi...
<br>
|
105,172 |
Bilmez
|
Erzurumlu Emrah
| 7 |
Surette Mevla'ya aşık olanlar<br/>
Surette kakül-i Leyla'yı bilmez<br/>
Arayıp dünyada Hakk'ı bulanlar<br/>
Değil kim dünyayı ukbayı bilmez</p><p>Devlet-i dehr içre olanlar mesrur<br/>
Derunu harabdır birun ma'mur<br/>
Safi dil olmayan sofi-i mağrur<br/>
Çektiği gussa-i esmayı bilmez</p><p>Emrahi akıbet olursun fani<br/>
Tutalım ki oldun Yusuf'u sani<br/>
İsbat-ı Hak edüb nefsini tanı<br/>
Nefsini bilmeyen Mevla'yı bilmez
<br>
|
100,550 |
Sen Ve Ben
|
Halil Cibran
| 8 |
Dostum, <br/>
Sen ve ben<br/>
Hayata hep yaban kalacağız.<br/>
Birimiz diğerine<br/>
Ve her birimiz kendisine.<br/>
Senin konuşacağın<br/>
Ve benim seni dinleyeceğim güne değin.<br/>
Sesini sesim sanarak.<br/>
Ve karşında durduğum güne değin.<br/>
Bir aynanın karşısında duruyormuşcasına. </p><p><br/>
Halil Cibran
<br>
|
28,902 |
Ölüm
|
Pablo Neruda
| 7 |
I <br/>
Dünyaya birçok kez gelmişim <br/>
Yok olmuş yıldızların dibinden <br/>
Ellerimde tuttuğum <br/>
Ölümsüzlük bağlarını dokuyarak <br/>
Şimdi öleceğim yeniden <br/>
Vücudumu örten toprağa sarınarak! </p><p>II <br/>
Ne papazların sattığı <br/>
Gökyüzünden bir parça aldım. <br/>
Ne de tembel zenginler için <br/>
Metafizikçilerin, <br/>
Düzüp koştuğu, karanlıklardan. </p><p>III <br/>
Ölüm içinde yoksullarla bir olmak istiyorum <br/>
Göğü elinde tutanların kamçıladığı <br/>
İnceleme yeteneği olmayanlarla! <br/>
Şimdiyse ölüme hazırım <br/>
Beni saran bir elbise gibi <br/>
Sevdiğim renkten <br/>
Boyu posuma tıpatıp; uygun <br/>
Ve benim için gerekli olan <br/>
Beni saran bir elbise gibi!
<br>
|
109,178 |
Gidiyor (Bir Tenhada Gördüm)
|
Pir Sultan Abdal
| 6 |
Bir tenhada gördüm o nazlı yari<br/>
Böyle uğrun uğrun baktı gidiyor<br/>
Siyah saçlarını dökmüş yüzüne<br/>
Gönlümü ateşe yaktı gidiyor</p><p>Yüzüne baktıkça tutuldu dilim<br/>
Kırıldı kollarım tutmuyor elim<br/>
Hey dost bu diyarda n'olacak halim<br/>
Gözlerimden kan yaş aktı gidiyor</p><p>Dost dost diye dostu hergün sorarım<br/>
Yitirdim o yari durmaz ararım<br/>
Abdal Pir Sultan'ım edem kervanım<br/>
Bak işte sel gibi yıktı gidiyor
<br>
|
1,436,339 |
Sabırla Aşk
|
Mevlana Celaleddin Rumi
| 7 |
Sabr ba ışk bes nemiyayed<br/>
Akl feryad-res nemiyaded</p><p> SABIRLA AŞK<br/>
Sabır,aşka kar etmez,sabırla aşk bir arada bulanamaz.Akıl aşıkın feryadına yetişemez,derdine derman olamaz.<br/>
Kendinden geçiş,hoş bir ülkedir amma kimsenin buyruğu altına girmez o ülke.<br/>
Hayat kervanı gelip geçmede,fakat çan sesi bile gelmiyor.<br/>
Gül bahçesinden gelen gül kokusu,seni çağırıp durmada.Sana da bir heves gelmiyor mu ki? <br/>
İçinde hoş bir nefes var,bu nefes boş yere gelmiyor ya.<br/>
Lütuf sahibi,tatlı işler gören bir sahip olmadıkça arı bal yapamaz.<br/>
Hiç hayra ait bir şey düşündün mü ki sonunda bir hayra erişmeyesin? <br/>
Her an iyilik tohumunu ekedur.Ekmedikçe hiçbir şey biçemezsin.<br/>
Yeter sus artık,sus.Çünkü ışığa benzeyen bu söz,sabaha karşı çıkan her karanlığa vurmaz.
<br>
|
16,761 |
Canım, Sevdiğim, Yüreğim
|
Yılmaz Güney
| 8 |
Bu duvarlar yetmiyor bizi ayırmaya bilesin...<br/>
Bu parmaklıklar, bu demir kapılar, bu hava, inan...<br/>
Bazen bir yumrukta yıkacak kadar güçlü, <br/>
Bazen bir serçe kadar güçsüzsem, bir nedeni vardır...<br/>
Hangi zorluğu yenmemiş insanoğlu.<br/>
Hele taşıyorsa içinde bu insanca sevgiyi.<br/>
Güzel günler zorlu duraklardan geçer sevdiğim.<br/>
Damla damla birikiyor insan. <br/>
Damla damla sevgili...<br/>
Bir gün akıp gideceğiz hayata...<br/>
Duvarlar yıkılacak, açılacak bütün kapılar bilesin.<br/>
Benim yüreğim sensin şimdi, seni vurur durur...<br/>
Ve yine damla damla çoğalıyorsun içimde.
<br>
|
25,442 |
Hazan Yolu
|
Kemalettin Kamu
| 7 |
Saçların yine solgun,<br/>
Bağrın elemle dolgun,<br/>
Nereye yolculuğun<br/>
Yeni bir gurbete mi? </p><p>Ben de kuru bir yaprak<br/>
Gibi seninleyim bak,<br/>
Zülfüne takılarak <br/>
Oldum gönül veremi</p><p>Gözlerin dolu melal,<br/>
Yüzün bir ince hilal,<br/>
Giderken benide al<br/>
Berabarine e mi?
<br>
|
967,595 |
Umut
|
Alaaddin Külcüoğlu
| 7 |
Bir gün umutsuzluğa kapılırsan <br/>
Ve engeller çıkarsa karşına <br/>
Uzun,karanlık acımasız yolda <br/>
Uzaktaki belli belirsiz ışığı gör </p><p>Onu göremezsen eğer <br/>
Bir ışık yak kendine <br/>
Ama sakın ola umutsuzluğa kapılma <br/>
Uçurumun kenarında olsan da <br/>
Sıkı sıkıya sarıl yaşama </p><p>Ağlayan gözlerini kapat<br/>
Gül delicesine,tüm gücünle <br/>
Kalbinin tüm hücreleriyle <br/>
Sev sevebildiğince </p><p>Ve ümidini,sevgini,inancını tüketme <br/>
Ekmeğin tükense de.
<br>
|
1,207,064 |
Garip Haller
|
Abdurrahim Karakoç
| 6 |
Çevik huylu zorbayı Bir yitirdik, Bir bulduk<br/>
Temizlik kazanında silme/süper kir bulduk<br/>
Gün oldu eşkiyalar bağladı tüm yolları<br/>
Gün oldu intiharı düşünen beygir bulduk.</p><p>27.06.2009
<br>
|
105,163 |
Ne Feryat Edersin Divane Bülbül
|
Erzurumlu Emrah
| 7 |
Ne feryat edersin divane bülbül<br/>
Senin bu feryadın gülşene kalsın<br/>
Bu dünyada eremezsem murada<br/>
Huzur-u mahşere divana kalsın</p><p>Nesin meth edeyim bir kaşı kare<br/>
Sen açtın sineme onulmaz yare<br/>
Dünya tabib gelse derdime çare<br/>
Derdimin dermanı Lokman'a kalsın
<br>
|
99,280 |
İkimiz Yaralı Askeriz Artık
|
Ahmet Selçuk İlkan
| 8 |
İkimiz yaralı askeriz artık<br/>
Ve ikimiz kaybettik bu savaşı<br/>
Birimiz yüreğinden vuruldu<br/>
Birimiz sırtından<br/>
Birimizde geç pişmanlık<br/>
Birimizde acı bir gözyaşı<br/>
Söyle kim, artık kim yaralarımızı saracak<br/>
Boşuna beklemek yarınları boşuna<br/>
Artık hiç bir şey eskisi gibi olmayacak.</p><p>İkimiz yaralı askeriz artık<br/>
Kan kaybında aşkımızın bütün umutları<br/>
Ve günlerdir komada<br/>
Hayatımızın o en bebek <br/>
O en çocuk duyguları<br/>
İşte son nefeste sevdamız<br/>
İşte mutluluğun ölüm fermanı<br/>
Bir yol kalmadı artık yarınlara çıkacak<br/>
Artık hiçbirşey <br/>
Ama hiçbirşey <br/>
Eskisi gibi olmayacak</p><p>İkimiz yaralı askeriz artık<br/>
Ve ikimizin gücü kalmadı artık savaşacak<br/>
Bak üstümüzde kapkara bir bulut<br/>
Elimizde ne cephane ne umut<br/>
En güzeli<br/>
Unut beni vefasızım unut<br/>
Görüyorsun<br/>
Gemimiz su aldı battı batacak<br/>
Artık hiçbirşey ama hiçbirşey eskisi gibi olmayacak</p><p>İkimiz yaralı askeriz artık<br/>
Ve ikimizin bütün yolları kapalı<br/>
Ve bütün köprüleri koptu kopacak<br/>
Ne bembeyaz ellerin kaldı ellerimi tutacak<br/>
Ne masum gözlerin var artık yüzüme bakacak<br/>
İşte üstümüzde göçmen kuşları<br/>
İşte içimizde hiç susmayan ayrılık çanları<br/>
Benimde gücüm yok artık her anı böyle yaşayacak<br/>
Ne yapsak boş acelecim boş<br/>
Artık hiçbirşey ama hiçbirşey eskisi gibi olmayacak.</p><p>İkimiz yaralı askeriz artık<br/>
Ve ikimiz darmadağın yıkık perişan<br/>
Birimizin yağmalanmış duyguları<br/>
Birimizin kör topal artık bütün yarınları<br/>
Ve işte aşkımızın son fotoğrafı<br/>
Benim ellerimde teslim bayrağı<br/>
Senin boynunda ihanet madalyası<br/>
Yıllarca hep böyle asılı kalacak<br/>
Artık hiçbirşey<br/>
Ama hiçbirşey<br/>
Eskisi gibi olmayacak....!
<br>
|
50,719 |
Fadimem
|
Mahzuni Şerif
| 6 |
Vay benim gönlüm<br/>
Kalktı yola düştü gene<br/>
Boş gelmiş cihane gönlüm<br/>
Dolu dizgin coştu gene </p><p>Oy Fadimem can Fadime<br/>
Ah edip kendini yeme<br/>
Düştüm diyarı gurbete<br/>
Garip yolcu gelmez deme</p><p>Kürecik yolu yokuştur<br/>
Ormanı yok dağı boştur<br/>
Bizim elde suçlu hoştur<br/>
Bu adalet şaştı gene</p><p>Oy Fadime ağlama gel<br/>
Yüreğimi dağlama gel<br/>
Yiğit gelinler ağlamaz<br/>
Karaları bağlama gel</p><p>Sevenler taş vurur bana<br/>
Sen ağlarsın yana yana<br/>
İmam Hüseyin aşkına<br/>
Dost Mahzuni coştu gene</p><p>Oy Fadimem neredesin<br/>
Gönlümdeki yaredesin<br/>
ben sana ikrar vermişim<br/>
Eller ne derse desin
<br>
|
53,247 |
Dehenin Derdüme Dermân Dediler Cânânum
|
Fuzuli
| 7 |
Gazel</p><p>Dehenin derdüme dermân dediler cânânum<br/>
Bildiler derdümi yohdur dediler dermânun</p><p>Olsa mahbûblarun ışkı cehennem sebebi<br/>
Hûr u gılmânı kalur kendüsine Rıdvân'un</p><p>Geçdi meyhâneden il mest-i mey-i ışkun olup<br/>
Ne meleksen ki harâb etdün evin şeytânun</p><p>Urmazam sıhhat içün merhem ohun yarasına<br/>
İsterem çıhmaya zevk-i elem-i peykânun</p><p>Ne bilür ohumayan Mushaf-ı hüsnün şerhin<br/>
Yere gökden ne içün indügini Kur'ân'un</p><p>Yerden ey dil göge kovmuşdu sirişküm melegi<br/>
Anda hem koymayacakdur oları efgânum</p><p>Ey Fuzûlî oluben garka-i girdâb-ı cünûn<br/>
Gör ne kahrın çekerem döne döne devrânun
<br>
|
21,473 |
Kanto
|
Cemal Süreya
| 6 |
Ben nerde bir çift göz gördümse<br/>
Tuttum onu güzelce sana tamamladım<br/>
Sen binlerce yaşayasın diye yaptım bunu<br/>
Bir bunun için yaptım<br/>
-Garson bira getir<br/>
Garsonun adı Barba</p><p>Ben nereye gittimse bütün zulumlardı<br/>
Bütün açlıklardı kavgalardı gördüğüm<br/>
Kötülüklerin büsbütün egemen olduğu<br/>
Namussuz bir çağ bu biliyorsun<br/>
-Garson rakı getir<br/>
Garsonun adı Hakkı</p><p>Sen belki de bir resimsin ne haber<br/>
Kırmızı bir Beykoz’un yanında duruyorsun<br/>
Yapın bir de ağaç yapmış yanına<br/>
Dallarına konsun diye kelimelerin<br/>
-Garson şarap getir<br/>
Garsonun hali harap
<br>
|
1,642,832 |
Minnet Eylemem
|
Kul Nesimi
| 9 |
Har içinde biten gonca güle minnet eylemem<br/>
Arabî, Farisî bilmem dile minnet eylemem<br/>
Sırat-ı Müstakim üzre gözetirim Rahim'i<br/>
İblisin talim ettiği yola minnet eylemem...</p><p>Bir acayip derde düştüm herkes gider kârına<br/>
Bugün buldum bugün yerim, Hakk kerimdir yarına<br/>
Zerrece tamahım yoktur şu dünyanın varına<br/>
Rızkımı veren Hüda'dır kula minnet eylemem...</p><p>Ey Nesimi can Nesimi ol gani mihman iken<br/>
Yarın şefaatkârım Ahmed-i Muhtar iken<br/>
Cümlenin rızkını veren ol gani Settar iken<br/>
Yeryüzünün halifesi hünkara minnet eylemem...
<br>
|
212,789 |
Benim Ömrüm
|
Mehmet Emin Yurdakul
| 8 |
Genç çağdaydım, kendimi bir dikenli yolda buldum; <br/>
Hıçkırıklar işittim, gül ve bülbül bağlarından.<br/>
Felâketler topladım, Anadolu dağlarından; <br/>
Uzun sazlı Âşıklar diyarında şair oldum.</p><p>Ezgi koydum, âhlarla, figanlarla Türk şi'rine,<br/>
Öz dilimle haykırdım, 'Ey milletim, uyan! ' diye; <br/>
Viran yurdun dolaştım, bir şehrinden bir şehrine; <br/>
Saç ve sakal ağarttım ben de, 'Vatan, vatan! ' diye.
<br>
|
234,030 |
Ayrı Teller
|
Ahmet Selçuk İlkan
| 8 |
AYRI TELLER</p><p> İkimiz yıllardır<br/>
Hep ayrı tellerden çaldık<br/>
Senin makamın başka<br/>
Benim ki başka<br/>
Ve mevsimler boşuna geçti bak<br/>
Büyümedik daha<br/>
Çünkü <br/>
Sen kendine inanıyorsun<br/>
Ben hala aşka
<br>
|
50,475 |
Dar Açı
|
Arif Damar
| 7 |
Uzun saçlar yakışırdı sana uzun yıllar<br/>
Bir gökyüzü bitince öteki başlardı<br/>
Çevik taylar dururdu güneşte olgun başaklar<br/>
gölgelikler dururdu,<br/>
Ovalar aydınlıkta dururdu<br/>
Bulut geçti derdik bilemedin<br/>
Ya da yağmur yağacak derdik<br/>
Fesleğen saksıda güzel dururdu<br/>
Bak bu olacak şey mi kömür beni vurdu<br/>
Ayaklarım aldı başını gitti<br/>
Ellerim kaldı duvarda<br/>
Kalk ne olur pencereyi aç<br/>
Uzun saçlar yakışırdı sana uzun yıllar<br/>
Bir gökyüzü bitince öteki başlardı.
<br>
|
2,416 |
Kısa Türkiye Tarihi
|
Cemal Süreya
| 6 |
I</p><p>Şelaleye<br/>
Düşmüştür zeytinin dalı; <br/>
Celaliyim<br/>
Celalisin<br/>
Celali.</p><p>II</p><p>Üç anayasa<br/>
ortasında büyüdün; </p><p>Biri akasya<br/>
Biri gül<br/>
Biri zakkum.</p><p>III</p><p>Türkiye'nin adı, <br/>
Soyadı yasasından beri<br/>
Atatürk adından<br/>
Soyutlanamadı; </p><p>1930'lu yıllarda<br/>
Etitürkiye; </p><p>1940'lı yıllarda<br/>
Atetürkiye; </p><p>1950'li yıllarda<br/>
Uditürkiye; </p><p>1960'lı yıllarda<br/>
Ötetürkiye; </p><p>1970'li yıllarda<br/>
Atatürkiye; </p><p>1980'li yıllarda<br/>
Aditürkiye; </p><p>Mavi yolculuklar var bir de<br/>
O yunanı o güzel yolculukarda, <br/>
Hemen her zaman:<br/>
Adatürkiye</p><p>IV</p><p>O yıllarda ülkemizde<br/>
Çeşitli hükümetlerle<br/>
Yetmiş iki dilden<br/>
İkisi yasaklanmıştı:</p><p>İkincisi Türkçe.</p><p>V</p><p>Kahvede subay yok, <br/>
Bu nasıl iştir.
<br>
|
45,149 |
Yaralı Kartala
|
Nurullah Genç
| 6 |
sen dorukta vurulan kartalların şahısın<br/>
sen henüz yaşanmamış dramların ahısın<br/>
yangınları sırtıda taşıdın ömür boyu<br/>
bir mezarlık evine kilitledin korkuyu<br/>
yollarına dikilen ısırganlar kinlidir<br/>
yuvanda bıraktığın padişah temkinlidir<br/>
parçalanan bir dünya ortasında kalmışsın<br/>
şimşeklerin ardında düşlerini bulmuşsun<br/>
mühürlü gölgeleri çekiyorsun derine<br/>
çâresiz bir can gibi yanmışsın kaderine<br/>
oysa titrameliydi uçuşunla mavi gök<br/>
yeter, yüreğindeki alevleri yere dök<br/>
sen, dağlara uçmayı öğreten bir kartalsın<br/>
bırak da bu güneş avuçlarında kalsın<br/>
yeni bir vuslat için kırıldıysa saatin<br/>
Haccâc-ı Zâlim'ine bitmeli itaatin<br/>
bir de bu şâir için kendini at yabana<br/>
adını söyleyeyim, gülümü getir bana<br/>
çözülsün düşlerimde paslanan kanlı zincir<br/>
dökülsün penceremde biriken katranlı kir<br/>
ben gülüme kavuşup murâdıma ereyim<br/>
sen çık kerevetine, güzel beyim, can beyim
<br>
|
14,375 |
Ateş Böcekleri
|
Akgün Akova
| 6 |
ışıkla ilgili bir yazı okuyordum, elektrikler kesildi<br/>
boğazından geçerek midesine indi kent gecenin<br/>
mum aramadım, oysa vardı<br/>
pencereye gittim kalkıp çalışma masamdan<br/>
iki sevgiliden söz ediyordu ağaçlar fısıldaşarak bahçede<br/>
ağaçların yalnızlıklarından korktum<br/>
sonra yollardan söz açtılar, düşledikleri yollardan<br/>
işte o zaman ateşböceklerini,<br/>
birbirini kovalayan iki yanarsöner ışığı gördüm<br/>
gezinen son yıldızlarıydılar yeryüzünün<br/>
çaldıkları ağustosböceklerini tahta kafeslere dolduran<br/>
bir hırsız çetesi geçti sokaktan<br/>
ay siliyordu, siliyordu camlarını terleyen evlerin<br/>
bir ırmak kente geri dönmeyeceğini bildiren<br/>
bir mektup yazıp akıp gitmişti sudan gerekçelerle</p><p>yerçekimini aşk yoksunlarına bırakıp<br/>
bir bir çıkardım giysilerimi<br/>
ve kapısını araladım uyuduğun odanın<br/>
sonra açılmak için dokunmamı bekleyen<br/>
pembe gülleri gezdirmeye gittik<br/>
ağaçların gözlerini yumduğu küçük koruda<br/>
gökyüzümü sarsıyordu ıslak kelebek kanatların<br/>
ve geceyi<br/>
şu ısırıp durduğun geceyi<br/>
gitgide derinleşen karanlıkta gitgide sertleşen geceyi<br/>
yıldızların gökfişekleri gibi içimizde patladığı geceyi<br/>
çiğlenmiş sabahla birleşen ve küçülen geceyi</p><p>her güne böyle başlayalım sevgilim<br/>
böyle, ateşböceklerine teşekkür ederek
<br>
|
23,470 |
Yuva
|
Aziz Nesin
| 5 |
Yanyana geldikçe daha uzak <br/>
Birlikteyken daha kimsesiz <br/>
Bir ağırı sızım sızım yeri belirsiz <br/>
O da yalnız <br/>
Ben de yalnız <br/>
Acılar tütüyor bacamızdan <br/>
Görünmeyen taş duvarlar örmüşüz <br/>
Duvar olduk kendimize kendimiz <br/>
Ne yana dönsek <br/>
Kendimize çarparız
<br>
|
62,997 |
Bir Gün Edirneye Gelirsen
|
Ahmet Kutsi Tecer
| 5 |
Bir gün Edirne’ye gelirsen eğer, <br/>
Beni bulamazsan hiçbir tarafta, <br/>
Bari ayağını çabuk tutuver, <br/>
İnan, bekliyorum seni Arafta.</p><p>Ne sağa, ne sola kımıldamadan; <br/>
Bana sensiz cennet bile cehennem.<br/>
Cennete giremem orada yoksan<br/>
Cehenneme ise gitmek istemem.</p><p>Eğer oyalarsa seni Edirne, <br/>
İstemezse gönlün ayrılmak oradan, <br/>
İnansam beni de özlediğine, <br/>
Ben de Edirne’ye dönerdim, inan.
<br>
|
686,217 |
Su Susuz Bırakmıştır Toprağı; Kan İremdir
|
Nurullah Genç
| 7 |
Dara çekerken hüzün mutluluk hallacını<br/>
Tarih kim bilir nerde kaybetmiştir tacını</p><p>Şair sessiz ölmeli “âh” kokulu her izde<br/>
Akacak yön kalmamış artık; pusula kırık<br/>
Koynundan karanfiller derilecek denizde</p><p>Haramiler kuşatmış yârini ırakların<br/>
Kurtulmayı bekleyen azgın bir devdir hayal<br/>
Yalnızlık gözlerine köz koymuş ırmakların</p><p>Aslı nedir kimseler bilmiyor; can veremdir<br/>
Kelimeler ki, çarpıp duruyor karanlığa<br/>
İmge, bir kuraklığın ortasında Kerem’dir</p><p>Söz sahilinde umut savruluyor kum gibi<br/>
Su susuz bırakmıştır toprağı; kan iremdir<br/>
Şiir bin bir yerinden çatlamış, tohum gibi</p><p>Hâtıralar tarihin başucunda âvâre<br/>
Tarih hâtıraların ardında pâre pâre
<br>
|
24,539 |
Seferberlik
|
Ruhi Su
| 7 |
Eli silah tutanların gidişiydi bu <br/>
Rediflerin, vay anam kur'asının. <br/>
Çalgıların da insanlar gibi <br/>
Zort zort edeni var <br/>
Zom zom gideni var <br/>
Uyandım davulun bağnazlığına <br/>
Davulun, trampetin <br/>
Gerilmiş derilerin muştusuna <br/>
Seferberlikti bu, karşı durulmaz. </p><p>Bir sesim vardı benim <br/>
Bin sesim olsa n'olacak <br/>
Çocukların sesiyle adam vurulmaz <br/>
Kim getirdi bu savaşı ekmeğin beyazlığına </p><p>Şimdilerdeki gibi anımsarım <br/>
İkiz bebeklere benzerdi ekmekler <br/>
Püren balı gibi kokardı <br/>
Biz oldum olası ekmekle doyarız da <br/>
Çocukluğum geldi aklıma. </p><p>Hep savaşlardan mı kaldı bu yoksulluk <br/>
Seferberlik derlerdi ben de bulundum içinde <br/>
Pelit, ekmek ağacı, bal ağacıydı bizim Güney'de <br/>
Çocuklar ya çok azdı, ya çok ağlamazdı <br/>
Ya da ağlamaya vakit kalmazdı. <br/>
Hastalık lekeli humma <br/>
İlaç kınakınaydı <br/>
Gitsin, gitsin de gelmesin <br/>
Çocukluğum geliyor aklıma.
<br>
|
18,263 |
Rüveyda'ya Ağıt
|
Nurullah Genç
| 9 |
Ben bir aziz değilim, hele gündüz değilim<br/>
Attığı her adımda siyah bir iz bırakan<br/>
Bir yanında ürküten bir baldıran gövdesi<br/>
Bir yanında kederi özümleyen bir lâle<br/>
Merhamet sahrasının uyuyan gecesiyim</p><p>Bırak da, böyle bitsin bu günahkâr serüven<br/>
Bırak da kurtarayım bu emânet sarayı<br/>
Yeter, intiharınla oyduğun yüreğimi<br/>
Umutsuz şarkılarla avutulduğum yeter<br/>
Göğsümde bir yanardağ kıvranıyor Rüveyda<br/>
Yaraları kapandıkça kanıyor Rüveyda<br/>
Duman çöktü güneşin sitem aynalarına<br/>
Aralandı perdeler; şimdi sessiz değilim<br/>
Dertliyim, viraneyim, ben bir aziz değilim<br/>
Azizler tohum eker sevgi tarlalarına</p><p>Senin gözlerin dram; oysa ağlatan benim<br/>
Ben dilenci; sen sultan; sevgi dağıtan benim<br/>
Sen ışık; ben karanlık ve aydınlatan benim<br/>
Ben ölümüm; sen hayat; cana can katan benim<br/>
Sabah sende oluyor; güneşi tutan benim<br/>
Soran ben; sorulan sen; hüznü damıtan benim<br/>
Öldüren ben; ölen sen; kabirde yatan benim<br/>
Sen sevda yüklü bulut, göklerimin sahibi<br/>
Saklıyorum içimde seni bir tufan gibi</p><p>Nerde uğruna ömür verdiğim belâ, nerde<br/>
Her hatıra bir demet zakkum meyhanelerde<br/>
Düşlerim esrarınla çoğalan pervanedir<br/>
Götür benden ahzânı, bana ihsanı getir<br/>
Yalanı reddederken düşüyorum yalana<br/>
Ben bir aziz değilim Rüveyda, anlaşana</p><p>Bu ağıdı öldüğün için söylemiyorum<br/>
Sen ölmedin Rüveyda; at vuruldu; ben öldüm<br/>
Her hamlesi bir tabut şimdi bakışlarının<br/>
Yıkayıp kefenledin; mehtabına gömüldüm<br/>
Her iklime kanatlı bir haberci salsınlar<br/>
Çağır âşıklarını; namazımı kılsınlar<br/>
Duysun âlem ateşin dağı erittiğini<br/>
Bu illetin taşları bile çürüttüğünü</p><p>Gün olur da, ayrılık yumağı çözülür mü<br/>
Bergüzârım ayaklar altında ezilir mi<br/>
Rüveyda, görür müyüm yeşil ufuklarını<br/>
Seninle bir sonsuzluk bulur muyum Rüveyda<br/>
Yoksa hep bu kabirde kalır mıyım Rüveyda</p><p>(13.02.2001-İstanbul)
<br>
|
48,158 |
Çöplük
|
Hasan Hüseyin Korkmazgil
| 7 |
'diyar-ı küfrü gezdim beldeler kaşaneler gördüm<br/>
dolaştım mülk-i islamı bütün viraneler gördüm<br/>
(Ziya Paşa) '</p><p>sokakları çöplük çöplük<br/>
evleri çöplük<br/>
selamları çöplük çöplük<br/>
elleri çöplük<br/>
kanser uru gökdelenler<br/>
köyleri çöplük<br/>
işyerleri işhanları<br/>
aracılık çöpçatanlık<br/>
kaçakçılık karaborsa<br/>
hepsi<br/>
hepsi<br/>
hepsi çöplük</p><p>gözgöze gülüşmeler<br/>
nişan nişan sevişmeler<br/>
nikah nikah çiftleşmeler<br/>
hepsi<br/>
hepsi<br/>
hepsi çöplük</p><p>çöplük çöplük içinde<br/>
çöplük çöplük üstünde <br/>
en tepede bir horoz<br/>
çöplüğün tepesinde<br/>
çalımı ortaçağlı<br/>
gagası boklu<br/>
ağrıyor biryerlerim ey insanoğlu<br/>
utanıyor biryerlerim<br/>
bu ağrının bu utancın<br/>
bu utancın bu ağrının<br/>
bir adı yok mu
<br>
|
1,970,751 |
Cananını Kasteder
|
Avni (Fatih Sultan Mehmed)
| 9 |
Bağda gülden bahseden yanağını kasdeder<br/>
Serviden söz açanlar endamını kasdeder</p><p>Dilbere vasıl olmak dar-ı dünyadan murad<br/>
Aşık aşkın derdi ile dermanını kasdeder</p><p>Bu fani dünya için değmez kuru kavgaya<br/>
Ecel ki bu dünyanın ziyanını kasdeder</p><p>Yıldızlardan yücedir gözyaşı eşiğinde<br/>
Bu bulutlar ahımın dumanını kasdeder</p><p>Ey Avni beyti bozma bahsi ağyar eyleyip<br/>
Şiir o ki sadece cananını kasdeder</p><p>Bu fani dünya için değmez kuru kavgaya<br/>
Ecel ki bu dünyanın ziyanını kasdeder</p><p>Gözümden akan yaş mıdır kan mıdır<br/>
Lebun yadına lal-u mercan mıdır</p><p>Gönülde ne var ise faş etti göz<br/>
Seni sevdiğim yar pinhan mıdır</p><p>Gözüm ile derya nice bahseder<br/>
Gözüm gibi ol gevher efşan mıdır</p><p>Gönül ızdırap ile oldu helak<br/>
Gelin görün ol afeti can mıdır</p><p>Demiş Avni’ye ben cefa etmezem<br/>
Ona cevreden yoksa devran mıdır</p><p>Avnî</p><p>Kasd: Niyet. Tasavvur. İsteyerek. Niyet ederek.</p><p>Dil-ber: (Farsça) Gönül alan, kalbi çeken. Güzel, dilber.</p><p>Vâsıl: Ulaşan, erişen, kavuşan. Hakka vâsıl olan.</p><p>Dâr: Yer, mekân, konak.</p><p>Murad: İstenerek, ümid ederek beklenen. Arzu edilen şey. Gâye. Maksad. Emel.</p><p>Ziyan: (Farsça) Zarar, ziyan, kayıp, hasar.</p><p>Eşik: Çukur yer(“Gözyaşı eşiğinde”) </p><p>Ağyar: Başkaları, yabancılar, eller</p><p>Lebun: Sütlü hayvan. Sütü bol olan hayvan.</p><p>Yâd: Gönül, hatır. Anma. Hatırda tutma. Zikretme. Hatır, gönül.</p><p>Lal: Kırmızı. Al renk. Dudak. Kırmızı ve kıymetli bir süs taşı.</p><p>Mercan: Denizde geniş resif meydana getiren ve mercanlar takımının örneği olan hayvan ve bunun kalkerli yatağından çıkarılan çoğu kırmızı renkte ve ince dal şeklinde bir madde(Canlı) .</p><p>Faş: Meydana çıkmış. Yayılmış. Anlaşılmış olan.</p><p>Pinhan: Gizli, saklı, hafi, mahfi, mestur, müstetir.</p><p>Gevher: Elmas, cevher, mücevher. İnci. Bir şeyin künhü ve esası. Hakikat. Özü.</p><p>Efşan: Dağıtan, saçan, serpen.</p><p>Afet: Belâ. Musibet. Büyük felâket. Dâhiye. Mc: Son derece güzel.</p><p>Cefa: Eziyet. Sıkıntı. Zulüm.</p><p>Cevir(cevr) : 1.Cefa, eziyet, sıkıntı, üzüntü. Zulüm. 2.Tas: Tarikat adamının ruhen ilerlemesine mâni olan şey.</p><p>Devran: Devir, felek, zaman, deveran, dünya.
<br>
|
73,247 |
Yağmurlara Söyle
|
Afşar Timuçin
| 7 |
Dayanamam birden gelirsen<br/>
Güneş doğar gibi yavaş yavaş gel<br/>
Gelişin yıkım gibi olmamalı<br/>
Gelişin önceden belli olmalı<br/>
Yağmurlara söyle geleceğin günü</p><p>Geldiğinde akasyalar<br/>
Karlar gibi vuracak camlara<br/>
Güller çıldıracak sevinçten<br/>
Seni görebilmek için<br/>
Pencereden sarkacak sardunyalar<br/>
Ayva çiçekleri selam duracak<br/>
Sapsarı bakışına</p><p>Gelişin önceden belli olmalı<br/>
Yola çıkarken haber sal sularla<br/>
Ne yap yap üç gün önceden bildir<br/>
Ağaçlarla göklerle kuşlarla
<br>
|
63,091 |
Üç Gencin Kalbi
|
Ece Ayhan
| 6 |
Bir gemici tanırım <br/>
Kalbini bir limanda bırakmış<br/>
Ya kaybolursa? <br/>
Ağlar çocukluğundaki gibi<br/>
Kalbini almaya gidecek hâlâ</p><p>Bir oğlan tanırım <br/>
Derin yeşil gözlü<br/>
Gönlü güney denizlerinin dibi <br/>
Kalbi ise yerinde<br/>
Birine vermeye gidecek <br/>
Bir gemi arar durur<br/>
Bulutlardan.</p><p>Bir şair tanırım <br/>
Onunki içler acısı <br/>
Kalbini asla vermemiş <br/>
Çalmışlar <br/>
Kalbi eski bir efsanede saklı.</p><p>1954, Şubat
<br>
|
1,294,537 |
Biz Kaybettik Aşk da Kazanmadı
|
Mahmud Derviş
| 7 |
Bir Filistinli Yaranın Güncesi</p><p>1 <br/>
Anılardan muafız biz<br/>
El-Kermil içimizde<br/>
Celile’nin otları kirpiklerimizde<br/>
Bir nehir gibi ona uzanaydık deme bana<br/>
Öyle deme! <br/>
Memleketin etindeyiz biz… Memleket de içimizde! </p><p>2<br/>
Yavru güvercinler gibi değildik haziran öncesi<br/>
Aşkımızın prangalar arasında parçalanmayışının<br/>
budur sebebi<br/>
Biz yirmi yıldır ey bacım<br/>
şiir yazmıyoruz ama<br/>
savaşmaktayız savaşmakta</p><p>3<br/>
Gözlerine düşen o gölge<br/>
haziran ayından<br/>
alınları güneşle kuşatmaya gelen<br/>
bir ilahi şeytan! <br/>
Bir şehit rengidir o<br/>
bir dua tadı<br/>
O ki öldürür ya da yaşatır<br/>
Her iki durumda da ah ki ah! </p><p>4<br/>
Gözlerinde gecenin başlangıcı<br/>
O uzun gecenin sonundan bir damlaydı yüreğimde<br/>
Bizi şu saatte bu mekânda birleştiren<br/>
dönüş yoludur<br/>
çöküntü çağından</p><p>5<br/>
Bu gece o sesin<br/>
bir bıçak, bir yara, bir sargı<br/>
kurbanların sessizliğinden gelen bir uyku<br/>
Nerede benim ailem<br/>
Sürgün çadırından çıktılar<br/>
ve yeniden tutsak oldular</p><p>6<br/>
Aşk sözcükleri paslanmadı ama sevgilim<br/>
esarete düştü benim-Ey aşk, ey aşkım benim<br/>
Rüzgârın silip süpürdüğü balkonları<br/>
evlerin eşiklerini<br/>
günahları bana yükleyen aşk! <br/>
Günlerden bir gün<br/>
kalbim sadece gözlerini alabilmişti senin<br/>
Ve şimdi vatanla zenginleşti kalbim! </p><p>7<br/>
Tarlakuşunun sesini<br/>
işgalcilerin cehresinde<br/>
parıldayan bir hançere dönüştüren nedir, biliriz<br/>
Kabristan sessizliğini<br/>
bir festivale, hayat bahçelerine<br/>
dönüştüren nedir biliriz</p><p>8<br/>
Sen şarkı söylerken<br/>
balkonların koptuğunu gördüm duvarlardan<br/>
dağın yamaçlarına kadar uzanmaktaydı alan<br/>
Dinlediğimiz müzik değildi<br/>
Göremiyorduk sözcüklerin rengini<br/>
Odadaydı bir milyon kahraman! </p><p>9<br/>
Kanımda, onun çehresinden bir yaz<br/>
ve müstear bir nabız<br/>
Eve döndüm utana utana<br/>
yığılıp kaldı yaramın üstünde şehit<br/>
Doğum gecesinin sığınağıydı<br/>
İntizardı<br/>
Ve ben bir bayram devşiriyorum onun anısından! </p><p>10<br/>
Çiğ ve ateş, gözleridir onun<br/>
Kendisine fazla yaklaştığımda şarkılar söyler<br/>
Sessizlik ve dua an’ı, buharlaşır kucağında<br/>
Ah, dilersen şehit diye adlandır onu<br/>
Genç mi gençti barakadan ayrıldığında<br/>
Geri geldi sonra<br/>
Geri geldi<br/>
bir ilahi çehre! </p><p>11<br/>
Bu toprak emer şehitlerinin derisini<br/>
buğday ve yıldız vaat eder yaza<br/>
Tapın bu toprağa! <br/>
Tuz ve suyuz biz onun bağırsaklarında<br/>
savaşan bir yarayız bağrında</p><p>12<br/>
Kanın boğazımda ey bacı<br/>
Gözlerimde ateş<br/>
Kurtuldum halife kapısında şikâyetten<br/>
Tüm ölenler<br/>
ve gündüz eşiğinde ölecek olanlar<br/>
kucakladılar beni, bir bomba yaptılar benden! </p><p>13<br/>
Ahbapların evi metruk<br/>
İliklerine kadar çevrilmiş Yafa<br/>
Beni aramaya koyulan<br/>
sadece kendi alnını bulabildi benden<br/>
Bu ölümü bana bırak ey bacı<br/>
bu yitip gitmişliği bana bırak<br/>
ki bozgunun üstüne bir yıldız öreyim ondan</p><p>14<br/>
Ey mağrur yaram<br/>
Ne benim vatanım bir bavul<br/>
ne de ben bir yolcu! <br/>
Ben âşık, toprak maşuk! </p><p>15<br/>
Anılara daldığımda<br/>
nedamet otları yeşerir alnımda<br/>
hasretini çekerim uzak bir şeyin<br/>
Özleme teslim olduğunda<br/>
benimserin efsanelerini kölelerin<br/>
Sesimden çakıl taşları<br/>
kayadan nağmeler yapmayı yeğlerim ben! </p><p>16<br/>
Alnım gölge taşımaz<br/>
Göremem gölgemi<br/>
Tükürürüm ben<br/>
geceleri alınları aydınlatmayan yaraya! <br/>
Gözyaşını bayrama sakla<br/>
sevinçten ağlayacağız sadece<br/>
Alanda<br/>
düğün ve hayat koyalım adını ölümün! </p><p>17<br/>
Yarayla büyüdüm ben<br/>
Geceleri nasıl çadıra dönüştüğünü<br/>
asla söyleyemedim anneme<br/>
Ne kaynağımı yitirdim, ne adresimi, ne de ismimi<br/>
Onun eski püskü giysilerinde<br/>
bir milyon yıldız görmemin budur sebebi! </p><p>18<br/>
Sancağım siyah<br/>
Liman bir tabut<br/>
Sırtım bir köprü<br/>
Ey içimize yıkılan dünyanın sonbaharı<br/>
Ey içimize doğan dünyanın ilkbaharı<br/>
Çiçeğim kırmızı<br/>
Liman açık<br/>
Kalbim bir ağaç! </p><p>19<br/>
Lisanım bir su şırıltısı<br/>
kasırgalar ırmağında<br/>
Güneşin aynaları ve buğday<br/>
savaş alanında<br/>
Belki yanlış ifade ettim kimi zaman<br/>
ama-tevazu bir yana – harikaydım<br/>
kalbimi sözlükle değiştirdiğim an! </p><p>20<br/>
İkiz olduğumuzu anlamamız için<br/>
düşman lazımdı mutlaka<br/>
Meşe kökünde oturmamız için<br/>
rüzgâr lazımdı mutlaka<br/>
Çarmıha gerilen efendi<br/>
yarasını yitirmiş, ödlek bir çocuk olurdu<br/>
çarmıh tahtında büyümeseydi! </p><p>21<br/>
Bir sözüm daha var sana<br/>
henüz söylemedim<br/>
Ay’ı işgal ediyor balkondaki gölge<br/>
Memleketim bir destan<br/>
Ben çalgıcıydım orada<br/>
oldum bir çalgı teli! </p><p>22<br/>
Arkeolog taşları inceleme derdinde<br/>
kendi gözlerini arıyor efsane harabelerinde<br/>
Kendi kendini kanıtlama derdinde:<br/>
Gözleri olmayan basit bir yolcuymuşum ben! <br/>
Bana ilişkin tek bir harf dahi yokmuş medeniyet kitabında! <br/>
Ama ben usul usul dikiyorum ağaçlarımı<br/>
Ve de söylüyorum aşk şarkımı! </p><p>23<br/>
Hezimetin sırtında taşıdığı yaz bulutu<br/>
Serabın ipine seriverdi<br/>
Sultanlar neslini<br/>
Cinayet gecesinde öldürülen ve dirilen ben<br/>
İşte iyice yapıştım toprağa! </p><p>24<br/>
Sözü eyleme dönüştürme vaktim geldi benim<br/>
Toprak ve tarlakuşu aşkımı kanıtlama vaktim geldi<br/>
Bu zamanda gitarı parçalar sopa<br/>
Ben, bir ağaç peyda oldu olalı ardımda<br/>
Sararıp durmaktayım aynada! </p><p>Mahmud DERVİŞ<br/>
Türkçesi: Lütfullah Göktaş
<br>
|
70,479 |
Sevgi
|
Halil Cibran
| 8 |
Bunun üzerine Almitra, 'Bize sevgiden bahset...' dedi.</p><p>Ve o başını kaldırdı, insanlara baktı.<br/>
Üzerlerine sinen derin dinginliği duyumsadı.</p><p>Ve yüksek bir sesle konuşmaya basladı: </p><p>'Sevgi çizi çağırınca, onu takip edin, <br/>
Yolları sarp ve dik olsa da...</p><p>Ve kanatları açıldığında, bırakın kendinizi, <br/>
Telekleri arasında saklı kılıç, sizi yaralasa da...</p><p>Ve sizinle konuştuğunda, ona inanın, <br/>
Kuzey rüzgarının bir bahçeyi harap edişi gibi, <br/>
Sesi tüm hayallerinizi darmadağın etse de...</p><p>Çünkü sevgi sizi yücelttiği gibi, çarmıha da gerer.<br/>
Sizi büyüttüğü ölçüde, budayabilir de...</p><p>En yükseklere uzanıp, Güneş'le<br/>
titresen en hassas dallarınızı okşasa da, <br/>
Köklerinize de inecek, ve onları sarsacaktır, <br/>
Toprağa tutunmaya çalıştıklarında...</p><p>Mısır biçen dişliler gibi sizi kendine çeker; <br/>
Çıplak bırakana kadar döver, harmanlar; <br/>
Kabuklarınızı, çöplerinizi ayıklar, eler...</p><p>Bembeyaz olana kadar öğütür sizi; <br/>
Esnekleşene kadar yoğurur; <br/>
Ve Tanrı'nın İlahi sofrasına ekmek olasınız diye, <br/>
Sizi kendi kutsal ateşine savurur...</p><p>Sevgi bütün bunları, <br/>
Kalbinizin sırlarını bulasınız diye yapar, <br/>
Ve bu biliş, Hayat'ın kalbinin bir cüzünü yaratır...</p><p>Ancak korkunun kıskacında, <br/>
Salt sevginin huzurunu ve hazzını ararsanız, <br/>
O zaman örtün çıplaklığınızı, <br/>
Ve sevginin harman yerine adim atin...</p><p>Adim atin, kahkahaların tümünün olmadığı, <br/>
Sadece gülebileceğiniz mevsimsiz dünyaya, <br/>
Ve ağlayın, ama tüm gözyaşlarınızla değil...</p><p>Sevgi hiçbir şey sunmaz, sadece kendisini, <br/>
Hiçbir şey kabul etmez, kendinde olandan gayri...</p><p>Sevgi sahip çıkmaz, sahiplenilmez de; <br/>
Çünkü sevgi, sevgi için yeterlidir, tümüyle...</p><p>Sevdiğinizde, 'Tanrı benim kalbimde, ' yerine, <br/>
Söyle deyin, 'Ben kalbindeyim Tanrı'nın...'</p><p>Ve sanmayın yön verebilirsiniz sevginin akışına, <br/>
Çünkü sevgi, yolunu kendi çizer, <br/>
sizi değer bulduğunda...</p><p>Sevgi bir şey istemez, tamamlanmaktan başka...</p><p>Fakat seviyorsanız ve ihtiyaçların arzuları varsa, <br/>
Bırakın bunlar sizin de arzularınız olsun...</p><p>Erimek ve akmak, geceye şarkılar sunan bir dere misali, <br/>
Şefkatin fazlasının verdiği acıyı bilip, <br/>
Kendi sevgi anlayışınla yaralanmak, <br/>
Ve kanamak, yine de istekle ve coşkuyla...</p><p>Şafak vakti kanatlanmış bir gönülle uyanmak, <br/>
Ve bir sevgi gününe daha, teşekkürle uzanmak...</p><p>Sessizce çekilmek öğle vakti, sevginin vecdini duymak, <br/>
Akşamın çöküşüyle de, eve huzurla dönmek...</p><p>Ve uyumak, kalbinde sevgiliye bir dua, <br/>
Ve dudaklarında bir şükür şarkısıyla...'
<br>
|
1,914,758 |
Sonbahar Üşümeleri
|
Gonca Özmen
| 7 |
Çamurdan oyuncaklarda dağıldı çocukluğum<br/>
Başağın su sıkıntısında<br/>
Hep ağrıdı yüzüme kazınan bozkır<br/>
Ellerimde buhran, sesimde tenha</p><p>Kimse işitmedi çan çiçeğini<br/>
Topraktaki yangını bilmedi tohum<br/>
Kırmızı soluğunda alev alev bir ırmak<br/>
Ünlemsiz hayatları dolaştı durdu</p><p>Yaban bir kederde kaldı akşamın eğrisi</p><p>Beyazımda hırçın bir tarih bu yüzden<br/>
(Hem sadece beyazı anımsanır kadınların) <br/>
Bu yüzden az pencereli çok yalnızlıklar<br/>
Sonbahar üşümeleri ve saklandığım kuytular
<br>
|
29,776 |
Belkide Söylemiştim
|
Ayten Mutlu
| 7 |
-I-<br/>
bir ay gecesi işte<br/>
yedi yıldız, yedi üşümüş yıldız<br/>
yedi siren çiçeği<br/>
yaralı geyikler gibi çöktü kalbime</p><p>en çok neresinden kırılır rüzgâr<br/>
ay gecelerinin sessizliğinde?<br/>
biriktirirdim yağmuru bulut olsaydım<br/>
tenindeki tuz yüklü gemilerde</p><p>hangi dünyadaydı, neresindeydi<br/>
kanatlı atlarla çıkılan yolculuğun<br/>
demiştin, gelirim yol gitmese de</p><p>bir elmastı kalbim aşkla parlayan</p><p>-II-<br/>
yıldızlardan habersiz, habersiz yıllarımdan<br/>
geliyorsun benimle<br/>
gözlerinde hâlâ o ışık perileri<br/>
dans ediyor içimin çan çiçekleriyle<br/>
hep vardır yeni bir şey, diyorsun<br/>
tende ve ruhta<br/>
yeni bir öpüş, başka bir sözcük<br/>
açılacak bir sayfa</p><p>kederle gülümsüyor çan çiçekleri</p><p>ay geceleri kederle gülümsüyor<br/>
yedi yıldız evinin mercan alevi<br/>
hep ayni yerinde kırılıyor rüzgârın<br/>
söylemiştim, gitme</p><p>duvarların, duvarların içinde<br/>
yıldızlara giden incecik bir yol,<br/>
bundan sana belki söz etmemiştim</p><p>o incecik yoldu senin gülüşün<br/>
hayatımın incelen düğüm yerinde</p><p>bunu sana,<br/>
o yaralı geyikler gecesinde<br/>
belki de söylemiştim
<br>
|
969,435 |
Saat
|
Alaaddin Külcüoğlu
| 8 |
Eski bir saatte <br/>
Bir akrep ve yelkovan yaşardı <br/>
Zaman ve mekandan habersiz <br/>
Dar zamanlarda <br/>
Yelkovan hep akrebi arardı </p><p>Ve akrebi buldukça <br/>
Ona kavuştukça <br/>
Bulmanın sihri kayboldukça <br/>
Çocukça <br/>
Hep bulmaya koşardı <br/>
Eski bir saatte <br/>
Bir akrep ve yelkovan yaşardı <br/>
Zaman ve mekandan habersiz
<br>
|
16,371 |
Dün Gece
|
Mevlana Celaleddin Rumi
| 8 |
Ne güzel geceydi dün gece, ne güzel geceydi:<br/>
Onunla sarmaşdolaş, dudak dudağa,<br/>
talih kapısı ardına kadar açık,<br/>
güneş kucağımızda.</p><p>Ne güzel geceydi dün gece, ne güzel geceydi:<br/>
Şarap tasını her sunuşunda<br/>
diyordu aklına başına al.<br/>
Hani dün gece aklın da tam sırasıydı ya!
<br>
|
31,109 |
Pergel
|
Ömer Hayyam
| 8 |
Sevgili, seninle ben pergel gibiyiz: <br/>
İki başımız var, bir tek bedenimiz. <br/>
Ne kadar dönersem döneyim çevrende: <br/>
Er geç baş başa verecek değil miyiz?
<br>
|
62,370 |
Günün Herhangi Bir Saati
|
Ali Püsküllüoğlu
| 6 |
Bir yıldız, bir karanlık<br/>
düştü şavkı suya.<br/>
Çok değil burada artık<br/>
(ülkem için) gözyaşı<br/>
azıcık, birkaç damla.</p><p>İşte bir gün daha bitti<br/>
çocuğun gözleri doldu.<br/>
Kuyunun suyu çekildi, <br/>
gidip geliyor (gölgem) <br/>
her zaman hiçbir zaman arasında.</p><p>Nerde haziranlar nerde temmuzlar<br/>
açan her gül? <br/>
Bir düş gibi solar<br/>
(saati yürür) çünkü, <br/>
inceden, acıyla.</p><p>Çekilmiş olsam da bir köşeye<br/>
gözlerimi yummuyorum<br/>
hiçbir şeye, <br/>
(hayır, diyorum) hayır<br/>
yüz kez, bin kez ve daha.</p><p>Yok olmaz, biliyorum<br/>
söylenmemiş bir söz bile.<br/>
Gün ışığı mı yitecek<br/>
gece karanlığı mı (diyorum) <br/>
bilinmez ama.</p><p>Bir yıldız, bir karanlık<br/>
işte bir gün daha bitti, <br/>
çok kalmadı sabaha.<br/>
Saati yürüyor günün<br/>
her zamanla hiçbir zaman arasında.
<br>
|
7,082 |
Cemre
|
Yılmaz Erdoğan
| 7 |
gözüme ilişti gözün<br/>
içimde infilak saati!<br/>
yasak baktın nikotin sıcaklığıma,<br/>
bir sigara daha yaklaşıyor bahar...<br/>
ellerin yanında değil,<br/>
gemiler kalkıyor avuçlarından<br/>
bütün limanlara bir telaş,<br/>
yaklaşıyor bahar...<br/>
deniz altında bir zindan düşü,<br/>
ayıp sarılmalar, lanetli öpücükler<br/>
bilinmez bir nemrut esrarı<br/>
arkadaş dağlar gibi korkusuz korkular...<br/>
kekikler yeşeriyor<br/>
yaklaşıyor bahar<br/>
bir deliliğin eşiğinde<br/>
amansız mekansız<br/>
sofrasız<br/>
yani aç, ilaçsız<br/>
ve<br/>
hiçbir şiirin eskitemediği<br/>
gözlerin,<br/>
gözlerimin önünde<br/>
el pençe divan...<br/>
bahar damarı çatladı toprağın<br/>
bir nefes daha yaklaşıyor bahar.!
<br>
|
13,354 |
Şakkul - Arz
|
Cahit Zarifoğlu
| 6 |
Bin desi derinlikte delik bir kalp<br/>
Uzanır ağız<br/>
Siyasal bir avuç hava ister</p><p>Benimle fazla yakınlık kurdun<br/>
Çiçeğim <br/>
Köklerim ateş saplarım zehir<br/>
Yağmur ateş saplarım zehir<br/>
Yağmur sularıyla izler edinmiş tenin<br/>
Benimle çok hayal kurdun artık yaklaş<br/>
İpil ipil miyop bakışın bir kanakışı<br/>
Bu su sarnıcından başla<br/>
Sana verildi emanetim ateşim zehrim<br/>
Benimle çok put kır çiçeğim</p><p>Edisyonkritik<br/>
Bir ses <br/>
Bin desi yer dolması ağırlık<br/>
Havagazından uzanır ağzın<br/>
Siyasal bir ton özgürlük ister</p><p>Arz gittikçe benim ve onun<br/>
Karşılıklı <br/>
Bileyli<br/>
Havada<br/>
Palalarımız<br/>
Hamlesi yaman ilkin bir defne dalı <br/>
Detant <br/>
Hadi oradan-ardından<br/>
Sam füzeleri</p><p>Hilesi hayatı olmuş gördüm ki<br/>
Anam babam kemirilmiş<br/>
Çorbama kireç ekilmiş</p><p>Hamlem zarif<br/>
Vuruşum hayat<br/>
Hilem tay<br/>
Kaçıp dönüşüm şiir</p><p>Arz gitgide benim<br/>
Muharremde temeli atılır güveyliğimin
<br>
|
49,304 |
Yaşamaya Geldim
|
Mahzuni Şerif
| 6 |
Yaşamaya geldim ben de dünyaya<br/>
Elimden kolumdan bağlama beni<br/>
Komşular gidiyor yıldız'a ay'a<br/>
Dağların başında eğleme beni</p><p>Körpecik aklımı kandırma boşa<br/>
İnsanlar benzemez beyinsiz kuşa<br/>
Avareyim diye etme temaşa<br/>
Bir dilim ekmeğe bağlama beni</p><p>Mahzuni nedendir geri kaldığım<br/>
Hakkın olmayanı çalıp aldığın<br/>
Kimse bilmez kimin nasıl olduğun<br/>
Hastayım götürün sağlama beni
<br>
|
2,123,397 |
Validem
|
Abdülhak Hamit Tarhan
| 9 |
Validem ümmiyeydi, ümmiyenin<br/>
Var idi ezberinde birçok ilim. (...)<br/>
Son zamanlar alil olan gözünün<br/>
Gördüğü bir hayal idi ancak<br/>
Ameliyyatı istemez, sevmez,<br/>
Der idi daima; "Ne görmek için? "<br/>
"Bizi görmek için" deyince güler,<br/>
"Sizi duymaktayım, bu kafidir.<br/>
Sağ olun, siz görün bu dünyayı,<br/>
Ben de görmüş gibi olur, gülerim."<br/>
"Gülerim" der de, etseniz dikkat,<br/>
Görünürdü için için giryan.<br/>
Yaşamaktan da bezmiş olmalı ki,<br/>
Sinnini sorsalar, cevaben o:<br/>
"Belki üç yüz yaşındayım" derdi.</p><p>Ölçek: Feilatün mefailün feilün (fa'lün) <br/>
1913
<br>
|
40,241 |
81 Yılında Bir Fotoğraf
|
Ahmet Telli
| 7 |
Göz değil bunlar kesinlikle değil<br/>
irin gibi bir nefret akıyor sadece<br/>
Dudaklar yok burun yok alın yok<br/>
yüzü yok bu mumyalanmış yüzün</p><p>Ölümün rengi gri midir ya da korkunun<br/>
Gri midir insan hayvana benzetilirken<br/>
Uzun ve pis bir sakal sarkıyor<br/>
göğsüme iliştirilen rakamlara</p><p>İşte 81 yılından fotğraf<br/>
albümlere hiç girmeyecek
<br>
|
11,078 |
İstanbul Destanı
|
Bedri Rahmi Eyüboğlu
| 7 |
İstanbul deyince aklıma martı gelir<br/>
Yarısı gümüş, yarısı köpük<br/>
Yarısı balık yarısı kuş<br/>
İstanbul deyince aklıma bir masal gelir<br/>
Bir varmış, bir yokmuş</p><p>İstanbul deyince aklıma Gülcemal gelir<br/>
Anadolu'da toprak damlı bir evde<br/>
Gülcemal üstüne türküler söylenir<br/>
Süt akar cümle musluklarından<br/>
Direklerinde güller tomurcuklanır<br/>
Anadolu'da toprak damlı bir evde çocukluğum<br/>
Gülcemalle gider İstanbul'a<br/>
Gülcemalle gelir</p><p>İstanbul deyince aklıma<br/>
Bir sepet kınalı yapıncak gelir<br/>
Şehzadebaşı'nda akşam üstü<br/>
Sepetin üstünde üç tane mum<br/>
Bir kız yanaşır insafsızca dişi<br/>
Boyuna bosuna kurban olduğum<br/>
Kalın dudaklarında yapıncağın balı<br/>
Tepeden tırnağa arzu dolu<br/>
Sam yeli söğüt dalı harmandalı<br/>
Bir şarap mahzeninde doğmuş olmalı<br/>
Şehzadebaşı'nda akşam üstü<br/>
Yine zevrak-ı derunum<br/>
Kırılıp kenara düştü</p><p>İstanbul deyince aklıma Kapalıçarşı gelir<br/>
Dokuzuncu Senfoniyle kolkola<br/>
Cezayir marşı gelir<br/>
Dört başı mamur bir gelin odası<br/>
Haraç mezat satılmakta<br/>
Bir gelinle güvey eksik yatakta<br/>
Köşede sedef kakmalı tombul bir ut<br/>
Tamburi Cemil Bey çalıyor eski plakta<br/>
Sonra ellerinde şamdanlar nargileler<br/>
Paslı Acem kılıçları<br/>
Amerikan kovboyları<br/>
Eller yukarı</p><p>Ne kadar da beyaz elbiseleri<br/>
Amerikan deniz erleri<br/>
Kocaman bir papatyadan yolunmuşlar gibi<br/>
Sütten duru buluttan beyaz<br/>
Beyazın böylesine ölüm yakışır mı dersin<br/>
Yakışmaz<br/>
Ama harbederken onlara<br/>
Bambaşka elbiseler giydirirler<br/>
Kan rengi, barut rengi, duman rengi<br/>
Kin tutar kir tutmaz</p><p>İstanbul deyince aklıma<br/>
Kocaman bir dalyan gelir<br/>
Kimi paslı bir örümcek ağı gibi<br/>
Gerinir Beykoz'da<br/>
Kimi Fenerbahçe'de yan gelir<br/>
Dalyanda kırk tane Orkinos<br/>
Kırk değirmen taşı gibi dönmektedir<br/>
Orkinos dediğin balıkların şahı Orkinos mavzerle gözünden vurulur<br/>
Denizin içinde ağaçlar devrilir<br/>
Kan çanağına döner dalyanın yüzü<br/>
Camgöbeği yeşili bulanır<br/>
Bir çırpıda kırk Orkinos<br/>
Reisin sevinçten dili dolanır<br/>
Bir martı gelir konar direğe<br/>
Atılan Kolyosu havada yutar<br/>
Bir başkasını beklemez gider<br/>
Balıkçı gülümser tatlı tatlı<br/>
Adı Marikadır bu martının der<br/>
Her zaman böyle gelir böyle gider</p><p>İstanbul deyince aklıma Adalar gelir<br/>
Dünyanın en kötü Fransızcası orda harcanır<br/>
Çalımından geçilmez altmışlık madamların<br/>
Ağzı dili olsa da tenhadaki çamların<br/>
Görüp göreceği rahmeti anlatsa insanların</p><p>İstanbul deyince aklıma kuleler gelir<br/>
Ne zaman birinin resmini yapsam öteki kıskanır<br/>
Ama şu Kızkulesinin aklı olsa<br/>
Galata kulesine varır<br/>
Bir sürü çocukları olur</p><p>İstanbul deyince aklıma<br/>
Tophane'de küçücük bir sokak gelir<br/>
Her Allahın günü kahvelerine<br/>
Anadolu'dan bir sürü fakir fukara gelir<br/>
Kimi dilenecek dilenmesine utanır<br/>
Kiminin elinde bir süpürge peyda olur uzun<br/>
Dudaklarında kirli paslı bir tebessüm<br/>
Çöpçü olmuştur bugüne bugün<br/>
Kiminin sırtında perişan bir küfe<br/>
Kiminin sırtında nakışlı semer<br/>
Şehrin cümbüşüne katılır gider<br/>
Kalın yağlı bir kolana koşulur<br/>
Piyano taşırlar omuz omuza<br/>
Kendinden ağır yükün altında adamlar<br/>
Balmumu gibi erir dururlar<br/>
Sonra kanter içinde soluk alırlar<br/>
Nazik eşya nazik hamallar ister neylersin<br/>
Ama onlar kadar piyanoyu ciddiye alırlar mı dersin<br/>
Nazdan nazik çiniden bilezik eller<br/>
Derken<br/>
Karşı radyoda gayetle mülayim bir ses<br/>
Evlere şenlik Üstad Sinir Zulmettin<br/>
Hacıyağına bulanmış sesiyle esner:<br/>
Gamı şadiyi felek<br/>
Böyle gelir böyle gider</p><p>İstanbul deyince aklıma <br/>
Stadyum gelir<br/>
Güne güneşe karşı yirmibeşbin kişi<br/>
Hepsinin dudağında İstiklal Marşı<br/>
Bulutlar atılır top top pare pare<br/>
Yirmibeşbin kişilik bir aydınlık içinde eririm<br/>
Canım ağzıma gelir sevinçten hilafsız<br/>
İsteseler bir gelincik gibi koparır veririm</p><p>İstanbul deyince aklıma<br/>
Stadyum gelir<br/>
Kanımın karıştığını duyarım ılık ılık<br/>
Memleketimin insanlarına<br/>
Daha fazla sokulmak isterim yanlarına<br/>
Ben de bağırırım birlikte<br/>
Avazım çıktığı kadar<br/>
Göğsümü gere gere<br/>
Ver Lefter'e yaz deftere<br/>
Stadyum gelir <br/>
İstanbul deyince aklıma<br/>
Binlerce insanın aynı anda<br/>
Aynı şeyi duymasından doğan sevincin<br/>
Heybetini düşünürüm<br/>
Birbirine eklenir kafamda<br/>
Binler yüzbinler milyonlar<br/>
Sonra bir mısra havalanır ürkek<br/>
Bir uykuyu cananla beraber uyuyanlar</p><p>İstanbul deyince aklıma<br/>
Yahya Kemal gelirdi bir eyyam<br/>
Şimdi Orhan Veli gelir<br/>
Demindenberi dilimin ucundasın Orhan Veli<br/>
Demindenberi senin tadın senin tuzun<br/>
Senin şiirin senin yüzün<br/>
Yaralı bir güvercin misali<br/>
Başımın üstünde dolanır durur<br/>
Gelir sessizce konar bu şiirin bir yerine<br/>
Neresine mi arayan bulur<br/>
Erbabı bilir<br/>
Deli eder insanı bu şehir deli<br/>
Kadehlerin çınlasın Orhan Veli</p><p>İstanbul deyince aklıma Sait Faik gelir<br/>
Burgaz adasında kıyıda<br/>
Mavi gözlü bir çocuk büyür döne döne<br/>
Mavi gözlü bir ihtiyar balıkçı gencelir küçülür<br/>
İkisi bir boya geldi mi Sait kesilirler<br/>
Bütün İstanbul'u dolaşırlar elele başbaşa<br/>
Ana avrat küfrederler uçan kuşa eşe dosta<br/>
Sivriadada da martı yumurtası toplarlar çilli çilli<br/>
Ziba mahallesinde gece yarısı<br/>
Sabaha Galata'dan geçer yolları<br/>
Maytaba alacakları tutar kahvede<br/>
Zararsız bir deliyi<br/>
Ula Hasan derler gazeteyi ters tutaysun<br/>
Çaktırmadan gazetesini tutuştururlar fakirin<br/>
Sonra oturup sessizce ağlarlar</p><p>İstanbul deyince aklıma <br/>
Sait Faik gelir<br/>
Taşında toprağında suyunda<br/>
Fakirin fukaranın yanıbaşında<br/>
Bir kalem bir bilek bilendikçe bilenir<br/>
Kıldan ince kılıçtan keskin<br/>
Hep iyiden güzelden yana<br/>
Hep kimsesizlerin</p><p>İstanbul deyince aklıma<br/>
Said'in son yılları gelir<br/>
Hey Allahım en güzel çağında Said'e<br/>
Dört beş yıl ömrün kaldı denir<br/>
Sait Sait olur da nasıl dayanır<br/>
Mavi gözlü çocuk boşverir ölüm haberine<br/>
İhtiyar balıkçı pis pis düşünür<br/>
Bir zehir yeşilidir açılır<br/>
Bir yeşil ki ciğerine işler adamın<br/>
Bir yeşil ki kasıp kavurur<br/>
Küçük mavi çocuk<br/>
İhtiyar balıkçı<br/>
Ve dilimize bulaşan zehir yeşili<br/>
İstanbul çalkalandıkça bu denizlerde dipdiri<br/>
Dilimiz yaşadıkça yaşasın Said'in şiiri</p><p>İstanbul deyince aklıma<br/>
Sabiyem gelir<br/>
Sabiyem boynundan büyük bir demetle<br/>
Sarıyer'den gelir Pendik'ten gelir<br/>
Bahar nereden gelirse velhasıl<br/>
Sabiyem oradan gelir<br/>
Ne delidir ne divane<br/>
Aslını ararsan çingenedir<br/>
Tepeden tırnağa güneştir<br/>
Topraktır<br/>
Anadır<br/>
Analar içinde bir tanedir<br/>
Biri sırtında biri memesinde biri karnında<br/>
Karnı her daim burnundadır<br/>
Canını mendil gibi takar dişine<br/>
Yürekten birşeyler katar işine<br/>
Bir ucundan girer şehrin ötekinden çıkar<br/>
Alçakgönüllüdür Sabiyem<br/>
Hem maşa satar, hem göbek atar<br/>
Ver bir çeyrek güzelim der<br/>
Neyse halin o çıksın falin<br/>
Canı çıkar Sabiyemin falı çıkmaz<br/>
Sonra anlatır dün gece başına gelenleri<br/>
Görürüm üryamda bir sarı yılan<br/>
Cenabet uğraşır durur benimlen<br/>
Uyanır bakarım benim bebeler<br/>
Yatağın ucuna kaymış<br/>
Ayağımın parmaklarını emer</p><p>İstanbul deyince aklıma<br/>
Bir basma fabrikası gelir<br/>
Duvarları uzun masaları uzun sobaları uzun<br/>
Dal gibi dalyan gibi kızlar çalışır bütün gün ayakta<br/>
Kanter içinde mahzun<br/>
Yüzleri uzun elleri uzun günleri uzun<br/>
Fabrikada pencereler tavana yakın<br/>
Al topuklu beyaz kızlar dalga geçmeyin<br/>
Dışarda ağaçlar dizi dizi<br/>
Duvarlar duvarlar uzun duvarlar<br/>
Niçin ağaçlardan ayırdınız bizi<br/>
Dışarda tarlalar turuncu asfalt mosmor<br/>
Dışarda dışarda dışarda<br/>
Mevsim gürül gürül akıp gidiyor<br/>
Ondokuz yaşında Eyüplü Gülsüm<br/>
Dalmış beyaz köpüklü akışına ipeklilerin<br/>
Kötü kötü düşünüyor<br/>
İpeğin akışına doyum olmaz<br/>
Ama gel gör ki ipekli emprimeden oğlana don olmaz<br/>
Bir top Amerikan bezi sakız gibi beyaz<br/>
Bir top Amerikandan neler çıkmaz<br/>
Perdeler yatak çarşafları çoluğa çocuğa çamaşır<br/>
Sakız gibi ağarmış bir top Amerikan bezi<br/>
Gülsüm'ün gözleri kamaşır<br/>
Üçüncü oğlanı doğururken Gülsüm<br/>
Bir top Amerikana hasret sizlere ömür<br/>
Gülsüm'lerin sürüsüne bereket<br/>
Yerine bir Gülsüm'cük bulunur elbet<br/>
Gider Gülsüm gelir Gülsüm<br/>
Azrail ettiğin bulsun</p><p>İstanbul deyince aklıma<br/>
Ağzına kadar soğan yüklü bir taka gelir<br/>
Sülyen kırmızısı üstüne zehir gibi yeşil<br/>
Samsun'dan Sürmene'den Sinop'tan<br/>
Yaz demez kış demez mutlaka gelir<br/>
Kirli yelkeninde yeni bir yama<br/>
Demirinin pası gelir dilime<br/>
Nabzımda duyarım motorunun hızını<br/>
Canımın içine sokasım gelir<br/>
İri kalçaları pullu denizkızını</p><p>İstanbul deyince aklıma<br/>
Takalar gelir<br/>
Alçakgönüllü kalender<br/>
Ya Peleng-i Deryadır adları ya Şimşir-i Zafer<br/>
İstanbul deyince aklıma<br/>
Koca Sinan gelir<br/>
On parmağı on ulu çınar gibi<br/>
Her yandan yükselir<br/>
Sonra gecekondular gelir ardısıra<br/>
İsli paslı yetim<br/>
Eyy benim dev memesinde cüceler emziren <br/>
acayip memleketim
<br>
|
36,634 |
Dayan Ha Yıkılma
|
Enver Gökçe
| 5 |
Acı <br/>
Bir <br/>
Rüzgardır <br/>
Eser <br/>
Dağlardan <br/>
Ovalardan <br/>
Kapkara <br/>
Kanını <br/>
Kurutur <br/>
Yoksulların <br/>
Sonra <br/>
Kıtlık <br/>
Pahalılık <br/>
Ve <br/>
Faşizm <br/>
Dayan <br/>
Ha <br/>
Yıkılma... <br/>
Ülkemiz <br/>
Yoksul <br/>
Ülkemiz <br/>
Fakir <br/>
Ve <br/>
İşçiler <br/>
Öğrenciler <br/>
Düşer <br/>
Yanyana <br/>
Düşer ya <br/>
Vatanın <br/>
Bir <br/>
Yanı da <br/>
Ölür. <br/>
Ve Şahin Aydın <br/>
Kerim Yaman <br/>
Böyle <br/>
Düşüyorsa <br/>
Bir <br/>
Bir <br/>
İnsan <br/>
Daha <br/>
Özgür <br/>
Olsun <br/>
Diyedir.
<br>
|
896 |
Tarihçe
|
Yılmaz Erdoğan
| 7 |
önce <br/>
hain bir uykunun sevimsiz sabahı<br/>
gibi sıradan mahmur,<br/>
aynı sabahın<br/>
ilk sıcak çayı gibi ferah<br/>
bir karşılaşma...<br/>
-merhaba!</p><p>sonra güzel<br/>
ve en sıcak gülüşmelerin ev sahibi<br/>
bir yüz..<br/>
-görüşürüz!</p><p>derken <br/>
sanki elin elimde<br/>
kem gözlere kedere<br/>
dünya güzeli sohbetler<br/>
-ara beni!</p><p>ardından<br/>
derimizin altına sızan<br/>
hani katiyen rakı içme mecburiyeti çağrıştıran<br/>
bir korku ki<br/>
-eyvah!</p><p>ve şimdi<br/>
kalbimi karanlıklarda hançerleyen<br/>
aklımı başımdan eyleyen<br/>
çok uzun yollarda<br/>
hiç uykulu otobüs saatleri gibi<br/>
acıtan<br/>
kanatan<br/>
yani korktuğumuz<br/>
yani başımıza gelen<br/>
büyüdükçe büyüleyen<br/>
aşk...<br/>
-seni seviyorum!</p><p>şimdi sen<br/>
kalbimin közünde kıvılcım kıvamında<br/>
ağrıyan...
<br>
|
3,965 |
Telgrafhane
|
Melih Cevdet Anday
| 6 |
Uyuyamayacaksın<br/>
Memleketinin hali<br/>
Seni seslerle uyandıracak<br/>
Oturup yazacaksın<br/>
Çünkü sen artık o eski sen değilsin<br/>
Sen simdi issiz bir telgrafhane gibisin,<br/>
Durmadan sesler alacak<br/>
Sesler vereceksin<br/>
Uyuyamayacaksın<br/>
Düzelmeden memleketinin hali<br/>
Düzelmeden dünyanın hali<br/>
Gözüne uyku girmez ki<br/>
Uyumayacaksın<br/>
Bir sis cani gibi gecenin içinde<br/>
Ta gün ışıyıncaya kadar<br/>
Vakur metin sade<br/>
Çalacaksın.
<br>
|
9,394 |
Bu Yağmur
|
Necip Fazıl Kısakürek
| 9 |
Bu yağmur... bu yağmur... bu kıldan ince<br/>
Nefesten yumuşak yağan bu yağmur...<br/>
Bu yağmur... bu yağmur... bir gün dinince.<br/>
Aynalar yüzümü tanımaz olur.</p><p>Bu yağmur kanımı boğan bir iplik<br/>
Tenimde acısız yatan bir bıçak<br/>
Bu yağmur yerde taş ve bende kemik<br/>
Dayandıkça çisil çisil yağacak.</p><p>Bu yağmur delilik vehminden üstün; <br/>
Karanlık kovulmaz düşüncelerden.<br/>
Cinlerin beynimde yaptığı düğün<br/>
Sulardan, seslerden ve gecelerden.
<br>
|
19,390 |
Hüzünlü Pazar
|
Ataol Behramoğlu
| 5 |
Hüzünlü pazar, beyaz meleklerin ilahiler söylediği<br/>
Aşkın güzelce yıkandığı, sımsıkı kefenlendiği</p><p>Yaz geçmiş, gelip çatmış bağbozumu vakti<br/>
Genç kızların mutluluğu bir mevsim daha ertelediği</p><p>Hüzünlü pazar, geçmiş pazarların anısıyla kavuniçi<br/>
Çocukların hep kursaklarında kalan sevinci</p><p> <br/>
Ataol Behramoğlu
<br>
|
2,133,901 |
Rosa Mystica
|
Oscar Wilde
| 9 |
Requiescat <br/>
O çok yakında, yavaşça yürü <br/>
O burada, altında karın <br/>
Usulca konuş, büyüdüğünü <br/>
Duyabilir papatyaların </p><p>Altın sarısı o parlak saçlar <br/>
Hastalıktan sararmış solmuş <br/>
O körpecik o küçücük şey <br/>
Toza toprağa belenmiş </p><p>Kar gibi ak, hem benziyor zambağa <br/>
Öylesine güzel öylesine hoş <br/>
Bir kadın olduğunun farkına <br/>
Varmadan büyüyüp serpilmiş </p><p>Bir tabut tahtası, ve ağır bir taş <br/>
Düşmüş göğsünün üzerine <br/>
Kalbim daha fazla dayanamaz <br/>
O ölmüş öylece yatıyor yerde </p><p>Duyamaz artık, huzur içinde yatsın, <br/>
Duyamaz şiirlerimi şarkılarımı <br/>
Gömüldü kaldı burada hayatım <br/>
Yığın üzerime kara toprağı
<br>
|
63,887 |
Nedamet
|
Rüştü Onur
| 8 |
Tanrım açamadık içimizi<br/>
Artık buluşmamız mahşere kaldı.</p><p>Ne yelken ne gemi var limanda<br/>
Kaçmak bir uzun sefere kaldı.</p><p>Mercan bir sahildeymiş gemiler<br/>
Bulmak kasvetli günlere kaldı.
<br>
|
53,309 |
Annem Uçurum Doğuracak
|
Çiğdem Sezer
| 7 |
böyle yalnız böyle iyi<br/>
bir öyküyü yeni baştan okur gibi<br/>
yeniden başlar gibi denize<br/>
ama hiç bilmediğim bir denize<br/>
yeniden başlar yeniden okur gibi<br/>
derindeki sözcükleri</p><p>bana bir kazma bana bir<br/>
bıçak. suyu ikiye bölüp boğacak<br/>
bildiğim tüm öyküleri</p><p>böyle dilsiz böyle iyi<br/>
ölsem öldüğüm bilinir, kaldım<br/>
kapılar üstüme kilitli<br/>
gövde mi tin mi öykünün kirli mendili</p><p>bana bir kazma bana bir bıçak<br/>
bendeki uçurumu rüzgara bırakacak</p><p>uçurum dedim de bir avuç kum<br/>
hiçbir rüzgara bırakamadığım</p><p>iyiyim iyiyim iyi<br/>
bir öykü gibi başı sonu belli<br/>
hayatın kırık sandalyesine<br/>
yerleştirip sözcükleri<br/>
kurguluyorum evreni</p><p>böyle yalnız böyle suskun böyle iyi<br/>
gömdüm mü bir de sözcükleri...</p><p>bana bir kazma bana bir bıçak<br/>
konuşsam annem uçurum doğuracak
<br>
|
42,067 |
Susar Kâinat
|
Abdurrahim Karakoç
| 7 |
Adlî İlâhî’den sual eylesem<br/>
Kapanır dudaklar, susar, söylemez...<br/>
Acep hangi meyve helâldir desem<br/>
Sararır yapraklar, susar, söylemez...</p><p>Munis bir merakım, mağrur bir merak<br/>
Tohum bir merakım, yağmur bir merak<br/>
Maden bir merakım, çamur bir merak<br/>
Utanır topraklar, susar, söylemez...</p><p>Karlı dağlar uykuya mı yattı ki<br/>
Geçitleri haydutlar mı tuttu ki<br/>
Deli rüzgâr dilini mi yuttu ki<br/>
Ormanlar-ırmaklar, susar, söylemez...</p><p>Desem ki adalet, hürriyet var mı? <br/>
İnananlar inancını yaşar mı? <br/>
Yoksa zulüm-zillet boydan aşar mı? <br/>
Kararır şafaklar, susar, söylemez...</p><p>Bir yemine çeksem gök yere değer<br/>
Âlem söz orucu tutarmış meğer<br/>
Balıklar başını önüne eğer<br/>
Sallanır kavaklar, susar, söylemez...</p><p>(Yasakllı Rüyalar)
<br>
|
60,228 |
Yarından Tezi Yok
|
Arif Damar
| 7 |
Ben yalnız tarla da mı başak<br/>
Deniz de mi balığım yoksa<br/>
Bu esen yel ne biçim yel <br/>
Yapraktan sudan <br/>
Poyraza mı dönüştü hava<br/>
Kötü günler mi geçti<br/>
Ben görmeyeli <br/>
Ben de acılar mı kattım acıya<br/>
Bu yol o yol değil mi söyleyin N'olur<br/>
Gittiğim yol <br/>
Giden yol <br/>
HÜRLÜĞÜN YOLU
<br>
|
102,499 |
Dünyayı Gezdim Dolaştım
|
Aşık Paşa
| 7 |
Dünyayı gezdim dolaştım<br/>
Ayrılık gibi dert olmaz<br/>
Tatlı canımdan usandım<br/>
Ayrılık gibi dert olmaz</p><p>Kaçan döndüm yâre baktım<br/>
Çözümden kanlı yaş döktüm<br/>
Gezdim her belayı çektim<br/>
Ayrılık gibi dert olmaz</p><p>Hilal kaşı keman değil<br/>
Zülfü ahir zaman değil<br/>
Be yarenler yalan değil<br/>
Ayrılık gibi dert olmaz</p><p>Kullar başına gelmesin<br/>
Kimse göz yaşın silmesin<br/>
Hak, düşmanıma vermesin<br/>
Ayrılık gibi dert olmaz</p><p>Bana inanmayan varsın<br/>
Aşık'ın yüreğin yarsın<br/>
Neler çektiğini görsün<br/>
Ayrılık gibi dert olmaz
<br>
|
22,103 |
Nasıl Olduysa...
|
Attila İlhan
| 7 |
nasıl olduysa birden adımı unuttum<br/>
adını unuttuğum o sıcak şehirde<br/>
yıldız alacası yüzen bir zakkum<br/>
yanımda o hayal kız ikide birde<br/>
yolumu gözlerine bakıp bulduğum</p><p>sahi ben ne hırçın bir çocuktum<br/>
ele avuca sığmaz aklı fikri şiirde<br/>
mısra mısra başımı belaya soktum<br/>
İzmir cezaevi dokuzyüz kırk bir'de<br/>
kaşla göz arası liseden kovuldum</p><p>inanmakta geç sevmekte çabuktum<br/>
bazen yaşadıklarım aklıma gelir de<br/>
kaç kere umutsuzluğun yolunu tuttum<br/>
istenmeyen adam hemen her devirde<br/>
hemen her devirde ateşten bir buluttum</p><p>binlerce umuttan belki bir umuttum
<br>
|
3,759 |
Tahammül Mülkünü Yıktın
|
Nedim
| 8 |
Tahammül mülkünü yıktın Hülâgû Han mısın kâfir<br/>
Aman dünyayı yaktın ateş-i sûzân mısın kâfir</p><p>Kız oğlân nâzı nâzın şehlevend âvâzı âvâzın<br/>
Belâsın ben de bilmem kız mısın oğlân mısın kâfir</p><p>Ne ma’nâ gösterir duşundaki ol âteşin atlas<br/>
Ki ya’ni şule-i cansuz-ı hüsn ü ân mısın kâfir</p><p>Nedir bu gizli gizli âhlar çâk-i giribânlar<br/>
Aceb bir şûha sende âşık-ı nâlân mısın kâfir</p><p>Sana kimisi cânım kimi cânânım deyü söyler<br/>
Nesin sen doğru söyle cân mısın cânân mısın kâfir</p><p>Şarâb-ı âteşinin keyfi rûyun şul’elendirmiş<br/>
Bu haletle çerâğ-ı meclis-i mestân mısın kâfir</p><p>Niçin sık sık bakarsın öyle mirât-ı mücellâya<br/>
Meğer sen dahi kendi hüsnüne hayrân mısın kafir</p><p>Nedim-i zârı bir kâfir esir etmiş işitmiştim<br/>
Sen ol cellâd-ı din, ol düşmen-i îmân mısın kâfir
<br>
|
Subsets and Splits
No community queries yet
The top public SQL queries from the community will appear here once available.