question
stringlengths 13
90
| choice1
stringlengths 20
254
| choice2
stringlengths 20
304
| choice3
stringlengths 20
332
| choice4
stringlengths 20
332
| answer
int64 0
3
|
---|---|---|---|---|---|
ağır basar yeğni kalkar | Bir iş yapılırken ne kadar güçlük çekildiğini, o işi başarmış olan bilir; başarılmış olan bu işten yararlanan bilmez. | Bilgili kimselerin bulunmadığı yerde cahil kişi bilgiçlik taslar. | Ağırbaşlı olan, herkesten saygı görür, ağırbaşlı olmayana ise kimse değer vermez. | Görüştüğün kimseyi ağırlayacak, onun istediklerini yapacak durumda olmayabilirsin ama tatlı dille onun gönlünü hoş edebilirsin. | 2 |
ağır git ki yol alasın | Doğru dürüst yapılması istenen iş uzun zaman ister. | Olumlu bir sonuç elde etmek için, tek bir girişimle yetinmemeli, o işe devam edilmelidir. | Bir işte başarılı olmak isteyen kimse, ağır ağır ama güvenilir adımlarla yürümelidir. | Bir iş yaparken ayrıntıları ve sonuçları iyice düşünülmelidir. | 2 |
ağır kazan geç kaynar | 1) Meydana gelmemiş bir olayın yankısı olmaz. 2) Bir gürültü kopmadan önce belirtileri görülür. | 1) Yazın güneş altında çalışan, ailesinin kışlık ihtiyacını kazanır. 2) Gençliğinde çok çalışıp varlık edinen hastalığında veya ihtiyarlığında rahat eder. | 1) Göz alıcı giysi giyen güzele hemen istekli çıkar. 2) Bir işin yapılışıyla uzaktan bile olsa ilgisi bulunan kimse, o iş üzerindeki eleştirileri üzerine alır. | 1) Kalın kafalı insan bir konuyu zor anlar. 2) Tembel olan işi geç yapar. | 3 |
ağır ol da molla desinler | Hırslı ve pinti insan her zaman zararlı çıkar. | Ağırbaşlı olan, herkesten saygı görür, ağırbaşlı olmayana ise kimse değer vermez. | Ağırbaşlı davranan itibarlı olur. | Değerli kimselere sataşan çok olur. | 2 |
ağır otur ki bey (ağa, molla) desinler | Çağrıldığın yere gitmekten çekinme, gelme denilen yere de gitme, orada sana ilgi göstermezler. | Yumuşak huylu kimseye her istenilen kolaylıkla yaptırılabilir. | Sana sert davranana sen yumuşak davran. | Ağırbaşlı ol ki büyüğümüz diye sana saygı göstersinler. | 3 |
ağır taş yerinden oynamaz | Ağırbaşlı insan kimsenin oyuncağı olmaz, onu yıpratmaya kimsenin gücü yetmez. | Güzel şeylerin çevresinde, ondan yararlanmak isteyen asalaklar dolaşır. | İşini iyi bilen kişiye zorlama gerekmez. | Yaptığınız iş, edindiğiniz şey az olabilir ancak temiz ve iyi olmalıdır. | 0 |
ağır yongayı yel kaldırmaz | Sonunu düşünmeksizin aklına eseni yapan, herkese sataşan kimse bu davranışının büyük zararlarını görür. | Ağırbaşlı kimseye ufak tefek olaylar etki edemez, zarar veremez. | Kötü asıllı şey ve kişi iyiye dönmez. | Ağırbaşlı davranan itibarlı olur. | 1 |
ağız yer, yüz utanır | Bir kimsenin oturduğu yerin durumu, onun kişiliğini belli eder. | Armağan alan, armağanı verenin isteğini yerine getirmemeye çekinir ve mutlaka yapmaya çalışır. | İç güveyisi misafir gibidir, evdekiler sürekli olarak onu ağırlamaya çalışır ve bu durumdan da rahatsız olurlar. | Sağır, yanında konuşulan şeyleri işitmez ama konuşanların durumuna bakarak ve anladığını sanarak bir şeyler yakıştırıp söyler. | 1 |
ağızdan burun yakın, kardeşten karın yakın | Bir insanın ne durumda olduğu yüzünden anlaşılır. | Kişi, zararlı bir eylemin sözünü etmekle kendisini zarara sokmuş olmaz. | İnsanın kendi yararı her şeyden önemlidir. | Geçim sıkıntısı içinde bulunan kişi geçinebilmek için her yolu dener, her işi yapar, canı yanan kişi de sonunu düşünmeden ağzına geleni söyler. | 2 |
ağlama ölü için, ağla deli için | Yakınlarından biri ölenin acısı zamanla küllenir ancak bir yakını deli olanın acısı hiçbir zaman dinmez. | Olan olmuş, iş işten geçmiş, artık yapacak bir şey yok. | Bir felaket meydana geldiği anda büyük bir tepki ve panik yaratır, daha sonra durumun eski ağırlığı kalmaz. | Yasak yüzünden işi aksamış kimse yasağın kalkmasına sevinir. | 0 |
ağlamak para etmez | Üzülmenin yararı olmaz. | Yakınlık kurduğumuz kimsenin sağlama olanağı bulunmayan şeyi, ondan beklemeden kendimiz elde etmeye çalışmalıyız. | Beğenmediğimiz bir kişinin yerine öyle birisi gelir ki eskisini aratır. | Bugün birinin başına gelen kötü bir durum, daha sonra başka birinin de başına gelebilir. | 0 |
ağlamakla yâr ele girmez | Yitirilen değerli kimsenin, elden çıkan değerli şeyin yeri boş kalmaz. | Düşmana karşı her zaman uyanık davranmak gerekir. | Kimse kimsenin yerine ölemez. | Kişi çok sevdiği şeye yalnızca özlemini çekmekle kavuşamaz, onu elde etmenin yollarını bulmalıdır. | 3 |
ağlamayan çocuğa meme vermezler | Ortaya atılan bir söz çok çabuk yayılır. | Yoksul olan buna üzülmemelidir, küçücük bir şey bile en büyük ihtiyacı gidermeye yeter. | Hakkını aramasını bilmeyen kimsenin işi görülmez. | Çıkarına düşkün kimselerin arkadaşlığı işi bitinceye kadardır. | 2 |
ağlar gözden, sahte sözden kendini sakın | İnsan olan, bir kimseden gördüğü iyiliğin altında kalmaz. | Deli, sır saklamasını bilmediği için haberin doğrusu ondan alınır. | Başkalarının görev ve yetkilerine karışmak ahmaklıktır. | Kendini acındıranlardan kork. | 3 |
ağlarsa anam ağlar, başkası (kalanı) yalan ağlar | Bir insan ne kadar çok çalışırsa o kadar kötü düşünceden ve kötülük yapmaktan uzak olur. | İnsanın sıkıntısını yürekten paylaşan yalnızca annesidir, diğerlerinin üzülmesi yüzeyseldir. | Kişi kiminle arkadaşlık ederse ondan kendisine birtakım huylar geçer. | Kişi yalnızca kendi kazancına güvenmeli, başkasının yardımını beklememelidir. | 1 |
ağlatan gülmez | Varlık, kişiye yüksekten atma ve varlığını artırma gücü verir; yokluk ise ancak sızlanmaya, yakınmaya yol açar. | Tanrı, rahat bir yaşam veya yetenek kısmet etmemişse kulun elinden bir şey gelmez. | Kişi yaşlandığında olgunlaşmayıp akılsız kalmışsa çocukça işler yapar. | Başkalarına zulmeden kimsenin kötülüğü yerde kalmaz, kendisine döner, o da ağlar. | 3 |
ağlayanın malı gülene hayretmez | Zamanın elverişli olup olmadığına bakmadan yardıma gelenleri bulunan iş sahibine ne mutlu. | Kişi nasıl birisiyse ona uygun biçimde davranılır. | Birinden haksız olarak alınan mal, alana yarar sağlamaz. | Ele geçeceği, ortaya çıkacağı daha belli olmayan şey için önceden hazırlık yapmak doğru değildir. | 2 |
ağlayıp da gözden mi olayım? | Meseleyi büyütüp sıkıntıya girmek gereksiz. | Talihsizin işleri ters gider, bağına yağmur yerine taş veya dolu yağar. | Büyük şeyler beklenen bir işten önemsiz bir sonuç alındığında söylenen bir söz. | Her durumu meydana getiren bir etken vardır. | 0 |
ağrılardan göz ağrısı, her kişinin öz ağrısı | Büyük gereksinimlerde çok fedakârlık yapmak gerekir. | İnsan olan, bir kimseden gördüğü iyiliğin altında kalmaz. | Herkesi en çok ilgilendiren kendi derdidir. | Her fırsattan yararlanarak bayrammış gibi davrananlara ve her şeyi eğlenceli yönden alanlara söylenen bir söz. | 2 |
ağrısız baş mezarda gerek | Herkesin bir sıkıntısı vardır, bu sıkıntılar ancak ölümle biter. | Ne söylediği anlaşılmaz, söylediği şeylere önem verilmez. | Annenin acı sözü çocuğuna ağır gelmez. | Bir kimsenin durumu, içinde bulunduğu yaşayış şartları başkalarınca gereği gibi bilinemez. | 0 |
ağustosta gölge kovan zemheride karnın ovar | Bir işi, kimsenin karışamayacağı ve bozamayacağı biçimde bitirmek için yetkili kişilerin en büyüğü ile görüşüp anlaşmak gerektir. | Elinde fırsat varken geleceğini sağlamaya gayret göstermeyip eğlenceye, keyfe dalan kimse sonunda aç kalır ve perişan olur. | Almayacağın bir şeye alacakmışsın gibi yakın ilgi gösterme, işinde çalıştırmayacağın kimseye çalıştıracakmışsın gibi umut verme. | Ölen bir kimse dirilemeyeceği gibi elden çıkan bir şey de bir daha ele geçmez. | 1 |
ağustosun yarısı yaz yarısı kıştır | Mart ayındaki şiddetli soğuklarda insanlar ellerine geçen her şeyi yakmak zorunda kalırlar. | Ağustos ayının ortalarında yaz sıcakları azalır, serinlik başlar. | Yolculuğa gece değil sabah erken çıkılmalıdır. | İyi verim alabilmek için üstünkörü olsa bile tarlayı zemheride sürmek gerekir. | 1 |
ağzına vur, lokmasını al | Değersiz, kötü kimselerle ilişki kuranlar kötü huylar edinirler. | Yumuşak huylu kimseye her istenilen kolaylıkla yaptırılabilir. | Zor bir işe giren onun bütün sıkıntılarıyla karşılaşabilir. | Zor kullanan kişilere çok güçlü sanılan kimseler bile boyun eğer. | 1 |
ağzından hayır çıkmazsa bari şer söyleme | Lehte konuşmuyorsun, hiç olmazsa aleyhte de konuşma. | Kişi nasıl birisiyse ona uygun biçimde davranılır. | Büyüklerinin sözünü tutmayıp onların gösterdikleri yoldan gitmeyenler toplum içinde ziyan olup giderler. | Üzülmenin yararı olmaz. | 0 |
ah alan onmaz | İş yapmaya korkan tüccar, kendisini zarardan korur ancak kazanç da sağlayamaz. | Kötülük ettiği için beddua alan iflah olmaz. | Deli, kendisiyle arkadaşlık edenin başına çeşit çeşit dert açar. | Kimse kimsenin yerine ölemez. | 1 |
ah yerde kalmaz | Emek vermeden beklenen bir sonuca erişilmez. | Beğenmediğimiz bir kişinin yerine öyle birisi gelir ki eskisini aratır. | Kötülük cezasız kalmaz. | İlerisi düşünülmeden söylenen söz insanın başına dert açabilir. | 2 |
ahbap kusuruna bakan ahbapsız kalır | Yoksul kimse geçici olarak bile iyi bir duruma gelse herkese yüksekten bakar, kimseye selam bile vermez olur. | Yaptığınız iş, edindiğiniz şey az olabilir ancak temiz ve iyi olmalıdır. | Dostların ufak tefek kusurlarına bakmamak gerekir. | Bir kimsenin durumu, içinde bulunduğu yaşayış şartları başkalarınca gereği gibi bilinemez. | 2 |
ahmağa yüz, abdala söz vermeye gelmez | İyi bir durumdayken kötü duruma düşen kimse, başına aynı durum gelen kimsenin derdini iyi anlar. | İş yaparken acele eden şaşırır, işini bitiremez. | Düşmanını yenemiyorsan ona hoş görünmeye çalışarak kötülüğünden kendini koru. | Ahmağa gereğinden çok ilgi gösterir, abdala gereğinden çok söz hakkı verirseniz sizi çok uğraştırır. | 3 |
ahmak gelin yengeyi halayığı sanır | Pintinin yemeye kıyamayarak biriktirdiği malı, sağlığında gücünün yetmediği kişiler, öldükten sonra da mirasçıları bol bol yerler. | Akılsız kişi, başkalarının eğlence programlarında bir aksama olmasın diye çabalar. | Güzel bir şey, onu isteyen ve elde edecek gibi görünenin değil kısmeti olanın eline geçer. | Ahmak kimse kendisini koruyup gözeten kişiye hizmetine verilmiş biri gözüyle bakar ve saygısız davranışlarıyla onun gönlünü kırarak hizmetinden yoksun kalır. | 3 |
ahmak misafir ev sahibini ağırlar | Başkalarının görev ve yetkilerine karışmak ahmaklıktır. | Ancak büyük fedakârlıklarla elde edilebilecek güzel bir şey, fedakârlık yapılmadan elde edilemez. | Anlaşılmayacak bir şey yok, hesap ortada, açık. | Edepsizin yaptığı işlerin yapılmaması gereken işler olduğunu düşünmekle doğru yolu bulmuş, böylece edebi edepsizden öğrenmiş olursun. | 0 |
ak akçe kara gün içindir | Canlıların güçleri, gelişmelerine yarayan şeylerle artar. | Her davranış para harcamaya bağlıdır. | Ortaklaşa kullanılan bir mal, kimi zaman baba ile oğlu arasında bile kavgaya neden olur. | Çalışarak kazandığımız para, dar zamanımızda bizi sıkıntıdan kurtarır. | 3 |
ak gün ağartır, kara gün karartır | Birisine karşı tutumumuz ne olursa olsun doğruyu söylemeliyiz. | Mutlu bir yaşayış kişiyi dinç kılar, mutsuz bir yaşam ise yıpratır. | Her insan veya yaratık az çok soyuna benzer. | Kişi ne kadar aşağılık olursa olsun, kendini benimseyip koruyana kötülük etmez. | 1 |
ak koyunu gören içi dolu yağ sanır | Bir işin sonunun nasıl olacağı şimdiki gidişinden belli olur. | Bir şeyin dış görünüşüne bakarak içinin de öyle olduğunu sananlar yanılırlar. | Şaka yaparken bile incelikten ayrılmamak gerek. | Kendisine çok büyük kötülük de yapsa insan kardeşinden vazgeçemez. | 1 |
ak koyunun kara kuzusu da olur | Meseleyi büyütüp sıkıntıya girmek gereksiz. | İnsan gençliğinde yaptığı şeylerin çoğunu yaşlandığında yapamaz ve gençliğin ne denli değerli olduğunu o zaman anlar. | İyi bir ailenin çocuğu kötü de olabilir. | Tanrı kimseyi kimseye, en yakınlarına bile muhtaç etmesin. | 2 |
ak köpeğin (itin) pamuk pazarına (pamuğa, pamukçuya) zararı vardır | Kötü şey, görünüşte iyi şeye benziyorsa iyi şeyin değeri azalır. | İki kişi ile yapılması gereken bir işi tek kişi ile yapmaya kalkışmak yanlıştır. | Bir çocuk, annesinin değerini ancak kendisi de çocuk sahibi olduktan sonra anlar. | Bir kimse kimi zaman tedbirsizliği yüzünden öyle yanlış iş yapar, başını öyle derde sokar ki böyle bir kötülüğü başkaları ona yapamaz. | 0 |
akacak kan damarda durmaz | Bir kimse, kendisinden üstün bir başkasının da olabileceğini bilmelidir. | Kişi sonunda kendi karakterini, aslını, düşüncesini atalarına benzer biçimde ortaya koyar. | Kişi, alın yazısında olanla kesinlikle karşılaşır. | İnsanın bu dünyada yaptığı bir iyiliğin ahirette karşılığını göreceği düşünülür. | 2 |
akara kokara bakma çuvala girene bak | İşe yaramaz da olsa her şeyin isteklisi bulunur. | Yorucu olmayan işlerde kendisinden yararlanılamayan kişi, ağır işlere koşulur. | Başka birine yaptırabileceğin tehlikeli işe kendin girişme. | İyi, kötü deme; mal ve para biriktir. | 3 |
akarsu pislik tutmaz | İnsanların kazançlarına, rızıklarına engel olanlara bir gün aynı şeyler yapılır. | Sen bir kimse için fedakârlıkta bulunursan o da senin için fedakârlıkta bulunur. | İnsanın sıkıntısını yürekten paylaşan yalnızca annesidir, diğerlerinin üzülmesi yüzeyseldir. | Bir insan ne kadar çok çalışırsa o kadar kötü düşünceden ve kötülük yapmaktan uzak olur. | 3 |
akarsuya inanma, eloğluna dayanma | İyilik edeyim derken kimseyi memnun edemedi. | Akışı ne kadar yavaş olursa olsun akarsuya girmek tehlikelidir, eloğluna güvenmek de doğru değildir, insanı zarara sokabilir. | Yaşam kavgası vermeyi bilen ne yapar yapar rızkını çıkarır. | Dost sandığın birtakım kimseler sana kolaylıkla kötülük edebilirler. | 1 |
akçe akıl öğretir, don yürüyüş | İmkânların fazlalığı insanların iyi işler yapmasını kolaylaştırır. | Bir insan bir şeyi ne kadar iyi bilirse bilsin, gene de onu kendisinden daha iyi bilen bulunabilir. | İnsan en değerli malının karşılıksız olarak elinden gideceğini bilse onu yok denecek kadar az bir paraya satar. | Kötülük, kötülük yapılarak düzeltilmez ancak iyilik yapılarak ortadan kaldırılır. | 0 |
akı karası geçitte belli olur | Bir iddiadaki doğruluk ancak deney veya sınav sonucunda belli olur. | Basit bir çevrede yaşayan, önemsiz bir görevde çalışan her yönden değerli olan kişi önemsiz bir görevde çalışıyorsa yeteneklerini tam olarak gösteremez, bundan dolayı değeri anlaşılmaz. | Mert adamın ağzından çıkan söz demire kazınmış çentik gibi kalıcı olur; dediğini yapar, sözünden dönmez. | Öğrenim görmüş olsalar bile bazıları eğitilmemiş gibi davranabilirler. | 0 |
akıl (göz) var, izan (mantık, yakın) var | İnsan doğru veya yanlış her şeyi söyleyebilir. | 1) Herhangi bir şey bilgiye ve mantığa dayalı olarak yapılmalıdır. 2) Her şey ortadadır. | Bir sözün yalan olduğu, bir ödevin yapılmadığı bir süre sonra gerçekleşen olaylarla anlaşılır. | Gerçek neyse aynen belirtilmelidir. | 1 |
akıl akıl, gel çengele takıl | Herkesin kendi yarattığı şey çirkin de olsa gözüne güzel görünür. | Her şey, onu gereği gibi kullanmasını bilene yakışır. | Kişi yaşlandığında olgunlaşmayıp akılsız kalmışsa çocukça işler yapar. | Bir sorunun nasıl çözümleneceğini düşünememe durumunda söylenen bir söz. | 3 |
akıl akıldan üstündür | İnsanın derdi içindedir, en yakını bile onu anlamaz. | İyi veya güzel olan her şeyin az çok sıkıntı veren bir yanı da bulunur. | Bir kimsenin aklına gelmeyen bir çare, başka birinin aklına gelebilir. | Aşağılık kişinin istediği olsaydı dünya, yalnız kendisinin işine yarayan, başkalarını rahatsız eden şeylerle dolardı. | 2 |
akıl için yol (tarik) birdir | Suçu ispatlanamayan, yakayı ele vermeyen hırsız, böyle bir suç işlemesi düşünülmeyen kimselerle dürüstlük yarışı içinde olabilir. | Doğruyu bulmak için aklın izleyeceği bir tek yol vardır, bu yoldan gidenlerin hepsi aynı sonuca varır. | Bir sözün yalan olduğu çabuk anlaşılır ve söyleyen toplum içinde utanılacak bir duruma düşer. | İnsan kendi aklını, düşüncesini başkasınınkinden üstün görür. | 1 |
akıl kişiye sermayedir | Bir kimsenin giriştiği işlerde en büyük yardımcısı aklıdır. | Kişi çok sevdiği şeye yalnızca özlemini çekmekle kavuşamaz, onu elde etmenin yollarını bulmalıdır. | Bu dünyada herkesin dar veya geniş, bir geçim yolu vardır. | Bilgi ve deneyimi olmayan bir kimsenin işi hafife alması, önemsememesi, gereğince değerlendirememesi doğaldır. | 0 |
akıl olmayınca ne yapsın sakal? | Ayrı ayrı düşünceleri ve kişilikleri bulunan iki kişi bir arada yaşayamaz, bir işi birlikte yapamazlar. | Çeşitli engeller yüzünden gerçekleşemeyen işlerde avunmak için söylenen bir söz. | Bir felaket meydana geldiği anda büyük bir tepki ve panik yaratır, daha sonra durumun eski ağırlığı kalmaz. | Kişi yaşlandığında olgunlaşmayıp akılsız kalmışsa çocukça işler yapar. | 3 |
akıl para ile satılmaz | Birçok kimsenin kusurunu zenginlik, makam vb. durumlar örter. | Kişi her yanlış davranışının acı sonucundan bir ders almalıdır. | Kısa süre çalışılarak yapılan işten elde edilecek kazanç az olur. | Delice iş yapan zenginler bulunduğu gibi akıllıca iş yapan fakirler de vardır. | 3 |
akıl yaşta değil, baştadır | Kusurunu anlayıp özür dileyen kişi bağışlanmalıdır. | Gereksiz görülen şey ileride gerekli olabilir. | Nem demiri nasıl paslandırıp çürütürse gam da insanı öylece yıpratır. | Akıllı olmanın yaşla ilgisi yoktur, bazı küçükler büyüklerden daha akıllı olabilir. | 3 |
akılları pazara çıkarmışlar, herkes yine kendi aklını almış/beğenmiş | İşini ivedilik ve yeterlilikle yapan kişiyi sıkıştırmak gerekmez. | Herkesin talihi, kazancı bir değildir. | İnsan kendi aklını, düşüncesini başkasınınkinden üstün görür. | Çaresiz durumlara düşüldüğünde insan kendini üzüntüye kaptırmayıp bu durumlara sabır göstermelidir. | 2 |
akıllı düşününceye kadar deli çocuğunu (oğlunu) everir | Sözüm bir kimseye dokunur mu diye düşünmeyerek doğruyu söyleyen kişi çok düşman kazanır. | Edepsizin yaptığı işlerin yapılmaması gereken işler olduğunu düşünmekle doğru yolu bulmuş, böylece edebi edepsizden öğrenmiş olursun. | Akıllı olmanın yaşla ilgisi yoktur, bazı küçükler büyüklerden daha akıllı olabilir. | Kendilerini akıllı sananlar çok kez akılsız diye tanınanlardan daha az başarı gösterir. | 3 |
akıllı köprü arayıncaya dek deli suyu geçer | Atak kişi tehlikeyi göze alarak işe girişir ve çabuk sonuç alır. | Hileyle hazırlanan bir düzenin güç kullanılarak üstesinden gelinebilir. | Zor bir işe giren onun bütün sıkıntılarıyla karşılaşabilir. | Saldırgan biriyle karşılaşma olasılığı bulunan kimse kavgaya hazır olmalıdır. | 0 |
akıllı, sözünü akılsıza söyletir | Başkası adına konuşmak, insanın başını derde sokar. | Başkalarının kolay kolay anlayamadıkları şeyi, her gün onunla uğraşan kimse çok kolay anlar. | Bir insan bazen akla ve mantığa sığmayan bir iş yapar; yapılan iş, hiçbir kurala uymadığı için pek çok akıllı insan bunu düzeltmeye çalışır, fakat başaramaz. | Kurallara, koşullara uyulmadıktan sonra bir sürü iş yapılabilir. | 0 |
akılsız başın cezasını (zahmetini) ayak çeker | İçinden geleni söyleyen bir kişinin sözlerine inanmak istediğimiz için bu sözleri ona Tanrı söyletiyor diye düşünürüz. | Bir işte düşüncesizce davranan kişi her türlü olumsuz sonuca katlanır. | Bir kimsenin acısı, başkalarının umurunda değildir. | Güzel şeylerin çevresinde, ondan yararlanmak isteyen asalaklar dolaşır. | 1 |
akılsız köpeği (ahmak iti) yol kocatır | İyice düşünülmeden, tasarlanmadan yapılmaya çalışılan iş sırasında birçok sorun ortaya çıkar ve kolay bir iş bile zorlaşır. | Küçükler büyüklerin izinde gider, her işte onları örnek tutarlar. | Söz vermek kolaydır ancak o sözü yerine getirmek zordur. | Eskimiş bir alışkanlık kolay kolay değişmez. | 0 |
akla gelmeyen başa gelir | Zaman çok değerlidir, boşa harcanmamalıdır. | Her şeyin bir değeri vardır; yapacağı iş, kullanılacağı yer ayrıdır. | Aradan uzun zaman geçse de bir kimsenin başkasına karşı beslediği kin sönmez. | İnsan ummadığı, düşünmediği şeylerle karşılaşabilir. | 3 |
aklı başa yaş getirir | Her şeyin bir değeri vardır; yapacağı iş, kullanılacağı yer ayrıdır. | Deneyim, yıllar içerisinde elde edilir. | İyice düşünülmeden, tasarlanmadan yapılmaya çalışılan iş sırasında birçok sorun ortaya çıkar ve kolay bir iş bile zorlaşır. | Gerekli olanın niceliğinden çok niteliği önemlidir. | 1 |
aklın yolu birdir | Herkese birden gelen sıkıntı ve felakete katlanmak, yalnızca bir kişiye gelene katlanmaktan daha kolaydır. | Herkesi en çok ilgilendiren kendi derdidir. | İyi düşünüldüğünde ayrı ayrı kimselerce varılacak sonuç hep aynıdır. | Bir kimsenin nasıl bir kişi olduğunu öğrenmek isteyen, arkadaşının kimliğine bakmalıdır. | 2 |
aklına geleni işleme, her ağacı taşlama | Acımasız olan kişiyi, kendisinden daha acımasız biri yola getirir. | Olağan sayılmayacak kadar kısa bir zamanda olan bir gelişmenin sürekli olamayacağını anlatan bir söz. | Sonunu düşünmeksizin aklına eseni yapan, herkese sataşan kimse bu davranışının büyük zararlarını görür. | Gaflet uykusunda olan kişiye söz kâr etmez. | 2 |
aklınla rezil olursun, aklınla vezir olursun | Karşılaştığı güçlükleri sabırla yenmeye çalışan kimse, sonunda başarıya ulaşır. | Aklını iyi kullanan saygı görür, kullanmayan kendini küçük düşürür. | Başkasına tuzak hazırlayan kimse, bu tuzağa ondan önce kendisi düşer. | Yaşayan kimse bir işe yaramalıdır, bir işe yaramayan kimsenin ölüden farkı yoktur. | 1 |
akmasa da damlar | Masrafsız ve emeksiz elde edilen şeyler insana hoş gelir. | Çalışanınızı iyi beslerseniz onun gücü artar ve daha verimli işler yapar. | Çok değilse bile az çok bir gelir veya kazanç sağlar. | Bir işi iki kişi yürütemez. | 2 |
aksak eşekle yüksek dağa çıkılmaz | Eksik aletle sağlıklı iş yapılmaz. | Keyifli keyifli harcadığımız para, çok sıkıntı çekilerek kazanılmıştır. | Bir işte aksaklık başta olanlardan kaynaklanır. | Birikim, ancak tutmayı bilirsen olur. | 0 |
akşama karşı gitme, tana karşı yatma | Yemek az kişiyle onun dışında kalan işler ise çok kişiyle daha çabuk yapılır. | Meseleyi büyütüp sıkıntıya girmek gereksiz. | Kendiliğinden gelen bir konuk geri çevrilmez. | Yolculuğa gece değil sabah erken çıkılmalıdır. | 3 |
akşamın hayrından sabahın şerri iyidir (yeğdir) | İş işten geçtikten sonra pişman olmanın yararı yoktur. | İşinizi akşamüzeri veya gece yapmayın, sabaha bırakın çünkü gece iş yapmanın kötü yönleri daha çoktur. | Her şeyin bir değeri vardır; yapacağı iş, kullanılacağı yer ayrıdır. | Doğru dürüst yapılması istenen iş uzun zaman ister. | 1 |
akşamın işini sabaha (yarına) bırakma | Sabırlı ol, katlan ve kararını ona göre ver. | Acele etme, sonucun ne olduğunu biraz sonra anlarsın. | Bulduğuyla yetinmiyor da daha çoğunu istiyor. | Bugün yapılması gereken bir işi ertesi güne bırakma. | 3 |
al elmaya taş atan çok olur | Beğenmediğimiz bir kişinin yerine öyle birisi gelir ki eskisini aratır. | Bir sıkıntının acısını ancak onu çeken bilir. | Değerli kimselere sataşan çok olur. | Malını, varlığını başkaları kullandı, kendisine bir şey kalmadı. | 2 |
al giyen alınır | 1) Göz alıcı giysi giyen güzele hemen istekli çıkar. 2) Bir işin yapılışıyla uzaktan bile olsa ilgisi bulunan kimse, o iş üzerindeki eleştirileri üzerine alır. | Kendi işini halledemeyen kişiden aynı durum için yardım alınamaz. | Kendi zararına kendisi neden olanın yakınmaya hakkı olmaz. | Lehte konuşmuyorsun, hiç olmazsa aleyhte de konuşma. | 0 |
al gömlek gizlenmez | Her insan veya yaratık az çok soyuna benzer. | Değerli kişi veya nesneler, ne türlü uygunsuz koşullar içinde bulunurlarsa bulunsunlar değerlerini ve niteliklerini yitirmezler. | Bazı kötü şeylerin gizlenmesi mümkün değildir. | Kısır ortamdan verim beklenmez. | 2 |
al kaşağıyı gir ahıra, yarası (yağırı) olan gocunur (gocunsun) | Nasıl davranırsan öyle karşılık görürsün. | Bir şeyin, bir kimsenin değeri, kendisinde aranılan özel niteliklerle artar. | Bir yolsuzluğun suçluları aranırken o işte kusuru olan kişi telaşlanır. | İmkânları geniş bir işin başında bulunan kimse bunlardan az da olsa yararlanır. | 2 |
al malın iyisini, çekme kaygısını | Bir sıkıntının acısını ancak onu çeken bilir. | Kötü söz söyleyenindir. | Malın iyisini alan, onu tasasız kullanır. | Söz dinlemeyen hırçın kişi, davranışının büyük zararını görür. | 2 |
ala keçi her vakit püsküllü oğlak doğurmaz | Yaptığınız iş, amacın gerçekleşmesini sağlayacak nitelikte olmalıdır. | İnsan önemli işleri akrabası, yakınları, yandaşlarından güç alarak daha kolay yapar. | Bir günün işleri, durumları, şartları başka bir gününkine uymaz. | Değerli bir şeyden her zaman istenilen verim alınmaz. | 3 |
alacağım olsun da alakargada olsun | İş sahipleri denetimlerini sürekli yaparlarsa işler yolunda gider. | Para kazanmak çok güçleşti. | Borçlu olmaktansa alacaklı olmak iyi bir şeydir. | Herkesin kendi evinde, kendi çevresinde saygınlığı vardır. | 2 |
alacakla verecek (borç) ödenmez | Bir afeti önlemek için işveren malını, işçi de canını feda eder. | Zarar hangi yönden geldiyse ancak o yönden giderilir. | Bir yerden alacağınız parayla başka bir yere olan borcunuzu kapatamazsınız. | Yemek az kişiyle onun dışında kalan işler ise çok kişiyle daha çabuk yapılır. | 2 |
alakargada alacağım olsun, alamazsam gözümü oysun | Para kazanmak çok güçleşti. | Borçlu olmaktansa alacaklı olmak iyi bir şeydir. | İş sahipleri denetimlerini sürekli yaparlarsa işler yolunda gider. | Herkesin kendi evinde, kendi çevresinde saygınlığı vardır. | 1 |
alçacık eşeğe herkes biner | Güçsüz ve koruyucusuz bir kimseyi buyruk altına almak ve ezmek kolaydır. | Bir kişi için kendi canı, başkasının canından daha tatlıdır. | Kimsesiz, koruyucusuz kimse ilerleyemez. | Kişi yoksul olabilir, işsiz ve parasız kalabilir ama aç kalmaz, mutlaka bir geçim yolu bulur. | 0 |
alçak eşek binmeye kolay, öksüz çocuk dövmeye kolay | Aç olan kimseden her türlü kötülük beklenebilir. | Nasıl ki boyu kısa olan eşeğe binmek kolaysa öksüz çocuğa kötü davranmak da onu koruyan kimse olmadığı için kolay olur. | Mert adamın ağzından çıkan söz demire kazınmış çentik gibi kalıcı olur; dediğini yapar, sözünden dönmez. | Bir şeyi elde etmek için bazı sıkıntılara katlanmak gerekir. | 1 |
alçak uçan yüce konar, yüce uçan (konan) alçak konar (uçar) | Evlenene ve ev yapana herkesin kolaylık göstermesi, onlara Allah'ın yardımının dolaylı olarak ulaşıyor olması demektir. | Alçak gönüllü olan toplum içinde saygı görür ve yücelir, kendisini herkesten üstün gören sevilmez ve toplum içinde iyi bir yer edinemez. | Zevk ve sefa içinde ömür sürmüş bir kimse, en sıkıntılı günlerinde bile bu alışkanlığını bırakamaz. | Kişinin malı çok ama bunlar ortak malıysa yalnız kendisine ait azıcık malı bulunması daha iyidir. | 1 |
alçak yer yiğidi hor gösterir | Kişi, sonunda öleceğini de bilse kendisini sinirlendirene saldırır. | Bir iddiadaki doğruluk ancak deney veya sınav sonucunda belli olur. | Basit bir çevrede yaşayan, önemsiz bir görevde çalışan her yönden değerli olan kişi önemsiz bir görevde çalışıyorsa yeteneklerini tam olarak gösteremez, bundan dolayı değeri anlaşılmaz. | Sağlam karakterli kişiler, sağlam temele dayanan işler önemsiz etkilerle sarsılmaz. | 2 |
alçak yerde tepecik kendisini dağ sanır | Bilgili kimselerin bulunmadığı yerde cahil kişi bilgiçlik taslar. | Ağırbaşlı olan, herkesten saygı görür, ağırbaşlı olmayana ise kimse değer vermez. | Kötü biri ancak kendisi gibi kötü olan birisiyle arkadaş olur. | Öyle zaman olur ki bir aylık kazanç insanı bir yıl geçindirir, öyle zaman da olur ki bir yıllık kazanç bir ay geçindirmeye yetmez. | 0 |
alçak yerde yatma sel alır, yüksek yerde yatma yel alır | Bir iş iyice belli olmadan sonucu hakkında yargı yürütülemez, yarın ne gibi durumlar veya olaylar çıkacağını kimse bilmez. | İnsan kendi durumuna göre bir yaşam tarzı benimsemeli, arkadaşlarını da ona göre seçmelidir. | Ölen bir kimse dirilemeyeceği gibi elden çıkan bir şey de bir daha ele geçmez. | Bir toplumda korkak kişi, kaygılı, heyecanlı sözleriyle kargaşa çıkarır. | 1 |
alet işler, el övünür | Bir kimse ne kadar usta olursa olsun gerekli araçları olmadan kusursuz iş yapamaz. | Kişi, karşılık beklediği işten istediğini alabilmek için gereken harcamaları yapmalıdır. | Verimin bol olması, kullanılan malzemenin bol olmasına bağlıdır. | Kimi şeyler, yararlı da olsa herkese verilmez. | 0 |
alıcı kuşun ömrü az olur | Büyük işlerin başında bulunanların karşılaşacağı güçlükler de çoktur. | Başkalarına saldırmayı alışkanlık edinen kimsenin düşmanı çok olur, bu düşmanlar onun canına kıyarlar. | Kişi çok sevdiği şeye yalnızca özlemini çekmekle kavuşamaz, onu elde etmenin yollarını bulmalıdır. | Yaşanılmış, alışılmış, erişilmiş bir durum veya makam yitirildikten sonra, göz o durum veya makamda kalır. | 1 |
alışmış kursak bulamacını ister | Bir kimse evladına emredip birçok şey yaptırır ancak onun gönlüne hükmedemez. | Bugün beğenmediğiniz, kendisinde yetenek bulmadığınız çocuğun zamanla bilgisi, görgüsü artar, toplumda önemli bir yeri olur. | Bir insanın işini bilip bilmediği çalışma biçiminden anlaşılır. | Kişi, yararlanmaya alıştığı şeyden yoksun kalmak istemez. | 3 |
Allah bal mumu yakana bal mumu, yağ mumu yakana yağ mumu verir | Tanrı bol harcayana bol, az harcayana az verir. | Doğru dürüst yapılması istenen iş uzun zaman ister. | Bağırıp çağırarak başkalarını korkutmak isteyen kimseden zarar gelmez. | Varlıklı kimse, uzun boylu düşünmeden hayırlı işlere yardım eder. | 0 |
Allah bana, ben de sana | İşe yaramaz da olsa her şeyin isteklisi bulunur. | Başkalarının derdini kendine sorun yapıp da kendi rahatını ve düzenini bozma. | Acele etme, sonucun ne olduğunu biraz sonra anlarsın. | Şimdi sana borcumu ödeyecek param yok, kazanırsam öderim. | 3 |
Allah bilir ama kul da sezer | Emeğin karşılığı daima ödenir. | Bir işin nasıl bir sonuç vereceğini ancak Tanrı bilir ama insan da kafasını kullanarak aşağı yukarı bir tahminde bulunabilir. | Tanrı dar zamanlarında kulunun imdadına yetişir. | Yoksulluk utanılacak bir şey değildir, çalışmamak en büyük ayıptır. | 1 |
Allah dağına göre kar verir | Garip ve kimsesiz kişiye Tanrı yardım eder. | Tanrı herkese dayanabileceği ölçüde sıkıntı verir. | İyilik yapan iyilik, kötülük yapan kötülük bulur. | Tanrı bol harcayana bol, az harcayana az verir. | 1 |
Allah dokuzda verdiğini sekizde almaz | Beğenmediğimiz bir kişinin yerine öyle birisi gelir ki eskisini aratır. | Tanrı kötü bir durumun iyiliğe dönmesini dilemişse bunu yapacak kimse işin üstüne gelir. | Alın yazısı ne ise o olur. | Babanın yaptığı kötü işin sıkıntısını çocuğu çeker. | 2 |
Allah gümüş kapıyı kaparsa altın kapıyı açar | İnsanın kendisine gerekli olan bir şeyi yabancıya vermesi doğru değildir. | İşi bozulan kişi umutsuzluğa düşmemeli, Tanrı'nın onu daha iyi bir işe kavuşturacağına inanmalıdır. | İki yoksul kimsenin birbiriyle evlenmesi uygundur. | Doğru ile yanlışı, iyiyle kötüyü birbirinden ayırmak için her ikisini de bilmek, tanımak gerekir. | 1 |
Allah kardeşi kardeş yaratmış, kesesini ayrı yaratmış | İnsanın bu dünyada yaptığı bir iyiliğin ahirette karşılığını göreceği düşünülür. | Sen bir kimse için fedakârlıkta bulunursan o da senin için fedakârlıkta bulunur. | Gereken koşullarla donanıp güçlenmeyen kişi amacına ulaşamaz. | Geçim konusunda kimse kimseye yük olmamalıdır. | 3 |
Allah kulundan geçmez | İş gördürdüğünüz kimselerin haklarını tam olarak vermezseniz kendilerinden yararlanamazsınız. | Bir işin nasıl bir sonuç vereceğini ancak Tanrı bilir ama insan da kafasını kullanarak aşağı yukarı bir tahminde bulunabilir. | Çıkarına düşkün kimselerin arkadaşlığı işi bitinceye kadardır. | Tanrı dar zamanlarında kulunun imdadına yetişir. | 3 |
Allah kulunu kısmeti ile yaratır | Çok önemli bir iş için bir kimseye ricada bulunmak hatta yalvarmak gerekirse, yapılır. | Bu dünyada herkesin dar veya geniş, bir geçim yolu vardır. | Birçok iyiliğin karşısında kötülük vardır. | Bir kimsenin giriştiği işlerde en büyük yardımcısı aklıdır. | 1 |
Allah sabırlı kulunu sever | Bilgili, hünerli, işinde başarılı olan kimseler kıskanılır, eleştirilir ve işlerini yapmaları zorlaştırılır. | Tanrı sabırlı kulunu sevdiği için sabırlı olmaya daha çok dikkat etmeliyiz. | Uzun süre bir nesnenin yokluğunu çeken kimse, onu gördüğünde büyük bir istekle ona saldırır. | Yardımcısı bulunmayan kişi, kendini tehlikeden koruyamaz. | 1 |
Allah sağ gözü (eli) sol göze (ele) muhtaç etmesin | Kişi kendisine gerek olan şeyi elde etmek için yorgunluğa katlanmalıdır. | Kötülük edecek kimse önceden haber vermez, belli etmez. | İyi bir ailenin çocuğu kötü de olabilir. | Tanrı kimseyi kimseye, en yakınlarına bile muhtaç etmesin. | 3 |
Allah uçamayan kuşa alçacık dal verir | Kişinin malı çok ama bunlar ortak malıysa yalnız kendisine ait azıcık malı bulunması daha iyidir. | Kişi sonunda kendi karakterini, aslını, düşüncesini atalarına benzer biçimde ortaya koyar. | Kimsesiz, koruyucusuz kimse ilerleyemez. | Allah, yetenekleri kısıtlı olanlara durumlarına uygun bir yaşama düzeni verir. | 3 |
Allah verince kimin oğlu, kimin kızı demez | Kişi ne kadar aşağılık olursa olsun, kendini benimseyip koruyana kötülük etmez. | Her davranış doğal sonucuna varır; emek verip ekin eken ürün alır, gezerken bir yerde konaklayan oradan kalkarak başka bir yere gider. | Tanrı dilerse hiç tanınmayan, yoksul bir aile çocuğunu da üne, zenginliğe kavuşturur. | Kişi, elde ettiği yeni ve güzel bir şeyi örselememek için büyük özen gösterir. | 2 |
Allah verirse el getirir, sel getirir, yel getirir | Gereken tedbirleri aldıktan sonra daha fazla titizlik göstermeyip sonucu Tanrı'nın dileğine bırakan kimse rahat eder. | Herkesin kendi yaşayışı ile ilgili bir derdi vardır, bir kişinin derdi ötekininkine benzemez. | Tanrı bir kimseyi zengin etmek isterse ona hiç umulmadık yerden mal ve para gelir. | Düşman olsa bile su içen kimseye dokunulmamalıdır. | 2 |
Allah'ın bildiği kuldan saklanmaz | Kişi işlediği suçtan dolayı önce Tanrı'ya karşı sorumludur ve bu suçu da Tanrı bilir, bu nedenle onu kuldan saklamak gerekmez. | Büyüklerinin sözünü tutmayıp onların gösterdikleri yoldan gitmeyenler toplum içinde ziyan olup giderler. | Saldırıcı ile güçsüzün yan yana bulunduğu yerde tehlike vardır. | Herkes işine yarayan şeyi benimser. | 0 |
alma mazlumun ahını çıkar, aheste aheste | Malın iyisini alan, onu tasasız kullanır. | Elindekiyle yetinmeyip daha çoğunu arayan, elindekinden de olur. | Acımasız olan kişiyi, kendisinden daha acımasız biri yola getirir. | Kimseye eziyet edip ahını alma, sonra yaptığın kötülüklerin cezasını ömür boyu çekersin. | 3 |
almadan vermek Allah'a mahsus | Kişi bir işi yapmak istemezse doğrudan doğruya yapmam demez de birtakım gerekçeler ileri sürerek bunu gerçekleştirmenin olanağı bulunmadığını söyler. | İnsan yaptığı herhangi bir şey için mutlaka karşılık bekler. | İki kişi arasındaki dostluk, alışverişte birinin ötekine özverili davranmasını gerektirmez. | Emeğin karşılığı daima ödenir. | 1 |
Subsets and Splits