Dataset Viewer
url
stringlengths 33
85
⌀ | title
stringlengths 5
66
| author
nullclasses 99
values | categories
nulllengths 4
323
⌀ | date
nulllengths 12
16
⌀ | story
stringlengths 5
35k
|
---|---|---|---|---|---|
null |
story
| null | null | null |
title
|
https://www.kisamasaloku.com/ayisigi-festivali-ve-minik-tilki-tofunun-masali/
|
Ayışığı Festivali ve Minik Tilki Tofu’nun Masalı » Masal
| null | null | null |
Bir varmış, bir yokmuş… Ormanın hemen kıyısında, çiçeklerle çevrili küçük bir kasaba varmış. Burada her yıl, ay en parlak hâline geldiğinde Ayışığı Festivali düzenlenirmiş. Bu gece, herkes fenerler yapar, şarkılar söyler ve gökyüzüne dilekler uçururmuş.
Minik tilki Tofu , festivalin en heyecanlı zamanı olduğunu düşünürmüş. Ancak Tofu biraz çekingenmiş. Kalabalıklar içinde kendini rahat hissedemez, genellikle en arka sıralarda dururmuş. Yine de kalbinde büyük bir cesaret taşıyormuş.
Festivalin hazırlıkları başlarken kasabanın büyük ağabeyi, bilge kaplumbağa Tortu , herkese önemli bir haber vermiş: — Bu yıl, festivalin en önemli feneri, ormanın kalbinden getirilecek özel bir ışıkla yakılacak! Fakat bu görevi üstlenecek biri lazım… Cesur ve dikkatli biri…
Kalabalık susmuş. Kimse ormanın derinliklerine gitmeye cesaret edememiş. Tam o sırada, Tofu küçücük bir adım atmış. — Ben… gitmeyi denerim, — demiş sesi titreyerek.
Tortu gülümsemiş ve başını sallamış: — O zaman minik kahramanımız Tofu, yolculuğa başlasın!
Tofu, sırtına minik bir çanta almış; içine birkaç böğürtlen, biraz su ve bir pusula koymuş. Ay ışığı eşliğinde, ormanın derinliklerine doğru yola çıkmış.
İlk olarak Karanlık Çamlıklar a gelmiş. Burada ağaçlar o kadar sıkmış ki, ay ışığı neredeyse ulaşamıyormuş. Tofu, korkusuna rağmen derin bir nefes almış ve pusulasına bakarak yoluna devam etmiş.
Sonra Şarkı Söyleyen Taşlar a varmış. Taşlar rüzgârla birlikte mırıldanıyor, eski bir ninni söylüyormuş gibi ses çıkarıyormuş. Tofu, sesi takip etmiş ve taşların arasındaki gizli patikayı bulmuş.
En sonunda Parlayan Çayır a ulaşmış. Burada minik bir göletin ortasında bir çiçek açıyormuş: Ayışığı Çiçeği ! Bu çiçek yalnızca yılın bu gecesinde açar, ay ışığını bir mücevher gibi içine hapseder, sonra da yıldız gibi parlamaya başlarmış.
Tofu dikkatlice gölete yaklaşmış. Ama tam uzanacakken minik bir kurbağa zıplayarak önüne çıkmış: — Çiçeği almak isteyenler, kalbinden bir dilek fısıldamalı! — demiş.
Tofu, gözlerini kapatıp fısıldamış: — Cesaretimi bulmak istiyorum.
O anda Ayışığı Çiçeği bir anda daha da parlamış. Tofu çiçeği nazikçe koparmış ve geri dönüş yoluna koyulmuş.
Kasabaya vardığında herkes heyecanla Tofu’yu karşılamış. Tofu, Ayışığı Çiçeği’ni festival meydanının tam ortasındaki büyük fenerin içine yerleştirmiş. Fener bir anda geceyi gündüz gibi aydınlatmış. Herkes şaşkınlık ve sevinç içinde alkışlamış.
O gece herkes dilekler tutmuş, fenerler uçurmuş ve ay ışığının altında mutlulukla dans etmiş. Tofu ise kendine şöyle demiş: — Biraz korkmak normal, ama cesaret etmek daha güzel!
Ve bir daha asla kalabalıkların arasında kaybolmaktan korkmamış. Çünkü bilirmiş ki; küçük bir adım, en büyük maceranın başlangıcı olabilirmiş.
|
https://www.kisamasaloku.com/buyulu-fisilti-ormani-masali/
|
Büyülü Fısıltı Ormanı Masalı » Masal
| null | null | null |
Bir varmış, bir yokmuş… Yumuşacık yosunlarla kaplı, kocaman ağaçların dallarında rengârenk kuşların şarkı söylediği, masal gibi bir orman varmış. Bu ormana Fısıltı Ormanı denirmiş. Çünkü ağaçlar, çiçekler ve hatta rüzgâr bile birbirine fısıldar, tatlı sırlar paylaşırlarmış.
Ormanın kenarında, minik dikenleri parlak bir kirpi yaşarmış. Adı Titi ’ymiş. Titi çok meraklıymış. Sabahları kuşların cıvıltısını dinler, öğleden sonraları çimenler arasındaki minik uğur böceklerini sayarmış.
Bir sabah, Titi uyanır uyanmaz ormanın sessizliğini fark etmiş. Kuşlar şarkı söylemiyor, yapraklar fısıldamıyormuş. Yalnızca hafif bir esintiyle taşınan bir cümle duymuş: “Melodi Çiçeği kayboldu…”
Melodi Çiçeği, ormanın neşesini sağlayan sihirli bir bitkiymiş. Onun melodisi, ağaçları büyütür, hayvanları mutlu edermiş. Titi, minik kalbi küt küt atarak karar vermiş: Melodi Çiçeği’ni bulacak!
Yolculuğa çıkmadan önce en yakın arkadaşları olan minik kurbağa Flip , sevimli tavşan Lala ve bilge sincap Pino da ona katılmış. Hep birlikte, Fısıltı Ormanı’nın derinliklerine doğru yürümeye başlamışlar.
İlk olarak Gizemli Çınar Ağacı ‘nın yanına gelmişler. Çınar, kalın gövdesiyle rüzgârda kısık sesle şarkılar söylermiş. Titi yaklaşınca ağaç hafifçe fısıldamış: — Sabırla dinlersen, yolunu bulursun.
Titi kulaklarını dört açmış. Yapraklar arasında tatlı bir melodi çalınıyormuş. Sesin peşinden gidince yerde solmuş bir Melodi Çiçeği yaprağı bulmuşlar. Flip heyecanla zıplamış: — Doğru yoldayız!
İkinci durakları Şırıltılı Dere olmuş. Dere, normalde neşeli şarkılar söylerken bu sefer üzgünce hıçkırıyormuş. Lala küçük burnunu suya yaklaştırmış ve sormuş: — Ne oldu, küçük dere?
Dere cevaplamış: — Melodi Çiçeği’nin yokluğunda şarkımı unutuyorum… Ama kıyıya dikkat edin, küçük bir iz var!
Dere kenarında, parlak bir melodik iz bulmuşlar; nota şeklinde minik adımlar ormanın derinliklerine doğru ilerliyormuş.
Üçüncü durakları Sessiz Göl olmuş. Göl tamamen durgunmuş, tek bir dalga bile yokmuş. Pino ciddiyetle: — Burada doğru soruyu sormak gerek, — demiş.
Titi, nazikçe fısıldamış: — Melodi Çiçeği nerede?
O anda gölün ortasında minik bir nilüfer açmış ve içinden altın renkli bir yol çıkmış. Bu yol onları ormanın kalbine, eski bir taş kapıya götürmüş. Kapının üstünde yazıyormuş: “Dostlukla açılır.”
Titi ve arkadaşları el ele tutuşmuş. Birlikte yüksek sesle: — Biz birlikteyiz! Dostuz! — diye haykırmışlar.
Taş kapı ağır ağır açılmış ve içeri girdiklerinde karşılarında solmuş Melodi Çiçeği’ni bulmuşlar. Titi, yüreğinden gelen bir şarkı mırıldanmaya başlamış. Flip kurbağa sesiyle ona eşlik etmiş, Lala patileriyle tempo tutmuş, Pino minik dallarla ritim yapmış.
Müzik büyümüş, büyümüş… ve Melodi Çiçeği yeniden ışıldamaya başlamış! Çiçek parladıkça, ormanın her köşesinden renkler fışkırmış, kuşlar tekrar şarkı söylemiş, yapraklar mutlu mutlu fısıldamış.
O günden sonra, Fısıltı Ormanı’nda hiç sessizlik olmamış. Çünkü herkes bilirmiş ki gerçek melodi, dostlukla ve sevgiyle büyürmüş.
Ve Titi ile arkadaşları, her sabah ormanda yeni melodileri keşfetmek için birlikte şarkılar söylerlermiş.
|
https://www.kisamasaloku.com/ay-isiginda-dans-eden-kucuk-tavsan-masali/
|
Ay Işığında Dans Eden Küçük Tavşan Masalı » Masal
| null | null | null |
Ormanın derinliklerinde, yemyeşil bir çayırda küçük bir tavşan yaşardı. Adı Pofidik’ti. Pofidik, yumuşacık bembeyaz tüyleri ve kocaman kulaklarıyla çok sevimliydi ama bir o kadar da utangaçtı. Çevresinde neşeyle koşup oynayan diğer tavşanlara uzaktan bakar, onların arasına karışmaya çekinirdi.
Her yıl, ormanın bütün canlıları Ay Işığı Festivali düzenlerdi. Ağaçların arasına parlayan fenerler asılır, çiçeklerle süslenmiş alanlarda müzikler çalınır, hayvanlar birbirleriyle dans ederdi. Bu yıl Pofidik de davetliydi. Ancak dans etmeye utanıyordu.
Bir sabah, en yakın arkadaşı minik sincap Zıpır, Pofidik’i ziyaret etti. “Pofidik,” dedi şirin sesiyle, “Bu yıl festival çok özel olacak! Ay, çayırın tam üstünde parlayacakmış. Herkes dans edecek. Sen de geliyorsun, değil mi?”
Pofidik yere baktı, kulakları hafifçe düştü. “Bilmiyorum Zıpır… Ya herkes bana gülerse?” Zıpır gülümsedi ve minik patisiyle Pofidik’in sırtını sıvazladı. “Kimse sana gülmez. Biz hep birlikte eğleniyoruz. Hadi, dans etmeyi öğrenelim!”
O günden sonra, Pofidik ve Zıpır her sabah çayıra çıkıp dans çalıştı. Önce küçük adımlarla başladılar. Zıpır, Pofidik’e kuyruk sallayarak ritim tutmayı, patileriyle hafifçe zıplayarak dönmeyi öğretti. Pofidik zamanla daha az çekinir oldu, kendine güveni artmaya başladı.
Ay Işığı Festivali gecesi geldiğinde, orman adeta bir masal diyarına dönmüştü. Parlak yıldızlar gökyüzünde pırıldıyor, ay ışığı çayıra gümüş bir halı seriyordu. Fenerler renkli ışıklar saçıyor, kuşlar neşeli şarkılar söylüyordu.
Pofidik kalabalığın kenarında duruyordu. Kalbi heyecanla çarpıyordu. Zıpır yanına geldi ve elini uzattı: “Hadi Pofidik! Birlikte dans edelim.”
Pofidik derin bir nefes aldı ve adımını ileri attı. Önce yavaşça zıpladı, sonra bir dönüş yaptı. Derken müzik hızlandı. Pofidik, ay ışığı altında hafifçe sıçrayarak dans etmeye başladı. Diğer tavşanlar, sincaplar ve kirpiler ona katıldı. Herkesin gözleri parlıyordu.
Birden bire büyük meşe ağacının dalında oturan Bilge Baykuş seslendi: “Bakın, bakın! Küçük Pofidik dans ediyor! Ne güzel hareketler!”
Bütün orman halkı alkışladı. Pofidik’in kalbi mutlulukla doldu. Utangaçlığını yenmişti. Artık ay ışığı altında dans eden bir kahramandı!
Festival sabaha kadar sürdü. Hayvanlar şarkılar söyledi, birbirine hikâyeler anlattı. Pofidik, gece boyunca hiç yorulmadan dans etti. Sonunda, çimenlerin üstüne uzandı, yıldızlara baktı ve hafifçe gülümsedi. “İyi ki cesaret etmişim,” diye düşündü. Çünkü bazen en güzel şeyler, korkuların üzerine yürüyünce başlıyordu.
|
https://www.kisamasaloku.com/zamanin-kapilari-masali/
|
Zamanın Kapıları Masalı » Masal
| null | null | null |
Bir zamanlar, Zeynep adında meraklı bir kız çocuğu vardı. Zeynep, köydeki eski kütüphaneyi çok severdi. Bu kütüphane, uzun yıllar boyunca pek kimse tarafından ziyaret edilmemişti. Yine de Zeynep her fırsatta oraya gider, eski kitapları karıştırır, bazen de eski raflara tırmanarak gizli köşeleri keşfederdi. Bir gün, kütüphanenin en arka köşesinde, tozlarla kaplanmış eski bir kitap buldu. Kitap, üzerine altın harflerle yazılmış “Zamanın Kapıları” başlığına sahipti.
Zeynep, kitabı açtığında, sayfalar arasında garip bir harita buldu. Harita, kütüphanenin her odasında farklı sembollerle işaretlenmiş kapıları gösteriyordu. Ama bu kapılar sıradan kapılar değildi. Harita, “Zamanın Kapıları” adını taşıyan bu odaların her birinin zamanla bağlantılı olduğunu ve her birinin farklı bir dönemi temsil ettiğini belirtiyordu.
Zeynep, heyecanla kitabı kapattı ve haritanın gösterdiği ilk kapıyı aramaya başladı. Kütüphanenin derinliklerinde, eski bir taş duvarın arkasında bir kapı buldu. Kapı, tam olarak haritada belirtilen yere yerleştirilmişti. Zeynep, kapıyı hafifçe itti ve kapı açıldığında, bir ışık huzmesi yayıldı. O ışık huzmesi, Zeynep’i tamamen sarhoş etti. Gözlerini açtığında, kendini bir anda başka bir dünyada buldu.
Zeynep, etrafına bakarken, yıllar öncesine ait bir köy meydanını gördü. İnsanlar eski kıyafetlerle yürüyordu, taş sokaklar ve küçük tahta evler vardı. Zeynep, orada bir süre yürüdü ve bir kasaba meydanında durdu. Her şey çok eski ama bir o kadar da canlıydı. Bir grup çocuk oyun oynuyordu. Zeynep onların arasına katıldı ve birkaç dakika boyunca onların oyununu izledi.
Ancak, Zeynep fark etti ki, zamanı gerçekten değiştirmek mümkün müydü? Yani, geçmişi görmek ve bu geçmişi yaşamak, ona ne kadar fayda sağlardı? Bu soru, Zeynep’in kafasında dönüp duruyordu. Tam o sırada, zamanın başka bir kapısına yönelen bir ışık belirdi. Zeynep, bu ışığa doğru adım attığında, bir anda kendini bugünün dünyasında, köydeki kütüphanede buldu.
Zeynep, derin bir nefes aldı ve bu deneyimin ne kadar güçlü olduğunu fark etti. Geçmişi görmek güzeldi, ama şimdiye ve geleceğe odaklanmak, her şeyin en değerli kısmıydı. Zeynep, zamanın kapılarından birine bir daha adım atıp atmayacağına karar vermek için birkaç saniye düşündü. Ama sonra, her zaman en değerli anın “şu an” olduğunu hatırlayarak, haritayı geri yerine koydu.
Zeynep, bir süre sessiz kaldı ve zamanın ne kadar kıymetli olduğunu düşündü. Geçmişi değiştiremeyiz, ama geleceği şekillendirmek bizim elimizdeydi. Bu ders, ona zamanın geçici değil, kıymetli bir hazine olduğunu öğretti. Her anı dolu dolu yaşamak, geçmişin veya geleceğin yansımasında kaybolmamak, gerçek güçtü.
Kütüphanedeki harita, bir zamanlar kaybolmuş gibi görünen kapıları gösteriyor olsa da, Zeynep şimdi, zamanı nasıl kullanacağını ve her anın değerini nasıl bilmesi gerektiğini öğrendi.
Ve o günden sonra Zeynep, kütüphaneye her gidişinde zamanın ne kadar değerli olduğunu hatırlayarak, o eski kitabı her zaman bir hazine gibi sakladı.
|
https://www.kisamasaloku.com/ayisigina-yansiyan-sir-masali/
|
Ayışığına Yansıyan Sır Masalı » Masal
| null | null | null |
Bir zamanlar, küçük bir köyde Ayşegül adında bir kız çocuğu yaşardı. Ayşegül, köyün en neşeli ve meraklı çocuğuydu. Her akşam, annesi ona güzel masallar anlatırken, Ayşegül de o masalların içinde kaybolur ve hayal gücünün sınırlarını zorlamaya başlardı. Ayşegül’ün en sevdiği zaman, gecenin karanlıklarında ay ışığının tüm köyü aydınlatmaya başladığı andı.
Bir akşam, Ayşegül, her zamanki gibi penceresinden dışarı bakıyordu. Birden, ağaçların arasındaki göletin kenarında garip bir ışık parladı. Işık, ayın tam yansıdığı noktada belirmişti. “Bu, ne olabilir?” diye düşündü Ayşegül, hemen dışarı çıkıp gölete gitmeye karar verdi.
Gecenin sessizliğinde, Ayşegül hafifçe yürüyerek, ışığın geldiği yöne doğru ilerledi. Göletin kenarına vardığında, suyun yüzeyinde bir aynanın yansımasını gördü. Ayşegül, şaşkın bir şekilde aynaya yaklaştı ve dikkatlice inceledi. Aynanın çerçevesi eski ve gümüş rengindeydi. Yansımasında, ay ışığının yavaşça kayarak ona doğru geldiğini fark etti. Aynada hiç görmediği bir şey vardı.
Aynada kendini değil, bir kapı gördü. Bu kapı, ışıkla doluyordu. Ayşegül’in içi ürperdi ama bir yandan da merak etti. “Acaba bu kapı nereye açılıyor?” diye düşündü. Içindeki cesaretle, kapıya doğru adım atmaya karar verdi. Ancak, kapının önünde durduğunda, bir ses duydu: “Kapı yalnızca içindeki cesaretle açılır.”
Ayşegül biraz şaşırmıştı. Ama sonra, kalbinde bir güven duygusu oluştu. “Benim cesaretim var!” dedi kendi kendine. Ve kapıya doğru adım attı. O anda kapı yavaşça açıldı ve ışıklar arasında bir yol belirdi. Ayşegül, hiç düşünmeden ışıklı yola girdi.
Yol, Ayşegül’ü rüya gibi bir ormana götürdü. Burada, ağaçlar, ay ışığının etkisiyle parlıyordu. Her şey çok güzel ve büyülüydü. Ancak, Ayşegül’ün içindeki merak daha da arttı. “Burada ne yapmalıyım?” diye sordu kendi kendine. Derken, bir ses duymaya başladı.
“Burada, her şey içindeki gücünle şekillenir,” dedi ses.
Ayşegül etrafına bakındı. Sesin kaynağını bulmaya çalışıyordu. Sonunda, ormanın derinliklerinde, parlak bir taşın ışığını gördü. Taşa yaklaştığında, taşın içinde bir simge vardı: Bir yıldız. Ayşegül, yıldızın içindeki ışığı fark etti ve dikkatle inceledi. Aniden, yıldızın ışığı ona bir soru sordu: “Gerçek cesaret, dışarıdaki engelleri aşmak değil, kendi içindeki korkuları yenmektir. Senin cesaretin ne kadar derin?”
Ayşegül, biraz düşündü ve sonra şöyle cevap verdi: “Cesaretim, korkularımla yüzleşip onlardan kaçmadan, onları anlamamda yatar.”
Yıldız gülümsedi ve ışığını daha da parlattı. Ayşegül, yıldızın ışığından aldığı güçle, geri dönmeye karar verdi. Aynada gördüğü yolun sonuna ulaşmıştı.
Göletteki aynadan geçerken, birden Ayşegül, ışığın yansımasında değişiklikler görmeye başladı. Aynada, artık kendi yansıması vardı. Ama bu yansıma eskisinden farklıydı; o, daha cesur, daha güçlü ve daha güvenli bir kız çocuğuydu.
Ayşegül, o gece ormandan ve aynadan öğrendiklerini düşündü. Gerçek cesaretin, yalnızca dışarıdaki engelleri aşmakla değil, içsel korkularını ve belirsizliklerini kabullenmekle ilgili olduğunu fark etti. Bu deneyim, ona kendini keşfetme yolunda güçlü bir ders verdi.
O gece, Ayşegül yatağına gittiğinde, ay ışığının hala penceresinden içeri girdiğini fark etti. Artık, ona bakarken yalnızca ışığı görmekle kalmıyor, aynı zamanda içindeki gücü de hissediyordu.
Ve her akşam, Ayşegül ay ışığına bakarken, kendini daha güçlü hissediyordu. Ayışığının ona gösterdiği yol, sadece dış dünyayı değil, iç dünyasını da aydınlatmıştı.
|
https://www.kisamasaloku.com/sihirli-tohumun-sirri-masali/
|
Sihirli Tohumun Sırrı Masalı » Masal
| null | null | null |
Bir zamanlar, yemyeşil tarlaların olduğu bir köyde, Mert adında küçük bir çocuk yaşardı. Mert, ailesiyle birlikte çiftçilik yapar, sabahları güneş doğarken işe koyulurdu. Ancak her zaman gözleri, tarlalarının ucundaki ormanın derinliklerine kayardı. Orada bir şeyler vardı, bir şeyler farklıydı.
Bir sabah, Mert tarlasında çalışırken bir şey fark etti. Toprağın arasında parlayan bir ışık vardı. Hemen yere eğildi ve dikkatlice baktı. “Ne bu?” diye mırıldandı. Bir tohumdu, ama sıradan bir tohum değildi. Onun ışıl ışıl parlayan bir özelliği vardı. Yavaşça eline aldı ve dikkatlice incelemeye başladı.
“Bu bir sihirli tohum olmalı,” dedi Mert, gözleri parlayarak.
Mert, sabırsızlıkla bu tohumun neye dönüşeceğini görmek istiyordu. Ama önce, ona bakmanın ve ona iyi bakmanın ne kadar önemli olduğunu düşündü. Annesi, “Eğer bir şey büyütmek istiyorsan, ona sevgi ve emek vermelisin.” derdi. Mert, bu sözleri hatırlayarak tohumunu en sevdiği köşeye ekti ve ona her gün özenle baktı.
İlk günlerde hiçbir şey değişmedi. Tohum aynı yerde duruyor, sadece yerinde duruyordu. Mert biraz üzülse de sabırla bekledi. Bir hafta sonra, toprağın biraz çatladığını gördü. Küçük bir filiz yeşermeye başlamıştı. “İşte başlıyor!” dedi Mert heyecanla.
Her gün toprağı suladı, onu temizledi, çevresindeki yabani otları temizledi ve sabırla büyümesini izledi. Birkaç hafta sonra, filiz minik bir fidan halini almaya başlamıştı. Fidanın yaprakları soluk bir yeşil rengindeydi, ama Mert ona sevgiyle bakmaya devam etti.
Bir gün, Mert fidanının üzerindeki yaprakların bir anda altın rengine dönüştüğünü fark etti. Tohumun sırrı işte burada açığa çıkıyordu! Fidan büyüdükçe, altın yaprakları her tarafta parlıyordu. Fidanın çevresinde bir ışıltı yayıldı. Mert, bu muazzam güzelliği izlerken heyecanla bağırdı: “Bu sihirli tohum gerçekten büyüdü!”
Ama bu büyü sadece dış görünüşle ilgili değildi. Mert fark etti ki, bu fidan zamanla tüm köyün gıda ihtiyacını karşılayabiliyor, etrafındaki toprağı da verimli hale getiriyordu. Mert ve ailesi, ekinlerinin daha sağlıklı büyüdüğünü, hayvanlarının daha mutlu olduğunu gözlemlediler.
Bir gün, köyün yaşlı kadını Zeynep Nine, Mert’in fidanını görmeye geldi. “Bu tohum senin elinde büyüdü,” dedi Zeynep Nine, gözlerini kısarak. “Ama aslında bu tohum, doğanın sabırla büyüttüğü her şeyin simgesidir. Doğayla uyum içinde olmak, ona sevgi vermek ve emekle büyütmek gerekir.”
Mert, Zeynep Nine’nin sözlerini düşündü. Bu fidan, sadece kendisine değil, bütün köye fayda sağlamıştı. Tohum, sabır, sevgi ve emekle büyüyen her şeyin ne kadar değerli olduğunu ona öğretmişti.
O günden sonra Mert, tarlasında her gün çalışırken, her zaman bu sihirli tohumun sırrını hatırladı. Toprağa sevgiyle bakarak, sadece tohumları değil, kalbini de büyütmeyi öğrendi.
Ve köy, her geçen yıl daha da büyüdü, daha da yeşerdi. Herkes bu sihirli tohumun sırrını öğrendi ve doğa ile uyum içinde yaşamaya başladı.
|
https://www.kisamasaloku.com/mavi-ayakkabilarla-ucan-tavsan-masali/
|
Mavi Ayakkabılarla Uçan Tavşan Masalı » Masal
| null | null | null |
Küçük tavşan Mimi, diğer tavşanlardan farklıydı. Sürekli hayaller kurar, yıldızlara bakıp zıplamaya çalışırdı. Bir gün ormanın derinliklerinde eski bir sandık buldu. İçinden parlayan mavi ayakkabılar çıktı.
Ayakkabıları giyer giymez, Mimi yerden hafifçe yükseldi! Şaşkın ama mutlu bir şekilde ormanın üstünden uçmaya başladı.
Ancak bir gün ayakkabılar bozuldu. Mimi yere çakıldı ama vazgeçmedi. “Ben yine de zıplayarak yıldızlara yaklaşırım!” dedi.
Arkadaşları da ona destek oldu. Tavşanlar, tilkiler, sincaplar hep birlikte daha yükseğe zıplamak için bir tepe yaptı. Ve o gece Mimi, yıldızlara en çok yaklaşan tavşan oldu.
Çünkü gerçek güç, ayakkabılarda değil, yürekteydi.
|
https://www.kisamasaloku.com/penguen-pinanin-kutup-yarisi/
|
Penguen Pina’nın Kutup Yarışı » Masal
| null | null | null |
Buzlar ülkesinde, koca bir buz dağının yamacında, ailesiyle birlikte yaşayan küçük bir penguen varmış. Adı Pina ’ymış. Pina çok enerjik, çok meraklı ama birazcık da sakarmış. En büyük hayali, her yıl düzenlenen Büyük Kutup Yarışı na katılmakmış.
Ama her yıl ya dengesini kaybedermiş ya da yere düşermiş. Diğer penguenler ona hep: — “Senin için biraz erken Pina,” dermiş. Ama Pina’nın kalbi büyükmüş. — “Bir gün başaracağım!” dermiş her defasında.
O yıl, yarışa katılmak için cesaretini toplamış. Buz pistinde kaymak, engelleri geçmek, bayrağı yakalamak gerekiyormuş. Yarışa hazırlık günlerinde Pina sabah erkenden kalkar, denge çalışmaları yapar, küçük buz parçaları üzerinde kayarak pratik yaparmış.
Büyük gün gelmiş çattı. Yarış alanı karlarla kaplı, gökyüzü masmaviymiş. Diğer penguenler gözlüklerini takmış, pırıl pırıl kaymaya hazırmış. Pina’nın dizleri titriyormuş ama içi kıpır kıpır bir cesaretle doluymuş.
Yarış başlamış! Penguenler kaymaya başlamış. Pina önce yavaşmış ama dengeliymiş. Fakat bir virajda ayağı kaymış ve düşmüş. Tüm yarışçılar geçmiş. Ama Pina hemen ayağa kalkmış. — “Yarışmak pes etmemektir,” demiş içinden.
Yavaş yavaş ilerlemeye devam etmiş. Yolda ayağı takılan başka bir penguene yardım etmiş. Buz parçasına sıkışan küçük bir yavruyu kenara almış. Sonunda son sırada olsa da yarışı tamamlamış.
Yarış bittiğinde alkışlar yükselmiş. Çünkü Pina sadece yarışmamış, cesaretini, sabrını ve yardımseverliğini göstermiş. Jüri özel bir madalya vermiş: “Kutup Kalbi Madalyası”
Pina gülümsemiş. — “Birincilik bazen en hızlı olmak değil, en doğru yolda yürümektir,” demiş.
O günden sonra Pina, yarış kazananlardan çok daha fazla ilham kaynağı olmuş.
|
https://www.kisamasaloku.com/minik-fare-fifinin-igne-kutusu/
|
Minik Fare Fifi’nin İğne Kutusu » Masal
| null | null | null |
Ormanın kenarındaki ceviz ağacının içinde, küçücük ama düzenli bir ev varmış. Bu evde yaşayan minik fare Fifi , ormanın en becerikli terzisiymiş. Elinde minik bir iğne, ayağında minik bir makasla çalışır dururmuş.
Fifi sadece kıyafet dikmezmiş; kaybolan düğmeleri bulur, sökülen cepleri onarır, eski elbiseleri yepyeni hale getirirmiş. Ama en çok sevdiği şey, başkalarına yardım etmekmiş.
Bir sabah, kapısı tık tık çalmış. Gelen, kirpi Piko’ymuş. — “Fifi,” demiş utanarak, “Bu sabah pantolonumun arkası yırtıldı… Orman okulunda çok utanırım.”
Fifi gülümsemiş. — “Hiç sorun değil Piko. Hemen hallederim!” Ve hemen iğne kutusunu açmış, en yumuşak kumaşı seçmiş, renkli ipliklerle öyle güzel dikmiş ki, Piko’nun pantolonu eskisinden bile güzel olmuş.
Ertesi gün, sincabın çantası yırtılmış. Bir sonraki gün, baykuşun pelerinine yama gerekmiş. Herkes Fifi’ye gelmeye başlamış. Ama Fifi artık çok yoruluyormuş.
Bir akşam, uykulu gözlerle çalışırken eline iğne batmış. “Ah!” demiş hafifçe. Tam o sırada kapısı çalınmış. Ama bu sefer yardım isteyen değil, yardım getirenler gelmiş.
Kapının önünde ormanın tüm hayvanları sıraya dizilmiş. Kirpi Piko bir masa taşımış, sincaplar iplik getirmiş, baykuş Bufi dikiş öğrenmek istemiş. — “Sen hep bizim yardımımıza koştun Fifi,” demişler. “Şimdi sıra bizde!”
O gün Fifi, kendi evinde ilk defa bir dikiş atölyesi kurmuş. Herkes sırayla dikiş dikmeyi öğrenmiş. Yan yana çalışmışlar, gülmüşler, sohbet etmişler. Ve ormanda o günden sonra her elbise ortak emekle dikilmiş.
Fifi artık yalnız çalışmıyor, birlikte üretiyor ve birlikte gülümsüyormuş. O, sadece bir fare değilmiş. Ormanın kalbi dikilen her dikişte atıyormuş.
|
https://www.kisamasaloku.com/kurbaga-kiko-ve-su-balonlari-masali/
|
Kurbağa Kiko ve Su Balonları Masalı » Masal
| null | null | null |
Göletin kıyısında kocaman yaprakların arasında yaşayan minik bir kurbağa varmış. Adı Kiko ’ymuş. Kiko zıplamayı, sıçramayı ve en çok da su oyunlarını severmiş. Özellikle yazın sıcağında suyla oynamak onun için hem eğlenceli hem de serinleticiymiş.
Bir sabah gökyüzü pırıl pırıl, su ise aynadan bile parlakmış. Kiko, göletin kenarına geldiğinde bir şey fark etmiş: Göletin üstünde renkli, yuvarlak baloncuklar süzülüyormuş! — “Bu da ne?” diye şaşırmış. Baloncuklardan biri pat diye önünde patlamış. İçinden serin bir su fışkırmış!
Kiko hemen baloncukların peşine düşmüş. Zıplaya zıplaya bir tanesini yakalamaya çalışmış ama her seferinde ya kaçıyor ya da patlıyormuş. Bir süre sonra su aygırı Zuzu ortaya çıkmış. Kiko heyecanla ona sormuş: — “Zuzu, bu renkli şeyler ne?” Zuzu gülümsemiş: — “Bunlar benim yeni icadım: su balonları! Gölette oynayalım diye yaptım.”
Kiko çok heyecanlanmış. O günden sonra gölet kenarında su balonu festivali başlamış. Kiko, Zuzu ve diğer hayvanlar birlikte oyunlar oynamış: Balon yakalama, balonla zıplama, hatta balonla hedef vurma!
Ama bir gün rüzgâr çıkmış ve balonlar ormana doğru savrulmuş. Kiko hemen peşlerine düşmüş. Balonlardan biri küçük kirpinin yuvasına düşmüş ve yuva sırılsıklam olmuş. Kirpi üzgünce demiş ki: — “Evim ıslandı, burası artık kuru değil!”
Kiko hemen çözüm aramış. Diğer balonları toplayıp kirpinin etrafına bir çember yapmış. Balonlar güneşi yansıttığı için sıcaklık artmış ve yuva hızla kurumuş.
Kirpi gülümsemiş: — “Teşekkür ederim Kiko. Hem oyun oynadın, hem yardım ettin.”
Kiko o an anlamış: Oyunlar eğlencelidir ama dikkatli oynanmalıymış. O günden sonra Kiko, oyun oynarken çevresine daha dikkat eder olmuş. Her yaz su balonu festivali yine devam etmiş ama artık herkesin güvenliği ve neşesi ön plandaymış.
|
https://www.kisamasaloku.com/tilki-torinin-sessiz-gunu-masali/
|
Tilki Tori’nin Sessiz Günü Masalı » Masal
| null | null | null |
Uzak bir ormanda, her sabah ilk sesi duymak için gözlerinizi kapatmanız yeterliymiş. Çünkü o ses, ormanın en konuşkan canlısı Tilki Tori ’nin sesiymiş. Tori uyanır uyanmaz başlarmış: — “Bugün hava çok güzel!” — “Bu sabah bir rüya gördüm!” — “Acaba kahvaltıda ne yesem?”
Ve böylece konuşur da konuşurmuş. Dostları Tori’yi severmiş ama bazen onun hiç susmamasından yorulurlarmış.
Bir sabah, Tori arkadaşlarının ona cevap vermediğini fark etmiş. Sincap Mira, baykuş Bufi, tavşan Lino… hepsi sessizmiş. Tori merakla sormuş: — “Ne oldu size, neden konuşmuyorsunuz?” Ama herkes sadece gülümseyip başını sallamış.
O sırada yaşlı kaplumbağa Temo gelmiş ve Tori’ye şöyle demiş: — “Bugün ormanda Sessizlik Günü. Her yıl bir gün, sadece dinlemek için sessiz kalırız. Sen de denemek ister misin?”
Tori önce şaşırmış. — “Ama ben susarsam kim konuşacak?” diye fısıldamış. Temo gülümsemiş: — “Belki de sen sustuğunda dünya konuşmaya başlar.”
Tori içinden “Bir günlüğüne olabilir,” demiş ve susmaya karar vermiş. İlk saat zormuş. Dilini tutmak, her şeye yorum yapmamak alışık olmadığı bir şeymiş.
Ama zaman geçtikçe… Yaprakların arasındaki rüzgarın sesini duymuş. Ağaçtan ağaca sıçrayan sincapların minik ayak seslerini fark etmiş. Ve en güzeli, Mira’nın kısık ama içten kahkahasını duymuş.
Öğleden sonra Tori, sessizliğin içindeki müziği keşfetmiş. — “Ne çok şey kaçırmışım,” diye düşünmüş. Gün sonunda, tekrar konuşmasına izin verilince şöyle demiş: — “Bazen sessizlik, en güzel cevaptır.”
O günden sonra Tori, her günün bir kısmını sessizce geçirmiş. Artık sadece konuşmayı değil, dinlemeyi de öğrenmiş.
Ve ormandaki herkes, artık Tori’nin sözlerinin daha anlamlı, kalbinden geldiğini fark etmiş.
|
https://www.kisamasaloku.com/ahtapot-arinin-sekiz-plani-masali/
|
Ahtapot Arin’in Sekiz Planı Masalı » Masal
| null | null | null |
Derin denizlerin en renkli köşesinde, mercanların arasında yaşayan meraklı mı meraklı bir ahtapot varmış. Adı Arin ’miş. Arin’in tam sekiz kolu olduğu gibi, sekiz farklı merakı da varmış. Bir koluyla resim yapar, diğeriyla deniz kabuklarını toplar, biriyle matematik soruları çözer, biriyle ise balık arkadaşlarının sorunlarına çözüm üretirmiş.
Bir gün denizin ortasında büyük bir panik olmuş. Mercan Kayalığı’nın üstünden geçen sualtı tünelinde bir taş yığını düşüp yolu tıkamış . Tünel, okula giden küçük balıkların en kısa geçiş yoludur. Şimdi hepsi tedirginmiş.
Kral Balina çaresizce yardım istemiş: — “Bu işi ancak çok yönlü düşünen biri çözebilir,” demiş. Ve herkesin aklına gelen tek isim Ahtapot Arin olmuş.
Arin, hemen olay yerine gitmiş. Tünele baktığında koca kayaların geçişi tamamen kapattığını görmüş. Ama hemen üzülmemiş. — “Bir soruna sekiz farklı açıdan bakabilirsem, bir çözüm mutlaka bulurum,” demiş kendine güvenle.
İlk planı, büyük taşları itmekmiş. Kol gücünü kullanmış ama taşlar çok ağırmış. İkinci planı, yunus dostu Lino’yu çağırmak olmuş. Lino ile birlikte taşları çekmeye çalışmışlar ama yine olmamış. Üçüncü plan: Denizanası Işıl’dan ışık isteyip alt kısımları daha iyi görebilmişler. Dördüncü plan: Mercanlar arasındaki boşluklardan suyu yönlendirerek küçük taşları oynatmak. Beşinci plan: Deniz süngerleriyle tünelin tavanını desteklemek. Altıncı plan: Balıklar için geçici bir yan yol açmak. Yedinci plan: Kayaları çözebilecek özel yosunlarla kayaları yumuşatmak. Ve sekizinci plan… tüm arkadaşlarını organize edip her birine küçük görevler vermek!
Herkes, Arin’in liderliğinde görevini yapmış. Birlikte çalışınca taşlar yerinden oynamış, tünel yeniden açılmış!
Kral Balina gözleri dolarak demiş ki: — “Senin sekiz kolun var ama en güçlü yanın, sekiz fikirli olman!”
O günden sonra Arin yalnızca bir ahtapot değil, Denizler Krallığı’nın Resmî Çözüm Uzmanı ilan edilmiş. Ve Arin, her zamanki gibi bir yandan resim yapıp bir yandan kitap okurken gülümseyerek şöyle dermiş: — “Sorunlar bazen büyük olabilir, ama fikirlerim hep daha büyük!”
|
https://www.kisamasaloku.com/serce-seli-ve-kayip-nota-masali/
|
Serçe Seli ve Kayıp Nota Masalı » Masal
| null | null | null |
Uçsuz bucaksız gökyüzünde cıvıldayan yüzlerce kuş yaşarmış ama içlerinde en neşelisi Serçe Seli ’ymiş. Seli, her sabah şarkı söylemeden uyanmazmış. Dallardan dallara konarak ormanı neşeyle dolaşır, herkesin günü onun melodileriyle başlarmış.
Bir sabah Seli, her zamanki gibi ötmek istemiş ama en sevdiği nota olan “La” sesi çıkmamış ! — “Ne oldu bana?” diye endişelenmiş. Çıkarabildiği diğer notalar tam yerindeymiş, ama “La” sanki uçmuş gitmiş gibiymiş.
Bu eksik nota yüzünden melodisi bozulunca, Seli’nin içi burkulmuş. Kararını vermiş: Kayıp notayı bulmalıymış.
İlk olarak, ormanın müzik kutusu gibi şakıyan kuşu Kanarya Kani ’ye gitmiş. — “Belki rüzgâr notanı alıp götürmüştür,” demiş Kani. “Rüzgârın şarkısı bazen çok güçlü olur.”
Seli hemen Rüzgâr Tepesi’ne uçmuş. Orada eski bir fısıltı ağacı varmış. Ağaca sormuş: — “La notamı gördün mü?” Ağaç yapraklarını sallamış: — “Melodiler kalpten gelir. Belki sesin değil, kalbin yorulmuştur,” demiş.
Seli bu sözleri düşünerek bir süre sessiz kalmış. Sonra küçük sincap Mino’nun yanına gitmiş. Mino üzgünmüş çünkü yeni öğrendiği şarkıyı bir türlü doğru söyleyemiyormuş.
Seli, kendi notası eksik olsa da Mino’ya yardım etmek istemiş. Yavaş yavaş, sabırla Mino’ya nasıl nefes alması gerektiğini göstermiş. Mino sonunda şarkıyı başarıyla söylemiş. Sevinçle zıplayarak Seli’ye sarılmış: — “Senin yardımın olmasaydı asla başaramazdım!”
O anda, Seli’nin içinde bir kıpırtı olmuş. Derin bir nefes almış ve… “Laaaaaaa!”
Kayıp nota geri gelmişti!
Seli anlamış ki, nota hiç kaybolmamış. Sadece paylaşılmayı, sabrı ve sevgiyi bekliyormuş. O günden sonra Seli her sabah daha güzel bir şarkı söylemiş. Ve melodileri yalnızca sesiyle değil, yüreğiyle de tamamlamış.
|
https://www.kisamasaloku.com/kaplumbaga-kiko-ve-zaman-kumbarasi/
|
Kaplumbağa Kiko ve Zaman Kumbarası » Masal
| null | null | null |
Uçsuz bucaksız bir çayırda, gökyüzünü izlemeyi seven bir kaplumbağa yaşarmış. Adı Kiko ’ymuş. Kiko diğer hayvanlara göre daha yavaşmış, ama düşünceleri çok derin, kalbi ise sevgi doluymuş.
Kiko’nun en büyük problemi ise zamanmış. — “Bir türlü hiçbir şeye yetişemiyorum,” dermiş. — “Herkes benden daha hızlı, daha çabuk bitiriyor işlerini…”
Bir gün ormanda dolaşırken yaşlı bir baykuşla karşılaşmış. Baykuş, bilge gözleriyle Kiko’ya bakıp şöyle demiş: — “Zamanı yakalamak için hızlı olmak gerekmez. Onu anlamak gerekir. Sana bir sır vereceğim.”
Ve baykuş, dalların arasından eski, ışıltılı bir kutu çıkarmış. Kutunun içinde parlayan küçük bir kum saati varmış. — “Bu bir Zaman Kumbarası ,” demiş baykuş. “Her yaptığın anlamlı iş için içine bir kum tanesi düşer. Kum biriktikçe zamanın değeri artar.”
Kiko o günden sonra yarışmalara katılmayı, diğerleriyle hız yarıştırmayı bırakmış. Onun yerine sabırla çiçek ekip sulamaya başlamış, küçük hayvanlara yardım etmiş, annesinin işlerini düzenlemiş.
Her akşam kutusunu açtığında kumbarada birkaç yeni kum tanesi bulurmuş. Zamanla kumbarası dolmaya başlamış ama o hâlâ aynı sakinlikle işlerini yapıyormuş.
Bir gün ormanda büyük bir etkinlik yapılmış: “Zamanın Kahramanı” seçilecekmiş. Tüm hayvanlar en hızlı koşucularını, en çalışkan karıncalarını önermiş. Fakat bilge baykuş kürsüye çıkıp şöyle demiş:
— “Gerçek kahraman, zamanı en güzel şekilde kullanan kişidir. O da Kaplumbağa Kiko !”
Tüm orman şaşırmış ama sonra anlamışlar. Çünkü Kiko’nun yaptığı küçük ama anlamlı işler, herkese fayda sağlamış. Onun sayesinde orman daha düzenli, daha huzurlu olmuş.
Kiko o günden sonra şöyle dermiş: — “Zamanı biriktirmek, onu hızla harcamaktan çok daha değerlidir.”
|
https://www.kisamasaloku.com/kurabiye-kralligi-ve-minik-sef-lunanin-masali/
|
Kurabiye Krallığı ve Minik Şef Luna’nın Masalı » Masal
| null | null | null |
Uzak diyarlarda, şeker kamışlarının rüzgârda dans ettiği, gökten pudra şekeri yağan bir ülke varmış. Bu yerin adı Kurabiye Krallığı ’ymış. Evler zencefilli, yollar karamelli, nehirler ise çikolata sosuyla doluymuş. Burada herkes tatlı yapmayı çok severmiş ama en küçük ve en az bilinen şef , minik tavşan Luna ’ymış.
Luna daha minicikmiş ama kurabiye yapmaya bayılırmış. Her sabah erkenden kalkar, mutfağında renkli şekerlemelerle yeni tarifler denermiş. En büyük hayali, Kraliyet Tatlı Yarışması ’na katılıp kendi kurabiyesini krala tattırmakmış.
Ama büyükler onunla hep şöyle dalga geçerlermiş: — “Sen daha fırına bile yetişemiyorsun Luna!” — “O minik patilerinle büyük bir yarışmaya katılamazsın!”
Luna üzülse de asla pes etmemiş. Gizlice tarifler yazmış, meyveleri kurutmuş, bademleri kavurmuş. Yarışma günü geldiğinde kalbini cesaretle doldurmuş ve en sevdiği tarifini hazırlamış: Gökkuşağı Rüyası Kurabiyesi.
Kurabiyesini hazırlarken sadece malzeme değil, sevgisini ve sabrını da katmış. Fırına attığında mutfağı vanilya ve tarçın kokusu sarmış. Diğer yarışmacılar dev gibi kurabiyeler, kat kat pastalar hazırlarken Luna minik, ama parıldayan kurabiyeleriyle çıkmış sahneye.
Kral, ilk ısırığı aldığında gözleri parlamış. — “Bu… bu başka bir şey!” demiş hayranlıkla. “İçinde sadece lezzet değil, bir masal var sanki!”
Luna’nın kurabiyeleri kazanmış! Kral ona “Tatlı Yürekli Şef” unvanını vermiş. O günden sonra Luna’nın tarif defteri tüm ülkeye yayılmış. Herkes onun küçük yaşına değil, büyük hayaline hayran kalmış.
Ve Luna, mutfağında şöyle dermiş: — “Tatlı yapmak için büyük olmak gerekmez. Yeter ki kalbin sevgiyle dolu olsun.”
|
https://www.kisamasaloku.com/tilki-tolinin-kayip-haritasi-masali/
|
Tilki Toli’nin Kayıp Haritası Masalı » Masal
| null | null | null |
Yeşilin her tonuna sahip büyük bir ormanda, parlak gözleri ve kabarık kuyruğuyla tanınan bir tilki yaşarmış. Bu tilkinin adı Toli ’ymiş. Toli, diğer hayvanlardan farklı olarak, bulmacaları çözmeyi ve sırları ortaya çıkarmayı çok severmiş . Bir gün, eski bir sandık bulmuş ormanın derinliklerinde. Sandığın içinde yıpranmış, kenarları yanık bir harita varmış!
Haritanın üzerinde ilginç işaretler, garip yollar ve “Büyük Sürprizin Yolu” yazılıymış.
Toli hemen heyecanla arkadaşlarını toplamış: Kaplumbağa Tuka, tavşan Pufi ve sincap Lili. — “Bakın ne buldum! Belki bu bir define haritasıdır!” demiş gözleri parlayarak. — “Ama yollar karmaşık görünüyor,” demiş Tuka endişeyle. — “İşte tam da bu yüzden birlikte çözmeliyiz,” demiş Toli kararlı bir şekilde.
Böylece dörtlü, haritanın gösterdiği yoldan yürümeye başlamış. İlk durak, “Konuşan Kaya”ymış. Kaya, garip bir bilmece sormuş: — “Ne kadar alırsan, o kadar büyürüm. Ben neyim?” Toli hemen cevabı bulmuş: — “Çukur!”
Kaya bir anda yana kaymış ve gizli bir geçit açılmış. Geçitten geçtiklerinde dev bir labirentle karşılaşmışlar. Lili yukarıdaki ağaç dallarından yolu gözetleyerek onlara yardım etmiş. Pufi, dar geçitlerde hızla zıplayarak ilerlemiş. Tuka ise sabırla haritayı taşımış.
Sonunda ormanın en derin yerine varmışlar. Haritada “Büyük Sürpriz” işaretli yerde, kocaman bir kutu duruyormuş. Heyecanla kapağı açmışlar ama içinden altınlar ya da mücevherler çıkmamış. Kutunun içinde renkli kağıtlar, boya kalemleri, kitaplar ve bir not varmış:
“Gerçek hazine, birlikte geçen zaman, paylaşım ve dostluktur.”
Herkes önce biraz şaşırmış ama sonra gülümseyerek birbirine sarılmış. Çünkü gerçekten de bu macera, birlikte yaşadıkları en unutulmaz an olmuş. O günden sonra Toli ve arkadaşları her hafta harita çizip kendi maceralarını yaratmaya başlamışlar.
Toli her seferinde şöyle dermiş: — “Harita neyi gösterirse göstersin, en değerli yol arkadaşlıktır. ”
|
https://www.kisamasaloku.com/fil-fikonun-renkli-ruyasi-masali/
|
Fil Fiko’nun Renkli Rüyası Masalı » Masal
| null | null | null |
Bir zamanlar, uzak ve yemyeşil bir ormanda, kocaman kulakları ve minicik kuyruğuyla tatlı mı tatlı bir fil yaşarmış. Adı Fiko ’ymuş. Fiko’nun en büyük özelliği, hayal kurmayı çok sevmesiymiş . Diğer filler su birikintilerinde yıkanırken, o gökyüzüne bakar ve bulutların içinde yüzdüğünü hayal edermiş.
Fiko’nun rüyaları öyle sıradan da değilmiş; bazen uzaya çıkıp yıldızlarla dans eder, bazen gökkuşağının kaygan yollarında kayarmış. Her sabah uyandığında arkadaşlarına rüyasını anlatırmış ama diğer hayvanlar onu pek ciddiye almazmış.
— “Fiko, sen çok hayal kuruyorsun,” dermiş Tembel Ayı. — “Bir gün düşlerinle uçacaksın ama ayağın yere değmeyecek,” diye eklerdi papağan.
Ama Fiko’nun içindeki dünya o kadar renkliymiş ki bu sözler ona engel olamazmış.
Bir gece, Fiko uykuya daldığında gökyüzü renk değiştirmiş. Gri bulutlar pembeleşmiş, yıldızlar minik müzik notalarına dönüşmüş. Rüyasında karşısına bir renk ejderhası çıkmış. Ejderha gülümseyerek demiş ki:
— “Fiko, senin hayal gücün çok özel. Renkler bile seninle oynamak istiyor. Gel, seninle birlikte rüyaların sınırlarını keşfedelim!”
Ejderhanın sırtına binmişler, önce rengârenk bir denizde yelken açmışlar. Balıklar mor, dalgalar sarıymış. Ardından uçan ağaçların olduğu bir ormana inmişler. Fiko, gökyüzündeki bir ağaca tırmanmış ve oradan kendini rengârenk bir salıncağa bırakmış.
Sonunda bir “Hayal Durağı”na varmışlar. Burada her hayvanın içinde saklı bir hayal varmış. Fiko, arkadaşlarının hayallerini de görebilmiş. Meğer Tembel Ayı bir gün dans etmek istiyormuş, Papağan ise kendi hikâyesini anlatacak bir kitap yazmak…
Fiko sabah uyandığında çok mutluymuş. Arkadaşlarına koşmuş: — “Rüyamda sizin hayallerinizi gördüm!” — “Bizimkiler mi?” demişler şaşkınlıkla.
Fiko onları tek tek anlatınca herkes birden gülümsemeye başlamış. O günden sonra ormanın her köşesinde bir şeyler değişmiş: Tembel Ayı dans etmeye başlamış, Papağan yazmaya, sincaplar resim çizmeye…
Çünkü Fiko’nun hayalleri sadece kendi dünyasını değil, başkalarının da içindeki renkleri ortaya çıkarmış .
|
https://www.kisamasaloku.com/can-ve-kaplumbaga-masali/
|
Can ve Kaplumbağa Masalı » Masal
| null | null | null |
Bir varmış bir yokmuş, evvel zaman içinde kalbur saman içinde küçük bir çocuk varmış. Bu çocuğun adı Can mış. Can çok meraklı bir çocukmuş. Her şeyi inceler, araştırır, yeni bilgiler öğrenirmiş.
Günlerden bir gün annesi ona bahçede oynamasını söylemiş. Ali de annesinin dediğini yapmış. Bahçede gezinirken, bir kaplumbağa görmüş. Kaplumbağa çok küçük ve sevimliymiş. Ali, kaplumbağayı alıp eve götürmek istemiş. Annesi onu asla eve alamayacağını söylemiş ve eve girmiş. Can çok üzülmüş “Keşke seni eve alabilseydim” demiş. Bir anda küçük kaplumbağa konuşmaya başlamış “Beni eve alıp ne yapacaksın ki?” diye sormuş. Can çok şaşırmış “Sen nasıl konuşabiliyorsun?” demiş. Kaplumbağa “Bu aramızda kalsın, istediğimiz bir insanla konuşma hakkımız var. Sen şimdi söyle bana neden beni doğal ortamımdan ayırıp eve almak istiyorsun?” diye sormuş. Can “Seninle hep evde vakit geçirmek istiyorum, benim kaplumbağam ol istiyorum” demiş. Kaplumbağa “Bunun için beni eve almana gerek yok ki ben zaten senin bahçende yaşıyorum. Ne zaman istersen benimle oynamaya gelebilirsin. Ama ben evin içine gelirsem orada çok mutsuz olurum. Çünkü evde çim, toprak, böcek yok. Ben onlar olmadan yaşayamam” demiş. Can buna çok üzülmüş, onun uzun süre yaşamasını istiyormuş. Can “Çok haklısın, seni eve almam senin için haksızlık olur. Çünkü bende eve girmeden hep bahçede yaşayamam. Bencilce düşündüğüm için özür dilerim” demiş. Kaplumbağa, Can’ı affetmiş. İkili yakın arkadaş olmuşlar ve havalar güzelken bahçede oyunlar oynamışlar.
Can, bir kaplumbağa ile arkadaş olduğu için çok mutluymuş. O günden sonra kimseye bencillik yapmamış ve karşısındakinin ne hissedeceğini düşünerek adımlar atmış. Masal da burada bitmiş.
|
https://www.kisamasaloku.com/ali-ve-emre-kardeslerin-hikayesi/
|
Ali ve Emre Kardeşlerin Hikayesi » Masal
| null | null | null |
Ali ve Emre, yedi ve beş yaşlarında iki kardeştiler. Birbirlerini çok seviyorlardı ve her zaman birlikte oyun oynuyorlardı. Bir gün, anneleri onlara bir sürpriz yaptı ve yeni bir bisiklet aldı. Ali ve Emre çok sevindiler hemen bisiklete binmek istediler. Ama bisiklet tek olduğu için sırayla binmeleri gerekiyordu. Anneleri, “Önce Ali biner, sonra Emre biner. Tamam mı?” dedi. Ali ve Emre, “Tamam” dediler ve anlaştılar.
Ali, ilk önce bisiklete bindi ve bahçede dolaşmaya başladı. Emre de onu heyecanla izliyordu. Ali, bisikleti çok beğendi ve çok eğlendi. Ama Emre’nin de sırası geldiğini unuttu. Emre, bir süre sonra sabırsızlandı ve Ali’ye, “Abi, hadi in artık. Ben de binmek istiyorum” dedi. Ali, “Tamam, tamam. Biraz daha bekle” dedi ve devam etti. Emre, beklemeye devam etti ama Ali hâlâ inmedi. Emre, tekrar Ali’ye seslendi: “Abi, lütfen in. Söz vermiştik” dedi. Ali, “Tamam, tamam. Son bir tur daha atayım” dedi ve devam etti. Emre, artık çok kızdı ve Ali’ye kızgın bir şekilde bağırdı: “Abi, yeter artık! Sen hep bencilsin. Ben de binmek istiyorum. Haksızlık bu!” dedi. Ali, Emre’nin bağırmasına sinirlendi ve ona cevap verdi: “Sen de hep şımarıksın. Ben abinim, benim sözüm geçer. Sen de bekle” dedi. İki kardeş, birbirlerine bağırmaya başladılar. Anneleri, onların kavga ettiklerini duydu ve yanlarına geldi. “Ne oluyor burada? Neden kavga ediyorsunuz?” diye sordu. Ali ve Emre, birbirlerini suçlamaya başladılar. Anneleri, onları susturdu ve dedi ki: “Siz iki kardeşsiniz. Birbirinize saygılı ve sevgili olmanız gerekir. Bisikleti paylaşmanız gerekir. Sırayla binmeniz gerekir. Anlaştığınız gibi yapmanız gerekir. Yoksa bisikleti geri götürürüm” dedi.
Ali ve Emre, annelerinin sözlerini duyunca utandılar ve pişman oldular. Birbirlerinden özür dilediler ve barıştılar. Anneleri, onları öptü ve bisikleti tekrar verdi. Ali, bisikletten indi ve Emre’ye verdi. Emre de bisiklete bindi ve Ali ile birlikte bahçede dolaştı. İki kardeş, bisikleti paylaşarak eğlendiler ve mutlu oldular. Bu hikaye de burada bitti.
|
https://www.kisamasaloku.com/linanin-kitap-okuma-hikayesi/
|
Lina’nın Kitap Okuma Hikayesi » Masal
| null | null | null |
Bi zamanlar Lina adında tatlı bir kız çocuğu yaşıyordu. Lina, okumayı çok seven bir kız çocuğuydu. Her gün okuldan sonra, annesiyle birlikte kütüphaneye gider ve yeni kitaplar alırdı. Okuduğu kitapların kahramanlarıyla hayal kurar, onların maceralarına ortak olurdu. Okuma seviyesi de çok iyiydi. Öğretmeni nu sınıfın en iyi okuyucusu olarak övünürdü.
Ancak, okulun ara tatile girdiği iki hafta boyunca, Lina okuma yapmadı. Onun yerine, televizyon izledi, bilgisayar oyunları oynadı, arkadaşlarıyla dışarı çıktı. Kitaplarını bir kenara bıraktı. Okumak ona artık sıkıcı gelmeye başladı. Ara tatil bittiğinde, Lina okula döndü. Öğretmeni, sınıfa yeni bir kitap getirdi. Kitabın adı “Sihirli Orman” idi. Lina, kitabın kapağına baktı. Orada, renkli çiçekler, sevimli hayvanlar ve gizemli ağaçlar vardı. Lina, kitabı merak etti. Öğretmeni, kitabı sınıfa okumaya başladı. Lina, öğretmenin sesini dinlemeye çalıştı. Ama bir türlü kitabın içine girmedi. Kitaptaki kelimeleri anlamakta ve takip etmekte zorluk çekiyordu. Öğretmeni, sınıftan bir öğrenciyi kitabı okumaya çağırdı, herkes tek tek kitabı okumak için tahtaya çıktı. Sıra Lina’ya geldi, Lina kitabı eline aldı ama ne yapacağını bilemedi. Kitabı okumaya çalıştı ama okurken çok zorlandı. Eskisi gibi akıcı okuyamıyordu. Öğretmeni Lina’ya çok şaşırdı ve neden okuyamadığını sorudu. Lina ara tatilde okuma yapmadığını söyledi. Öğretmeni Lina ya kızmadı ama ona okumanın önemini anlattı. Okumanın hayal gücünü, kelime haznesini, anlam becerisini geliştirdiğini söyledi. “Okumayı bırakırsan bunların hepsini kaybedersin” dedi.
Lİna, öğretmeninin sözlerini dinledi ve çok pişman oldu. Okumayı bıraktığı için çok üzüldü. Öğretmenine, tekrar okumaya başlamak istediğini söyledi. Öğretmeni ona gülümsedi ve yardımcı olacağını söyledi. Lina, öğretmenine teşekkür etti. Kitabı tekrardan eline aldı. Bu sefer, daha dikkatli okumaya çalıştı. Kitaptaki kelimeleri tekrar etti. Eve gittiğinde eskisi gibi kitap okumaya başladı. Kısa süre içinde eskisi gibi akıcı okumaya başlamış. Bir daha da aynı hatayı yapmamış. Bu hikayede burada bitmiş.
|
https://www.kisamasaloku.com/kedi-fare-ve-ev-sahibi-masali/
|
Kedi, Fare ve Ev Sahibi Masalı » Masal
| null | null | null |
Kedi ve Fare adında iki arkadaş vardı. Kedi, gri tüylü, sarı gözlü, sevimli bir kediydi. Fare ise siyah tüylü, kahverengi gözlü, küçük bir fareydi. Kedi ve Fare, birlikte yaşadıkları evin bodrumunda mutlu bir hayat sürüyorlardı. Kedi, fareyi av yerine arkadaş olarak görüyordu. Fare de kediye güveniyor ve onunla oyunlar oynuyordu.
Bir gün Kedi ve Fare, evin sahibinin tatilde olduğunu fark ettiler. Evin sahibi, bir hafta boyunca yoktu. Kedi ve Fare, bu fırsatı kaçırmak istemediler. Evin her yerini gezmeye karar verdiler. Önce mutfakta lezzetli yiyecekler buldular. Sonra salonda televizyon izlediler. Daha sonra yatak odasında yastık savaşı yaptılar. En son da banyoda köpük banyosu yaptılar. Kedi ve Fare, çok eğlendiler. Evin sahibi gelene kadar her gün böyle devam ettiler. Evin sahibi geldiğinde, evin bir harabe haline geldiğini gördü. Her yer dağınık, kirli ve kırıktı. Evin sahibi, çok sinirlendi. Evindeki hayvanları bulmak için aramaya başladı. Kedi ve Fare, evin sahibinin geldiğini duyduklarında çok korktular. Hemen bodruma kaçtılar. Ama evin sahibi onları yakalamak için peşlerinden geldi. Kedi ve Fare, bodrumda saklandılar. Ama evin sahibi onları buldu. Onları evden kovmak istiyordu. Kedi ve Fare, evden çıkmak için bir çıkış aradılar. Ama evin sahibi onları sıkıştırdı. Kedi ve Fare, bir köşeye sıkıştılar. Evin sahibi, onlara doğru yaklaştı. Kedi ve Fare , çok korktular. Ama birbirlerine sarıldılar. Ve şöyle dediler: “Sen benim en iyi arkadaşımsın. Seninle tanıştığım için çok mutluyum. Seninle birlikte olmak için her şeyi yaparım. Seni asla bırakmam.” Evin sahibi, Kedi ve Fare’nin bu sözlerini duydu. Ve çok şaşırdı. Kedi ve Fare’nin arkadaş olduğunu anladı. Ve onlara acıdı. Ve şöyle dedi: “Ben de sizin arkadaşınız olmak istiyorum. Siz çok tatlısınız. Sizden özür dilerim. Sizi kovaladığım için çok pişmanım. Siz evimde kalabilirsiniz. Ama lütfen evimi dağıtmayın. Ben sizinle ilgileneceğim. Siz benim misafirlerimsiniz.” Kedi ve Fare, evin sahibinin bu sözlerini duyduklarında çok sevindiler. Ve ona teşekkür ettiler. Ve şöyle dediler: “Sen de bizim arkadaşımızsın. Sen çok iyisin. Senden özür dileriz. Evini dağıttığımız için çok pişmanız. Sana yardım edeceğiz. Siz bizim ev sahibimizsiniz.”
Ve böylece Kedi, Fare ve evin sahibi arkadaş oldular. Evin sahibi, onlara yiyecek, içecek, oyuncak ve yatak verdi. Kedi ve Fare, ona evi temizlemesine, yemek yapmasına, alışveriş yapmasına yardım ettiler. Ve birlikte çok mutlu oldular. Masal da burada bitti.
|
https://www.kisamasaloku.com/keci-ordek-ve-tavsanin-masali/
|
Keçi, Ördek ve Tavşanın Masalı » Masal
| null | null | null |
Bir varmış bir yokmuş, evvel zaman içinde kalbur saman içinde çiftlikte yaşayan keçi, ördek ve tavşan varmış. Onlar çok iyi arkadaşmış ve birbirlerine her zaman yardım ederlermiş.
Günlerden bir gün, tavşan, keçi ve ördek çiftliğin yakınındaki ormana gitmişler. Orada bir ağacın altında kocaman bir ekmek bulmuşlar. Ekmeği orada piknik yapan insanlar unutmuş. Keçi, ördek ve tavşan, ekmeği görünce çok sevinmişler. Ama ekmeği paylaşacaklarını bilememişler Keçi, “Ben en çok ekmek yiyebilirim, çünkü ben en güçlüyüm. Bu yüzden ekmek bana ait.” demiş. Ördek, “Hayır, ekmek bana ait. Çünkü ben en hızlıyım. Ekmek benden önce kimse bulamazdı.” demiş. Tavşan, “Hayır, ekmek bana ait. Çünkü ben en zekiyim. Ekmek nerede olduğunu ben buldum.” demiş. Keçi, ördek ve tavşan , ekmek için kavga etmeye başlamışlar. Ekmek, onların arasında parçalanmış. Ama hiçbiri, yediği ekmekten mutlu olmamış. Çünkü ekmek, onların arkadaşlıklarından daha tatlı değilmiş.
Onlar, ekmek yüzünden birbirlerine kırdıkları için çok pişman olmuşlar. Bir daha asla böyle bir hata yapmayacaklarına söz vermişler. Ve ekmek kırıntılarını, oradaki diğer hayvanlarla paylaşmışlar. Böylece, keçi, ördek ve tavşan, arkadaşlıklarını yeniden kurdukları gibi, yeni arkadaşlar da edinmişler. Ve hep birlikte mutlu yaşamışlar.
|
https://www.kisamasaloku.com/tilki-asan-ve-tavsan-masali/
|
Tilki, Asan ve Tavşan Masalı » Masal
| null | null | null |
Bir zamanlar, çok uzak bir ormanda, bir aslan , bir tilki ve bir tavşan arkadaş olmuşlar. Birlikte avlanıp, oyun oynuyorlarmış. Ama bir gün, aslan, tilki ve tavşan arasında bir anlaşmazlık çıkmış. Her biri kendini en akıllı, en güçlü ve en cesur sanıyormuş. Bu yüzden birbirleriyle yarışmaya karar vermişler. Ama yarışma sırasında başlarına gelmedik kalmamış.
Aslan, tilki ve tavşan, ormanın en hızlı, en güçlü ve en zeki hayvanı olmak için üç ayrı yarışma yapmaya karar vermişler. İlk yarışma, bir ağacın tepesine en hızlı çıkmakmış. Aslan, tilki ve tavşan, ağacın dibinde hazır bekliyorlarmış. Bir kuş, “Başla!” diye öttüğünde, üçü de ağaca tırmanmaya başlamışlar. Ama aslan, ağacın kabuğunu tırnaklarıyla parçalayıp, kayıyormuş. Tilki, ağacın dallarına atlamaya çalışıyormuş, ama tutunamıyormuş. Tavşan ise, zıplaya zıplaya ağacın tepesine çıkmış. “Ben kazandım!” diye bağırmış. Aslan ve tilki, tavşanı kıskanmışlar. “Bu yarışma adil değil, tavşan zaten ağaca çıkmayı biliyor.” diye itiraz etmişler. Tavşan ise, “Ben en hızlıyım, siz kabul edin.” diye övünmüş. İkinci yarışma, bir kayayı en güçlü şekilde kırmakmış. Aslan, tilki ve tavşan, büyük bir kaya önünde duruyorlarmış. Bir kurbağa, “Başla!” diye vırakladığında, üçü de kayaya saldırmışlar. Ama tavşan, kayaya çarptığında, dişleri kırılmış. Tilki, kayaya tırmık attığında, pençeleri acımış. Aslan ise, kayaya pençeyle vurduğunda, kayayı ikiye bölmüş. “Ben kazandım!” diye kükremiş. Tavşan ve tilki, aslanı korkmuşlar. “Bu yarışma adil değil, aslan zaten çok güçlü.” diye şikayet etmişler. Aslan ise, “Ben en güçlüyüm, siz kabul edin.” diye böbürlenmiş. Üçüncü yarışma, bir avcıyı en zeki şekilde kandırmakmış. Aslan, tilki ve tavşan, ormanın kenarında bir avcının izini sürüyorlarmış. Bir sincap, “Başla!” diye cıvıldadığında, üçü de avcıya yaklaşmışlar. Aslan ve tavşan avcıdan zor kurtulmuşlar ama tilki zekasını kullanıp avcıya hiç görünmemiş. Tilki “Ben en zekiyim, siz kabul edin.” diye gururlanmış.
Aslan, tilki ve tavşan, birbirleriyle yarıştıkları için, hem yaralanmışlar, hem aç kalmışlar. Ama hiçbiri, diğerinin üstünlüğünü kabul etmemiş. Birbirlerine kızgın ve küskün bakmışlar. O sırada, ormandaki diğer hayvanlar, onların yanına gelmişler. Hayvanlar, aslan, tilki ve tavşana, “Neden birbirinizle yarıştınız? Siz arkadaş değil miydiniz? Birlikte olursanız, hem daha mutlu, hem daha güvende olursunuz. Ama rekabet ederseniz, hem kendinize, hem de birbirinize zarar verirsiniz. Herkesin kendine göre bir yeteneği, bir özelliği vardır. Kimse kimseye benzemez. Siz de birbirinizi olduğu gibi kabul edin, saygı duyun, sevin.” diye nasihat etmişler. Aslan, tilki ve tavşan, hayvanların sözlerini dinleyince, utandıklarını fark etmişler. Birbirlerine sarılıp, özür dilemişler. “Biz arkadaşız, bir daha asla böyle yapmayacağız. Birlikte olmaktan daha güzel bir şey yok.” diye söz vermişler. Sonra, hayvanlarla birlikte, ormana dönüp, mutlu bir şekilde yaşamışlar.
|
https://www.kisamasaloku.com/tarcin-ve-aslanin-masali/
|
Tarçın ve Aslanın Masalı » Masal
| null | null | null |
Bir varmış bir yokmuş, evvel zaman içinde kalbur saman içinde sokaklarda yaşayan küçük bir kedi varmış. Bu kedinin adı Tarçın mış. Tarçın çok meraklı bir kediymiş. Her yeri görmek ister, her şeyin tadına bakarmış. Bu konu da annesi onu çok uyarsa da Tarçın hiç dinlemezmiş.
Günlerden bir gün Tarçın yakınlarda ki ormana gitmeye karar vermiş. Annesi Tarçın’a ormanın onun için tehlikeli olacağını söylese de küçük kedi annesini dinlememiş ve yola koyulmuş. Ormana giren Tarçın, ormanın derinliklerine inmiş ve hızla yürüyormuş. O sırada büyük bir aslanla karşılaştı. Aslan, Tarçın’ı görünce, kükredi ve ona doğru koşmaya başladı. Tarçın, çok korktu ve kaçmaya çalıştı. Ama aslan çok hızlıydı ve Tarçın’ı yakaladı. Aslan, Tarçın’ı pençesine aldı ve ona bakmaya başladı. Kedi, aslanın gözlerine baktı ve yalvardı: “Lütfen bana zarar verme.” Aslan “Ben sana zarar vermeyeceğim ama senin gibi yavru bir kedinin bu büyük orman ne işi olduğunu çok merak ettim” demiş. Tarçın “Ormanı çok merak ettiğim için keşfetmeye geldim” demiş. Aslan “Bu büyük orman senin için çok tehlikeli, herkes benim kadar iyi kalpli değil ve sana zarar gelebilir” demiş. Tarçın annesinin sözlerini de hatırlamış ve aslanın haklı olduğuna karar vermiş. “Evet haklısın, şimdi eve döneceğim” demiş. Aslan “Sana zarar gelmemesi için ormanın çıkışına kadar seni takip edeceğim, sen hızla çık ormandan” demiş. Tarçın, aslana teşekkür ederek ormandan çıkmak için koşmaya başlamış. Kısa bir süre sonra Tarçın ormandan çıkmış ve arkasını dönüp aslana el sallamış. Aslan ise gülümseyerek evine geri dönmüş.
Tarçın evine gittiğinde olanları annesine anlatmış ve anne kesi yavrusuna çok kızmış. Başına gelebilecek kötülükleri anlatmış ve bir daha izinsiz dışarı çıkmasını yasaklamış. Tarçın’ın da yaşadığı bu korku ona iyi bir ders olmuş ve bir daha annesinin sözünden hiç çıkmamış. Masal da burada bitmiş.
|
https://www.kisamasaloku.com/tasinan-ayi-ailesinin-masali/
|
Taşınan Ayı Ailesinin Masalı » Masal
| null | null | null |
Bir zamanlar, güzel bir ormanda yaşayan bir ayı ailesi vardı. Baba ayı, anne ayı ve iki yavru ayı, ormanın nimetlerinden faydalanarak mutlu bir hayat sürüyorlardı. Ancak bir gün, ormanın yakınında büyük bir fabrika kuruldu. Fabrika, ormana duman, gürültü ve kirlilik yaymaya başladı. Ayı ailesi, ormanın artık eskisi gibi güvenli ve sağlıklı olmadığını anladı. Başka bir ormana taşınmaya karar verdiler.
Baba ayı, anne ayı ve yavru ayılar, eşyalarını toplayıp yola çıktılar. Uzun bir yolculuktan sonra, yeni bir ormana vardılar. Bu orman, eski ormanlarından çok farklıydı. Ağaçlar, çiçekler, meyveler ve hayvanlar, ayı ailesinin alışık olmadığı türlerdendi. Baba ayı ve anne ayı, yeni ormanın güzelliğine hayran kaldılar. Ama yavru ayılar, yeni ormana alışamadılar. Eski ormanlarını, arkadaşlarını ve oyunlarını özlediler. Yeni ormanda kendilerini yalnız ve mutsuz hissettiler. Baba ayı ve anne ayı, yavru ayıların üzüntüsünü fark ettiler. Onlara, yeni ormanın da eski orman kadar güzel ve eğlenceli olduğunu anlatmaya çalıştılar. Yavru ayılara, yeni arkadaşlar edinebileceklerini, yeni oyunlar öğrenebileceklerini ve yeni maceralar yaşayabileceklerini söylediler. Ama yavru ayılar, inanmak istemediler. Yeni ormanı sevmeyeceklerini, eski ormana geri dönmek istediklerini söylediler. Baba ayı ve anne ayı, yavru ayıları ikna etmek için bir plan yaptılar. Bir gün, yavru ayıları, yeni ormanın en güzel yerlerini gezdirmeye götürdüler. Yavru ayılar, yeni ormanda gördükleri manzaralara şaşırdılar. Yemyeşil bir çayırda, renkli kelebekler uçuşuyordu. Pırıl pırıl bir gölde, balıklar yüzüyordu. Yüksek bir tepede, gökkuşağı görünüyordu. Yavru ayılar, yeni ormanın ne kadar güzel olduğunu fark ettiler. Ama yine de, eski ormanlarını unutamadılar. Baba ayı ve anne ayı, yavru ayıları, yeni ormanın her yönünü gösterdikten sonra, onlara bir soru sordular. “Yavru ayılar, yeni ormanı sevdiniz mi?” diye sordular. Yavru ayılar, birbirlerine baktılar. Sonra, baba ayı ve anne ayıya cevap verdiler. “Baba ayı, anne ayı, yeni ormanı sevdik” dediler. “Yeni orman, çok güzel, çok eğlenceli, çok dost canlısı ve çok maceralı. Yeni orman, bizim yeni evimiz. Ama eski ormanı da unutmayacağız. Eski orman, bizim ilk evimiz. Eski ormanı da seviyoruz.”
Baba ayı ve anne ayı, yavru ayıların cevabına çok sevindiler. Onlara sarılarak, “Biz de sizin gibi hissediyoruz, yavru ayılar” dediler. “Yeni ormanı da seviyoruz, eski ormanı da. Ama önemli olan, nerede olduğumuz değil, kiminle olduğumuz. Biz, birlikte olduğumuz sürece, her yerde mutlu olabiliriz. Biz, bir aileyiz.” Ve böylece, ayı ailesi, yeni ormanın nimetlerinden faydalanarak mutlu bir hayat sürdüler. Ama eski ormanlarını da hiç unutmadılar. Ve her zaman, birlikte oldukları için şükrettiler.
|
https://www.kisamasaloku.com/yavru-maymunun-hazine-masali/
|
Yavru Maymunun Hazine Masalı » Masal
| null | null | null |
Bir zamanlar, bir ormanda yaşayan yavru bir maymun vardı. O, diğer maymunlardan farklıydı. Çünkü o, kitap okumayı çok seviyordu. Her gün, ormanın içindeki gizli bir mağaraya gider, orada bulduğu kitapları okurdu. Kitaplar ona yeni dünyalar, yeni bilgiler, yeni maceralar açıyordu.
Bir gün, yavru maymun çok ilginç bir kitap buldu. Kitabın adı “Ormanın Sırrı”ydı. Kitapta, ormanın derinliklerinde saklı bir hazine olduğu yazıyordu. Yavru maymun, bu hazineyi bulmak istedi. Kitaptaki ipuçlarını takip ederek, ormanın içine doğru yola çıktı. Yolda, birçok hayvanla karşılaştı. Onlara, hazineyi aradığını söyledi. Bazı hayvanlar ona yardım etti, bazı hayvanlar ona engel oldu. Ama yavru maymun, vazgeçmedi. Sonunda, ormanın en büyük ağacının altına geldi. Kitapta, hazineyi bulmak için ağacın köklerini kazması gerektiği yazıyordu. Yavru maymun, ağacın köklerini kazmaya başladı. Bir süre sonra, bir sandık buldu. Sandığı açtı. Ama içinde altın, gümüş, mücevher gibi değerli şeyler yoktu. Sadece kitaplar vardı. Yavru maymun , hayal kırıklığına uğradı. Bu muymuş hazine diye düşündü.
Ama sonra, kitapları incelemeye başladı. Kitaplar, ormanın tarihini, kültürünü, doğasını, hayvanlarını anlatıyordu. Yavru maymun, bu kitapların ne kadar değerli olduğunu fark etti. Bu kitaplar sayesinde, ormanı daha iyi tanıyacak, sevecek, koruyacaktı. Yavru maymun, çok mutlu oldu. Bu, onun için en güzel hazineydi.
|
https://www.kisamasaloku.com/yavru-tilki-ve-yavru-tavsan-masali/
|
Yavru Tilki ve Yavru Tavşan Masalı » Masal
| null | null | null |
Bir zamanlar, bir ormanda yaşayan yavru bir tilki ve yavru bir tavşan vardı. Onlar da çok iyi arkadaştı ve hep birlikte oynarlardı. Ormandaki diğer hayvanlar onlara meyve vermişti. Yavru tilkinin bir elması, yavru tavşanın ise bir armudu vardı.
Bir gün, yavru tilki elmasını yavru tavşana gösterdi. “Bak, ne kadar parlak bir elmasım var. Onunla çok gurur duyuyorum. Seninle paylaşmamı ister misin?” dedi. Yavru tavşan korkuyla reddetti. “Hayır, istemem. Benim de sana gösterecek bir armudum var.” dedi. Böylece, yavru tilki ve yavru tavşan meyvelerini paylaşmadılar. Elmasını yavru tavşana vermek istemeyen yavru tilki, tavşanda ki armudu da almak istedi. Armudunu yavru tilkiye vermek istemeyen yavru tavşan da, tiklinin elmasını almak istedi. Bir süre tartıştılar, ikisi de çok mutsuz ve sinirliydiler. Ormandaki diğer hayvanlar da onları izlediler ve yaptıklarının çok kötü bir davranış olduğunu anlattılar. Paylaşmanın önemini, arkadaşlığın değeri anlattılar.
Yavru tilki ve yavru tavşan yaptıklarından dolayı birbirlerinden özür dilediler. Arkadaşlığın daha önemli olduğunu anladılar ve meyvelerini paylaşmaya karar verdiler. Masal da burada bitti.
|
https://www.kisamasaloku.com/kucuk-kedi-masali/
|
Küçük Kedi Masalı » Masal
| null | null | null |
Bir zamanlar, ormanın derinliklerinde, küçük bir kedi yaşardı. Küçük kedi çok meraklı ve maceracıydı. Bir gün, ormanın en büyük ağacını gördü. Ağaç o kadar yüksekti ki, tepesindeki yapraklar gökyüzüne dokunuyordu. Küçük kedi, ağacın tepesine çıkmak istedi. Belki de oradan bütün ormanı görebilirdi.
Küçük kedi, ağacın gövdesine tırmanmaya başladı. Ama ağaç o kadar kalındı ki, küçük kedi pençeleriyle tutunmakta zorlandı. Bir süre sonra, küçük kedi yoruldu ve durdu. Aşağıya baktığında, kendisini çok yüksekte gördü. Ama ağacın tepesine daha çok vardı. Küçük kedi, geri dönmek istedi. Ama aşağı inmek de çok zordu. Küçük kedi, korkmaya başladı. Tam o sırada, ağacın dallarından birinde, bir baykuş belirdi. Baykuş, küçük kediye sordu: “- Merhaba, küçük kedi. Ne yapıyorsun burada?” “- Merhaba, baykuş. Ben, ağacın tepesine çıkmak istedim. Ama çok yoruldum ve korktum. Nasıl ineceğimi bilmiyorum.” “Küçük kedi, sen çok cesursun. Ama ağacın tepesine çıkmak senin için çok tehlikeli. Orada çok rüzgar var. Seni savurabilir. Senin yerin, ağacın altıdır. Orada güvendesin.” “- Peki, baykuş. Ama nasıl ineceğim?” “Şöyle yap. Ben sana yardım edeceğim. Sen, ağacın gövdesine sıkıca tutun. Ben de, seni gagamla tutup, aşağı indireceğim. Ama sakın korkma. Ben sana zarar vermem.”- Tamam, baykuş. Senin sözüne güveniyorum.” dedi. Böylece, baykuş, küçük kediye yardım etti. Küçük kedi, ağacın gövdesine sıkıca tutundu. Baykuş da, onu gagasıyla tutup, aşağı indirdi. Küçük kedi, yere indiğinde, çok mutlu oldu. Baykuşa teşekkür etti. “- Çok teşekkür ederim, baykuş. Sen çok iyi bir arkadaşsın. Bana çok yardım ettin.” “- Rica ederim, küçük kedi. Sen de çok tatlı bir arkadaşsın. Ama bir daha böyle tehlikeli şeyler yapma. Senin için endişelendim.” “- Tamam, baykuş. Bir daha yapmayacağım. Senin dediğin gibi, benim yerim ağacın altı.” “- O zaman, kendine iyi bak, küçük kedi. Görüşmek üzere.” “- Sende kendine iyi bak, baykuş. Görüşmek üzere.”
Ve böylece, küçük kedi ve baykuş, arkadaş oldular. Küçük kedi, ağacın altında mutlu bir şekilde yaşadı. Baykuş da, onu sık sık ziyaret etti. Küçük kedi, ağacın tepesine çıkmak istemedi. Çünkü, orada onu bekleyen tehlikeleri biliyordu. Ama ağacın altında, onu bekleyen arkadaşları vardı.
|
https://www.kisamasaloku.com/sincap-kardeslerin-masali-3/
|
Sincap Kardeşlerin Masalı » Masal
| null | null | null |
Bir varmış bir yokmuş, evvel zaman içinde kalbur saman içinde çok uzak bir ormanda, bir sincap ailesi yağarmış. Sincap ailesinin üç yavrusu varmış: Tatlı, Neşeli ve Sevimli.. Tatlı çok yaramaz, Neşeli çok akıllı, Sevimli de çok komikmiş.
Bir gün, sincap ailesi kış için fındık toplamaya çıkmış. Ormanın derinliklerinde, bir ağacın altında, çok büyük ve parlak bir fındık görmüşler. Sincap ailesi çok sevinmiş ve fındığı almak için koşmuşlar. Ama fındığa yaklaştıklarında, bir şeyin ters gittiğini fark etmişler. Fındık aslında bir tuzakmış! Fındığa dokunan sincap, bir kafese kapanıyormuş. Sincap ailesinden ilk fındığa dokunan Tatlı olmuş. Tatlı, fındığı görünce çok heyecanlanmış ve hemen atlamış. Ama fındığa dokunduğu anda, bir kafes etrafını sarmış. Tatlı çok korkmuş ve ağlamaya başlamış. Sincap ailesi Tatlı’yı kurtarmak için uğraşmış, ama kafes çok sağlammış. Tatlı, kardeşleri, Neşeli ve Sevimli, ona nasıl yardım edebileceklerini düşünmüşler. Sevimli kafesi kuvvetlice itip devirmeye çalışmış, ama başaramamış. Neşeli ise, kafesin yanında duran ipi fark etmiş. İpi çektiğinde, kafesin kapısı açılmış. Neşeli, Tatlı’yı kafesten çıkarmış ve onu teselli etmiş. Sincap ailesi çok mutlu olmuş ve birlikte ormandan uzaklaşmışlar. Yolda, Neşeli kardeşlerine şöyle demiş: “Sevgili kardeşlerim, bugün çok önemli bir ders öğrendik. Her şey göründüğü gibi değildir. Bazı şeyler çok cazip görünebilir, ama aslında tehlikeli olabilir. Bu yüzden, her zaman dikkatli ve akıllı olmalıyız. Böylece, kendimizi ve sevdiklerimizi koruyabiliriz.”
Tatlı ve Sevimli, Neşeli’nin sözlerine katılmış ve ona teşekkür etmişler. Sincap ailesi, bir daha asla tuzaklara düşmemeye söz vermişler. Ve mutlu mesut yaşamışlar.
|
https://www.kisamasaloku.com/kedi-ve-fare-masali/
|
Kedi ve Fare Masalı » Masal
| null | null | null |
Bir zamanlar, çok uzak bir ormanda, bir kedi ve bir fare yaşarmış. Kedi, fareyi yakalamak için her gün peşinden koşarmış, ama fare çok hızlı ve zekiymiş.
Bir gün, kedi , fareyi bir ağacın arkasında görmüş ve hemen onu yakalamak için koşmuş. Ama fare, kedinin üzerine bir kovan dolusu bal dökmüş ve kaçmış. Kedi, balın içinde yapış yapış kalmış ve çok sinirlenmiş. Fare, kediye gülmüş ve “Beni yakalayacağını sanıyorsun, ama aslında sen bana yakalanıyorsun. Balın içinde nasıl hissediyorsun?” diye sormuş. Kedi, fareye cevap vermemiş, sadece öfkeyle miyavlamış. Fare, kediye acımış ve “Tamam, tamam, sana yardım edeyim. Ama bir şartım var. Bundan sonra beni kovalamayacaksın ve benimle arkadaş olacaksın. Kabul ediyor musun?” diye teklif etmiş. Kedi, başını sallamış ve “Kabul ediyorum, kabul ediyorum. Lütfen beni kurtar.” diye yalvarmış. Fare, kediye bir ip vermiş ve “Bu ipi ağzına al ve beni takip et. Seni bir dereye götüreceğim. Orada balı yıkayabilirsin.” demiş. Kedi, fareye teşekkür etmiş ve ipi ağzına almış. Fare, kediyle birlikte dereye doğru yürümüş. Yolda, kedi ve fare birbirleriyle konuşmuş ve birçok ortak noktaları olduğunu fark etmiş. Kedi, fareye neden onu yakalamak istediğini anlatmış. “Ben aslında sana zarar vermek istemiyordum. Sadece yalnızdım ve seninle oynamak istiyordum. Ama sen hep kaçıyordun.” demiş. Fare, kediye neden ondan kaçtığını anlatmış. “Ben de aslında seninle oynamak istiyordum. Ama sen hep beni kovaladığın için bana zarar vereceğini düşünüyordum.” demiş.
Kedi ve fare, birbirlerini yanlış anladıklarını anlamış ve üzülmüş. “Keşke daha önce arkadaş olsaydık. O zaman çok eğlenirdik.” demişler. Sonunda, dereye ulaşmışlar ve kedi, balı yıkamış. Kedi, fareye sarılmış ve “Sen çok iyi bir arkadaşsın. Bana yardım ettin ve hayatımı değiştirdin. Bundan sonra sana asla zarar vermeyeceğim. Hep dost kalalım.” demiş. Fare, kediye gülümsemiş ve “Sen de çok iyi bir arkadaşsın. Bana anlayış gösterdin ve bana güvendin. Bundan sonra senden korkmayacağım. Hep dost kalalım.” demiş. Kedi ve fare, birlikte dere kenarında oynamış ve mutlu olmuşlar. Ormandaki diğer hayvanlar, onları görmüş ve çok şaşırmış. Kedi ve fare, ormanın en iyi arkadaşları olmuşlar ve bir daha asla ayrılmamışlar.
|
https://www.kisamasaloku.com/hirsiz-adam-ve-kralin-masali/
|
Hırsız Adam ve Kralın Masalı » Masal
| null | null | null |
Bir zamanlar, çok uzak bir ülkede, çok zengin bir kral yaşarmış. Kralın altın, gümüş, mücevher ve değerli taşlarla dolu bir hazinesi varmış. Ama kral, bu hazineleri kimseyle paylaşmazmış. Sadece kendisi için saklarmış. Ülkesindeki insanlar ise çok fakir ve mutsuzmuş. Kral, onlara hiç yardım etmez, onlara hiç ilgi göstermezmiş.
Bir gün, kralın hazinesine girmeye çalışan bir hırsız yakalanmış. Kral, hırsızı hemen cezalandırmak istemiş. Ama hırsız, krala yalvarmış. “Lütfen beni affet, kralım. Ben sadece aç olan aileme biraz ekmek almak istedim. Senin hazinelerin varken, biz neden aç kalalım? Senin hazinelerini kimseyle paylaşmadığını biliyorum. Ama sen de biliyorsun ki, bu dünyada kalıcı olan hiçbir şey yok. Bir gün sen de öleceksin ve hazinelerini göremeyeceksin. O zaman ne faydası olacak? Lütfen bana bir şans daha ver. Beni serbest bırak ve hazinelerinden bir kısmını fakirlere dağıt. Böylece hem kendine hem de başkalarına iyilik yapmış olursun.” demiş. Kral, hırsızın sözlerine çok kızmış. Onu daha da sert bir şekilde azarlamış. “Sen kimsin de bana nasihat veriyorsun? Benim hazinelerim benimdir. Onları istediğim gibi kullanırım. Senin gibi bir hırsızın bana akıl vermesine izin vermem. Seni affetmem mümkün değil.” demiş. Hırsız, kralın sözlerine çok üzülmüş. Ama vazgeçmemiş. Son bir kez daha krala seslenmiş. “Lütfen kralım, beni dinle. Senin hazinelerin sana mutluluk getirmez. Sadece seni bencil ve kibirli yapar. Gerçek mutluluk, insanlara yardım etmekte ve onların sevgisini kazanmakta.” demiş. Kral, hırsızın sözlerini duyunca, bir an duraksamış. Hırsızın söylediklerinde bir gerçeklik payı olduğunu hissetmiş. Ama yine de onu affetmek istememiş ve onu ülkeden göndermiş. Kral, Hırsızın sözlerini unutmaya çalışmış. Hazinesine geri dönmüş.
Hazinelerine bakmış. Ama bir tuhaflık fark etmiş. Hazineleri eskisi gibi parlak ve güzel görünmüyormuş. Sanki solmuş, paslanmış, kirlenmiş gibiymiş. Kral, bunun nedenini anlayamamış. Hazinelerini daha yakından incelemeye başlamış. Ama ne görsün? Hazinelerinin hepsi, birer birer, toz olup uçmaya başlamış. Altınlar, gümüşler, mücevherler, değerli taşlar… Hepsi, gözlerinin önünde yok olmuş. Kral, şaşkınlık ve korku içinde kalmış. Hırsızın sözleri aklına gelmiş. “Bu dünyada kalıcı olan hiçbir şey yok.” Kral, hırsızın haklı olduğunu anlamış. Ama artık çok geçmiş. Hazineleri gitmiş ve oda halkı gibi fakirleşmiş ve yaptığından çok pişman olmuş. Masal da burada bitmiş. Bu masal, size hem hayal gücünüzü geliştirmeyi hem de paylaşmanın, yardımlaşmanın, affetmenin ve mutluluğun önemini öğretmeyi amaçlamıştır.
|
https://www.kisamasaloku.com/ormanin-sirli-dostlari-masali/
|
Ormanın Sırlı Dostları Masalı » Masal
| null | null | null |
Bir zamanlar, derin ve sırlarla dolu bir ormanda, birbirinden çok farklı iki hayvan yaşarmış. Biri, parlak yeşil tüyleriyle dikkat çeken bir **papağan**, diğeri ise yumuşacık tüyleriyle sevimli bir **tavşan**. Papağan, gökyüzünde özgürce uçmanın tadını çıkarırken, tavşan yerde hızla koşup zıplar, lezzetli havuçları toplarmış.
Günlerden bir gün papağan yüksek bir ağacın tepesinde otururken, tavşanın acı bir çığlık attığını duymuş. Hemen aşağıya inip tavşanın yanına gitmiş. Tavşan, bir tuzakta sıkışıp kalmış ve ne yapacağını bilemez haldeymiş. Papağan, zekası ve çevikliğiyle tavşanı tuzağın içinden çıkarmış. Tavşan, papağana minnettarlığını ifade ederken, “Sen benim en iyi dostumsun,” demiş. Papağan ise, “Biz ormanın sırlı dostlarıyız, birbirimize her zaman yardım ederiz,” demiş.
O günden sonra, papağan ve tavşan ormanda birlikte maceralar yaşamışlar. Papağan, tavşana uçmanın inceliklerini öğretmiş, tavşan ise papağana yerdeki hayatın güzelliklerini göstermiş. İkisi de birbirlerinden çok şey öğrenmiş ve ormanın en iyi dostları olmuşlar. Ve böylece, ormanın sırlı dostları, birlikte mutlu mesut yaşamışlar.
|
https://www.kisamasaloku.com/oyuncaklarini-paylasmayan-fil-masali/
|
Oyuncaklarını Paylaşmayan Fil Masalı » Masal
| null | null | null |
Bir zamanlar, ormanın derinliklerinde, oyuncaklarına düşkün bir yavru fil yaşardı. Adı Elf’ti ve en sevdiği oyuncak, renkli toplarla dolu bir torbaydı. Elf, bu toplarla oynamayı çok severdi ama hiç kimseyle paylaşmak istemezdi.
Bir gün, en iyi arkadaşı Zürafa Zey, Elf’i ziyarete geldi. Zey, Elf’in toplarıyla oynamak istediğinde, Elf hemen reddetti. “Hayır, bunlar benim toplarım ve kimseyle paylaşmam!” dedi. Zey üzüldü ve “Ama arkadaşlar oyuncaklarını paylaşır, böylece hep birlikte eğleniriz,” diye yanıtladı. Elf düşündü ve fark etti ki Zey haklıydı. Oyuncaklarını paylaşmak, dostluğun ve mutluluğun bir parçasıydı. Ertesi gün, Elf, Zey’i tekrar davet etti ve bu kez toplarını paylaştı. İkisi birlikte oynarken, ormanın diğer hayvanları da katıldı ve hepsi büyük bir mutluluk içinde toplarla oynadılar.
Elf, paylaşmanın verdiği mutluluğu keşfetti ve artık oyuncaklarını arkadaşlarıyla paylaşmanın önemini anladı. Ve böylece, Elf ve arkadaşları, ormanda birlikte daha nice mutlu günler geçirdiler. Masal da burada bitti.
|
https://www.kisamasaloku.com/birbirine-destek-olan-aile-hikayesi/
|
Birbirine Destek Olan Aile Hikayesi » Masal
| null | null | null |
Ayşe, okuldan eve geldiğinde çok yorgundu. Uzun bir gün geçirmişti. Ödevlerini yapmak, sınavlara çalışmak ve arkadaşlarıyla oynamak onu çok yormuştu. Odasına gidip çantasını bıraktığında annesinin mutfakta yemek hazırladığını gördü ve bütün yorgunluğunu unutup yemek masasını hazırlamak istedi. Annesi kızına teşekkür etti ve odasına gidip dinlenmesi gerektiğini söyledi.
Ayşe, odasına gitti. Oda çok dağınıktı. Kitaplar, oyuncaklar, kıyafetler her yere saçılmıştı. Ayşe, odasını toplamak için işe koyuldu. Kitaplarını raflara yerleştirdi. Oyuncaklarını kutusuna koydu. Kıyafetlerini dolaba astı. Yatağını düzeltti. Odayı süpürdü. Oda artık tertemizdi. Ayşe, odasını topladıktan sonra mutfağa gitti. Annesi yemek yapmaya devam ediyordu. Ayşe, annesine “Anneciğim, benim işim bitti, senin de işin hemen bitsin diye sana yardım edebilir miyim?” diye sordu. Annesi, Ayşe’ye teşekkür etti: “Sağ ol kızım, çok naziksin. O zaman sofrayı kurabilirsin” dedi. Ayşe, sofrayı kurmak için masaya gitti. Tabakları, çatalları, bıçakları, kaşıkları, bardakları, peçeteleri masaya yerleştirdi. Ekmek sepetini, tuzluk ve biberliği, salata kasesini masaya koydu. Annesinin yaptığı yemekleri servis tabaklarına aldı. Sofra artık hazırdı. Ayşe, sofrayı kurduktan sonra babasının ve kardeşinin gelmesini bekledi. Bir süre sonra kapı çaldı. Ayşe, kapıyı açtı. Babası ve kardeşi eve geldiler. Ayşe, onları sevgiyle karşıladı: “Hoş geldiniz baba, hoş geldin kardeşim.” Babası ve kardeşi, Ayşe’yi öptüler. Babası, Ayşe’ye sordu: “Bugün okul nasıldı kızım? ” “İyi geçti baba. Ödevlerimi yaptım, sınavlara çalıştım, arkadaşlarımla oynadım. Babası, Ayşe’yi övdü: “Aferin kızım, çok çalışkan ve akıllısın. Seninle gurur duyuyorum” dedi. Aile, yemeğe başladı. Yemek boyunca sohbet ettiler. Ayşe, okulda yaptıklarını, öğrendiklerini, arkadaşlarını anlattı. Babası, işte yaşadıklarını, başarılarını, zorluklarını anlattı. Kardeşi, oyunlardan, çizgi filmlerden, hayallerinden bahsetti. Annesi, hepsini dinledi, ilgi gösterdi, tavsiyeler verdi. Yemek bitince bütün aile kendi tabaklarını mutfağa götürdü, baba kalan bardakları ve kaseleri götürüp evin annesine yardım etti. El birliği ile bütün aile işleri bitirip dinlenmeye geçtiler. Televizyon izlediler, oyun oynadılar, kitap okudular. Ayşe, babasıyla satranç oynadı. Kardeşiyle lego yaptı. Annesiyle sohbet etti. Hepsi çok eğlendiler.
Aile, akşamın sonunda yatmaya gitti. Ayşe, odasına gitti. Pijamalarını giydi, dişlerini fırçaladı, yatağına girdi. Annesi, babası ve kardeşi, Ayşe’yi öptüler. Ona iyi geceler dilediler. Ayşe, onlara iyi geceler diledi. Gözlerini kapattı. Uyudu. Ayşe, çok mutlu bir kız çocuğuydu. Ailesini çok seviyordu. Ailesi de onu çok seviyordu. Okulda, evde, hayatta başarılı olmak için çok çalışıyordu. Annesine yardım etmekten, odasını toplamaktan, sofrayı kurmaktan hiç şikayet etmiyordu. Aksine, bunları yapmak ona zevk veriyordu. Çünkü ailesinde herkes birbirine destek oluyordu.
|
https://www.kisamasaloku.com/kucuk-kanguru-masali/
|
Küçük Kanguru Masalı » Masal
| null | null | null |
Bir zamanlar, ormanın derinliklerinde bir kanguru ailesi yaşarmış. Bu ailenin bir de yavrusu varmış. Adı Küçük Kanguru imiş. Küçük Kanguru, çok tatlı ve sevimli bir yavruymuş, ama bir sorunu varmış. O da, istediği bir şey olmayınca sürekli ağlamasıymış.
Bir gün, Küçük Kanguru, annesiyle birlikte ormanda gezinirken, bir çilek ağacı görmüş. Çilekleri çok sevdiği için, annesine onlardan koparmasını istemiş. Ama annesi, “Hayır, yavrum. Bu çilekler bizim değil. Onları sahibi gelip toplayacak. Biz başka meyveler yiyelim.” demiş. Küçük Kanguru, bunu duyunca çok sinirlenmiş ve ağlamaya başlamış. Annesi, onu sakinleştirmeye çalışmış, ama nafile. Küçük Kanguru, çilekleri almadan durmayacağını söylemiş. Tam o sırada, çilek ağacının sahibi olan bir tilki gelmiş. Tilki, Küçük Kanguru’nun ağladığını görünce, “Ne oldu, küçük kanguru? Neden ağlıyorsun?” diye sormuş. Küçük Kanguru, tilkiye, çilekleri istediğini, ama annesinin vermediğini anlatmış. Tilki, gülümseyerek, “Annen haklı Küçük Kanguru, kimsenin malını izinsiz alamazsın, bende senin evine gelsem ve senin bir oyuncağını alsam hoşuna gider mi?” diye sormuş. Kanguru, Tilkiye hak vermiş “Hoşuma gitmez” demiş. Tilki “İşte o yüzden sende izinsiz kimsenin malını alamazsın. Ama ben sana şimdi çileklerimden almana izin veriyorum” demiş. Küçük Kanguru çok sevinmiş ve çileklerden biraz toplayıp yemiş.
Küçük Kanguru, annesinin ve tilkinin haklı olduğunu kabul etmiş ve bir daha istediği bir şey olmayınca ağlamayacağına söz vermiş. Küçük Kanguru ve annesi, tilkiye çok teşekkür etmiş. Sonra, mutlu bir şekilde evlerine dönmüşler. Masal da burada bitmiş.
|
https://www.kisamasaloku.com/elifin-dilegi-hikayesi/
|
Elif’in Dileği Hikayesi » Masal
| null | null | null |
Yılbaşı gecesi, küçük bir kız olan Elif, evinin penceresinden karlı sokaklara bakıyordu. Babası, yeni yıl için bir dilek tutmasını söylemişti. Elif, ne dileyeceğini düşünüyordu. En çok istediği şey, uzun zamandır görmediği kuzeni ile buluşmaktı. Onun bu isteğini annesi de babası da çok iyi biliyordu. Ama bunun gerçekleşmesi imkansızdı.
Tam o sırada, gökyüzünde parlak bir yıldız belirdi. Elif, yıldızın kaydığını gördü ve hemen dileğini tuttu. “Lütfen kuzenim gelsin” diye fısıldadı. Sonra yatağına gitti ve uyudu. Sabah uyandığında, annesinin sesini duydu. “Elif, kalk, yeni yıl ile birlikte bak kim geldi!” diye seslendi. Elif, şaşkınlıkla koşarak annesinin yanına gitti. Annesi, yüzünde bir gülümsemeyle onu kucakladı. “Dün gece ne dilediğini biliyordum ve sen yatınca dayını aradım, onlarda dayanamadılar ve sizin için geldiler” dedi.
Elif, çok sevindi. Dileğinin gerçek olduğunu anladı. Gözleri, yıldızın parıltısını andırıyordu. “Bu, yeni yılın en güzel hediyesi” dedi. Ve koşarak kuzenine sarıldı. İki kuzen bol bol oyun oynayıp tatilin tadını çıkardılar.
|
https://www.kisamasaloku.com/merakli-kedinin-masali/
|
Meraklı Kedinin Masalı » Masal
| null | null | null |
Bir zamanlar, ormanın derinliklerinde yaşayan küçük bir kedi vardı. Küçük kedi çok yaramazdı ve her gün yeni maceralar arıyordu. Bir gün, ormanın en büyük ağacına tırmandı ve tepesinden etrafı seyretmeye başladı. Birden, gökyüzünde parlak bir ışık gördü. Bu, büyük ve güzel bir yıldızdı. Küçük kedi, yıldızın ne olduğunu merak etti ve ona dokunmak istedi. Ama ne kadar uzanırsa uzansın, yıldızın çok uzakta olduğunu fark etti.
Küçük kedi, yıldızı yakalamak için bir yol bulmaya karar verdi. Ağaçtan indi ve ormanda koşmaya başladı. Yolda, birçok hayvanla karşılaştı. Bir sincap, bir tavşan, bir kuş ve bir kaplumbağa. Küçük kedi, onlara yıldızı yakalamak istediğini söyledi. Ama hayvanlar, küçük kediye bunun imkansız olduğunu söyleyip ona güldüler. Küçük kedi, onları dinlemedi ve yoluna devam etti. Sonunda, küçük kedi, ormanın en büyük hayvanı olan büyük bir ayıyla karşılaştı. Küçük kedi, ayının çok büyük göründüğünü gördü, ama yine de ona yıldızı yakalamak istediğini söyledi. Büyük ayı, küçük kedinin cesaretine hayran kaldı ve ona yardım etmeyi teklif etti. Büyük ayı, küçük kediye sırtına binmesini söyledi ve onu gökyüzüne doğru kaldırdı. Küçük kedi, yıldızın çok yakın olduğunu hissetti ve ona dokunmaya çalıştı. Ama ne kadar uzanırsa uzansın, yıldızın hala çok uzakta olduğunu fark etti. Küçük kedi, ona dokunmanın imkansız olduğunu anladı. Küçük kedi, çok üzüldü ve ağlamaya başladı. Büyük ayı, küçük kedinin üzüntüsünü gördü ve onu teselli etmeye çalıştı. Büyük ayı, küçük kediye, yıldızın sadece geceleri görünen güzel bir ışık olduğunu, ama onun yerine ormanda birçok arkadaş edinebileceğini söyledi.
Küçük kedi, büyük ayının sözlerini dinledi ve ona teşekkür etti. Küçük kedi, büyük ayının sırtından indi ve onunla vedalaştı. Sonra, ormanda koşmaya başladı. Yolda, bir sincap, bir tavşan, bir kuş ve bir kaplumbağa gördü. Küçük kedi, onlara gülümsedi ve onlarla oynamaya başladı. Küçük kedi, yıldızı unuttu ve ormanda mutlu bir şekilde yaşadı.
|
https://www.kisamasaloku.com/kitap-okuyan-ugur-bocegi-masali/
|
Kitap Okuyan Uğur Böceği Masalı » Masal
| null | null | null |
Bir varmış bir yokmuş, evvel zaman içinde kalbur saman içinde, çayırın birinde küçük bir mantar evde yaşayan uğur böceği ailesi varmış. Bu ailenin Benek adında tatlı bir yavrusu varmış. Benek kitap okumayı çok severmiş. Her gün çayırı diğer ucunda ki kütüphane gider, yeni kitaplar alır, eve gelir ve onları okurmuş. Benek, kitap okurken kendini başka dünyalarda hisseder, maceralara katılır, yeni şeyler öğrenir ve çok eğlenirmiş.
Benek kitap okumayı çok sevse de arkadaşları onun sevgisini anlamazmış. Onlar, daha çok oyun oynamak, dans etmek ve şarkı söylemek isterlermiş. Benek, onlara katılmak istemediğinde ise arkadaşları ona “Benek, sen çok sıkıcı bir uğur böceğisin. Kitap okumak ne işe yarar? Kitap okumak yerine, bizimle oyun oyna, dans et, şarkı söyle. Hem eğlenir hem de arkadaş oluruz.” derlermiş. Benek ise, arkadaşlarının sözlerine aldırış etmezmiş. O, kitap okumaktan vazgeçmezmiş. Bir gün, Benek’in arkadaşları onu bir pikniğe davet etmiş. Benek, bu sefer onlara katılmaya karar vermiş. Belki de, onlarla eğlenebilirim, arkadaş olabilirim diye düşünmüş. Pikniğe gittiğinde, herkes onu güler yüzle karşılamış ama bir süre sonra, Benek’in yanında bir kitap getirdiğini fark etmişler. Kitap, piknikte bile kitap okumak istiyormuş. Arkadaşları, bunu görünce çok sinirlenmişler. Benek’e kızıp “Sen ne yapıyorsun? Pikniğe geldik, eğlenmek için. Kitap okumak ne alaka? Kitap okumak yerine, bizimle oyun oyna, dans et, şarkı söyle. Yoksa, seni arkadaşımız saymayız.” Kitap, arkadaşlarının sözlerine çok üzülmüş. Onlarla eğlenmek istediğini, ama kitap okumaktan da vazgeçemediğini söylemiş.. O an Benek’in aklına bir fikir gelmiş, arkadaşlarına kitap okumayı sevdirmek! Benek “Arkadaşlar, sizinle eğlenmek istiyorum, ama kitap okumaktan da vazgeçemiyorum. Çünkü, kitap okumak çok güzel ve faydalı bir şey. Kitap okurken, başka dünyalara gidiyorum, maceralara katılıyorum, yeni şeyler öğreniyorum ve çok eğleniyorum. Siz de, kitap okumayı deneseniz, eminim siz de çok seversiniz. Lütfen bana bir şans verin, size kitap okumanın ne kadar güzel olduğunu göstereyim.” demiş. Arkadaşları, Benek’in samimi olduğunu görmüşler ve onu dinlemeye karar vermişler. Benek, onlara kitabını vermiş ve onlara okumaya başlamış. Uğur böceği, kitabı heyecanla okumuş. Arkadaşları, kitapta anlatılan hikayeyi çok sevmişler. “Benek, sen ne yaptın? Bu kitap çok güzelmiş. Kitap okumak ne kadar eğlenceliymiş. Lütfen bize daha fazla kitap okut. Hem kitap okuyalım hem de arkadaş olalım.” demişler.
Benek, arkadaşlarının sözünü duyduğunda çok mutlu oldu. Onlara sarıldı ve “Arkadaşlar, siz çok iyi uğur böceklerisiniz. Kitap okumayı denediğiniz için çok teşekkür ederim. Size daha fazla kitap okutacağım. Hem kitap okuyalım hem de arkadaş olalım.” demiş ve arkadaş olmuşlar. Benek ve arkadaşları, o günden sonra kitap okumayı ihmal etmemişler. Her gün, kütüphaneye gidip, oradan yeni kitaplar alıp, onları okumuşlar. Böylece, hem kitap okumuşlar hem de arkadaş olmuşla. Masalda burada bitmiş.
|
https://www.kisamasaloku.com/dis-fircalamayan-piponun-masali/
|
Diş Fırçalamayan Pipo’nun Masalı » Masal
| null | null | null |
Bir zamanlar, bir yavru papağan vardı. Adı Pipo idi. Pipo çok tatlı ve sevimli bir kuştu, ama bir sorunu vardı: dişlerini fırçalamayı sevmiyordu. Her sabah ve akşam, annesi ona diş macunu ve fırçasını verirdi, ama Pipo bunları kullanmazdı. Onun yerine, ağzını suyla çalkalar ve fırçayı saklardı. Annesi bunu fark ettiğinde, ona “Pipo, dişlerini fırçalamazsan, çok kötü olur. Dişlerin çürür, ağrır ve düşer. Ayrıca, arkadaşların seninle oynamak istemez, çünkü ağzından kötü koku gelir. Lütfen dişlerini fırçala, hem sağlıklı hem de mutlu ol.” derdi. Pipo, annesinin sözlerini dinlemezdi. Ona göre, diş fırçalamak çok sıkıcı ve gereksiz bir işti. O, daha çok oyun oynamak, şarkı söylemek ve uçmak isterdi. Bu yüzden, her gün dişlerini fırçalamadan kaçardı.
Bir gün, Pipo’nun arkadaşları onu doğum günü partisine davet etti. Pipo çok sevindi, çünkü pastayı, hediyeleri ve oyunları çok severdi. Partiye gittiğinde, herkes onu güler yüzle karşıladı. Ama bir süre sonra, Pipo’nun ağzından gelen kötü kokuyu fark ettiler. Pipo, pastadan bir dilim aldığında, arkadaşları ondan uzaklaştı. Pipo, hediyelerini açtığında, arkadaşları ona ilgi göstermedi. Pipo, oyun oynamak istediğinde, arkadaşları onu reddetti. Pipo, çok üzüldü ve ağlamaya başladı. Annesi, Pipo’nun durumunu gördü ve yanına geldi. Ona sarıldı ve şöyle dedi: “Pipo, senin neden üzgün olduğunu biliyorum. Dişlerini fırçalamadığın için, arkadaşların seni sevmiyor. Ama üzülme, bunu düzeltebilirsin. Eğer dişlerini fırçalarsan, hem dişlerin sağlıklı hem de arkadaşların mutlu olur. Lütfen bana söz ver, bundan sonra dişlerini fırçalayacaksın.” Pipo, annesinin haklı olduğunu anladı. Dişlerini fırçalamamanın ne kadar büyük bir hata olduğunu gördü. Annesine sarıldı ve şöyle dedi: “Anne, çok özür dilerim. Dişlerimi fırçalamadığım için pişmanım. Sana söz veriyorum, bundan sonra dişlerimi fırçalayacağım. Hem sağlıklı hem de mutlu olmak istiyorum.” dedi. Annesi, Pipo’nun sözünü duyduğunda çok sevindi. Onu öptü ve şöyle dedi: “Pipo, sen çok akıllı ve iyi bir kuşsun. Dişlerini fırçaladığın için çok gurur duyuyorum. Şimdi, arkadaşlarına gidip özür dile. Eminim, onlar da seni affedecek ve sevecekler.
Pipo, annesinin dediğini yaptı. Arkadaşlarına gidip özür diledi. Arkadaşları, Pipo’nun samimi olduğunu gördüler ve onu affettiler. Sonra, hep birlikte partiye devam ettiler. Pipo, pastayı, hediyeleri ve oyunları çok eğlenerek yedi, açtı ve oynadı. Ama en çok da, arkadaşlarının sevgisini kazandığı için mutlu oldu. Pipo, o günden sonra dişlerini fırçalamayı ihmal etmedi. Her sabah ve akşam, annesinin verdiği diş macunu ve fırçasını kullanarak, dişlerini temizledi. Böylece, hem dişleri sağlıklı hem de arkadaşları mutlu oldu. Pipo, diş fırçalamakla ilgili bir ders aldı ve bunu asla unutmadı.
|
https://www.kisamasaloku.com/kurt-ve-koyunun-masali/
|
Kurt ve Koyunun Masalı » Masal
| null | null | null |
Bir varmış bir yokmuş, evvel zaman içinde kalbur saman içinde ormanın derinliklerinde yaşayan bir kurt ve bir koyun varmış. Kurt, koyunu avlamak yerine onunla oynamayı tercih edermiş. Koyun da kurda güvenir ve onunla oyunlar oynarmış.
Günlerden bir gün iki arkadaş ormanda oyun oynarken, bir peri onlara rastlamış ve onlara bir dilek hakkı vermiş. Kurt ve koyun, ne dileyeceklerini düşünürken, peri onlara “Benim adım Peri Pembe. Siz ikiniz çok tatlı ve sevimli görünüyorsunuz. Bu yüzden size bir dilek hakkı veriyorum. Ama dikkatli olun, sadece bir dilek hakkınız var. Dileğinizi söylemeden önce iyi düşününün” demiş. Kurt ve koyun birbirlerine bakıp ne dileyeceklerini konuşmaya başlamışlar. Koyun “Ben, hep seninle arkadaş olmak istiyorum. Ama bizim gibi arkadaş olan başka kurt ve koyun yok. Diğer koyunlar, beni yadırgıyorlar. Diğer kurtlar da seni korkak sanıyorlar. Biz, sadece birbirimizi anlıyoruz. Keşke, bizim gibi arkadaş olan başka kurt ve koyun olsa.” demiş. Kurt “Bende, hep seninle arkadaş olmak istiyorum. Ama biz çok farklıyız. Ben güçlüyüm sense zayıf. Ben et yerim, sen ot. Sen, gündüz uyurken, ben, gece uyanığım. Ama yine de biz, birbirimize uyum sağlıyoruz. Keşke, bizim gibi uyumlu olan başka kurt ve koyun olsa.” demiş. Periye dönüp “Biz kararımızı verdik, bizim gibi arkadaş olan kurt ve koyunlar istiyoruz” demişler. Peri “Tamam, siz nasıl isterseniz” demiş ve değneğini kaldırım “Pır pır pır” demiş.
Bir anda yer de arkadaş olan kurt ve koyunlar olmuş. İki arkadaş çok mutlu olmuş. Her yer iyi anlaşan hayvanlarla dolup taşmış. Kimse kimseye karışmıyor herkes dostça yaşıyormuş. Kurt ve koyun periye teşekkür etmişler, mutlu hayatlarına devam etmişler. Masal da burada bitmiş.
Kısa masal okumayı seviyorsanız Kısa Masallar kategorimizi inceleyebilirsiniz.
|
https://www.kisamasaloku.com/fare-ve-kedinin-arkadaslik-masali/
|
Fare ve Kedinin Arkadaşlık Masalı » Masal
| null | null | null |
Bir zamanlar, çok büyük bir şehirde yaşayan küçük bir kedi vardı. Adı Pamuk’tu. Pamuk çok sevimli ve akıllı bir kediydi. Ama bir sorunu vardı: Pamuk çok yaramazdı. Şehirdeki insanları ve hayvanları çok kızdırıyordu. Onların eşyalarını alıyor, yemeklerini yiyordu.
Bir gün, Pamuk bir fare gördü. Fare, çok tatlı ve küçüktü. Pamuk, fareyi yakalamak istedi. Fare, Pamuk’un peşinde olduğunu anladı. Kaçmaya başladı. Pamuk da onu kovaladı. Onlar şehrin sokaklarında koştular. Pamuk, fareyi yakalamak için çok uğraştı. Ama fare çok hızlıydı. Pamuk, onu yakalayamadı. Pamuk, fareyi kovalarken bir çöp kutusuna çarptı. Çöp kutusu devrildi. Çöpler, Pamuk’un üzerine döküldü. Pamuk, çok pis oldu. Fare, Pamuk’un bu halini görünce durdu. Pamuk’a acıdı. Ona, “Sen çok yaramaz bir kedisin. Sen, insanlara ve hayvanlara çok zarar veriyorsun. Bu yüzden, herkes senden kaçıyor. Ama ben sana yardım etmek istiyorum. Benimle gelir misin?” diye sordu. Pamuk, fareye şaşırdı. Onun, kendisine yardım etmek istediğini duyunca, ona biraz güven duymaya başladı. Pamuk, “Gerçekten mi? Sen, bana yardım etmek istiyorsun? Peki, nereye gidiyoruz?” diye sordu. Fare, Pamuk’a gülümsedi. Ona, “Bak, orada bir park var. Ben, orada yaşıyorum. Orada, seni temizleyebilirim. Böylece, seni pislikten kurtarabilirim.” dedi. Pamuk, fareye teşekkür etti. Onunla birlikte parka gitti. Fare, Pamuk’u bir havuza soktu. Pamuk’u yıkadı. Pamuk, temizlendi. Fare, Pamuk’a bir havlu verdi. Pamuk’u kuruladı. Pamuk, tertemiz oldu.
Pamuk, fareye çok minnettar oldu. Ona, “Sen çok iyi bir faresin. Sen, bana yardım ettin. Ben, sana çok borçluyum. Seninle arkadaş olmak istiyorum. Lütfen beni affet.” dedi. Fare, Pamuk’u affetti. Ona, “Evet, seninle arkadaş olabilirim. Ama sen, yaramazlığı bırakmalısın. İnsanlara ve hayvanlara iyi davranmalısın. Böylece, seni sevebilirler.” dedi. Pamuk, fareye söz verdi. Onunla arkadaş olmaya başladı. Pamuk, yaramazlığı bıraktı. İnsanlara ve hayvanlara iyi davrandı. Onlarla barıştı. Onlar da Pamuk’u sevmeye başladı. Fare de ona her zaman destek oldu. Onlar mutlu bir şekilde yaşadılar.
Yardımlaşma masalı okumayı seviyorsanız Yardımlaşma Masalları kategorimizi inceleyebilirsiniz.
|
https://www.kisamasaloku.com/ayi-ve-tavsanin-masali/
|
Ayı ve Tavşanın Masalı » Masal
| null | null | null |
Bir varmış bir yokmuş, evvel zaman içinde kalbur saman içinde ormanın derinliklerinde yaşayan bir ayı varmış. Ayı, çok akıllı ve temiz kalpliymiş, ama aynı zamanda çok yalnızmış.
Bir gün, ormanda dolaşırken, bir kuyuya rastlamış. Kuyunun içinde su olduğunu gördü ve susuzluğunu gidermek için içmek istemiş. Ancak, kuyunun kenarına yaklaştığında, bir de ne görsün? Kuyunun içinde bir tavşan varmış! Tavşan ayının geldiğini görünce ona seslenmiş “Hey, ayı arkadaş! Lütfen beni buradan çıkar mısın? Ayağım kaydı ve suya düştüm ne kadar çırpınsam da çıkamadım” demiş. Ayı “Peki benden korkmuyor musun?” Diye sormuş. Tavşan “Korkuyorum ama bir yandan da sana güvenmek istiyorum” demiş. Ayı tavşanın cesaretini çok sevmiş ve ona yardım etmek istemiş. Elini uzatmış ve tavşanı sudan çıkarmış. Tavşan rahat bir nefes almış “Beni kurtardığın için çok teşekkür ederim, senin iyi bir ayı olduğunu tahmin etmiştim” demiş. Ayı “Bana güvendiğin için çok teşekkür ederim, herkes iri olmamdan dolayı benden korkuyor. Ama ben bugüne kadar kimseye zarar vermedim.” demiş. Tavşan “Çok haklısın, senin bu iyi kalbini herkese anlatacağım söz veriyorum” demiş.
O günden sonra ayı ve tavşan çok yakın arkadaş olmuşlar, ormanda birlikte vakit geçirmeye başlamışlar. Birlikte oyun oynamışlar, sohbet etmişler her zaman birbirlerine destek olmuşlar. Onlar ormanın en mutlu ve en güçlü arkadaşı olmuşlar.
|
https://www.kisamasaloku.com/bulut-bulunun-masali/
|
Bulut Bulu’nun Masalı » Masal
| null | null | null |
Bir varmış bir yokmuş, evvel zaman içinde kalbur saman içinde, gökyüzünde yaşayan bir bulut varmış. Bu bulutun adı Bulu imiş. Bulu çok güzel, çok parlak, çok yumuşak bir bulutmuş. Ama bir sorunu varmış: Çok yalnızmış.
Bulu, gökyüzünde tek başına dolaşır, diğer bulutlarla arkadaş olmaya çalışırmış. Ama diğer bulutlar onu istemez, ona kötü davranır, onu kovarlarmış. Çünkü Bulu, diğer bulutlardan farklıymış. Diğer bulutlar, yağmur yağdırır, kar yağdırır, dolu yağdırır, fırtına çıkarırlarmış. Ama Bulu, hiçbir şey yağdıramazmış. Sadece güneşin ışığını yansıtır, gökyüzünü aydınlatırmış. Diğer bulutlar, ona “Sen bizim gibi değilsin. Sen bir bulut değilsin. Sen sadece bir pamuk parçasısın. Senin aramızda işin ne? Git buradan!” derlermiş. Bulu, çok üzülür, çok ağlarmış. Ama ağladıkça, daha da küçülür, daha da zayıflarmış. Günlerden bir gün Bulu ağlarken sesini Güneş duymuş ve “Neden ağlıyorsun?” diye sormuş. Bulu yaşadığı sorunları Güneşe anlatmış. Güneş “Üzülme Bulu, senin yaşın daha çok küçük. O bulutlar yüzyıllardır gökyüzünde yaşıyor ve görevlerine çok alışıklar. Sen ise daha yeni geldin ve alışman biraz zaman alacak” demiş. Bulu “Ama beni yanlarına almıyorlar ve işimi tam öğrenemiyorum” demiş. Güneş, Bulu’ya çok üzülmüş “O zaman ben sana yapman gerekenleri öğretirim, yeter ki kendine güven ve asla pes etme” demiş. Bulu, çok heyecanlanmış, bir şeyler öğreneceği için, diğer bulutlar gibi görevini yerine getireceği için çok mutluymuş.
Güneş, Bulu’ya her şeyi öğretmiş ve Bulu çok akıllı bir bulut olduğu için kısa sürede görevini yapmaya başlamış. Bu sürede çok zorlansa da, yorulsa da asla pes etmemiş. Onun bu azmini ve cesaretini gören bulutlar yaptıklarına ve söylediklerine çok pişman olmuşlar buluttan özür dilemişler. Bulu da onları affetmiş çünkü Bulu’nun kalbi çok güzelmiş. Bulu bu yaşadıklarından asla pes etmemesi gerektiğini ve isterse her zorluğun altından kalkabileceğini öğrenmiş. Masal da burada bitmiş.
|
https://www.kisamasaloku.com/kucuk-yildizin-masali/
|
Küçük Yıldızın Masalı » Masal
| null | null | null |
Gökyüzünde, parlak bir yıldız vardı. Adı Küçük Yıldız’dı. Küçük Yıldız, çok meraklı ve maceracı bir yıldızdı. Dünyayı çok merak ediyor, orada yaşayan insanları ve hayvanları görmek istiyordu. Bir gün, cesaretini toplayıp, gökyüzünden ayrıldı. Dünyaya doğru yol aldı.
Küçük Yıldız Dünyaya yaklaştıkça, Küçük Yıldız çok heyecanlandı. Renkli çiçekler, yeşil ağaçlar, mavi deniz, kumlu sahil… Her şey çok güzeldi. Küçük Yıldız, bir çocuğun elinde uçan uçurtmayı gördü. Onunla oynamak istedi. Uçurtmanın yanına gidip, ona selam verdi. Uçurtma, Küçük Yıldız’ı görünce çok şaşırdı. “Sen kimsin?” diye sordu. Küçük Yıldız, “Ben Küçük Yıldız. Gökyüzünden geldim. Dünyayı görmek istedim.” dedi. Uçurtma, “Sen çok cesursun. Ama dikkatli olmalısın. Burada tehlikeler de var.” dedi. Küçük Yıldız, uçurtmayla arkadaş oldu. Onunla birlikte, dünyayı gezmeye başladı. Birçok yer gördü, birçok hayvan tanıdı, birçok şey öğrendi. Ama en çok, çocukları sevdi. Onların neşeli sesleri, Küçük Yıldız’ı mutlu ediyordu. Küçük Yıldız, çocuklara ışık saçıyor, onları gülümsetiyordu. Küçük Yıldız, dünyada çok eğlendi. Ama bir süre sonra, gökyüzünü özledi. Arkadaşları, ailesi, diğer yıldızlar… Onlar da onu özlüyordu. Küçük Yıldız, uçurtmaya veda etti. “Seni çok sevdim. Ama artık gitmem gerekiyor. Belki bir gün tekrar görüşürüz.” dedi. Uçurtma, “Bende seni çok sevdim. Ama senin yerin gökyüzü. Gitmelisin. Kendine iyi bak.” dedi.
Küçük Yıldız, uçurtmadan ayrıldı. Gökyüzüne doğru yükselmeye başladı. Yolda, dünyada tanıştığı hayvanlarla vedalaştı. Onlara teşekkür etti. Sonra, gökyüzüne ulaştı. Arkadaşları, ailesi, diğer yıldızlar onu coşkuyla karşıladı. Küçük Yıldız, onlara dünyada yaşadıklarını anlattı. Onlar da onu dinlediler. Küçük Yıldız, çok mutlu oldu. Dünyayı çok sevmişti. Ama gökyüzü de onun eviydi. Orada da çok seviliyordu.
|
https://www.kisamasaloku.com/cikolata-seven-maymun-masal/
|
Çikolata Seven Maymun Masal » Masal
| null | null | null |
Ormanın derinliklerinde çikolataya bayılan küçük bir maymun yaşardı. Adı Çiko idi. Çiko, çikolata yemekten başka hiçbir şey yapmazdı. Arkadaşları onunla oynamak isteseler de, o hep çikolata peşinde koşardı.
Bir gün, ormana gelen bir insan, çikolata dolu bir çanta bırakıp gitti. Çiko, bunu görünce çok sevindi. Hemen çantayı kapıp, ağacın tepesine çıktı. Orada, çantadaki bütün çikolataları tek tek yemeye başladı. Çiko, çikolata yedikçe mutlu oluyordu. Ama fark etmediği bir şey vardı. Çikolatalar, onun dişlerini çürütüyordu. Çiko, bir süre sonra dişlerinin ağrıdığını hissetti. Ağzını açıp baktığında, dişlerinin siyahlaştığını ve çatladığını gördü. Çok korktu ve ağlamaya başladı. Arkadaşları, onun sesini duyunca yanına geldiler. Çiko’nun halini görünce çok üzüldüler. Onu hemen ormandaki dişçi filin yanına götürdüler. Dişçi fil , Çiko’nun dişlerini muayene etti. “Sen çok fazla çikolata yemişsin. Bu yüzden dişlerin çürümüş. Artık onları kurtaramayız. Yeni dişler yapmamız gerekiyor.” dedi.
Çiko, bunu duyunca çok pişman oldu. “Keşke çikolata yemekten başka şeyler de yapsaydım. Arkadaşlarımla oynasaydım. Meyve yeseydim. Dişlerimi fırçalasaydım.” diye düşündü. Dişçi fil, ona yeni dişler yaptı. Ama bu dişler, eskisi gibi güzel değildi. Çiko, bundan sonra çikolata yemeyeceğine ve dişlerine iyi bakacağına söz verdi. Arkadaşları da onu affetti. Çiko, artık çikolata yemekten çok, arkadaşlarıyla vakit geçirmeyi seviyordu.
Dişlerine bakmayan çocuklara örnek olması için bir kaç tane daha diş ile ilgili masallar okumak isterseniz Diş Hikayeleri kategorimizi inceleyebilirsiniz.
|
https://www.kisamasaloku.com/sincap-kardeslerin-masali-2/
|
Sincap Kardeşlerin Masalı » Masal
| null | null | null |
Bir varmış bir yokmuş, evvel zaman içinde kalbur saman içinde ormanın derinliklerinde yaşayan iki sincap kardeş varmış. Bu kardeşlerden büyük olanın adı Tarçın küçük olanın adı Karanfil miş.
Tarçın ve Karanfil pek anlaşamayan iki kardeşmiş. Sürekli tartışırlar, yaptıklarını beğenmezler, hep yarış içine girerlermiş. Ama günlerden bir gün her şey bir anda değişmiş. Karanfil, ormanda gezinirken, bir kurtla karşılaşmış. Kurt, Karanfil’i yakalamak istemiş ve onun peşine düşmüş. Karanfil, çok korkmuş, kaçmaya başlamış. Ama kurt o kadar hızlıymış ki Karanfil’i yakalamak üzereymiş. Karanfil’in bağırışlarını duyan Tarçın, tohum toplamayı bırakıp sesin geldiği yere doğru gitmiş. Kurtla kardeşini karşı karşıya gören Tarçın, hemen Karanfil’in yanına koşmuş ve kurdun elinden kardeşini kurtarmış. Kurdu kovan Tarçın, Karanfil’i alıp ağacın tepesine çıkmış. Karanfil, abisinin onu kurtardığına çok şaşırmış ve sarılıp teşekkür etmiş. Tarçın” Biz kardeşiz Karanfil, kavga etsek, küsmüş olsak da birbirimizden ayrılamayız.” demiş. Karanfil çok duygulanmış ve abisine sarılmış.
O günden sonra, Tarçın ve Karanfil, birbirlerine daha çok yakınlaşmışlar. Birbirlerini daha çok anlamaya, saygı duymaya ve desteklemeye başlamışlar. İkili, artık çok iyi anlaşan, birbirlerini her zaman koruyan iki kardeş olurlar. Masalda burada biter.
Sincap masalını okumak hoşunuza gidiyorsa Sincap Masalı kategorimizden farklı masallara ulaşabilirsiniz.
|
https://www.kisamasaloku.com/maceraci-kusun-masali/
|
Maceracı Kuşun Masalı » Masal
| null | null | null |
Bir varmış bir yokmuş, evvel zaman içinde kalbur saman içinde uçmayı çok seven minik bir kuş varmış. Bu kuş, her gün gökyüzünde özgürce dolaşır, bulutlara dokunur, güneşin ışığını yansıtır, rüzgarın sesini dinlerdi. Bu kuşun en büyük hayali, dünyanın her yerini görmek ve farklı kültürleri tanımaktı.
Günlerden bir gün minik kuş uçarken, bit grup kuşun konuşmasına kulak misafiri olmuş. Kuşlar uzakta ki bir şehirden bahsediyorlarmış. Minik kuş bu şehri çok merak etmiş ve oraya doğru uçmaya başlamış. Uzun bir yolculuktan sonra minik kuş, merak ettiği şehre varmış. Şehrin en tepesine çıkıp manzaranın tadını çıkarmış, denizine ayaklarını sokup serinlemiş, tarihi eserlerine dokunup hüzünlenmiş. Minik kuş şehri karış karış gezmiş ve gördüğü güzellikler karşısında büyülenmiş. Minik kuş bu şehrin her yerini gezip bitirince başka şehirlere gitmek istemiş. Dünyanın başka güzelliklerini, doğasını, hayvanlarını, denizini, tarihini görmek istemiş. Güzel şehre veda edip yeni maceralara doğru yol almış.
Yeni maceralara atılmak, doyasıya uçmak minik kuşun en büyük tutkusuymuş. Gezdiği, gördüğü her şeyi de arkadaşlarına anlatıyor onları da bilgilendiriyormuş. Minik kuş sayesinde bir çok kuş maceracı olmuş. Bizim minik kuşunda maceraları hiç bitmemiş ama masal burada bitmiş.
|
https://www.kisamasaloku.com/ceylan-ve-tilkinin-arkadaslik-masali/
|
Ceylan ve Tilkinin Arkadaşlık Masalı » Masal
| null | null | null |
Bir varmış bir yokmuş, evvel zaman içinde kalbur saman içinde ormanın derinliklerinde yaşayan küçük bir ceylan varmış. Ceylanda, diğer orman sakinleri gibi, dost canlısı, herkesle iyi geçinen, dürüst bir hayvanmış. Küçük ceylan, ormanın her yerini gezer, arkadaşlarıyla oynar, neşe içinde yaşarmış. Küçük ceylanın en yakın arkadaşı ise ormanın en akıllı hayvanı olan tilkiymiş. Tilki, küçük ceylanı çok sever, ona her zaman yardımcı olur, onu tehlikelerden korurmuş.
Bir gün, küçük ceylan, ormanın derinliklerinde gezinirken, bir avcının kurduğu tuzağa yakalanmış. Tuzak, küçük ceylanın bacağını sıkıca kavramış, küçük ceylan ne yapacağını bilememiş. Küçük ceylan, acı içinde bağırmaya başlamış. Sesini duyan tilki, hemen yanına koşmuş. Küçük ceylanın halini görünce çok üzülmüş. Onu kurtarmak için elinden geleni yapmış, ama tuzak çok sağlammış, açılmıyormuş. Tilki, küçük ceylanı yalnız bırakmak istemiyormuş, ama avcının gelmesinden de korkuyormuş. Küçük ceylan, tilkiye şöyle demiş: “Arkadaşım sen beni bekleme, avcı gelip ikimizi birden yakalayabilir. O yüzden kaç git” demiş. Tilki ağlamaya başlamış “Seni nasıl bırakırım arkadaşım, bunu yapamam” demiş. Ceylan çok ısrar etmiş ve tilki mecburen evlerin olduğu alana dönmüş. Çünkü ceylana yardım getirmek istiyormuş. Bir süre sonra avcı gelmiş ve tuzağa bir ceylanın düştüğünü görünce çok mutlu olmuş. Hemen tuzaktan ceylanı almış ve arabasına doğru yürümüş. Ceylanın aklına bir fikir gelmiş “Hey, beni bırak, sana bir sır vereceğim” demiş. Avcı heyecanla “Neymiş o sır?” diye sormuş. Ceylan “Sana hayvanların yerini söyleyeceğim ama bir şartım var beni yere bırakmalısın” demiş. Avcı çok heyecanlanmış diğer hayvanları da yakalamak için can atıyormuş. O yüzden hemen hemen ceylanı yere indirmiş. Ceylan da ayakları yere değer değmez başlamış koşmaya. Avcı ceylanın numara yaptığını anlamış ve peşinden koşarken, tilkinin haber verdiği hayvanlar avcının önünü kesmiş. Bu sefer korkan avcıymış, arkasını dönüp başlamış kaçmaya.
Tilki koşarak arkadaşına sarılmış “Çok yaşa arkadaşım, nasıl kaçmayı başardın?” diye sormuş. Ceylan, yaşadıklarını anlatmış ve herkes onunla gurur duymuş. O günden sonra herkes ceylanın macerasını konuşmaya başlamış. Hepsi daha dikkatli yürümüşler, buldukları tuzakları imha etmişler. Masal da burada bitmiş.
|
https://www.kisamasaloku.com/kucuk-kedi-ve-buyuk-dunya-masali/
|
Küçük Kedi ve Büyük Dünya Masalı » Masal
| null | null | null |
Bir zamanlar, şehrin en sevimli ve en meraklı kedilerinden biri olan küçük bir kedi yaşarmış. Bu kedi, her gün pencereden dışarıyı izler, şehrin büyüklüğüne ve renkliliğine hayran kalırmış. Bu kedi, dışarıda neler olduğunu görmek, yeni yerler keşfetmek ve yeni arkadaşlar edinmek istiyormuş. Ama annesi, dışarının çok tehlikeli olduğunu, orada kötü insanlar ve hayvanlar olduğunu, onun evde kalmak zorunda olduğunu söylermiş. Küçük kedi, annesinin sözünü dinler, ama içindeki merak hiç dinmezmiş.
Bir gün, küçük kedi, annesi uyurken, pencereden dışarıya atlamış. Kendini özgür hissetmiş. Şehrin sokaklarında koşmaya, etrafına bakmaya başlamış. Her şey ona çok ilginç ve güzel gelmiş. Küçük kedi, bir parka gelmiş. Parkta, çeşitli hayvanlar, çocuklar ve insanlar görmüş. Onlarla tanışmak istemiş. Ama onlara yaklaştığında, hiç de beklediği gibi karşılanmamış. Diğer hayvanlar, onunla oynamak yerine, ona kızıp kovalamışlar. Çocuklar, onu sevmek yerine, ona taş atıp bağırmışlar. İnsanlar, onu alıp götürmek yerine, ona tekme atıp küfretmişler. Küçük kedi, çok korkmuş ve üzülmüş. Dışarının hiç de güzel olmadığını anlamış. Annesinin haklı olduğunu düşünmüş. Eve dönmek istemiş. Ama nerede olduğunu bilmediğini fark etmiş. Kaybolduğunu anlamış. Küçük kedi, eve nasıl gideceğini bilemeden, sokaklarda dolaşmaya başlamış. Açlık, susuzluk ve yorgunluk hissetmiş. Üstelik, hava da kararmış. Küçük kedi, kendini çok yalnız ve çaresiz hissetmiş. Tam o sırada, onun sesini duyan bir köpek, onun yanına gelmiş. Küçük kedi, köpeğin ona zarar vereceğini düşünmüş ve korkmuş. Ama köpek, ona dostça davranmış. Onun neden burada olduğunu, nereden geldiğini, nereye gittiğini sormuş. Küçük kedi, ona başından geçenleri anlatmış. Köpek, ona acımış. Ona, evine nasıl gideceğini gösterebileceğini söylemiş. Küçük kedi, köpeğe teşekkür etmiş ve onunla birlikte gitmeyi kabul etmiş.
Köpek, küçük kediye, şehrin sokaklarını, parklarını, meydanlarını göstererek, onu evine götürmüş. Küçük kedi, köpeğin ona çok yardımcı olduğunu düşünmüş. Ona, arkadaşı olmak istediğini söylemiş. Köpek, onun teklifini kabul etmiş. Böylece, küçük kedi ve köpek arkadaş olmuşlar. Küçük kedi, evine geldiğinde, annesi onu çok özlemiş ve çok korkmuş. Ona, nerede olduğunu, neler yaptığını sormuş. Küçük kedi, ona başından geçenleri anlatmış. Annesi, ona çok kızmış ama aynı zamanda çok sevinmiş. Ona, dışarının tehlikeli olduğunu, ama orada iyi insanlar ve hayvanlar da olduğunu söylemiş. Ona, bir daha asla evden kaçmamasını, ama köpekle arkadaşlığını sürdürmesini söylemiş. Küçük kedi, annesinin sözünü dinlemiş. Köpekle arkadaşlığını sürdürmüş. Dışarıya çıktığında, onunla birlikte gitmiş. Böylece, küçük kedi ve köpek şehirde neşe içinde yaşamışlar.
Çocuğunuz kedi masallarını dinlemeyi seviyorsa Kedi Masalları kategorisinden bir çok kedi masalına ulaşabilirsiniz.
|
https://www.kisamasaloku.com/evden-kacan-kusun-masali/
|
Evden Kaçan Kuş’un Masalı » Masal
| null | null | null |
Bir zamanlar, bir evde yaşayan küçük bir kuş vardı. Adı Zeytin’di. Zeytin, sahipleri tarafından çok seviliyor ve iyi bakılıyordu. Ama Zeytin, hep dışarıdaki dünyayı merak ediyordu. Bir gün, sahipleri evde yokken, kafesinin kapısını açmayı başardı. Özgürlüğünü ilan eden Zeytin, pencereden dışarı uçtu.
Zeytin, gökyüzünde özgürce uçmanın ne kadar güzel olduğunu düşündü. Rengarenk çiçekler, yeşil ağaçlar, parlak güneş… Her şey çok güzeldi. Ama Zeytin, diğer kuşlarla tanışmaya çalıştığında, işler değişti. Diğer kuşlar, Zeytin’i yabancı ve farklı buluyorlardı. Onunla arkadaş olmak istemiyorlardı. Bazıları, Zeytin’i kovalıyor, gagalıyor, tüylerini yoluyorlardı. Zeytin, çok korktu ve üzüldü. Keşke evime geri dönseydim, diye düşündü. Zeytin, evine geri dönmeye karar verdi. Ama nereye gideceğini bilmiyordu. Etrafına baktı, ama hiçbir şey tanıdık gelmedi. Zeytin, kaybolduğunu anladı. Çaresizce ağlamaya başladı.
Birden, uzaktan bir ses duydu. Zeytin’in sahipleri, onu arıyordu. Zeytin, sesin geldiği yöne doğru uçtu. Sonunda, evini gördü. Pencere açıktı. Zeytin, hızla içeri girdi. Kafesine koştu ve kapısını kapattı. Zeytin, çok mutlu oldu. Evine ve sahiplerine kavuştuğu için minnettar hissetti. Zeytin, artık dışarıdaki dünyayı merak etmiyordu. Kendini evinde güvende ve mutlu hissediyordu.
|
https://www.kisamasaloku.com/kediyle-farenin-arkadaslik-masali/
|
Kediyle Farenin Arkadaşlık Masalı » Masal
| null | null | null |
Bir zamanlar, bir kediyle bir fare arkadaş olmuş. Kedinin adı Mavi, farenin adı Sarı imiş. Mavi, Sarı’yı kovalamak yerine onunla oynamayı seçmiş. Sarı da Mavi’ye güvenmiş. Mavi ve Sarı, birlikte çok eğleniyormuş. Birlikte koşuyorlar, birlikte saklambaç oynuyorlar, birlikte peynir paylaşıyorlarmış. Ama diğer hayvanlar onların arkadaşlığına anlam veremiyormuş.
Bir gün, Mavi ve Sarı, bir çiftlikte dolaşırken, bir köpek görmüşler. Köpek, Mavi’yi tanımış. Çünkü Mavi, köpeğin sahibinin kedisiymiş. Köpek, Mavi’ye seslenmiş. “Hey, Mavi. Sen ne yapıyorsun burada? Ve yanındaki o fare kim?” demiş. Mavi, köpeğe cevap vermiş. “Merhaba, köpek. Ben burada arkadaşımla geziyorum. O da Sarı. O benim en iyi arkadaşım.” demiş. Köpek, çok şaşırmış. “Senin en iyi arkadaşın bir fare mi? Bu nasıl olur? Sen bir kedisin. Kediler fareleri yer. Fareler de kedilerden kaçar. Bu doğanın kanunu.” demiş. Mavi, gülümsemiş. “Doğru, ben bir kediyim. Ama ben fareleri yemem. Onlarla arkadaş olurum. Çünkü onlar da benim gibi canlılar. Onlara zarar vermek istemem. Sarı da bana zarar vermez. O da beni seviyor. Biz birbirimizi anlıyoruz. Bu da bizim kanunumuz.” demiş. Köpek, Mavi’nin sözlerini duyunca, biraz düşünmüş. Sonra, “Peki, Mavi. Sen bilirsin. Ama dikkatli ol. Diğer kediler seni anlamayabilir. Onlar seni yadırgayabilir. Hatta sana saldırabilirler. Senin fareyle arkadaş olmanı kabul etmezler.” demiş. Mavi, teşekkür etmiş. “Sağ ol, köpek. Sen de dikkatli ol. Diğer köpekler seni kıskanabilir. Onlar senin sahibinle arkadaş olmanı istemezler. Senin sahibine saldırabilirler. Senin insanla arkadaş olmanı kabul etmezler.” demiş.
Köpek, Mavi’nin sözlerine gülmüş. “Sanırım haklısın, Mavi. Herkes arkadaşını kendisi seçer. Kimse karışamaz. Senin fareyle, benim insanla arkadaş olmamız kimseyi ilgilendirmez. Biz mutluysak, yeter.” demiş. Mavi ve Sarı, köpekle vedalaşıp yollarına devam etmişler. Birlikte mutlu mesut yaşamışlar. Diğer hayvanların ne dediği umurlarında olmamış. Çünkü onlar arkadaşlığın değerini biliyorlarmış.
Hayvan masallarını okumayı seviyorsanız Hayvan Masalları kategorimizi inceleyebilirsiniz.
|
https://www.kisamasaloku.com/oyuncak-ayiyla-arkadas-olan-cocuk-masali/
|
Oyuncak Ayıyla Arkadaş Olan Çocuk Masalı » Masal
| null | null | null |
Bir zamanlar, oyuncak ayıları çok seven bir çocuk varmış. Adı Emir imiş. Emir, her gün oyuncak ayılarıyla oynuyormuş. Ama onların gerçekten konuşabildiğini hayal ediyormuş.
Bir gün, Emir’in annesi ona yeni bir oyuncak ayı almış. Emir, oyuncak ayıyı çok sevmiş. Ona Balık adını vermiş. Çünkü oyuncak ayının gözleri balık gibi maviymiş. Emir, Balık’la oynamaya başlamış. Ona hikayeler anlatıyormuş. Balık, Emir’in sözlerini dinliyormuş. Ama cevap veremiyormuş. Çünkü o bir oyuncakmış. Emir, bir gece Balık’la uyumaya karar vermiş. Oyuncak ayıyı yastığının yanına koymuş. Ve gözlerini kapatmış. Tam uykuya dalacakken, bir ses duymuş. “Merhaba, ben Balık. Seninle konuşabiliyorum.” demiş ses. Emir, gözlerini açmış. Karşısında Balık’ı görmüş. Ama Balık artık bir oyuncak değilmiş. Gerçek bir ayıymış. Emir, çok şaşırmış. Ama korkmamış. “Merhaba, Balık. Sen nasıl konuşabiliyorsun?” demiş. Balık, “Ben sihirli bir ayıyım. Sen beni çok sevdiğin için, seninle konuşabiliyorum. Ama sadece geceleri. Gündüzleri yine bir oyuncak oluyorum.” demiş.
Emir, çok mutlu olmuş. Balık’la konuşmak çok eğlenceliymiş. Balık, Emir’e ayıların dünyasını anlatmış. Emir de Balık’a insanların dünyasını anlatmış. Böylece arkadaş olmuşlar. Emir ve Balık, her gece birlikte konuşmuşlar. Birlikte oyunlar oynamışlar. Birlikte şarkılar söylemişler. Birlikte hikayeler yazmışlar. Ve hep mutlu olmuşlar.
Masallarla uyumayı seven çocuklar için yazılan masallara, Uyku Masalları kategorimizden ulaşabilirsiniz.
|
https://www.kisamasaloku.com/lalenin-cicek-sevgisi-masali/
|
Lale’nin Çiçek Sevgisi Masalı » Masal
| null | null | null |
Bir zamanlar, çiçekleri çok seven bir kız çocuğu varmış. Adı **Lale** imiş. Lale, her gün bahçesindeki çiçeklere su verir, onlarla konuşur, onlara şarkılar söylermiş. Çiçekler de Lale’yi çok sever, ona güzel kokular ve renkler verirlermiş.
Bir gün, Lale bahçesinde yeni bir çiçek görmüş. Bu çiçek hiç tanımadığı bir türmüş. Rengi **mor** mu mor, yaprakları **pırıl pırıl** parlıyormuş. Lale, bu çiçeğe hayran kalmış. Hemen yanına koşmuş ve ona su vermiş. Çiçek, Lale’ye teşekkür etmiş ve onunla konuşmaya başlamış. Lale, bu çiçeğin nereden geldiğini sormuş. Çiçek, kendisinin çok uzak bir diyardan geldiğini, adının da **Zümrüt** olduğunu söylemiş. Zümrüt, Lale’ye kendi diyarından bahsetmiş. Orada her yerin çiçeklerle kaplı olduğunu, her çiçeğin bir sihirli gücü olduğunu, çiçeklerin insanlarla dostça yaşadığını anlatmış. Lale, Zümrüt’ün diyarını çok merak etmiş. Zümrüt, Lale’yi kendi diyarına götürmeyi teklif etmiş. Lale, çok sevinmiş ve kabul etmiş. Zümrüt, Lale’yi çiçeğinin içine almış ve sihirli bir tozla onu uçurmuş. Bir süre sonra, Lale gözlerini açmış ve kendini harika bir yerde bulmuş. Her yer çiçeklerle doluymuş. Her çiçek farklı bir renk, şekil ve kokuyla Lale’yi karşılamış. Lale, bu güzellik karşısında büyülenmiş. Zümrüt, Lale’yi çiçeklerle tanıştırmış. Lale, çiçeklerin isimlerini, güçlerini ve hikayelerini öğrenmiş. Lale, çiçeklerle oynamış, eğlenmiş, dans etmiş. Çiçekler de Lale’yi çok sevmiş. Lale, Zümrüt’ün diyarında çok mutlu olmuş. Ama bir süre sonra, ailesini ve arkadaşlarını özlemeye başlamış. Zümrüt’e geri dönmek istediğini söylemiş. Zümrüt, Lale’yi anlamış ve onu geri götürmeyi kabul etmiş. Ama Lale’ye bir de sürpriz yapmış. Lale’ye, kendi diyarından bir çiçek tohumu vermiş. Bu tohumun, Lale’nin bahçesinde büyüyüp, ona sihirli bir güç vereceğini söylemiş. Lale, Zümrüt’e çok teşekkür etmiş ve ona sarılmış. Zümrüt, Lale’yi tekrar çiçeğinin içine almış ve sihirli bir tozla onu uçurmuş. Bir süre sonra, Lale gözlerini açmış ve kendini kendi bahçesinde bulmuş. Zümrüt’ün çiçeği de yanında duruyormuş. Lale, Zümrüt’e el sallamış ve ona veda etmiş. Zümrüt de Lale’ye el sallamış ve ona güle güle demiş.
Lale, Zümrüt’ün verdiği tohumu bahçesine ekmeye koşmuş. Tohum, hemen filizlenmiş ve büyümeye başlamış. Lale, tohumun ne çiçeği olacağını merak etmiş. Birkaç gün sonra, tohum açmış ve Lale’ye bir sürpriz yapmış. Tohum, Lale’nin en sevdiği çiçek olan **lale** çiçeği olmuş. Ama bu lale çiçeği diğerlerinden farklıymış. Rengi **gökkuşağı** gibi renk renkmiş. Yaprakları **ışıl ışıl** parlıyormuş. Ve en önemlisi, Lale’ye sihirli bir güç veriyormuş. Bu güç sayesinde, Lale istediği zaman Zümrüt’ün diyarına gidebiliyormuş. Lale, bu güzel hediyeye çok sevinmiş. Zümrüt’ün diyarına gidip gelmeye devam etmiş. Hem ailesiyle ve arkadaşlarıyla hem de çiçeklerle mutlu bir hayat sürmüş. Ve masalımız burada bitmiş.
|
https://www.kisamasaloku.com/kucuk-kirmizi-balon-masali/
|
Küçük Kırmızı Balon Masalı » Masal
| null | null | null |
Bir zamanlar, küçük kırmızı bir balon vardı. Adı Kırmızı’ydı. Kırmızı, bir çocuğun elinde uçmaktan çok mutluydu. Ama bir gün, çocuk onu bıraktı. Kırmızı, gökyüzüne doğru yükselmeye başladı. Çok korktu ve ağladı. Çocuğun yanına geri dönmek istiyordu.
Kırmızı, yükseldikçe farklı şeyler gördü. Kuşlar, uçaklar, bulutlar, güneş, yıldızlar… Hepsi çok güzel ve ilginçti. Ama Kırmızı, onlarla arkadaş olamadı. Çünkü onlar çok hızlı, çok yüksek veya çok uzaktı. Kırmızı, yalnız hissetti. Kendisi gibi bir balon aradı. Bir gün, Kırmızı bir gökkuşağı gördü. Gökkuşağı çok renkli ve parlaktı. Kırmızı, ona yaklaştı. Gökkuşağı, Kırmızı’yı gördü. Ona gülümsedi ve merhaba dedi. Kırmızı, çok şaşırdı. Gökkuşağı, onunla konuşuyordu. Kırmızı, ona kendini tanıttı. Gökkuşağı, ona adının Renkli olduğunu söyledi. Renkli, Kırmızı’ya neden yalnız olduğunu sordu. Kırmızı, ona olanları anlattı. Renkli, Kırmızı’ya üzüldü. Ona, kendisi gibi bir balon bulabileceğini söyledi. Kırmızı, nasıl olacağını sordu. Renkli, ona bir sır verdi. Eğer Kırmızı, gökkuşağının altından geçerse, dileği gerçek olacaktı. Kırmızı, çok sevindi. Renkli’ye teşekkür etti ve gökkuşağının altından geçti.
Kırmızı, gökkuşağının altından geçtikten sonra, bir mucize oldu. Kırmızı, kendisi gibi bir balon gördü. O da kırmızıydı. Adı Kızıl’dı. Kızıl, Kırmızı’yı gördü. Ona gülümsedi ve “merhaba” dedi. Kırmızı, çok mutlu oldu. Kızıl’a kendini tanıttı. Kızıl, ona adının Kızıl olduğunu söyledi. Kızıl, Kırmızı’ya nereden geldiğini sordu. Kırmızı, ona olanları anlattı. Kızıl, Kırmızı’ya hayran kaldı. Ona, kendisinin de bir çocuğun elinden kaçtığını söyledi. Kırmızı, Kızıl’a inandı. Ona, birlikte uçmak ister misin diye sordu. Kızıl, evet dedi. Kırmızı ve Kızıl, birlikte uçmaya başladılar. Birbirlerine sarıldılar ve çok mutlu oldular. Masalımız da burada bitti.
|
https://www.kisamasaloku.com/dislerini-fircalamayan-zurafanin-masali/
|
Dişlerini Fırçalamayan Zürafanın Masalı » Masal
| null | null | null |
Bir zamanlar, dişlerini fırçalamayı sevmeyen bir zürafa vardı. Adı Zeynep’ti. Zeynep, her sabah ve akşam diş macunu ve fırçasını saklardı. Böylece annesi onu dişlerini fırçalamaya zorlayamazdı. Zeynep, diş macununun tadından ve fırçanın ağzını kaşımasından nefret ederdi. Dişlerini fırçalamak yerine, arkadaşlarıyla oynamayı ve çimenleri yemeyi tercih ederdi.
Bir gün, Zeynep’in arkadaşları onu bir pikniğe davet etti. Zeynep çok sevindi. Piknikte, arkadaşları lezzetli yiyecekler getirmişti. Zeynep, elmalı turta, çikolatalı kek, bal, peynir ve ekmek yedi. Ama yemekten sonra, Zeynep’in ağzı acımaya başladı. Dişleri çok ağrıyordu. Arkadaşlarına ne olduğunu sordu. Onlar da Zeynep’in ağzına baktılar. Zeynep’in dişleri sararmış, çürümüş ve lekeliydi. Arkadaşları, Zeynep’in dişlerini fırçalamadığını anladılar. Ona kızdılar ve onunla dalga geçtiler. Zeynep çok utandı ve ağladı. Zeynep, eve koşarak gitti. Annesine olanları anlattı. Annesi, Zeynep’i diş doktoruna götürdü. Diş doktoru, Zeynep’in dişlerini tedavi etti. Zeynep’e, dişlerini fırçalamasının neden önemli olduğunu anlattı. Zeynep, dişlerini fırçalamamanın ne kadar kötü sonuçlar doğurduğunu gördü. Pişman oldu ve bir daha asla dişlerini fırçalamayı ihmal etmeyeceğine söz verdi.
O günden sonra, Zeynep her sabah ve akşam dişlerini fırçaladı. Dişleri beyazladı ve parladı. Arkadaşları da onu affetti ve tekrar oynamaya başladılar. Zeynep, dişlerini fırçalamak sayesinde hem sağlıklı hem de mutlu oldu. Masalımız da burada bitti.
Eğitici masal okumayı seviyorsanız Eğitici Masallar kategorimizi inceleyebilirsiniz.
|
https://www.kisamasaloku.com/kalem-kavgasi-hikayesi/
|
Kalem Kavgası Hikayesi » Masal
| null | null | null |
Ali ile Ahmet çok iyi arkadaştılar. Aynı sınıfta okuyorlardı. Her gün birlikte oyun oynuyor, ders çalışıyor, sırlarını paylaşıyorlardı. Onlar birbirlerine çok değer veriyorlardı.
Bir gün, Ali’nin annesi ona yeni bir kalem almıştı. Ali, kalemini çok beğenmişti. Rengi maviydi ve üzerinde yıldızlar vardı. Ali, kalemini okula götürdü. Ahmet de kalemi gördü ve çok sevdi. Ali’den kalemini ödünç istedi. Ali, arkadaşına kıyamadı ve kalemini verdi. Ahmet, kalemi alıp defterine yazmaya başladı. Ama yazarken biraz sert bastırdı. Kalemin ucu kırıldı. Ahmet, korktu ve üzüldü. Ali’ye ne diyeceğini bilemedi. Ali, kalemini geri istedi. Ahmet, kalemi verdi. Ali, kalemin ucunun kırıldığını görünce çok sinirlendi. Ahmet’e bağırdı: “Sen nasıl arkadaşımsın? Kalemi kırdın ve bana söylemedin. Bunu nasıl yaparsın?” Ahmet, pişmanlıkla cevap verdi: “Özür dilerim, Ali. Kazara oldu. Sana yeni bir kalem alacağım.” Ali, Ahmet’i dinlemedi. Ona küstü ve arkadaşlığını bitirdi. Ahmet, çok üzüldü. Ali’yi kaybettiği için pişman oldu. Aradan birkaç gün geçti. Ali ile Ahmet birbirleriyle konuşmadılar. Ali, kalemini tamir ettirdi. Ama kalemi eskisi gibi yazmıyordu. Ali, kalemini sevmiyordu artık. Onun yerine Ahmet’i özlüyordu. Ali, anladı ki Ahmet onun için çok önemliydi. Kalemin kırılması bir kaza olabilirdi. Ahmet’in özür dilemesi gerektiğini düşündü. Ama sonra kendisi de hata yaptığını fark etti. Ahmet’e çok sert davrandığını ve onu affetmediğini hatırladı. Ali, Ahmet’e gidip konuşmaya karar verdi. Ahmet’i sınıfta buldu. Ona yaklaştı ve dedi: “Ahmet, benimle konuşur musun?” Ahmet, şaşırdı. Ali’nin sesi yumuşaktı. Ona döndü ve dedi: “Tabii, Ali. Ne istiyorsun?” Ali, derin bir nefes aldı ve dedi: “Ahmet, sana özür dilerim. Seninle kalem yüzünden kavga ettim. Ama aslında senin suçun yoktu. Ben çok kızgındım. Seni kaybettiğim için çok üzüldüm. Lütfen beni affet. Arkadaşlığımızı yeniden başlatalım.” Ahmet, Ali’nin sözlerini duyunca çok sevindi. Ona sarıldı ve dedi: “Ali, ben de sana özür dilerim. Kalemini kırdığım için çok pişman oldum. Sana yeni bir kalem almak istedim ama sen beni dinlemedin. Seni çok özledim. Tabii ki seni affediyorum. Arkadaşlığımızı yeniden başlatalım.”
Ali ile Ahmet birbirlerine gülümsediler. Kalemlerini değiştirdiler. Kalemlerinin değil, arkadaşlıklarının önemli olduğunu anladılar. Birlikte oyun oynamaya gittiler. Ve bir daha asla kavga etmediler.
|
https://www.kisamasaloku.com/kayip-oyuncak-hikayesi/
|
Kayıp Oyuncak Hikayesi » Masal
| null | null | null |
Mehmet, çok oyuncağı olan bir çocuktu. Ama hiçbirine özen göstermez, hep dağıtır, kırar, yırtar, kaybederdi. Annesi ve babası ona sürekli uyarırlardı: “Oyuncaklarını topla, düzgün kullan, başkalarına verme, kaybetme.” Ama Mehmet dinlemez, istediği gibi davranırdı.
Bir gün Mehmet’in en sevdiği oyuncak olan peluş ayısı kayboldu. Mehmet bütün evi aradı ama bulamadı. Annesine sordu, “Anne, ayım nerede?” Annesi, “Bilmiyorum canım, sen kaybettin, sen bulacaksın oğlum.” dedi. Babasına sordu, “Baba, ayım nerede?” Babası, “Bilmiyorum Mehmet, kendin arayıp bulmalısın oğlum.” dedi. Mehmet çok üzüldü. Ayısız uyuyamadı, yemek yiyemedi, oyun oynayamadı. Diğer oyuncakları onu avutamadı. Ayısını çok özledi. Nerede olduğunu merak etti. Acaba bir yerde unuttu ve çöpe mi atıldı. Belki de hiçbir zaman bulamayacaktı.
Mehmet, bir daha asla oyuncaklarını kaybetmemeye, kırmamaya, yırtmamaya, dağıtmamaya karar verdi. Ama çok geçti. Ayısını kaybetmişti. Onu geri getirecek bir şey yoktu. Mehmet’in gözleri doldu. “Keşke oyuncaklarıma daha iyi baksaydım.” dedi. “Keşke ayımı kaybetmeseydim.” Bu küçük çocuk için büyük bir ders oldu ve bir daha eşyalarına önem verdi. Bu hikayede burada bitti.
|
https://www.kisamasaloku.com/kucuk-karga-ve-buyuk-fil-masali/
|
Küçük Karga ve Büyük Fil Masalı » Masal
| null | null | null |
Bir zamanlar, küçük bir karga vardı. Adı Koko’ydu. Koko, çok meraklı ve maceracı bir kargaydı. Bir gün, ormanda uçarken, çok büyük ve gri bir hayvan gördü. Bu hayvanın adı Filo’ydu. Filo, çok güçlü ve nazik bir fil idi. Koko, Filo’yu görünce çok şaşırdı. Çünkü daha önce hiç fil görmemişti.
Koko, Filo’ya yaklaştı ve “Merhaba, sen kimsin?” diye sordu. Filo, Koko’yu duyunca başını kaldırdı ve “Merhaba, ben Filo. Sen kimsin?” diye cevap verdi. Koko, “Ben Koko. Senin gibi bir hayvanı ilk defa görüyorum. Sen ne yaparsın?” diye sordu. Filo, “Ben filim. Ben ormanda yaşarım. Yapraklar, meyveler ve otlar yerim. Suyu hortumumla içerim.” dedi. “Peki sen ne yaparsın?” diye de sordu. Koko, Filo’nun anlattıklarını dinledi ve çok ilgilendi. “Ben kargayım. Ben de ormanda yaşarım. Ama ben çekirdek, böcek ve solucan yerim. Suyu gagamla içerim. Ben uçabilirim. Sen uçabilir misin?” diye sordu. Filo, “Hayır, ben uçamam. Ama koşabilir, zıplayabilir ve yüzebilirim. Sen koşabilir, zıplayabilir veya yüzebilir misin?” Koko, “Hayır, ben koşamam, zıplayamam veya yüzemem. Ama uçmak çok eğlenceli. Seninle uçmayı öğretmek isterim. Beni takip eder misin?” diye teklif etti. Filo, “Tamam, seni takip edeyim. Ama nasıl uçacağım?” diye merak etti. Koko, “Bana güven. Ben sana göstereceğim. Gel, şu tepenin üstüne çıkalım” dedi. Koko ve Filo, tepenin üstüne çıktılar. Koko, “Şimdi, bana bak. Ben kanatlarımı çırparak uçuyorum. Sen de kulaklarını çırp. Belki sen de uçabilirsin” diye dedi. Filo, “Tamam, deneyeyim” diye cevap verdi. Filo, kulaklarını çırpmaya başladı. Ama ne kadar çırpsa da uçamadı. Koko, “Sen kulaklarını değil, kanatlarını çırpman lazım. Senin kanatların nerede?” diye sordu. Filo, “Benim kanatlarım yok ki. Ben filim. Fillerin kanatları olmaz” dedi ve üzüldü.
Küçük karga, filin üzüldüğünü görünce “Üzülme arkadaşım, benimde senin gibi burnum yok. En iyisi kendimizi olduğumuz gibi kabul etmek” dedi ve iki arkadaş tepeden ormanın içine geri indi. Birlikte oyunlar yaşadılar, mutlu hayatlarına geri döndüler. Masal da burada bitti.
|
https://www.kisamasaloku.com/kuslarin-goc-masali/
|
Kuşların Göç Masalı » Masal
| null | null | null |
Bir varmış bir yokmuş, evvel zaman içinde kalbur saman içinde bir arada yaşayan kuş grubu varmış. Her sene kış geldiğinde yuvalarını bırakıp sıcak yerlere uçarlarmış. Kışın zorluğunu atlatmak için güneşli gökyüzünün altında uçmayı seviyorlarmış.
Kuşların başkanı olan Kıvırcık; “Arkadaşlar kış geldi, hadi sıcak yerlere uçalım. Orada çok rahat edeceğiz. Ne dersiniz?” diye sormuş. Bütün kuşlar Kıvırcık’ın teklifini kabul etmişler ve uçmaya hazırmış. Kuşlar büyük bir heyecanla kışa hazırlıklarını tamamlamışlar ve yola koyulmuşlar. Günlerce durmadan uçmak yerine mola vere vere uçmayı seviyorlarmış. Gittikleri yerleri geziyorlar oradaki hayvanlarla tanışıyorlarmış. Yola çıktıkları ilk günlerde her şey yolunda gitmiş. Bir hafta, iki hafta, üç hafta derken artık yorulmaya başlamışlar. Kuşların bir kısmı uçmaktan bıkmış ve kendilerine bir ev yapmak istemişler. Kuşların başkanı olan Kıvırcık; “Arkadaşlar biz kuşuz biz uçan ve sürekli kıştan kaçan hayvanlarız. Bizim sabit bir evimiz olamaz” demiş. Kuşlar bu cevabı kabul etmemiş ve ertesi gün kendilerine küçük bir ev inşa etmişler. Kıvırcık arkadaşlarının bir gün doğruyu bulacaklarını bildiği için sesini çıkarmadan olanları izlemiş. Günler gelmiş geçmiş kuşlar evlerinde yaşamaya başlamış. Fakat kış gelmeye başlamış. Bu durum kuş için zor bir durummuş. Çünkü kuşlar kışın soğuğuna dayanamazlarmış.
Kıvırcık arkadaşlarına “Arkadaşlar benim sıcak yerlere gitmem gerek. Kış geldi ve ben güneşli gökyüzünün altında uçmak istiyorum. İsteyen benimle gelebilir” demiş. Kuşlar da bunun farkındaymış ev ortamı güzel olsa da onlar sıcak yerlere gitmek, özgürce yaşamak zorundalarmış. Evlerini orada bırakıp yola çıkmışlar ve birlikte uçtukları her yere yuva diyebilmeyi öğrenmişler. Özgürlüklerini hiçbir zaman kısıtlamamaya karar vermişler. Masal da burada bitmiş.
|
https://www.kisamasaloku.com/daginik-leonun-masali/
|
Dağınık Leo’nun Masalı » Masal
| null | null | null |
Bir varmış bir yokuş, evvel zaman içinde kalbur saman içinde, ormanın derinliklerinde, küçük bir aslan yavrusu yaşarmış. Adı Leo imiş. Leo çok yaramaz ve tembel bir aslanmış. Oynamayı çok sever, ama odasını toplamayı hiç sevmezmiş. Oyuncağı, kitabı, kıyafeti her yere dağılırmış. Annesi her gün odasını toplaması gerektiğini söylermiş, ama Leo hiç dinlemezmiş.
Günlerden bir gün, Leo’nun arkadaşları onu ziyarete gelmiş. Leo çok sevinmiş, onlarla oynamak istemiş. Ama arkadaşları Leo’nun odasını görünce şaşırmışlar. Odası çok dağınık ve kirliymiş. Arkadaşları Leo’ya “Bu odanın hali ne? Odanı nasıl böyle bırakırsın? Burada nasıl oynayacağız?” demişler. Leo ise “Burası böyle daha eğlenceli” demiş. Ama arkadaşları buna katılmamış ve oyun oynayamayacakları için evden çıkmışlar. Leo çok üzülmüş. Arkadaşları onunla oynamak istememiş. Annesi de ona kızgınmış. Leo, odasını toplamanın önemini anlamış. emen odasını toplamaya başlamış. Oyuncağını, kitabını, kıyafetini yerlerine koymuş. Odası tertemiz olmuş. Leo, annesinden özür dilemiş. Annesi de onu affetmiş. Leo, bundan sonra odasını toplamaya söz vermiş.
Ertesi gün, Leo’nun arkadaşları tekrar onu ziyarete gelmiş. Leo’nun odasını görünce çok şaşırmışlar. Odası çok temiz ve düzenliymiş. Arkadaşları Leo’yu tebrik etmiş. Onlarla oynamak istemiş. Leo da çok mutlu olmuş. Arkadaşlarıyla birlikte eğlenmiş. Leo, odasını toplamanın hem kendisi hem de arkadaşları için iyi olduğunu öğrenmiş. Ve onlar hep mutlu yaşamışlar.
|
https://www.kisamasaloku.com/kardes-zebralarin-masali/
|
Kardeş Zebraların Masalı » Masal
| null | null | null |
Bir varmış bir yokmuş. Evvel zaman içinde kalbur saman içinde Zara adında bir zebra vardı. Zara, Afrika savanlarında annesi, babası ve arkadaşlarıyla mutlu bir hayat sürüyordu. Zara, çok meraklı ve maceracı bir zebra idi. Her gün yeni yerler, keşfetmeyi, yeni oyunlar oynamayı ve yeni şeyler öğrenmeyi çok seviyordu.
Günlerden bir gün annesi, Zara’ya güzel bir haber verdi. Zara’nın yakında bir kardeşi olacaktı. Zara bu habere çok sevindi. Bir kardeşi olacağına inanamıyordu. Onunla oyunlar, oynayacak, ona hikayeler anlatacak, bildiği her şeyi öğretecekti. Zara, kardeşinin doğmasını sabırsızlıkla beklemeye başladı. Her gün annesinin yanına gidip, kardeşiyle konuşuyor, ona neler yapacaklarını anlatıyordu. Annesi de Zara’ya kardeşine nasıl iyi bir abla olacağını, ona nasıl bakacağını, nasıl koruyacağını öğretiyordu. Sonunda beklenen gün geldi be Zara’nın kardeşi Maya dünyaya geldi. Maya dünyanın en iyi ablası olmuş.
Aradan yıllar geçmiş ve iki kardeş büyümüşler. Küçüklüklerinde olduğu gibi bu büyüdükten sonra da çok iyi anlaşmaya devam etmişler. Onların bu bağı bütün kardeşlere örnek olmuş. Masal da burada bitmiş.
|
https://www.kisamasaloku.com/cimri-maymun-masali/
|
Cimri Maymun Masalı » Masal
| null | null | null |
Ormanın derinliklerinde, bir maymun yaşardı. Bu maymun çok cimriydi. Hiçbir eşyasını başka hayvanlarla paylaşmazdı. Muzlarını, fındıklarını, yapraklarını hep kendine saklardı. Diğer hayvanlar onunla arkadaş olmak istemez, ondan uzak dururlardı.
Bir gün, maymunun yaşadığı ağaçta bir yangın çıktı. Alevler maymunun eşyalarını sarmaya başladı. Maymun çok korktu. Eşyalarını kurtarmak istedi, ama yangın çok şiddetliydi. Maymun , yardım istemek için bağırmaya başladı. Ormandaki diğer hayvanlar, maymunun sesini duydular. Hemen maymunun olduğu ağaca gitmişler. Fil uzun hortumuna su çekip, ağaca püskürttü ve yangını söndürdü. Maymun derin bir nefes aldı ve hemen ağaçtan indi. Ama yangının sonunda maymunun bütün eşyaları, yiyecekleri, birikimleri yandı. Maymun, ağladı, pişman oldu. “Keşke eşyalarıma bu kadar bağlanmasaydım. Keşke diğer hayvanlarla paylaşsaydım. Ayrıca bana yardım ettiğiniz için çok teşekkür ederim. Ben size hiç iyi davranmadım ama siz benim hayatımı kurtardınız. İyi ki çok teşekkür ederim” dedi. Ama artık çok geçti.
Hayvanlar maymunu affetti. Maymun eşyalarını kaybetti ama yeni dostluklar kazandı. O günden sonra cimriliği bıraktı, daha mutlu bir hayatı oldu. Masal da burada bitti.
|
https://www.kisamasaloku.com/yemek-secen-kucuk-cocuk-hikayesi/
|
Yemek Seçen Küçük Çocuk Hikayesi » Masal
| null | null | null |
Ali, yemek seçen bir çocuktu. Anne ve babası ne pişirse, Ali yemek istemezdi. Sadece makarna, patates kızartması ve çikolata yiyebilirdi. Diğer yemekleri kokusu bile kötü gelirdi. Anne ve babası, Ali’ye yemek yemenin ne kadar önemli olduğunu anlatmaya çalışırlardı. Ama Ali, onları dinlemezdi. “Ben bunları yemem, bana tadı kötü geliyor” derdi.
Bir gün, Ali’nin okulunda bir yemek yarışması düzenlendi. Yarışmaya katılan çocuklar, farklı ülkelerin yemeklerini yapacaklardı. Ali, yarışmaya katılmak istemedi. Ama öğretmeni, onu ikna etti. “Ali, yemek yapmak çok eğlenceli bir şey. Hem belki yeni tatlar keşfedersin. Lütfen yarışmaya katıl, pişman olmayacaksın” dedi. Ali, öğretmenine güvenerek, yarışmaya katılmayı kabul etti. Ama hangi yemeği yapacağını bilmiyordu. Öğretmeni, ona bir kitap verdi. Kitapta, dünyanın dört bir yanından yemek tarifleri vardı. Ali, kitabı karıştırmaya başladı. Gördüğü yemekler, ona çok ilginç geldi. Bazıları çok renkliydi, bazıları çok sadeydi. Bazıları çok acıydı, bazıları çok tatlıydı. Ali, hepsini denemek istedi. Ama bir tanesini seçmesi gerekiyordu. Ali, kitaptaki yemekler arasında kararsız kaldı. Sonunda, bir yemek dikkatini çekti. Adı, meksika fasulyesiydi. Resimde, kırmızı ve yeşil renkli bir yemek vardı. Üzerinde peynir ve ekşi krema vardı. Yanında da mısır ekmeği vardı. Ali, bu yemeği yapmaya karar verdi. Tarifini okudu. Malzemeleri ve yapılışını öğrendi. Sonra, annesine haber verdi. Annesi, ona malzemeleri almak için yardım etti. Ali, yarışma günü geldiğinde, heyecanlıydı. Okulun mutfağına gitti. Diğer çocuklar da oradaydı. Herkes, kendi yemeğini yapmaya başladı. Ali, tarife uygun olarak, meksika fasulyesini pişirdi. Sonra, üzerine peynir ve ekşi krema koydu. Yanına da mısır ekmeği ekledi. Yemeği, bir tabağa koydu. Sonra, jüriye sundu. Jüri, Ali’nin yemeğini beğendi. Rengi, kokusu ve tadı çok güzeldi. Ali, yemeğini kendisi de tatmak istedi. Bir kaşık aldı. Ağzına götürdü. Çiğnedi. Sonra, gözleri parladı. Yemek, çok lezzetliydi. Ali, böyle bir tat hiç tatmamıştı. Hem acı, hem tatlı, hem de tuzluydu. Ali, yemeğini bitirdi. Sonra, diğer çocukların yemeklerini de denemek istedi. Onlar da çok lezzetliydi. Ali, yemek seçmenin ne kadar saçma olduğunu anladı. Dünyada, keşfedilmeyi bekleyen bir sürü yemek vardı. Ali, bundan sonra, her yemeği denemeye karar verdi.
Yarışma sonunda, Ali, birincilik ödülünü kazandı. Öğretmeni, onu tebrik etti. “Ali, sen harika bir yemek yaptın. Hem de çok cesur davrandın. Yeni bir yemeği denemek, herkesin yapabileceği bir şey değil. Sen, çok başarılı bir çocuksun” dedi. Ali, çok mutlu oldu. Ödülünü aldı. Sonra, annesi ve babasıyla eve gitti. Onlara, yarışmada neler olduğunu anlattı. Anne ve babası, onunla gurur duydu. Ali, onlara, artık yemek seçmeyeceğini söyledi. “Bundan sonra, her yemeği yemeye çalışacağım. Belki de yeni favori yemeklerim olur” dedi. Anne ve babası, ona sarıldı. “Biz seni çok seviyoruz, Ali. Sen, çok akıllı ve tatlı bir çocuksun. Seninle çok mutluyuz” dediler. Ali, çok mutlu oldu bu hikayede burada bitti.
|
https://www.kisamasaloku.com/yeni-arkadas-edinen-maymun-masali/
|
Yeni Arkadaş Edinen Maymun Masalı » Masal
| null | null | null |
Ormanın derinliklerinde, bir maymun ailesi yaşardı. Bu ailenin en küçük üyesi, çok yaramaz ve meraklı bir maymundu. Adı da Mimi idi. Mimi, her gün ormanda yeni yerler keşfetmeyi, yeni oyunlar bulmayı çok severdi. Ama ailesi, onun tehlikeye düşmesinden korktuğu için, onu çok sıkı korurdu. Mimi, bazen ailesinin yanından kaçıp, ormanda tek başına dolaşmak isterdi. Ama hep biri onu yakalar, geri getirirdi.
Bir gün, Mimi, yine ailesinden gizlice uzaklaştı. Ormanda ilerledikçe, daha önce görmediği bir yerle karşılaştı. Burası, çok güzel çiçeklerle dolu bir bahçeydi. Mimi, bahçeye girdi. Çiçeklerin arasında, renk renk kelebekler uçuşuyordu. Mimi, kelebekleri yakalamaya çalıştı. Ama hiçbirine ulaşamadı. Tam pes edecekken, bir ses duydu: “Merhaba, sen kimsin?” Mimi, sesin geldiği yere baktı. Bir ağacın altında, küçük bir kız oturuyordu. Kızın yanında da, bir sepet vardı. Sepetin içinde, meyveler ve kurabiyeler duruyordu. “Ben Mimi, dedi maymun. Sen kimsin?” “Ben Leyla, dedi kız. Burası benim bahçem. Sen nereden geldin?” “Ben ormandan geldim, dedi Mimi. Ben bir maymunum.” “Ben de biliyorum, dedi Leyla. Seni çok sevdim. Benimle oynamak ister misin?” Mimi, kızın teklifine çok sevindi. Onunla oynamayı çok isterdi. Ama ailesinin onu aradığını da biliyordu. Biraz tereddüt etti. “Tamam,” dedi sonunda. “Ama çok uzun kalamam. Ailem beni arıyor olabilir.” “Tamam”, dedi Leyla. “O zaman hemen oynayalım.” Leyla, sepetinden bir kurabiye çıkardı. Mimi’ye uzattı. “Al, dedi. Bu kurabiyeleri ben yaptım. Çok lezzetli.” Mimi, kurabiyeyi aldı. Bir ısırık aldı. Gerçekten de çok lezzetliydi. Mimi, kurabiyeyi bitirdi. Leyla, ona bir tane daha verdi. “Teşekkürler”, dedi Mimi. “Çok güzel kurabiyeler yapmışsın.” “Rica ederim, dedi Leyla. Sen de çok tatlısın.” Leyla, Mimi’yi sevdi. İkisi de çok eğlendi.
Mimi ve Leyla, birbirlerine sarıldılar. Arkadaş oldular. “Seni çok sevdim”, dedi Leyla. “Ben de seni çok sevdim,” dedi Mimi. “Sen yine gelir misin?” dedi Leyla. “Tabii,” dedi Mimi. “Sen de beni yine bekler misin?” “Elbette” ,dedi Leyla. “Seni hep beklerim.” Mimi ve Leyla, vedalaştılar. Mimi, ormana geri döndü. Ailesi, onu çok özlemişti. Ona kızdılar. Ama sonra, onu affettiler. Mimi, onlara yeni arkadaşından bahsetti. Onlar da sevindiler. Mimi, artık daha mutluydu. Her gün, Leyla ile buluşup, oynuyordu. Leyla da onu çok seviyordu. İkisi de çok mutluydu.
|
https://www.kisamasaloku.com/tembel-sincap-masali/
|
Tembel Sincap Masalı » Masal
| null | null | null |
Bir varmış bir yokmuş, uzak bir ülkede, büyük bir ormanın içinde, bir sincap ailesi yaşarmış. Bu ailede bir çok sincap bir arada çalışıp, kış için fındık toplarlarmış. Ama içlerinden birisi, çok tembel bir sincapmış.
Tembel sincap her gün ormanda oyun oynar, hiç bir işe yaramazmış. Diğer sincaplar ona “Arkadaşım, neden bize yardım etmiyorsun?” diye sorarlarmış. Tembel sincap da “Arkadaşlar, benim çalışmama ne gerek var ki” dermiş. Diğer sincaplar çok kızarlarmış. Onunla konuşmamak için “Peki madem, o zaman biz gidiyoruz, kendine iyi bak” derlermiş ve hızlıca ağaçlara tırmanırlarmış. Sincapları gören Orman Kralı “Ne oldu? Neden bu kadar üzgünsünüz?” diye sormuş. Çalışkan sincaplar “Kralım” diye söze başlamışlar ve ona arkadaşlarının hiç çalışmadığından bahsetmişler ve bu tembelliği bir daha yapmaması için yapmış oldukları planı anlatırlarmış. Günler, haftalar hatta aylar geçer ve en sonunda kış gelir çatmış.
İlerleyen günlerce Tembel sincap çok acıkmış. Hemen arkadaşlarının evine gidip “Arkadaşlarım bana fındık verir misiniz?” diye sormuş. Arkadaşları da “Üzgünüz ama veremeyiz. Biz bütün yaz çalıştık, fındık topladık. Sen ise oyun oynadın. Sana çalışmalısın dediğimizde ise bizi hiç dinlemedin. Eğer sen de bizle çalışsaydın sana fındık verirdik” demişler. Sincap da yaptığı bu hatayı anlamış ve arkadaşlarından çok özür dilemiş. O günden sonra her gün çalışmış ve hiç tembellik yapmamış. Bu masal da burada bitmiş.
Hayvan masallarını okumayı seviyorsanız Hayvan Masalları kategorimizi inceleyebilirsiniz.
|
https://www.kisamasaloku.com/uc-arkadasin-paylasma-masali/
|
Üç Arkadaşın Paylaşma Masalı » Masal
| null | null | null |
Bir varmış bir yokmuş, kuzey kutbunda buzulların arasında küçük bir kulübe varmış. Bu kulübede bir kutup ayısı, bir penguen ve bir fok yaşarmış. Bu üç arkadaş çok mutluymuş, ama bir sorunları varmış. Her gün yiyecek bulmak için çok uğraşırlarmış, ama bazen hiç balık bulamazlarmış.
Günlerden bir gün yine yiyecek aramaya çıkmışlar, ama ne kadar arasalar da hiçbir şey bulamamışlar. Kutup ayısı çok acıkmış, ama arkadaşlarına belli etmemeye çalışmış. Penguen de onun halini anlamış, ona şöyle demiş: “Hey kutup ayısı kardeş, sen çok aç kaldın sanırım. İstersen sana biraz balık verebilirim.” Kutup ayısı: “Ama sen de çok açsın, balığın azalmaz mı?” Diye sormuş. Penguen şöyle cevap vermiş: “Hayır, azalmaz. Aslında paylaştıkça çoğalır. Bir kişiye yeten balık bereketlenerek çoğalır, üç kişiye de yeter.” Kutup ayısı: “Peki çok teşekkür ederim, iyi ki varsın” demiş. Ve o gün huzurlu bir şekilde karınlarını doyurmuşlar. Ertesi gün bu sefer de fokun balığı kaybolmuş. Kutup ayısı ona şöyle demiş: “Hey fok kardeş, sanırım bugün de sen aç kaldın. Sana biraz balık verebilirim.” Fok da kutup ayısına şöyle cevap vermiş: “Ama sende açsın, balıklar azalmaz mı?” demiş. Kutup ayısı: “Ben de böyle biliyordum ama öğrendim ki paylaşım yapılan her şey çoğalıyormuş.” Fok: “Peki çok teşekkür ederim kutup ayısı kardeş” demiş ve o da huzur içinde yemek yemiş. Sabah olunca bu sefer de penguenin balığı kaybolmuş. Fok ona: “Penguen kardeş istersen seninle, tıpkı senin bana yaptığın gibi ben de seninle balığımı paylaşabilirim” demiş. Penguen de foka teşekkür etmiş. Balıklarını yiyip huzur içinde uyumuşlar. Ertesi gün balıklarını alanın kim olduğunu öğrenmek için araştırma yapmaya başlamışlar. Penguen çok iyi gözlemci olduğu için alanın kim olduğunu hemen bulmuş. Balıklarını alan meğerse küçük bir kutup tilkisiymiş.
Kutup tilkisi onları görünce çok korkmuş, onlar da hep bir ağızdan “Neden bizim balıklarımızı aldın?” Diye sormuşlar. Kutup tilkisi de onlara olanları anlatmış: “Günlerdir açım, sizden isteyemedim beni istemezsiniz diye düşündüm.” Demiş. Kutup ayısı: “Olur mu hiç öyle şey, biz seni severiz. Ayrıca habersiz almak yerine bizden isteyebilirdin, hep birlikte yerdik. Bundan sonra gel birlikte balık yiyelim” demiş. Kutup tilkisi de buna çok sevinmiş, teşekkür etmiş. Kutup ayısı da olanları sahibine anlatmış, sahibi de bu hareketlerini çok sevmiş, eline peynir alarak yanlarına gelmiş ve kutup tilkisine vermiş. Artık üç değil dört arkadaş olmuşlar, hep beraber huzur içinde yaşamışlar.
Hayat paylaştıkça çoğalır. Sizde paylaşmakla ilgili masal okumayı seviyorsanız Paylaşma Masallar ı kategorimizi inceleyebilirsiniz.
|
https://www.kisamasaloku.com/kendini-begenmenin-sonu-masali/
|
Kendini Beğenmenin Sonu Masalı » Masal
| null | null | null |
Bir zamanlar, derin bir gölde yaşayan bir balık vardı. Bu balık, kendini çok beğenir, diğer balıkları küçümserdi. Gölün en güzel, en akıllı, en hızlı balığı olduğunu düşünürdü. Diğer balıklarla arkadaş olmaz, onlara sürekli laf atar, onları kızdırırdı.
Bir gün, gölün kıyısına bir insan geldi. Bu insan, gölde balık tutmak istiyordu. Oltasına bir yem taktı ve suya attı. Oltayı gören balıklar, yeme doğru yüzmeye başladılar. Ama kendini beğenen balık, onlara şöyle dedi “Siz ne yapıyorsunuz? O yem, bir tuzak. Onu yerseniz, oltaya takılırsınız. Sonra insan sizi yakalar” dedi. Diğer balıklar, kendini beğenen balığın sözlerine aldırmadılar. Onlar, yeme ulaşmak için yarıştılar. Ama hiçbiri yeme dokunamadı. Çünkü insan, oltayı çekti. Oltada, kendini beğenen balık vardı. Kendini beğenen balık, yeme dokunmadan önce, oltanın ucunu görmemişti. Oltaya takıldığını anlayınca, çok korktu. Diğer balıklara yalvardı “Lütfen, bana yardım edin. Beni kurtarın. Ben sizin arkadaşınızım. Sizden özür diliyorum.” dedi.
Balıklar, kendini beğenmiş balığa acıdılar ve onu oltanın ucundan kurtardılar. Balık çok üzgündü ve yaptığı hatanın farkına vardı. O günden sonra asla kendini beğenmişlik yapmadı, herkesle iyi geçinmeye başladı. Başına gelen bu olay ona iyi bir ders oldu.
|
https://www.kisamasaloku.com/oklu-kirpi-ve-kusun-masali/
|
Oklu Kirpi ve Kuşun Masalı » Masal
| null | null | null |
Bir zamanlar, ormanın derinliklerinde Oklu Kirpi adında bir kirpi yaşardı. Oklu Kirpi çok yalnızdı, çünkü diğer hayvanlar onunla arkadaş olmak istemezlerdi. Onun oklarına batmaktan korkarlardı. Oklu Kirpi de çok üzülürdü, çünkü o aslında çok iyi kalpli ve arkadaş canlısı bir kirpiydi.
Bir gün, Oklu Kirpi ormanda dolaşırken, bir ağacın altında yaralı bir kuş gördü. Kuşun kanadı kırılmıştı ve uçamıyordu. Oklu Kirpi hemen yanına koştu ve ona yardım etmek istediğini söyledi. Kuş, Oklu Kirpi’nin oklarından korktu, ama onun iyi niyetli olduğunu anladı. Oklu Kirpi, kuşu sırtına alarak, yakınlardaki bir göle götürdü. Orada, kuşun kanadını suyla yıkadı ve bir yaprakla sararak iyileşmesini bekledi. Oklu Kirpi ve kuş, birlikte zaman geçirerek arkadaş oldular. Kuş, Oklu Kirpi’nin aslında çok nazik ve eğlenceli bir kirpi olduğunu gördü. Oklu Kirpi de kuşun çok akıllı ve sevimli bir kuş olduğunu fark etti. Bir süre sonra, kuşun kanadı iyileşti ve uçmaya başladı. Ama Oklu Kirpi’yi yalnız bırakmak istemedi. Ona, ormanda başka hayvanlar olduğunu ve onlarla tanışabileceğini söyledi. Oklu Kirpi, bu fikri çok sevdi ve kuşla birlikte ormanın diğer köşelerine doğru yola çıktılar. Yolda, Oklu Kirpi ve kuş, bir sincap, bir tavşan, bir kaplumbağa ve bir tilkiyle karşılaştılar. Bu hayvanlar da Oklu Kirpi’nin oklarından korktular, ama kuş onlara Oklu Kirpi’nin ne kadar iyi bir kirpi olduğunu anlattı. Oklu Kirpi de onlara yardım etmek için elinden geleni yaptı. Sincabın fındık toplamasına, tavşanın havuç yetiştirmesine, kaplumbağanın kabuğunu temizlemesine ve tilkinin kuyruğunu taramasına yardım etti.
Böylece, Oklu Kirpi ve kuş, yeni arkadaşlar edindiler. Oklu Kirpi artık yalnız değildi. Her gün, arkadaşlarıyla birlikte ormanda oyunlar oynar, şarkılar söyler, hikayeler anlatır ve eğlenirdi. Oklu Kirpi’nin okları, artık kimseyi korkutmuyor, aksine onları koruyor ve ısıtıyordu. Oklu Kirpi, arkadaşlarının onu sevdiğini ve kabul ettiğini hissediyordu. Ve çok mutluydu.
Kısa masal okumayı seviyorsanız Kısa Masal kategorimizi inceleyebilirsiniz.
|
https://www.kisamasaloku.com/yalniz-yasayan-karakulak-masali/
|
Yalnız Yaşayan Karakulak Masalı » Masal
| null | null | null |
Bir zamanlar, çok uzak bir ormanda, karakulak adında bir hayvan yaşarmış. Karakulak, kızıl tilki ile tavşan arasında bir hayvanmış. Kürkü kızıl, kulakları uzun ve tüylü, kuyruğu da pofudukmuş. Karakulak, ormanın en hızlı ve en zeki hayvanlarından biriymiş. Ama aynı zamanda da çok utangaç ve çekingenmiş. Bu yüzden ormandaki diğer hayvanlarla pek arkadaşlık kuramazmış.
Bir gün, karakulak, ormanın derinliklerinde yeni bir yer keşfetmiş. Burası, büyük ağaçların arasında saklanmış, küçük ve sevimli bir gölmüş. Karakulak, gölün kenarına gelip suya bakmış. Suyun yüzeyinde, kendisini yansıtan bir ayna gibi parlayan güneşi görmüş. Karakulak, güneşin ışığını çok sevmiş. Kendi kendine, “Bu göl, benim için çok güzel bir yer. Burada sakin ve huzurlu bir şekilde yaşayabilirim.” demiş. Karakulak, gölün etrafında bir yuva yapmaya karar vermiş. Ağaçların dallarından, yapraklardan ve çiçeklerden bir yuva örmüş. Yuvasını tamamladıktan sonra, gölün kenarına oturup, suyun sesini dinlemeye başlamış. Karakulak, burada çok mutlu hissetmiş. Kendi kendine, “Bu göl, benim için çok özel bir yer. Burada kimse beni rahatsız etmez. Burada kimseyle arkadaşlık kurmama gerek yok.” demiş. Karakulak, bir süre böyle yaşamış. Gölün kenarında yuvasında oturur, suyun sesini dinler, güneşin ışığını izler, arada bir de ormana çıkıp yiyecek ararmış.
Gel zaman git zaman Karakulak sıkılmaya başlamış, kimseyle konuşmasa yalnızlıktan çok sıkılmış. Bir hareket, bir ses duymaya ihtiyacı olduğunu hissetmiş. Bugüne kadar yaşadığı eve geri dönmeye karar vermiş. Hemen eşyalarını toplamış ve evine geri dönmüş. O günden sonra hayvanlarla konuşmaya karar vermiş. Cesaretini toplayıp önce “Günaydın, iyi akşamlar, merhaba” gibi kısa cümleler söylemiş. Zamanla sohbetler daha çok uzamış ve utangaçlığı uçup gitmiş. O günden sonra orman da bütün hayvanlar gibi neşe içinde yaşamaya başlamış, masal da burada bitmiş.
Kısa masal okumayı seviyorsanız Kısa Çocuk Masalları kategorimizi inceleyebilirsiniz.
|
https://www.kisamasaloku.com/penguen-ailesinin-masali/
|
Penguen Ailesinin Masalı » Masal
| null | null | null |
Bir zamanlar, buzullarda yaşayan, cesur bir penguen ailesi yaşarmış. Bu ailenin Riko adında bir oğlu, Bada adında da bir kızı varmış. Riko, ailesiyle birlikte balık tutmayı çok severmiş ama Bada hiç sevmezmiş. Her balık tutulacağı gün Bada bir bahane bulur ve evde kalırmış.
Günlerden bir gün Penguen ailesi balık tutmaya karar vermişler. Bu sefer balık tutacakları yer evlerine çok uzakmış. Bada’yı evde bırakmak istememişler ve onu da çağırmışlar. Ama Bada gelmek istemediğini söylemiş. Bada’yı evde tek başına bırakmak istemeyen aile abisi Riko’yu da onunla bırakmışlar. “Siz burada bekleyin, biz gelene kadar sakın evden çıkmayın. Dağın altında tehlikeli hayvanlar olabilir” demişler. Riko ve Bada tamam demişler ve çizgi film izlemeye başlamışlar. Bir süre sonra Bada”nın aklına bir fikir gelmiş. “Anne ve babasının yanına gitmek!” Bu fikri hemen abisine söylemiş. Abisi Riko “Çok isterdim Bada ama bu mümkün değil. Sen dağdan aşağı inmekten korkuyorsun. Hem annemle babam evden çıkmayın dedi” demiş. Bada “Anneme aldığımız buz patenini giyersem hızlı bir şekilde inebilirim” demiş. Riko “Olmaz Bada, annem ve babam burada beklememiz gerektiğini söyledi. Dağdan aşağı indiğimizde başımıza bir şey gelse bizi bulamazlar ve çok endişelenirler. Bende tek başıma senin korkunu yenemem bunu annem ve babamla yenmen lazım. Biraz sabret birazdan gelirler ve ailecek balık tutmaya çıkarız. Ne dersin?” Diye sormuş. Bada abisinin söylediklerini mantıklı bulmuş, çünkü ailesi onlara güvendiği için evde bırakmışlar, o güveni sarsmamaları gerekiyormuş.
Biraz zaman geçtikten sonra, anne ve baba penguen gelmiş. Riko ve Bada dağdan aşağı inmek istediklerini söylemiş. Hep beraber dağdan aşağı inmişler ve Bada cesaretini toplayıp balık tutmaya başlamış. Hem kendisine hem de ailesine güvendiği için bu korkusunu yenmiş ve artık dağdan aşağı tek başına inebiliyormuş. Gösterdiği cesaret sayesinde hayatı değişen Bada ve ailesi çok mutluymuş ve mutlu bir hayat sürmeye devam etmişler.
Kısa masal okumayı seviyorsanız Kısa Masallar kategorimizi inceleyebilirsiniz.
|
https://www.kisamasaloku.com/kopek-ve-tavsanin-masali/
|
Köpek ve Tavşanın Masalı » Masal
| null | null | null |
Bir varmış bir yokmuş. Evvel zaman içinde kalbur saman içinde bir çiftlikte yaşayan bir köpek ve bir tavşan varmış. Köpek çiftliğin gelmiş geçmiş en tembel hayvanıymış. Gün boyu güneşin altına yatar, bir sağa bir sola dönermiş. Tavşan ise çiftliğin en çalışkan hayvanıymış. En çok sevdiği şey ise bahçede havuç toplamakmış.
Günlerden bir gün Tavşan havuç toplamak için evinden çıkmış, o sırada güneşin altında yayılan Köpeği görmüş. Tavşan “Arkadaşım, uyumayı bırak hadi benimle gel, bahçeden havuç toplayalım” demiş. Köpek “Bu sıcakta hiç gelemem, oraya kadar yürüyüp kendim yoramam. Sen gitmek istiyorsan git” demiş. Tavşan üzülerek “Sen nasıl istersen öyle olsun, ama bu yaptığın çok yanlış. Yan gelip yatmakla hayat geçmez. Hem çalışmak hem eğlenmek zorundasın. Sen sadece eğlence kısmındasın” demiş. Köpek ise tavşanın sözlerini umursamamış ve uyumaya devam etmiş. Aradan bir zaman geçmiş. Çiftlikte kış gelmiş. Hava çok soğuk ve karlıymış. Köpek çok açmış ama yiyecek bir şey bulamamış. Çünkü yazın hiç çalışmamış ve biriktirmemiş. Tavşan ise bahçeden topladığı havuçları kış için saklamış. Köpek tavşanın yanına gelmiş ve “Tavşan, lütfen bana biraz havuç ver. Çok açım ve üşüyorum. Eğer bana yardım etmezsen çok üzülürüm.” demiş. Tavşan köpeğe acımış ve “Tamam, sana biraz havuç verebilirim. Ama bir şartım var.” demiş. Köpek “Şartın ne?” diye sormuş. Tavşan “Sen yazın hiç çalışmadın ve hep uyudun. Ben ise çok çalıştım ve havuç topladım. Şimdi bana artık tembellik yapmayacağına dair söz ver. Yoksa sana havuç vermem.” demiş.
Köpek o an yaptığı hatanın ne olduğunu anlamış. O saatten sonra tembelliği bir kenara bırakmış ve çiftlikte yaşayan bütün hayvanlarla arkadaş olmaya karar vermiş. Çünkü çalışmadan hiçbir şey elde edemeyeceğini anlamış. Yaz geldiğinde de bol bol çalışmış ve erzak birikimini yapmış. Bir daha da asla tembellik yapmamış. Bu masal da burada bitmiş.
|
https://www.kisamasaloku.com/acgozlu-tilkinin-masali/
|
Açgözlü Tilkinin Masalı » Masal
| null | null | null |
Bir varmış bir yokmuş, evvel zaman içinde kalbur saman içinde, develer tellal, pireler berber iken, ben annemin beşiğini tıngır mıngır sallar iken, ormanın birinde yaşayan bir tilki varmış. Bu tilki ormanın en akıllı hayvanıymış ve kendisine çok güzel bir yuva yapmış. Yuvasında çok mutluymuş fakat yiyecek bulma konusunda biraz zorlanıyormuş. Her gün sabahın erken saatlerinde kalkıyormuş, yemek aramak için ormanı karış karış geziyormuş. Mutlaka her gün kendine yiyebileceği bir şey buluyormuş. Ama gözü hiç doymuyormuş.
Günlerden bir gün tilki uyanmış ve yemek bulmak için ormanın içinde dolaşmaya başlamış. Dolaşırken öyle çok yürümüş ki ormandan çıktığını fark etmemiş bile. Bir süre sonra ormandan çıktığını anlayan tilki nerede olduğunu anlamak için etrafta dolanmaya başlamış ve bir sürü evin olduğu bir yere geldiğini anlamış. Bu evlerin bahçeleri çok güzelmiş ve aralarında ki bir evin bahçesi o kadar güzelmiş ki kendini o bahçenin kapısından bakmaktan alamamış. Bahçenin içinde biraz yürüyen tilki bir kümes görmüş. Kümesin içinde bir sürü tavuk varmış. Tilki bunları görünce çok sevinmiş ve o tavuklardan almak istiyormuş. Kümesin kapısını açmış ve içeri girmiş. Tavuklar tilkiyi görünce çok korkmuşlar ve kaçışmaya başlamışlar. Tilki ise onları yakalamak için koşmaya başlamış. Ama tilki tavukları bir türlü yakalayamamış. Tilki tavukları kafasına takmış ve “Onları mutlaka yakalayacağım” diye söyleniyormuş. Tilki bahçede dolaşmaya başlamış, başka bir kümes daha görmüş. Bu kümesin içinde de bir sürü tavuk varmış. Tilki bunları da almak istiyormuş ve kümesin kapısını açıp içeri girmiş. Ama bu sefer tilki çok büyük bir hataya düşmüş. Bu kümes aslında bir tuzakmış. Tilki içeri girer girmez kapı arkasından kapanmış. Tilki ne yapacağını şaşırmış ve kapıyı açmaya çalışmış. Ama nafile. Kapı çok sağlam bir şekilde kilitlenmiş. Tilki korkmaya başlamış çünkü tavukların sahibi gelmiş. “Senin burada ne işin var haylaz tilki?” diye sormuş. Tilki korkudan ne yapacağını bilememiş. “Lütfen beni serbest bırak” diyebilmiş sadece.
Evin sahibi, tilkinin haline acımış, çünkü onun çok korktuğunu tahmin etmiş. Bu korkunun ona ders olacağını düşünüp, tilkiyi kafesiyle birlikte ormana götürüp, salmış. Tilki korkuyla evine doğru kaçmaya başlamış. Bir daha da şehre inmemiş. Elindekiyle yetinmesi gerektiğini öğrenmiş. Masal da burada bitmiş.
Uzun masal okumayı seviyorsanız Uzun Masallar kategorimizi inceleyebilirsiniz.
|
https://www.kisamasaloku.com/tilki-kardeslerin-masali/
|
Tilki Kardeşlerin Masalı » Masal
| null | null | null |
Bir varmış bir yokmuş, evvel zaman içinde bir ormanda yaşayan tilki ailesi varmış. Tilki ailesinin üç yavrusu varmış. Yavru tilkilerin en büyüğü çok akıllı ve usluymuş, ortancası çok yaramaz ve meraklıymış, en küçüğü ise çok tatlı ve sevimliymiş.
Bir gün anne tilki ve baba tilki yavrularını toplayıp onlara bir şey söylemişler: “Çocuklar, biz ormanın derinliklerine inip, yemek arayacağız, sizde burada bizi bekleyin. Sakın ormana tek başınıza gitmeyin, kaybolabilirsiniz” demişler. Yavru tilkiler “Tamam, merak etmeyin” demişler. Anne tilki ve baba tilki ormana doğru yola çıkmışlar. Yavru tilkiler bir süre oyun oynamışlar ama ortanca tilki çok sıkılmış. “Ben ormana gitmek istiyorum, çok sıkıldım” demiş. Küçük tilki “Ama annem ve babam bura da kalmamış gerektiğini söyledi” demiş. Büyük tilki “Bence gidelim, ne kadar tehlikeli olabilir ki?” demiş kardeşlerine. Küçük tilki “Hayır bu doğru değil, ormanda kaybola biliriz. Annem ve babam geldiğinde de bizi çok merak eder” demiş. Büyük kardeşler küçük tilkinin sözlerine gülüp “Bu kadar korkmana gerek yok, biz yanındayız” demişler. Küçük kardeş “Hayır, ben gelmeyeceğim” demiş. Ortanca ve büyük kardeş “Tamam, sen evde kal” deyip, çantalarını hazırlayıp evden çıkmışlar. İki kardeş ormanda yürümeye başlamışlar ve bir süre sonra hava kararmaya başlamış. Ortanca kardeş “Ben korkmaya başladım” demiş. Büyük kardeş “Bende korkuyorum, gel eve dönelim” demiş. İki kardeş eve dönmeye karar vermişler ama bu sefer evin yolunu şaşırmışlar. Korkudan ağlamaya başlayan kardeşler “Anne, baba” diye seslenmeye başlamış. Onların sesini duyan anne ve baba tilki koşarak sesin geldiği tarafa gitmişler ve yavrularını görmüşler. “Sizin burada ne işiniz var? Biz size evden çıkmayın demiştik” demişler. Tilki kardeşler “Özür dileriz, böyle olacağını bilmiyorduk” demişler ve ağlamaya başlamışlar.
Anne ve baba tilki yavrularını alıp eve dönmüşler. Küçük tilki ailesini görünce çok sevinmiş. Anne tilki “Çocuklar bugün bizi dinlemediğiniz için çok üzüldük. Başınıza kötü şeyler gelebilirdi. Keşke küçük kardeşinizi dinleseydiniz” demiş. Ortanca tilki ve büyük tilki “Özür dileriz anne, siz haklıydınız. Kardeşimiz de bizi uyardı ama dinlemedik. Bir daha yapmayacağımıza söz veriyoruz” demişler. Anne ve baba tilki yavrularını affedip sarılmışlar. O günden sonra yavru tilkiler anne ve babasının sözünden hiç çıkmamışlar. Masal da burada bitmiş.
Uzun masal okumayı seviyorsanız Uzun Masallar kategorimizi inceleyebilirsiniz.
|
https://www.kisamasaloku.com/kardes-isteyen-devenin-masali/
|
Kardeş İsteyen Devenin Masalı » Masal
| null | null | null |
Bir varmış bir yokmuş, evvel zaman içinde kalbur saman içinde, develer tellal pireler berber iken, ben annemin beşiğini tıngır mıngır sallar iken, uçsuz bucaksız bir çölde yaşayan küçük bir deve yavrusu varmış. Bu yavrunun adı “Doruk” imiş.
Doruk, çok meraklı ve maceracı bir deveymiş. Fakat çöl çok sıcak ve tehlikeli olduğu için annesi ve babası ona çok fazla izin vermiyormuş. Bu yüzden Doruk’unda çok canı sıkılıyormuş. Çölde çok fazla da yavru hayvan olmadığı için, Doruk hep yalnız kalıyormuş. Anne ve babasına “Anne keşke benim bir kardeşim olsa, onun yemeğini yediririm, öğrendiğim her şeyi öğretirim, onun en yakın arkadaşı olurum. Tabi o da benim en yakın arkadaşım” olur diyormuş. Zaman Doruk için akarken, bir sabah anne ve babası onu yanına çağırmış. Anne deve “Bak oğlum senin bütün gün bu sıcak çölde canın sıkıldığını biliyoruz. Bunun için sana söylemek istediğimiz bir şey var, eminiz ki sende çok sevineceksin” demiş. Doruk daha da heyecanlanmış “Hadi anne söyle artık, çok merak ettim” demiş. Annesi “Doruk, bir kardeşin olacak” demiş. Doruk, çok sevinmiş koşarak annesinin boynuna sarılmış. “Çok mutluyum anne, abi oluyorum. Ona çok iyi davranacağım söz veriyorum. Bildiğim her şeyi öğreteceğim, onunla oyunlar oynayacağım” demiş. Annesi ve babası Doruk’a sevgiyle sarılmışlar.
Günler geçmiş Doruk’un kardeşi doğmuş. Anne deve ve baba deve Doruk’a istersen kardeşinin adını sen koyabilirsin demişler. Doruk çok sevinmiş ve adı “Nora” olsun demiş. Anne ve baba deve çok sevmişler bu ismi ve “Pekala kardeşinin adı Nora olsun” demişler. Nora, büyümeye başlamış ve Deli ile birlikte bu uçsuz bucaksız çölde bütün gün güzel oyunlar oynamışlar, bir birlerini çok sevmişler. Kardeş olmanın çok büyük bir mutluluk olduğunu hiç bir zaman unutmamışlar ve bir birlerini her zaman çok sevmişler. İki kardeş bu sıcak çölün serinliği olmuş.
Çocuklarınız kardeş masalı dinlemeyi seviyorsa Kardeş Masalları kategorimizi inceleyebilirsiniz.
|
https://www.kisamasaloku.com/eymen-ve-elifin-hikayesi/
|
Eymen ve Elif’in Hikayesi » Masal
| null | null | null |
Bir zamanlar Elif ve Eymen adında iki kardeş yaşarmış. Elif sekizinci sınıf öğrencisi, Ali ise dördüncü sınıf öğrencisiymiş. Elif çok okumayı seven, meraklı ve zeki bir kızmış. Her gün kütüphaneye gider, yeni kitaplar alır ve onları okurmuş. Okuduğu kitaplar sayesinde birçok şey öğrenir, hayal gücünü geliştirir ve kendini ifade etmeyi bilirmiş. Eymen ise okumayı hiç sevmeyen, sıkılan ve usanan bir çocukmuş. Kitap okumak yerine televizyon izler, bilgisayar oyunu oynar ve çizgi film seyredermiş.
Eymen’e kitap okumak ona çok zor ve sıkıcı gelirmiş. Ayşe, kardeşinin bu durumuna çok üzülür, ona kitap okumanın ne kadar güzel ve faydalı olduğunu anlatmaya çalışırmış. Ama Eymen, ablasının sözlerini dinlemez, kitap okumayı reddedermiş. Elif, kardeşini kitap okumaya ikna etmek için bir plan yapmış. Kardeşini büyük bir kütüphaneye götürecek ve orada rengarenk çocuk kitaplarını gösterecekmiş. Elif “Eymen hadi hazırlan seninle bir yere gidiyoruz” demiş. Eymen “Nereye gidiyoruz abla?” diye sormuş. Elif de “Gidince görürsün, eminim çok seveceksin” demiş. Eymen ablasına “Tamam” diyerek hazırlanmış ve birlikte yola çıkmışlar. Yolda iki kardeş güzelce sohbet etmişler. Bir süre sonra kütüphanenin önüne gelmişler. Eymen “Abla, beni neden buraya getirdin?” diye sormuş. Elif “Görmeden karar verme kardeşim, gel bak beğenmezsen çıkarız” demiş. Eymen ablasını kırmamış ve kütüphaneye girmiş. Küçük çocuk gördükleri karşısında ne diyeceğini bilememiş. Adeta gözleri kamaşmış. Kütüphanenin bu kadar büyük olmasını beklemiyormuş. Elif, kardeşinin elinden tutup, çocuk kitaplarının olduğu bölüme getirmiş. Yerlerde rengarenk puflar varmış. Duvarlar da rengarenkmiş. Eymen burayı çok sevmiş. Ablası ona bol resimle bir okuma kitabı getirmiş. “Hadi başla, lütfen” demiş ve Eymen de kitabı okumaya başlamış. Okudukça okumuş, okudukça okumuş burada zamanın nasıl geçtiğini anlamamış.
Bir kaç saat onsa Elif “Eymen hadi eve gitmemiz lazım, istersen o kitabı alabiliriz, bittiğinde de geri getiririz” demiş. Eymen hemen kabul etmişler ve eve doğru yürümeye başlamışlar. Eymen ablasına çok teşekkür etmiş. “Abla senin sayende kitaplarla barıştım, çok teşekkür ederim. İyi ki beni buraya getirdin” demiş. Ablası kardeşine kocaman sarılmış “Her şey senin için kardeşim” demiş ve birlikte eve girmişler. O günden sonra iki kardeş her gün kütüphaneye gidip bir saat kitap okumuşlar ve bütün arkadaşlarına da örnek olmuşlar.
|
https://www.kisamasaloku.com/girgir-ve-alinin-hikayesi/
|
Gırgır ve Ali’nin Hikayesi » Masal
| null | null | null |
Zamanın birinde küçük bir kasabada yaşayan bir aile varmış. Bu ailenin bir de Gırgır adında sevimli mi sevimli kedileri varmış. Gırgır’ın bembeyaz tüyleri, masmavi gözleri varmış. Pamuk sahipleri tarafından çok seviliyormuş, evin en güzel odasında yatağı varmış. Her gün yemeği ve suyu ayağına kadar geliyormuş. Fakat gelin görün ki Pamuk bir o kadar meraklı bir kediymiş. Dışarıda ki hayatı keşfetmek istediği için sürekli kaçmaya çalışıyormuş.
Günlerden bir gün Ali okula, annesi ve babası da işe gitmiş. Gırgır, evde çok sıkılmış ve dışarıya çıkmaya çalışmış. O kadar çok uğraşmış ki sonunda pencereden atlayıp kaçıp gitmiş. Ali ve ailesi eve geldiğinde “Gırgır” diye seslenmişler ama meraklı kedi hiçbir yerden çıkmamış. Bu duruma çok üzülen Ali ağlamaya başlamış. Annesi “Ağlama oğlum, Gırgır bizi bırakmaz, mutlaka geri gelir” demiş. Ali’nin bir az olsun içi rahatlamış ve odasına gitmiş. Babası da o sırada kasabadaki komşularına sormuş ama kediyi gören kimse olmamış. Aradan günler geçmiş ama Gırgır hala gelmemiş. Ali onu aramayı hiç bırakmamış ve her gün üşenmeden okula gidip gelirken sokak sokak Gırgır’ı aramış. Herkes kediden umudunu kaybetmiş ne anne nede baba Gırgır’ın geleceğini düşünmüyormuş. Ama küçük Ali umudunu hiç kaybetmemiş, kedisinin bir gün geri geleceğine eminmiş.
Bir kaç hafta sonra Ali ve babası bahçede oturuyormuş. Ali Gırgır’ın yemek kabını görünce ağlamaya başlamış. Onun bir yerler de aç olduğunu düşünmek Ali’yi daha çok üzüyormuş. Bu yüzden babası kalkmış, su kabını ve mama kabını kaldırmış. Tam oğlunun yanına oturmuş ki mir miyavlama sesi duymuşlar. İkisi birlikte sesin geldiği yere gitmişler ve Gırgır onlara doğru koşup atlamış. Ali mutluluktan ağlamaya başlamış. Gırgır, onları bırakıp gittiği için çok pişmanmış. Bir daha asla ailesini bırakıp gitmemiş. Hepsi mutlu bir hayat sürmeye devam etmişler.
Çocuk Hikayeleri okumayı seviyorsanız linke tıklayıp bir çok hikayeye ulaşabilirsiniz.
|
https://www.kisamasaloku.com/tembel-zebra-ve-caliskan-zebranin-masali/
|
Tembel Zebra ve Çalışkan Zebranın Masalı » Masal
| null | null | null |
Bir varmış, bir yokmuş. Evvel zaman içinde kalbur saman içinde ormanın derinliklerinde yaşayan hayvanlar varmış. Bu hayvanların arasından iki zebranın evi yananaymış. İkisi de zebra olmasına rağmen huyları çok farklıymış. Biri çok çalışkan diğeri ise çok tembelmiş.
Çalışkan zebra her gün sabahın erken saatlerinde kalkar, ormana iner odun toplar, yiyecek toplar, bahçesine ekin edermiş. Diğer zebra ise öğlen saatlerinde kalkar, ormana gider bir kaç elma yer eve gelip yatmaya devam edermiş. Onun bu tembelliği, çalışkan zebranın dikkatini çekmiş ve “Arkadaşım, neden hiç çalışmıyorsun? Bak kış kapıda, yakında oduna ve bolca yiyeceğe ihtiyacın olacak. Kışın yiyecek bulmak çok zor biliyorsun” demiş. Tembel zebra “Aman boşver ya ne açlık ne de soğuk beni etkilemez” demiş. Çalışkan zebra “Sen bilirsin arkadaşım ama kışın sakın kapıma gelme. Ben bu kadar yorulurken sana kışın yardım etmem haberin olsun” demiş. Tembel zebra hiç umursamamış ve yan gelip yatmaya devam etmiş. Aradan günler, haftalar, aylar geçmiş. Beklenen kış gelip çatmış. Orman karla kaplanmış, bütün hayvanlar evlerine çekilmiş. Çalışkan zebra, yaz boyunca yaptığı birikimin tadını çıkarıyor hiç zorluk çekmeden yaşıyormuş. Tembel zebra ise bir kaç gün idare etmiş ama ev soğumaya, karnı acıkmaya başlamış. Dışarı çıkmış ama bütün odunlar ıslakmış ve yiyecek yemek yokmuş. Zebra çok acıkmış ve çok üşüyormuş. Evden dışarı çıkamıyormuş tam hastalanmak üzereyken kapısı çalmış. Elinde tabakla çalışkan zebra gelmiş. Arkadaşının o halini görünce çok üzülmüş. “Ben sana bütün yaz çalışman gerektiğini söylemiştim ama sen yan gelip yanmayı tercih ettin. Umarım bu hatandan ders almışsındır. Hadi gel benim ikimize yetecek kadar erzağım var” demiş.
Tembel zebra çok mahcup olmuş, arkadaşına teşekkür etmiş ve yaptığı hatanın farkına varmış. İki zebra o kışı birlikte geçirmişler. O günden sonra tembel zebra da çalışmış ve birikimini yapmış. Bu masal da burada bitmiş.
|
https://www.kisamasaloku.com/zebra-cizgilinin-masali/
|
Zebra Çizgili’nin Masalı » Masal
| null | null | null |
Bir varmış bir yokmuş, evvel zaman içinde kalbur saman içinde ormanın derinliklerinde yaşayan zebra ailesi varmış. Bu zebra ailesinin “Çizgili” adında tatlı bir yavruları varmış. Çizgili çok sevimli, iyi kalpli, arkadaş canlısı bir zebraymış, herkes tarafından da çok sevilirmiş.
Günlerden bir gün baba zebra eve gelmiş ve ev halkı ile konuşmak istediğini söylemiş. Herkes salona toplanmış ve baba zebra “Sizlere söylemek istediğim bir şey var, başka bir orman da daha iyi bir iş fırsatı buldum. O yüzden kısa süre içinde bu ormandan taşınmamız gerekiyor. Biliyorum sizler için ani bir karar oldu ama yeni iş fırsatı ile daha rahat geçinebileceğiz” demiş. Anne zebra ve Çizgili bu durumu olgunlukla karşılamışlar. Çünkü orman da iş bulmak, yemek bulmak çok zormuş. Herkes birbirine destek olsa da iyi şartlarda yaşamak için başka ormana taşınmaları gerekmiş. Çizgili hem anlayışlı hem de üzgünmüş. Çünkü okulda ki ve orman da ki arkadaşlarından ayrılmak istemiyormuş. Ama babası üzülmesin diye ona belli etmiyormuş. Ertesi gün okula giden Çizgili, hiç gülmüyor, konuşmuyormuş. Bu durum arkadaşlarının dikkatini çekmiş ve nedenini sormuşlar. Çizgili “Artık bu ormanda yaşamayacağız, taşınıyoruz. Bu yüzden sizinle vedalaşmam gerek” demiş. Bütün yavru hayvanlar çok üzülmüş, Çizgili’ye moral vermek isteseler de verememişler çünkü onun gitmesini hiç istemiyorlarmış. Öğretmen derse gelince herkes sırasına oturmuş ama kimsenin yüzü gülmüyormuş. Öğretmen soru sorduğunda kimse cevap vermiyor, şarkılara katılmıyormuş. Öğretmen bir şeylerin ters gittiğini anlamış ve “Ne oldu çocuklar? Neden üzgünsünüz?” diye sormuş. Çizgili öğretmene, taşınmaları gerektiğini ve okuldan ayrılacağını anlatmış. Öğretmen ise gülümseyerek “O zaman size güzel bir haber vereyim çocuklar, Çizgili’nin taşınacağını biliyorum ama bu okuldan ayrılmayacak. Çünkü gittikleri orman da okul yok ve servisle buraya gelecek. Yani arkadaşınızdan ayrılmayacaksınız” demiş.
Bütün yavrular sevinçten zıplamaya başlamışlar. Hepsi birden öğretmene sarılmışlar. Çizgili eve gittiğinde daha mutluymuş ve anne zebra nedenini hemen anlayıp, Çizgili’ye sarılmış. Zebra ailesi o hafta yeni ormanlarına ve evlerine taşınmışlar. Şimdiki evleri eski ormana çok yakınmış. Çizgili kimseden ayrılmak zorunda kalmamış ve mutlu hayat yaşamaya devam etmiş. Masal da burada bitmiş.
Uzun masal okumayı seviyorsanız Uzun Masallar kategorimizi inceleyebilirsiniz.
|
https://www.kisamasaloku.com/mavinin-dogum-gunu-masali/
|
Mavi’nin Doğum Günü Masalı » Masal
| null | null | null |
Bir varmış bir yokmuş, evvel zaman içinde kalbur saman içinde uzak diyarların birinde mavi sularda yaşayan bir yunus balığı varmış. Bu yunus balığının adı Mavi imiş. Mavi, tüm deniz canlıları tarafından sevilen, herkesin akıl danıştığı, sakin yapılı bir yunus balığıymış. Tüm hayvanlar onun çok zeki ve yardım sever olduğunu bilirmiş.
Günlerden bir gün tüm hayvanlar aralarında sohbet ederken konu doğum gününe gelmiş. Herkes hangi gün doğduğunu söylemiş. Fakat sıra Mavi’ye gelince Mavi; “Ben ne zaman doğduğumu bilmiyorum, daha önce de hiç doğum günü kutlamadım zaten” demiş. Bunu duyan arkadaşları hem üzülmüş hem de şaşırmış. Akşam olup herkes evine gidince pembe ahtapotun aklına bir fikir gelmiş. Mavi’ye doğum günü sürprizi yapmak istemiş. Hemen diğer arkadaşlarını aramış ve ertesi gün için bir plan yapmışlar. Tüm hayvanlar evde yiyecek hazırlamışlar ve pembe ahtapotun evinin önüne getirmişler. Pembe ahtapot arkadaşı Mavi’yi aramış ve yardıma ihtiyacı olduğunu söylemiş. Mavi hemen evden çıkmış ve pembe ahtapotun evine doğru yüzmeye başlamış. Mavi evin önüne gelince “İyi ki doğrun Mavi” diye bağırmaya başlamış. Mavi arkadaşlarının sürprizine çok sevinmiş hatta çok duygulanmış. Ahtapot “Doğum gününün ne zaman olduğunu bilmiyorum ama bugünden itibaren her yıl aynı gün kutlarız. Ne dersin?” diye sormuş. Mavi “Çok naziksiniz, beni çok duygulandırdınız. Her birinize çok teşekkür ederim. Evet artık benim de bir doğum günüm var” demiş ve hepsi birlikte eğlenmeye devam etmişler.
Mavi arkadaşlarının düşüncesi için çok mutluymuş. O günden sonra her sene aynı gün Mavi’nin doğum gününü kutlamışlar. Birbirlerine aile olan hayvanlar mutlu bir şekilde hayatlarına devam etmişler. Masal da burada bitmiş.
Kısa masal okumayı seviyorsanız Kısa Çocuk Masalları kategorimizi inceleyebilirsiniz.
|
https://www.kisamasaloku.com/dislerini-fircalamayan-tavsan-masali/
|
Dişlerini Fırçalamayan Tavşan Masalı » Masal
| null | null | null |
Bir varmış bir yokmuş evvel zaman içinde kalbur saman içinde bembeyaz tüyleri olan bir tavşan varmış. Kocaman dişleri, up uzun kulakları olan bu tavşanın adı Pamuk muş. Pamuk herkes tarafından sevilen bir tavşanmış ve o da çevresinde ki herkesi çok sever onlar için elinden geleni yaparmış. Fakat Pamuk kendisi için en önemli olan bir şeyi yapmayı sürekli unuturmuş. Bu da “dişlerini fırçalamak”mış.
Bir sabah uyandığında, annesinin hazırladığı kahvaltıyı yapmış ve odasına gidip oyun oynamış. Oyun oynamaktan sıkılınca annesinin yanına gelip biraz birlikte film izlemek istemiş. Anne tavşan televizyonu açıp bir çocuk filmi açmış ve Pamuk ile birlikte izlemeye başlamışlar. Pamuk annesine bir şey söylemek için döndüğünde annesi “Pamuk çok özür dilerim ama ağzından kötü bir koku geliyor. Dişlerini fırçalamayı unuttun sanırım” demiş. Pamuk; “Evet anne çünkü dişlerimi fırçalamayı hiç sevmiyorum” demiş. Annesi yavrusuyla inatlaşmak istememiş çünkü elinde sonunda dişlerini fırçalaması gerektiğini öğreneceğini biliyormuş. Birlikte film izledikten sonra Pamuk arkadaşları ile oynamak için dışarı çıkmak istemiş ve annesi ona izin vermiş. Pamuk heyecanla dışarı çıkmış ve arkadaşlarıyla oyun oynamış. Tüm yavrular sıkılınca sohbet etmeye başlamışlar. Pamuk tam konuşmaya başlamış ama o konuşunca yanında kimse kalmamış. Nedenini anlayan Pamuk hemen kalkmış, koşarak eve gitmiş.
Pamuk hızla eve girip banyoya koşmuş ve dişlerini fırçalamış. Sonra üzgün bir şekilde annesinin yanına gidip oturmuş. Annesi; “İyi misin Pamuk?” diye sormuş. Pamuk; “İyi değilim anne, sen beni uyarmıştın ama ben dinlemedim. Arkadaşlarımla konuşurken hepsi birden kaçtı bende çok utandım” demiş. Annesi peki sonra ne yaptın?” diye sormuş. Pamuk; “Eve gelip hemen dişlerimi fırçaladım” demiş. Annesi “Aferin sama Pamuk, dişlerini fırçalamadığına hem ağzın kötü kokar hem de dişlerin çürür. Sağlık için dişlerini fırçalamasın” demiş. Pamuk da annesine; “Haklısın anneciğim, bu bana ders oldu bir daha asla dişlerimi fırçalamayı unutmam” demiş ve annesine sarılmış. O günden sonra da dişlerini fırçalamayı hiç unutmamış. Masal da burada bitmiş.
Uzun masal okumayı seviyorsanız Uzun Masallar kategorimizi inceleyebilirsiniz.
|
https://www.kisamasaloku.com/damdam-ve-samsam-kardeslerin-masali/
|
Damdam ve Samsam Kardeşlerin Masalı » Masal
| null | null | null |
Bir varmış bir yokmuş, evvel zaman içinde kalbur saman içinde ormanın derinliklerinde yaşayan iki kardeş ayı varmış. Birisinin ismi Samsam diğerinin ismi ise Damdam mış. Damdam ve Samsam iyi anlaşan kardeşlermiş ama huyları biraz birbirlerinden farklıymış. Samsam çok derli toplu bir ayı, Damdam ise tam tersi çok dağınık ve pasaklı bir ayıymış.
Odalarının bir bölümü Damdam’ın Bir bölümü ise Samsam’ınmış. Samsam’ın bölümü tertemiz, aradığını hemen bulabilecek topluluktayken kardeşi Damdam’ın tarafı dağınık kıyafetler yerde, oyuncaklar her yerdeymiş. Bu duruma anne ayı çok kızıyor ve sürekli Damdam’ oyuncaklarını toplamasını, kıyafetlerini yerleştirmesini ve odayı dağıtmamasını söylüyormuş. Fakat Damdam annesini hiç dinlemiyormuş. Bir sabah anne ayı çok sinirlenmiş ve “Sana bundan sonra odanı topla demeyeceğim ama sende benden bir şey istemeyeceksin. Ne arıyorsan kendin bulacaksın” demiş. Damdam severek kabul etmiş ve o günden sonra annesinden “Odanı topla” cümlesini hiç duymamış. Günler bu şekilde ilerlerken okuldan iki kardeşe ödev verilmiş ve ödevin yapılması için sadece iki günleri varmış. Samsam proje ödevi için gerekli olan bütün malzemelerini ayarlamış ve çalışma masasına oturup ödevini yapmaya başlamış. Damdam ise projesi için gerekli malzemeleri bulmaya çalışması bir kaç saat sürmüş. Çünkü neyi nereye koyduğunu bir türlü bulamıyormuş. Malzemelerini bulduğunda ise çalışma masasını boşaltması da oldukça uzun sürmüş ve bütün akşam ödevini yapacak vakti bir türlü bulamamış. Damdam ödevi yapmak için oturduğunda Samsam ödevini bitirmiş ve uyku için yatağına girmiş. Damdam ise ödevi yaparken masanın başında uyuya kalmış. Sabah uyandığında hala masa da olduğunu görmüş ve ödevini yapamadığı için çok üzülmüş. Kahvaltıda olanları annesine anlatmış ve annesi “Aldığın kararlardan dolayı başına gelenlerden sen sorumlusun Damdam. Ben sana odanı toplamanı her söylediğimde sen toplamadın. Dün odan toplu eşyaların yerli yerinde olsaydı ödevini çoktan bitirmiştin” demiş.
Damdam yaptığı hatanın farkına varmış, annesini dinlemediği içinde çok pişman olmuş. Okula gittiğinde durumu öğretmenine anlatmış ve öğretmeni ona bir gün daha vermiş ve Damdam ilk olarak odasını toplayarak işe başlamış ve ödevini rahatça yapmış. Bir daha da odasını hiç dağıtmamış masal da burada bitmiş.
Uzun masal okumayı seviyorsanız Uzun Masallar kategorimizi inceleyebilirsiniz.
|
End of preview. Expand
in Data Studio
README.md exists but content is empty.
- Downloads last month
- 42