url
stringlengths 33
85
⌀ | title
stringlengths 5
66
| author
stringclasses 99
values | categories
stringlengths 4
323
⌀ | date
stringlengths 12
16
⌀ | story
stringlengths 5
35k
|
---|---|---|---|---|---|
https://www.kisamasaloku.com/keloglan-ve-misir-puskulu-saclari-masali/
|
Keloğlan ve Mısır Püskülü Saçları Masalı » Masal
| null | null | null |
Bir varmış bir yokmuş evvel zaman içinde kalbur saman içinde develer tellal iken pireler berber iken ben annemin aynasının karşısında kardeşimin saçlarını birer birer örer iken, nemi olmuş? Anlatayım. Birgün Keloğlan işe gitmek için aynanın karşısına geçtiğinde başlamış kafasındaki olmayan saçlarına bakmaya. Önce olmayan saçlarını bir o tarafa bir bu tarafa taramış, sonrada kocaman bir “Offf of” çekmiş: “Keşke benimde saçlarım olsa, keşke bende her sabah saçlarımı tarasam, herkes saçlarımı beğense” demiş. Bir kenarda oğlunu izleyen Keloğlan’ın annesi duydukları karşısında kel oğlu için çok üzülmüş. Aslında kel oğlu onun için böyle de çok yakışıklıymış ama “Kargaya yavrusu şahin görünür” diye düşünmüş.
O gün kel oğlu çalışmak için tarlaya gittikten sonra düşünmüş taşınmış ve bahçedeki mısırların püsküllerinden Kel oğlu için saç yapmaya karar vermiş. Bütün gün uğraşmış, akşam olduğunda nihayet bitirmiş, çokta güzel olmuş. Keloğlan işten eve geldiğinde annesinin elinde gördüğü mısır püsküllerini kafasına takınca çok mutlu olmuş. “Sanki aynadaki ben ben değilim” demiş. İkisi de mutlu bir şekilde akşam yemeklerini yemişler, çaylarını içmişler sonrada yatmışlar. Ertesi sabah Keloğlan geçmiş aynanın karşısına anasının yapmış olduğu saçını bir o tarafa bir bu tarafa taramış: “Oh oh ne güzel saçlarım var, herkes benim saçlarımı beğenecek” demiş ve işe gitmek için yola koyulmuş. Tam bahçe kapısından çıkacak İken bahçedeki tavuklar başlamış gıdaklamaya: “Saçın güzel olmuş ama sana kellik te çok yakışıyordu” demişler. Keloğlan: “Beni mutlu etmek için söylüyorlar herhalde” demiş ve yoluna devam etmiş. Tam köyün çeşmesinin önüne geldiğinde oradan su içen inekler ve koyunlar başlamış möö lemeye, mee lemeye “Hey Keloğlan saçın güzel olmuş ama sana kellik te çok yakışıyordu” demişler. Keloğlan: “Yaaa beni mutlu etmek için böyle söylüyorlar herhalde” demiş. Sonra her sabah beslediği kuşlar başlamış ötmeye “saçın güzel olmuş ama sana kellik te çok yakışıyordu” demişler. Keloğlan’ın kafası iyice karışmış. Ancak o gün tarlada çalışırken kim Keloğlan’ı görse çoluk çocuk, büyük küçük, genç yaşlı, kedi köpek, börtü böcek herkes aynı şeyi söylemiş Saçın güzel olmuş ama sana kellik te çok yakışıyordu” demişler.
Akşam eve dönerken artık Keloğlan da inanmış “kellik bana yakışıyor” demeye başlamış. Tam bahçe kapısından içeri girecek iken karşıdan gelen kel bir adamı görmüş ve sormuş “saçın olsun istermişsin?” Adam “senin saçın kadar güzel olursa isterim tabi” demiş. Keloğlan da çıkarmış kafasındaki mısır püsküllerini ve takmış adamın kafasına. Adam çok mutlu olmuş. Teşekkür etmiş ve yoluna mutlu bir şekilde devam etmiş. Olanları uzaktan izleyen annesini görünce Keloğlan: “Sevgili anam, bana yaptığın saçla mutlu bir gün geçirdim ama anladım ki bana kellik te çok yakışıyor.” Anası oğlunun kel kafasına bir öpücük kondurmuş. İkisi de gülüşmüşler. Buladada masal bitmiş.
Uzun masal okumayı seviyorsanız Uzun Masallar kategorimizi inceleyebilirsiniz.
|
https://www.kisamasaloku.com/pamuk-prenses-ve-yedi-cucelerin-alisveris-maceralari/
|
Pamuk Prenses ve Yedi Cücelerin Alışveriş Maceraları » Masal
| null | null | null |
Bir varmış bir yokmuş, evvel zaman içinde, kalbur saman içinde, develer tellal iken, pireler berber iken, ben annemin sarayının bahçesinde sihirli değneğim ile koşup oynar iken, Bir gün Pamuk prensesin canı sıkılmış ve arkadaşları olan yedi cüceleri de yanına alarak yeni açılan alışveriş merkezine gitmeye karar vermişler. Daha önce hiç alışveriş merkezi görmedikleri için çok heyecanlıymışlar.
Alışveriş merkezinin önüne geldiklerinde kocaman yazılar, resimler, rengarenk ışıklar biranda hepsinin gözleri kamaşmış. Her şey okadır güzel görünüyormuş ki çok hoşlarına gitmiş. Üstelik herkes onlara bakıp gülümsüyormuş. Küçük çocuklar el sallıyor öpücük veriyorlarmış. Yani sizin anlayacağınız herkes daha önce pamuk prenses ve yedi cücelerin masalını okuduğu için onları tanıyormuş. Üzerlerindeki şaşkınlığı atınca alışveriş merkezini gezmek için içeriye girmişler. Mağazaları dolaşmak için üst kata çıkmak istediklerinde önlerine bir yürüyen merdiven çıkmış. Daha önce hiç yürüyen merdiven görmedikleri için önce bir korkmuşlar ama sonra yanlarına gelen çocukların yardımı ile yedi cüceler ikinci kata çıkmayı başarmışlar. Aşağıda kalan pamuk prensesin yardımına ise orada çalışan görevli koşmuş ve yukarı çıkmasında yardımcı olmuş. Hep beraber girdikleri bir giyim mağazasında bir sürü kıyafet denemişler. Ancak beğendiklerini almak istediklerinde bir görevli onları kasaya yönlendirmiş ve para ödemeleri gerektiğini söylemiş. Fakat onların hiç parası yokmuş. Hatta paranın ne olduğunu bile bilmiyorlarmış. Üzülerek ve hiçbir şey alamadan mağazadan çıkmışlar. Hemen yanındaki oyuncak mağazasına girmişler. İçeride ki rengarenk çeşit çeşit oyuncakları görünce her biri bir tarafa koşmuş. Her şey o kadar gerçek gibi duruyormuş ki saatlerce oyuncakları seyretmişler. Hatta kendi masal kitaplarını bile orada görmüşler. Ancak beğendikleri oyuncakları almak istediklerinde görevli onları yine kasaya yönlendirmiş ve yine para ödemeleri gerektiğini söylemiş. Pamuk prenses ve yedi cüceler yine mutsuz ve hiçbir şey alamadan oradan da çıkmışlar. Zaten mutsuz olan yedi cücelerin hepsinin bir anda karnı acıkmış, burunlarına gelen mis gibi kokuları takip edince de kendilerini bir hamburgercinin önünde bulmuşlar. Bakmışlar herkes sıraya giriyor ve sırası gelen elinde bir hamburger tepsisi ile dönüyor, onlarda girmiş sıraya. Karınları o kadar açmış ki açlıktan neredeyse bayılacaklarmış. Neyse ki sıra onlara gelmiş. Tezgahtar ne istediklerini sorunca Pamuk prenses: “Sekiz tane Hamburger” demiş. Tezgahtar sekiz tane Hamburgerin parasını isteyince Pamuk prenses ve yedi cüceler şaşkınlıktan ne yapacaklarını bilememişler. Pamuk prenses: “Of yine para istiyorlar” demiş. Yedi cüceler: “Bizim bu paranın ne olduğunu öğrenmemiz gerek” diyerek sıradan çıkmak zorunda kalmışlar.
Hem aç hem yorgun hem de mutsuz bir şekilde ormana geri dönmüşler. Paranın ne olduğunu öğrendiklerinde ise bir daha alışveriş merkezine gitmemeye karar vermişler. Çünkü ormanda daha mutluymuşlar. Burada herkes eşit şartlar altında yaşıyorlarmış ve bunun içinde paraya ihtiyaç yokmuş. Eğer bir gün sizde ormana gitmek isterseniz yanınıza para almanıza gerek yok çünkü orada her şey bedava. Buladada masal bitmiş.
Uzun masal okumayı seviyorsanız Uzun Masallar kategorimizi inceleyebilirsiniz.
|
https://www.kisamasaloku.com/tuncun-hayat-dersi-hikayesi/
|
Tunç’un Hayat Dersi Hikayesi » Masal
| null | null | null |
Tunç ve kardeşinin günlerdir sabırsızlıkla beklediği o gün gelmiş çatmış. Anneleri sabah erkenden onları uyandırarak müjdeyi vermiş. Kedileri Yumoş’un yavruları dünyaya gelmiş. Tunç: “Anneciğim Yumoş’u görebilir miyim?” Annesi: “Acele etme şimdi, Yumoş ve yavruları çok yorgun. Okuldan döndüğünde kendine gelmiş, biraz dinlenmiş olur o zaman görürsün” demiş.
Tunç okula giderken aklında hep yenidoğan yavrular varmış. Bugün okulun çabucak bitmesini Yumoş ve yavruları ile bir an önce tanışmak istiyormuş. Neyse ki “Ders bitti” zili çalmış ve Tunç eve gitmek için yola koyulmuş. Tam köşeyi dönüp eve varacak iken bir ses duymuş. Emin olamamış durmuş ve dinlemiş. Duyduğu ses çok derinden ve tiz geliyormuş. Sanki bir inleme mi, miyavlama mı yoksa havlama mı bilememiş. Şöyle bir eğilince ufak bir kartonun altında yeni doğmuş bir köpek yavrusu tir tir titriyormuş. Sağa sola bakınmış Yavru köpeğin annesini görememiş. Hemen eve koşmuş bir battaniye bir kap yemek ve bir kap su ile yavru köpeğin yanına gitmiş. Neyse ki anne köpekte yavrusunun yanına dönmüş. Büyük bir ihtimalle karnını doyurmak için kısa bir süreliğine yavrusundan ayrılmış. Ancak bir şey bulamamış olacak ki aç olduğu her halinden belliymiş. Bakkaldan aldığı boş bir karton kutusunun içine evden getirdiği battaniyeyi güzelce yerleştirmiş. Minik yavruyu içine koymuş. Yemeğini yiyip suyunu içen annede yavrusunu ısıtmak ve emzirmek için yanına yatmış. Neyse ki ikisi de iyiymiş. Tunç iyi olduklarından emin olduktan sonra Yumoş ve yavrularının yanına gitmiş. Bakmış sıcacık şöminenin yanında karınları tok sevgi dolu bir yuvada mutlu mesutlar. Zaten kardeşi yavruları hiç yalnız bırakmıyor, sürekli onlar ile ilgileniyormuş. Diğer tarafta çaresiz, yardım isteyen bakışları ile aç bir anne.
Tunç duygulanmış annesine: “Yumoş içeride sıcacık yuvasında bebeklerine bakarken dışarıda bir köpek hayatta kalma ve yavrusunu yaşatmak için tek başına mücadele veriyor bu adaletsizlik” demiş. Annesi: “Hayat böyle bir yer. Herkes eşit şartlar altında dünyaya gelmiyor. Bu yüzden yardımlaşmak, paylaşmak, empati kurmak bunlar çok önemli. Seninle gurur duyuyorum. Bütün bu saydıklarım senin şu an ki duygularında gizli” demiş. O günden sonra Tunç ve kardeşi iş bölümü yapmışlar. Evdeki kedilerin sorumluluğu kardeşinde, dışarıdaki köpeğin ve yavrusunun sorumluluğu Tunç’ta imiş. Benim hikayem burada bitti. Umarım bu hikâyeden alınması gereken mesajı verebilmişimdir. Umarım hepimizin yolu bir gün sokak hayvanları ile kesişir. Çünkü hayat onlarla daha güzel.
Hikâye okumayı seviyorsanız Çocuk Hikayeleri kategorimizden daha fazla hikâyeye ulaşabilirsiniz.
|
https://www.kisamasaloku.com/aysegulun-surpriz-tatili/
|
Ayşegül’ün Sürpriz Tatili » Masal
| null | null | null |
Ayşegül ve ailesi uzun zamandır birlikte vakit geçirememişler. Sebebi ise annesinin yoğun iş temposu ve babasının sık sık gitmek zorunda olduğu iş seyahatleriymiş. Ayşegül ise okul ve ev ödevleri arasında çok yorulmuş, zaman zaman şikayetçi olsa da onları anlıyormuş. Ailesinin ve kendisinin sorumluluklarının farkındaymış. Bu yüzden sömestr tatilinin gelmesini sabırsızlıkla bekliyormuş.
Sonunda o gün gelmiş çatmış. Ailesinin planladığı kar tatiline gitmek için hazırlanmışlar. Uludağ’da devamlı gittikleri oteli Ayşegül biliyormuş. Geçen sene orada kayak dersi aldığı için, bu sene daha da eğlenceli olacak diye seviniyormuş. Üstelik kayaktan geldikten sonra şöminenin karşısında içilen sıcak çikolatanın keyfi bir başka oluyormuş. Ayrıca otelin restoranında verilen sabah kahvaltısı ve akşam yemeği çok çeşitli olduğu için Ayşegül istediğini seçip yiyebiliyormuş. Anlaşılan çok güzel bir tatil onları bekliyormuş. Nihayet hazırlıklar tamamlanmış ve yola çıkmışlar. Yolculuk güzel geçiyormuş birkaç saat sonra orada olacaklarmış. Yolda bir ara uyuyan Ayşegül uyandığında anne ve babasının konuşmalarına kulak misafiri olmuş. Anladığı kadarıyla bir telefon gelmiş ve çok yaşlı olan dedesinin Ayşegül’ü özlediğini, görmek istediğini söylemiş. Ancak onlar Ayşegül’e bunu nasıl söyleyeceklerini düşünüyorlarmış. Tatile gitmek için ne kadar heyecanlı olduğunu biliyorlarmış. Ayşegül hiç düşünmeden lafa karışmış: “Bende dedemi çok özledim, üstelik oradaki akrabalarım ve arkadaşlarımda burnumda tütüyor” demiş. Bunu duyan ailesi mutlu olmuş, oy birliğiyle Uludağ tatili köy tatiline dönüşmüş. Köye vardıklarında bütün akrabalar kuzenler ve köydeki arkadaşları onu bekliyormuş.
Günlerce köyde oyunlar oynamışlar, poşetlerinin üzerine oturup kızak gibi karın üzerinde kaymışlar. Isınmak için sobanın başında otururken dedesi onlara kestane pişirmiş, elleri ile soyup bütün torunlarına yedirirken mutluluğu gözlerinden okunuyormuş. Kahvaltıda çeşit çeşit doğal ürünler, akşam yemeklerinde ise çeşit çeşit yöresel yemekler yemişler. Tatil çok eğlenceli geçmiş. Dönüş yolunda gelecek yaz tatilinin planı yapılmış bile. Tabi ki köye dedesinin yanına gidilecekmiş. Burada da hikâye bitmiş.
|
https://www.kisamasaloku.com/alibaba-ve-hayvan-dostlari-masali/
|
Alibaba ve Hayvan Dostları Masalı » Masal
| null | null | null |
Bir varmış bir yokmuş evvel zaman içinde kalbur saman içinde develer tellal iken pireler berber iken ben annemin bahçesinde ki çiçekleri teker teker sular iken, Ali babanın bir bahçesi varmış. Bahçesinde çeşit çeşit meyve ağaçları, rengarenk çiçekleri varmış. Yaz boyunca bahçe cıvıl cıvıl kuş sesleri, vızır vızır arı sesleri ile çınlarmış. Küçük çocuklar anneleri, öğretmenleri ve sevdiklerinin özel günleri için demet demet çiçek toplarlarmış. Arkadaşları ile koşup oyunlar oynarlarmış. Ağaçların gölgesinde kitap okuyanlar mı istersin, yani sizin anlayacağınız bütün canlıların yaz kış vazgeçemediği mutlu olduğu bir bahçe imiş Alibaba’nın bahçesi.
Birgün Alibaba komşusu ile sohbet ediyormuş. Komşusu: “Alibaba senin bahçen çok güzel nasıl başarıyorsun bu bahçeyi her zaman bakımlı ve temiz tutmayı?” diye sormuş. Alibaba: “Eğer yaptığın işi seviyorsan bunu başarmak zor değil.” demiş. Komşusu: “İyi ama sen yine de çok yorma kendini. Hem eskisi gibi genç değilsin, bak hepimiz yavaş yavaş yaşlanıyoruz, güçten düşüyoruz.” diye devam etmiş. Alibaba: “Zaten beni düşündüren de bu. Ben yaşlanınca kim bakacak bahçemdeki çiçeklerime” demiş ve sohbet bu şekilde sürmüş gitmiş. Onların bu sohbetini dinleyen kuşlar Alibaba’nın yaşlandığını, aslında kendisine destek istediğini anlamışlar. Hemen etraftaki arkadaşlarına, börtü böceklere, kuşlara, kelebeklere haber salmışlar. Bir ağacın gölgesinde buluşup organize olmuşlar. Kuşlar: “Alibaba yıllardır bu bahçenin böyle güzel olması için çabalıyor, bizim için uğraşıyor ama artık yorulmuş olabilir. Bugünden sonra ona destek olmamız lazım.” Böcekler: “İyi ama nasıl yapacağız bizim gücümüz yetmez ki.” demiş. Kelebekler: “Böcekler doğru söylüyor bizim ne gücümüz var ki” demişler. Kuşlar: “Evet doğru söylüyorsunuz ama birlik, beraberlik ve elbirliği ile başarılamayacak bir iş yoktur. Şimdi önce guruplara ayrılacağız sonrada iş bölümü yapacağız. Hazır mısınız?” Bütün hayvanlar hep bir ağızdan: ” Hazırız” diye bağırmışlar.
O günden sonra hep birlikte elbirliği ile hem bahçenin işlerini yapmışlar hem de keyfini sürmüşler. Alibaba hayvan dostlarının bu desteğinden çok memnun kalmış. Artık eskisi kadar yorulmuyor üstelikte onlarla birlikte bahçenin keyfini sürüyormuş. Yıllar böyle Alibaba, hayvan dostları ve de bahçenin ziyaretçileri için mutlu mesut geçmiş. Eee buradan da anlaşıldığı gibi bir elin nesi var iki elin sesi var. Burada da masal bitmiş.
|
https://www.kisamasaloku.com/alibaba-ve-cimriligi-hikayesi/
|
Alibaba ve Cimriliği Hikayesi » Masal
| null | null | null |
Bir varmış bir yokmuş, evvel zaman içinde, kalbur saman içinde, develer tellal iken, pireler berber iken, ben bizim köyün bahçesinde gülüp oynar iken, bir Ali Baba varmış. Bir de Ali babanın bir çiftliği varmış. Çiftliğinde hayvanları varmış. Her sabah uyanır uyanmaz yataktan kalkar, önce çiftliğindeki hayvanlarının yanına gider, onların temizliğini yapar, yemlerini verir, hâl hatırlarını sorar, bütün ihtiyaçlarını giderir, işi bitince de tavukların yumurtalarını sepete dizer, inek ve keçilerinin sütünü sağar, sonrada bunları eşeğine yükler köy pazarına gidermiş.
Ali Baba bütün gün pazarda satış yaparmış. Akşam olunca da evin yolunu tutar, yolda kazandığı paranın bir kısmı ile kendine yiyecek bir şeyler alırmış. Tabii çiftliğin ihtiyaçlarını da hiç eksik etmezmiş. Ancak lüzumsuz yere para harcamayı hiç sevmezmiş. Kalan parayı da akşam yatmadan önce sayar ve evdeki gizli kasasına koyarmış. Zorda kalmayınca da oradan hiç para almazmış. Bunu bilen köylüler aralarında “Ne kadarda cimri bir adam” diye konuşurmuş. Ali Baba’nın kulağına bu dedikodular geliyormuş ama o hiç aldırış etmeden doğru bildiği yoldan yürümeye devam ediyormuş. Köyde herkes çok çalışıyor, çok kazanıyormuş. Alibaba ile aralarındaki tek fark onlar bugün kazandıklarını bugün harcıyor ertesi güne bir şey bırakmıyorlarmış. Evlerinde de gizli kasaları yokmuş. Bunulanda övünüyorlarmış. Neyse, günler böyle gelip geçerken başlamış bir şeyler ters gitmeye. Önce sonbaharda hiç yağmur yağmamış, rüzgâr esmemiş. Derken kar yağmayan, soğuk olmayan bir kış. Arkasından yağmursuz, güneşsiz bir ilkbahar. Ve güneşin hiç görülmediği, havaların hiç ısınmadığı bir yaz. Yani mevsimler şaşırmış. Hal böyle olunca da kimse tarladan ektiği ürünü toplayamamış çünkü ürün olmamış. Yani kıtlık başlamış. Mutfaktaki erzaklar tükenmiş. Köylü artık yiyecek bir şeyler bulmakta zorlanmaya başlamış. Neyse ki bir gün köyde bir duyuru yapılmış “Sevgili halkımız kimse aç kalmasın diye uzak yerlerden size erzak, sebze, meyve getirdik yarın sabah kurulacak olan pazardan herkes bir yıllık alışverişini yapsın bir daha pazar kurulmayacak.” Bunu duyan Alibaba sabah erkenden kalkmış pazar kalabalık olmadan gidip alışverişimi yapayım demiş. Kasasından bir miktar para almış sonrada kendi ve çiftliğinde ki hayvanları için tam bir yıllık alışveriş yapmış. Fakat pazardan tek alışveriş yapan kişi Alibaba’ymış.
Köylü günlük kazandığını günlük yediği için kenarda bir parası yokmuş. Bakmışlar olacak gibi değil, bütün kış aç kalacaklar, sonunda bir karar almışlar Alibaba’dan borç isteyeceklermiş. Hep beraber düşmüşler Alibaba’nın çiftliğinin yoluna. Kapıyı çalmışlar, Alibaba karşısında köylüyü görünce hiç mi hiç şaşırmamış. Bir şey söylemelerine fırsat vermeden kasasını açmış ve içindeki bütün paraları bir çuvala koymuş ve köylüye vermiş. Böylece köylüde bir yıllık alışverişini yapabilmiş. Bütün kışı evlerinde rahat rahat, sıcak sıcak geçirmişler. Ali babadan da özür dilemişler ve yaptığının cimrilik değil yarını düşünmek olduğunu anlamışlar. O günden sonra onlarda öyle yapmışlar kötü gün için bir miktar parayı hep kenarda bırakmışlar. Hep beraber mutlu mesut yaşamışlar. Burada da hikâye bitmiş.
Hikâye okumayı seviyorsanız Çocuk Hikayeleri kategorimizi inceleyebilirsiniz.
|
https://www.kisamasaloku.com/uc-tembel-kardesler/
|
Üç Tembel Kardeşler » Masal
| null | null | null |
Bir varmış bir yokmuş evvel zaman içinde kalbur saman içinde develer tellal iken pireler berber iken ben annemin bahçesinden teker teker çilek toplar iken, masal bu ya bu masalda da üç kız kardeş varmış. Çok tembel olan bu kardeşlerden herkes şikâyetçiymiş. Ama en çok ta anne ve babaları. Çünkü bütün işleri ikisi yapmak zorundaymış. Köylüler tarlada imece usulü çalışıyormuş. Bu yüzden köyde herkes birbirine yardım edermiş.
Zaman bu şekilde geçip giderken bir gün anneleri hastalanıp yatağa düşmüş. Bütün yük babalarının sırtına binmiş. Zavallı adamcağız bütün gün tarlada çalışıyor, akşam olup eve gelince de yemek yapıp çocuklarının karnını doyuruyor, çamaşırlarını yıkıyor, temizlik yapıyormuş. Bütün bunları gören tembel kardeşler yine de babalarına yardım etmiyormuş. Sonunda yaşlı adam daha fazla dayanamamış ve oda hastalanmış. İşte ne olduysa o günden sonra olmuş. O güne kadar hiç iş yapmamış olan kardeşler o günden sonra ne yapacaklarını bilememiş. Neyse ki köylü tembel kızları bildikleri için bu çalışkan, yardım sever ve sevimli çifti hiç yalnız bırakmamışlar. Sırayla evlerin de misafir etmişler, her türlü ihtiyaçlarını karşılamışlar bütün kışı sıcacık evlerde, yedikleri önlerinde yemedikleri arkalarında köylü komşularının yanında geçirmişler. Gelelim tembel üç kız kardeşe onlar nemi yapmış, onlar bütün kışı soğukta aç ve susuz geçirmişler. Neden mi? Çünkü evde odun varmış, varmış ama onlar soba yakmayı bilmiyormuş. Mutfak erzak doluymuş, doluymuş ama onlar pişirmeyi bilmiyormuş. Yani sizin anlayacağınız bu kış tembel kardeşler için çok zor geçmiş. Ama derslerini de almışlar. “Her işi bil, ama yapma. Birgün zorda kalırsan lazım olur, yaparsın” diyen anne ve babalarının ne kadar haklı olduklarını anlamışlar.
Neyse ki yaz geldiğinde yaşlı karı koca iyileşmiş. Üç kız kardeş akıllanmış ve bir daha hiç anne ve babalarını üzmemiş, yormamışlar. Köylüye de hem anne ve babalarına baktıkları için hemze onlara tembelliğin ne kadar kötü bir şey olduğunu anlattıkları için teşekkür etmişler. Hatta bütün yazı tarlalardaki imecelere katılarak, köylüye yardım ederek geçirmişler. Burada da masal bitmiş.
|
https://www.kisamasaloku.com/cilek-kizin-masali/
|
Çilek Kız’ın Masalı » Masal
| null | null | null |
Bir varmış bir yokmuş evvel zaman içinde kalbur saman içinde develer tellal iken pireler berber iken ben çilekleri bahçeden teker teker toplar iken, masal bu ya, bu masalda da genç bir kız varmış. Adı da Çilekmiş. Bu genç kızın diğer kızlardan farkı adının Çilek olmasına rağmen o güne kadar hiç çilek görmemiş ve yememiş olmasıymış.
Çilek büyümüş çok güzel bir genç kız olmuş. Kıpkırmızı saçları, kıpkırmızı yanakları, kıpkırmızı dudakları olan çok mu çok güzel bir genç kız. Hele o kokusu? Aslında onu diğer kızlardan ayıran en güzel özelliği ise çilek kokusuymuş. Mis gibi çilek kokuyormuş ama o bunu bilmiyormuş çünkü dedim ya daha önce hiç çilek görmemiş. Sonunda dayanamayıp koyun en yaşlısına gitmiş “Beni herkesten farklı kılan, bana da ismini veren şu meyve ile tanışmak istiyorum, nerede bulabilirim?” diye sormuş. Yaşlı kadın dağın diğer eteğinde bir çilek köyü var, dünyanın en güzel çilekleri orada” demiş. Bunun üzerine çilek kız düşmüş yollara. Öte yandan dağın diğer eteğinde ufak bir köyde fakir ama yardım sever bir delikanlı yaşarmış. Birgün köylü, delikanlı dan çok önemli bir konu için yardım istemişler. “Biz çilek tarlaları ile meşhur bir köyüz. Ancak geçen kış çok soğuk, bu yazda çok sıcak geçtiği için çilek fidelerimiz bozuldu. Senden dileğimiz dağın tepesine çık ve çilek fidesi bul getir. Yoksa biz çilek yetiştiremeyiz dolayısıyla da dünyada kimse çilek yiyemez. Hatta bundan sonra dünyaya gelen bebeler çileğin sadece adını öğrenir ama tadını, kokusunu değil” demişler. Böylece delikanlıyı dağa yollamışlar.
Çilek kız çilekleri ile meşhur köye doğru giderken bir ara yorgun düşmüş ve bir ağacın dibine kıvrılmış uyuyakalmış. Diğer yandan genç delikanlı çilek fidesi bulmak için düşmüş yollara. Az gitmiş uz gitmiş dere tepe düz gitmiş ama oda ne? Etrafta tanıdık bir koku, her yer mis gibi çilek kokuyormuş. Ancak etrafta hiç çilek yokmuş. Delikanlı kokuyu takip etmiş ve ağacın dibinde uyuyan çilek kızı görmüş. O anda uyanan çilek kız da karşısında yakışıklı delikanlıyı görmüş. İkisi de birbirine âşık olmuş ve el ele tutuşmuşlar. O anda her yer çilek tarlasına dönüşmüş. Dağ, bayır, dere, tepe demeden her yer çilek kokmuş. Burada da masal bitmiş. Eğer biz hala çilek yiyebiliyorsak demek ki onlar hala birbirine aşık ve ellerini hiç bırakmamışlar.
|
https://www.kisamasaloku.com/hazira-dag-dayanmaz-hikayesi/
|
Hazıra Dağ Dayanmaz Hikayesi » Masal
| null | null | null |
Bir varmış bir yokmuş evvel zaman içinde kalbur saman içinde develer tellal iken pireler berber iken ben annemin beşiğini tıngır mıngır sallar iken dünyada bir yerde köyün birinde dağın tepesinde ya da ormanın içinde tam olarak nerede bilmiyorum. Bildiğim, anne, baba ve iki kardeşten oluşan mutlu mesut yaşayan bir aile varmış. Kocaman bir bahçenin içinde saray gibi bir evde yedikleri önünde yemedikleri arkalarında yokluk nedir bilmeden yaşıyorlarmış.
Bu rahatlığın içinde yaşarken bir gün zaten yaşlı olan babaları hastalanmış yatağa düşmüş. Ancak günler geçiyor adam bir türlü iyileşmiyormuş. Sonunda iki çocuğunu yanına çağırmış ve “benim iyileşmem biraz zor olacak, siz bu arada annenize yardımcı olun, onu yalnız bırakmayın. Sırtındaki yükü dahada ağırlaştı siz onun yükünü hafifletin” demiş. Ancak büyük çocuk babasının bu nasihatini dikkate alırken, küçük çocuk hiç oralı olmamış. Eskisinden daha rahat bir şekilde yaşamaya yemeye içmeye gezip tozmaya devam etmiş. Büyük çocuk ise babasının söylediklerinden sonra annesine iki elle sarılmış ve onun yükünü hafifletmek için elinden geleni yapmış. Sabahtan akşama kadar çalışmış. Günler böyle geçerken bu olup biten haksızlıktan rahatsız olan anne bir gün çocuklarını yanına çağırmış “Biz artık yaşlandık bundan sonra çalışıp kazanamayız sıra sizde bunlarda size babanızdan kalan sermaye” diye bir çuval altın vermiş. “İsterseniz bu altınları çoğaltırsınız, isterseniz harcarsınız karar sizin” demiş. İki kardeş altınları bölüşmüş. Sonrada yollarını ayırmaya karar vermişler. Küçük kardeş payına düşen parayı almış, yemiş içmiş gezmiş tozmuş, gününü gün etmiş. Büyük kardeş ise evde kalıp babasının kurduğu düzen ile çalışmaya devam etmiş. Tam bir yıl sonra altını biten küçük kardeş beş parasız kalınca baba evine, abisinin yanına geri dönmüş. Dönmüş dönmesine ama gördüklerine gözleri bile inanamamış. Çünkü abisi babasından kalan yarım çuval altını çoğaltmışta çoğaltmış. Saray gibi bir ev yapmış, hasta olan babasını iyileştirmiş, onlara rahat bir hayat sunmuş.
Oysa küçük kardeş beş parasız ailesinin karşısına çıkmış. Yaptığı hatayı anlayan kardeş anne ve babasından özür dilemiş. Çok pişman olmuş, çok utanmış. Babası oğlunun pişmanlığını görünce “Bak oğlum hazıra dağ dayanmaz. Ama hayatta herkes ikinci bir şansı hak eder. Mühim olan yapmış olduğun hatadan ders almış olman ve hatanı telafi etmen. Madem yaptığın hatayı anladın onaman sıfırdan başla çalış kazan senin de olsun” demiş. O günden sonra iki kardeş birlik olmuşlar. Çalışıp kazanmışlar hem kendileri hem aileleri hem de anne babalarını refah içinde mutlu mesut yaşatmışlar. Burada da hikâye bitmiş.
|
https://www.kisamasaloku.com/alibabanin-esek-sakasi-masali/
|
Alibaba’nın Eşek Şakası Masalı » Masal
| null | null | null |
Bir varmış bir yokmuş evvel zaman içinde kalbur saman içinde develer tellal iken pireler berber iken ben annemin beşiğini tıngır mıngır sallar iken, Ali babanın bir çiftliği varmış, çiftliğinde bir sürü eşekleri varmış. Ama Ali Baba eşeklerinden çok şikâyetçiymiş. Neden mi? Çünkü bu eşekler çok şakacıymış. Aslında şaka yapmanın neresi kötü diyeceksiniz. Bu şakalar bazen çok güldürüyor ama bazen de çok kızdırıyormuş. İşte kötü olan kısmı, bu kızdıran kısmıymış.
Birgün Ali baba sabah erkenden kalkmış ve her zamanki gibi çiftlikteki hayvanlarını doyurmak için kümese girmiş. Önce tavukların yemini vermiş sonra da yumurtalarını almak için folluğa gitmiş. Ama oda ne, follukta hiç yumurta yokmuş. Duruma şaşıran Alibaba “hayırdır” demiş, işine devam etmiş. Ertesi sabah ilk iş folluğa giden Alibaba şaşırmaya devam etmiş “hayırdır” demiş, demiş ama ancak bu sefer içine bir şüphe düşmüş. “Kesin kümese tilki dadandı ve yumurtaları çalıyor.” O akşam kümesin önüne koca bir kap yemek koymuş. Gece tilki gelirse yumurtalarını çalmasın, ama aç karnını da doyursun diye düşünmüş. Sabah olunca Alibaba merakla kümese gitmiş. Bir gün önce koyduğu bir kap yemek yerinde duruyormuş ama follukta bir tane bile yumurta yokmuş. Alibaba çok sinirlenmiş “tilkinin niyeti karın doyurmak değil hainlik yapmak” diye düşünmüş. Hain tilkiye suç üstü yapmak için plan yapmış. Bu arada bütün bu olanları uzaktan izleyip her sabah Alibaba’nın şaşkınlığına gizlice gülen birileri varmış. Kim mi? Alibaba’nın çiftliğindeki eşekleri. Eşekler şaka yapmak için her sabah Alibaba’dan önce folluğa gidip yumurtaları oradan alıp bir ağacın altında saklıyorlarmış. Sonrada geçip Alibaba’nın şaşkınlığınla eğleniyorlarmış. O gece Alibaba sabaha kadar hiç uyumamış, hain tilkinin gelmesini beklemiş. Ancak ne gelen varmış ne giden. Alibaba’nın nöbet tuttuğundan habersiz eşekler gene erkenden folluğa girmişler ve yumurtaları oradan alıp ağacın dibine saklamışlar. Ancak eşekler bunu yaparken Alibaba da olup biteni saklandığı yerden izliyormuş. Sonrada aklına bir fikir gelmiş “şu eşeklere bir ders vereyim” demiş.
Eşeklerin sakladığı yumurtaları ağacın dibinden almış. Sonra bütün köylüyü çiftliğine çağırmış. Daha sonrada eşeklerin onu şakalaşmasına izin vermiş. Eşekler Alibaba ya gülerken Ali babada “hadi eğlendiniz, şimdi yumurtalarımı bana geri verin demiş. Eşekler de güle güle sakladıkları yumurtaları ağacın altından almaya gitmişler. Ama o da ne, yumurtaların yerinde yeller esiyormuş. Bir tane bile yumurta yokmuş. Hepsi birbirine bakıp donakalmış. Alibaba eşeklerin bu durumunu görünce başlamış gülmeye. Ama ne gülmek, yerlere yatmış gülerken. Sadece Alibaba değil, bütün köylü Eşeklerin bu halini çok komik bulmuş. Onlarda kahkahalarla gülmüşler. Sonrada Alibaba eşeklere “sizin şakanız eşek sakası ise, benim şakam daha eşek şakası” demiş. Burada da masal bitmiş.
|
https://www.kisamasaloku.com/dis-perisi-ile-sac-perisi-masali/
|
Diş Perisi İle Saç Perisi Masalı » Masal
| null | null | null |
Bir varmış bir yokmuş evvel zaman içinde kalbur saman içinde develer tellal iken pireler berber iken çok ihtişamlı bir sarayda bir pamuk prenses yaşarmış. Çok güzel olan bu pamuk prensesin sapsarı upuzun pırıl pırıl parlayan saçları, bembeyaz inci gibi dişleri varmış. Köyde yaşayan köylüler, saraydaki çalışanlar, okuldaki arkadaşları hatta ormandaki hayvanlar bile pamuk prensesin güzelliğine özelliklede saçlarına ve dişlerine hayranmış. Hatta namı dünyaya yayılmış. Bunun farkında olan pamuk prenses de her sabah yataktan kalkar kalkmaz ve her gece yatmadan önce mutlaka saçlarını tarar, dişlerini fırçalarmış. Gün içinde de ne yerse yesin mutlaka ağız temizliğine önem verirmiş. Hele birde tatlı yedi ise.
Günlerden Birgün pamuk prensesin dişi çıkmış. Önce bir diş sonra diğer diş derken ağzında nerdeyse diş kalmamış. Bu duruma çok üzülen pamuk prenses üzüntüden hastalanmış ve yatağa düşmüş. Ama o da ne? Bu seferde başlamış saçları dökülmeye hem saçları hem dişleri dökülen prensesin mutsuzluğu günden güne artıyormuş. Artık köylüler dayanamayıp duruma el atması için saç ve diş perisine haber göndermişler. Durumdan haberdar olan saç perisi acilen saraya gitmesi gerektiğini anlamış ve yanına diş perisinde alarak yola koyulmuşlar. Saraya vardıklarında prensesin üzüntüden sararıp solduğunu görmüşler. Hemen saç perisi sihirli değneği ile pamuk prensesin saçına dokunmuş ve anında yeniden saçları o eski gösterişli haline dönüşmüş ve başlamış yeniden ışıl ışıl parlamaya. Sonra diş perisi sihirli değneğini prensesin dişlerine değdirmiş ve biranda bembeyaz inci tanesi gibi dişleri geri gelmiş. Pamuk prenses sevinçten havalara uçmuş ve “dileyin benden ne dilerseniz” demiş. Saç ve diş perisi “herkesin davetli olduğu çok büyük bir toplantı istiyoruz çünkü konu önemli ve acil” demiş. Hemen tellallar etrafa salınmış “duyduk duymadık demeyin pamuk prensesin duyurusudur, yarın diş perisi ve saç perisinin çok önemli bir toplantısı olacak ve herkes bu toplantıya davetlidir” demişler. Ertesi günü tellalları duyan herkes toplantı yerine gelmiş. Saç ve diş perisinin anlatacaklarını sabırsızlıkla beklemeye başlamışlar. Önce sahneye saç perisi çıkmış başlamış durumu anlatmaya ve eklemiş “unutmayın ki siz bir pamuk prenses değilsiniz dolayısıyla bizim değneğimizin size bir faydası olmaz ama yine unutmayın ki saçlar bakım ve özen ister. Eğer onları tarar ve temiz tutarsanız çok güzel saçlara sahip olabilirsiniz. Dökülen saçlarınız için ise üzülmenize gerek yok çünkü saçlar bir taraftan dökülürken bir taraftan da yenileri çıkar” demiş. Sonra sahneye diş perisi çıkmış. Oda benzer şeyler söyledikten sonra “bebekken çıkan dişleriniz süt dişleri onlar kuvvetsiz olduğun dan, belirli bir yaştan sonra dökülür ve yerlerine daha sağlam dişler olan ana dişleriniz çıkar” demiş. “Sizlerin yapması gereken sadece sabah akşam dişlerinizi fırçalamak ve onlara özen göstermek. Sert cisimleri dişleriniz ile kırmayın ve çok tatlı, asitli yiyeceklerden sonra mutlaka ağız temizliğinizi yapın” demiş.
Toplantı sonrası herkes pamuk prensesin saçları gibi saçlara, dişleri gibi dişlere sahip olacakları için çok mutluymuş. Saç ve diş perisinin anlattıkları kulaklarına küpe olmuş. Öğünden sonrada köy gece gündüz ışıl ışıl parlamış. Burada da masal bitmiş.
Uzun masal okumak isterseniz Uzun Masallar kategorimizi inceleyebilirsiniz.
|
https://www.kisamasaloku.com/iyilik-kedisi-masali/
|
İyilik Kedisi Masalı » Masal
| null | null | null |
Bir varmış bir yokmuş evvel zaman içinde kalbur saman içinde, yalnız başına sokaklarda yaşayan küçük, siyah bir kedi varmış. Bu kedinin kimsenin anlamadığı bir özelliği varmış. Kim onu severse başını okşarsa o kişi mutlaka diğer günlerden farklı bir gün geçirirmiş. Bu bazen iyilik bazen de kötülük oluyormuş. Mesela hasta bir kadın kediyi sevdikten hemen sonra iyileşmiş, fakir bir adam evine vardığında bir çuval altınla karşılaşmış, ayakkabısı olmayan küçük çocuk yolda çok güzel bir ayakkabı bulmuş. Ama kötü kalpli adam kediyi sevdikten sonra bir daha iki yakası bir araya gelmemiş, zengin ama cimri tüccarın işleri hiç rast gitmemiş, hatta kimileri iflas bile etmiş.
Kimine iyi kimine kötü gelen bu kedi herkesin ilgisini çekiyor ama kimse bir anlam veremiyormuş. Bir umut genelde herkes kediyi sevmek istiyormuş. Birgün köye yaşlı bir adam gelmiş. Kendine kalacak bir yer arıyormuş. Bu arada köyde kedi hakkında konuşulanları duymuş. Merak etmiş “belki bana da bir faydası dokunur zaten kaybedecek bir şeyim yok” demiş ve gitmiş kedinin kafasını okşamış. Bir anda karşısına kocaman bir ev çıkmış. Ev çok güzel ama çok büyükmüş. Yaşlı adam “neyse bende benim gibi evsiz sokakta kalanları yanıma alırım” diye içinden geçirmiş. Sonra tam eve girecekken “karnımda çok aç” demiş ve kedinin kafasını bir daha okşamış. O da ne? Bin bir çeşit yiyeceklerle dolu bir sofra karşısında durmuyor mu? Yaşlı adam bir taraftan şaşkın şaşkın sofraya bakmış bir taraftan da “kim yiyecek bu kadar yemeği, neyse köyde başka karnı aç olan kimseler varsa olanları da çağırır hep beraber yeriz” diye geçirmiş içinden.
Sonrada köyün bütün evsizlerini fakirlerini zor durumda olanları evine çağırmış, onları sofrasına oturtup karınlarını doyurmuş. Ancak sofradaki yemekler yedikçe bitmek yerine, yedikçe çoğalıyormuş. İşte o zaman köy halkı ve yaşlı adam kedinin özelliğini anlamış. Kediyi seven kişinin niyeti ne ise o gerçekleşiyormuş. Yani aklından iyilik geçiren iyilik buluyor kötülük geçiren kötülük buluyormuş. O günden sonrada kimse kalbinden kötülük geçirmemiş ve o köyde herkes kedicikle beraber mutlu mesut sevgi dolu yaşamış. Burada da masal bitmiş.
Uzun masal okumak isterseniz Uzun Masallar kategorimizi inceleyebilirsiniz.
|
https://www.kisamasaloku.com/kahraman-sincap-kardeslerin-masali/
|
Kahraman Sincap Kardeşlerin Masalı » Masal
| null | null | null |
Bir varmış bir yokmuş, evvel zaman içinde kalbur saman içinde ormanın birinde yaşayan kötü kalpli bir kurt varmış. Bu kurt ormanda yaşayan bütün hayvanları korkuturmuş. Tüm hayvanlar kurttan uzak durur, geldiğini görünce evlerine kaçarlarmış. Bu olaya öyle çok alışmışlar ki kimse kurttan kurtulmak için çaba göstermiyormuş. Fakat ormana yeni taşınan sincap kardeşler kurttan çok rahatsızlarmış ve onu ormandan göndermeye karar vermişler.
Günlerden bir gün üç kardeş ormanda oynarken bütün hayvanların aynı anda kaçtığını görmüşler. İçlerinden biri “Çabuk eve gidelim ve bu olaya son verecek bir plan yapalım” demiş. Üçü birden koşarak evlerine girmişler ve büyük sincap kardeş “Benim benim bir fikrim var. Kurda bir tuzak kuracağız ve onu o tuzakta tutacağız.” demiş. Ortanca sincap “Peki onu tuzağa nasıl çekeceğiz?” demiş. Küçük kardeş “Buldum buldum. Ona gidip hayvanların ona tuzak kurduğunu söyleyip, sahte ipler bağlayacağız. O da o yoldan gitmeyecek ve bizim tuzak kurduğumuz yerden gidecek. Böylece tuzağa yakalanacak. Nasıl fikir?” diye kardeşlerine sormuş. İki sincap da fikri çok beğenmiş ve hemen gidip sahte ve gerçek tuzağı kurmuşlar. İçlerinden biri korkarak da olsa kurdun yanına gitmiş “Kurt, sakın bana bir şey yapma. Sana çok önemli bir sır vereceğim. Hayvanlar seni yakalamak, rahat yaşamak için tuzak kurdular. Sakın ağaçlı yoldan gitme” demiş. Kurt “Tamam sağ ol” demiş ve yolunu diğer yola doğru çevirmiş. Biraz yürüdükten sonra birden tuzağa takılmış ve ağaçta asılı kalmış. Onu gören hayvanlar başında toplanmaya başlamış. Üç sincap kardeş gururla öne çıkmış “Nasıl tuzağımıza geldin gördün mü? Büyük ya da güçlü olmakla herkesi yeneceğini düşünüyorsun. Ama biraz aklını çalıştırarak her şeyi başarabilirsin” demişler.
Bütün hayvanlar sincapları alkışlamaya başlamış. Büyük sincap “Şimdi kurt kardeş, sana bir teklifimiz var ya bu ormandan çekip gider bizi rahat bırakırsın ya da hayatını bu tuzakta geçirirsin” diye sormuşlar. Kurt tabi ki de özgür olmayı seçmiş ve yaptıklarından dolayı bütün hayvanlardan özür dilemiş. Bunun üzerine kurdu serbest bırakmışlar. Oda pılını pırtını toplayıp ormandan gitmiş. Bir daha da hiçbir hayvana zorbalık yapmamış. O günden sonra sincap kardeşler de “Kahraman” ilan edilmiş. Masal da burada bitmiş.
Uzun masal okumayı seviyorsanız Uzun Masallar kategorimizi inceleyebilirsiniz.
|
https://www.kisamasaloku.com/sevgi-ve-su-hikayesi/
|
Sevgi ve Su Hikayesi » Masal
| null | null | null |
Sevgili canlar bugün size suyun önemini anlatan bir hikâye yazmak istedim bakalım beğenecek misiniz? Sevgi ile arkadaşı her sabah birlikte okula gidiyorlardı. O gün yolun yarısında arkadaşı Sevgi’ye “Biraz hızlanabilir misin, tuvaletim geldi de “dedi. Sevgi “Of yine mi, dünde yolda tuvaletin gelmişti” deyip koşmaya başladılar. Okula varır varmaz arkadaşı hemen tuvalete gitti.
Sevgi beklemeyi hiç sevmiyordu. Üstelik bugün çok heyecanlıydı çünkü dün sınıf öğretmeni müzik dersinde isteyen herkese şarkı söylettirecekti. İki ders sonra teneffüste birlikte söyleyecekleri şarkıyı prova yapıyorlardı ki arkadaşı ” Çok üzgünüm ama tuvalete gitmem gerekiyor” dedi. Sevgi “Of ya yine mi hadi çabuk gel” dedi. Dedi ama bir taraftan da “İyili benim bu kadar sık tuvaletim gelmiyor” diye aklından geçirdi. Neyse ki ders çok eğlenceli geçti, şarkılarını çok güzel söylediler. Bugünde okulda güzel bir gün geçirmişlerdi bunun sevinciyle sınıftan çıkarken Selma gözlerine inanamadı arkadaşı yine tuvalete gitmişti. Dönüş yolunda Sevgi arkadaşına neden bu kadar sık tuvalete gittiğini sordu. Arkadaşı “Çok su içiyorum ondan” dedi. Sevgi içinden iyili ben bu kadar çok su içmiyorum diye geçirdi. Birkaç gün sonra Sevgi kendini halsiz hissettiğini fark etti. Eskisi gibi canı koşup oynamak istemiyordu. En sevdiği beden dersine bile girmek istememişti. Durumu annesine söyledi ve birlikte doktora gittiler. Doktor Sevgi’yi iyice muayene etti bazı tahliller yaptırmasını istedi, birkaç gün sonraya randevu verdi. Randevu günü Sevgi iyice halsizdi üstelik başsıda ağrıyordu. Doktor Sevgi’ye tahlil sonuçlarını söylerken “Endişe edilecek bir durum yok vücudun susuz kalmış. Günde içmen gereken suyu içmemişsin ve bu sende halsizlik, yorgunluk, baş ağrısı gibi belirtiler göstermiş eğer yeteri kadar su içmezsen zamanla başka organlarında bundan etkilenir ve ciddi rahatsızlıkların ortaya çıkabilir. Sana tavsiyem günde ortalama iki litre su içmen. Bu alışkanlığı edinmek çok zor değil kendine bir şişe almalı ve onu sürekli yanında bulundurmalısın. Unutma ki vücudumuzun yüzde atmışı su. Ayrıca vücudunuzdaki bazı mikropları idrar yoluyla atıyoruz” dedi.
Doktora teşekkür edip muayeneden çıktılar. Yolda annesi ile birlikte kendisine bir su matarası aldılar. O günden sonrada günde en az iki litre su içti ve tekrar eski sağlığına kavuştu. Burada da hikayem bitti, umarım beğenmişsinizdir. Su içmeyi unutmayalım, arkadaşlarımızı da su içmeye teşvik edelim.
Hikâye okumayı seviyorsanız Hikayeler kategorimizi inceleyebilirsiniz.
|
https://www.kisamasaloku.com/kucuk-aslan-masali/
|
Küçük Aslan Masalı » Masal
| null | null | null |
Merhaba çocuklar bugün size hepimizin her zaman çok cesur olamayacağını, bazen korkabileceğimizi, korkmanın da normal bir duygu olduğunu anlatan bir masal yazmak istedim umarım beğenirsiniz Küçük aslan, ormanlar kralı bir babanın yavrusu olduğu için çok gururlu, cesur, korkusuz, dürüst ve kendinden emin bir şekilde ormanda yaşıyormuş. Arkadaşları da onunla gurur duyuyor, her konuda ondan yardım alıyor, onun bir dediğini iki etmiyorlarmiş. Çünkü baba aslan yaşlanınca küçük aslanın onun yerine geçeceğini ve ormanın kralı olacağını biliyorlarmış. Fakat küçük aslanın kimselere söyleyemedi bir sırrı varmış, karanlıktan çok korkuyormuş. Gece olunca bütün arkadaşları yuvalarına çekilince, anne ve babası uyuyunca işte o zaman küçük aslanın korkuları başlıyormuş. O kadar korkuyormuş ki bazen korkudan tir tir titriyormuş. Ancak küçük aslanın bilmediği bir şey varmış o da kötü kalpli tilkinin bu korkusunu bildiğini ve gizlice kendisini izlediğini.
Birgün kötü kalpli tilki küçük aslana şantaj yapmaya karar vermiş. Geçmiş karşısına “Senin karanlıktan korktuğunu biliyorum ancak bunu herkese söylememi, seni rezil etmemi istemiyorsan bundan sonra dediklerimi yapacaksın” demiş. Aslan çaresiz kabul etmiş ve başlamış o günden sonra tilkinin ona söylediklerini yapmaya. Bazen aç karnını doyurmak için avlanmış, bazen ayaklarına masaj yapmış, bazen sırtında taşımış ancak tilkinin istekleri bir türlü bitmek bilmiyormuş ayrıca bu durum aslanın arkadaşlarının ve ailesinin de dikkatini çekmeye başlamış. Eskisi gibi arkadaşları onu önemsemiyor, saymıyorlarmış. Ta ki baba aslanın oğlunu karşısına alıp onunla konuşana kadar. İşte onaman dayanamayıp babasına her şeyi anlatmış. Baba aslan “Bak oğlum senin kral olman için sadece korkusuz olman yetmez, ayrıca herkesin korkuları vardır. Mühim olan bu duygu ile başa çıkmayı öğrenmen gerekirse bunun için büyüklerinden yardım istemekten çekinmemendir. Ama asla kötülükten beslenenlerin, kötü kalplilerin senin zaaflarından yararlanmalarına izin vermemelisin. Şimdi git bütün ormana karanlıktan korktuğunu söyle ve bu korkunu yenmek için arkadaşlarından yardım iste” demiş. Küçük aslan babasının dediğini yapmış ve arkadaşlarından yardım istemiş. Hatta kendisi gibi daha birçok arkadaşının karanlıktan korktuğunu öğrenmiş. O günden sonra hava kararınca karanlıktan korkan arkadaşları ve küçük aslan yanlarında bir büyük eşliğinde gece gezintilerine çıkmışlar ve zamanla karanlıktan korkmamaya böylece karanlık korkularını yenmeyi başarmışlar.
Kötü kalpli tilkiye nemi olmuş, tilki uzun bir zaman utancından kimsenin yüzüne bakamamış. Birinin zaafından yararlanmanın ne kadar kötü bir şey olduğunu anlamış ve bir daha aynı hatayı tekrarlamamış. Küçük Aslanda onu af etmiş. Çünkü kral olmak için sadece korkusuz olmak yetmez adaletli olmak, bağışlamak ve daha birçok meziyete sahip olmak gerekiyormuş. Burada da masal bitmiş.
Uzun masal okumak isterseniz Uzun Masallar kategorimizi inceleyebilirsiniz.
|
https://www.kisamasaloku.com/ozgur-balik-masali/
|
Özgür Balık Masalı » Masal
| null | null | null |
Bugün size özgürlüğün masalını anlatacağım umarım beğenirsiniz Küçük balık akvaryumum içinde bir oraya bir buraya yüzüyormuş. Ama nedense canı çok sıkılıyormuş, çünkü daracık bir yerde yalnız yaşamak hiç de eğlenceli değilmiş. Evet her gün düzenli olarak yemeği veriliyormuş yani karnı tok sırtı pekmiş ama genelde bir şeylerin eksik olduğunu düşünüyormuş.
Birgün yanına bir balık getirmişler. Balık kendisinden biraz daha büyükmüş. Önce biraz korkmuş ama sonra onunla arkadaş olmuş. Büyük balık daha önce hiç akvaryumum da yaşamamış o engin uçsuz bucaksız denizlerden gelmiş. Kuyruğu yaralı olduğu için yüzememiş kıyıya vurmuş ve tedavi edilmek için buraya getirilmiş. Ama akvaryumda şimdiden daralmış. Sürekli denizleri, oradaki balıkları, bitkileri yaşadığı maceraları en önemlisi de özgürlüğünü anlatıp anlatıp duruyormuş. Evet orada hayat daha zormuş yemeği hazır önüne gelmiyormuş. Bazen aç kalıyor, bazen üşüyormuş ama buna rağmen bir an önce iyileşip tekrar özgürlüğüne kavuşacağı günü sabırsızlıkla bekliyormuş. Küçük balığın son günlerde duyduğu şeyler kafasını epeyce karıştırmış, en çokta özgürlük. Daha önce hiçbir anlam ifade etmeyen bu kelime artık oncuda heyecanlandırıyormuş. Günler böyle gelip geçerken misafir balığın yaralı olan kuyruğu iyileşmiş. Artık geldiği yere denizlere dönme vakti gelmiş çatmış. Ancak özgürlüğüne kavuşacağı için sevinirken bir taraftan da küçük balığı orada bırakmaya gönlü razı değilmiş. Aklına bir fikir gelmiş ve bunu küçük balıkla paylaşmış. “Eğer istersen buradan seninle beraber gideriz” demiş. “İyi ama nasıl olacak bu iş” demiş küçük balık. “Sen bana güven, hiçbir şey yapmana gerek yok” demiş misafir balık.
İşte tam o sırada bir balık filesi girmiş akvaryumun içine ve misafir balığı filenin içine almış. Her şey çok çabuk gelişmiş. O filenin içine girerken küçük balığı ağzının içine almış bile. Biraz sonra ikisi birden kendini denizin serin sularında bulmuşlar. Ne olduğunu anlamayan küçük balık arkadaşının ağzını açması ile karanlıktan aydınlığa esaretten özgürlüğüne kavuşmuş. Ve o günden sonra denizlerde yasamaya başlamış, bu pekte kolay değilmiş ama özgür olmak her şeye değermiş. Buladada masal bitmiş. Dilerim ki hayatınız boyunca hep özgür olun.
Uzun masal okumayı seviyorsanız Uzun Masallar kategorimizi inceleyebilirsiniz.
|
https://www.kisamasaloku.com/mukonun-yemek-yeme-masali/
|
Muko’nun Yemek Yeme Masalı » Masal
| null | null | null |
Bir varmış bir yokmuş. Evvel zaman içinde kalbur saman içinde ormanın birinde yaşayan bir maymun varmış. Bu maymunun adı Muko muş. Muko yemek yemeği pek sevmeyen bir yavru maymunmuş. Annesi ne yaparsa yapsın bir türlü severek yemek yemezmiş. Anne maymun her gün farklı yemekler yapıyor, oğlunun yemek yemesi için mücadele ediyormuş. Fakat artık bu sorunu tek başına çözmeyeceğini anlamış ve Muko’yu alıp doktora götürmüş.
Bir sabah uyandıklarında Muko’ya çok güzel bir kahvaltı hazırlamış. Masa da bir tek kuş sütü eksikmiş. Ama Muko birkaç çatal alıp masadan kalkmış. Annesi “Muko üstünü giymelisin Doktor Baykuşa gidiyoruz” demiş. Muko bu durumdan pek mutlu olmamış çünkü doktora neden gittiklerini anlamamış. Biraz yürüdükten sonra Doktor Baykuşun evine varmışlar. Doktor Muko’yu iyice bir muayene etmiş ama küçük maymunun hiçbir hastalığı yokmuş. Bu duruma bir açıklık getiremeyen doktor anne maymuna bir tavsiyede bulunmuş ‘Israr etmemek.’ Anne maymun doktorun verdiği tavsiyeyi denemek için can atıyormuş ve doktora teşekkür edip evlerine dönmüşler. Akşam yemeği saatinde masayı hazırlamış ve sadece bir kere “Yemek hazır” demiş. Muko annesini duymuş ama yemek yemek istememiş. Ertesi sabah annesi kahvaltıyı hazırlamış fakat bu sefer sadece birkaç çeşit çıkarmış ve tekrar “Yemek hazır” demiş. Muko yine yemek yememiş. Akşam ise Muko çok acıkmış ve annesi çağırmadan masaya oturuş. Önüne konulan bütün yemekleri yemiş.
Doktorun anne maymuna verdiği tavsiye işine yaramış. Sırf dikkat çekmek için yemek yemeği reddeden Muko hatasını anlamış ve artık herkesten önce sofraya gelmeye başlamış. Anne ve baba maymunda her gün Muku ile birlikte sofraya oturmuşlar tatlı bir sohbet eşliğinde yemeklerini yemişler. O günden sonra anne maymun artık çok mutluymuş oğlunun iştahla yemek yediğini görmek onu çok mutlu etmiş ve Moku da kısa sürede büyümeye başlamış. Masal da burada bitmiş.
Kısa masal okumayı seviyorsanız Kısa Çocuk Masalları kategorimizi inceleyebilirsiniz.
|
https://www.kisamasaloku.com/tilki-ile-akilli-tavuk-masali/
|
Tilki İle Akıllı Tavuk Masalı » Masal
| null | null | null |
Bir varmış, bir yokmuş. Evvel zaman içinde, kalbur saman içinde; develer tellal iken, pireler berber iken bir dağ köyündeki çiftlikte çok güzel ve çok akıllı bir tavuk yaşarmış. Aynı zamanda kümesteki diğer tavuklardan iri olan bu tavuk, kıpkırmızı ve parlak tüyleriyle ilk bakışta fark edilir, bütün dikkatli gözleri üzerine çekermiş.
Elbette bu akıllı tavuğun güzelliğini sadece kümeste ve çiftlikte yaşayan hayvanlar fark etmez, zaman zaman kümesi yoklayan tilkiler de görürmüş. Yine günün birinde çiftliği uzaktan izleyen bir tilki, bu kıpkırmızı ve parlak tüylü irice tavuğu fark etmiş ve akşam yemeğinde onu sofrasında görmek istemiş.
Hemen eve dönmüş ve karısına, “Sen şöyle güzel bi su ısıt. Akşam yemekte kocaman bir tavuk yiyeceğiz” demiş. Sonra ormana geri dönmüş ve havanın iyice kararmasını beklemiş. Hava karardıktan, çiftlikte el etek çekildikten sonra doğruca kümese dalmış. Bu güzel tavuğu yakaladığı gibi çuvala koymuş. Sırtına attığı çuvalla, mutluluk içinde evinin yolunu tutmuş.
Olan biteni uzaktan izleyen kumru, arkadaşı olan ve kendisinden uçmak için ders almak isteyen tavuğun kaçırıldığını görünce ona yardımcı olmak istemiş. Tilkinin önünden uçarak, sanki kanadı kırılmış gibi bir izlenim vermiş.
“Ah kanadım ah! Kanadım çok acıyor, ahhh kanadım kırıldı. Ahhh! Düşeceğim şimdi” demiş. Açgözlü tilki kumrunun yere düşeceğini düşünerek onu da yakalayıp yemek istemiş. Sırtındaki çuvalı bir ağacın dibine bırakmış ve kumrunun peşine düşmüş. Kumru tilkiyi çuvaldan epeyce uzaklaştırmış.
Akıllı tavuk da kumrunun kendisine yardıma geldiğini anlamış ve hemen çuvaldan çıkmış. Çuvala büyük bir taş koymuş ve koşarak çiftliğe dönmüş.
Kumruyu yakalayamayan tilki çuvalın yanına geri dönmüş. Çuvalı sırtına almış. Kendi kendine, “Bu tavuk bu kadar ağır mıydı ya! Oooo… Karnımız çok güzel doyacak. Tavuğu yedikten sonra birkaç gün acıkmayız” söylenmiş.
Evine girdiği gibi sabırsızlıkla ocakta kaynayan suya çuvalı boşaltmış. Tencereye düşen taş kaynar suyu taşırarak tilkiyi yakmış. Canı çok acıyan tilki, dersini almış ve bir daha o çiftliğe hiç uğramamış. Bu masal da burada bitmiş.
Uyarlayan: Pedagog Ercüment Eşsiz
En güzel uyku masalları için sayfamızı takip etmeyi unutmayın.
|
https://www.kisamasaloku.com/sincap-kardeslerin-masali/
|
Sincap Kardeşlerin Masalı » Masal
| null | null | null |
Bir varmış bir yokmuş, evvel zaman içinde kalbur saman içinde aynı odayı paylaşan iki kardeş sincap varmış. Bu kardeşlerden birisinin adı Tüylü diğerinin adı ise Simli imiş. Tüylü ve Simli çok iyi anlaşan kardeşlermiş. Günlerini birlikte oyunlar oynayarak, ders çalışarak geçirirlermiş. Tüylü ve Simli’nin bir kötü huyu varmış. Buda ‘her gördüklerini isme’ huyları. Anne ve babaları bu duruma çok üzülüyor, çocuklarına bir ders vermek istiyorlarmış.
Günlerden bir gün sincap ailesi dışarı gezmeye çıkmışlar. İlk olarak yemek yemişler, yemeklerini yerken de bir yandan sohbet etmişler. İki kardeş okulda neler yaptıklarından bahsedip, espriler yaparak anne ve babalarını güldürmüşler. Yemekleri bitince bir oyun parkına gitmişler ve bir saat boyunca oyun oynamışlar. Eve dönme zamanı geldiğinde evin eksikleri için markete girmişler. Anne ve baba sincap market alışverişini yaparken yavrular da kendilerine bir sepet alarak istediklerini içine doldurmuşlar. Kasaya geldiklerinde anne ve baba sincap çocukların sepeti gördüğünde bunların hepsini alamayacaklarını, içlerinden birer tane almaları gerektiğini söylemiş. İki yavru bunu duyunca ağlamaya kendilerini yerlere atmaya başlamışlar. Büyük ısrar sonucunda istediklerini aldırmışlar. Eve gidip çocuklar uyuyunca anne ve baba sincap aralarında konuşmaya başlamışlar. Çocukların bu ısrarcı davranışlarının bir dersi olması gerektiğini konuşmuşlar ve akıllarına bir plan gelmiş. Ertesi gün Tüylü ve Süslü’nün beslenme çantasına az yemek koymuşlar. Okula gidip yemeklerini yemek isteyen çocuklar çok şaşırmış. Çünkü çantadan sadece bir dilim ekmek çıkmış. İki kardeş ekmeği yemişler ama karınları hiç doymamış. Akşam olup eve gittiklerinde koşarak mutfağa gitmişler ve “Anne biz çok açız” demişler. Annesi yemeğin birazdan hazır olacağını söylemiş ve kardeşler beklemeye başlamışlar. Sofraya oturduklarında yemek te sadece ekmek ve çorbanın olduğunu görünce “Anne biz doymadık, başka yemek yok mu?” diye sormuşlar. Anneleri “Dün markete gittiğimizde almamız gerek birçok şeyi aldırdınız bu yüzden ihtiyacımız olanları alamadık. Bu hafta yemeklerimiz bu kadar ” demiş.
İki kardeş o an yaptıklarına çok pişman olmuşlar. Almamaları gereken şeyleri aldıkları, evin bütçesini zorladıkları için çok üzülmüşler. O günden sonra anne ve babasının izin verdiği kadar abur cubur almaya başlamışlar. Böylelikle evin bütçesini zorlamamış olmuşlar. Masal da burada bitmiş.
Uzun masal okumayı seviyorsanız Uzun Masallar kategorimizi inceleyebilirsiniz.
|
https://www.kisamasaloku.com/resim-yapmayi-seven-zipizipin-masali/
|
Resim Yapmayı Seven Zıpızıp’ın Masalı » Masal
| null | null | null |
Bir varmış bir yokmuş, evvel zaman içinde kalbur saman içinde resim yapmayı çok seven bir maymun varmış. Bu maymunun adı Zıpzıp mış. Zıpzıp her gün saatlerce resim çizer, çizdiği resimleri boyarmış. Büyüdüğü zaman da ünlü bir ressam olmak istediğini ormanda ki herkese söylüyormuş.
Günlerden bir gün Zıpzıp okula gitmiş ve arkadaşları ile derslerine girmiş oyunlar oynamış. Son dersleri ise resim dersiymiş. Zıpzıp dün geceden bütün boya kalemlerinin uçlarını açmış, tek tek dizmiş ve en sevdiği resim defterini çantasına koymuş. Bütün öğrenciler heyecanla resim malzemelerini çıkarmışlar ve çizmeye başlamışlar. Zıpzıp en çok sevdiği şey olan muzu çizmek istemiş. Başlamış çizmeye, çizimi bitince de içini bir güzel boyamış. Zıpzıp resmini bitirdiğinde dönüp arkadaşına göstermiş. Yanında oturan arkadaşı leylek “Pek beğenemedim, ben olsam daha güzel çizerdim” demiş. Zıpzıp arkadaşının sözlerine çok üzülmüş. O sırada zil çalmış ve Zıpzıp eşyalarını toplayıp okuldan çıkmış. Zıpızıp’ı dışarı da dedesi bekliyormuş. Torunun moralinin bozuk olduğunu görünce “Neyin var evlat? Neden bu kadar üzgünsün?” diye sormuş. Zıpzıp “Bugün resim dersimiz vardı, bende bir muz çizdim ama arkadaşım hiç beğenmedi” demiş. Dedesi gülümseyerek torununa “Benim canım torunum herkes her şeyi beğenmeye bilir. Bizde yaptığımız işleri birileri beğensin diye yapmıyoruz. Önemli olan yaptığımız işi severek yapmak ve değer vermek. Eğer sen resmini severek ve emek vererek yaptıysan kimsenin beğenmesine gerek yok” demiş.
Zıpzıp dedesine hak vermiş. “Doğru söylüyorsun dedeciğim, kimsenin beğenmesine gerek yok, ben muzumu severek çizdim ve sonucumdan da çok memnunum” demiş. Dedesi Zıpzıp’ın başını okşamış ve ikisi birden eve doğru yol almışlar. O günden sonra Zıpzıp resimlerine daha çok emek vermiş ve kimsenin fikrini önemsememiş. Masal da burada bitmiş.
Kısa masal okumayı seviyorsanız Kısa Çocuk Masalları kategorimizi inceleyebilirsiniz.
|
https://www.kisamasaloku.com/karinca-ve-kirpi-masali/
|
Karınca ve Kirpi Masalı » Masal
| null | null | null |
Bir varmış bir yokmuş, evvel zaman içinde kalbur saman içinde yemyeşil çayırların üzerinde yaşayan bir karınca ailesi varmış. Hepsi aynı delikte yaşar, erzaklarını biriktirirlermiş. Kış geldiğinde de yuvalarında neşe içinde vakit geçirirlermiş.
Bir yaz sabahı karıncalar uyanmış ve erzak toplamak için yuvalarından ayrılmışlar. Ama geriye bekçi olarak bir karınca arkadaşlarını bırakmışlar. Nöbete kalan karınca yuvanın başında beklemeye başlamış. O sırada karnı acıkan bir kirpi yuvaya doğru yürümeye başlamış. Yuvaya yaklaştığında burnunu içeri sokmuş ve erzakları tek tek yemeye başlamış. Nöbetçi karınca elinden geldiğince erzakları uzaklaştırmaya kirpiyi kovmaya çalışmış ama bu onun tek başına yapabileceği bir iş değilmiş. En sonunda çareyi arkadaşlarını çağırmakta bulmuş. Hemen yola koyulmuş ve elinde ki davulla hızla ses çıkarmaya başlamış. Karıncalar bu sesi çok iyi tanıyorlarmış. Hemen sesin geldiği yere doğru gitmişler ve nöbetçi karınca olanları anlatmış. Karıncalar çok sinirlenmiş. Aylardır emek verdikleri erzakları bir kirpinin yemesine izin vermemek için yola koyulmuşlar. Yuvalarına geldiklerinde kurudukları planını uygulamaya başlamışlar. Birkaç karınca erzakların önüne uzun sopalar koymuşlar. Diğer karıncalardan sopanın arkasında ki erzakları hızla geri çekmişler. Bu sayede kirpinin ağzı yuvaya daha fazla girememiş ve karıncaların erzaklarını yemekten vazgeçmiş. Arkasını dönüp yuvadan uzaklaşmış.
Karıncalar kirpinin gitmesine çok sevinmiş. Nöbetçi karınca “Arkadaşlar çok teşekkür ederim, tek başıma bu işin altından kalkamazdım” demiş. Diğer karıncalar ise “Asıl biz sana teşekkür ederiz nöbetçi karınca eğer bize haber vermeyi düşünmeseydin emeklerimiz boşa gidecekti. Hem ne demişler ‘birlikten kuvvet doğar'” demişler ve mutlu bir şekilde hayatlarına devam etmiş. Masal da burada bitmiş.
Kısa masal okumayı seviyorsanız Kısa Çocuk Masalları kategorimizi inceleyebilirsiniz.
|
https://www.kisamasaloku.com/zurafa-kardeslerin-masali/
|
Zürafa Kardeşlerin Masalı » Masal
| null | null | null |
Bir varmış bir yokmuş, evvel zaman içinde kalbur saman içinde bir türlü anlaşamayan iki zürafa kardeş varmış. Bu kardeşlerin adı Tumba ve Pumba imiş. Ormanın en uzunu olan kardeşler sürekli kavga ediyor annesi ve babasını çok üzüyorlarmış. Oyuncaklarını, kıyafetlerini, kalemleri, defterlerini hiç birini birbirleri ile paylaşmıyorlarmış.
Günlerden bir gün Tumba ve Pumba odalarında otururken, Tumba Pumba’nın tarağını kullanmış. Bunu gören Pumba çok sinirlenmiş ve kardeşine bağırmaya başlamış. Bu tartışma o kadar çok uzamış ki Tumba sinirlenip evden çıkmış. Hızla evden çıkınca koşmuş da koşmuş birden ayağı takılmış ve yuvarlanmaya başlamış. Açık bir kuyuya birden düşmüş. Kuyu o kadar derinmiş ki ormanın en uzun hayvanı olmasına rağmen ne kadar uğraşsa da bir türlü kuyudan çıkamamış. Bir köşe oturmuş ve düşünmeye başlamış. Eğer evden o kadar sinirle çıkmasaydı o kuyuya düşmeye bilirmiş ve de kardeşinin tarağını kullanmasa kavga edecek sebepleri olmayacakmış. Tumba düşünürken kava kararmaya ve soğumaya başlamış. Tumba hem çok üşümüş hemde çok acıkmış. Şimdi evde sıcacık odasında olmanın hayalini kurmuş. Pumba da işleri bitince etrafına bakmış ve kardeşinin hala eve dönmediğini fark etmiş. Normalde hava karardığında hemen eve dönmesi gerekiyormuş. Pumba kardeşi için endişelenmeye başlamış ve evden çıkıp Tumba’yı aramaya çıkmış. Yürürken “Tumba Tumba” diyede sesleniyormuş. Tumba kuyudan gelen kardeşinin sesini duymuş ve hemen sesin geldiği yöne doğru ilerlemiş. Tumba’yı kuyuda görünce “Bekle seni kurtaracağım” demiş ve bir sopa yardımıyla kardeşini kuyudan çıkarmış.
Tumba kuyudan çıkınca çok sevinmiş ve hemen kardeşine sarılmış. Pumba “Bugün seni üzdüğüm için özür dilerim beni affet” demiş. Tumba “Bende senden özür dilerim kardeşim bir daha seninle kavga etmeyeceğim” demiş. İki kardeş yaptıkları hatanın farkına varmış ve el ele tutuşup eve gitmişler. O gün olanları anne ve babalarına anlatmışlar, bir daha kavga etmeyeceklerine dair söz vermişler. Masal da burada bitmiş.
Kısa masal okumayı seviyorsanız Kısa Masallar kategorimizi inceleyebilirsiniz.
|
https://www.kisamasaloku.com/sevginin-iyilestirme-masali/
|
Sevginin İyileştirme Masalı » Masal
| null | null | null |
Bir varmış bir yokmuş, evvel zaman içinde kalbur saman içinde bir çiftlikte yaşayan iki köpek varmış. Bu köpeklerden birinin adı Turbo diğerinin adı ise Pars mış. Pars ve Turbo çok iyi anlaşan arkadaşlarmış. Beraber oyunlar oynarlar, beraber uyurlarmış.
Turbo ve Pars ne kadar iyi arkadaş olurlarsa olsunlar sahipleri olan adam onlara eşit derecede davranmazmış. Turbo’yu daha az sevgi gösterir Pars’a ise bütün sevgisini verirmiş. Pars’ın tüylerini her gün tarar, ona güzel sözler söyler, sevgisini her daim hissettirirmiş. Turbo’yu ise hiç taramaz arada bir kafasını okşarmış. Turbo içten içe bu duruma çok üzülüyormuş. O çiftliğe geldiğinde Pars da onun kadar küçükmüş fakat sahipleri aralarında ki sevgi dengesini hiç kuramamış. Yemeklerini ve sularını aynı miktarda verse de Turbo her zaman sevilmeyi bekliyormuş. Turbo zaman geçtikçe tüylerini dökmeye başlamış. Bu tüy dökmesi normal değilmiş, çünkü öbek öbek dökülüyormuş. Pars arkadaşının bu durumuna çok üzülüyormuş. Bir kaç hafta sonra Turbo hastalanmaya başlamış. Oyun oynamak için hali yokmuş ve sürekli uyumak istiyormuş. Pars ise arkadaşının başından hiç ayrılmıyormuş. Sahibi ise Turbo’nun hasta olduğunun farkına bile varmamış. Bir sabah Pars uyandığında Turbo’nun iyice halsiz olduğunu görmüş. Aynı yemeği yiyorlar, aynı yerde yaşıyorlar Pars oldukça sağlıklı ama Turba hastaymış. En sonun da Pars bunun sevgisizlikten olduğunu anlamış ve koşarak sahinin yanına gitmiş. Adamı paçalarından çeke çeke Turbo’nun yanına getirmiş. O kadar çok havlamış ki adam bir terslik olduğunu anlamış ve Turbo’yu alıp veterinere götürmüş. Veteriner köpeğin bir hastalığının olmadığını, her testin sorunsuz çıktığını söylemiş. Veteriner son olarak adama “Belki biraz sevgiye ihtiyacı vardır” demiş.
Çiftlik sahibi Turbo’yu alarak çiftliğe geri dönmüş. Veterinerin söyledikleri kulağında çınlıyormuş. “Sevgi, sevgi sevgi” O an gerçekten de Turbo’ya hiç sevgi vermediğini fark etmiş. Yaptığı hatadan hemen dönerek Turbo’yu kucağına almış ve onu sevmeye, taramaya başlamış. Turbo’nun ilk günden gözleri ışıldamaya başlamış. Çiftlik sahibi her gün iki köpeğine de sevgisini göstermiş ve Turbo kısa sürede sağlığına kavuşmuş, sevginin gücü bir kez daha kendisini göstermiş. Masal da burada bitmiş.
Uzun masal okumayı seviyorsanız Uzun Masallar kategorimizi inceleyebilirsiniz.
|
https://www.kisamasaloku.com/uc-zurafanin-masali/
|
Üç Zürafanın Masalı » Masal
| null | null | null |
Bir varmış bir yokmuş, evvel zaman içinde kalbur saman içinde ormanın birinde yaşayan üç zürafa varmış. Bu zürafalar çok iyi arkadaşlarmış. İsimleri, Elmas, Yakut ve Zümrüt müş. Elmas, Yakut ve Zümrüt her gün kahvaltıdan sonra bir araya gelir oyunlar oynarlarmış.
Bir sabah uyandıklarında hemen kahvaltılarını yapıp Yakutların bahçelerinde buluşmuşlar. Önce oyunlar oynamışlar, koşmuşlar, eğlenmişler. Zümrüt’ün aklına bir oyun gelmiş. “Kör ebe” İlk olarak Zümrüt ebe olmuş, gözüne bir bez bağlamış ve arkadaşlarını yakalamaya çalışmış. İlk olarak Yakut’u yakalamış sonra Elması tutmuş. Ebe olma sırası Yakut’a gelmiş. Yakut arkadaşlarını yakalamak için çok çaba sarf etmiş ama bir türlü yakalayamamış. En sonunda ayağı takılmış ve yuvarlanmış. Yuvarlandığı yerden gözünü açtığında elma ağacının altında olduğunu görmüş. Adeta ağzının suyu akmış. Yakut’un düştüğünü gören arkadaşları hemen onu kaldırmaya gelmişler. Arkadaşlarına teşekkür eden Yakut “Arkadaşlar bakın yukarıda ne var” diyerek arkadaşlarına elma ağacını göstermiş. Üç arkadaş hemen elmaları yemeğe başlamış. Üç küçük zürafa da ulaşabildikleri yere kadar olan elmaları yemişler. En son boyu diğerlerinden uzun olan Zümrüt bir elmayı almış “Oh iyi ki boyum sizden biraz uzun son elmayı ben kaptım” demiş. Yakut ve Elmas da elmadan yemek istiyorlarmış.
Yakut hemen söze girmiş “Bahçe benim olduğuna göre bunu ben yemeliyim” demiş. Yakut ve Zümrüt elma için tartışırken Elmas dayanamamış “Arkadaşlar bu yaptığınız çok ayıp. Bir elma varsa onu üçe bölmeliyiz ve hepimiz yemeliyiz” demiş. Yakut ve Zümrüt yaptıkları davranıştan dolayı çok üzülmüş ve utanmışlar. Elmas elmayı alıp üçe bölmüş ve arkadaşlarına vermiş ve olay tatlıya bağlanmış. Paylaşmanın önemini anlayan arkadaşlar o günden sonra buldukları her şeyi paylaşmışlar. Masal da burada bitmiş.
Kısa masal okumayı seviyorsanız Kısa Çocuk Masalları kategorimizi inceleyebilirsiniz.
|
https://www.kisamasaloku.com/uyumayan-pandanin-masali/
|
Uyumayan Pandanın Masalı » Masal
| null | null | null |
Bir varmış bir yokmuş, evvel zaman içinde kalbur saman içinde uyumayı sevmeyen bir panda varmış. Bu pandanın adı Lokum muş. Lokum oyun oynamayı, dans etmeyi, yemek yemeği çok seviyormuş ama gelin görün ki uyumayı hiç sevmiyormuş.
Günlerden bir gün Lokum bahçe de oyun oynamaya çıkmış. Koşmuş, zıplamış en sevdiği oyunları oynamış. O sırada arkadaşları gelmiş ve annesinden izin alarak hep beraber oynayama başlamışlar. Lokum arkadaşları ile çok eğlenmiş ama öğle vakti gelince Lokum’un arkadaşları “Bizim öğle uykusu saatimiz geldi Lokum, gitmemiz gerekiyor” demişler ve hepsi Lokum’u bırakıp gitmiş. Arkadaşları gidince Lokum tek başına kalmış. Yalnız oynamaktan da sıkılınca evine gitmiş. Lokum “Anne bebek gibi bütün arkadaşlarım evine gitti. Hepsi uyuyacakmış” deyip alay ederek gülmüş. Annesi “Bak Lokum siz tam büyüme çağındasınız ve öğle uykusu sizler için çok önemli. Seninde uyuman gerekir ama sana ısrar etmiyorum” demiş. Lokum annesini dinlemiş ama uymak istememiş. Odasına gitmiş oyunlar oynamış. Aslında o kadar çok uykusu gelmiş ki kafasını zor kaldırıyormuş. Ama inat ettiği için bir türlü uyumamış. Akşam olup babası geldiğinde yemek yemek için sofraya oturmuşlar ama Lokum çatalını ağzına götürmeden uyuya kalmış. Babası Lokum’u yatağına yatırmış, o gece Lokum aç yatmak zorunda kalmış. Bu durum bir kaç gün tekrar etmiş. Lokum artık yorulduğunun farkına varmış ama annesine öğle uykusuna yatmak istediğini söyleyememiş.
Bir kaç gün sonra Lokum’un doktor kontrolü varmış. Annesi ile birlikte gitmişler, doktor Lokum’un boyunu ölçmüş ve geçen ay ki boyuyla aynı olduğu ortaya çıkmış. Doktor “Lokumcuğum sanırım öğle uykunu bıraktığın için boyun uzamıyor. Bence bir an önce uyumalısın yoksa boyun daha fazla uzamayacak” demiş. Lokum doktorun söylediklerinden çok korkmuş. Çünkü o boyunun uzamasını istiyormuş. Eve gitmiş ve hemen yatağına yatmış. Bir saat uyuyup uyanınca yorgunluğunun geçtiğini görmüş. O günden sonra her gün öğlen uykusunu uyumuş ve boyu hızla uzamış. Masal da burada bitmiş.
Kısa masal okumayı seviyorsanız Kısa Çocuk Masalları kategorimizi inceleyebilirsiniz.
|
https://www.kisamasaloku.com/yavru-at-ve-kurt-masali/
|
Yavru At ve Kurt Masalı » Masal
| null | null | null |
Bir varmış bir yokmuş, evvel zaman içinde kalbur saman içinde bir çiftlikte yaşayan yavru at varmış. Bu atın adı Kahve imiş. Kahve çok hareketli yerinde durmayan bir taymış. Annesi ve babası gündüzleri çalıştığı için Kahve çiftlikte tek başına gezermiş.
Günlerden bir gün Kahve çiftlikte gezmiş dolaşmış, bir süre sonra çok sıkılmış. Kimseye görünmeden çiftlikten çıkmış. Gezmiş dolaşmış bir orman keşfetmiş ve merakla her yeri incelemeye başlamış. Bu sefer o kadar çok gitmiş ki en sonunda kaybolmuş. Kahve kaybolduğunu çok geç anlamış. Geri dönmek istese de bir türlü yolunu bulamamış. Oturmuş ağlamaya başlamış. Onun sesini uzaktan duyan kurt Kahve’ye doğru yola koyulmuş. Ağaçların arasından tayı izlemeye başlamış. Kahve “Anne anne” diye ağlarken kurt ona üzülmeye başlamış. Çünkü onunda bir yavrusu varmış ve annelik duyguları çok yoğunmuş. Atın ondan korkacağını bildiği için çekinerek ona seslenmiş “Merhaba küçük at, izin verirsen yanına gelebilir miyim?” diye sormuş. Kahve “Sen kimsin ki?” demiş. Kurt “Ben kurdum. Ama korkma lütfen bende bir anneyim ve senin anneni kaybettiğini anladım” demiş. Tay “Evet, annemi kaybettim, beni oraya götürür müsün?” diye sormuş. Kurt yavaşça atın yanına yaklaşmış. Kahve kurttan korkuyormuş ve titremeye başlamış. “Lütfen korkma, evet kurtlar ve atlar anlaşamaz. Ama bu her zaman böyle olacak değil. Ben bir anne kurdum ve sana yardım etmek istedim. Etrafta iyi hayvanlar da var kötü hayvanlar da. Sen her zaman kalbinin sesini dinle ve ona göre karar ver” demiş. Kahve kurdun söylediklerine hak vermiş. Kurt, tayı yanına alarak ormanın içerisinde ilerlemeye başlamış.
Bir süre sonra çiftliğin yakınına gelmişler. “Sen buradan sonrasını kendin devam et küçük at. Beni senin yanında görürlerse yanlış anlarlar” demiş. Kahve “Bana yaptığını bu iyiliği unutmayacağım. Çok teşekkür ederim. Siz bu dünyada ki en iyi annelerden birisiniz” demiş. Kurt ve tay orada vedalaşıp ayrılmışlar. Çiftliğe doğru yürüyen Kahve her zaman bu kadar şanslı olamayacağını düşünmüş ve bir daha çiftlikten tek başına hiç ayrılmamış. Masal da burada bitmiş.
|
https://www.kisamasaloku.com/tavsan-arkadaslarin-masali/
|
Tavşan Arkadaşların Masalı » Masal
| null | null | null |
Bir varmış bir yokmuş, evvel zaman içinde kalbur saman içinde ormanda yaşayan 5 tavşan arkadaş varmış. Bu tavşanların isimleri, Ponpon, Beyaz, Kartopu, Maviş ve Pembiş miş. Ponpon, Kartopu, Beyaz, Maviş ve Pembiş günlerini oyunlar oynayarak geçirirlermiş. Çok iyi anlaşan bu arkadaşların huyları birbirinden farklıymış. Ponpon çok uyuşukmuş, Beyaz uykucu, Kartopu inatçı, Pembiş süslü, Maviş ise en çalışkanlarıymış.
Günlerden bir gün Maviş çok acıkmış. Karnından gurul gurul ses çıkıyormuş. Dayanamamış ve “Arkadaşlar ben yemek aramaya çıkıyorum” demiş. Diğer tavşanlar Maviş’in sesini duymuşlar ama hiç seslerini çıkarmamışlar. Maviş yine de arkadaşlarının yanına gitmiş, tek tek sormuş. Maviş “Ponpon benimle yemek aramaya gelir misin?” Ponpon “Üzgünüm Maviş hiç halim yok, o kadar yolu yürüyemeyeceğim” demiş. Bunun üzerinde Maviş Beyaz’ın yanına gitmiş “Beyaz hadi gel yemek arayalım” demiş. Beyaz ise çok uykusunun olduğunu söylemiş. Maviş üzülse de Kartopu’nun yanına gitmiş “Kartopu karnım çok acıktı gel birlikte yiyecek arayalım” demiş. Ama Kartopu da diğer tavşanlar gibi Maviş ile gitmemiş. Son kez şansını Pembiş den yana kullanmış ama Pembiş de yemek toplamaya gitmemiş. Maviş bu duruma hem üzülmüş hemde çok sinirlenmiş. Almış çantasını eline, yola koyulmuş. Az gitmiş uz gitmiş, dere tepe düz gitmiş. Başlamış yemek aramaya. Aramış taramış en sonunda çok sevdiği yiyecek olan bir havuç bulmuş. Ama havucu yemek istememiş, şimdi yerse yarın ne yiyecekmiş. Aklına bir fikir gelmiş. Bu havucu ekerse daha çok havuç elde edebilirmiş. Hemen evinin olduğu yere geri dönmüş. Bahçesine bir çukur kazmış ve havucu ekmiş. Her gün usanmadan sulamış. Tam bir hafta sonra toprağın altından bir havuç çıkmış. Daha sonra bu havucu da ikiye kesmiş ve onları da ekmiş. Ekmiş ekmiş ekmiş… Bir süre sonra bir sür havucu olmuş. Bunu gören diğer tavşanlar Maviş’in yaptıklarına inanamamış.
Maviş bahçesinde havuçlarını keyifle yerken arkadaşları bahçenin önüne gelmiş. “Maviş bu kadar havucu nasıl yetiştirdin?” diye sormuşlar. Maviş ise “Benim sizi yemek bulmaya çağırdığım gün bir tane havuç buldum, onu ektim ve bir sürü havucum oldu.” demiş. Kartopu “Bize de havuçlarından biraz verir misin?” diye sormuş. Maviş “Hatırlıyor musunuz o gün hepinize tek tek sordum ama hiç biriniz gelmediniz. Şimdi benden havuç mu istiyorsunuz?” demiş. Arkadaşları ona hak vermiş yaptıkları hatanın farkına varmışlar. Arkalarını dönüp giderken Maviş dayanamamış ve seslenmiş “Durun durun, yinede kıyamadım size. Alin hepinize bir havuç. İster yiyin ister ekin” demiş. Bunun üzerine tavşanlar çok sevinmiş, Maviş’e teşekkür etmişler. O günden sonra hiç biri üşenmemiş ve havuçlarına havuç eklemişler.
Uzun masal okumayı seviyorsanız Uzun Masallar kategorimizi inceleyebilirsiniz.
|
https://www.kisamasaloku.com/kivircik-ve-yesimin-masali/
|
Kıvırcık ve Yeşim’in Masalı » Masal
| null | null | null |
Bir varmış bir yokmuş, evvel zaman içinde kalbur saman içinde çiftlikte yaşayan bir koyun varmış. O koyunun adı Kıvırcık mış. Kıvırcık’ın tüyleri çok güzelmiş, hepsi bukle bukle ve bembeyazmış. Kıvırcık’ın en yakın arkadaşı ise çiftliğin sahibinin kızıymış. O kızın adı da Yeşim miş. Yeşim ve Kıvırcık günlerini oyun oynayarak, koşarak geçirirlermiş.,
Günlerden bir gün Kıvırcık ot yiyormuş, Yeşim koşarak Kıvırcık’ın yanına gelmiş. Yeşim “Kıvırcık babam elinde makasla geliyor kaçman lazım” demiş. Kıvırcık ne olduğunu anlamadan Yeşim’in peşine düşmüş. Yeşim önce Kıvırcık arkada çimlerde koşuyorlarmış. Bir süre kaçtıktan sonra buldukları ağacın arkasına saklanmışlar. Yeşim çantasından çıkardığı suyu önce kendisi içmiş daha sonra bir kaba Kıvırcık için su koymuş. İki arkadaş birbirlerine yaslanarak bir süre uyumuşlar. O sırada Yeşim’in anne ve babası iki yaramazı aramaya başlamışlar. Her yere bakmışlar ama hiç bir yer de bulamamışlar. Çiftlikten çıkmışlar ve daha uzakta ki yerlerde aramaya başlamışlar. Anne “Kıvırcık, Yeşim” diye bağırmaya başlamış. Yeşim birden annesinin sesini duymuş ve uykusundan uyanmış. Uyku sersemi nerede olduğunu anlamamış daha sonra yanında Kıvırcık’ı görünce neden orada olduğunu hatırlamış. Yeşim Kıvırcık’ı uyandırmış ve annelerinin geldiğini söylemiş. Hava yavaş yavaş kararmaya başladığından Yeşim Kıvırcık’ı da alıp anne ve babasının yanına gitmiş.
Annesi Yeşim’i görünce “Kızım neredesiniz, çok merak ettik” demiş. Yeşim “Babamın elinde makası görünce Kıvırcık’ın tüylerini eseceğini anladım o yüzden onu buradan uzaklaştırdım” demiş. Bunu duyan Kıvırcık söze girmiş “Ah Yeşim keşke bana söyleseydin. Baban benim tüylerimi kesmek zorunda. Çünkü havalar çok sıcak olmaya başladı ve tüylerim beni terletiyor, susatıyor yani bu sıcaklarda bana çok zorluk çıkarıyor” demiş. Yeşim Kıvırcık’ın söylediklerini dinleyince haklı olduğunu anlamış. Bu kadar tüy gerçekten Kıvırcık’ı zor durumda bırakabilir. O yüzden Kıvırcık’ın tüylerinin kesilmesine izin vermiş. Tüyleri kesilen Kıvırcık çok rahatlamış ve Yeşim’in babasına teşekkür etmiş. Yeşim de dinlemeden anlamadan hareket ettiği için çok özür dilemiş. Bu masal da burada bitmiş.
|
https://www.kisamasaloku.com/yesim-ve-ev-arkadasinin-hikayesi/
|
Yeşim ve Ev Arkadaşının Hikayesi » Masal
| null | null | null |
Yeşim küçük bir kasabada tek başına yaşayan genç bir kızmış. Sabahları erken saate işe gider, çalışır akşamları evine dönermiş. Ailesi başka bir şehirde yaşadığı için evde canı çok sıkılır, sadece izin günlerinde ailesinin yanına gidebilirmiş. Bu yalnızlık Yeşim’i üzmeye ve ailesini çok özlemeye başlamış.
Bir sabah işe gitmek için hazırlanmış ve evden çıkmış. Yeşim evden çıkınca sokakta yaşayan minik bir kedi açık olan mutfak penceresinden içeri girmiş. Yeşim’in odasında bulduğu küçük bir kurabiyeyi yemiş ve sıcacık yatağında uykuya dalmış. Akşam olup Yemiş’in eve girmesini duyan kedi hemen mutfak penceresinden dışarı çıkmış. Yeşim odasına gitmiş, üstünü değiştirmiş ve sabah köşeye koyduğu kurabiyeyi yemek için elini uzattığında kurabiyeyi bulamamış. “İşe gitmeden yedim herhalde” diye düşünerek mutfaktan başka bir kurabiye almış ve yemiş. Ertesi sabah Yeşim tekrar işe gitmek için evden çıkmış, kedide bunu fırsat bilip tekrar eve girmiş. Yeşim’in odasına gitmiş ama bu sefer kurabiye bulamamış. Bu sefer mutfak tezgahında ki başka kurabiyeyi yemiş ve Yeşim’in odasında tekrar uykuya dalmış. Akşam olup Yeşim eve geldiğinde bu sefer mutfakta ki kurabiyeleri bulamamış ve yatağının bozulduğunu görmüş. Genç kız bir şeylerin ters gittiğini anlamış, evden çıkınca eve birisinin geldiğini fark etmiş ve ertesi gün işe biraz geç gitmeye karar vermiş.
Ertesi gün Yeşim evde kalmış, küçük kedi Yeşim’in gittiğini düşünerek tekrar eve girmiş. Mutfakta biraz dolanmış. Bu sefer yiyecek bir şey bulamamış ve Yeşim’in odasına gidip yatakta uykuya dalmış. Yeşim evde tıkırtı duyduğu için tek tek odaları gezmiş ve kendi odasına girdiğinde küçük kediyi yatağında yatarken görmüş. “Demek ki ben yokken evde gezinen sendin küçük yaramaz” demiş ve kediyi sevmeye başlamış. Daha sonra küçük kediyi almış ve veterinere götürmüş. Bütün aşılarını yaptırmış, onun için mama, su kabı ve bir tasma almış. Artık evde yalnız değilmiş. İşe giderken isten geldiğinde vakit geçirebileceği bir canlı varmış. Küçük kedi sayesinde yalnızlığı da sona ermiş olmuş. O günden sonra Yeşim ve kedisi hiç ayrılmamış.
Hikaye okumayı seviyorsanız Çocuk Hikayeleri kategorimizi inceleyebilirsiniz.
|
https://www.kisamasaloku.com/tavsan-pamukun-masali/
|
Tavşan Pamuk’un Masalı » Masal
| null | null | null |
Bir varmış bir yokmuş, evvel zaman içinde kalbur saman içinde yavru bir tavşan varmış. Bu tavşanın adı Pamuk muş. Pamuk ailesi ile birlikte ormanda ki minik bir mantar evde yaşıyormuş. Bütün orman halkı tarafından çok sevilen Pamuk’un bir tek huyu annesini üzüyormuş. Çünkü Pamuk her şeye ağlıyormuş.
Günlerden bir gün Pamuk ve ailesi karşı evlerinde oturan sincap ailesine misafirliğe gitmiş. Sincap ailesinin de Pamuk’un yaşında bir yavrusu varmış. İki yavru da bütün akşam boyunca oyunlar oynamışlar, eğlenmişler. Artık uyku saati gelmiş ve Pamukların eve gitme zamanı gelmiş. Anne tavşan Pamuk’a seslenmiş “Pamuk, artık eve gitme zamanı”. Bunu duyan Pamuk başlamış ağlamaya “Gitmeyeceğim, gitmek istemiyorum” diye tepinmeye başlamış. Bunun üzerine annesi ve babası çok üzülmüş Pamuk’u kucaklarına almışlar ve eve gitmişler. Pamuk uyuyunca annesi ve babası bu durumun böyle devam edemeyeceğini ve bir plan yapmaları gerektiğini konuşmuşlar. Önce Pamuk’u karşılarına almışlar ve sürekli ağlamasının doğru olmadığını, her zaman istediğinin olamayacağını söylemişler. Pamuk “Tamam anneciğim, babacığım” demiş ama yine her şeye ağlamış ve herkesin arkasından gitmesinler diye kendisini yere atmış. En sonunda annesi ve babası karar verdikleri cezayı uygulamaya geçirmiş. Anne tavşan “Pamuk bundan sonra kimse ile görüşmeyeceğiz, kimse bize gelmeyecek bizde kimseye gitmeyeceğiz. Eğer ki kendini düzeltirsen eskisi gibi herkes ile görüşebileceğiz” demiş. Böylelikle tüm aile bir hafta boyunca kimse ile görüşmemiş.
Pamuk o günlerde çok sıkılmış, çevresinde ki herkesi özlemiş. Arkadaşlarını, diğer aile üyelerini çok özlemiş. Bir haftanın sonun da Pamuk “Anneciğim, babacığım ben artık kimsenin arkasından ağlamayacağım size söz veriyorum” demiş. Bunun üzerine anne ve baba çocuklarının pişman olduğunu anlamış ve tekrar herkesle görüşmeye başlamışlar. Pamuk ailesine söz verdiği gibi kimsenin arkasından ağlamamış, kendi istediği olsun diye ısrar etmiş. Bir daha da böyle bir olay yaşanmadığı için Pamuk herkesle görüşmüş ve bir daha hiç ceza almamış. Masal da burada bitmiş.
|
https://www.kisamasaloku.com/tembel-sincanin-masali/
|
Tembel Sinca’nın Masalı » Masal
| null | null | null |
Bir varmış bir yokmuş, evvel zaman içinde kalbur saman içinde ormanın derinliklerinde yaşayan bir sincap ailesi varmış. Kocaman bir ağacın kavuğunda kendilerine bir ev yapan sincap ailesi, huzurla günlerini geçiriyormuş. Bu sincap ailesinin Sinca adında bir de yavruları varmış. Sinca çok akıllı ama bir o kadar da tembelmiş. Ailesi bahçede çalışırken kendisi evde yan gelir yatarmış. Bu durum ailesini artık çok üzmeye başlamış ve anne baba bir plan yapmış.
Bir sabah uyandıklarında Sinca kahvaltıya inmiş ama masada yiyecek hiçbir şey yokmuş. Sinca “Anne bugün kahvaltıyı hazırlamadın mı?” diye sormuş. Annesi “Üzgünüm Sinca bugün yiyecek yemeğimiz yok, karnın çok açsan seninde bizimle çalışman lazım” demiş. Sinca bu duruma çok sinirlenmiş ve hızla odasına gitmiş. Biraz uyumuş ama uyandığında karnı gurul gurul ses çıkarıyormuş. Artık kendisinin de çalışması gerektiğini fark etmiş ve annesi ile babasının yanına bahçeye inmiş. Eline bir tırmık almış ve büyüklerinin yaptığı gibi toprağı sürmeye başlamış. Daha sonra tohumları almış ve toprağa atmış. Daha sonra üstünü kapatmış ve sulamış. İşleri bitince bir bakmışlar ki akşam olmuş. Ailecek eve girmişler ve anne sincap sofrayı hazırlamış bir kaç marul ve fındık koymuş. Sinca’nın çok hoşuna gitmese de yemeğini yemiş ve odasına geri dönmüş. Bu süreç bir kaç hafta bu şekilde devam etmiş. Anne sincap sofraya oldukça az yemek koymuş ve Sinca’nın daha çok çalışmasını sağlamış. En sonunda Sinca’nın ektiği tohumlar büyümüş ve kocaman marul haline gelmiş. Anne sincap marulları toplamış ve güzel bir yemek yemek yapmış. Akşam olup sofrayı hazırladığında Sinca çok mutlu olmuş. Karnı çok açmış ve hemen oturmuş yemeğini yemeye başlamış. Anne sincap “Sinca bu yemek senin sayende. Ektiğin tohumlar büyüdü ve bende onları topladım. Birlikte çalışırsak daha güçlü olur ve daha çok kazanırız” demiş. Sinca annesinin haklı olduğunu anlamış. Artık o da büyüdüğünü anlamış ve ailesine yardım etmesi gerektiğini fark etmiş.
Sinca kendi ektiği marulları yemenin verdiği gururla yemeğini afiyetle yemiş. O günden sonra da her gün ailesine yardım etmiş. Bu sayede daha çok yiyecek yemekleri olmuş. Masal da burada bitmiş.
Uzun masal okumayı seviyorsanız Uzun masallar kategorimizi inceleyebilirsiniz.
|
https://www.kisamasaloku.com/burcu-ve-dis-agrisi-hikayesi/
|
Burcu ve Diş Ağrısı Hikayesi » Masal
| null | null | null |
Burcu ilk okula giden konuşkan, girişken bir o kadar da tatlı bir çocukmuş. Okula gitmeyi, arkadaşları ile oynamayı, parkta eğlenmeyi birde çikolata yemeği çok seviyormuş. Çikolata ve tatlı konusu annesini biraz üzüyormuş. Çünkü Burcu’nun dişleri yavaş yavaş çürümeye başlamış ve bunun nedeni de çok fazla tatlı tüketmesiymiş.
Annesi babası Burcu’ya çikolata ve tatlı yeme kısıtlaması getirmiş. Çünkü ilerleyen yaşlarda dişleri iyice çürüye bilirmiş. Burcu ise bu durumdan hiç mutlu değilmiş çünkü çikolata yemeği çok seviyormuş. Annesi ve babasından gizli çikolata yemeye devam etmiş. Yemiş yemiş yemiş ve bir süre sonra Burcu’nun dişi ağrımaya başlamış. O kadar çok ağrımış ki acıdan artık ağlıyormuş. Annesi ve babası çikolata yediğini anlamasın diye de kimseye dişinin ağrıdığını söyleyememiş. Bir kaç gün ağrıyan dişi ile idare etmeye çalışmış ama daha fazla dayanamamış ve akşam olduğunda ağlayarak annesinin yanına gitmiş. “Anneciğim, sana bir şey söylemek istiyorum. Günlerdir dişim çok ağrıyor ama size söyleyemedim” demiş. Annesi ve babası bu duruma çok üzülmüş ertesi gün hemen diş doktoruna gitmişler. Doktor muayene etmiş ve iki dişin çürüdüğünü söylemiş hemen tedaviye başlamış. Hastaneden eve geldiklerinde Burcu annesinin yanına gitmiş “Anneciğim çok özür dilerim, sizi dinlemedim ve gizli gizli çikolata yedim. Keşke sizi dinleseydim ve yemeseydim” diyerek ağlamış. Annesi kızının ne kadar üzgün olduğunu görmüş “Neden yasak olan bir şeyi yapıyorsun kızım? Biz senin iyiliğin için çikolata yemeni yasakladık ama sen gizli gizli yedin. Şimdi de acısını çekiyorsun. Bizden gizli iş çevirdiğin için sana ceza vermeyeceğim çünkü sen dişinin ağrısıyla cezanı çekmişsin. Lütfen bir daha bizden habersiz hareket etme” demiş.
Burcu annesine sarılmış ve bir daha yapmayacağına dair söz vermiş. Diş tedavisine de bir süre devam etmiş ve sonunda çürükleri gitmiş. Bir daha da çikolata ve tatlıyı annesinin izin verdiği kadar yemiş bu sayede de dişleri hiç çürümemiş.
Çocuk hikayesi okumayı seviyorsanız Çocuk Hikayeleri kategorimizi inceleyebilirsiniz.
|
https://www.kisamasaloku.com/neseli-pasta-masali/
|
Neşeli Pasta Masalı » Masal
| null | null | null |
Bir varmış bir yokmuş. Evvel zaman içinde kalbur saman içinde herkesin mutsuz olduğu bir orman varmış. Bu orman aslında o kadar güzelmiş ki ama bütün hayvanlar günlük koşuşturmanın telaşıyla ormanın güzelliğinin farkında değillermiş. Bir zaman sonra bunun farkına varan bir hayvan olmuş. O hayvanın adı Boncukmuş ve Boncuk bir at mış. Boncuk ormanın aşçısıymış. Küçük bir dükkanı varmış ve çeşit çeşit pastalar, kekler, kurabiyeler yaparmış.
Günlerden bir gün Boncuk bu durumdan çok sıkıldığını fark etmiş. Çevresinde ki bütün hayvanlar mutsuzmuş. Yolda gördüğü arkadaşlarına selam veriyormuş ama hiç biri selamını bile görmüyormuş. Boncuk düşünmüş taşınmış ve arkadaşlarının ormanın güzelliğini fark etmesini istiyormuş. Onlar bu koşuşturma yüzünden çok mutsuzlarmış, kimse gülmüyor herkes somurtuyormuş. Boncuk bir pasta yapmaya kara vermiş. Bu pastaya bütün sevgisini ve mutluluğunu koymuş. Pastanın kekini fırına vermiş ve bütün ormana enfes bir koku yayılmış. Kek pişince çıkarmış ve pastayı süslemeye başlamış. Bu sırada bu enfes kokuyu alan herkes pastahaneye doğru yürümeye başlamış. Kısa bir süre sonra pastahanenin önü hayvan doluymuş. Boncuk kapıya çıkmış “Hoş geldiniz arkadaşlar. Sizler için bir pasta yaptım ve bu pasta “Neşe Pastası”. Bunu yiyen herkes çok mutlu olacak” demiş. Bunu duyan hayvanlar çok heyecanlanmış.
Herkes elinde ki tabağı bir lokmada yemiş ve birden gülmeye, ormanın güzelliğini görmeye başlamışlar. Bu güne kadar bu güzellikleri görmedikleri için kendilerine çok kızmışlar. Boncuk ise bu durumdan çok memnunmuş. Sayesinde bütün arkadaşlarının yüzü gülüyor ve hepsi birbiri ile sohbet ediyormuş. Boncuk ara sıra bu pastadan yapmış ve arkadaşlarını mutlu etmeyi başarmış. Masal da burada bitmiş.
Birbirinden güzel çocuk masalları için sitemizi takip etmeyi unutmayın.
|
https://www.kisamasaloku.com/mutlu-kirpinin-masali/
|
Mutlu Kirpinin Masalı » Masal
| null | null | null |
Bir varmış bir yokmuş, evvel zaman içinde kalbur saman içinde ormanın birinde yaşayan küçük bir kirpi varmış. Bu kirpinin adı Dikenli imiş. Dikenli ormanın en sonunda, bütün hayvanlardan uzak bir şekilde yaşıyormuş. Kimseye yaklaşmıyor, pek fazla da konuşmuyormuş. Ama bunların hepsinin bir nedeni varmış.
Günlerden bir gün Dikenli sabahın erken saatlerinde kalkmış ve yürüyüşe çıkmış. Günün en çok sabah saatlerini seviyormuş çünkü o saatlerde bütün hayvanlar uyuyor o da rahatça dolaşıyormuş. Evinden çıkan Dikenli yürümeye başlamış ama gelin görün ki o sabah ondan önce kalkan bir aile varmış. O aile de sincap ailesiymiş. Dikenli bir ağacın arkasından sincap ailesini izlemeye başlamış. Anne sincap kahvaltıyı hazırlamış ve yavrusu oturup yemeğe başlamış. Daha sonra anne sincap yavrusunun başını okşamış ve yanına oturmuş. Bu durum Dikenli’yi çok üzmüş. Aslında bu üzülecek bir konu değilmiş ama Dikenli’nin hayatı boyunda daha hiç kafası okşanmamış. İşte bu yüzden dikenli çok üzgünmüş. Ağacın arkasında ağlamaya başlamış. Anne sincap bir ağlama sesi duymuş ve etrafına bakınmış. O sırada Dikenli’yi ağlarken görmüş ve yanına gitmiş “Neden ağlıyorsun?” diye sormuş. Dikenli “Ağlıyorum çünkü seni yavrunu severken gördüm daha önce annem bile benim başımı okşamadı. Çünkü her yerim dikenle dolu ve herkesin eline batıyor” demiş. Anne sincap Dikenli için çok üzülmüş. “Biraz düşünmem gerek” demiş ve düşünmüş taşınmış sonunda aklına bir fikir gelmiş. Hemen eve gitmiş ve evden bir yastık almış içinde ki bütün süngeri çıkarmış ve parçalamış. Kirpiye dönerek “Hadi bunların üzerinde yuvarlan” demiş. Dikenli hemen anne sincabın dediğini yapmış ve süngerlerin üzerinde yuvarlanmış. Yuvarlanması bitince Diken’linin dikenleri tamamen süngerle kaplanmış. Anne sincap da Dikenli’nin yanına gitmiş ve onu sevmeye başlamış.
Bu sayede ellerine de diken batmamış. Dikenli de bu durumdan çok memnun kalmış. Artık oda kendini sevdirmek istediğinde süngerleri dikenlerine taka bilecekmiş. Hemen annesinin yanına gitmiş ve süngerleri göstermiş böylelikle anne kirpi yavrusunu rahatça sevebilmiş masalda burada bitmiş.
|
https://www.kisamasaloku.com/melek-ve-sokakta-yasayan-dostlarimizin-hikayesi/
|
Melek ve Sokakta Yaşayan Dostlarımızın Hikayesi » Masal
| null | null | null |
Melek okuldan eve geldiğinde çok mutsuz görünüyordu, annesi dayanamadı sordu “Melek’ciğim bir şey mi oldu neden mutsuz ve üzgünsün?” “Anneciğim bugün öğretmenimiz bize sokakta yaşayan hayvanların karşılaştıkları zorlukları anlattı çok üzüldüm.” Annesi “Neden üzülüyorsun ki sen her akşam onlara sofradan kalan yemekleri veriyorsun, su kaplarını hiç boş bırakmıyorsun” demiş. “Evet ama öğretmenimiz bunu herkesin yapmadığını, üstelik sokak hayvanlarının her şeyi yiyemeyeceklerini, bilinçsiz verilen sofra atıklarının bazen onların ciddi hastalanmalarına sebep olduğunu söyledi” diye konuşmasına devam etmiş. Anne “Bütün bunları bende bilmiyordum, sofradan kalan her şeyi veriyorum.” “İşte bu yüzden bir çok hayvan sağır, kör yada hasta oluyor” Annesi merakla sormuş “Peki ne yapmalıyız?” Melek “Öğretmenimiz bize ödev olarak bu konuyu verdi. Başlık ise sokakta yaşayan dostlarımız” “Peki benden yardım istersen sana yardımcı olmaya çalışırım” dedi annesi.
Melek düşündü ve bir fikir geldi aklına ancak tek başına konuyu çözmesi çok zor olduğu için arkadaşlarından ve annesinden yardım istedi. Önce bir toplantı yaptılar. Melek el ilanları bastırıp her yere bunları asmayı ve herkesi bilgilendirmek ve duyarlı olmalarını sağlamak istediğini söyledi. Bir arkadaşı “Benim babam veteriner ondan yardım isteyebilirim” dedi. Annesi “Bende köşedeki matbaa ile görüşürüm” dedi. Bir sonraki gün Melek annesi ve arkadaşları matbaanın önünde buluştular. Sokakta yaşayan dostlarımız başlıklı bir el ilanı bastırdılar. Matbaacı “Benimde çorbada tuzum olsun” dedi ve hiç para almadı. El ilanlarını bütün duraklara, ağaçlara, evlerin kapılarına ve yoldan geçenlere dağıttılar. Akşam olup evlerine gittiklerinde çok yorgun ama bir o kadar da mutluydular. Ertesi günü ödev olarak öğretmenine bir el ilanı verdi. Öğretmeni ilanı okuyunca “Seni tebrik ediyorum çok başarılı bir çalışma olmuş” dedi ve el ilanını sınıftaki arkadaşlarına okumasını istedi. Melek başladı okumaya “Sevgili hayvan severler sokakta yaşayan dostlarımız bizim sayemizde karınlarını doyuruyor ve hayatta kalabiliyorlar. Ancak bilmeden yaptığımız bazı yanlışlar hakkında sizi bilgilendirmek istedik. Bazı gıdaların onlara çok zararı var. Örneğin; soğan, sarımsak, süt, şeker, çiğ yumurta bunların başında geliyor. Ayrıca verdiğiniz yemeklerin çok sıcak olmaması gerekiyor. Birde veterinerden alacağınız bir damla ile sularını daha sağlıklı bir hale getirebilirsiniz. Kışın üşümemeleri için karton kutulara giymediğiniz eski kıyafetlerinizi koyarak üşümelerini önleyebilirsiniz. Hayvan dostlarımızı sahiplenmek isterseniz para verip satın almak yerine sokaktan almak en doğrusu. Böylece bir canlı üzerinden ticaret yapmamış olursunuz. Ayrıca yaralı yada hasta bir sokak hayvani icin Alo 153′ ü arayabilirsiniz, sokaktaki dostlarımız ve biz size teşekkür ederiz”
Melek yazısını okuyup sırasına geri dönmüş. Bu metin öğretmeni ve arkadaşları için büyük farkındalık yaratmış, o günden sonra herkes sokak hayvanları için daha dikkatli olmaya başlamış.
|
https://www.kisamasaloku.com/ari-maya-ve-cocuklar-masali/
|
Arı Maya ve Çocuklar Masalı » Masal
| null | null | null |
Arı Maya çocukları çok seviyor, onları sürekli uzaktan seyrediyor, oynadıkları oyunları merak ediyor, hatta onlar ile oyun oynamak istiyormuş. Ancak nedense çocuklar onu görünce kaçacak delik arıyor, çığlıklar atarak sağa sola kaçışıyorlarmış. O ise bu olanlara bir anlam veremiyor ve çok üzülüyormuş.
Diğer arı arkadaşları ile bu durumu paylaşmış ama onlarda da durum aynıymış. Bunun üzerine Maya, kraliçe arının huzuruna çıkmaya karar vermiş. Kraliçe arı Mayayı dinledikten sonra başlamış anlatmaya “Bende ne zaman dan beri, bana gelip bu soruyu soracaksın diye bekliyordum. Biz aslında hiç kimseye zarar vermeyen, hatta bütün gün onların yiyebilmesi ve sağlıklı büyümesi için çalışın bal arılarıyız. Fakat insanlar bunu bilse de küçük çocuklara yeterince anlatamıyorlar, dolayısıyla onlarda sadece bizim iğnemiz olduğunu ve onları soka bileceğimizi düşünüyorlar. Oysa biz bu iğnemizi tehlike anında kendimizi korumak için kullanıyoruz” demiş. Arı Maya “Peki ama ben onlara bunu nasıl anlata bilirim ki? Ben çocukları çok seviyor, onlarla oyun oynamak istiyorum” demiş. Kraliçe arı “Sen bu işi bana bırak, ben halledeceğim” dedikten sonra düşünmüş taşınmış ve asker arıları huzuruna çağırmış “Size görev veriyorum, bütün bal kavanozlarının üzerine bal arılarının zararsız olduğunu ve amaçlarının bol bol bal yapıp herkesin bu ballardan yemesini sağlamak olduğunu yazın” demiş. Asker arılar verilen görevi yerine getirmiş bal kavanozlarının üzerine arıların faydalarını yazmış.
Burada da masal bitmemiş, çünkü bende bütün çocuklardan arılar hakkında çekilmiş en az bir belgesel seyretmelerini rica ediyorum, çünkü bence ancak o zaman bu masal mutlu son ile biter ve arı Maya hayal ettiği gibi çocuklar ile oyun oynayabilir.
|
https://www.kisamasaloku.com/ablasini-cok-seven-aslan-masali/
|
Ablasını Çok Seven Aslan Masalı » Masal
| null | null | null |
Bir varmış bir yokmuş, evvel zaman içinde kalbur saman içinde Minik adında küçük bir aslan varmış. Minik ailesinin en küçük üyesiymiş. Kendisinden 4 yaş büyük bir ablası varmış ve ablasını çok seviyormuş. Her günü birlikte geçirirlermiş. Ablası Minik’e kitap okur, onun için oyunlar hazırlarmış.
Günlerden bir gün Minik’in ablasının doğum günü varmış ve ona uzun zamandır istediği kolyeyi almaya karar vermiş. Bu kolye ormanda ki değerli taşlardan yapılmış ve abla aslan uzun zamandır o kolyeyi çok istiyormuş. Minik de bu kolyeyi ablasına almaya karar vermiş. Kendisi için değerli olan bütün eşyaları almış ve kolyeyi satan zebranın dükkanına gitmiş. Vitrin de gördüğü kolyeyi almak istediğini istediğini söylemiş. Zebra kolyeyi uzatmış “Al bakalım Minik” demiş. Minik de cebinden bir harçlıklarını biriktirdiği parayı, oyun oynadığı ve en çok sevdiği taşları, yemeye kıyamadığı çikolataları çıkarmış. Zebra “Bu kolyeyi kime alıyorsun?” diye sormuş. Minik “Ablama alıyorum, aylardır bu kolyeyi istiyor ve para biriktiriyor ama bir türlü parasını denkleştiremedi. Bende benim için değerli olan her şeyi getirdim” demiş. Zebra, Minik’in ablası için bu kadar ince düşünmesine çok sevinmiş. Onun için değerli olan her şeyi ablasını mutlu etmek için vermesi onun çok iyi bir kalbinin olduğunun yansımasıymış. Bunun üzerine Zebra “Aslında bu kolye satılık değil, kardeşini en çok seven aslana vermek için ayrıldı. Bu güne kadar kimse bunu almaya gelmedi ve ilk gelen sen oldun. Al bakalım bu artık senin” demiş.
Minik, Zebranın dediklerine çok sevinmiş. Hemen kolyeyi almış ve doğum gününde ablasına vermiş. Abla aslan, kardeşinin hediyesine çok sevinmiş ve çok teşekkür etmiş. İki kardeş mutlu bir şekilde yaşamlarına devam etmişler. Masal da burada bitmiş.
|
https://www.kisamasaloku.com/yardim-etmeyi-seven-fil-masali/
|
Yardım Etmeyi Seven Fil Masalı » Masal
| null | null | null |
Bir varmış bir yokmuş, evvel zaman içinde kalbur saman içinde herkese yardım etmeyi çok seven bir fil varmış. Bu filin adı Melek miş. Melek, ablasına, abisine, annesine ve babasına sürekli yardım etmek istiyormuş. Bazen boyundan büyük işlere karışsa da elinden geldiği kadar herkese yardımcı olurmuş.
Günlerden bir gün fil ailesi sabah kahvaltılarını yapmışlar ve herkes o gün yapacağı görevleri yapmak için hazırlanmaya çıkmışlar. Anne fil o gün reçel yapacakmış ve Melek annesinin yanına gidip “Anneciğim, çilekleri kesmen için sana yardım edebilir miyim?” diye sormuş. Annesi “Kızım hızlıca reçeli yapmam lazım şuan için yardıma ihtiyacım yok, teşekkür ederim” demiş Melek üzülerek annesinin yanından çıkmış ve abisinin yanına gitmiş. “Abiciğim çimleri biçerken sana yardım edebilir miyim?” diye sormuş. Abisi “Üzgünüm Melek bu sana göre bir iş değil, ayaklarına zarar gelebilir” demiş. Bunun üzerine Melek ablasının yanına gitmiş “Ablacığım evi süpürürken sana yardım edebilir miyim?” demiş. Ablası ise Melek’e “Olmaz ablacım, hemen işimi bitirmem gerek” demiş. Bunun üzerine Melek çok üzülmüş evin önünde merdivenlere oturmuş ve üzgün üzgün durmuş. Babası ise alışveriş yapmak için evden çıkarken Melek’i görmüş. “Neden üzgünsün kızım?” diye sormuş. “Kimse yardım etmeme izin vermedi. O yüzden çok üzgünüm” demiş. Babası da “Aslında benim yardıma çok ihtiyacım var. Alışverişe gideceğim ama alacağım şeyleri nasıl taşıyacağımı bilmiyorum. Bana yardım eder misin?” demiş. Melek çok sevinmiş ve babası ile alışverişe gitmiş. Baba kız ev için gerekli olan her şeyi almış ve eve gelmişler.
Akşam olup masaya oturduklarında “Bugün bunları eve getirmem çok zordu ama Melek bana yardım etti ve beraber taşıdık. Ona bu yüzden teşekkür etmemiz gerekir” demiş. Bunun üzerine aile üyeleri tek tek Melek’e teşekkür etmiş. Melek çok mutlu olmuş. Kendisinin de büyüdüğünü anlamış ve mutlu bir şekilde akşam uykuya dalmış. Masal da burada bitmiş.
|
https://www.kisamasaloku.com/iki-tavsan-masali/
|
İki Tavşan Masalı » Masal
| null | null | null |
Bir varmış bir yokmuş, evvel zaman içinde kalbur saman içinde ormanda yaşayan bir tavşan varmış. Bu tavşanın adı Pıtır mış. Pıtır, ormanda gezerek, çalılıklarda dolaşarak günlerini geçirirmiş. Ormanda yere düşen meyveleri yer, karnını doyurur daha sonra da tüm gün keyif yaparmış.
Günlerden bir gün ormanın içinde dolaşmaya başlamış, yürümüş, yürümüş ormandan çıktığını fark etmemiş. Geldiği yer bir sokak arasıymış. Her yerde evler, evlerin önlerinde de küçük bahçeler varmış. Pıtır tek tek evlerin bahçelerine bakmış. Bazılarında çocuklar oyun oynuyor bazılarında ise hayvanlar yatıyormuş. Evlerin sonuna geldiğinde yemyeşil çimlerin olduğu bir bahçe görmüş. İçerisinde de kocaman bir kulübe varmış. Bu kulübe onun ormanda ki evine çok benziyormuş. Biraz daha dikkatli baktığında kulübede yatanı bir tavşan olduğunu görmüş, derin bir iç çekmiş “Ne kadar da mutlu bir tavşan, istediği zaman yemek yer istediği zaman yatar ayrıca ona bakanda biri var” diye düşünmüş. Pıtır oradan uzaklaşmış ve evine geri dönmüş. Aslında Pıtır bir bakıma haklıymış belki de o oradaki tavşan kadar şanslı değilmiş.
Pıtır günlerini eskisi gibi ormanda yemek yiyerek, ormanda gezerek geçirirken bir gün evin bahçesinde gördüğü tavşanla karşılaşmış. Hemen yanına gitmiş “Merhaba ben Pıtır” demiş. Tavşanda “Merhaba ben de Minik” demiş. Pıtır ile Minik orada hemen arkadaş olmuşlar ve sohbet etmeye başlamışlar. “Ben seni bahçende ki kulübende görmüştüm ve sana çok özenmiştim” demiş Pıtır. Minik ise “Aslında hiç özenmeye gerek yok. Sandığın kadar mutlu bir hayatım yok. Sahibim yemek verdiği kadar yerim, ayrıca küçük bir kulübenin içindeyim ve boynumda tasma ile dolaşırım. Yani anlayacağın keşke bende senin gibi özgür olabilsem diye düşünüyorum” demiş. Pıtır o anda kendisinin ne kadar şanslı olduğunu hissetmiş. Kimsenin ne yaşadığını bilmeden hayatına özenmemek gerektiğini anlamış. Masal da burada bitmiş.
|
https://www.kisamasaloku.com/arkadaslik-madalyasi-masali/
|
Arkadaşlık Madalyası Masalı » Masal
| null | null | null |
Bir varmış bir yokmuş, evvel zaman içinde kalbur saman içinde ilkbaharın sıcaklığı ile mutlu olan, günlerini hep ormanda oyunlar oynayarak geçiren hayvanların yaşadığı bir orman varmış. Bu ormanda hiç kavga olmaz hepsi çok iyi anlaşırmış. En iyi arkadaşlar da tavşan Ruki ve Sincap Toki miş.
Günlerden bir gün hayvanlar toplanmış ve oyunlar oynamaya başlamışlar. Ama her gün aynı oyunları oynadıkları için çok sıkılmışlar. Kendilerini eğlendirecek başka aktiveteler bulmak için düşünmeye başlamışlar. Tavşan Ruki’nin aklına bir fikir gelmiş “Koşu yarışı”. Hemen fikrini arkadaşlarına anlatmış ve hepsi çok sevmiş, tilki, zebra, Ruki, Toki ve daha bir çok hayvan koşu turnuvası için çalışmaya başlamışlar. Toki “Ah Ruki fikrin çok güzel ama sen bu ormanın en hızlı hayvanlarındansın hepimizi zaten yeneceksin” demiş. Ruki “Olur mu öyle şey bu şans işi, sen çalışmaya devam et arkadaşım senin de hızlı koştuğunu hepimiz biliyoruz” demiş. İki arkadaş bu konuşmanın üzerine gülüşmüşler ve çalışmaya devam etmişler. Ertesi gün, yarışmaya katılacak olan hayvanlar yerlerini almış tilki, Ruki, Toki, zebra ve ceylan sıraya girip düdüğün çalmasını bekliyorlarmış. O sıra da diğer hayvanlarda etrafta onlara destek olmak için sıralanmışlar. Düdük çalmış ve beşi birden koşmaya başlamışlar. Hepsi o kadar hızlıymış ki kimin birinci olacağı belli değilmiş. Ruki bir atak yapmış ve hepsinin önüne geçmiş ama bir anda en yakın arkadaşı Toki’nin ayağını takılmış ve yuvarlanmaya başlamış. Ruki bir anda arkadaşını yerde görünce yarışı bırakmış ve hemen yanına gitmiş. Toki’yi yerden kaldırmış fakat Toki koşuya devam edemeyeceği için yarışı bırakmış. Ruki arkadaşının o halini görünce o da yarışı bırakmış ve arkadaşına destek olmuş.
O sırada yarışı kazanan tilki olmuş. Herkes tilkiyi alkışlamış ve sıra ödül zamanına gelmiş. Tilki birinci olduğu için ona birincilik madalyası vermişler. Ama ödül sadece tilkiye değil Ruki’ye de verilmiş, ona da en iyi arkadaş madalyası verilmiş ve neşe içinde herkes oyunlarına devam etmiş.
|
https://www.kisamasaloku.com/sakaci-poninin-masali/
|
Şakacı Poni’nin Masalı » Masal
| null | null | null |
Bir varmış bir yokmuş. Evvel zaman içinde kalbur saman içinde ormanın birinde yaşayan tavşan varmış. Bu tavşanın adı Poni miş. Poni neşe dolu bir tavşanmış. Ormanda ki hayvanlar tarafından da oldukça sevilirmiş. Fakat diğer hayvanları kızdıran bir huyu varmış. Poni’nin “Şakacı” olması. Poni herkese olur olmaz yerde şaka yapıyor, hayvanları korkutuyormuş.
Günlerden bir gün Poni yine şaka çantasını almış ve ormana yürüyüşe gitmiş. Yolda gördüğü herkese şakalar yapmış. Bazı şakaları güldürse de bazı şakaları hiç güldürmemiş ve hayvanları kızdırmış. En son yavru hayvanlara şaka yapmış ve yavrular bu şakadan çok korkmuş, hemen evlerine kaçmışlar. Yavrular Poni’nin yaptığı şakaları ailelerine anlatmış bunun üzerine anneleri ve babaları çok kızmış. Birbirlerine haber vermişler ve toplanmışlar. Onlarda Poni’ye bir şaka yapmaya karar vermişler ve plan yapmışlar. Böylelikle Poni kötü şaka yapmanın ne demek olduğunu anlayacakmış. Aileler ertesi gün ormanda toplanmışlar, Poni de o sırada oradan geçiyormuş ve planlarını uygulamaya başlamışlar. Görevlendirdikleri zebra koşarak yanlarına gelmiş “Poni koş koş evin yanıyor” demiş. Poni ve diğer hayvanlar koşarak Poni’nin evine gitmeye başlamışlar ama yolda yaptıkları barikatlar yüzünden eve bir türlü gidememişler. Hepsi barikatları tek tek ortadan kaldırmışlar. Zebra “Bu kadar oyanlandığımız için evin tamamen yanmış olabilir” demiş. Poni iyice panik yapmış.
Bir saatin sonunda eve varmışlar ve Poni evin yanmadığını görmüş. O kadar korkmuş ki korkudan ağlamaya başlamış. Zebraya dönüp “Hani ev yanıyordu?” diye sormuş. Zebra “Bizde sana şaka yapmak istedik” demiş. Poni “Böyle şaka mı olur, yüreğime indirdiniz” demiş. Diğer hayvanlar Poni’ye “Sen bize hep böyle şakalar yapıyorsun, şimdi biz sana yaptık. Hoşuna gitmedi dimi?” diye sormuşlar. Poni o an yaptığı şakaların arkadaşlarını ne kadar üzdüğünü anlamış. Bir daha da kimseye kötü şakalar yapmamaya karar vermiş. Masal da burada bitmiş.
|
https://www.kisamasaloku.com/aslan-ve-geyigin-masali/
|
Aslan ve Geyiğin Masalı » Masal
| null | null | null |
Bir varmış bir yokmuş, evvel zaman içinde kalbur saman içinde, develer tellal pireler berber iken, ben annemin beşiğini tıngır mıngır sallar iken ormanın birinde yaşayan bir geyik varmış. Bu geyiğin upuzun boynuzları, sürmeli gibi gözleri varmış adı da Ren miş. Ren de diğer hayvanlar gibi ormanın kralı aslandan çok korkuyormuş. Onunla karşılaşmamak için temkinli yürüyor genellikle yalnız gezmiyormuş.
Günlerden bir gün Ren evinden dışarı çıkmak istemiş, en yakın arkadaşı ceylana haber vermiş ama ceylanın işi varmış o yüzden arkadaşı ile dışarı çıkmamış. Geyik cesaretini toplamış ve tek başına dışarı çıkmış. Yürümüş, ağaçlarda ki meyvelerden yemiş, nehrin kenarında su içmiş en sonunda yorulmuş ve bir ağacın altında dinlenmeye başlamış. O sırada çalıların arasından bir çıtırtı duymuş, “Kim var orada?” diye seslenmiş ama bir cevap alamamış. Ayağa kalkmış tam kaçacakken aslan çalıların arasından çıkmış “Benim” demiş. Ren korkudan titremeye başlamış. “Korkma, sana zarar vermeyeceğim” demiş. Ren “Nasıl korkmam, sen çok güçlü ve çeviksin beni bir hamlede yakalayabilirsin” demiş. Aslan Ren’in bu kadar korkmasına üzülmüş. Çünkü o kendi ormanında yaşayan hiç bir hayvana daha önce zarar vermemiş. “Ben kimseye zarar vermedim ki benden bu kadar korkmanın nedeni ney?” diye sormuş. “Ben sana göre daha zayıfım hem sen bu ormanın kralısın. İstediğin herkese zarar verebilirsin” demiş. Aslan “Bak Ren, sana zarar veren olursa sen zarar verirsin. Her şey den önce konuşarak anlaşmalısın. Kavga etmek, saldırmak doğru bir davranış değil. Bende bu ormanın kralı olduğuma göre bunu her hayvana anlatmalıyım. Aynı ormanda yaşayan hiç bir hayvan birbirine zarar vermez. Eğer bir hayvan başka bir hayvana zarar verirse onu benim cezalandırmam lazım” demiş. Ren, aslanın bu kadar düşünceli olduğunu bilmiyormuş. O aslanların tehlikeli olduğunu duyduğu için, bilmeden görmeden ön yargı ile yaklaşmış bu yüzden düşüncesi için çok pişman olmuş. “Özür dilerim, seni tanımadan ön yargı ile yaklaştım.” demiş. Aslan gülümsemiş “Artık tanıyorsun ve arkadaşlarına bunu anlatabilirsin” demiş.
Ren aslan ile vedalaşıp evine gitmiş yolda gördüğü her hayvana yaşadığını anlatmış. Bütün hayvanlar çok şaşırmış. O günden sonra kimse aslandan korkmamış ve onunla da arkadaş olmuş. Böylelikle ön yargının ne kadar yanlış olduğu bütün orman anlamış. Masal da burada bitmiş.
|
https://www.kisamasaloku.com/uc-ordegin-masali/
|
Üç Ördeğin Masalı » Masal
| null | null | null |
Bir varmış bir yokmuş. Evvel zaman içinde kalbur saman içinde nehrin kenarında yaşayan iki ördek varmış. İsimleri, Vakvak ve Şakşak mış. Vakvak ve Şakşak çok yakın iki arkadaşmış ve günün neredeyse tamamını birlikte geçirirlermiş. Beraber yemek yer, beraber yüzer, oyunlar oynarlarmış.
Günlerden bir gün Vakvak ve Şakşak’ın yaşadığı nehrin kenarına bir ördek daha gelmiş. Vakvak koşarak yeni gelen ördekle tanışmış. “Merhaba ben Vakvak. Nerelerden geldin?” demiş. Yeni ördek ilk gün arkadaş edindiği için çok mutlu olmuş “Merhaba ben Paytak. Çok uzak yollardan geldim ve seninle tanıştığım için çok mutluyum” demiş. Vakvak ve Paytak sohbet ederken, Şakşak onları uzaktan izlemeye başlamış. Vakvak’ı yeni gelen ördekten çok kıskanmış. Çünkü sadece kendisi ile arkadaşlık yapmasını istiyormuş, ama bu pek mümkün değilmiş. Vakvak bütün hayvanları çok seven herkesle arkadaş olmak isteyen bir ördekmiş. Vakvak yeni gelen ördekle sohbetini bitirince Şakşak’ın yanına geri dönmüş. Dönmüş dönmesine ama Şakşak, Vakvak ile hiç konuşmamış hatta ona sırtını dönmüş. Vakvak konuşmaya çalışsa da Şakşak hiç cevap vermemiş, en sonunda Vakvak sinirlenmiş ve oda gidip yeni gelen ördekle konuşmaya devam etmiş. Şakşak arkadaşını iyice kıskanmış bu yüzden onunla uzunca bir süre konuşmamış. Fakat bu durumda yalnız kalan kendisi olmuş. Vakvak ve Paytak günlerce sohbetler etmiş, birlikte yüzmüş, yemekler yemiş ve Şakşak onlara hep uzaktan bakmış.
Arkadaşını böyle yalnız ve üzgün gören Vakvak dayanamamış “Şakşak neden böyle yapıyorsun? Bence hep beraber eğlenebilir, vakit geçirebiliriz. Sen benim dostumsun ama senden başka ördeklerle de arkadaş olabilir onlarla vakit geçirebilirim. Aynı şekilde senin de arkadaşların olabilir. Yalnız kalman beni çok üzüyor” demiş. Şakşak, arkadaşının sözlerini duyunca hata yaptığını anlamış. Sadece bir ördek ile arkadaşlık yapmasına gerek olmadığını, dostunun bir ama arkadaşının çokça olabildiğini fark edince hemen Vakvak ve Paytak’ın yanına gitmiş. Paytak da Şakşak’ın gelmesiyle iki arkadaş edindiği için çok mutluymuş. O günden sonra Üç ördek birlikte vakit geçirmeye başlamışlar. Şakşak zamanla üç ördek arkadaş olmanın keyfini çıkarmış ve bir daha hiç bir arkadaşını kıskanmamış. Masal da burada bitmiş.
|
https://www.kisamasaloku.com/sinsin-ve-rafinin-masali/
|
Sinsin ve Rafi’nin Masalı » Masal
| null | null | null |
Bir varmış bir yokmuş. Evvel zaman içinde kalbur saman içinde ormanın birinde küçük, sevimli bir kulübede yaşayan sincap ailesi varmış. Bu ailenin yavru bir sincapları varmış, adı da Sinsin miş. Sinsin, ormanın en akıllı sincaplarından biriymiş. Annesini ve babasını hiç üzemez, eve hiç geç kalmaz ve hiç yaramazlık yapmazmış. Sinsin bu kadar uslu bir yavruyken, ormanın en yaramaz yavrusu fare Rafi onun en yakın arkadaşıymış.
Günlerden bir gün Sinsin ve Rafi çimlerin üzerinde oynuyormuş. Yaramaz Rafi’nin aklına bir fikir gelmiş “Nehirde Yüzmek”. Rafi, Sinsin’e nehirde yüzmek için ısrar etmiş ama Rafi bunun tehlikeli olduğunu ve asla yapmamaları gerektiğini söylemiş. Yaramaz Rafi arkadaşını dinlememiş ve nehre doğru koşmaya başlamış. Sinsin onu yalnız bırakmamak için arkasından gitmiş Rafi tam suya atlayacak iken “Dur Rafi, bu çok tehlikeli” demiş. Rafi “Bir şey olmaz” deyip hoop suya atlamış. Sinsin arkadaşını izlemeye başlamış bir kaç dakika sonra Rafi ortalıktan kaybolmuş. Sinsin arkadaşı için paniklemeye başlamış ve onu aramak için nehrin kenarında koşmuş koşmuş. Biraz ileri de Rafi’nin çırpındığını görmüş. Düşünmeden atlamış ve arkadaşına doğru yüzmüş, kolundan tuttuğu gibi kıyıya yüzmüşler ve Sinsin ile Rafi rahat bir nefes almış. Sinsin “Ben bunun tehlikeli olduğunu söylemiştim Rafi” demiş. Rafi “Haklısın, keşke seni dinleseydim özür dilerim” demiş.
Sinsin bunun önemli olmadığını, ama çok dikkatli olması gerektiğini söylemiş. Rafi arkadaşına tekrar teşekkür etmiş ve iki arkadaş evlerinin olduğu yere geri dönmüş. Rafi eve girmeden “Beni herkes çok yaramaz, seni herkes çok uslu olarak biliyor. Bu kadar yaramaz olmama rağmen nasıl benimle arkadaşlık yapıyorsun?” diye sormuş. Sinsin “Senin yaramaz olman arkadaş olmamıza engel değil ki. Bence ikimiz arkadaşlığımızı dengeliyoruz. İyi ki arkadaşımsın Rafi” demiş. Rafi arkadaşının sözleri üzerine çok mutlu olmuş, yaramaz olsa da onu çok seven bir arkadaşı olduğu için çok mutluymuş. Masal da burada bitmiş.
|
https://www.kisamasaloku.com/tavsan-kardeslerin-masali/
|
Tavşan Kardeşlerin Masalı » Masal
| null | null | null |
Bir varmış bir yokmuş. Evvel zaman içinde kalbur saman içinde ormanın birinde yaşayan taşan ailesi varmış. Bu tavşan ailesinin iki tane yavru tavşanları varmış. İsimleri de Tina ve Rina mış. Tina ve Rina hiç iyi anlaşamıyor sürekli tartışıyor hatta birbirlerine küsüyorlarmış. Annesi yavrularının bu durumuna sürekli müdahale ediyor ama bir türlü çözüm bulamıyormuş. En sonun da aklına bir fikir gelmiş yavruları bir süre ayrı tutma..
Günlerden bir gün yavru tavşanlar oyuncaklar yüzünden tartışmaya başlamış. İkisi de oyuncakların kendisinin olduğunu söylüyor en sonunda çığlık çığlığa ağlıyorlarmış. Bu tartışmanın üzerine anne tavşan iki yavrusunu da yanına çağırmış “Çocuklar ben artık sürekli kavga etmenizden çok yoruldum. Tina sen anneannene Rina sende babaannene gidiyorsun” demiş. Rina ve Tina annelerine “Hayır” diyememişler ve ikisi de evden çıkıp nenelerine gitmişler. Rina ve Tina ilk iki gün tek başlarına oldukları için çok mutlularmış. Oyuncakları ile kendileri oynamışlar, kavga edecek neden bulamamışlar. Ama bir kaç gün sonra sıkılmaya birbirlerini özlemeye başlamışlar. İkisi de oyuncaklara ellememeye, küs bir şekilde oturmaya başlamışlar. Bunun üzerine Anneanne ve Babaanne tavşan hemen anne tavşanı aramış ve Rina ile Tina’nın mutsuz olduklarını anlatmışlar.
Anne tavşanda çocuklarının akıllandıklarını düşünmüş ve gidip kardeşleri almış. İki kardeş evde birbirlerini gördüklerinde çok sevinip kucaklaşmışlar. İkisi de birbirleri olmadan çok sıkıldıklarını anlamışlar. O günden sonra bir daha hiç kavga etmemiş, mutlu mesut yaşayamışlar. Masal da burada bitmiş.
|
https://www.kisamasaloku.com/kus-ailelerinin-masali/
|
Kuş Ailelerinin Masalı » Masal
| null | null | null |
Bir varmış bir yokmuş. Evvel zaman içinde kalbur saman içinde yemyeşil ağaçların olduğu bir orman varmış. Bu ormanda da üç kuş ailesi varmış. Kuş ailelerinin göç etme zamanı yaklaşmaya ve yavaş yavaş hazırlık yapmaya başlamışlar.
Günler gelmiş ve geçmiş. Artık ormandan ayrılıp daha sıcak bir ormana göç etme zamanı gelmiş. Üç ailede hazırlanmış ve uzunca bir yol boyunca uçmaya başlamışlar. Uçmuşlar, uçmuşlar ve günler sonra sıcak günlere yemyeşil ormanlara geri dönmüşler. Üç aile de kendilerine güzel bir ağaç bulmuş ve yuvalarını yapmaya başlamışlar. İlk olarak birinci kuş ailesi yuvasını yapmış ama bu yuvaya sadece saman koymuşlar. Yuva hiç sağlam olmamış. Bunu gören diğer kuş aileleri birinci aileyi uyarmış ama birinci aile hiç dinlememiş. Onlar yuvalarına yerleşmişler o sırada ikinci aile yuvasını yapmaya başlamış. O kuşlarda yuvalarını saman ve dallardan yapmaya başlamış. Bu sefer üçüncü kuş ailesi o yuvanın sağlam olmadığını, her ihtimale karşı yuvalarını sağlam yapmaları gerektiğini söylemiş. Ama kuşlar o aileyi dinlememiş. Çok fazla uğraşmak istemiyoruz, alt tarafı bir yuva demişler. Üçüncü kuş ailesi onların bu davranışına üzülmüş. Çünkü ne kadar sağlam iş yaparlarsa o kadar kalıcı olacağını biliyormuş. Üçüncü kuş ailesi ile yuvasının etrafını dallarla çevirmiş. Sağdan soldan bulduğu iplerle hep beraber dalları birbirlerine sabitlemiş. İçine de küçük taşlar dökmüşler ve yuvanın her darbeye karşı dayanıklı olmasını sağlamışlar. En son olarak da taşların üzerine samanları koyup kendilerine yumuşak yataklar yapmışlar. Bu yuvanın yapımı bir kaç gün sürmüş ve iki kuş ailesi onlarla dalga geçmiş. Ama üçüncü kuş ailesi onlara hiç kulak asmamış ve sonunda işlerini bitirmişler.
Kuş aileleri yaşadıkları dallardan birbirleri ile sohbet ederken birden rüzgar çıkmış. Başta şiddetli olmayan rüzgar bir süre sonra şiddetini arttırmış ve kuşlar yuvalarına saklanmış. Ama gelin görün ki birinci ailenin yuvası çoktan dağılmış ortada bir saman bile kalmamış. İkinci ailenin yuvası da dayanmaya çalışıyormuş ama bir süre sonra o da ağaçtan aşağı düşmüş ve yere düştüğünde param parça olmuş. Bir tek üçüncü kuş ailesinin yuvası sapa sağlam duruyormuş. Üçüncü kuş ailesi de bütün kuşları çağırmış ve hepsi sağlam yuvanın içinde rüzgarın bitmesini beklemiş. Rüzgar bitmiş ve iki kuş ailesi de üçüncü kuş ailesinden özür dilemiş. Onların çok haklı olduğunu anlamışlar ve hemen kendi yuvalarını da o kadar sağlam yapmışlar. Bir daha da gelişi güzel iş yapmamışlar.
|
https://www.kisamasaloku.com/merakli-atin-masali/
|
Meraklı Atın Masalı » Masal
| null | null | null |
Bir varmış bir yokmuş. Evvel zaman içinde kalbur saman içinde ormanın birinde yaşayan bir at varmış. Bu atın adı Meraklı mış. Meraklı’nın ismini çok meraklı olduğu için arkadaşları koymuş. Arkadaşları ve ailesi bu kadar meraklı olmamasını bir gün başına bir iş gelebileceğini söylemiş ama Meraklı hiç dinlememiş.
Günlerden bir gün Meraklı dışarı çıkmış ve ormanda dolaşmaya başlamış. Önce dallardan meyveleri yemiş daha sonra arkadaşlarının yanına gitmiş. Meraklı ve arkadaşları oyunlar oynamış, koşu yarışı yapmış. Akşam olup eve gitme saati geldiğinde hepsi vedalaşmış yola çıkmış. Meraklı da tek başına evine doğru giderken, nehrin olduğu yerden sesler duymuş. Yine merakına yenik düşüp nehre doğru gitmiş. Koşar adımlarla nehre vardığında daha önce duyduğu sesleri duymadığını fark etmiş. Ama yinede dolanmaya devam etmiş. O sırada hava iyice kararmış ve etrafı görmekte zorlanıyormuş. Birden bastığı yerin neresi olduğunu anlamamış ve kocaman bir çukurun içine düşmüş. Düştüğünde ayağını incitmiş ve ağlamaya başlamış. Ama kimse sesini duymuyormuş. Çünkü etrafta kimse yokmuş. O an merakına yenik düşüp buraya geldiği için çok pişman olmuş. “Keşke hiç buraya gelmeseydim” diye düşünmeye başlamış. Meraklı çukurun içinde otururken annesi saatin geç olduğunu, ve yavrusunun gelmediğini görünce onu aramaya çıkmış. Bir süre dolaştıktan sonra nehre doğru yol almış. Yolda da “Meraklı Meraklı” diye sesleniyormuş. Meraklı birden annesinin sesini duymuş “Buradayım anneciğim, çukura düştüm” demiş. Annesi hemen çukurun başına gitmiş ve bir halat sarkıtarak yavrusunu yukarı çekmiş.
Meraklı hemen annesine sarılmış ve onu kurtardığı için teşekkür etmiş. “Bir ses duyduğumu zannettim ve kimin konuştuğunu merak ettiğim için buraya geldim. Ama kimse yoktu ve ben birden çukura düştüm” demiş. Annesi de “Ah Meraklı, bu merakının bir gün başına iş açacağını söylemiştim. Umarım bir daha merakına yenik düşüp kendine zarar vermezsin” demiş. Meraklı annesine söz vermiş ve o günden sonra etrafta kendisini ilgilendirmeyen hiçbir şeyi merak etmemiş. Masal da burada bitmiş.
|
https://www.kisamasaloku.com/penguenlerin-masali/
|
Penguenlerin Masalı » Masal
| null | null | null |
Bir varmış bir yokmuş. Evvel zaman içinde kalbur saman içinde bembeyaz örtüyle kaplı olan, hiç bir insanın yaşayamayacağı bir yer varmış. Oraya kutuplar deniyormuş. Kutuplarda yaşaya üç arkadaş penguen varmış. İsimleri, Benekli, Çizgili ve Lekeli imiş. Bu penguenler çok iyi anlaşırlarmış, günlerini hep beraber geçirirlermiş.
Günlerden bir gün Benekli, Çizgili ve Lekeli’yi akşam yemeğine çağırmış. Arkadaşları için harika bir sofra hazırlamış, eşit çeşit yemekler, içecekler yapmış. Akşam olmuş, Çizgili ve Lekeli arkadaşları Benekli’nin evine gitmişler. Masayı gördüklerinde ağızlarının suyu akmış. İkisi de arkadaşları Benekli’ye çok teşekkür etmişler. Masaya oturmuşlar, hem sohbet edip hemde yemek yemişler. Üçü de yemekleri yemişler ve bir tabak yemek kalmış. Aynı anda çatallarını uzatmışlar ve bir tabak yemeği bölüşememişler. Bu yüzden başlamışlar tartışmaya. Biri “Ben çok açım” diğeri “Bunu benim yemem lazım” diyormuş. Sesleri o kadar çok yükselmiş ki kapının önünden geçen kutup ayısı sesleri duymuş ve dayanamayıp kapıyı çalmış. Kapı çalınınca üç penguen de elini tabaktan çekmiş. Kutup ayısı içeri girmiş “Neden bu kadar bağırıyorsunuz arkadaşlar?” diye sormuş. Benekli “Yemek yiyorduk ve tek bir tabak yemek kalınca kimin yiyeceğine karar veremedik. O yüzden tartışmaya başladık” demiş. Kutup ayısı “Bu çok ayıp bir kavga. Bir tabak yemeği üçe bölün ve hepiniz aynı miktar yemiş olursunuz” demiş.
Penguenler bunu düşünemeyip tartıştıkları için çok üzülmüşler. Benekli bir tabak getirmiş ve yemeği dört eşit parçaya bölmüş. Üç penguende birbirinden özür dilemiş ve Kutup ayısına da teşekkür etmişler. Bir daha da böyle bir sebepten hiç kavga etmemişler. Masal da burada bitmiş.
|
https://www.kisamasaloku.com/efenin-dogum-gunu-hikayesi/
|
Efe’nin Doğum Günü Hikayesi » Masal
| null | null | null |
Zamanın birinde, şirin bir evde, annesi, babası ve ablasıyla yaşayan Efe isminde küçük bir çocuk varmış. Efe’nin üç gün sonra doğum günüymüş, 5 yaşına gireceği ve okula başlayacağı için çok mutluymuş.
Efe, doğum günü yaklaştıkça heyecanlanmaya, hediyelerin hayalini kurmaya başlamış. Hediye almayı çok seven Efe üç gün öncesinden herkese istediği hediyeleri sıralamaya başlamış. Annesinden gerçek bir uçak, babasından uzay mekiği ve ablasından da bir at istemiş. Daha sonra fikrini değiştirip hepsinden farklı farklı şeyler istemeye başlamış. Hatta o kadar abartmış ki tam 10 katlı bir pasta istemiş. Annesi ve babası Efe’nin heyecanlı olmasını seviyorlarmış ama bu kadar uç şeyler istemesi bir yandan da onları üzüyormuş. Annesinin aklına bir fikir gelmiş “Efe’nin doğum gününü unutuyormuş gibi yapmak…” Sonunda beklenen gün gelmiş ve Efe heyecanla salona gelmiş ve herkesin doğum gününü kutlamasını beklemiş. Ama kimse Efe’nin doğum gününü kutlamamış. Kahvaltı yapmışlar ve daha sonra baba işe gidiyorum deyip evden çıkmış. Efe babasının pazar günleri işe gitmediğini biliyormuş, onun doğum gününde gitmesi Efe’yi çok üzmüş. Ablası da bahçede oynamak için dışarı çıkmış ve annesi mutfakta akşam yemeğini hazırlamaya başlamış. Efe de üzgün bir şekilde odasına çıkmış ve uykuya dalmış. Efe’nin uyumasını fırsat bilen ailesi hemen salonu doğum günü için hazırlamaya başlamışlar. Her yere balonlar, bayraklar asmışlar. Efe’nin istediği gibi 10 katlı olmasa da güzel bir pasta almışlar ve bir kaç arkadaşını çağırmışlar.
Süslemeler bitince ablası koşarak Efe’yi uyandırmaya gitmiş ve öperek kardeşini uyandırmış. Daha tam ayılamadan ablası elinden tutmuş ve onu salona getirmiş. Efe salona girdiğinde herkes “İyi ki doğdun Efe, İyi ki doğdun Efe” diye bağırmaya başlamış. Arkadaşlarını ve ailesini gören Efe çok mutlu olmuş. Tek tek herkese sarılmış ve pastasını keyifle üflemiş. İstediklerinin hiç biri olmasa da hatırlanmanın çok güzel olduğunu anlamış. Ailesine ve sevdiklerine teşekkür etmiş, günün geri kalanını arkadaşları ile oynayarak geçirmiş. Bu hikayede burada bitmiş.
|
https://www.kisamasaloku.com/yasli-aslanin-masali/
|
Yaşlı Aslanın Masalı » Masal
| null | null | null |
Bir varmış bir yokmuş. Evvel zaman içinde kalbur saman içinde ormanın birinde yaşlı bir aslan varmış. Bir zamanlar ormanın kralı olan aslan yaşlandıkça ormanda söz geçiremez olmuş. Bu durum aslanı çok üzmeye kendini işe yaramaz hissetmeye başlamış. Onun en yakın arkadaşı olan kaplan da durumu fark etmiş ve onun bu üzüntüsünü geçirmek için bir plan yapmış.
Günlerden bir gün yaşlı aslan ormanda üzgün üzgün yatarken kaplan yanına gelmiş “Üzülmeyi bırak arkadaşım, sen zamanın en güçlü aslanıydın. Şimdi yaşlansan da bu ormanda ki bütün hayvanlar senin kıymetini biliyor” demiş. Aslan arkadaşını dinlese de artık ormanda ki hayvanların ona değer vermediğini düşünmeye devam etmiş. Kaplan arkadaşının yanından ayrılmış ve diğer hayvanları toplamaya başlamış. Bütün hayvanlar bir araya gelince kaplan “Arkadaşlar, aslan arkadaşımız çok üzgün. Artık onu kimsenin sevmediğini düşünüyor. Onu daha fazla üzmemek için aklıma bir fikir geldi. Aslan için bir parti hazırlayalım ve ona ormanların en iyi aslanı ödülünü verelim. Ne dersiniz?” diye sormuş. Bütün hayvanlar bunun çok iyi bir fikir olduğunu söylemiş ve hemen hazırlanmaya başlamışlar. Ertesi gün ormanda parti için hazırlıklar başlamış. Her yer balonlarla ve dostluklarını anlatan fotoğraflarla etrafı süslemişler. Her şey hazır olduğunda kaplan gidip arkadaşı aslanı çağırmış. Aslan isteksiz bir şekilde ormanın derinliklerine inmiş ve bütün hayvanlar aynı anda “Aslan, aslan, aslan” diye bağırmaya, alkışlamaya başlamış.
Aslan bütün hazırlığın kendisi için olduğunu görünce çok mutlu olmuş. Hayvanların onu hala sevdiğini, yaşlansa da bir değeri olduğunu anlamış ve çok mutlu olmuş. En yakın arkadaşı olan kaplanın da emeğini ve ona verdiği değeri hiç bir zaman unutmamış. O günden sonra artık eskisi kadar üzülmüyor, yaşlılığın tadını çıkarıyormuş. Masal da burada bitmiş.
|
https://www.kisamasaloku.com/sut-icmeyen-cocugun-masali/
|
Süt İçmeyen Çocuğun Masalı » Masal
| null | null | null |
Bir varmış bir yokmuş. Evvel zaman içinde kalbur saman içinde süt içmeyi sevmeyen bir çocuk varmış. Bu çocuğun adı Kaan mış. Kaan süt içmez, peynir ve yoğurtta yemezmiş. Annesi bu duruma çok üzülür ve sürekli yemesi için çaba gösterirmiş.
Günlerden bir gün Kaan ve ailesi çiftlikleri olan bir aileye misafir gitmişler. Bu çiftlikte inek, tavuk, keçi, koyun gibi bir çok hayvan varmış. Kaan bu hayvanları gördüğü için çok mutluymuş. Ailesi evde sohbet ederken Kaan da dışarıda hayvanların yanına vakit geçirirmiş. İneklerin olduğu yere girdiğinde “Hoş geldin küçük bey” diye bir ses gelmiş. Kaan bu sesin nereden geldiğini anlamamış ama ses hala gelmeye devam ediyormuş. “Korkma korkma, ben inek. Küçük çocukları çok sevdiğim için sadece onlarla konuşurum” demiş. Kaan yavaş yavaş ineğin konuşmasına alışmış. “Sen süt içmeyi seviyor musun?” diye sormuş inek. “Hayır sevmem” demiş Kaan. İnek “Sevmemek olur mu? Ben onu küçük çocuklar için yapıyorum. Kemiklerinizin güçlenmesi, gücünüzün artması ve daha çabuk büyümeniz için süt içmelisiniz. Hem siz süt içtikçe biz inekler çok mutlu oluyoruz. Benim için her gün bir bardak süt içer misin?” Kaan, ineğin söylediklerini duyunca çok etkilenmiş. Hemen büyümek istiyormuş ama daha önemlisi ineği üzmek istemiyormuş. “Tamam her gün bir bardak süt içeceğim, söz veriyorum” demiş ve koşarak annesinin yanına gitmiş.
Annesinden bir bardak süt istemiş ve bahçeye çıkıp lıkır lıkır sütünü içmiş. Boş bardağı ineğe göstermiş ve inekte ona göz kırmış. O günden sonra Kaan her gün sütünü içmiş, peynirini ve yoğurdunu da yemiş. Böylelikle daha sağlıklı ve güçlü olmuş. Kısa zaman içinde de boyu uzamaya başlamış. Masal da burada bitmiş.
|
https://www.kisamasaloku.com/yerinde-duramayan-cizgilinin-masali/
|
Yerinde Duramayan Çizgili’nin Masalı » Masal
| null | null | null |
Bir varmış bir yokmuş. Evvel zaman içinde kalbur saman içinde ormanın birinde yaşayan bir zebra varmış. Bu zebranın adı Çizgili miş. Çizgili oldukça yaramaz bir zebraymış. Diğer zebralar çok sakinken Çizgili hiç yerinde durmuyor, oradan oraya koşuyormuş. Annesi ve babası onu sürekli uyarıyor ama Çizgili hiç dinlemiyormuş.
Günlerden bir Çizgili bahçede oyun oynamaya çıkmış. Oyun oynarken hiç dikkatli değilmiş. Koşuyor, zıplıyor her yerden atlıyormuş. Annesi camdan “Çizgili biraz daha dikkatli oynamalısın, bir yerini incitmenden korkuyorum” demiş. Çizgili annesine “Tamam anneciğim” dese de yine bildiğini yapmış ve tazı gibi koşmaya başlamış. Önünde duran taş görmemiş ve takılıp yuvarlanmış. Bu yuvarlanma sıradan bir yuvarlanma değilmiş. Her yeri ağrımaya, ayağının da üstüne basamamaya başlamış. Hemen ağlamış ve annesi ile babası Çizgili’nin sesini duyup yanına gitmiş. Hemen yavrularını alıp doktora götürmüşler. Doktor Çizgili’nin ayağını kırdığını ve üç ay yere basmaması gerektiğini söylemiş. Çizgili çok üzülse de yatmak zorundaymış. Eve gitmişler ve Çizgili’nin odasını hazırlamışlar. Çizgili yatmış ve sürekli camdan arkadaşlarını izlemiş. Ama arkadaşları o üzülmesin diye her gün biri Çizgili’nin evine gitmiş, onunla sohbetler etmiş, yatarak oyuncaklarla oynamışlar.
Çizgili üç ay sonra yavaş yavaş ayağa kalkabilmiş ve kapının önüne çıkıp bütün arkadaşları ile görüşebilmiş. Bir daha da annesinin ve babasının sözünden hiç çıkmamış. Kendine zarar verebilecek hareketler yapmamış. Masal da burada bitmiş.
|
https://www.kisamasaloku.com/aydinlik-ve-karanlik-orman-masali/
|
Aydınlık ve Karanlık Orman Masalı » Masal
| null | null | null |
Bir varmış bir yokmuş. Evvel zaman içinde kalbur saman içinde bir orman varmış. Bu ormanın adı Aydınlık ormanmış. Aydınlık ormanda yaşayan bir çok da hayvan varmış. Aslan, tilki, ayı, ceylan, kanguru ve diğer bir çok hayvan hiç kavga etmeden, dostça yaşayıp giderlermiş. Bu ormanın biraz ilerisinde başka bir orman daha varmış. Ama hiç bir hayvan o ormana girmezmiş. Çünkü adı Karanlık ormanmış.
Günlerden bir gün Aydınlık ormanda yaşayan sincap yemiş aramak için yollara çıkmış. Öyle hızlı yürüyormuş ki yolun nereye gittiğine bakmadan Aydınlık ormandan çıkmış ve Karanlık ormana giriş yapmış. Uzunca süre Karanlık ormanda olduğunu anlamış. Her yerde yemişler, meyveler, sebzeler varmış. Sincap cennete mi düştüm diye düşünürken etrafına bir bakmış ve Karanlık ormanın içinde olduğunu fark etmiş. Hemen koşmuş ve Aydınlık ormana geri dönmüş. Geri dönmüş dönmesine ama aklı orada ki yiyeceklerdeymiş. Gitmiş ormanda ki bütün arkadaşlarını bir araya toplamış. “Arkadaşlar bugün fark etmeden Karanlık ormana girdim ve gözlerime inanamadı. Her yerde yemişler, meyveler, sebzeler var. Hemde aklınızın alamayacağı kadar. Burada bu kadar yokluk çekeceğimize cesaretimizi toplayıp Karanlık ormana gidelim mi?” diye sormuş. Hayvanların bazıları sincaba hak vermiş bazıları da hak vermemiş. Oylama sonucunda bir karar çıkmış ve içlerinden seçtikleri bir kaç hayvan ormanda teftişe gidecekmiş. Bu hayvanlar, aslan, ayı ve kurtmuş. Bu üç hayvan hazırlanmış ve Karanlık ormana giriş yapmış. Etraf sincabın da dediği gibi yiyecekle doluymuş. Ormanın en içine gitmişler ve o an karşılarına bir kaç baykuş ve yarasa çıkmış. Aslan, ayı ve kurt biraz geri çekilmişler. Aslan “Sakın bize saldırmayı aklınızdan geçirmeyin” demiş. Yarasa “Size niye saldıralım ki? Sadece hiç olmayan sesleri duyduk ve bakmak istedik. Bu ormana bu güne kadar bir hayvanın girdiğini görmedik” demiş. Ayı “Neden peki hiç hayvan girmiyor?” “Girmiyor çünkü hayvanlar buranın ürkütücü olduğunu düşünüyor. Ağaçlar o kadar uzun ki güneş ışınlarını geçirmiyor. Burası hep karanlık. İşte bu yüzden buradan herkes korkuyor” demiş yarasa. Hayvanlar buna çok şaşırmış. “Yani burada hiç tehlikeli bir şey yok mu?” diye sorular sormuşlar.
Konuşmanın sonunda sadece görünüşünden dolayı ön yargıyla yaklaştıklarını anlamışlar. Hemen ormana dönmüşler ve durumu diğer hayvanlara anlatmışlar. O günden sonra isteyen hayvanlar Karanlık ormanda isteyenler ise Aydınlık ormanda yaşamaya başlamışlar. Hem de bir çok yiyeceğe sonunda kavuşmuş olmuşlar. Masal da burada bitmiş.
|
https://www.kisamasaloku.com/karanlik-sularin-masali/
|
Karanlık Suların Masalı » Masal
| null | null | null |
Bir varmış bir yokmuş. Evvel zaman içinde kalbur saman içinde denizin derinliklerinde yaşayan deniz canlıları varmış. Balıklar, yengeçler, ahtapotlar ve diğer bütün canlılar hep birlikte neşe içinde yaşarmış. Bu hayvanların korktuğu tek bir yer varmış oda karanlık sular dedikleri yerlemiş.
Günlerden bir gün bir balık bir yengeç ve bir ahtapot yüzmeye başlamış. O kadar çok yüzmüşler ki yaşadıkları yerden epeyce uzaklaşmışlar. Çok uzaklaştıklarının farkına varınca geri dönmek istemişler. Tam geldikleri yönün gerisine dönerken beş tane köpek balığı ile karşılaşmışlar. Karanlık sularda yaşan köpek balıklarından bütün deniz canlıları korkar kimse onların olduğu yere gitmezmiş. Ama balık, yengeç ve ahtapot yıllarca korktukları ve uzak durdukları köpek balıklarıyla o an burun burunalarmış. Balık korkudan ağlamaya başlamış. Köpek balıklarından biri “Neden ağlıyorsun? Bir şey mi oldu?” diye sormuş. Balık “Sizinle karşılaştığımız için ağlıyorum. Lütfen bize zarar vermeyin” demiş. Köpek balıkları ise gülmeye başlamış. Onlar güldükçe bizimkiler daha çok korkmuş. “Korkmayın korkmayın. Biz kimseye zarar vermeyiz ki. Yıllardır herkes bizden korkar ve uzak durur. Ama şimdiye kadar bizim kimseye zarar verdiğimiz görülmemiştir” demiş. Yengeç “Nasıl yani? Kimseye zarar vermediyseniz sizden neden korkuyoruz?” diye sormuş. “Yıllar yıllar önce bir köpek balığı yanlışlıkla bir balığa zarar vermiş. Cüssemiz büyük olduğu için bazen yüzerken yüzgeçlerimiz zarar verebilir. Ama bunu hiç bir köpek balığı yapmaz” demiş. Ahtapot “Peki buraya neden karanlık su diyorlar?” Köpek balığı “O olaydan sonra hiç bir deniz canlısı bu tarafa gelmemiş. Yıllardır burada sadece köpek balıkları yaşar. Denizi aydınlatan balıklar da buraya gelmediği için her yer karanlık” demiş.
Balık, yengeç ve ahtapot bütün deniz canlıların ne kadar büyük hata yaptığını, tanımadan yargıladıklarını anlamış. Orada köpek balıkları ile vedalaşmışlar ve evlerinin olduğu yere geri dönmüşler. Yaşadıkları olayı da bütün arkadaşlarına anlatmışlar. O günden sonra kimse köpek balıklarından korkmamış. Onların olduğu yere gitmiş ve artık karanlık sularda aydınlanmaya başlamış. Masal da burada bitmiş.
|
https://www.kisamasaloku.com/at-kiratin-masali/
|
At Kırat’ın Masalı » Masal
| null | null | null |
Bir varmış bir yokmuş. Evvel zaman içinde kalbur saman içinde ormanda yaşayan bir at varmış. Bu atın adı Kırat mış. Kırat diğer atlar gibi insanları pek secmez, hatta onları tehlikeli bulurmuş. İnsanların olduğu yere asla gitmez, en ufak bir insan sesi duyduğunda hemen uzaklaşırmış.
Günlerden bir gün Kırat ormanda dolaşmaya başlamış. Önce sakince dolaşmış daha sonra var gücüyle koşmaya. Koşmuş Koşmuş birden ayağı bir taşa takılmış ve yuvarlanmış. O kadar kötü düşmüş ki ayağı kırılmış. Acıdan yerde kıvranmaya başlamış. O sırada bir çocuk ormanda dolaşırken Kırat’ı yerde yatarken görmüş. Hemen koşup yanına gelmiş. Kırat insan gördüğü için çok tedirginmiş. Küçük çocuk hemen koşup annesine haber vermiş. Annesi kamyonetiyle birlikte ormana gitmiş ve atı zor da olsa araca bindirmiş. Kırat insanların onu alıp bir daha ormana bırakmayacağını düşünmüş ve morali çok bozukmuş. Yıllarca insanlardan kaçmış ama bir gün insanların eline düşmüş. Kırat, anne ve çocuk bir süre yol aldıktan sonra Kırat’ı indirmişler ve bir doktor ayağına bakmaya başlamış. Veteriner atın ayağının kırıldığını ve bir süre klinikte tedavi görmesi gerektiğini söylemiş. Anne ve çocuk atı orada bırakıp evlerine dönmüşler.
Bir hafta sonra doktor aileyi aramış ve atın iyileştiğini haber vermiş. Bunun üzerine aile kliniğe gitmiş ve atı alıp ormana götürmüş. Kırat insanların düşündüğü gibi olmadığını, iyilik sever olduklarını anlamış. Eğer küçük çocuk atı görmeyip, yardım etmeseydi Kırat orada acısından günlerce yatabilirdi. Kırat ve çocuk ormanda ayrılmak zorunda kalmışlar. Küçük çocuk onu çok sevdiğini ve kendisine iyi bakmasını söylemiş. Kırat da çocuğa olan teşekkürünü onu yalayarak etmiş. O günden sonra Kırat insanlardan hiç kaçmamış ve herkesin kötü olmadığını anlamış. Masal da burada bitmiş.
|
https://www.kisamasaloku.com/yaramaz-cagdasin-hikayesi/
|
Yaramaz Çağdaş’ın Hikayesi » Masal
| null | null | null |
Çağdaş 6 yaşında kimseyi dinlemeyen, hep bildiğini yapmaya çalışan bir çocukmuş. Evin en küçüğü olan Çağdaş abisine ve ablasına göre çok yaramazmış. Annesi ve babası sürekli onu uyarıyor ama sözlerini dinletemiyormuş.
Günlerden bir gün Çağdaş ve ailesi pikniğe gitmişler. Annesi evden yiyecek ve içecekleri ayarlayıp piknik sepetlerine koymuş. Yolda eğlenerek gidecekleri ormanlık alana varmışlar. Arabadan inip sandalyelerini açmışlar ve doğanın tadını çıkarmaya başlamışlar. Çağdaş yine yerinde duramamaya başlamış. Önce hızlıca koşmuş sonra topuyla oynamaya başlamış. Yorulunca biraz yemek yemiş ve oyunlarına geri dönmüş. Oturdukları yerden biraz uzakta bir elma meyve ağacı görmüş. Babası ile birlikte alt dallarda ki elmalardan bir kaç tane alıp yemişler. Ama Çağdaş’ın aklı üst dallarda ki elmalardaymış. Babası ve annesi ağaca çıkmanın tehlikeli olabileceğini anlatmış ama Çağdaş kafasına bir kere ağacın üst dallarında ki elmaları almayı takmış. Annesi ve babasına belli etmeden ağacın yanına yaklaşmış ve ağaca tırmanmaya başlamış. Uzunca süre çıktıktan sonra artık çok yüksekte olduğunu anlamış ve elmaları toplamaya başlamış. Dalın ucundaki elmayı almak için eğildiğinde ayağı kaymış ve ağaçtan aşağı düşmüş. Düşünce bağırmaya başlamış, annesi ile babası koşarak Çağdaş’ın yanına gitmişler. Ayağının acıdığını söyleyince apar topar hastaneye gitmişler ve ayağının kırıldığını öğrenmişler.
Çağdaş acıdan ağlıyormuş ve annesi ile babasını dinlemediği için çok pişmanmış. Eğer ailesini dinlese, o ağaca çıkmasaydı, ayağı kırılmayacak ve tatilini yatarak geçirmek zorunda kalmayacakmış. O günden sonra Çağdaş annesinin ve babasının sözünden hiç çıkmamış. Bu hikayede burada bitmiş.
|
https://www.kisamasaloku.com/pinar-ve-yasli-amcanin-hikayesi/
|
Pınar ve Yaşlı Amcanın Hikayesi » Masal
| null | null | null |
Zamanın birinde küçük bir kasabada yaşayan çok iyi niyetli ve tatlı bir kız varmış. Bu kızın adı Pınar mış. Pınar kasabanın en iyi kızıymış ve herkese yardım edermiş. Ama kasabada yardım istemeyen ve kimseyi sevmeyen yaşlıda bir adam varmış. Yaşlı adam tek başına yaşıyormuş ve günlük işlerini yapmakta bile zorlanıyormuş.
Günlerden bir gün Pınar kasabada gezintiye çıkmış. Yaşlı adamın evinin önünden geçerken kapının açık olduğunu görmüş. Merakına yenik düşen Pınar kapının önüne gelmiş ve “Amca, amca” diye seslenmiş. İçeriden ses gelmeyince adımını atmış ve yaşlı adamı yerde bulmuş. Hemen yaşlı adamın yanına gidip nabzını kontrol etmiş ve yaşlı adamın bayıldığını anlamış. Kapının önüne çıkmış ve yardım istemeye başlamış. Kısa süre içinde bir çok kişi gelmiş ve doktoru çağırmışlar. Doktor yaşlı adamın tansiyonun düştüğünü ve o yüzden bayıldığını söylemiş. Ama artık tek başına yaşamasının doğru olmayacağını mutlaka bir kişinin yaşlı adama göz kulak olması gerektiğini söylemiş. Doktor ve diğer ziyaretçiler gitmiş ama Pınar yaşlı amcayı yalnız bırakamamış. Önce evi bir güzel temizlemiş daha sonra çok güzel yemekler yapmış ve bir tepsi de amcaya götürmüş. Yaşlı adam istemsizce yemekten yemiş ve daha sonra ilaçlarını içmiş. Pınar amcanın iyi olduğunu anlamış ve evine geri dönmüş. Ertesi sabah erken saatte tekrar amcaya gitmiş ve ona yemek hazırlamış. Bu süre günlerce sürmüş. Pınar her gün yaşlı amcaya gidip yardım ediyor, akşam olunca da evine dönüyormuş. Yaşlı adam da yavaş yavaş Pınar’a alışmaya başlamış.
Pınarın iyi niyeti huysuz amcayı bile değiştirmeye başlamış. Yaşlı adam artık gülüyor, insanlarla sohbet ediyormuş. Yıllardır yalnız yaşadığı ve kimse ile konuşmadığı için yeniliğe alışmak yaşlı adamda zaman almış. Ama Pınar zamanla yaşlı adamı insan içine karıştırmış ve herke ile konuşturmaya başlamış. Yaşlı adam Pınar’a minnet duyuyormuş. Bir daha hiç somurtkan ve huysuz olmamış. Pınar ve yaşlı amca yardımlaşarak hayatlarını yaşamışlar. Bu hikayede burada bitmiş.
|
https://www.kisamasaloku.com/miskin-arinin-masali/
|
Miskin Arının Masalı » Masal
| null | null | null |
Bir varmış bir yokmuş. Evvel zaman içinde kalbur saman içinde tembel bir arı varmış. Bu arının tembel olmasına herkes şaşırıyormuş. Çünkü tek tembel arı oymuş. Adı da Miskin miş. Miskin sürekli boş geziyor hiç bal yapmıyor hatta çiçeklerin yanına bile yaklaşmıyormuş. Ama durum diğer arıların siniri bozuyor sürekli kraliçe arıya baskı yapıyorlarmış.
Kraliçe arı Miskin’i de diğer arıları da üzmek istemiyor ama bu soruna bir çare arıyormuş. Düşünmüş taşınmış ve aklına bir fikir gelmiş. Hemen bütün arıları çağırmış. Arı ülkesinde yaşayan bütün arılar kraliçe arının yanına gelmiş. Kraliçe arı “Sevgili arılarım, sizleri buraya neden çağırdığımı merak ediyorsunuz dimi?” diye seslenmiş. Bütün arılar hep bir ağızdan “Evet” diye bağırmış. “O zaman dinleyin. Karşı arı ülkesi ile bir yarışma yapacağız. Bir gün içinde en çok balı üreten kazanacak. Ve bu yarışta bizi Miskin temsil edecek” demiş. Bütün herkes ve Miskin çok şaşkınmış. Hiç bir iş yapmayan Miskin nasıl olur da arı ülkesini temsil eder diye düşünmeye başlamışlar. Miskin ise hem çok heyecanlı hemde çok korkuyormuş. Çünkü hayatında hiç iş yapmamış. Kraliçe arı ve Miskin bir yol çizmişler ve her gün çalışmalara başlamışlar. Bir kaç gün sonra Miskin bal yapma işini sevmeye başlamış. Bu güne kadar çalışmadığı için çok pişmanmış. Yeni yerler keşfetmeye, yeni arılarla tanışmaya başlayınca daha da hırslanmış.
Yarışma günü geldiğinde Miskin hiç olmadığı kadar cesur ve azimliymiş. Gün sonunda Miskin bugüne kadar bir arının tek başına toplayamayacağı kadar bal toplamış. Yarışmanın kazananı tabi ki de Miskin olmuş. Kraliçe arı bu planıyla diğer arılar ve Miskin arasında kalmamış herkesi mutlu edip bir arıyı güçlendirmiş. Miskin de o günden sonra arı ülkesinin en çalışkan arısı olmuş. Bu masal da burada bitmiş.
|
https://www.kisamasaloku.com/concon-ve-tantunun-masali/
|
Concon ve Tantun’un Masalı » Masal
| null | null | null |
Bir varmış bir yokmuş. Evvel zaman içinde kalbur saman içinde okulu kapanmakta olan bir fil varmış. Bu filin adı Concon muş. Concon okulunu çok seven, derslerine çakışan ve ödevlerini hiç aksatmayan bir öğrenciymiş. Okulun kapanmasını da hiç istemiyormuş.
Concon’un en yakın arkadaşı da fil Tantun muş. Tantun ise arkadaşının tam tersi, ödev yapmayı hiç sevmiyor okulun kapanması için gün sayıyormuş. Günler geçmiş ve okulun kazanacağı gün gelmiş çalmış. Concon çok üzgün, Tantun ise çok mutluymuş. İki farklı karakterde olan filin bu kadar yakın arkadaş olması bütün hayvanları şaşırtıyormuş. Okulun kapanması ile Concon her gün ders çalışmaya devam etmiş. Tantun ise çantasını hiç açmamış her gün oyun oynamaya devam etmiş. Bir gün iki arkadaş oynamak için bulunmuşlar. Concon “Okul kapandığından beri kaç kitap okudun?” Diye sormuş. Tantun gülerek “Hiç…” demiş. Concon “Böyle gidersen sınıftaki herkesten geri kalacaksın. Belki de seni bir alt sınıfa alacaklar. Böyle bir şeyin olmasını ister misin? Bence istemezsin. O yüzden gel beraber çalışalım ve yeni döneme iyi hazırlanmış olarak başlayalım. ” Tantun asla bir alt sınıfa düşmek istemiyormuş. O yüzden arkadaşının teklifini kabul etmiş. İki arkadaş her gün bir saat ders çalışmaya başlamışlar.
Tatil bitip okul başladığında Tantun, Concon sayesinde epey yol almış ve ders çalışmayı, okula gitmeyi sevmeye başlamış. Ödevlerini zamanında yapmaya hatta tatil olduğunda sıkılmaya başlamış. Concon, Tantun’a okulu sevdirdiği için çok mutluymuş. Tantun da arkadaşı sayesinde okulu sevdiği için arkadaşına minnet duyuyormuş. İki arkadaş o yıl okulu çok iyi bir derece ile bitirmişler. Herkes onlarla gurur duyuyormuş. Bu masalda burada bitmiş.
|
https://www.kisamasaloku.com/__trashed/
|
Köstebek Obur’un Masalı » Masal
| null | null | null |
Bir varmış bir yokmuş evvel zaman içinde kalbur saman içinde zamanın birinde ormanda yaşayan bir köstebek varmış. Bu köstebek sürekli yemek yer ve hiç doymazmış. Bu yüzden de adı Obur muş.
Obur sadece kendi yiyeceklerini yemez, toprağın altından gider ve diğer hayvanların bahçelerine ektikleri yiyecekleri de yermiş. Bu durum artık hayvanların canına tak etmiş ve Obur’a bir ders vermeye karar vermişler. Akşam olunca kimse evine girmemeye ve bahçelerinde nöbet tutmaya başlamışlar. Obur ilk olarak tavşanın bahçesine çıkmış tam havuçları almak üzereyken tavşan onu yakalamış ve bir daha bahçesine girmemesini söylemiş. Obur bahçeden çıkmış ve şansını ineğin bahçesinde denemeye karar vermiş. Toprağın altından hızlıca ineğin bahçesine çıkmış tam marulları koparacakken inek onu yakalamış ve bahçesinden çıkmasını istemiş. Obur oradan da yemek yiyemeyince diğer hayvanların bahçelerine gitmiş. Ama hepsinde sahipleri Obur’u bahçelerinden kovmuş. Sabah olduğunda orman halkı Obur’u çağırmış. Obur toplantıya giderken fil de onun bahçesinde ki bütün yiyecekleri toplamış ve Obur’q bir tane bile sebze bırakmamış. Topladığı sebzeleri toplantının olduğu alana götürmüş. Aslan “Haftalardır ettiğimiz bütün sebzeleri yedin. Bizi hiç düşünmeden kendi karnını doyurdun. Şimdi sıra bizde, bizden aldığın bütün sebzeler için bizde senin bahçedekileri aldık. Şimdi ne bulup yiyeceksin?” Demiş.
Obur sebzeleri gittiğinde ağlamaya başlamış. “Çok özür dilerim. Ben bir hata ettim, sizi hiç düşünmeden bütün yiyeceklerinizi yedim. Söz veriyorum bir daha yapmayacağım.” Demiş. Obur’un hatasını anlaması üzerine hayvanlar onun sebzelerini geri vermiş. Bu olay da Obur’a büyük bir ders olmuş. Bir daha kimsenin hakkını yememiş. Elindeki ile yetinmeyi öğrenmiş. Masal da burada bitmiş.
|
https://www.kisamasaloku.com/gonca-ve-oyuncaklarinin-hikayesi/
|
Gonca ve Oyuncaklarının Hikayesi » Masal
| null | null | null |
Gonca oyuncakları ile oynamayı çok seven, oyunlar kuran, günün çoğunu odasında geçiren bir kızmış. Ama akşam olup uyku saati geldiğinde oyuncaklarını toplamak istemez sürekli ağlarmış. Annesi ve babası bu duruma kızar, odasını toplaması gerektiğini söylermiş. Gonca da her akşam mutsuz bir şekilde odasını toplanmış.
Günlerden bir gün Gonca’nın bir arkadaşı gelmiş. Arkadaşı ile birlikte odasına çekilmişler ve saatlerce oyuncaklarla oynamışlar. Gün sonu gelip arkadaşı evine gittiğinde Gonca’nın odasını inanılmaz bir şekilde dağınıkmış. Annesi kapıdan bakmış ve odasını toplaması gerektiğini söylemiş. Gonca da toplayacağını ama önce biraz dinlenmek istediğini söylemiş. Gonca, önce biraz televizyondan çizgi film izlemiş sonra yemek yemiş ve uykusu gelmiş. Odasına girip yatağına yatmış ve hemen uykuya dalmış. Ama odasını toplamamış bu da annesini çok üzmüş. Gece birden Gonca’nın tuvaleti gelmiş, yatağından kalmış ve bir iki adım attıktan sonra ayağına bir oyuncak batmış ve bağırmaya başlamış. Ayağı o kadar çok açıyormuş ki acıdan bir yandan bağırıyor bir yandan ağlıyormuş. Onu duyan anne ve babası hemen Gonca’nın odasına gelmiş. Yerde o kadar çok oyuncak varmış ki Gonca ya ulaşana kadar onlarında ayaklarına batmış. Babası küçük kızı alıp salona götürmüş. Ayağına bakmışlar ve küçük bir kesik görmüşler. Yara bandı ile yarayı kapamışlar.
Gonca hem ayağının acımasına hemde en sevdiği oyuncağın kırılmasına çok üzülmüş. Kendini biraz daha iyi hissettiğinde hemen odasına gidip bütün oyunlarını toplamış, yerlerine yerleştirmiş. Bu küçük acı Gonca’ya büyük bir ders olmuş. O günden sonra odasını hiç dağınık bırakmamış ve bir daha böyle bir kaza yaşamamış. Bu hikaye de burada bitmiş.
|
https://www.kisamasaloku.com/kralin-tecrubesi-masali/
|
Kral’ın Tecrübesi Masalı » Masal
| null | null | null |
Bir varmış bir yokmuş. Evvel zaman içinde kalbur saman içinde ormanda yaşayan bir aslan varmış. Bu aslanın adı Kral mış. Kral uzun yıllarca ormanın gerçek kralıymış. Ama artık çok yaşlanmış ve eskisi gibi hızlı, güçlü değilmiş. Bu durumda diğer hayvanların işine gelmiş ve aslanla sürekli dalga geçiyorlarmış. Aslansa bu duruma üzülüyor, güçsüz olsa bile hala zeki olduğunu söylüyormuş. Ama yinede hayvanları ikna edemiyormuş.
Günlerden bir gün hayvanlar kendi aralarında bir karar almışlar ve yeni bir kral seçmeye karar vermiş. Aslan bu duruma üzülse de elinden bir çare gelmiyormuş. Hayvanlar toplanıp yeni kralları olarak genç bir aslan seçmişler. Yeni kral güçlü, hızlı ama tecrübesizmiş. Ormana yapılabilecek herhangi bir saldırıda ormanı nasıl koruyabileceğini tam olarak bilmiyormuş. Ama yinede Kral’ın yerine geldiği için çok mutluymuş ve eski yaşlı kralı küçümsüyormuş. Zaman çok hızlı geçmiş ve bir gün kuşlar ormana bir çok sırtlanın gelmek üzere olduğunu haber vermişler. Bunu duyan yeni kral çok heyecanlanmış. Ne yapacağını nasıl bir önlem alacağını düşünmeye başlamış. Tabi bu durumu duyan hayvanlar kendi aralarında konuşmaya kaçışmaya başlamışlar. Yeni kral tahta çıkmış ve bütün hayvanları huzuruna çağırmış. Bir kaç dakika içinde ormanda ki bütün hayvanlar gelmiş ve korkak gözlerle yeni kralı dinlemeye başlamışlar. Fakat yeni kral ne söyleyeceğini, nasıl bir plan yapıp ormanı koruyacağını bilmiyormuş. “Arkadaşlar, çok korktuğunuzu biliyorum. Birlik olup o sırtlanları buradan göndermeliyiz. Bana biraz zaman verin” demiş. Hayvanlar daha çok korkmuşlar çünkü yeni kralın bu durumla baş edemeyeceğini anlamışlar. Aralarından zebrayı sözcü seçmişler, Zebra “Kralım bu işi en iyi eski kralımız Kral çözer. Evet o güçsüz ama çok zeki. Hemen bir planla hepimizi korur. Bu güne kadar sırtlan saldırılarında bir arkadaşımız bile zarar görmedi” demiş.
Yeni kral arkadaşlarının haklı olduğunu biliyormuş. Mecburen Kral dan yardım istemiş. Kral da orman ve hayvanların hatırı için hemen bir plan yapmış ve kısa sürede ormanlarını sırtlanlardan kurtarmışlar. Yeni kral eski kralı küçümsediği için pişman olmuş ve özür dilemiş. Ne kadar yaşlı olursa olsun tecrübenin her zaman işe yarayacağını anlamış. Kral da herkese yardım ettiği ve ormanı kurtardığı için çok mutluymuş. Masal da burada bitmiş.
|
https://www.kisamasaloku.com/gucsuz-kalan-kizin-hikayesi/
|
Güçsüz Kalan Kızın Hikayesi » Masal
| null | null | null |
Banu 6 yaşında tatlı mı tatlı bir kız çocuğuymuş. Evin en küçüğü olan Banu çok da nazlıymış. Ailesini pek üzmeyen küçük kız bir tek çok yemek seçermiş. Her yemeği yemez, annesini yorarmış. Annesi de bu durumdan pes etmiş ve sadece Banu’nun sevdiği yemekleri yapmaya başlamış.
Bir kaç ay sonra küçük kız okula başlamış. Okuldayken öğlenleri yemek yemesi gerekiyormuş. Ama gelin görün ki Banu her yemeği yemediği için hep aç kalıyormuş. Herkes yemeğini hemen yiyor masasını topluyormuş. Banu ise yemiyor üzgün üzgün duruyormuş. Bir gün herkes yemek yerken en yakın arkadaşı Aslı yanına gelmiş. “Neden yemeklerini yemiyorsun?” Diye sormuş. Banu da “Çünkü tatlarını sevmiyorum.” Demiş. “Bence tatlarına bakmadan sevmiyorum deme. Baksana hepimiz yiyoruz. Demek ki tadı güzel” demiş Aslı. Banu bir an için arkadaşına hak vermiş ama yemeklerin tadına bakacak cesareti yokmuş. Arkadaşı yanından gidince o oturmaya devam etmiş. Yemek bitip oyun saati gelmiş ve öğretmeni halat çekme yarışması yapacaklarını söylemiş. Bütün çocuklar çok heyecanlanmışlar. Hepsi tek tek yarışmış ve berabere kalmışlar. Bir tek Banu yenilmiş. Bunun üzerine öğretmeni “Sende arkadaşların gibi her yemekten yemelisin. Yemediğin sürece hep güçsüz olursun bunu unutma” demiş.
Banu yenildiği için çok üzülmüş. Eve gidip hemen annesine anlatmış ve her yemekten yemek istediğini söylemiş. Annesi şaşırmış ama yinede hazırlamış. Banu da tadına bakmış ve gerçekten çok beğenmiş. O günden sonra her yemeği yemiş ve bir sonra ki yarışmada herkesi yenen Banu olmuş. Bu hikayede burada bitmiş.
|
https://www.kisamasaloku.com/tavuk-ve-ordegin-arkadasligi-masali/
|
Tavuk ve Ördeğin Arkadaşlığı Masalı » Masal
| null | null | null |
Bir varmış bir yokmuş. Evvel zaman içinde kalbur saman içinde küçük bir ördek varmış. Bu ördeğin adı Vakvak mış. Vakvak ailesi ile birlikte çok güzel bir gölde yaşıyormuş. Burada bir çok arkadaşı varmış. Ama en sevdiği arkadaşı yan çiftliklerinde yaşayan tavuk Çilli imiş.
Çilli ve Vakvak her gün gölün kenarında oyunlar oynar, eğlenceli vakit geçirirmiş. Ama bu durum diğer ördeklerin hiç hoşuna gitmezmiş. Çünkü sadece ördeğin bir ördek ile arkadaş olabileceğini düşünürlermiş. Vakvak onlara hiç aldırış etmez, bunun doğru olmadığını söylermiş. Günlerden bir gün vakvak ve Çilli gölün yanında oynarken ördeklerden birinin ayağı burkulmuş ve gölün içinde su ile boğuşmaya başlamış. O sırada çevresinde hiç bir ördek yokmuş. En yakınlarında olan Vakvak ve Çilli hemen ördeği kurtarmak için bir plan yapmışlar. Yanlarında ki sazlıklardan bambuları alıp bağlamışlar. Bunu o kadar hızlı yapmışlar ki hemen gölün üzerinde ördeğin yanına gitmişler. Çilli uzanıp, çırpınan ördeği çekmiş ve onu karaya getirmişler. Ördek, Çilli’nin bu kadar söze rağmen ona yardım etmesine çok şaşırmış. Vakvak “Gördüğünüz gibi sadece ördeklerin arkadaş olmasına gerek yok. Her hayvan birbiri ile arkadaş olabilir hatta yardımına koşa bilir.” demiş.
Ördek bugüne kadar hep yanlış düşündüğü için Çilli den ve Vakvak tan özür dilemiş. Bu durumu duyan diğer ördekler de Çilli den özür dilemişler. O günden sonra tavuklar, ördekler ve diğer hayvanlar mutlu bir şekilde yaşamaya başlamışlar.
|
https://www.kisamasaloku.com/korkulariyla-yuzlesen-kaplumbaga-masali/
|
Korkularıyla Yüzleşen Kaplumbağa Masalı » Masal
| null | null | null |
Bir varmış bir yokmuş. Evvel zaman içinde kalbur saman içinde zamanın birinde ormanda büyüyen bir kaplumbağa varmış. Bu kaplumbağanın adı Tostos muş. Tostos hep ormanda yaşamış diğer kaplumbağalar gibi denizde hiç yüzmemiş. Zaten yüzmek de istemezmiş çünkü suda yüzmekten korkuyormuş.
Günlerden bir gün Tostos bir akrabası ile buluşmak için sözleşmiş. Ama akrabası denizde yaşıyormuş. Tostos da denize girmeden kıyıda oturup konuşacaklarını düşünmüş ve yavaş yavaş denizin yanına gitmeye başlamış. Az gitmiş uz gitmiş dere tepe düz gitmiş ve epey uğraşlar sonucunda akrabasının yanına ulaşmış. Uzunca sohbet etmişler, diğer kaplumbağalardan, ormandan ve denizden konuşmuşlar. O sırada denizde büyük bir dalga oluşmuş. Dalga öyle büyükmüş ki birden iki kaplumbağayı da denizin içine çekmiş. Orman kaplumbağası ne olduğunu anlamadan kendini suda bulunca birden bocalamaya başlamış. Bir ileri bir geri denizin içinde savruluyormuş. En sonunda cesaretiniz toplamış ve ellerini kollarını ileri geri hareket ettirmeye başlamış. Uzun uğraşlar sonucunda Tostos da deniz kaplumbağası gibi yüzmeye başlamış. Bu güne kadar yüzmediğine, denizde ki arkadaşlarından uzak kaldığına çok pişman olmuş.
Tostos keyifle yüzerken uzaktan arkadaşını görmüş, hemen ona el sallamış. Arkadaşının yanına gittiğinde “Bugüne kadar cesaretimi toplayıp denize hiç girememiştim. Dalga çıkınca önce biraz korktum ama sonra alıştım. Aslında korkulacak hiçbir şey yokmuş. ” demiş. Arkadaşı da onu cesaretinden dolayı tebrik etmiş. Tostos o günden sonra hem ormanda hemde denizde yasamaya başlamış. Korktuğu her şeyin üstesinden gelmeye başlamış. Masal da burada bitmiş.
|
https://www.kisamasaloku.com/nilin-deniz-ile-hikayesi/
|
Nil’in Deniz İle Hikayesi » Masal
| null | null | null |
Bir zamanlar Nil adında küçük bir kız yaşarmış. Etrafına neşe ile bakar hep mutluluk saçarmış. Bir gün ailesi ile birlikte tatil yapmaya karar vermişler. Nil, tatil için çok heyecanlıymış ama denize girmekten de içten içe korkuyormuş.
Tatil zamanı gelmiş, Nil annesi ve babası ile birlikte valizlerini hazırlamış ve otele doğru yola çıkmışlar. Uzunca bir yolculuktan sonra otellerine gelmişler ve odalarına yerleşmişler. Şimdi sırada deniz ve kumun keyfini çıkarmak varmış. Nil kum oyuncaklarını alıp annesi ile birlikte deniz kenarına inmiş. Önce soğuk bir şeyler içip uzanıp dinlemişler. Daha sonra annesi denize girmek için kalmış ama Nil denize girmeyeceğini söylemiş. Annesi Nil’in korkusunu anlamış ve denize girmesi için ısrar etmemiş. Nil o gün hiç denize girmemiş. Ertesi gün annesi ve babası girdiğinde o da ayaklarını suya sokmuş. Herkesin denize girdiğini görünce aslında o da çok girmek istemiş. Ama cesaretini toplayıp suya girememiş. Artık tatillerinin bitmesine iki gün kalmış ve Nil cesaretini toplayıp denize girmek istemiş. Kolluklarını takmış ve babasının elinden tutarak denize kendisini bırakmış. Bu duyguyu daha önce hiç tatmayan Nil çok mutlu olmuş. Denizin içinde ayaklarını çırpıyor suyun keyfini çıkartıyormuş.
Ertesi gün eve dönme zamanı geldiğinde çok üzülmüş. Çünkü denizin tadını sadece bir güç çıkarabilmiş. Ama eve dönerken kendisine bir söz vermiş. Bir sonra ki tatillerinde asla sudan çıkmayacakmış.
|
https://www.kisamasaloku.com/kucuk-yaramaz-baligin-masali/
|
Küçük Yaramaz Balığın Masalı » Masal
| null | null | null |
Bir varmış bir yokmuş. Evvel zaman içinde kalbur saman içinde küçük bırak balık varmış. Bu balık ailesi ile birlikte masmavi denizde yaşarmış. Küçük balığın adı da Parlak mış. Bu ismi ona annesi vermiş çünkü küçük balığın yüzgeçleri o kadar parlakmış ki denizin içinde onu görmemek mümkün değilmiş.
Parlak bir o kadar da inatçı bir balıkmış. Annesi ve babasını çoğu zaman dinlemez, aklına eseni yaparmış. Günlerden bir gün Parlak evden çıkmak için hazırlanmaya başlamış. Annesi ona çok uzaklaşmaması gerektiğini söylemiş. Küçük balık “tamam” demiş ama annesini hiç dinlemeden gidebildiği kadar gitmiş. Yeni mağaralar, değişik bitkiler ve yabancı balıklar görmüş. Yolda gördüğü herkes ile selamlaşmış ve mavi suların tadını çıkararak yüzmeye başlamış. Parlak bir süre sonra yorulmuş ve dinlenmek için bir banka oturmuş. O sırada denizin altında yolunda gitmeyen bir şeyler olmaya başlamış. Altta ki kum kalkmış, balıklar savrulmaya başlamış. Parlak o kadar çok korkmuş ki hemen geldiği yöne doğru yüzmeye başlamış. Ama ne kadar hızlı yüzse de oda savrulan balıklardan olmuş. Nereye gittiğini bilmeden akan suya kapılmış gitmiş. Bir süre sonra akıntı bitmiş ve parlak etrafa bakmaya başlamış. Yakınlarında tanıdığı kimse yokmuş. Yüzmeye başlamış ama bir türlü evin yolunu bulamamış.
O kadar çok korkmuş ki artık oturmuş ve ağlamaya başlamış. Parlak’ı ağlarken gören bir balık yanına gelmiş ve “Neden ağlıyorsun?” diye sormuş. Parlak “Akıntı da yolumu kaybettim ve evimi bulamıyorum” demiş. Diğer balık küçük balığa ağlamamasını ve ona yardım edeceğini söylemiş. Parlak çok sevinmiş ve evinin yakınında ki yerleri balığa tarif etmiş. Balık da kısa süre içinde Parlak’ı evine ulaştırmış. Annesi ve babası merak ve korkuyla kapının onunda küçük balığı bekliyorlarmış. Parlak hemen koşup onlara sarılmış ve başından geçenleri anlatmış. Annesini ve babasını dinlemediği için çok özür dilemiş. O gün yaşadıkları küçük balığa bir ders olmuş. Bir daha asla ailesinin sözünden çıkmamış. Masal da burada bitmiş.
|
https://www.kisamasaloku.com/kurnaz-olmayan-tilkinin-masali/
|
Kurnaz Olmayan Tilkinin Masalı » Masal
| null | null | null |
Bir varmış bir yokmuş. Evvel zaman içinde kalbur saman içinde upuzun tüyleri, topaç gibi kuyruğu ve kızıl rengi olan bir tilki varmış. Bu tilki diğer tilkilerin aksine hiç kurnaz değil, her şeyi hakkıyla kazanmayı severmiş. Ama herkesin kafasında olan ön yargıları kıramadığı için koca ormanda tek bir arkadaşı yokmuş. Kızıl tilki bu duruma çok üzülür her gün arkadaş edinmek için uğraşırmış.
Günlerden bir gün kızıl tilki ormanda dolaşırken yaşlı bir zebra görmüş. Yürümekte zorluk çeken zebranın elinde birde pazar poşetleri varmış. Tilki, zebranın o haline dayanamamış ve “Size yardım etmemi ister misiniz?” diye sormuş. Zebra tilkinin yardımını kabul etmek istemese de daha fazla poşetleri taşıyamayacağı için kabul etmiş. Tilki de sevinerek poşetleri alıp zebranın evine taşımış. Tilki, zebra ile vedalaşıp ayrılınca, zebra tilkinin kurnazlık yapmadan yardım etmesine çok şaşırmış. Tilki oradan çıkınca karşısına yavru bir fil çıkmış. Fil, çok hızlı koşmuş ve düşmüş. Birinin yardımı olmadan da kalkamamış. Tilki hemen ona yardım etmiş ve küçük fili yerden kaldırmış. Fil tilkinin yardımını annesine anlatmış ve anne fil de tilkinin karşılıksız yardım etmesine çok şaşırmış.
O gün kızıl tilki bir kaç hayvana daha yardım edince bu olay ormanın içinde kulaktan kulağa yayılmış. Tilkinin gerçekten iyi bir hayvan olduğunu anlamışlar. Aralarından seçtikleri bir kaç hayvan tilkinin evine gitmiş ve o güne kadar onu aralarına almadıkları, ön yargıyla yaklaştıkları için özür dilemişler. Tilki de bütün hayvanların özürlerini kabul etmiş ve o günden sonra hepsi dostça yaşamaya devam etmişler. Masal da burada bitmiş.
|
https://www.kisamasaloku.com/durus-hikayeleri-birinci-bolum/
|
Duruş Hikayeleri: Birinci Bölüm » Masal
| null | null | null |
Pijamalar giyildi ve dişler fırçalandı ise uyku saati geldi demek ki, hadi o zaman gelsin hikayemiz.
Bir varmış bir yokmuş evvel zaman içinde kalbur saman içinde küçük bir kız çocuğu varmış. Adı da Duruş’muş. Babasının onlar için kendi elleriyle yaptığı güzel mi güzel bir evde yaşıyorlarmış. Önünde kocaman bir bahçesi, bahçede ördekleri, tavukları varmış. Her sabah kahvaltıda bir tane yumurta yemesi için ördeklerle tavuklar sanki yarış yapıyorlarmış. Ayrıca bahçelerinde bir sürü meyve ağaçları varmış. Elma, armut, kiraz, erik, dut, mandalina, üzüm… Hatta ceviz, fındık, ıhlamur ağacı. Kışın hastalandığında annesi ona bahçeden toplayıp kuruttuğu ıhlamurlardan çay demliyor, oda bu çayları içip hemen iyileşiyormuş.
Bazı günler bahçelerine davetsiz misafirler de geliyormuş. Kirpi, sincap, leylek gibi. Her seferinde onlara yemek veriyor karınlarını doyurmadan göndermiyormuş. Bütün bu arkadaşlarının içinde en özeli onun köpeği Pars’mış. Çünkü Pars ve o beraber büyümüşler. Pars’ı sahiplendiklerin de daha küçücük bir yavruymuş. Bu yüzden bir müddet evde bakmışlar. Ama büyüyünce evde kalmak istememiş ve Duruş babası ile birlikte ona bahçelerinde bir kulübe yapmış. Şimdi Pars çok daha mutluymuş, özgürce koşup oynuyormuş. Duruş ve annesi seyahat etmeyi çok sevdikleri için babası onlara bir karavan yapmış. Böylece her yaz kendi yaptıkları karavanla ailecek seyahate çıkıyorlar, aylarca tatil yapıyorlarmış. Duruş küçük yaşında birçok yer görüyor ve her gittikleri yerde birçok arkadaşı oluyormuş. İşte gene yaz gelmiş ve ailecek yollara koyulmak için annesi ile birlikte günlerce hazırlanmışlar. Karavan hazırlamak çok da kolay değilmiş ama neyse ki anne kız bu konuda çok iyilermiş. Ancak yola çıkarken Duruş hem çok mutlu hemde biraz üzgünmüş, çünkü can arkadaşı Pars daha önceki seyahatlerin de onlarla berabermiş. Ama bu sefer evde kalması gerekiyormuş çünkü o özgür olmaya çok alışmış. Neyse ki Duru’şun dedesi, babaannesi, amcaları ve yengesi ona çok iyi bakıyorlarmış. İlk bir kaç gün onu çok özlemiş ve ağlamış ama şimdi alışmış. Pars böyle daha rahatmış. Zaten bu sefer tatilleri diğerleri kadar uzun sürmeyecek bir kaç ay sonra yani okullar açılmadan döneceklermiş çünkü Duruş bu sene okula başlayacakmış.
|
https://www.kisamasaloku.com/kucuk-kelebegin-masali/
|
Küçük Kelebeğin Masalı » Masal
| null | null | null |
Pijamalar giyildi ve dişler fırçalandı ise uyku saati geldi demek ki, hadi o zaman gelsin masalımız. Bir varmış bir yokmuş evvel zaman içinde, kalbur saman içinde, develer tellal iken, pireler berber iken, ben annemin beşiğini tıngır mıngır sallar iken, çok uzaklarda gökyüzünde yaşayan üç kelebek kardeş varmış. Masal bu ya kelebekler bulutların üzerinde yaşıyor dünyaya oradan bakıyorlarmış.
İyilik kelebeği, mutluluk kelebeği ve küçük kelebek. Küçük kelebek ablalarına “Bende sizin gibi bir şeyler yapmak, dünyaya faydalı olmak istiyorum, hiç bir yetkim olmadığı için çok mutsuzum” demiş. Büyük ablası “Ben dünyaya iyilik saçıyorum, ancak bu zor bir iş sen yapamazsın” demiş. Diğer ablası da “Ben mutluluk saçıyorum, ama bunu ayarlamak çok zor fazla kaçırmaman lazım yoksa bir anlamı olmaz” demiş. Küçük kelebek bu durumdan çok sıkılmış ve bir gün kimseye haber vermeden yeryüzüne inmiş. Şöyle bir etrafına bakmış iki küçük çocuğu oyun oynarken görmüş. Çocuklar çok eğleniyormuş, başlamış onları izlemeye, birde ne olsun biraz sonra çocuklar birbirlerine küsmüşler ve oyun oynamayı bırakmışlar. Kelebek dayanamamış ve yanlarına gitmiş. Onları barıştırmak için bir sürü dil dökmüş, sonunda da başarmış. Çocuklar tekrar oyunlarını oynamaya devam etmişler. Küçük kelebek bir şey başarmış olmanın mutluluğuyla yoluna devam etmiş. Biraz sonra önüne yaralı bir arı çıkmış. Arı “Lütfen yardım edin, kanadım kırıldı balımı taşıyamıyorum” diye yardım istiyormuş. Küçük kelebek hiç düşünmeden arının kanadını tedavi etmek için otlardan ilaç yapmış ve arının kanadına sürmüş. Arı hemen iyileşmiş ve başlamış uçmaya. Küçük kelebek sevinçten havalara uçmuş. O gün daha birçok yardım yapmış. Karşıdan karşıya geçmek isteyen kaplumbağayı son anda ezilmekten kurtarmış. Yaşlı bir teyzenin poşetlerini taşımasına yardım etmiş. Yolunu kaybetmiş bir çocuğun annesini bulmasını sağlamış. Daha bir çok şey. Bütün bunları yaparken kendini çok iyi, mutlu en önemlisi de güçlü hissetmiş. Evet iyi hissetmesi büyük ablasının sayesinde, mutlu hissetmesi ise küçük ablasının sayesinde, peki ama güçlü hissetmesi kimin sayesinde?
Böyle düşünürken kraliçe kelebek , küçük kelebeğin yolunu kesmiş ve ona “Senin kendini güçlü hissetmen cesaretinden geliyor, sen çok cesur, güçlü ve güzel kalpli bir kelebeksin, senin unvanın Süper kahraman olsun” demiş. Küçük kelebek bu unvanı çok beğenmiş “Nasıl yanı Süpermen gibi bir şey mi?” demiş. Kraliçe kelebek “Evet buda senin sihirli kanatların bunları takınca her yere yetişe bilirsin” demiş. O günden sonra süper kahraman kelebek sihirli kanatlarının da yardımıyla herkesin yardımına koşmuş, ay pardon uçmuş. Burada da masal bitmiş.
|
https://www.kisamasaloku.com/arkadaslarin-kardeslik-hikayesi/
|
Arkadaşların Kardeşlik Hikayesi » Masal
| null | null | null |
Pijamalar giyildi ve dişler fırçalandı ise uyku saati geldi demek ki hadi o zaman gelsin hikayemiz.
Yasemin her gün okuldan çıkınca önce eve gidip yemeğini yiyor, sonra ev ödevlerini yapıyor, daha sonrada evlerinin yakınındaki parka oyun oynamaya gidiyormuş. Çünkü evde yalnız canı sıkılıyormuş. Bazen parkta da kimse olmuyor, orada da yalnız oynamak zorunda kalıyormuş. Bu yüzden zaman zaman annesine “Keşke benimde bir kardeşim olsa, o zaman her gün parka gitmek zorunda kalmam, kardeşimle evde oynarım” diyormuş.
Bir gün gene okul sonrası parkta oyun oynarken küçük bir çocuk birden yere düşmüş ve başlamış ağlamaya. Etrafta ikisinden başka kimse olmadığı için Yasemin çocuğun yardımına koşmuş. Neyse ki çocuğun önemli bir şeyi yokmuş. Küçük çocukta zaten Yasemin yanına gidince ağlamayı kesmiş, hatta gülmeye başlamış. Sonra tanışmışlar. Çocuğun adı Mert’miş. Yasemin ve Mert bir müddet daha parkta oynamaya devam etmişler. Hava kararmaya başlayınca Yasemin “Geç oldu, hadi artık evlerimize gidelim” demiş. Mert “Tamam ama yarın yine burada buluşalım mı?” diye sormuş. Yasemin “Tamam o zaman yarın görüşürüz ” demiş. Yasemin ertesi gün parka giderken, yanına artık oynamadığı bir kaç oyuncağını almış ve Mert’e hediye etmiş. Mert’te Yasemin için bahçelerinden çiçek toplamış. Artık her gün parkta buluşuyorlarmış. Bir gün Yasemin ve Mert parkta oynarken Mert’in arkadaşları Mert’e “Yanındaki kim, yoksa ablan mı? diye sormuşlar. Mert’te benim ablam yok ama Yasemin’i ablam gibi seviyorum” demiş. Yasemin bunu duyunca çok mutlu olmuş. Yasemin’de dönmüş çocuklara “Evet benimde bir kardeşim yok ama bende Mert’i kardeşim gibi seviyorum” demiş.
O günden sonra ikisi de birbirlerine abla kardeş gibi davranmışlar, birbirlerini koruyup kollamışlar, hiç ayrılmamışlar. Bir zaman sonra yaz bitip kış geldiğinde parkta buluşamayacaklarını anlayınca annelerini tanıştırmaya karar vermişler, böylece anneleri de arkadaş olmuş ve kışın birbirlerine ev gezmeleri yapmışlar. Yasemin Mert’in okul ödevlerine yardım ediyormuş, gerçek bir abla gibi. Mert’te Yasemin’in sözünden hiç çıkmıyormuş, tam bir kardeş gibi. Hatta gelecek yaz iki aile birlikte tatil yapmaya karar vermişler. Kim bilir belki de şimdi tatildelerdir. Burada da hikayemiz bitti.
Bugün size kardeş olmak için aynı anne ve babaya sahip olmak kadar, ayrı anne ve babalara sahip olarakda kardeş gibi olunabileceğini anlatmak istedim. Umarım beğenirsiniz.
|
https://www.kisamasaloku.com/melek-ve-yardim-severlik-hikayesi/
|
Melek ve Yardım Severlik Hikayesi » Masal
| null | null | null |
Pijamalar giyildi ve dişler fırçalandı ise uyku saati geldi demek ki hadi o zaman gelsin hikayemiz. Bugün çocukların dünyayı nasıl güzelleştirebileceğine şahit oldum ve sizinle de bu hikayede paylaşmak istedim.
Melek uzun zamandır almak istediği oyuncak için para biriktirmişti. O gün annesine göstermek ve oyuncağı almak niyetiyle evden çıktılar. Oyuncakçıya gitmek için biraz yürümeleri gerekiyordu. Parktan geçerken küçük bir çocuğun duvarın kenarında oturduğunu gördüler. Melek’in dikkatini çocuğun çorabının olmadığı çekti. Hava serindi üstelikte ayakkabısı delik, hırkası yırtıktı. Büyük bir ihtimalle üşüyor diye düşündü. Üzüldü. Yol boyunca parkta gördüğü çocuk çıkmadı aklından. Oyuncakçıya vardıklarında bütün heyecanının gittiğini fark etti. Artık almak istediği oyuncak onu mutlu etmeyecekti. Annesine durumu anlattı ve yolda gördüğü çocuk için bir şeyler yapmak istediğini söyledi. Annesi Melek’in böyle düşünmesine sevindi. “Ancak bunu yaparken, yani birine yardım ederken çok dikkat etmek, onu rencide etmemek gerekiyor” dedi. Oyuncağı aldıktan sonra beraberce ne yapabiliriz diye düşünmeye başladılar. Sonra parka, çocuğun yanına gittiler ama çocuk orada yoktu. Etrafta da görünmüyordu. Parkın yanında duran simitçiye çocuğu sordular. Simitçi “Şimdi simit verdim, kardeşiyle paylaşmaya gitmiştir” dedi. Daha da duygulandılar. Simitçinin tarifi üzerine çocuğun evini buldular. Eski bir kulübede kalıyorlardı. Kapıyı çaldıklarında hasta bir kadın kapıyı açtı. Kadın şaşkın ama güler yüzle “Buyurun” dedi. İçeriye girdiklerinde parkta gördükleri çocuk ve kardeşi bir köşede simit yiyorlardı. Melek elindeki oyuncağı küçük çocuğa uzattı. Çocuk sevinçle aldı oyuncağı ve oynamaya başladı. Melek’in annesi hasta kadın ile biraz sohbet ettikten sonra bir kaç telefon görüşmesi yaptı. Bulundukları bölgede böyle durumlar için konuk evleri olduğunu öğrendiler. Melek çok mutlu oldu.
Aylar geçti, şimdi aile kendi evine yerleşti. Hasta kadın iyileşti. Evde yaptığı el işlerini Melek’in annesinin yardımıyla internetten satmaya başladı. Böylece geçimlerini sağlıyor, kimseye muhtaç olmadan geçiniyorlar. Parkta gördüğü çocuk ile Melek aynı okula gidiyor. Kardeşi de ana okuluna.
|
https://www.kisamasaloku.com/kuslar-ve-mikroplarin-masali/
|
Kuşlar ve Mikropların Masalı » Masal
| null | null | null |
Pijamalar giyildi ve dişler fırçalandı ise uyku saati geldi demek ki, hadi o zaman gelsin masalımız. Bir gün kuşlar aralarında konuşuyorlarmış “Biliyor musunuz dünyadaki en güzel ses kuş sesi” demiş bir kuş. Diğer bir kuş “Yanılıyorsun en güzel ses, çocuk sesi” demiş. Hepsi önce şaşırmış sonra birbirlerine bakmışlar ve işte tam o sırada parkta oynayan çocukların sesi gelmiş kulaklarına. Bir sürü çocuk cıvıl cıvıl neşe içinde oynuyormuş. Bütün kuşlar arkadaşlarına hak vermişler “Haklısın en güzel ses çocuk sesi, sonrada kuş sesi” demişler. Kuşlar aralarında böyle konuşurken onları sinsi sinsi dinleyen birileri varmış. Kim mi? Mikroplar. Bunu duyan kötü kalpli mikroplar çocukları kıskanmışlar ve aralarında “Bu çocuklarda çok oldu haa, bir şey yapalım da şunların sesini keselim” demişler.
Hemen havayı kirletmek için mikroplarını sağa sola saçmışlar. Mikroplar bir anda her tarafa yayılmış. Çocukların elledikleri her yer mikrop olmuş. Sonra çocukların ellerinden ağızlarına, burunlarına girmiş mikroplar. Tabi kimse bir şey fark etmemiş, oynamaya devam etmişler. Sadece kuşlar mikropların yaptığı bu kötülüğü görmüş, ama onlarda etrafa saçılan mikroplara karşı bir şey yapamamışlar. Akşam olup çocuklar evlerine gidince olanlar olmuş. Çocukların önce boğazları ağrımış, sonra öksürmeye başlamışlar ve sonunda sesleri de kısılmış. Neyse ki kuşlar olup bitenin farkındaymış ve şifacı perilere çoktan haber vermişler bile. Onlarda hemen harekete geçmiş. Önce kuşlara görev vermişler. Kimi ıhlamur çiçekleri toplamış, kimi papatya, kimi kuşlar kuşburnu, nane ve daha bir çok bitki. Bütün gece periler ve kuşlar çalışmışlar sonunda şifalı şurubu yapmışlar. Sabah olduğunda hasta çocukların içebilmeleri için eczanelere dağıtmışlar bile. Ertesi gün sesleri iyice kısılan çocuklar ilk iş doktora gitmişler. Doktor çocukların mikrop kapmış olduklarını şifa perilerinin yapmış olduğu şurubu eczaneden almalarını ve içmelerini söylemiş.
Çocuklar şurubun tadını hiç beğenmemişler, içmek istememişler. Oysa şifa perileri ve kuşlar o kadar çok çalışmış ki tadı ancak bu kadar güzel olabilmiş, ama çok etkiliymiş. Çocuklar iyileşmek için mecburen tadı güzel olmasa da şifalı şuruptan içmişler, kısa sürede de iyileşmişler, tekrar eskisi gibi cıvıl cıvıl sesleri çıkmaya başlamış. Bura dada masal bitmiş. Fakat kuşlar size bir şey söylemek istiyorlar, bunun içinde beni görevlendirdiler. Dediler ki ” Lütfen çocuklar dikkat etsinler sokakta oynarken ellerini ağzına ve yüzüne götürmesinler sık sık ellerini yıkasınlar, kötü kalpli mikroplar onları hasta edemesin, böylece dünyadan çocuk sesleri hiç eksik olmasın.”
|
https://www.kisamasaloku.com/pamuk-prenses-ve-yedi-cuceler-ormanlari-temiz-tut/
|
Pamuk Prenses ve Yedi Cüceler; Ormanları Temiz Tut » Masal
| null | null | null |
Bir varmış bir yokmuş evvel zaman içinde kalbur saman içinde develer tellal iken pireler berber iken sizinde bildiğiniz gibi ormanda Pamuk Prenses ve Yedi Cüceler yaşıyormuş. Ormanın bütün sorumluluğu Pamuk Prenses’deymiş, yedi cüceler’de ona yardım ediyorlarmış.
Gene bir gün sabah erkenden Pamuk Prenses ve yedi cüceler ormanı teftişe çıkmışlar. Sırayla ormanda gördükleri orman sakinlerine bir şikayetleri olup olmadığını sormuşlar. Aslan, kaplan, zürefa, gergedan, geyik, timsah, fil, maymun ve diğerleri hep aynı şeyden şikayetçilermiş. Hepsi bir ağızdan “Ormana ziyarete gelen insanlar ormanı çok kirletiyor, yedikleri, içtikleri şeylerin çöpünü etrafa atıyor, sonrada toplamadan gidiyorlar” demişler. Pamuk Prenses ve yedi cüceler bu duruma çok üzülmüşler sonrada ne yapabiliriz diye düşünmüşler “Bizi en çok çocuklar seviyor, onlara söylersek belki bize yardımcı olurlar” demişler. Ama nasıl yapacaklarını bilmiyorlarmış. Sonra birden Pamuk Prenses’in aklına masalcı babaanne gelmiş, “O çocuklar için her gün bir masal yazıyor, anneleri de her gece çocuklarına o masalları okuyor, eğer masalcı babaanne bize yardım ederse olur bu iş” demiş ve hemen harekete geçmiş. O gece babaanne uyurken Pamuk Prenses bu isteğini masalcı babaanne’nin kulağına fısıldamış.
Masalcı babaanne hemen o gün Pamuk Prenses ve yedi cüceler’in isteğini yerine getirmiş, bir masal yazmış. Masalında çocuklara bir mesaj vermek istemiş “Sevgili çocuklar doğa bize bir sürü güzellikler sunuyor ve işin güzel tarafı karşılığında bizden hiç bir şey istemiyor. Biz doğadan besleniyor, sağlıklı nefes alıyoruz. Meyvelerini, sebzelerini yiyor, çiçeklerini kokluyoruz. Ancak doğa sadece biz insanlar için değil, diğer canlılarda bizimle aynı hakka sahip. Onun için doğayı bizimle birlikte yaşayan bütün canlıları düşünerek korumamız gerekiyor” diye yazmış. Sonrada “Elçiye zeval olmaz, Pamuk Prenses ve yedi cücelerin sizlerden bir ricası var, lütfen çocuklar etraflarını temiz tutsunlar, doğayı kirletmesinler, gerekirse bu konuda büyüklerini de uyarsınlar dediler” demiş. Burada da masal bitmiş. İnanıyorum ki bu günden sonra sende çevreni temiz tutmak için elinden geleni yapacaksın.
|
https://www.kisamasaloku.com/periler-ve-buyucunun-masali/
|
Periler ve Büyücünün Masalı » Masal
| null | null | null |
Bir varmış bir yokmuş evvel zaman içinde kalbur saman içinde develer tellal iken pireler berber iken ben annemin beşiğini tıngır mıngır sallar iken kötü kalpli bir büyücü, bütün dünyayı etkileyecek bir büyü yapmış. Bir daha dünyada kimse ağlamayacakmış.
Bunu duyan herkes önce çok sevinmiş. Büyücüye “Biz seni kötü bilirdik, meğer sen ne kadar da iyi kalpli bir büyücüymüşsün” demişler. Oysa kötü kalpli büyücünün iyilik yapmak gibi bir niyeti yokmuş, zamanla herkes bunu anlayacakmış. O günden sonra kimse ağlamamış, hep gülmüşler, ama hiç mutlu olmamışlar. Zamanla gülmek sıradanlaşmış ve artık insanlar hem ağlamaz hem gülmez olmuş. Olumlu olumsuz her şeye “Kaderden, yapacak bir şey yok” demeye başlamışlar. Bu durumu önce Kader perisi fark etmiş. Sonrada ağlama perisi ile gülme perisi ne haber vermiş. Üç peri toplanmış ve bu olanların insanlara zarar verdiğini, ağlamak ve gülmek kardeş, biri olmazsa öbürünün bir anlamı olmayacağını, hatta kadere inanmak başka bir şey, her olan şeye kader demek başka bir şey olduğuna karar vermişler. Sonunda kötü kalpli büyücünün büyüsünü bozmak için kader perisi, ağlama perisi ve gülme perisi güçlerini birleştirip bir sihir yapmışlar, çünkü tek başına büyücünün sihrini bozmaya güçleri yetmezmiş. Öylede olmuş ve bir gece bütün insanları etkileyecek sihri dünyanın üzerine boşaltmışlar.
Ertesi sabah her şey normale dönmüş ve insanlar yeniden duygularıyla yaşamaya başlamışlar. Bazen gülmüş, bazen ağlamışlar. Ama mücadeleyi hiç bırakmamış, her şey kaderden deyip bir kenara çekilmek yerine daha çok çalışmışlar. Anlayacağınız kah gülmüş kah ağlamış ama sonuçta mutlu mesut yaşamışlar. Burada da masal bitmiş.
|
https://www.kisamasaloku.com/emo-ve-kitap-okuma-masali/
|
Emo ve Kitap Okuma Masalı » Masal
| null | null | null |
Bir varmış bir yokmuş. Evvel zaman içinde kalbur saman içinde kitap okumayı sevmeyen bir maymun varmış. Bu maymunun adı Emo imiş. Emo ormanda kitap okumayı sevmeyen tek yavru hayvanmış. Bu duruma ailesi çok üzülse de oğullarını bir türlü kitap okumaya alıştıramamışlar.
Günlerden bir gün Emo’nun sınıfına kitap okuma yarışması düzenleneceği duyurulmuş. Bu durum Emo’nun hiç ilgisini çekmese de ucunda ki ödül Emo’nun kalbini çalmış. Çünkü birinci olana tam üç çuval muz verilecekmiş. Emo kitap okumayı sevmese de ödülü almak için yarışmaya katılmaya karar vermiş. Önce annesinden ve ablasından yardım istemiş. Onlarda Emo ile birlikte kitap okumaya başlamışlar. Annesi dakika tutuyor ablası da yanlış okuduğu yerlerde düzeltmeler yapıyormuş. Abla maymun kardeşinin sevebileceği bir kaç kitap satın almış. Annesi de oğluna güzel bir okuma köşesi yapmış. Çünkü Emo’nun kitap okuması onları çok mutlu ediyormuş. Emo bunu ödül için yapsa da ailesi yinede mutluymuş. Bir kaç gün sonra Emo zorunluluktan değil hoşuna gittiği için kitap okumaya başlamış. Kitap okumanın bu kadar sürükleyici olduğu hiç aklına gelmezmiş. Günler geçmiş ve yarışma günü gelmiş çatmış. Verilen sürede en çok kelimeyi okuyan kazanacakmış.
Herkes tek tek kitabını okuduktan sonra yarışmayı kazanan Emo olmuş. Tabi kimse onun kazanmasını beklemiyormuş. Ama Emo o kadar çok çalışmış ki sonunda emeğinin karşılığını almış. Akşam olup eve gidince kazandığı ödülü de baş ucuna koymuş. Güzel olan şu ki Emo kitap okumayı hiç bırakmamış. Ödül için başladığı bu yolu kendi mutluluğu için devam ettirmiş. Masal da burada bitmiş.
|
https://www.kisamasaloku.com/kibirli-zurafanin-masali/
|
Kibirli Zürafanın Masalı » Masal
| null | null | null |
Bir varmış bir yokmuş. Evvel zaman içinde kalbur saman içinde yemyeşil ağaçların olduğu kocaman bir orman varmış. Bu ormanda bir çok hayvan yaşarmış. Hepsi de çok iyi arkadaşmış. Ama içlerinden biri hiç bir hayvanla konuşmaz herkesi görmezden gelirmiş. Bu kibirli hayvan da zürafaymış. Herkes ona “Kibirli” dermiş.
Günlerden bir gün Kibirli evinde çok sıkılmış ve dolaşmaya çıkmış. Yolda yavruları oyun oynarken görmüş “Ne kadar da sıkıcılar oyun oynayıp duruyorlar” diye düşünmüş. Biraz ileri de meyve toplayan hayvanları görmüş “Yere en yakın meyveleri topluyorlar, benim gibi yukarı da ki meyveleri toplayamıyorlar” demiş. Daha sonra yürümesine devam etmiş o sırada kış için odun toplayan hayvanları görmüş “Bunlarında işi gücü odun toplamak” demiş ve evine doğru geri dönmüş. Aradan günler, aylar geçmiş sonunda kış gelmiş. Kibirli diğer hayvanları küçümsediği için onların yaptığı hiçbir şeyi yapmamış. Ne kış için yemek toplamış ne de yakacak odun hazırlamış. Kara kış geldiğinde, ağaçlar dinlenmeye çekilmiş ve hiç meyve vermemiş. Ama kışı düşünüp hazırlığını yapanların karnı her gün doyuyormuş. Kibirli yakacak odun da ayarlamadığı için evinde çok üşüyormuş. Bir kaç hafta sonra hem soğuktan hemde açlıktan hastalanmış.
Yavru hayvanlardan birisi Kibirlinin evden hiç çıkmadığını fark etmiş ve kapısını çalmış. Kibirli zor da olsa kapıyı açmış. Yavru hayvan onun hasta olduğunu anlamış ve “Neyin var Kibirli amca?” diye sormuş. Zürafa da “Çok hastayım” demiş. Yavru “Sen biraz bekle” demiş ve koşarak diğer hayvanlara haber vermiş. Ormanda ki iyi kalpli hayvanlar hemen zürafaya yardımda bulunmuşlar. Önce evini ısıtmışlar, sonra yiyecek yemekler hazırlamışlar birde üzerine ilaç verip Kibirli’yi iyileştirmişler. İyileşen Kibirli yaptığı hatanın farkına varmış. Bütün hayvanlardan düşünceleri için kibirli davranışları için özür dilemiş. O günden sonra o da onlarla beraber vakit geçirmeye başlamış ve mutluluğun birlik beraberlikten geldiğini anlamış. Masal da burada bitmiş.
Daha fazla kısa masal okumak için Kısa Çocuk Masalları kategorimizi inceleyebilirsiniz.
|
https://www.kisamasaloku.com/elma-kurdunun-masali/
|
Elma Kurdunun Masalı » Masal
| null | null | null |
Pijamalar giyildi ve dişler fırçalandı ise uyku saati geldi demek ki, hadi o zaman gelsin masalımız. Bir varmış bir yokmuş evvel zaman içinde kalbur saman içinde, elma bahçesinde yaşayan bir kurt ailesi varmış. Ama bu aile bildiğimiz ormanda yaşayan Kurtlardan değilmiş, hani meyvelerin içinde yaşayan küçük kurtçuklar var ya işte o kurtçuklardanmış. Elma Kurdu. Anne kurtçuk, baba kurtçuk, ikide kardeş kurtçukmuş. Elma bahçesinin içinde yaşayan bu aile kışın ağacın içine saklanır, yazında elmalar olunca bir elmanın içinde mutlu mesut yaşarlarmış.
Bir gün bir el gelmiş ve kurtçuk ailesinin içinde yaşadığı o elmayı dalından koparmış. Önce sepete, sonrada arabaya koymuş ve şehre götürüp diğer elmalarla beraber bir manava satmış. Manav sepetteki elmaları sırayla tezgaha dizerken, bizim kurt ailesinin içinde yaşadığı elmayı da diğer elmaların yanına koymuş. Elma kurdu ailesi ne olduğunu anlamaya çalışıyor, şaşkın şaşkın etrafı seyrediyormuş. O sırada manav tezgahının önünden geçen küçük bir çocuk annesine “Ben elma istiyorum” demiş ve elini kurtlu elmaya uzatmış. Annesi elmanın parasını verdikten sonra küçük kız elmayı çantasına koymuş ve evin yolunu tutmuş. Eve geldiklerinde, küçük kız tam elmayı ısıracak iken kurtçuklar seslenmişler “Merhaba biz Kurt ailesiyiz, sakın bizi yeme” demişler. Küçük kız kurt deyince önce bir korkmuş. Elma kurtları “Korkma korkma biz küçük Elma kurtlarıyız” demişler. Küçük kız Elma kurtlarını görünce onlarla tanışmış ve sohbet etmiş, sonrada “Sizin için ne yapabilirim?” diye sormuş. Kurt ailesi “Biz şehirde yaşayamayız bizi Elma bahçemize geri götürür müsün?” diye sormuş. Küçük kız düşünmüş, “Burada Elma bahçesi yok ama parkta bir Çam ağacı var isterseniz sizi oraya götürebilirim” demiş.
Çaresiz kurtçuklar kabul etmiş ve küçük kızda almış onları parktaki Çam ağacına bırakmış. O günden sonra Elma kurtçukları olmuş mu Çam ağacı kurtları. Küçük kız her gün Çam kurtlarını ziyarete gidiyor onlara yiyecek olarak da Elma götürüyormuş. Çam kozalağının içinde Elma yiyerek uzun yıllar Çam kurtları olarak mutlu mesut yaşamış bizim Elma kurtçukları. Burada da masal bitmiş. İyi uykular tatlı rüyalar
|
https://www.kisamasaloku.com/kucuk-balik-ve-arkadaslarinin-masali/
|
Küçük Balık ve Arkadaşlarının Masalı » Masal
| null | null | null |
Pijamalar giyildi ve dişler fırçalandı ise uyku saati geldi demek ki, hadi o zaman gelsin masalımız. Küçük balık annesi ile bir gün sohbet ederken, annesi yavrusuna “Yakında senin doğum günün, deniz anasından bir dilek dileye bilirsin” demiş.
Küçük balık ne isteyeceğini biliyormuş. Denizin dışındaki hayatı çok merak ediyormuş. Başlamış heyecanla doğum gününü beklemeye ve nihayet o gün gelmiş çatmış. Sabah uyanır uyanmaz annesinin yanına gitmiş. Birlikte deniz anasına gitmişler. Deniz anası “Bugün senin doğum günün bir dilek dile” demiş. Küçük balık “Denizin dışındaki hayatı çok merak ediyorum beni denizin dışına göndere bilir misin?” diye sormuş. Deniz anası küçük balığa bir şeker vermiş “Bu şekeri ağzına at ve git ama unutma şeker bitince tekrar balık olacaksın” demiş. Küçük balık önce annesi ile vedalaşmış ve kıyıya kadar yüzmüş, sonrada şekeri ağzına atmış. Birden ayakları olmuş ve yürümeye başlamış. Parkta oynayan çocukları görmüş, yanlarına gitmiş ve başlamış onlarla oynamaya. Çocuklar küçük balığı çok sevmiş. Birlikte top oynamış, salıncağa binmiş, kayaktan kaymışlar. Ama ağzındaki şeker erimeye başlayınca gitme vakti geldi diye düşünmüş ve arkadaşlarına veda etmek istemiş. Arkadaşları “Yarın burada buluşalım” deyince küçük balık gerçeği söylemiş ” Ben aslında bir balığım bugün burada olmam benim doğum günü hediyem, korkarım bir sonraki doğum günüme kadar bir daha sizi göremem” demiş.
Çocuklar önce üzülmüşler ama sonra düşünmüşler “Sen bizim yanımıza gelemezsen biz senin yanına geliriz” demişler. Küçük balık çok sevinmiş ve ağzındaki şeker bittiği için tekrar balık olmuş. Annesi onu merakla bekliyormuş, yaşadığı her şeyi, tanıştığı arkadaşlarını annesine anlatmış. Annesi küçük balık adına çok mutlu olmuş. O günden sonra küçük balık arkadaşları ile denizde sık sık buluşup, oyunlar oynamışlar, onları diğer balıklarla tanıştırmış ve denizin en güzel yerlerine yüzmüşler. Burada da masal bitmişşş. İyi uykular tatlı rüyalar
|
https://www.kisamasaloku.com/huysuz-doginin-masali/
|
Huysuz Dogi’nin Masalı » Masal
| null | null | null |
Bir varmış bir yokmuş. Evvel zaman içinde kalbur saman içinde denizin derinlerinde yaşayan bir yunus balığı varmış. Bu yunus balığının adı Dogi’ymiş. Dogi denizde ki hiç bir deniz canlısı ile anlaşamaz hep tek başına yüzermiş. Bu duruma üzülse de kimseye yalnız olduğunu söyleyemezmiş.
Günlerden bir gün Dogi tek başına yüzerken, diğer yunusların ve küçük balıkların hep birlikte yüzdüğünü görmüş. Onların nasıl bu kadar mutlu olduğunu düşünmeye başlamış. Bu durum Dogi yi çok üzse de yinede kendisinden ödün vermiyor kimseyle konuşmuyormuş. Dogi sessiz sessiz yüzerken yunuslardan birinin kuyruğu Dogi’ye değmiş. Dogi birden bağırmaya başlamış. “Biraz daha dikkatli olsanıza” diye söylenmiş. Bunun üzerine diğer yunus “Özür dilerim Dogi oyun oynarken yanlışlıkla çarptım” “Sen de bizimle oynamak ister misin?” diye sormuş. Dogi oyun teklifini duyunca çok şaşırmış. O onlara kötü davransa da onlar Dogi’ye kötü davranmıyor aksine oyunlarına davet ediyormuş. Dogi “Hayır” diyerek evine doğru yüzmüş. Ertesi gün tekrardan yüzerken dün rastladığı yunus balığına rastlamış. Yunus balığı “Merhaba Dogi. Nasılsın?” diye sormuş. Dogi “İyiyim” deyip yüzmeye devam etmiş. Yunus balığı pes etmemiş “Arkadaşların yanına gidiyorum, sende gelmek ister misin?” diye tekrardan sormuş. Dogi bir an duraklamış “Neden bu kadar iyisin?”. Yunus balığı “Bu iyilik değil, senin yalnız kalmanı istemiyorum, hem beraber daha çok eğlenebiliriz” demiş. Dogi şaşkınlığını gizleyememiş “Ben size bu kadar surat asarken sizin benimle konuşmak istemeniz, beni aranıza almaya çalışmanız çok güzel, teşekkür ederim” demiş.
Yunus balığı Dogi’ye sarılarak “Herkesin bir şansa ihtiyacı var Dogi, birlikten kuvvet doğar” demiş. Dogi arkadaşının söylediklerine çok sevinmiş. Sevilmenin çok güzel bir şey olduğunu düşünmüş. O günden sonra Dogi herkese gülümsemeye, selam vermeye başlamış. Hatta bir çok da arkadaşı olmuş. Masal da burada bitmiş.
|
https://www.kisamasaloku.com/tuncun-erik-macerasinin-hikayesi/
|
Tunç’un Erik Macerasının Hikayesi » Masal
| null | null | null |
Pijamalar giyildi ve dişler fırçalandı ise uyku saati geldi demek ki hadi o zaman gelsin hikayemiz. Tunç ve arkadaşları o gün ders bittikten sonra okul bahçesinde buluşmuşlar. Önce top sağasına gidip maç yapmışlar ama sonra canları sıkılmış.
Parkta biraz oturduktan sonra Tunç’un aklına okul yolundaki erik bahçesi gelmiş ve “Var mısınız erik yemeye gidelim” demiş. Bir tanesi “Aaa erikler oldu mu?” demiş. Diğeri ” Bence olmamıştır, eğer olmamış erik yersek karnımız ağrıyabilir” demiş. Ama Tunç hiçbirini dinlememiş ve “Ben gidiyorum demiş”. Arkadaşları da çaresiz peşinden gitmişler. Erik bahçesine vardıklarında dayanamamış hepsi bir sürü erik yemiş. Dalından erik yemek çok zevkliymiş. O kadar çok erik yemişler ki havanın karardığını fark etmemişler. Ne olduysa herkes evlerine gittikten sonra olmuş. Tunç ve arkadaşlarının önce mideleri bulanmış, sonra da karınları ağrımış. Sonra da soluğu acilde almışlar. Acile önce Tunç, sonrada sırayla arkadaşları gelmiş. Bir kaç tetkikten sonra anlaşılmış ki yıkamadan yedikleri üstelikte daha olmamış olan erikler midelerine dokunmuş.
Bundan sonra doktorun uyarılarını dikkate alarak bir daha yıkamadan hiç bir şey yemeyeceklerine dair ailelerine ve kendilerine söz vermişler. Burada hikaye bitti, ama size bir sır vereyim mı? Tunç benim arkadaşım ve bende o gün acildeki arkadaşlardan biriydim
|
https://www.kisamasaloku.com/pamuk-prenses-ve-yedi-cuceler-masali/
|
Pamuk Prenses ve Yedi Cüceler Masalı » Masal
| null | null | null |
Pijamalar giyildi ve dişler fırçalandı ise uyku saati geldi demek ki. Bu akşamki masal Pamuk prenses ve yedi cüceler. Ama anne ve babanızın bildiği gibi değil. Ben bunu size özel yazdım. Hadi dinleyin o zaman. Bir varmış bir yokmuş evvel zaman içinde kalbur saman içinde develer tellal iken pireler berber iken küçük bir prenses varmış, adı da pamuk prensesmiş. Pamuk prenses bir gün gezintiye çıkmış. Yolu ormana düşmüş. Orman çok güzelmiş, birçok arkadaş ile tanışmış geyik, maymun, zürafa gibi bir çok arkadaş. Onlarla sohbet etmiş, oyunlar oynamış, ağaçlardan meyveler toplayıp yemiş, zamanın nasıl geçtiğini anlamamış. Bir ara etrafına bakmış ve havanın karardığını fark etmiş.
Geri dönmek biraz zor olacak diye düşünüp ormandaki arkadaşlarından yardım istemiş. Zürafa şöyle bir kafasını kaldırıp etrafa bakmış ve yedi cücelerin kulübesini görmüş, “Orada güvende olursun” demiş. Pamuk Prenses ve arkadaşları kulübeye vardıklarında kapı kapalıymış. Başlamışlar beklemeye. Birazdan yedi cüceler işten gelmişler, Pamuk Prensesi kapıda görünce çok mutlu olmuşlar. Hemen içeriye davet etmişler. Pamuk Prenses içeriye girdiğinde gözlerine inanamamış eşyaların hepsi normalinden çok küçükmüş ve her şey den yedi tane varmış. Peki ama ben nerede yatacağım diye düşünürken, yedi cüceler Pamuk Prenses’e yedi tane sandalyeyi birleştirerek bir yatak yapmışlar. Ertesi sabah işe gitmeden önce Pamuk Prenses için çok güzel kahvaltı hazırlamışlar ama uyandırmaya kıyamamışlar. Her biri yanağına birer öpücük kondurup “Belki bir daha buralara gelmezsin, ama bizi hiç unutma çünkü biz seni hiç unutmayacağız” demişler ve gitmişler. Aslında Pamuk Prenses çoktan uyanmış, yataktan kalkmadan yedi cücelerin gitmesini beklemiş, sonrada başlamış şarkılar söyleyerek kulübede temizlik yapmaya. Her tarafı temizledikten sonra ormandaki sebzelerden yemekler hazırlamış, çok güzel bir sofra kurmuş ve beklemiş yedi cücelerin işten dönmesini. Yedi cüceler ise bütün gün Pamuk Prensesi düşünmüş hatta belki gitmemiştir diye onun için bir yatak ve bir sandalye yapmışlar. Akşam olunca eve dönmek için yola koyulmuşlar. Eve vardıklarında gözlerine inanamamışlar. Pamuk prenses gitmemiş üstelikte onlar için bir sürü hazırlık yapmış. Pamuk Prenses’de, Yedi Cüceler’in onun için yatak ve sandalye yapmış olduğunu görünce çok mutlu olmuş.
O günden sonra Pamuk Prenses ve Yedi Cüceler hep beraber yaşamışlar. Ormandaki arkadaşları da sık sık Pamuk Prenses’i ziyarete gelmiş. Hep beraber mutlu mesut yaşamışlar. Burada da masal bitmiş. Eğer beğendiyseniz sizin için pamuk prenses ve yedi cüceler’in maceralarını yazarım, böylece ormanda olup biten her şeyi öğrenmiş olursunuz. Şimdi iyi uykular tatlı rüyalar
|
https://www.kisamasaloku.com/keloglanin-adaletinin-masali/
|
Keloğlan’ın Adaletinin Masalı » Masal
| null | null | null |
Pijamalar giyildi ve dişler fırçalandı ise uyku saati geldi demek. Hadi o zaman gelsin bu geceki masalınız. Bir varmış bir yokmuş evvel zaman içinde kalbur saman içinde bir Keloğlan varmış. Keloğlan bir gün ormana odun kesmeye gidecekmiş, sırtına sepetini almış tam yola koyulacakken Keloğlan’ın annesi “Eşeği de yanına al nasıl getireceksin onca odunu sırtında demiş?” Keloğlan eşeğini de yanına alarak, eşek önde o arkada çıkmış ormana.
Bütün gün odun kesmiş çok yorulmuş. Akşam olunca da kestiği odunları sepetine doldurmuş, sepetini de eşeğine yüklemiş yola koyulmuş. Keloğlan önde eşek arkada giderken yolda bir adama rastlamış. Adam Keloğlan’a” Utanmıyor musun zavallı eşeğe o kadar yük yüklemişsin, kendinde sallana sallana gidiyorsun” demiş. Keloğlan utanmış. Almış eşeğin yükünü sırtına, eşek önde Keloğlan arkada başlamış yürümeye. Bu seferde başka bir adam “Yazık değil mi sana o kadar yükü yüklenmişsin, eşek sallana sallana önünden gidiyor” demiş.
Keloğlan çaresiz kalmış. Düşünmüş taşınmış sonrada yükünün yarısını eşeğine, yarısını da kendine yüklemiş. Tam yan yana yürüyorlarmış ki karşıdan bir adam yanında çocuğuyla geliyormuş. Adam çocuğuna Keloğlan’ı göstererek “Gördün mü oğlum bak Keloğlan’a ne kadar adaletli, yükünü yarı yarıya eşeği ile bölüşmüş” demiş. Keloğlan anlamış ki eşek olmak için eşek olmak gerekmiyor ama insan olmak için adaletli olmak gerekiyor. Burada da masal bitmiş. İyi uykular, tatlı rüyalar.
|
https://www.kisamasaloku.com/melek-ve-23-nisan-hikayesi/
|
Melek ve 23 Nisan Hikayesi » Masal
| null | null | null |
Pijamalar giyildi ve dişler fırçalandı ise uyku saati geldi demek, hadi o zaman gelsin hikayemiz. Bugün 23 Nisan Çocuk Bayramı. Bugünün anlam ve önemini yaşınıza göre, anne baba ve öğretmenleriniz sizlere anlatacaktır. Ben size 23 Nisan hikayesi yazdım, umarım beğenirsiniz Melek bugün erkenden uyanmış, çok heyecanlıymış. Çünkü bugün 23 Nisan Çocuk Bayramı’ymış. Haftalardır bugün için hazırlanıyormuş. Okulda düzenlenecek olan 23 Nisan töreninde onunda görevi varmış. Atatürk şiiri okuyacakmış.
Annesi onun için kıyafet hazırlamış. Kırmızı etek, beyaz tişört, beyaz çorap ve kırmızı ayakkabılar. Hemen giyinmeye başlamış. Sonrada aynanın karşısına geçmiş kendine şöyle bir bakmış, sanki bir şey eksik gibi düşünürken annesi odaya elinde iki kırmızı kurdele ile gelmiş. Hem Melek’in saçlarını örüyor hemde anlatıyormuş. “Biliyor musun, bu kurdeleleri ben ilk 23 Nisan kutlamasına giderken, anneannen benim saçıma bağlamıştı, bende anısı büyük, istersen şimdide ben senin saçına bağlarım” demiş. Melek çok mutlu olmuş. Kurdeleleri de bağlayınca eksik olan şey tamamlanmış. Hızlıca yapılan kahvaltının arasına, Melek birde Şiirini tekrar okumayı sığdırmış. Her şey tamammış. Okul yoluna koyulmuşlar. Sokaklar Türk bayrakları ile süslenmiş, her yer kırmızı beyaz çok güzel görünüyormuş. Okula vardıklarında Melek’in heyecanı bir kat daha artmış. Öğretmeni ve sınıf arkadaşları ile törende ki yerini almış. Önce okul müdürü bir konuşma yapmış. Günün anlam ve önemini anlatmış. Sıra öğrencilerin gösterilerine gelmiş. Herkes sırayla gösterisini yapıyor, aileler gururla çocukları izliyor, alkışlıyorlarmış. Tam bir bayram havası yaşanıyormuş. Sıra Melek’e gelince, Melek kendinden emin adımlarla kürsüye çıkıp önce selam vermiş sonrada başlamış şiirini okumaya. ATATÜRK Düşmanların elinden, Sen kurtardın vatanı. En yükseklere diktin, Şanlı Türk bayrağını. Adını ve şanını, Bütün dünya biliyor. Masum olan milletler, Hep izinden gidiyor. Sen, Türk için her zaman, En büyük kahramansın. Damarlarımızda akan, Eşsiz, asil bir kansın.
Tekrar selam vermiş ve herkes onu alkışlamış. Tören bitince öğretmeni, öğrencilerini ve ailelerini okulun yakınına kurulan lunaparka davet etmiş. Hava kararana kadar orada eğlenmişler, yemişler, içmişler, oyunlar oynamışlar. Hava kararınca da herkes evine dönmüş. Melek ve arkadaşları 23 Nisan Çocuk Bayramını çok güzel bir şekilde kutlamışlar. Burada da hikayemiz bittiiii. Hepinize iyi uykular, tatlı rüyalar. Biliyor musunuz Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk bu bayramı sadece Türk çocuklarına değil, bütün dünya çocuklarına armağan etti.
Not: Atatürk şiirinin yazarı Birkan Soylu dur.
|
https://www.kisamasaloku.com/barisa-evet-savasa-hayir-masali/
|
Barışa Evet Savaşa Hayır Masalı » Masal
| null | null | null |
Merhaba çocuklar bugün aklıma renkler takıldı. Düşündüm de renkler olmasaydı hayat nasıl olurdu?Renklerin masalını mı yazsam, hayatımızdaki yerini mi bilemedim. Masaldan başlayalım o zaman. Bir varmış bir yokmuş evvel zaman içinde kalbur saman içinde develer tellal iken pireler berber iken… Ay yanlış başladım, bu masal böyle başlamamalı bence. Neyse! Bir gün gökyüzünden bazı sesler yükselmiş, herkes pür dikkat dinlemeye başlamış. Güneş ile Sarı tartışıyormuş, ama ne tartışma. Sonunda Sarı iyice kızmış ve Güneşe ” Bundan sonra ben yokum, git kendine başka bir renk bul” demiş ve çekmiş gitmiş.
Bunun üzerine Güneş renksiz kalmış, kendini hiç bir işe yaramaz boş bir çember gibi hissetmiş. Doğru Denize gitmiş durumu denize anlatmış. Sonrada “Çok zor durumdayım rica etsem bana rengini ödünç verebilir misin?” demiş. Deniz Güneşin haline çok üzülmüş, kıramamış ve deniz mavisi rengini Güneşe ödünç vermiş. Artık güneş mavi mavi parlıyormuş, ama hiç ısıtmıyor muş. Bu sefer de Deniz renksiz kalmış. Kendini çıplak gibi hissetmiş. Düşünmüş taşınmış Doğaya gitmeye karar vermiş. Deniz, Doğaya durumu anlatmış ve “Beni bu renksizlikten kurtar lütfen” demiş. Doğa denize bakınca ona hak vermiş, gerçekten de çıplak gibi duruyormuş. Arkadaşına yardım etmek istemiş çaresiz yeşil rengini denize ödünç vermiş. Artık deniz yemyeşilmiş, ancak balıklar için biraz karanlık olmuş, yollarını bulmakta zorlanıyorlarmış. Oda ne! Bu seferde doğa renksiz kalmış. Doğru Bulut’un kapısını çalmış. Doğa “Bulut kardeş, Bulut kardeş lütfen acı bana renksiz olmak çok kötüymüş, bana rengini ödünç verir misin?” demiş. Bulut bembeyaz rengini doğaya ödünç vermiş. Ancak beyaz soğuk bir renk olduğu için doğada yaşayan bütün canlılar soğuktan üşümüş. Şimdide bulut renksiz kalmış ve geceye gitmiş. “Gece, Gece görüyorsun halimi bana rengini ödünç verir misin?” demiş. Gece içinden olmaz dese de Bulutu kıramamış ve simsiyah rengini buluta ödünç vermiş.
Bütün bu olup bitenleri gökyüzünde izleyen biri varmış, Gökkuşağı. Gökkuşağı şöyle uzaktan Dünya’ya bi bakmış, olacak gibi değil. Mavi Güneş ısıtmıyor, yeşil Deniz’in dibi görünmüyor, beyaz Doğa buz gibi, siyah Bulutlar her yeri kapkaranlık yapmış, yani her şey birbirlerine karışmış. Sonunda Gökkuşağı dayanamamış ve bir toplantı yapmış. Bir tarafta Güneş, Deniz, Doğa, Bulut ve Gece diğer tarafta ise renkler karşı karşıya gelmiş. Gökkuşağı söze başlamış “Ben istersem size renginizi geri verecek güce sahibim, çünkü benim her rengim var. Ancak Dünyayı güzelleştirmek için renkler tek başına yetmez asıl önemli olan Barış” demiş. Herkes birbirine bakmış ve Gökkuşağı’nın ne demek istediğini anlamışlar. Hemen oracıkta Güneş ve Sarı birbirlerine sarılıp barışmışlar. Bir daha hiç kavga etmemişler. Hep bir ağızdan “Barış’a evet, Savaş’a hayır” diye bağırmışlar. Dünya biranda çok güzel olmuş. Burada da masal bitmiş. İyi uykular çocuklar…
|
https://www.kisamasaloku.com/zeytin-agaci-ve-beyaz-guvercin-masali/
|
Zeytin Ağacı ve Beyaz Güvercin Masalı » Masal
| null | null | null |
Merhaba, bugün zeytin ağacı ve beyaz güvercin diyelim mi? Hadi o zaman ben yazıyorum, sizde de dinleyin. Bir varmış bir yokmuş Ege’de bir yerlerde bir küçük zeytin ağacı varmış. Zeytin ağacı daha çok küçükmüş ama çok uzun yıllar yaşayacağını biliyormuş. Her sene bir sürü zeytin verecek, o zeytinler den yağ yapılacak, çocuklar zeytinlerini yiyerek büyüyecek, dünyaya faydası dokunacakmış. Bunu bilmek çok güzelmiş. Ancak zeytin ağacı benim diğer zeytin ağaçlarından bir farkım daha olmalı, ben dünyaya daha faydalı işler yapmak istiyorum diye düşünüp duruyormuş.
Günler böyle gelip geçerken bir gün dalına beyaz minik bir güvercin konmuş. Güvercin çok üzgün görünüyormuş. Hatta zeytin ağacı dikkatli bakınca güvercinin ağladığını fark etmiş. Dayanamamış “Neden ağlıyorsun?” diye sormuş. Güvercin “Ben her yere uçabiliyorum, benim kanatlarım var” demiş. Zeytin ağacı “Bu çok güzel değil mi, keşke ben de senin gibi her yere uçabilsem” demiş. Güvercin “Evet ama gördüğüm şeyler beni çok üzüyor, ben aslında bir barış güverciniyim fakat bunu kimse bilmiyor” demiş. Güvercin haklıymış o bir barış güverciniymiş, gittiği her yere barış götürüyormuş ama kimse bunu fark etmediği için barışı sağlayamıyormuş. Zeytin ağacı “Peki senin için bir şey yapabilir miyim?” diye sormuş. Beyaz güvercin “Benim diğer güvercinlerden farklı olduğumu simgeleyen bir şeyimin olması gerek ama ne bilmiyorum” demiş. Zeytin ağacı düşünmüş taşınmış ve aklına bir fikir gelmiş ” Biliyor musun bende bu dünyaya daha faydalı olmak istiyorum, istersen birlikte el ele verip bunu başarabiliriz” demiş. Beyaz güvercin “Peki nasıl olacak bu iş?” diye sormuş. Zeytin ağacı “Sana her gün gövdemden bir dal vereceğim, sende bu dalı barışı sağlamak istediğin yere götürüp bırakacaksın ve barış için birbirimize zeytin dalı uzatmak yeterli, diyeceksin. Böylece herkes seni fark edecek ve sende barışı sağlamış olacaksın” demiş.
O günden sonra beyaz güvercin her gün zeytin ağacının gövdesinden bir dal alıyor ve barış için uçuyormuş. Beyaz güvercini ağzında zeytin dalı ile gören herkes artık onun bir barış güvercini olduğunu, ağzında taşıdığı zeytin dalının ise barışın simgesi olduğunu biliyormuş. Burada da masal bitmiş.
|
https://www.kisamasaloku.com/kardelen-ile-hercai-masali/
|
Kardelen ile Hercai Masalı » Masal
| null | null | null |
Merhaba çocuklar, bugün kalemim çiçeklere dokunmak istedi. Çiçek deyince ben bile heyecanlandım. Düşünsenize hayatımızın bir çok anını çiçekler ile kutluyoruz. Bence onlarında bir Masalı olmalı. Ne dersiniz? Bir varmış bir yokmuş çok uzaklarda değil, size çok yakın, hatta mahallenizde yaşlı bir kadın yaşarmış. Küçücük evinin küçücük bahçesinde yalnız yaşayan yaşlı kadın çiçekleri çok seviyormuş. Bu sebeple herkes ona “Çiçek Nine” diye sesleniyormuş. Çiçek Ninenin bahçesinde bin bir çeşit çiçekleri varmış. Hepsini de kendi elleri ile dikmiş. Her gün onlarla tek tek ilgileniyor, bakımını yapıyor, hatta konuşuyormuş. Çiçekler de bu sevgiyi karşılıksız bırakmıyorlar, bütün yaz rengarenk açıyorlarmış.
Çiçek Nine bir gün elinde iki çiçek fidesi ile bahçeye gelmiş. Çiçeklerine “Bakın size yeni arkadaşlarınızı tanıştırayım, ancak bu iki çiçeğin ismini bilmiyorum, hele bir açsınlar onlara yakışan ismi hep beraber koyarız” demiş ve onları bahçenin en güzel yerine ekmiş. Her gün yanlarına gidiyor, sabırla büyümelerini bekliyormuş. Bir gün “E açın artık yaz bitiyor kış geliyor, sizinde çiçeklerinizi görmek, adlarınızı koymak istiyorum” demiş. Ama iki çiçekte de tık yokmuş. Bahçedeki çiçekler bu iki çiçeği çok merak ediyorlarmış. Gül “Kesin benim güzelliğimi gördüler bu yüzden açamıyorlar” demiş. Karanfil “Yok canım asıl onlar benim kokumu aldılar, benden çekiniyorlar” demiş. Leylak, zambak, menekşe ve diğerleri de buna benzer şeyler söylemişler. Ama ne yazık ki iki çiçekte açamadan sonbahar gelmiş çatmış. Yağmur, rüzgar derken bahçedeki çiçekler başlamışlar birbirleriyle vedalaşmaya, “İlkbaharda görüşürüz” mesajları vermeye. Çiçek Nine de havaların soğumasıyla küçük evine, sobasının başına kurulmuş. Ama aklı son diktiği iki çiçekte kalmış “Acaba onlara yeterince sevgi gösteremedim mi?” diye kendini suçluyor, üzülüyormuş. Kara kış iyice bastırmış, derken başlamış lapa lapa kar yağmaya. Her yer bir anda bembeyaz olmuş. Çiçek Nine camın kenarında oturmuş karın yağışını seyrediyormuş. Oda ne? Karların arasında yemyeşil yapraklar. Hemen dışarı çıkmış. Yaprakların yanına gidince bembeyaz açmış çiçekleri görmüş. Çok mutlu olmuş. Çiçekler o kadar güzel görünüyormuş ki, sanki karları delmiş de doğmuş gibiymiş. Çiçek Nine “Sen ne kadar güzel bir şeysin öyle, karları deldin de geldin, beni çok mutlu ettin, senin adın kardelen olsun” demiş. Tam o sırada diğer çiçek de açmış. Açmış açmasına ama çok üşüyormuş. Tir tir titriyormuş. Çiçek nine “Sen neden baharda açmadın da, şimdi bu soğukta açtın, üşüyeceksin” demiş. Çiçek “Arkadaşımın açmasını bekledim, ondan önce açarak onu yalnız bırakmak istemedim” demiş. Çiçek Nine çok duygulanmış “Senin adın Hercai olsun, bu isim sana çok yakıştı” demiş.
O günden sonra Kardelen ve Hercai birbirinden hiç ayrılmamışlar, her kış beraber açmışlar. Kardelen hercai’ yi yapraklarının arasına almış ve onu soğuktan korumuş. Yaz çiçekleri ile hiç buluşamamışlar ama Çiçek Nine Kardelen ve Hercai’ nin güzelliğini, dostluğunu her yaz çiçeklerine anlatmış. Kim bilir belkide Kardelen ve Hercai bir gün yaz çiçekleri ile buluşmuştur. Burada da masal bitmiş.
|
https://www.kisamasaloku.com/kiz-kardes-masali/
|
Kız Kardeş Masalı » Masal
| null | null | null |
Bir varmış bir yokmuş evvel zaman içinde kalbur saman içinde develer tellal iken pireler berber iken çok uzaklarda bir yerlerde küçük bir kulübede iki kız kardeş yaşıyormuş. Kardeşler her gün sabahtan akşama kadar çalışıyorlarmış ama kazandıkları para ile karınlarını bile zor doyuruyorlarmış. Bazı geceler yatağa aç girdikleri bile oluyormuş.
Bir gün büyük kardeş küçük kardeşe “Bu böyle olmaz bir şeyler yapmamız, daha çok para kazanmamız gerek, yoksa bir gün açlıktan hastalanacağız” demiş. Küçük kardeş ablasına çok güveniyormuş. “Sen ne istersen ben yaparım” demiş. Ablası düşünmüş taşınmış ve “Yollarımızı burada ayıralım, ben gidiyorum sen burada beni bekle çok para kazanıp dönerim” demiş, ve düşmüş yollara. Az gitmiş uz gitmiş dere tepe düz gitmiş, yolda yaşlı bir adam ile karşılaşmış. Yaşlı adam kızın fakir halini görünce ona bir sepet elma vermiş “Al bu sepeti içindeki elmaları pazarda satar karnını doyurursun” demiş. Kız çok mutlu olmuş ve hemen pazara gitmiş, bütün elmaları satmış , kazandığı para ile bir güzel karnını doyurmuş. Ertesi sabah boşalan sepeti yaşlı adama götürmek istediğinde birde bakmış ne görsün, sepet ağzına kadar elma dolu. Tekrar pazara gitmiş, bütün elmaları satmış. Ertesi gün daha sonraki günlerde hep aynısı olmuş. Kız elmaları satıyor, sepet elma doluyormuş. Kardeşi ise köyde günlerce ablasının gelmesini beklemiş, açlıktan bir deri bir kemik kalmış. Bir gün yaşlı bir kadın, kızın fakir halini görmüş ve ona bir avuç tohum vermiş. “Al bu tohumları bahçeye ek ama her gün sulamayı unutma” demiş. Kız çaresiz kadının verdiği tohumları almış ve ekmiş. Her gün sulamış. Birkaç zaman sonra bahçe kocaman elma ağaçları ile dolmuş. Her gün sepet sepet elma toplayıp pazarda satıyormuş. Artık çok zengin olmuş ama aklı hep ablasındaymış. Ablası ise zenginliğe o kadar alışmış ki bir daha köyüne dönmeyi düşünmüyormuş. Taki yaşlı adam gelip sepetini geri isteyene kadar. Adam sepetini geri alınca kızın satacak bir şeyi kalmamış ve yavaş yavaş tekrar fakirleşmeye başlamış. Sonunda çaresiz köyüne kardeşinin yanına geri dönmüş.
Dönmüş dönmesine ama gördüklerine de inanamamış. Kardeşi ondan çok daha zengin olmuş. Yaşlı adam ve yaşlı kadının vermek istediği mesajı ikisi de almış ve hatasını anlayan abla kardeşinden özür dilemiş. Kardeşi de ablasını affetmiş. O günden sonra hiç ayrılmamış, mutlu mesut yaşamışlar. Burada da masal bitmiş. Emek vermeden yapılan iş bir gün biter, emek hiç bir zaman bitmez.
|
https://www.kisamasaloku.com/teyzeperisi-masali/
|
Teyzeperisi Masalı » Masal
| null | null | null |
Merhaba, size bugün bir Sevda masalı yazacağım. Sevda kim mi, nerden mi tanıyorum? Tanımıyorum ki! Görmedim, dokunmadım ama o bir Sevda, ben böyle hissettim. Bir varmış bir yokmuş evvel zaman içinde kalbur saman içinde, ülkenin birinde çok güzel bir genç kız yaşıyormuş. Adı da Sevda’ymış. Sevda’nın bilmediği bir şey varmış, aslında o bir peri olarak Dünyaya gelmiş. Ama hangi peri olacağına zaman ve onun koruyucu perileri karar verecekmiş. Çünkü onun bir sürü koruyucu perileri varmış, iyilik perisi, ağlama perisi, gülme perisi, mutluluk perisi, sabır perisi. Hepsi Sevda’nın koruyucu perileriymiş ve onun iyiliği için çabalıyorlar mış.
Sevda birçok sınavdan geçip doğru kararlar alarak, doğru işler yapması gerekiyormuş. Ancak o zaman unvanının ne olacağını, hangi peri olacağına, diğer periler karar verecekmiş. Böylece karakterine uygun bir peri olacakmış. Her akşam sevdanın perileri bir toplantı yapıyor toplantıda Sevda’yı zorlayacak bir sürü olaylar hazırlıyorlarmış. Bir gün ağlama perisi Sevda’yı üzüyor, bütün gün ağlamasına neden oluyormuş. Sevda “Buda geçecek” diyerek ayakta durmayı başarıyormuş. Başka bir gün sabır perisi ona sabır hediye ediyormuş. Günler böyle gelip geçerken sınav günü yaklaşmış. Son sınavı için periler ona iki melek hediye etmiş. Meleklerin biri Balkız diğeri de Lokum’muş. Balkız ve Lokum iki küçük, sevimli kardeşmiş. Lokum dört yaşında bıcır bıcır bir çocukmuş. Yemek yemeyi çok seviyor, bazen doymak bilmiyormuş. Hep pamuk adında bir köpeği olsun istiyormuş. Balkız ise tam altı yaşındaymış. Çok güzel dans ediyor, şarkı söylüyormuş. En çokta karlar ülkesine gidip, Elsa olmak istiyormuş. Sevda bütün sınavlarından olduğu gibi bu son sınavından da başarıyla geçmiş. Zaten onu çok uzaklardan, gökyüzünden izleyen ve ona güç veren bir meleği daha varmış. Bazen rüya perileri devreye giriyor ve onları rüyalarda buluşturuyormuş. Nihayet periler son toplantılarını yapmışlar ve Sevda’nın “Teyzeperisi” olmasına karar vermişler. O artık bir Teyzeperisi’ymiş.
O günden sonra her şey daha güzel olmuş. Teyzeperisi, Balkız ve Lokum mutlu bir aile olmuşlar. El ele vermişler ve başarıdan başarıya koşmuşlar. Burada da masal bitmiş. Masal bitmiş ama Teyzeperisi, Balkız ve Lokum sonsuza kadar mutlu mesut yaşamışlar. Onların masalı hiç bitmemiş.
|
https://www.kisamasaloku.com/esyalarimizin-dili-olsa-masali/
|
Eşyalarımızın Dili Olsa Masalı » Masal
| null | null | null |
Merhaba hiç düşündünüz mü evde kullandığımız eşyaların dili olsa bize ne söylemek isterlerdi? Ben düşündüm ve sizin için yazdım. İki kız kardeş olan Ada ve Ece bir gün evde yalnız kalmak zorunda kalmışlar. Daha önce de bir kaç kez anneleri kısa süreliğine iki kardeşi yalnız bırakmış. Ada ve Ece evde yalnız kalmayı seviyormuş, çünkü bu durum onlara artık büyümüş olduklarını hissettiriyor muş.
Annesi evden çıkmadan önce Ada ve Ece’ye “Evet artık büyüdünüz ancak evde kısa süreli yalnız kalabilmeniz için büyümek yetmez, güven de çok önemli” demiş. Ada kardeşinden bir yaş daha büyük olduğu için annesine “Sen hiç merak etme anne, ben onun ablasıyım onu kollayabilirim, bana güven” demiş. Anneleri kapıdan çıkmadan önce sıkı sıkı tembihlerde bulunmuş “Sakin kimseye kapıyı açmayın, ocaktan uzak durun, ben gelene kadar da etrafta hoplayıp zıplamayın, düşer kendinize zarar verebilirsiniz” gibi. Ada, Ece ve annesinin bilmediği bir şey varmış, oda evdeki eşyalar. İki kardeşte o evde doğmuş yani evdeki eşyalar çocuklardan yaşlıymış. Dolayısıyla anneleri evden gidince onlar devreye giriyormuş. O günde öyle olmuş. İki kız kardeş masada oturmuş resim yapıyorlarmış, Ada sandalyeyi sallamaya, kendi de sallanmaya başlamış tam düşüyormuş ki imdadına köşedeki minder yetişmiş ve Ada minderin üzerine düşmüş. Neyse ki bir şey olmamış. Sonrada resim yapmaktan sıkılan çocuklar bir şeyler yemek için mutfağa gitmiş, tost yapmak istemişler. Tost makinesini tam prize takacaklarmış ki, buzdolabı çocukların ellerinin ıslak olduğunu fark etmiş. Hemen kısa devre yapmış ve sigortayı attırmış. Böylece elektrik çarpmasını önlemiş. Bu arada zil çalmış ve çocuklar kapıya koşmuşlar. Anneleri kapıyı kimseye açmayın demiş, demiş ama çocuklar kimin geldiğini merak ettikleri için, kapıyı açmak istemiş. İşte tam o an kapı kendini kilitlemiş.
Eşyalar bakmış olacak gibi değil, çocukları uyutmaya karar vermişler. Hep bir ağızdan çıkardıkları ses evde huzur ve sessiz bir ninniye dönüşmüş. Nihayet ikisi de öğle uykusuna dalmışlar. Eşyalarda rahat bir nefes almış. Zaten birazdan da anneleri gelmiş. Zor bir günü el birliğiyle atlatan eşyalar, çocukların zarar görmemesi için elinden geleni yapmışlar ve başarmışlar. Burada da masal bitmiş. Peki biz eşyalarımıza nasıl davranıyoruz ,onların zarar görmemesi için neler yapıyoruz hiç düşündünüz mü? Hani masalın başında sormuştum ya, eşyalarımızın dili olsa bize ne derlerdi diye, bence eşyalar bize “Lütfen bize iyi davranın kapıları hızlı çarpmayın canımız çok yanıyor, eşyaların üstünü çizdiğinizde kendimizi çirkin hissediyoruz, bize zarar verdiğinizde yada bir yerlerimizi kırdığınızda, aslında kırılan kalbimiz oluyor” derlerdi.
|
https://www.kisamasaloku.com/tarafini-sec-hikayesi/
|
Tarafını Seç Hikayesi » Masal
| null | null | null |
Merhaba, siz hiç hayatımızda bir taraf seçmek zorunda kaldınız mı? Biri size “Tarafını seç” dedi mi? Bir gün okul bahçesinde oyun oynarken iki arkadaş istemeden çarpışmış ve düşmüşler. Birinin dizi, birininde kolu kanamış. Arkadaşlarının yardımıyla kalkmış ve okulun ilk yardım odasına gitmişler.
Öğretmenleri yaralarına pansuman yapmış ve yara bandı yapıştırmış. Sonra da “Anlatın bakalım nasıl oldu bu çarpışma?” diye sormuş. İkisi de bir anlık dikkatsizlikle olduğunu biliyor, ama kabul etmiyormuş. Sanki ortada bir suç varmış gibi birbirlerini suçluyormuş. Öğretmenleri büyütülecek bir durum olmadığını, birbirlerinden özür dilemelerinin yeterli olduğunu söylemiş. Ancak iki çocukta özür dilemeyi kabul etmeyince, ertesi güne kadar düşünmeleri için zaman tanımış. Bütün gün okulda bir birbirlerinin suratına bakmamışlar. Okul çıkışı hiç konuşmamışlar. Akşam eve gidince olayı dahada büyütmüşler. Ertesi sabah okul bahçesinde arkadaşları onların barışmasını beklerken, onlar “Tarafınızı seçin” diye arkadaşlarını seçim yapmaya zorlamışlar.
|
https://www.kisamasaloku.com/iyilik-prensesi-minanin-masali/
|
İyilik Prensesi Mina’nın Masalı » Masal
| null | null | null |
Merhaba bugünkü masalımızı küçük bir prenses için özel yazdım. Bakalım beğenecek misiniz? İsterseniz sizin için de, size özel bir masal yazabilirim. İstemeniz yeterli. Bir varmış bir yokmuş, evvel zaman içinde kalbur saman içinde, develer tellal iken pireler berber iken ülkenin birinde, küçük şirin bir evde, belkide Şirinler’in evinde minik bir bebek dünyaya gözlerini açmış. Ailesi uzun zamandır bu anı bekliyormuş. Bebek o kadar güzelmiş ki bakmaya kıyamıyorlarmış. Annesi bebeği kucağına almış, öpüp koklamış. İşte tamda o sırada her yer ışıl ışıl parlamış ve odaya bir peri gelmiş. Peri annesine “Sana dünyanın en güzel kızını getirdim, ona çok iyi bak, o bir prenses, adı da Mina” demiş ve gitmiş. Annesi de periyi dinlemiş, bebeğine Mina adını koymuş ve ona çok iyi bakmış.
Mina her geçen gün büyüyor büyüdükçe de güzelleşiyormuş. O kadar güzel bir kız olmuş ki, simsiyah saçları pırıl pırıl parlıyormuş. Mina’nın namı çoook uzaklarda bile duyulmuş. Adına masallar yazılmış. Sevimli mi sevimli, neşeli mi neşeli, Şirinler’den de şirin küçük bir kız çocuğu olmuş. Arkadaşları Mina’yı çok seviyormuş. Herkes ona prensesim, pamuğun diye sesleniyormuş. Mina bir gün annesine “Ben iyilik prensesi olmak istiyorum Dünyada ki bütün hayvanlara iyilik yapmak istiyorum” demiş. O gece uyurken rüyasında odası ışıl ışıl parlamış, içinden bir peri çıkmış ve peri ona sihirli bir söz söylemiş “Ben pamuğum, ben prensesim, ben hayvanların pamuk prensesiyim.” “Bu sözü ne zaman söylersen Dünyada ki bütün hayvanlara istediğin iyiliği yapabilirsin” demiş. Ertesi sabah Mina hemen o sözü hatırlamış, dışarıya çıkmış ve gördüğü yaralı bir kuşa söylemiş. Kuş hemen iyileşmiş ve başlamış uçmaya, sonra hasta bir kediye söylemiş, oda iyileşmiş. Derken köyde hastalanan bütün hayvanları o sihirli sözle iyileştirmiş. Artık Mina bir iyilik prensesiymiş.
Yıllar bu şekilde gelmiş geçmiş. Mina büyümüş çok güzel bir genç kız olmuş. Ama bir gece rüyasına yine aynı peri girmiş ve ona “Artık sihirli söz söylemene gerek yok, sen istersen kendi başarınla hayvanları iyileştirebilirsin” demiş. Mina sabah uyandığında artık sihirli sözlerin bir işe yaramadığını anlamış, çok üzülmüş ve hemen durumu annesine anlatmış. Annesi perinin ona ne demek istediğini anlamış ve Mina’ya “Sen zaten benim pamuk kalpli prensesimsin ama iyilik prensesi olarak kalmak istersen okuyup veteriner olman yeterli, böylece dünyadaki bütün hayvanlara yardım etmeye devam edebilirsin” demiş. Mina zaten çok inatçı bir kızmış ve inat etmiş, çok çalışmış, okulunda çok başarılısı olmuş sonunda da Veteriner olmuş. Dünyadaki bütün hayvanları iyileştirmeye devam etmiş. Burada da Prenses Mina’nin, pardon Pamuk Prenses Mina’nin masalı bitmiş.
|
https://www.kisamasaloku.com/koca-yurekli-mustafanin-hikayesi/
|
Koca Yürekli Mustafa’nın Hikayesi » Masal
| null | null | null |
Merhaba, Bir gün Tren garında bir yakınımın gelmesini beklerken küçük bir çocuk dikkatimi çekti. Çocuk elinde bir sepet içinde de küçük çiçek demetleri “Almaz mısınız? Çok güzel çiçeklerim var” diye sesleniyordu. Dayanamadım gittim ve küçük çocukla merhabalaştım, “Bir demet çiçek ne kadar?” diye sordum. Bana “Ben çiçeklere değer biçemem, gönlünüzden ne koparsa” dedi. Güldüm “Bende değer biçemem, ne yapacağız şimdi ” dedim. Gülüştük. Yanına oturdum sohbet etmeye başladık. Karşımda küçük bir çocuk değil de sanki görmüş geçirmiş bir birey oturuyor gibiydi.
Havadan sudan konuştuk. Konu konuları açtı, çocuk anlattı ben dinledim. Adının Mustafa olduğunu söyledi. Mustafa bundan birkaç ay önce yolda yaralı bir kedi bulmuş. Kediyi alıp veterinere götürmüş. Veteriner tedavisini yapmış ancak arka iki ayağının felçli olduğunu büyük bir ihtimalle bir daha yürüyemeyeceğini söylemiş. Mustafa o gün cebindeki bütün parasını veterinere vermiş. Veteriner kendisine birkaç kutu mama hediye etmiş. Zaten maddi durumları çok iyi olmayan çocuk kediyi sokağa bırakamamış ve eve götürmüş. Annesi kedinin durumuna çok üzülmüş ama “Biz zaten zor geçiniyoruz” değince annesine bir söz vermiş. “Kedinin bütün masraflarını ben karşılayacağım, söz” demiş. Önce kendisi de bunu nasıl yapacağını bilmiyormuş. Babaannesi durumu öğrenince “Ben sana yardım edebilirim, bahçemdeki çiçeklerden küçük demetler yaparım, sende onları satarsın” demiş. O günden sonra her gün okul çıkışı babaannesine gidiyor, babaannesinin hazırladığı çiçekleri alıyor ve tren garında satıyormuş. Çiçeklere fiyat verememesinin sebebi ise babaannesi “Onlar benim çocuklarım gibi fiyat biçemem, kimin gönlünden ne koparsa” demiş. Günler böyle gelmiş geçmiş. Kedi toparlanmış, sağlığı yerine gelmiş ama arka ayakları felçli olduğu için hala yürüyemiyormuş. Şimdi Mustafa para biriktirip kediye protez bacak yaptırmak istiyormuş.
|
https://www.kisamasaloku.com/ben-geldim-oyunu-hikayesi/
|
Ben Geldim Oyunu Hikayesi » Masal
| null | null | null |
Merhaba çocuklar siz hiç “Ben geldim” diye bir oyun duydunuz mu? Hayır mı? Peki anlatmamı ister misiniz? Dinleyin o zaman. Selma bu sene tam tamına beş yaşına basmış. Oda artık biraz daha büyüdüğünü hissediyormuş. Çünkü daha önce yalnız yapamadığı bir çok şeyi yapabiliyormuş. Ellerini yıkamak, yemek yemek, ceketini giymek ve daha birçok şeyi annesinden yardım almadan yapmak, bu çok eğlenceliymiş.
Bir gün annesi Selma ya “Sen artık büyüdün ve ana okuluna gitme yaşın geldi” demiş. Selma bu konuşmaları daha önce annesi ile yapmış, ama her seferinde “Daha var, biraz daha beklemen lazım” demiş annesi. Oysa şimdi okula gitme zamanı gelmiş. Selma hem sevinmiş hemde korkmuş, çünkü daha önce annesinden hiç ayrı kalmamış. Ya annesi onu orada bırakır ve bir daha almaya gelmezse, üstelik orada tanımadığı kişiler, ismini bile bilmediği çocuklar var diye düşünmüş. Birden ağlamaya başlamış ” Anneciğim ben okula gitmek istemiyorum” demiş. Annesi sebebini sorduğunda “Ben bugüne kadar senden hiç ayrı kalmadım, ya beni bırakır ve bir daha hiç gelmezsen” demiş. Annesi Selma ya “Olur mu öyle şey anne ve babalar hiç çocuklarını bırakır mı?” demiş. Demiş ama Selma böyle düşünmekte haklıymış çünkü daha önce hiç ayrı kalmamışlar. Annesinin aklına bir oyun gelmiş. Selma’ya “Hadi senle bir oyun oynayalım, ne dersin?” diye sormuş. Selma sevinmiş, gözündeki yaşları silmiş “Evet evet” demiş. Annesi bu oyunun ismi “Ben geldim” demiş. Selma bu oyunu daha önce hiç oynamamış. Annesi “Şimdi ben dışarı çıkıyorum, sen ona kadar sayıyorsun, sonra ben geldim diyorum ve sende bana kapıyı açıyorsun tamam mı” demiş. Annesi dışarıya çıkmış, Selma saymaya başlamış “Bir, iki, üç, dört, beş, altı, yedi, sekiz, dokuz, on” annesi kapıyı çalmış ve “Ben geldim” demiş. Sonra annesi “Şimdi tekrar çıkıyorum bu sefer de bir şarkı söyle” demiş. Selma’nın şarkısı bitince annesi “Ben geldim” demiş ve içeri girmiş. O gün bu oyunu defalarca oynamışlar, her seferinde süreyi biraz daha uzatmışlar.
|
https://www.kisamasaloku.com/yaramaz-metenin-hikayesi/
|
Yaramaz Mete’nin Hikayesi » Masal
| null | null | null |
Merhaba çocuklar, bugün ne dinlemek isterseniz? Yaramaz bir arkadaşınız var mı? Benim var anlatmamı ister misiniz? Mete çok yaramaz bir o kadarda hareketli bir çocuktu. Anne ve babasının sözünü hiç dinlemiyor, kural tanımıyordu. Bu durum ailesini çok üzüyordu. Annesinden izin almadan yapılan her davranışı ona zarar veriyordu ama o bunun farkında bile değildi. Bir gün soğuk su içiyor, hasta oluyor. Bir başka gün koşmaması gereken yerde koşup düşüyor, yaralanıyordu. Başka bir gün pisliklerle oynuyor, mikrop kapıyordu. En çokta dondurmaları gizli gizli yeğince, bütün gün sancıdan kıvranıyor, karnı ağrıyordu. Ama bütün bunlar ona ders olmuyor, kural tanımamazlığa devam ediyordu.
Bir gün Mete ve ailesi havuza gitmeye karar verdiler. Aslında bu Mete’ye yapılan bir sürprizdi. Diğer kuzenleri ile birlikte havuzda buluşup, güzel bir gün geçireceklerdi. Sabah erkenden hazırlandılar. Annesi Mete’nin çantasını ayrı hazırladı. İçine iki tane deniz şortu koydu ve “Meteciğim, havuzdan çıkınca ıslak şortla oturman doğru olmaz, onun için iki şort koydum” dedi. Havlusunu, terliklerini, şapka ve kolluklarını da koyduktan sonra şöyle bir düşündü ve “Aaaaa az kalsın en önemli şeyi, güneş kremini unutuyordum” dedi. Gülüştüler. Sonrada havuza gitmek için yola koyuldular. Yolda annesi havuzda dikkatli olması gerektiğini, gruptan ayrılmamasını, havuza girmeden önce mutlaka güneş kremini sürmesi gerektiğini ve bunun gibi bazı uyarılarda bulundu. Bulundu bulunmasına ama Mete pek de oralı değildi. Son olarak annesinin “Söz mü?” dediğini duydu ve “Söz” dedi. Nihayet gelmişlerdi. Havuzun otoparkında kuzenleri ile buluştu. İşte o andan sonra Mete laf dinlemez, dur durak bilmez bir çocuk oldu. Annesinin hiç bir ikazını duymuyor, oralı olmuyordu. Annesi bütün gün peşinden koştu ama ne şortunu değiştire bildi, ne de kremini sürdü. Evet Mete çok eğlendi ama annesi çok yoruldu. Ve akşam olup eve döndüklerinde annesi Mete’nin bugünkü davranışlarından dolayı çok üzüldüğünü onu hiç dinlemediği için bir daha uzun bir süre havuza gitmeyi düşünmediğini söyledi. Nihayet günün yorgunluğu Mete’nin üzerine çöktü ve erkenden uyudu.
Sabaha karşı ağlayarak uyandığında annesi gözlerine inanamadı. Mete’nin bütün vücudu güneş yanığı olmuştu. Çünkü güneş kremsiz güneşte kalmak çok tehlikeliydi. Günlerce doktora gidip tedavi olmak zorunda kaldı. Tabi ki gene üzülen anne ve babası oldu. Mete o günden sonra büyük sözü dinlememenin nasıl sonuçlandığını nihayet anladı ama iş işten geçmiş oldu. Umalım ki Mete akıllanmış ve büyük sözü dinleyen bir çocuk olmuştur. Ne dersiniz? Burada da hikayemiz bitti.
|
https://www.kisamasaloku.com/merakli-zurafanin-masali/
|
Meraklı Zürafanın Masalı » Masal
| null | null | null |
Bir varmış bir yokmuş. Evvel zaman içinde kalbur saman içinde yemyeşil ağaçların olduğu, rengarenk çiçeklerin açtığı, kuşların cıvıl cıvıl ötüştüğü bir orman varmış. Bu ormanda yaşayan bir çok hayvan varmış. Zürafa ailesi de bu ormanın üyelerindenmiş. Ormanın en meraklısı da yavru zürafaymış. Her şeyi merak eder, bütün hayvanlara soru sorarmış. Bu yüzden herkes ona Meraklı dermiş.
Günlerden bir gün Meraklı ormanda oynamak için dışarı çıkmış. Önce arkadaşları ile buluşmuş sonra uçan kuşların peşinden gitmiş. Merakına yenik düşmüş ve kuşların yuvasının olduğu yere kadar koşmuş. Dönüp arkasına baktığında ormandan epey uzaklaştığını fark etmiş. Bu durum yavru zürafa için hiç iyi olmamış. Çünkü Meraklı genel de hep annesi ve babası ile gezermiş. Onlarda tehlikelerden uzak durmak için ormanın dışına hiç çıkmazmış. O yüzden Meraklı nerede olduğunu, ne yapması gerektiğini hiç bilmiyormuş. Biraz düşünmüş ve geldiği yoldan geri dönmeye karar vermiş. Başlamış yürümeye. Yürümüş, yürümüş ama bir türlü kendi ormanına gidememiş. Bir süre sonra karşısına bir nehir çıkmış. Çok yorulduğu için nehrin kenarından suyunu içmiş. O an da hiç beklenmedik bir şekilde nehirden bir balık zıplamış. Meraklı, balığı görünce birden irkilmiş ama daha sonra alışmış. İki hayvan konuşmaya başlamışlar. Yavru zürafa ona kaybolduğunu söylemiş. Balık da bu durumun kötü olduğunu, ailesinin onu merak edebileceğini söylemiş. Balığın aklına bir plan gelmiş. En yakın arkadaşı olan kuşa seslenmiş. Ona zürafanın kaybolduğunu anlatmış ve kuştan zürafanın ailesini bulup buraya getirmesini rica etmiş. Yardımsever kuş hemen yola koyulmuş. kısa bir süre içinde aileyi bulmuş ve durumu anlatmış. Havada kararmış ve zürafa hem çok acıkmış hemde çok üşüyormuş. O sırada anne ve baba zürafanın sesi duyulmuş. Meraklı koşarak ailesine sarılmış. Balığa ve kuşa teşekkür etmişler daha sonra evlerine gitmek için yola koyulmuşlar.
Meraklı, eve geldiğinde ailesinden özür dilemiş. Bu kadar meraklı olmanın iyi bir şey olmadığını anladığını, bir daha asla fazlaya kaçmayacağına dair söz vermiş. Meraklı, o gün şanslıymış çünkü iyi hayvanlarla karşılaşmış ama kötü hayvanlarla da karşıla bilirmiş. İşte bu yüzden büyüyene kadar evinin yanından ayrılmamış. Masal da burada bitmiş.
|
https://www.kisamasaloku.com/esek-kalpli-olmak-masali/
|
Eşek Kalpli Olmak Masalı » Masal
| null | null | null |
Merhaba bugün “Eşek kalpli olmak” diyelim mi? Hadi o zaman. Bir varmış bir yokmuş evvel zaman içinde kalbur saman içinde develer tellal iken pireler berber iken çok uzaklarda bir yerlerde bir ülke varmış. Adı da Eşek ülkesiymiş. Bu ülkede sadece Eşekler yaşıyormuş. Ülke çok güzelmiş. Eşekler diğer ülkelerde yaşayanlara örnek olmak için çok çaba sarf ediyorlarmış. Her taraf yemyeşilmiş, çimenler ve papatyalar ile kaplıymış. Her çeşit meyve ağaçları varmış. Gökyüzü bile oradan bir başka güzel görünüyormuş. Eşekler sürekli temizlik yapıyorlarmış. Bu ülkede kimse yerlere çöp atmıyormuş. Kimse kimsenin üzülmesini istemezmiş. Kalp kırmak, kötü söz söylemek, bütün bunlar Eşekler ülkesinde hiç yaşanmazmış. Kötülük diye bir şey yokmuş. Hepsi çok iyi kalpliymiş. Değil komşu ülkelere, Dünyaya örnek olacak bir şekilde yaşamlarını sürdürüyorlarmış.
Bir gün ülkeye yolunu kaybetmiş bir kuş gelmiş. Kuş göç esnasında yorgun ve halsiz düşmüş. Arkadaşlarına yetişememiş ve bir anda kendini Eşekler ülkesinde bulmuş. Eşekler şaşkın, kuş şaşkın bir müddet öylece bakışmışlar. Neden sonra Eşekler kendilerine gelmişler ve kuşa “Hoş geldin” demişler. Sonrada oraya nasıl geldiğini sormuşlar. Kuş önce biraz korkmuş ve tedirgin olmuş ama sonra bu samimi Eşeklerin niyetinin kötü olmadığını anlamış ve başlamış anlatmaya. Eşekler kuşun hikayesini dinledikten sonra önce onun karnını doyurmuşlar. Sonrada güzel bir uyku uyuması ve dinlenmesi için en güzel şekilde ağırlamışlar. Ertesi günde onu arkadaşlarına yetiştirmek için yola koyulmuşlar. Karanlık çökmeden kuşu arkadaşlarına yetiştirmişler. Kuş çok mutluymuş. Arkadaşları da kuşun tekrar sürüye katılmasından çok mutlu olmuşlar. Tam vedalaşacakken sürüden bir kuş ” Biz bugüne kadar Eşekler hakkında pek bir şey bilmiyorduk ama insanlardan şunları duyuyorduk. Birbirlerine kızdıklarında Eşek diyorlardı, hatta kötü bir şaka yapana Eşek şakası yapma diye uyarıyorlardı. Daha bunun gibi bir çok şey duyduk. Attan indin Eşeğe bindin, Eşek hoşaftan ne anlar gibi sözler. Bizde Eşeklerin kötü olduğunu düşünüyorduk” demiş.
Bunu duyan Eşekler çok üzülmüş. Bugüne kadar yaptıklarının boşuna olduğunu, iyi örnek olmak bir tarafa, insanların haklarında böyle kötü düşünceler içinde olduğunu, Eşekleri sevmediklerini bilmiyorlarmış. “Bütün çabamız boşunaymış, oysa biz dünyaya iyiliği yaymak istiyorduk” demişler. Ama öyle de olmuş, çünkü kuşlar o günden sonra gittikleri bütün ülkelere hatta dünyaya Eşeklerin nasıl iyi kalpli hayvanlar olduğunu anlatmışlar. İnsanlarda kuşların anlattıklarına inanmışlar. Eşekler o günden sonra dünyada hak ettikleri değeri görmüşler. Burada da masal bitmiş. Aramızda hala bunu duymayanlar olabilir. Ama artık sizde duydunuz, keşke hepimiz Eşek kalpli olabilsek. Ne dersiniz?
|
https://www.kisamasaloku.com/oruc-tutmak-isteyen-baligin-masali/
|
Oruç Tutmak İsteyen Balığın Masalı » Masal
| null | null | null |
Merhaba çocuklar bugün bulunduğumuz aydan, yani Ramazan ayından ilham aldım ve oruç tutmak isteyen minik bir balık masalı yazdım. Umarım beğenirsiniz Bir küçük balıkçık varmış. Denizlerden denizlere dolaşıp, ülke ülke yüzüyormuş. Gittiği ülkelerde insanların sahilde, teknede yaptığı sohbetleri dinliyor, o ülkeler hakkında birçok şey öğreniyormuş. Bilmediği yada anlamadığı bir şey olursa anne ve babasına soruyormuş. Nede olsa onlar bu denizlerde defalarca yüzmüşler. Oysa minik balığın bu ilk senesi imiş. O daha bir yaşında bile değilmiş.
Bir gün yolu ülkemize düşmüş. Tamda Ramazan ayına denk gelmiş. Kafasını denizden dışarıya şöyle bir çıkarmış ve başlamış etrafını incelemeye. Masmavi denizin üzerine, pırıl pırıl parlayan güneş çok güzel görünüyormuş. Sanki bu ülkeye güneş torpil geçiyor, daha çok ısıtıyor diye geçirmiş içinden. Tam o sırada bazı sesler duymuş ve hemen kulak kabartmış. Çocuklar iskelenin kenarında oturmuş sohbet ediyorlarmış. İçlerinden bir tanesi diğer çocuklardan bir yaş daha büyükmüş, diğer çocuklara anlatıyormuş “Biliyor musunuz bugün Ramazan ayına girdik, yani Ramazan ayı demek oruç tutmak demek” demiş. Çocuklar meraklı gözlerle sormuş “Oruç nasıl tutulur?” Onlardan sadece bir yaş büyük olan çocuk “Gece mahallemize davulcular geliyor davul çalıyor bizi uyandırıyor, bizde kalkıp yemek yiyoruz. Sonra tekrar yatıyoruz. Büyükler akşama kadar, bizim gibi küçükler öğleye kadar hiç bir şey yemiyor” demiş. Çocuklar sormuşlar “Su da mı içmiyorlar?” diye. Onlardan sadece bir yaş büyük olan çocuk “Büyükler içemez ama biz çocuklar içebiliriz” demiş. Çocuklar “Peki sen hiç oruç tuttun mu” diye sormuşlar. Çocuk “Geçen sene Ramazan da öğleye kadar tuttum, ama su içmiştim. Bu senede öğleye kadar tutacağı ama su içmeden” demiş. Çocuklar “Peki biz nasıl tutacağız?” Büyük çocuk “Sizde benim gibi yapın önce yarım gün, ama su içebilirsiniz, seneye suda içmezsiniz” demiş.
Bütün bu konuşulanları duyan küçük balık, heyecanla annesinin yanına yüzmüş ve duyduklarını anlatmış. “Bende oruç tutmak istiyorum, ama nasıl olacak, ben zaten suyun içinde yaşıyorum” demiş. Annesi daha önceden bu konu hakkında bilgi sahibi olduğu için “Sen niyet et Allah kabul eder” demiş. Küçük balık bütün gece davulcunun gelmesini beklemiş, sonrada annesinin hazırladığı yemeyi yemiş, ertesi gün öğlene kadar oruç tutmuş ve çok mutlu olmuş. Burada da masal bitmiş. Bakalım küçük balık Ramazan bayramını öğrenince ne yapacak. Onuda bir başka küçük balık masalında yazarım. Daha bayrama var nasıl olsa.
|
https://www.kisamasaloku.com/merakli-ugur-bocegi-masali/
|
Meraklı Uğur Böceği Masalı » Masal
| null | null | null |
Merhaba çocuklar bugünkü masalımız uğur böceği olsun mu? Adı gibi hepimize uğur getirsin. Bir varmış bir yokmuş küçük bir uğur böceği varmış. Anne, babası ve kardeşleri ile yaşayan bu uğur böceği çok meraklıymış. Hep yeni şeyler keşfetmek onu mutlu ediyormuş. Bu merakı yüzünden bazen ailesini üzüyormuş.
O günde annesinden izin alıp kardeşleri ile dışarı çıkmış. Biraz oynadıktan sonra parkta oynayan çocukları görmüş. Çocuklar çok eğleniyor, kayaktan kayıyor, salıncakta sallanıyorlarmış. Onların yanına gitmek istemiş. Kardeşleri olmaz demiş, ama o dinlememiş. Parkta önce kayağa uçmuş ve kaymış. Biraz ayakları acımış. Sonra salıncağa binmiş. Orada da başı dönmüş, zaten tek başına sallanamamış. Tam o sırada bebek arabasında uyuyan bebeği görmüş. Bebek o kadar güzel uyuyormuş ki oda gitmiş bebeğin battaniyesini üstüne konmuş. Biraz sonra kendide uyumuş. Ilık ılık esen rüzgar ve cıvıl cıvıl çocuk sesleri ninni gibiymiş. O kadar derin uyumuş ki, bebek arabasında çocuğun evine kadar geldiğini fark etmemiş. Gözünü açtığında iki çift göz ona sevimli bir şekilde bakıyor, gülüyormuş. Önce o da mutlu olmuş ama sonra karnı açılmış. Etrafta yiyebileceği bir şey yokmuş. Üstelik havada kararmış. Neyse ki cam açıkmış. Dışarı uçmuş. Uçmuş uçmasına ama nerede olduğunu bilmediği için evin yolunu bulamamış. Daha önce karanlıkta hiç dışarıda kalmamış. Meğer hava kararınca soğuk oluyormuş diye geçirmiş içinden. Artık iyice korkmaya başlamış. Annesini dinlemediği için çok pişmanmış. Annesi hep “Fazla meraklı olmak iyi değil” diyormuş. Meğer ne kadarda haklıymış. Şimdi evde olmak, annesinin hazırladığı çok lezzetli yemeklerden yemek, babasının sohbetini dinlemek, kardeşleriyle didişmek, sonrada sıcacık yatağında uyumak varmış.
Bunları düşünürken iyice hüzünlenmiş ve başlamış ağlamaya. Tam o sırada bazı sesleri duymuş, kulak kabartmış aaa o da ne? Annesi, babası ve kardeşleri hep bir ağızdan ona sesleniyormuş. Meraklı, meraklı diye. Neyse ki hemen bulmuşlar meraklıyı. Önce sıcak bir banyo yapmış, sonra en sevdiği yemeklerden yemiş, daha sonrada ailesinin nasihatlarını can kulağıyla dinlemiş. Bir daha büyüklerinin sözünden çıkmayacağının sözünü de vermiş. Kardeşleri de artık ona meraklı diye seslenmeyeceklermiş. Sonunda sıcacık yatağına yatmış mışıl mışıl uyumuş. Burada da masal bitmiş.
|
https://www.kisamasaloku.com/yalancinin-mumu-masali/
|
Yalancının Mumu Masalı » Masal
| null | null | null |
Merhaba çocuklar bugünkü masalımızın ismi “yalancının mumu”. Benim çocukluğumdan esinlenerek yazdığım bir masal. Hadi ben yazıyorum, sen dinle, masalı kim mi okuyacak? Ona da sen karar ver.
Bir varmış bir yokmuş evvel zaman içinde kalbur saman içinde çok uzaklarda köyün birinde bir çoban yaşarmış. Çoban her gün koyunlarını otlatmak için yaylaya çıkıyormuş. Bu çobanın bir huyu varmış, çok şakacıymış. Herkese değişik değişik şakalar yapıyor, sonrada yaptığı şakalarla eğleniyormuş.
Bir gün çoban yaylada koyunlarını otlatırken gene aklına bir şaka yapmak gelmiş. Başlamış bağırmaya “Koşun köylüler koşun, kurt koyunlarıma saldırıyor” diye. Köylüler bunu duyunca koşmuşlar çobanın yanına, ama ortada ne bir kurt nede koyunlarına saldıran varmış. Çoban başlamış gülmeye, köylülerde gülüşmüş. Sonra dönmüşler işlerinin başına. Çoban bu durumdan çok eğlenince, ertesi gün tekrar aynı şakayı yapmış, köylüler gene işi gücü bırakıp yaylaya koşmuşlar. Ama bu sefer köylüler çobanın aynı şakayı tekrar yaptığını görünce, gülmek bir tarafa, çobana birde kızmışlar. Çoban da bir daha aynı şakayı yapmamaya karar vermiş. Karar vermiş vermesine ama bu durumu uzaktan izleyen uyanık kurt, üçüncü gün gerçekten de koyun sürüsünün arasına girmiş ve çobana bir ders vermek istemiş. Çünkü çoban iki gündür onun adını kullanıyor ve şaka yapıyormuş. Çoban kurdu karşısında görünce başlamış bağırmaya “Koşun köylüler koşun bu sefer kurt gerçekten geldi” demiş. Fakat bir gün öncesinden sinirli olan köylüler çobanın bağırmasını hiç dikkate almamışlar, hatta kendi aralarında gülüşmüşler.
Çoban kurtla karşı karşıya kalınca ne yapacağını şaşırmış çokta korkmuş. Kurt çobana “Bu sana bir ders olsun şakanın da bir sınırı var, sınırı aşarsan yalancı olursun, yalancının mumu da yatsıya kadar yanar” demiş. Burada da masal bitmiş.
|
Subsets and Splits
No community queries yet
The top public SQL queries from the community will appear here once available.